23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 26 EYLÜL 2010 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B ŞehirPlancõlarõOdasõBaşkanõmimarNecatiUyar1999’danberidepremriskinekarşõhiçbirçalõşmayapõlmadõğõnõsöylüyor: Faylarõn intikamõ acõ olur TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ Genel Başkanõ Necati Uyar yüz binlerin ölümüne neden olan 1999 depremlerinden hâlâ ders alõnmadõğõnõ ve Türkiye’de rant ve çarpõk yapõlaşma düzeninin sürdüğünü anlatõyor. Oda olarak rant amaçlõ imar planlarõna karşõ dava açtõklarõnõ ama bir iki ay içinde belediyelerin yeni kararlarõ uygulamaya sokmalarõ nedeniyle yeni davalar açmak zorunda kaldõklarõnõ söylüyor. Ülkede gözü dönmüşlük, arsõzlõk ve aymazlõk öylesine boyutlara gelmiş ki Uyar’õn anlattõklarõnõ dinledikçe ağzõm açõk kalõyor. - Son zamanlarda özellikle yerbilimciler yeniden deprem felaketi tellallığı yapmaya başladılar. Sizce buna neden gerek duydular? Gerçekten yaklaşan bir deprem tehlikesi olabilir mi? - Şaka yollu söylemiştim, “Mevsimi geldi” diye. Yerbilimleri uzmanlõk alanlarõ 1999 depreminden önce çok da önemsenmeyen meslek gruplarõ arasõndaydõ. 1999 depreminde yaşanan öyle büyük bir acõ oldu ki o meslek gruplarõ daha öne çõkmaya, dikkate alõnmaya başlandõ. 1999 depreminin önceki depremlere kõyasla farkõ medyanõn, özellikle televizyonun çok yaygõn hale geldiği bir dönemde meydana gelmesiydi. Bir de insanlar bilmediklerini merak ederler. Dolayõsõyla da anlatõlan her şeyi dinlemeye, bunlara inanmaya başladõlar. Yani, yerbilimcilerin söylediklerini dinlemek, öğrenmek isteyen insanlarõn talebi arttõ. Bu öğrenmek istediklerinin başõnda da fayõn ne zaman kõrõlacağõ, depremin ne zaman olacağõydõ. Ben bu sözleri herhangi bir meslek grubunu karalamak için söylemiyorum. Ama özellikle kriz ortamõnda inşaat sektörünün durmasõyla başlayan bir süreç var. Bu bir pazarlama süreci. Bazõ meslek gruplarõ bu pazarlama sürecine alet olmaya başladõ. Ya da korkular kullanõlmaya başlandõ, diyelim. Yani, insanlarõ çõkarõp konuşturup ama gerçek yapõlmasõ gerekenleri yapmayõp belli dönemlerde bu korkuyu pompalõyorlar. Bu korkularõn üzerinden de satõşlarõ gerçekleştiriyorlar. Bu bir pazarlama tekniği olarak geliştirilmiş olabilir. Bu kentsel dönüşüm denilen uygulamalara baktõğõmõzda şöyle bir olayla karşõlaşõyoruz. İnsanlarõn yaşadõğõ bir ev var. Dayanõksõz olduğu gerekçesiyle o ev o kişinin elinden zorla alõnõp yõkõlõyor. O kişi borçlandõrõlõp ona yeni bir ev satõlõyor. Bu da doğrudan piyasayõ oluşturmaktan başka bir şey değil. Bu korkular pazarlamanõn aracõ olarak kullanõlõyor. Oysa devletin görevi o dayanõksõz olduğu söylenen evi sağlamlaştõrma çalõşmalarõnõ yapmaktõr. - Peki, bunda yerbilimcilerinin suçu var mı? - Sanmõyorum. Asõl burada medya bu işlerin aracõsõ gibi davranõyor. Onlarõ ekrana çõkarõp konuşturuyorlar. Yerbilimciler bilim insanlarõ olarak görüşlerini söylüyorlar. Sorulara cevap veriyorlar. Sonuçta Türkiye’de, İstanbul’de deprem olacak. Kuzey Anadolu Fay Hattõ tekrar kõrõlacak. Bunlar herkesin bildiği bilgiler. Önemli olan bu tehlikelere karşõ gereğinin yapõlõp yapõlmadõğõnõ konuşmaktõr. Bilim insanlarõnõn bu konuyu tartõşmasõ gerekiyor, kaç bina yõkõlacağõnõ, kaç kişinin öleceğini değil. Sadece korkulmasõ gerektiğini söylediğiniz zaman da pazarlamanõn aracõ haline geliyorsunuz. Depremlerden ders alınmadı - 1999 depremiyle birlikte kentlerimizin plansız geliştiği, hatta fay hatları ve depreme duyarlı bölgelerin imara açıldığı ağır bir faturayla ortaya çıktı. Bu depremin üzerinden 11 yıl geçti. Kentlerimizin planlı gelişmesi için yasal bir önlem alındı mı? Yaşanan acılardan ders çıkarıldı mı? - Ders çõkarmak bir yana, 1999 depreminden sonra şöyle bir şey de oldu: Yapõlaşmamasõ gereken alanlar yapõlaşmaya açõlmõştõ. Olmamasõ gereken alanlarda planlar yapõlmõştõ. Bu planlar hâlâ iptal edilmedi. Üstelik tam tersi gelişmeleri yaşamaya başladõk. 1999 öncesindeki verilere göre yapõlaşmaya açõlmamasõ gereken yasaklõ olan yerler bile yapõlaşmaya açõldõ. Bõrakõn 1999’dan sonra ders almayõ ve oralarõ yapõlaşmaya kapatmayõ, daha önce yapõlaşmaya kapalõ olan alanlar yapõlaşmaya açõlmõştõr. Kentsel dönüşüm adõ altõnda Kuzey Ankara’da yapõlaşmaya açõk olmamasõ gerektiği halde açõlan alanlar buna bir örnektir. Yani olumluya gidiş yok. Fayla rant kavgasõnda ne yazõk ki her zaman rant kazanõyor. - Ama sonuca baktığımızda da fay öcünü almıyor mu? - Fay öcünü alõyor. Ama olan da oralarda yaşayan insanlara oluyor. Bugün insanlar o parlatõlmõş, põrõl põrõl boyanmõş yapõlarda oturuyorlar. Ama sonuçlar çok ağõr olacak. 1999’dan hemen sonra birtakõm yasal düzenlemeler, eksik olan jeolojik etütler yapõldõ. Ama zaman geçtikçe unutmaya başlõyoruz ve yine eski alõşkanlõklar ortaya çõkõyor. Kocaeli’ndeki, Yalova’daki bütün planlar değiştirilmiş, kat yükseklikleri azaltõlmõştõ, sanki sorun sadece kat yüksekliğindeymiş gibi... Depremden hemen sonra uzmanlar her zeminin özelliğine göre yapõnõn üretilmesi gerektiği konusunda görüş bildirdiler. Bu doğru bir tespitti. Ancak bu sefer bu gerekçe gösterilerek katlar yeniden yükseltildi. Başka önlemler alõnmadõ. Yapõ denetleme sistemi adõ altõnda bir özelleştirme sistemi getirildi. Bu da amacõndan tamamõyla uzak, yapõyõ yapanõn denetleme parasõnõ verdiği bir sistem. Çok garip ve gerçek denetimi sağlayamayan bir uygulama. - Yani sonuçları açısından 1999’dan sonra yapılan düzenlemeler pek de umut verici değil mi? - Değil. Afetlerden sakõnõlmasõ nasõl plan kararõ haline getirilmesi gerekirken bol bol konuşuldu. Kocaman raporlar yazõldõ. Ancak bu raporlarõn sonucunda yapõlan hiçbir şey yok. Başlangõçta deprem risklerinin ortadan kaldõrõlmasõ amacõna yönelik olan kentsel dönüşüm maddesi daha sonra tamamõyla amacõndan saptõ ve her iş için kullanõlabilen bir yetki haline geldi. Belediye başkanlarõna planlardan, zemin etütlerinden bağõmsõz, istedikleri yerde istediklerini yapmalarõnõn önünü açtõ. Fay hattõnõn yakõnõnda hatta üstünde yapõlaşmalarõn önünün açõlmasõ çok tehlikeli. Bir taraftan politik taviz, bir taraftan rant işin içine girdiği zaman depreme karşõ gerekli önlemlerin alõnmasõ olanaklõ olmuyor. Plansızlık rantın kaynağı - Bu plansızlık insanlara nasıl kazanç sağlıyor? - Planlama kararõ kullanõlarak bir plansõzlõk ortamõ yaratõlõyor. Yani tek bir elde toplanmasõ gereken plan kararlarõ ne sektörel olarak verilebilir kararlardõr ne de kişiye ya da kuruma bağlõ olarak değişmesi gereken kararlardõr. Ama Türkiye’de baktõğõmõz zaman, Özelleştirme İdaresi özelleştirilecek tesislerin plan kararõnõ verir, Turizm Bakanlõğõ turizm alanlarõyla ilgili kararlar alõr, Sanayi Bakanlõğõ sanayi alanlarõnõ planlar. Belediyelerin ve diğer kurumlarõn dõşõnda her tür kurumun planlama yetkisi var. Bu da yarattõğõ karmaşayla plansõzlõğõ doğuruyor. Plansõzlõğõn, yani yetkinin bu kadar kolay el değiştirip kullanõlmasõõn en önemli amacõ rantõn kime gireceğini, kime yönlendirileceğini ve kimin karar vereceğini belirleyen bir sistemdir. Bilimsel, teknik kriterlere bağlõ olarak karar verilmesi tek elden plan yapõlmasõyla mümkündür. Ama bu şekilde yetkiyi çeşitlendirip çoğalttõğõnõzda plansõzlõğõ planlama kararõ haline getirirsiniz. Bugün bulunduğumuz noktanõn yarõn kim tarafõndan planlanacağõna dair hemen her an bir yetki kullanõmõ mümkündür. Yasayla verilmiş yetkiyi kurumlar dilediği zaman kullanõyor. Örneğin, yer seçimi yaparak herhangi bir alanõ ertesi gün organize sanayi alanõna dönüştürmek mümkündür. Özelleştirme kararõ alõnarak ertesi gün yetkinin el değiştirmesi olanaklõdõr. 73. maddede yapõlan düzenlemede olduğu gibi Büyükşehir Belediye Başkanõ’nõn istediği her alanõ kentsel dönüşüm alanõ ilan ederek oradaki mevcut plan kararlarõnõ hiçe sayan, yapõlaşma katlarõnõ 10 kat, 20 kat arttõran, dolayõsõyla rantõnõ 10, 20 kat arttõrabilen kararlarõ aldõrmasõ mümkün oluyor. - Yani bu tam anlamıyla bir soygun ve talan düzeni mi? - Birden zengin olmanõn, birden büyük paralar kazanmanõn önünü açan bir sistem. Dediğiniz gibi ortaya çõkan soygun ve talan düzenidir. Şehir plancõlarõ, mimarlar da bugün gelinen noktada böyle bir düzenin içinde, bunun araçlarõ oluyor. Yani gidiş kötü. Planlama kararlarõnõn ranttan etkilenmeyecek, rantõn baskõsõ altõnda olmayacak kamu görevlileri tarafõndan yapõlmasõ gerektiğini savunduk. Bunun özel sektöre verilmesi yanlõştõr. Ancak son yõllarda öyle gelişmeler yaşamaya başladõk ki, kamuda verilen kararlar özel sektörün çok daha ötesinde, kötü kararlar olmaya başladõ. Rant hesabõ uğruna yargõyla açõkça alay ediliyor - Nedir o engeller? - Son zamanlarda bilirkişi ücretlerinin yüksek gösterilmesi. Gerek idare mahkemelerinde gerek Danõştay’da son davalarõmõza gelen bilirkişi ücreti dava başõna olarak gösteriliyor. Bu nereden kaynaklanõyor bilmiyorum. Şimdiye kadar bilirkişilerin bu kadar yüksek ücret aldõklarõnõ hatõrlamõyorum. Şehir Plancõlarõ Odasõ’nõn maddi gücü sõnõrlõdõr. Bu kadar çok dava açmak zorunda kaldõğõmõz bir ortamda en düşük bilirkişi ücreti 1500-2 bin lira arasõnda. Ancak büyük ölçekli planlar için dediğim gibi 15 bin-20 bin lira arasõ bilirkişi ücreti isteniyor. Bu durum karşõsõnda açõkçasõ zorlanmaya başladõk. Eğer amaç gerçekten dava açmamõzõ engellemekse başarõya ulaşmak üzereler. Artõk bu kadar büyük paralara yetecek bir bütçemiz kalmadõ. Hatta son davalarõmõzdan bazõlarõnda bilirkişi ücreti yatõrmadõk ve vazgeçiyoruz dedik. Ya da diğer meslek odalarõndan yardõm istemeye başladõk. Yine de bizi yõldõramayacaklar. Dava açmamõz gereken her yerde dava açmaya devam edeceğiz. Dava açmadõğõmõz zaman suçluluk duyuyoruz. Çünkü hemen ertesi gün o yapõlaşma başlõyor. Zaten şu sõralar yargõ sürecinden çok daha hõzlõ gelişen yapõlaşma faaliyetleri var. Öte yandan özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesi’yle olduğu gibi, dava açtõğõmõz bir alanda birkaç ay sonra yeni bir karar daha alõnõyor. Yeni bir dava daha açmak zorunda kalõyoruz. - Yani alay eder gibi mi bu uygulamalar yapılıyor? - Tabii. Yargõyla da alay ediliyor. Daha önce Ankara’da milletvekillerinin villa yapmaya çalõştõklarõ bir araziyle ilgili Cumhuriyet gazetesinde haber çõktõ. Bu alan tarõm, bağcõlõk ve bahçecilik için ayrõlmõş görünüyor. Şu anda buna dördüncü davayõ açtõk. Burada şöyle bir ince nokta var. Büyükşehrin hemen çeperinde tarõm alanõ olarak gösterilen böyle bir alanõn fiyatõ hemen düşüyor. Birileri bunu hemen ucuza kapatõyor. Daha sonra el değiştiriyor. Ve milletvekilleri kooperatif villalarõ yapõlmak isteniyor. Bunlar içinde her siyasi partiden milletvekili var. Bu villa alanlarõnõ kentsel dönüşüm alanlarõ olarak ilan edip onaylamõşlardõ. Yürütmeyi durdurma kararõ aldõk. Ama başka davalar da açmak zorunda kaldõk. İşin içinde milletvekillerinin olmasõ bir yana, yargõya gidiyoruz. Yürütmeyi durdurma kararõ alõyoruz. Ama belediye meclisi bunu tekrar onaylõyor. Böyle şey mi olur? Yargõyla açõkça alay ediliyor. Bütün bu yapõlanlarõn anlamõ bu. Şimdi biz yeniden dava açacağõz. Tekrar değiştirecekler. Olsun, biz de tekrar dava açarõz. Rezalet. Çağdaş bir ülkede olabilecek bir şey değil. Bunu yapanlarõn öncelikle içeri atõlmalarõ gerekiyor. Şehir plancõlarõna siyasi baskõ - Neden? - Bu, sözleşmeli personel sistemiyle ilgilidir. Şehir plancõlarõ, teknik elemanlar sözleşmeli olarak işe alõnõyorlar. Politikacõlar, üst düzey yöneticilerin istediklerini yapõyorlarsa orada çalõşmaya devam edebiliyorlar. Aksi halde sözleşmelerin iptal edilmesi tehlikesiyle karşõ karşõya kalõyorlar. Dolayõsõyla teknik elemanlar burada ciddi biçimde kullanõlmaya başlandõ.Türkiye’de kamu eliyle planlama kararõ verenlerin sözleşmeli personel olmasõ kabul edilebilir bir durum değildir. Bu teknik personelin mutlaka yasal, iş güvencesi altõnda olmalarõ gerekir ki kamu yararõna karar verebilsinler. Aksi halde her söyleneni yerine getirmek durumunda kalan insanlara dönüşüyorlar. Özetle, ya işlerini yapacaklar ya da işlerinden olacaklar. Seçim onlara ait. Öte yandan özel sektörde çalõşanlarda rant baskõsõ çok ciddi hale geldi. Tekrar iş alamama önemli bir risk oldu. Bunun sonucunda da Türkiye’de artõk sağlõklõ bir planlama ortamõ kalmadõ. Eskiden de bu baskõlar hissedilirdi ama hiç bu derece olmamõştõ. Eskiden 657 yasaya göre kadrolu olan şehir plancõlarõ artõk plan kararlarõnõn verilmesinde görevli değiller. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyükşehirde planlarõ yapanlarõn çok büyük bölümü artõk sözleşmeli personeldir. Hiçbirinin iş güvencesi yoktur. Böyle bir ortamda o kentlerde üretilen planlardan sağlõklõ bir gelişme beklemek mümkün değildir. - İyi de, bu sözleşmeli personeli tümüyle potansiyel suçlu olarak görmek doğru mu? - Değil tabii. İçlerinde mutlaka işlerini dürüst biçimde yapmaya çalõşanlar var. Ama bu haliyle sistem baskõya ve kayõrmaya açõktõr. - Belediyelerin ya da bakanlıkların depremselliği önemsemeyen imar planlarına Şehir Plancıları Odası olarak itirazlarınız kabul edilmeyince yargıya gittiğinizi ve bu davaların çoğunu da kazandığınızı biliyorum. Ama bu iş böyle olacağına planlama sürecinde belediyeler ve bakanlıkların sizinle birlikte çalışmalarını sağlayabilecek girişimlerde bulundunuz mu? - Şehir Plancõlarõ Odasõ bütün birimleriyle çağõrõldõğõ her ortamda gidip tartõşmaya hazõrdõr. Birçok kentte zaten bu tür girişimlerin sonucunda değişimler yaşanmõştõr. Yalnõz, bizim kimi uygulamalara yaptõğõmõz itirazlar var. Gerek belediye gerek bakanlõk için olsun yasa 15 gün içinde itirazlara cevap verilmesini hükme bağlõyor. Ama bõrakõn 15 günü, dava açma süresi olan 60 gün içinde bile cevap alamõyoruz. Dolayõsõyla biz de dava açmak zorunda kalõyoruz. Şu anda Şehir Plancõlarõ Odasõ’nõn açtõğõ, devam eden dava sayõsõ 200’ün üzerinde. Hemen her gün bir ya da iki davayla ilgili ya ara karar, ya karar geliyor ya da savunma vermek durumunda kalõyoruz. Yargõda mücadele etmeye çalõşõyoruz. Ama burada da birtakõm engellerle karşõlaşmaya başladõk. P O R T R E NECATİ UYAR İzmir/Ödemiş, 1963 doğumlu. Yükseköğrenimini Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlõk Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde yaptõ. Kurucu ortağõ olduğu Egeplan Planlama Şirketi’nde genel koordinatör, şehir plancõsõ olarak çalõşõyor. 1996 ve 2002 yõllarõ arasõnda seçildiği TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ Yönetim Kurulu’nda oda ikinci başkanõ ve oda genel başkanõ olarak görev yaptõ. Mart 2010’da yeniden seçildiği TMMOB Şehir Plancõlarõ Odasõ yönetim kurulu üyeliği ve oda genel başkanlõğõnõ sürdürüyor. SÖYLEŞ LEYLA TAVŞANOĞLU - Bu bugünün işi mi? İstanbul’da ünlü Gökkafes için idare mahkemesi yıkım kararı aldı. Onlarca yıldır o bina bir de içine otel, alışveriş merkezi yapılarak orada öylece durmuyor mu? Beykoz’da Saip Molla ormanı talan edildi. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen idare mahkemesine dava açarak yıkım kararı aldırdı. Ama öyle bir karar yokmuş gibi orman içine başka siteler de yapıldı. Üstelik birisine 1996’da Habitat ödülü verilmedi mi? - Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Sanõyorum İstanbul’da yõkõm kararõ ilk Park Otel’le başlamõştõ. Bu kadar yõldõr orasõ karkas halinde duruyor. Peki, diğerlerinin ondan ne farkõ var? Bakõn, yargõ kararlarõnõn bağlayõcõlõğõna ilişkin sistemde bir eksiklik var. Aslõnda bağlayõcõ. Bir ay içinde uygulanmak zorunda. - Devlet kurumu TOKİ Ataköy’deki bataklık araziye Ataköy Konakları’nı yapmadı mı? - Daha vahimi Düzce’de TOKİ tarafõndan yapõlan konutlar. Başbakanlõk Yüksek Denetleme Kurulu raporu var. Öncelikle orada yapõlan zemin etütünde zeminin bir hayli yumuşak olduğu saptanõyor ve çok sağlam bir temel yapõlmasõ üzerinde önemle duruluyor. İhaleye çõkõlõyor. İhaleyi alan firma yeniden zemin etütü yaptõrõyor ve birden zeminin hayret bir şekilde gayet sağlam olduğu, altmõş santimetre radyal temelle gayet sağlam binalar yapõlabileceği raporda belirtiliyor. Bu iki çelişkili rapor Yüksek Denetleme Kurulu raporuna girdi. Ayrõca kurul TOKİ’ye ihaleyi alan firmaya 25 bin 500 liralõk ödemesini geri almasõnõ bildiriyor. Ama o konutlar yapõlõyor. Şimdi burada yerbilimcilerin imzasõnõ taşõyan iki çelişkili rapor var. Belki bu durumu ilgili odalarõn araştõrmasõ gerekir. Birincisi yanlõşsa bunun nedeni sorulmalõ. İkincisi yanlõşsa burada çok büyük bir üçkâğõt ve ihmal bulunuyor. İlgili firmanõn AKP’li şirketlerden birisi olduğu biliniyor. Kime ait olursa olsun gerçeklerin ortaya çõkarõlmasõ gerekir. 1999’dan beri birtakõm yasal düzenlemeler, eksik olan jeolojik etütler yapõldõ. Ama zaman geçtikçe unutmaya başlõyoruz ve yine eski alõşkanlõklar ortaya çõkõyor. Başlangõçta deprem risklerinin ortadan kaldõrõlmasõ amacõna yönelik olan kentsel dönüşüm maddesi daha sonra tamamõyla amacõndan saptõ ve her iş için kullanõlabilen bir yetki haline geldi. Zemin etütü raporlarındaki hileler leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear