25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 16 EYLÜL 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK 7emek@cumhuriyet.com.tr Anayasa değişikliği AKP’nin istediği biçimde geçti. AKP’nin 8 yıllık dönemde giderek artan emek karşıtı politikaları bundan böyle daha da yoğunlaşacak. İktidarın yargı üzerindeki egemenliğini pekiştiren değişikliklerinin yanı sıra “yerindelik denetimi”nin kullanılamayacağına ilişkin hükümle özelleştirme önündeki engeller de büyük ölçüde kalkmış olacak. Bundan böyle Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi yüksek yargı organlarının Tamgün Yasası, Sosyal Güvenlik, 4/C, muayene katkı bedeli gibi konularda karar vermesine hukuki engeller çıkacak. Danıştay, TEKEL işçilerinin 4/C statüsüyle ilgili durumunu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda TEKEL işçilerinin lehine bir karar vermesi zor gözüküyor. Öte yandan anayasanın 51. maddesinde yapılan değişiklikle işçilerin birden fazla sendikaya üyeliği söz konusu olacak. Demokratik bir hakmış gibi sunulan bu durum, aslında ciddi bir kaosa yol açacak, sendikaların toplusözleşme yapma yetkisinde karmaşa yaşanacak ve özellikle güdümlü sendikacılık güçlenecek. Bu durumda iktidar yandaşı olan sendikalara yetki verilerek diğer sendikaların toplusözleşme yapması engellenecek, sonuçta Türk-İş, DİSK üyesi sendikalar giderek zayıflayacak. Hak-İş’in güçlendiği diğer sendikaların da etkisiz hale geldiği bir dönem yaşanabilecek. Memurlar açısından da grev yasağı ve zorunlu tahkimin anayasal çerçevede kurumsallaştığı ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu adı altında son sözü söyleyen ve siyasal iktidar ağırlıklı bir yapı oluşacak. Daha ileri bir süreçte Başbakan Erdoğan’ın “Madem memura grev hakkı istiyorsunuz o halde işçi-memur ayrımı kalksın, herkesin grev hakkı olsun” deyişi dikkate alınarak kamu çalışanlarının iş güvencesi de ortadan kaldırılmaya çalışılacak. Zaten hükümet, tüm çalışanları güvencesiz, 4/C’li yapmak istiyor. AKP hükümeti, anayasa değişikliklerinin halkoylamasından geçmesiyle birlikte daha önce açıkladığı Ulusal İstihdam Stratejisi’ni uygulamaya koyacak. Bu belgede güvencesiz istihdam, esnek çalışma modelleri yer alıyor. Ayrıca kıdem tazminatının bir biçimde kaldırılması, bölgesel asgari ücret, Özel İstihdam Büroları’nın faaliyete geçmesi, kiralık işçilik, İşsizlik Fonu’nun amaç dışı kullanılması gibi uygulamalar gündeme gelecek. Emek kesimine yönelik ciddi bir saldırı gündemde bulunuyor. Artık mevcut sendikal yapılarla bu saldırıları püskürtmek mümkün gözükmüyor. Gerçekten militan ve mücadeleci bir sendikal anlayışı hayata geçirmenin gerekliliği ortada. Bu süreçte işçi, memur, tüm çalışanların yanı sıra güvencesizler, işsizler, emekliler, küçük esnaf, yoksul köylüler, yani toplumsal bir muhalefetin tüm katmanları somut sorunlar üzerinden kamuoyu desteğini de sağlayarak yeni bir örgütlenme ve mücadele anlayışıyla kendini ortaya koyabilmeli… atillaozsever@ttmail.com K I S A . . . K I S A . . . Başka bir âlem istemeyi hep sürdürdü O bizim Kamil abimizdi. Yeniyetme günlerimizde kavga yol- daşõydõ. Onu tanõdõğõmõzda “biz başka bir âlem isteriz” diye çõktõğõmõz yolun çok başlarõndaydõk. Biz lise öğrencisi, o biz- den 8-10 yaş büyük bir işçiydi. Uzun boyu kalõn bõyõklarõyla şiirlerin, ro- manlarõn tasvir ettiği, “ağõr ellerini top- rağa basõp doğrulacak, en bilgin ay- nalara en renkli şekilleri aksettire- cek” bir işçi. Aynõ semtin çocuklarõydõk. Boylu pos- lu, gücü, kuvveti yerinde militan işçi, ko- ruma kalkanõmõz, gönüllü güvenlikçi- mizdi. Çoğu günler paydos zili çaldõ- ğõnda okuldan dõşarõ çõkmak bizim için ciddi riskti. Okulun karşõsõnda konuş- lanmõş faşistler dõşarõ çõkmamõza izin vermezlerdi. Dõşarõ çõkmak can güven- liğini tehlikeye atmak, en azõndan sõkõ bir sopa yemeyi göze almak demekti. Kamil Abimiz küçük kardeşlerine kol kanat ge- ren bir abi duyarlõlõğõ ile vardiyasõ uy- gun olduğunda hep kapõnõn karşõsõnda olurdu. Hem de çoğu zamanlarda tek ba- şõna. Gece vardiyasõndan çõktõğõ gün- lerde uykusunu bölüp, okulun önüne gel- diği çok olurdu. Biz güvenli bölgeye ulaş- tõğõmõzda o yarõm kalan uykusunu ta- mamlamak için evinin yolunu tutardõ. O gün, Üsküdar Cumhuriyet Lisesi öğ- rencilerinden küçük bir grup, lisenin caddeye bakan bahçesinde toplanmõştõk. Dõşarõ çõkamõyorduk; çünkü okul ku- şatma altõndaydõ. Çaresizdik. Çelimsiz liseli öğrenciler karşõsõnda iri kõyõm cüsseleri ve silahlarõyla dõşarõdakiler çõk- mamõzõ bekliyordu, biz çõkamõyorduk. Et- rafta bize yardõm edecek, güvenlik ala- cak kimse yoktu. Ne yapacağõmõzõ bilmez haldeyken Kamil Abi okulun karşõsõnda bitti. Elleri bellerinde faşistlerin tehdit dolu bakõşlarõna aldõrmadan bize “çõ- kõn” diye işaret etti. Ondan güç alarak dõşarõ çõktõk. Çõk- tõğõmõz anda da üzerimize çullandõlar. Eşine ancak filmlerde rastlanacak sahnelerde Kamil Kinkõr “Yetiş Kamil Abi” diye seslenen her arkadaşõmõzõn yardõmõna koştu. Faşistleri bir o yana bir bu yana savurup bizi her biri ze- bella gibi faşistlerin tekmelerinden, to- katlarõndan kurtardõ. Sadece o gün de- ğil, 12 Eylül 80’e kadar kim bilir kaç kez tekrarlandõ bu kendini bize siper et- me durumu. Sonralarõ sendikal mücadele içinde gözlemledik onu. Gözünü budaktan esir- gemeyen militan işçi fikirleri ve ideal- lerinden sapmadan dosdoğru yürüdü. Üstlendiği Birleşik Metal-İş Genel Baş- kanlõğõ’nõ da bir sendika militanõ gibi sürdürdü, görevi bõraktõktan sonra yük- lendiği sendikal görevleri de... Yõllar geçti, dünya eskidi, hayatõmõz- da pek çok şey değişti. Yalnõz gözleri de- ğişmedi. Dün baktõğõ yerden baktõ eme- ğe, mücadeleye, hakka, hukuka, eşitliğe. Daha 55 yaşõnda amansõz hastalõğa yenik düştü, aramõzdan ayrõldõ. Son nefesini verirken õsrarla, inatla, kararlõlõkla hâlâ “Biz başka bir âlem is- teriz” diyordu. Ne mutlu ona son nefesini idealleri- ne bağlõ bir insan olarak verdi. Ne yazõk bize artõk “Yetiş Kamil Abi” diyemeyeceğiz... Zafer Aydın.. Sabah-atv’de Türkiye Gazeteciler Sendikasõ’nõn (TGS) başlattõğõ grev önümüzdeki 30 Eylül’de birinci yõ- lõnõ dolduracak. Sektörde örgütlenme ile ilgili büyük bir dayanõşmaya sah- ne olan greve 154. günde mahkeme kararõyla ara verildi. Bu sõrada 9 grevci işe iade hakkõnõ kazandõ. Ama yine mahkeme kararõyla Sabah-atv grevine yeniden başlandõ, tabii önem- li bir farkla: 4 Mart 2010’da Sabah- atv’ye grev pankartõ tek bir grevciy- le, Ender Ergün ile yeniden asõldõ. Ne var ki bu noktada Sabah ve atv yö- netiminin hukuk tanõmayan davra- nõşlarõnõn yanõ sõra TGS Genel Mer- kez Yönetimi’nin akõl almaz tutumu nedeniyle grev işlevsiz hale geldi. Ergün, üyesi olduğu TGS tarafõn- dan yalnõz bõrakõldõğõ gibi sendikanõn grev süresince vermesi gereken grev dayanõşma ücreti de sudan sebepler- le kesildi. Yaklaşõk 7 aydõr grevi tek başõna yürütmeye çalõşan Ergün, du- rumunu şöyle özetliyor: “Sendi- kası tarafından yok sayılan bir grevciyim.” Ergün şu değer- lendirmeyi yaptõ: “İnsanlar artık TGS örgütlenmesine iyi gözle bakmıyor. Çünkü Sabah-atv’deki durum or- tada. Halk TV, Olay TV ve gazetesindeki örgütlenme ve grev süreçlerinde başa- rı sağlanmadı. Kim TGS’de örgütlendiyse işsiz kaldı.” Kamil Kinkır 11 Eylül 2010 günü yaşama gözlerini yuman Kamil Kinkır komünizm ideallerine sıkı sıkıya bağlı bir işçi olarak bütün ömrünü işçi sınıfı hak ve özgürlük mücadelesine adadı. Kinkır DİSK üyesi Birleşik Metal-İş Sendikası’nda genel başkanlık görevinde bulundu. 8 aylõk dönemde tamamõna yakõnõ taşeron firmalarda güvencesiz olarak çalõşan 230 işçi öldü GÖRÜŞ ATİLLA ÖZSEVER Emekçiyi Yoğun Mücadele Bekliyor BBC’de grev kararı İngiliz yayõn kuruluşu BBC’nin sendikalarõnõn, emek- lilik maaşlarõnda kesintilere gidilmesi konusundaki anlaşmazlõk yüzünden gelecek ay iki kez greve git- mesi bekleniyor. Yaz aylarõnda grev yapma kararõ alan Bectu, NUJ ve Unite adlõ üç sendikanõn üyele- ri, emeklilik maaşlarõndaki kesintilere karşõ çõkarken üyelerin 5-6 Ekim ve 19-20 Ekim tarihlerinde grev yapmasõ öngörülüyor. BBC yönetimi, sendikalarõn grev tarihlerini açõkla- masõndan duyduğu hayal kõrõklõğõnõ dile getirirken, yönetim ile sendikalar arasõndaki görüşmelerin 1 Ekim’e kadar devam etmesi ve anlaşma sağlana- mazsa greve gidilmesi bekleniyor. Hacettepe işçisi kazandı Hacettepe Üniversitesi Hastanelerinde çalõşan taşe- ron işçiler iki günlük iş bõrakma eylemiyle bir buçuk aydõr yatmayan ücretlerini aldõ. İşçiler, yemekhane önünde kurduklarõ masada Devrimci Sağlõk-İş sen- dikasõ’na toplu şekilde üye oldular. Eylem sõrasõnda aldõklarõ karara göre bir buçuk ay- dõr yatmayan maaşlarõ yatana ve bundan sonraki üc- retlerin düzenli yatacağõnõn taahhüdünü alana kadar mücadele edeceklerini belirten taşeron işçiler önceki gün sabah saat 07.00’da Çocuk Hastanesi önünde toplandõlar. Burada açõklama yapan Devrimci Sağ- lõk-İş İç Anadolu Bölge Temsilcisi Sevinç Hocao- ğullarõ saat 09.00’a kadar maaşlarõnõn yatõrõlacağõ bilgisini aldõklarõnõ ifade etti. Eğitim-Sen AİHM’ye başvurdu Eğitim-Sen Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik, iş bõ- rakma nedeniyle kõnama cezasõ alan 300 üye ve sen- dika adõna Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yaptõklarõnõ açõkladõ. Bozgeyik, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, Eğitim-Sen’in bağ- lõ olduğu KESK’in aldõğõ karar doğrultusunda sen- dika üyelerinin 25 Kasõm 2009’da bir günlük uyarõ grevine katõldõğõnõ anõmsattõ. Bu eyleme katõlmala- rõ nedeniyle birçok üye hakkõnda disiplin soruştur- masõnõn açõldõğõnõ belirten Bozgeyik, “Üyelerimizin büyük çoğunluğuyla ilgili Danõştay ve AİHM kararlarõ doğrultusunda işlem yapõlmasõna gerek olmadõğõ ve sendikal bir hak olduğu belirtilerek mazeretli sayõl- malarõ yönünde karar verilirken, bir kõsõm üyemize disiplin cezasõ verilmiştir” dedi. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA - İş güvenliği önlemlerinin yeterli olmadõğõ Türkiye’de 8 aylõk dö- nemdeki kazalarda 230 işçi yaşamõnõ yitir- di, 1010 işçi de yaralandõ. En fazla ölümlü kaza mayõs ve haziran aylarõnda gerçek- leşti. Ölen işçilerin büyük bölümü taşeron firmalarda güvencesiz çalõştõrõlõyordu. sendika.org adlõ internet sitesinin “iş kazaları raporuna” göre, iş kazalarõ ağustos ayõnda da hõz kesmedi. Türki- ye’nin dört bir yanõnda tamamõna yakõnõ taşeron şirketlerde güvencesiz çalõştõrõlan onlarca işçi ağustos ayõnda meydana gelen “iş cinayetlerinde” yaşamõnõ yitirdi; yüzlercesi de yaralandõ. Kazalarda 38 işçi hayatõnõ kaybederken 220 işçi de yaralandõ. En çok can kaybõ yollarda meydana gelen trafik kazalarõ sonucu oldu. Kazalarda, 8’i mevsimlik tarõm işçisi 15 işçi yaşamõnõ yitirirken 120’si mevsimlik tarõm işçisi 173 işçi yaralan- dõ. Trafik kazalarõndan sonra en çok can kaybõ inşaatlarda yaşandõ. Ağustos ayõnda 11 inşaat işçisi yaşamõnõ yitirdi, 11 işçi de yaralandõ. İnşaattan sonra en çok can kay- bõnõ enerji işçileri verdi. İş cinayetleri so- nucu hayatõnõ kaybeden 6 enerji işçisinin büyük bölümünü elektrik dağõtõm bölgele- rinin özelleştirilmesi sonucu taşeron şir- ketlere verilen parça işlerde çalõşan emek- çiler oluşturdu. Kazalarda 5 enerji işçisi de yaralandõ. Fabrika ve atölyelerde meydana gelen ka- zalarda zehirlenme, patlama, çarpma, düş- me, ezilmeler sonucu 3 işçi yaşamõnõ yiti- rirken 27 işçi de yaralandõ. Madenler ve tersaneler, ağustos ayõnda meydana gelen kazalarda ise 2 işçi öldü. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Dışlananlar ve Suçlananlar... Salı sabahı taşıma araçlarını Birinci Boğaz Köprüsü’ne ulaştıran yolun, Küçük Çamlıca eteklerindeki bölümünde hummalı bir çalışma vardı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “evet” isteklerini yansıtan dev afişlerin yapıştırıldığı dev panolar sökülüp götürülüyordu. Demek ki geçici olarak konulmuşlardı. İstanbul’un her yanını kaplayan sabit panolarda da başka afişler yerini almıştı. Bu yanıyla bakarsanız, onca çabaya ve masrafa ve gerçeklerle bağdaşmayan klişeleşmiş söylemlere karşın “evet” oyları epey pahalıya patlamıştı. Türkiye ilk anayasa değişikliği halkoylamasını 8 Temmuz 1961’de yaşamıştı. 1961 Anayasası, ülkedeki bütün bilim kurumlarına, meslek örgütlerine gönderilip görüşler alınarak hazırlanmış, Türkiye’nin en özgürlükçü anayasasıydı. 12 Mart 1971 ara rejimindeki değişiklik isteklerinin “Anayasanın Türkiye’ye bol geldiği” gerekçesine bağlanması da zaten bunu kanıtlıyordu. İlk halkoylamasının sonuçları yüzde 61.7 evet, yüzde 38.3 hayır olarak ilan edildi. Evetlerin 1982’deki referanduma göre azlığının nedeni, genelde hazırlık aşamasında Demokrat Parti’nin devre dışı bırakılmış olmasıydı. Bir siyasal görüşün dışlanması ve anayasanın başlangıç bölümünde de suçlanması seçmeni rahatsız etmişti. 12 Eylül 2010 halkoylamasını 1961’dekine benzetirken yanlış bir değerlendirme yapmadığımı sanıyorum. Son halkoylamasında oylanan değişiklik de aynı yöntemle hazırlanmıştı. AKP kurmaylarının siyaseti yine hukukun önüne geçirme amacıyla hazırladıkları, ama anayasa gereği kendileri sunamadıkları için milletvekillerine imzalattıkları önerinin oluşturulması 1961’den daha da gerideydi. Muhalefet partilerine üç günlük bir değerlendirme süresinin dayatılması ise daha önce hiç yaşanmamıştı. 1961’deki DP’lilerin yerini de “hayır” diyeceklerini açıklayanlar almıştı. Ne darbecilikleri bırakıldı ne de milli iradeye saygısızlıkları. Cemaatlerin ve dinci çevrelerin katkılarının da eklenmesine karşın evet oyları yüzde 57.88 oldu. Benzer yöntemin izlendiği 1961 Anayasası’ndan yaklaşık yüzde 3 daha düşük. Hayır oyları ise yüzde 42.12 ile 1961’den yüzde 4 daha yüksek. Üstelik “kumsal partileri” diye küçük görülen partiler, Karadeniz’de bir ilde öne geçmiş, Ege’deki üç ilde de içerilere sızmışlardı. Açılımın, boykotla sonuçlanması da çok ciddiye alınması gereken bir göstergeydi. Diyeceğim o ki Türkiye’de dışlamalar ve suçlamalar pek hayırlı sonuçlar vermiyor. Gündeme getirilen yeni anayasa yapma süreci aynı yöntemle sürdürülürse evetlerin daha da azalacağı, hayırlarınsa yükseleceği geçmişe bakınca ortaya çıkıyor. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda verilen sözler de AKP usulünce gerçekleştirilmeye kalkılırsa iktidara yol gözükmesi kaçınılmaz oluyor. oerinc@cumhuriyet.com.tr 10 kişinin çıktığı grev şu anda Ender Ergün’le devam ediyor. Ergün’e gö- re örgütlü toplum en iyi toplumdur; derdi ortak olan in- sanların yolu mut- laka bir yerde kesi- şecektir. Fotoğraf: Rüya ÖZKALKAN Kazalar hız kesmiyor Fotoğraf: Georges COOMANS Tek başõna mücadele ediyor DİSK Başkanõ Süleyman Çe- lebi, İş Sağlõğõ ve Güvenliği ya- sa tasarõsõ ile hükümetin taşe- ronlaşmanõn ve piyasalaşmanõn önünü açtõğõnõ belirtti. Tasarõnõn, yine yangõndan mal kaçõrõrcasõna hazõrlandõğõnõ belirten Çelebi’nin açõklamasõnda şu saptamalar ak- tarõldõ: Taslağõn içeriği iş sağlõğõ ve güvenliği olmasõna rağmen, ya- põlan değişiklikle 4857 Sayõlõ İş Kanunu’nun alt işverenlik ilişki- sini düzenleyen maddesi değişti- riliyor. Tasarõnõn içeriği ile uzak- tan yakõndan ilgisi olmamasõna rağmen böyle bir düzenlemeye taslakta yer verilmesi, hükümetin gerçek niyetinin iş sağlõğõ ve gü- venliği alanõnda yaşanan ciddi so- runlarõn üstesinden gelecek bir mevzuat değişikliğini gerçekleş- tirmek değil, piyasa aktörlerinin talepleri doğrultusunda bir yasa çõkarmaya çalõşõrken, aynõ za- manda taşeronluk ilişkisinin önündeki yasal engeli de ortadan kaldõrma amacõnõ güdüyor. Hükümet bir taşla iki kuş birden vurmaya çalõşõyor: Taşe- ronlaştõrma, piyasalaştõrma. Mev- cut uygulamada, “asıl işin bir bö- lümünün alt işverene verilme- si” için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uz- manlık gerektirme” koşullarõ birlikte aranõyor. Oysa yeni dü- zenleme için iki koşuldan her- hangi birinin gerçekleşmesi du- rumunda, iş taşerona verilebile- cek. Bu da taşeronlaşmayõ yay- gõnlaştõracak. Zonguldak’ta faaliyet gösteren özel bir maden firmasının sa- hasındaki maden ocağında patlama meydana geldi. Patla- mada, işçiler Ahmet Bilgin (32), Erol Azaklıoğlu (29) ve Mutlu Çolakoğlu (19) yaralandı. Yaralı 3 işçi Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İşçilerin vücutla- rında yanıklar oluştuğu, tedavilerinin sürdüğü belirtildi. Zonguldak Valisi Erdal Ata, özel maden işletmesine ait sa- hada yer alan ocaktaki patlamayla ilgili, “Patlama, emni- yetin 2009’da kapattığı kaçak ocakta meydana geldi” dedi. Fabrikada temizlik faciası: 3 ölü Adana Hacı Sabancı Or- ganize Sanayi Bölgesi’nde, petrol ürünleri üreten bir işyerinde, işçiler, temizle- mek için boş tanka girdi. Bir süre sonra tanktaki kimyasal maddenin koku- sundan etkilenen işçiler- den Recep Savan (25), Ab- dulselam Akkuş (35), Mehmet Mesut Bağcı (40), Sinan Savan ile Yasin Al- tınbaş (22) zehirlendi. Ar- kadaşlarının haber ver- mesiyle hastaneye kaldırı- lan işçilerden Savan, Ak- kuş ve Altınbaş yapılan tüm müdahalelere rağ- men kurtarılamadı. Has- taneye kaldırılan diğer iki işçinin de hayati tehlikesi- nin bulunduğu belirtildi. Kaçak ocakta kaza İşçinin güvenliği celladına emanet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear