23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 26 EYLÜL 2010 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN 70 Yaşında Bir Kadın Sevgili, “Yatağımdaki kadın uzun süredir yirmi yaşında değil” diye başlıyordu, Serge Reggiani’nin enfes şarkısı. O şarkı ilk duyulduğunda şimdi 70 yaşında olan kadın, yirmisinde değildi ama yirmili yaşlarının (ki onu bile göstermezdi) Parisli yıllarını sürüyordu. Fransızcası mı daha güzeldi, fiziği mi, karar vermek zordu. Ama sarı saçları, Brigitte Bardot’ya benzer yüzü ile kentin seçkin kızlarından biri izlenimini uyandırıyordu. O yüzdendir ki çoğu zaman yabancı olduğu anlaşılmıyor, dil farkından doğan hoş yanlışlar, güzel ve mizah dolu sürprizler oluşturuyordu. Olayı, her zaman içi gülen ve parlayan bakışlarla anlattığında hep birlikte gülmüştük. Bir gün Montparnasse’daki pastacıda, İstanbul’da bir zamanlar pek revaçta olan, yumurta akıyla yapılan hafif bir tatlı olan bezelerden görmüş, girip, genç pastacıya seslenmiş: - Mösyö bana bir beze verebilir misiniz? Bıçkın Parisli, güzel bir genç kızdan gelen bu teklif karşısında sevindirik olmuş, - Tabii memnuniyetle matmazel ama bunu istediğinizden emin misiniz? demiş. Pastacı Brigitte Bardot benzeri genç kızın kendisinden öpücük istediğini sanmış. Çünkü Fransızcada beze ( “baiser” yazılır ve kimi zaman da daha ileri anlamlara taşınır) burada öpücük anlamına geliyor; o tatlıların o dildeki adı ise mereng (merengue). Hafta içinde, liseden beri birlikte olduğumuz kocası uyardı: - 25 Eylül’ü açık tut! O akşam birlikte olacağız. - Hayrola? dedim. - Karımın yetmişinci yıldönümünü kutlayacağız, dedi. Gülümseyerek sordum: - Karısının yetmişinci yılını kutlamak akıllıca olur mu, hoşa gider mi dersin? Daha tümcenin sesli soru işaretini gülümseyerek yerleştirirken, kendini pek zeki sanan erkek ahmaklığının tuzağına düştüğümü fark ettim. Karşımdaki arkadaşım sakarlığı ile maruftu, kaba erkek hödüklüğüyle değil. Eğer ben de onun gibi olsaydım, karısının yetmişinci yaşını yirminci yaş heyecanı ve de sevgisiyle kutlamadaki isabeti, daha baştan kavrar, kendi hödük sorumu mizah sanmazdım. Regiani’nin şarkısı o anda geldi aklıma. Koynundaki kadının uzun süredir yirmi yaşında olmadığını söyleyen şair, en güzel, en dokunaklı, en göz yaşartıcı aşk ezgilerinden birinin sözlerini diziyordu. Yetmiş yaşındaki kadının, sakar olduğu ölçüde zarif ve kibar adamla evlendiğinde de 47 yıl sonra kutlamayı yaptığımız o aynı salondaydım. Düşündüm, bir kısmını tarifsiz acılar içinde birlikte yitirdiğimiz dostlar ortamında gelişen yaşamımızda, hepimizde her zaman hayranlık uyandıran kadın ne zaman yetmişine varmıştı ve de biz ya da hiç değilse ben, bunu nasıl da fark edememiştik? Kadının içindeki genç kız hiç ölmediği için mi? Kadın bakımını hiç tavsatmadığı ve doğanın da lütfuyla yıllara meydan okuduğundan mı? Yoksa ilerleyen yılların yorgunluğu altında ezilip, usanç sergileyeceği yerde, hâlâ yaşam sevinci ve neşe saçmasından mı? Düşünürken, kendimi bir kez daha budalalık tuzağına düşmüş yakaladım. Kadını takdirimizin nedeni yetmiş yaşına varmamış gibi olmasıysa eğer, gerçekten aptaldık. Akıllı olan kocaydı. O kadının yetmiş yaşının farkındaydı ve onu beğenip seviyordu. Çünkü o kadın artık yirmilerinden başlayıp gelenlerin tümü, senteziydi. O zaman o kadına ve de yatağımı paylaştığım, uzun süredir yirmi yaşında olmayan öbür kadına baktığımda anladım, önemli olan yetmişinde güzelliğini, yaşam sevincini, hâlâ yitip gitmemiş olan kadın çekiciliğini korumaktı. Yetmişinde, kimi yirmilerinde sahip olmadığı tüm nitelikleriyle hâlâ aşkın ve hayranlığın odağı olan bütün kadınlar her türlü takdiri de hak etmiş demektir, tıpkı bunu farkında olan erkekler ve aşkını soldurmadan sürdüren kocalar gibi... Değil mi Sevgili? asirmen@cumhuriyet.com.tr Erdoğan ‘demokratik açõlõm’ çalõşmalarõ kapsamõnda medya yöneticileriyle bir araya geldi Anayasa seçimden sonraİstanbul Haber Servisi - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün “demokratik açılım” ça- lõşmalarõ kapsamõnda medya yöneticileriyle bir araya geldi. 63 medya yöneticisinin buluştuğu toplantõda Erdoğan, gerekirse yeni anayasa için yine halka gidebileceklerini belirterek CHP li- deri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni anayasa için seçimden önce harekete geçilmesi yönündeki teklifini de samimi bulmadõğõnõ söyledi. Erdo- ğan değişikliğin genel seçimlerden önce ya- põlmayacağõnõ kaydetti. Dolmabahçe’deki Başbakanlõk Çalõşma Ofisi’ndeki toplantõ yaklaşõk 3 saat sürdü. Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Ce- mil Çiçek ve Bülent Arınç, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay ve AKP Genel Başkan Yar- dõmcõsõ Hüseyin Çelik, AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Ömer Çelik’in de katõldõğõ top- lantõnõn sonunda yöneticilere Erdoğan tara- fõndan besteci ve kanun virtüözü sanatçõ Göksel Baktagir’in albümü hediye edildi. Toplantõnõn açõlõşõnda konuşan Başbakan Recep Tayip Erdoğan, 12 Eylül’de ortaya çõ- kan sonucun Türkiye haritasõnõ farklõ renk- lere boyadõğõna, farklõ kutuplara savurduğu- na inanmadõğõnõ belirterek “ABD’de baş- kanlık seçimlerinde Türkiye’dekine ben- zer bir tablo oluşmasına rağmen hiç kim- se çıkıp da ABD’nin bölündüğünü, karpuz gibi ikiye ayrıldığını, kutuplaştığını ifade etmiyor. Neticeyi çok küçük oy yüzdeleri belirlediği halde kimse kazanan iradeyi kü- çümsemiyor” dedi. Erdoğan, 26 maddeden oluşan değişiklik paketinin 1982 Anayasasõ üzerindeki gölge- leri tam olarak ortadan kaldõrmadõğõnõ, tar- tõşmalarõ sona erdirmediğini ifade etti. Muhalefete çağrı Erdoğan, yeni anayasa için çalõşmalara şim- diden başladõklarõnõ anlatarak başta muhalefet olmak üzere tüm kesimlerin de çalõşmalar baş- latmasõnõ, 2011 seçimlerinin ardõndan da bu ça- lõşmalarõn bir mutabakat içinde olgunlaşmasõ- nõ beklediklerini kaydetti. Muhalefetin halkoylamasõ sürecinde, popü- lizmi, iftirayõ, kutuplaştõrmayõ ve kutsal de- ğerleri, hassasiyetlerin istismarõnõ bir propaganda aracõ olarak kullandõğõnõ öne süren Başbakan Er- doğan, 12 Eylül’ün ardõndan da bu alõşkanlõğõnõ devam etmesinin yeni dönem adõna bir talih- sizlik olduğunu söyledi. Medyanõn, acõ gerçekleri gösteren yapõcõ eleştiri de bulanan ve bir yol gösteren ayna ol- masõnõ istediklerini söyleyen Başbakan Erdo- ğan, “Zaman zaman sert eleştirilerimiz, polemiklerimiz, öfkelendiğimiz zamanlar ol- du. Bunlar medyaya yönelik bir sindirme ya da baskı niyetiyle değil, haksız eleştiriye, if- tiraya yönelik bir isyanın tezahürüydü. Medya, bizden eleştirilere tahammül bek- lediği kadar, kendisi de eleştiriye karşı ta- hammül içinde olmalı” dedi. Medya özeleştiri yapsın Başbakan Erdoğan, geçmişin küllerini kal- dõrmayacağõnõ ancak gelecek adõna bir öze- leştirinin artõk kaçõnõlmaz hale geldiğini ifa- de ederek Tophane olaylarõnõn ardõndan ya- põlan yayõnlarõn, bu özeleştiriyi daha da acil bir konuma getirdiğini belirtti. Tophane’de sanat galerilerine yönelik sal- dõrõ ile ilgili medyada çõkan haberleri eleşti- ren Erdoğan, şunlarõ kaydetti: “Medyada yer alış biçimiyle, üzerinde yapılan yorumlar marifetiyle, sınırlarını aşarak farklı bir bo- yut kazandı. Lokal bir olay, gereğinden faz- la büyütülerek, abartılarak yurtiçinde ve maalesef yurtdışında adeta bir Türkiye tablosu gibi sunuldu. Bu lokal olay, sanki 12 Eylül halkoylamasında ortaya çıkan so- nucun bir tezahürü diye yazıldı.” Hükümetin çetelerle mücadelesinin, hu- kuksuzluğa gösterdiği tepkinin zaman zaman medyada görmezden gelindiğini hatta eleş- tirildiğini söyledi. Bu noktada sesini yük- selten, haberleri cesaretle yayõmlayan med- ya kuruluşlarõnõn “yandaş” olmakla suçlan- masõna tepki gösteren Erdoğan, “Demokrasi yoksa özgür bir medya da yoktur” dedi. Başbakan Erdoğan, Hasan Fehmi’den Hasan Tahsin’e, Sabahattin Ali’den Abdi İpekçi’ye, Çetin Emeç’ten Musa Anter’e, Uğur Mumcu’dan Ahmet Taner Kışlalı’ya ve son olarak Hrant Dink’e varõncaya değin onlarca gazetecinin terörün, mafyanõn, çe- telerin hõşmõna uğradõğõnõ, faili meçhul ci- nayetlere kurban gittiğini, karanlõk dönemlerin bedelini hayatõyla ödemek zorunda kaldõk- larõnõ dile getirdi. E rdoğan’õn konuşmasõnõn ardõndan toplan- tõ Hüseyin Çelik’in moderatörlüğünde so- ru-cevap şeklinde basõna kapalõ devam et- ti. Erdoğan’õn değerlendirmeleri şöyle: ? Silivri’de tutuklu gazeteciler: Konu yargõda olduğu için fazla konuşmak is- temiyorum. Dilerim adalet gecikmeden tecel- li eder süreç uzamaz. ? Öcalan: Açõlõm süreci ile ilgili yönlendir- mesi, ağõrlõğõ yoktur. Örgüt içinde de liderlik ara- yõşõ var. Öcalan’õ muhatap almõyoruz. ? Anadilde eğitim: Bölgede kurslar aç- tõk, üniversitelerde bölümler kurduk. Etnik un- sur sadece Kürt ve Türklerden oluşmuyor. Bu konuda herkesin beklentileri var. ? Boykot: Kürt vatandaşlarõmõz ayrõşmadan yana değil. Boykot çağrõsõna rağmen vatandaş- larõmõz oylarõnõ kullandõ. Terör örgütü silahlarõ bõ- raksõn oy oranlarõ değişik çõkar. ? Bedelli askerlik: Genelkurmay ve Mil- li Savunma Bakanlõğõ çalõşma yapõyor. Önü- müze gelince karar vereceğiz. Bazõ şeyler ha- zõrlanacak rapor sonunda ortaya çõkacak. ? Çılgın projeler: Bu konu olgunlaşsõn diye bekliyorum. Belediye başkanõ iken dü- şündüğüm Taksim alanõ meselesi vardõ. Tra- fiği yeraltõna indirip orayõ gerçek bir meydan haline getirmek istiyorduk. AKM’yi onar- manõn bedeli 70 trilyon. Biz bu rakamõn çok daha azõ ile kongre vadisi yaptõk. AKM’nin ye- rine İstanbul’a yakõşõr opera salonunun da ol- duğu bir kültür merkezi yapmak istiyoruz. ? Başkanlık sistemi: Türkiye’de bazõ kav- ramlar tartõşõlsõn istiyoruz. Tartõşarak bir yere va- rõrõz. Konsensüs sağlamaya çalõşacağõz. Refe- radumdan sonra bu konuyu bilerek söyledim. Dünyada hem başkanlõk hem yarõ başkanlõk sis- temi var ama Türkiye için yeni bunlar. ? Bekir Coşkun’un kovulması: Bana ha- karet de edilse sabrettiğim dönemler oldu. Bir- çok yazõ hakaret içerikli de olsa hoşgörü ile bak- tõm. Bir patronu arayõp şu kişiyi kov demem, böy- le bir ilkelliğin içine girmem. O patronlarõn so- runu. Ben işe almadõm ki ben kovdurayõm. Ben ülkeyi yönetiyorum gazeteleri değil. Coşkun’un faturasõnõ bize kesmek istiyorlar, çok üzüldük. ? ABD silahları: ABD Kuzey Irak’tan çe- kilirken ağõr silahlarõnõ buradan geçiremeye- ceğini söyledik. Bizim ülkemizden İsrail’e si- lah geçişine asla izin vermeyiz. ? Sabri Yirmibeşoğlu: (KKTC’de cami bombalanmasõ ile ilgili) Emekli paşa Yirmibe- şoğlu’nun itirafõ var. Bu itiraftan sonra yargõ ko- nuyu mutlaka değerlendirmeli gerekir. Erdoğan, 1960 darbesi, 12 Mart muhtõra- sõ, 12 Eylül müdahalesi ve 28 Şubat süre- cinde medyanõn takõndõğõ tavrõ herkesin hatõrladõğõnõ, kendisiyle ilgili olarak “Muhtar bile olamaz” manşetinin atõldõ- ğõnõ anõmsattõ. Cezaevine girdiği süreci anlatõrken Cumhuriyet’in de aralarõnda bulunduğu bazõ gazetelerin attõğõ manşet- leri eleştiren Erdoğan, şunlarõ söyledi: “Ne yaptõm da cezaevine gidiyorum? Sizin her zaman muhatap olduğunuz, yazdõkla- rõnõz. Benim de o yazdõklarõnõzõ, bir şairin şiirini okumaktan dolayõ gidiyorum. Ama atõlan başlõk buydu: ‘Muhtar bile ola- maz’... Bir sevinç çõğlõğõydõ. Parlamento çoğunluğuyla geçen bir yasa için ‘411 el kaosa kalktõ’ manşeti atõldõ. ‘Topyekûn sa- vaş’, ‘Rektörler endişeli’, ‘Gerekirse silah bile kullanõrõz’, ‘Muhtõra gibi tavsiye’, ‘Genç subaylar rahatsõz’, ‘Tehlikenin far- kõnda mõsõnõz?’ gibi başlõklarla yayõnlar yapõldõ. Medyanõn bizim tarafõmõzõ tutma- sõnõ istemiyoruz ama siyasi taraf haline gelerek birilerinin psikolojik harekâtõnõn parçasõ olmasõnõ da doğru bulmuyoruz.” B aşbakan Erdoğan, 1960 sonrasõnõn psikolojisiyle, refleksleriyle man- şetler atõldõğõnõ savunarak “Bu- gün manşet atarken şöyle gözden geçi- rin de hiç olmazsa birbirine uymasın. Aynı manşet olduğu zaman biz de bu- na çok üzülüyoruz” dedi. Tophane’deki olaylarõ da benzeri olay- larõ da bu olaylarõn ardõndan oluşan kay- gõlarõ da hassasiyetle izlediklerini ve tek- rar yaşanmamasõ için gerekli her türlü ted- biri alacaklarõnõ vurgulayan Erdoğan, muhalefetin ve medyanõn da aynõ olgun- luk içinde kendilerine destek vermesini beklediklerini söyledi. Terör konusunda medyanõn takõnmõş ol- duğu sorumlu ve sağduyulu tavõrdan dolayõ teşekkür eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Ancak sorunları tam aştığımız söyle- nemez. Kasıtlı olmadığını biliyorum ama terör olayları sonrasında yapılan yayınlar, özellikle bazı tiplerin ısrarla televizyonlara çıkarılması ve bu tiplerin terörün sona er- dirilmesi noktasında değil, adeta terörün yanmakta olan fitilinin ömrünü uzatmak için ellerinden gelen gayreti gösterdiğini görüyoruz. Toplumu bilgilendirmenin ötesine geçerek, maalesef terör örgütünün reklamının, propagandasının yapılması- na dönüşebiliyor. ‘Ağlayan şehit anneleri- nin görüntüleri yayõmlanmasõn’ dediğim için ağır eleştirilere maruz kaldım. Oysa eminim ki burada bulunan hiçbir arka- daşımızın evinde, fotoğraf albümünde, ağ- larken, hatta hüzünlüyken çekilmiş belki tek bir fotoğrafı yoktur.” Başbakan Erdoğan “demokratik açılım” çalışmaları kapsamında Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde 63 medya yöneticisiyle toplantı düzenledi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK/AA) 63 medya yöneticisinin buluştuğu toplantõda Başbakan Erdoğan, gerekirse yeni anayasa için yine halka gidebileceklerini belirtti. Erdoğan, medyaya yönelttiği sert eleştirilerin sindirme amacõ taşõmadõğõnõ savundu. Öldürülen gazetecileri isimlerini sayarak anan Erdoğan, “Demokrasi yoksa özgür bir medya yoktur” dedi. ÇELİK MODERATÖRLÜK YAPTI Gazetecilerin sorularını yanıtladı ‘Tophane’yi hassasiyetle izliyoruz’ CUMHUR YET’ N MANŞETLER N ELEŞT RD ANKARA (ANKA) - Diyanet İşleri Başkan Yardõmcõsõ Prof. Dr. M. Şevki Aydın, çocuk- larõn din eğitimine 11 yaşõndan önce başlatõl- masõ gerektiğini belirtti. Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn aylõk olarak ya- yõmladõğõ dergide Diyanet İşleri Başkan Yar- dõmcõsõ Prof. Dr. M. Şevki Aydõn’õn makalesi- ne yer verildi. Aydõn, “Din Eğitimi Yaşı” adlõ makalesinde şunlarõ ifade etti: “Öteden beri kimileri çocukların özellikle belli bir yaşa kadar din eğitiminden uzak kalması gerekti- ğini öne sürerler. İleri sürerken J. J. Rous- seau’ya atıfta bulunurlar. O, ‘Emile’ adlı eserinde hayali bir çocuk yetiştirmeye çalış- maktadır. Temiz doğan çocuğu toplumun bozduğunu düşündüğü için, onu toplumdan uzakta yetiştirmeye çalışmaktadır. 15 yaşına kadar Emille’e hiç Tanrı’dan bahsetmediği- ni dile getirmektedir. Rousseau’nun söyle- diklerine katılmak mümkün değildir. Top- lum içinde büyüyen bir çocuğun dinle ilgili kavramları duymaması, dini tutum ve dav- ranışlarla karşılaşmaması mümkün değil- dir. Dinden hiç bahsetmeyen aile içinde yeti- şen çocukta bile Rousseau’nun iddiasının aksine durumların ortaya çıktığı somut ör- neklerle ortaya konmaktadır.” PROF. AYDIN MAKALE YAZDI STÖ’LERDEN BASKIYA KINAMA ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 15 sivil toplum örgütü, Çağdaş Gazete- ciler Derneği’ni (ÇGD) ziyaret ederek son dönemde gazetecilere yönelik artan baskõyõ kõnadõ. Örgütler adõna açõklama yapan Cumhuriyet Kadõnlarõ Derneği Genel Başkanõ Şenal Sarıhan, basõn öz- gürlüğünün basõn emekçilerinin kalem- lerinin ellerinden alõnmasõ ile tümüyle yok edildiğini vurguladõ. 15 sivil toplum örgütü temsilcileri, dün ÇGD’yi ziyaret etti. Örgütler adõna bir açõklama yapan Şenal Sarõhan, iktidar çevrelerinde demokrasi sözünün en çok edildiği bugünlerde antidemokratik uy- gulamalarõn birbirini kovaladõğõnõ vurgu- layarak, basõn özgürlüğünün basõn emek- çilerinin kalemlerinin ellerinden alõnma- sõ ile tümüyle yok edildiğine dikkat çek- ti. Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Emcet Olcayto, Deniz Yıldırım gibi isimleri cezaevine hapseden anlayõşõn medya patronlarõ aracõlõğõyla Emin Çö- laşan’õn ardõndan şimdi de Bekir Coş- kun’un halka ulaşmasõnõn yollarõnõ tõka- mak için herekete geçtiğini kaydeden Sa- rõhan, “Referandumda evet çağrısı ya- panlar, bu değişiklikle demokrasinin ay- dınlığını getireceklerini vaat ediyor- lardı. Daha referandumun ertesinde Bekir Coşkun’un Habertürk gazete- sinden kovulması, nemenem bir de- mokrasi ile tanışacağımızın ilginç bir ör- neğidir. 12 Eylül demokrasisi işte budur. Coşkun’un karşı karşıya kaldığı uygu- lamayı şiddetle kınıyoruz” dedi. Diyanet işleri 11 yaşı geç buldu Erdoğan toplantıya katı- lan gazetecilere kanun vir- tiözü Göksel Baktagir’in CD’lerini hediye etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear