Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
16 EYLÜL 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EMEK 7emek@cumhuriyet.com.tr
Anayasa değişikliği AKP’nin istediği biçimde
geçti. AKP’nin 8 yıllık dönemde giderek artan
emek karşıtı politikaları bundan böyle daha da
yoğunlaşacak. İktidarın yargı üzerindeki
egemenliğini pekiştiren değişikliklerinin yanı sıra
“yerindelik denetimi”nin kullanılamayacağına
ilişkin hükümle özelleştirme önündeki engeller
de büyük ölçüde kalkmış olacak.
Bundan böyle Anayasa Mahkemesi, Danıştay
gibi yüksek yargı organlarının Tamgün Yasası,
Sosyal Güvenlik, 4/C, muayene katkı bedeli gibi
konularda karar vermesine hukuki engeller
çıkacak. Danıştay, TEKEL işçilerinin 4/C
statüsüyle ilgili durumunu Anayasa
Mahkemesi’ne taşımıştı. Anayasa
Mahkemesi’nin bu konuda TEKEL işçilerinin
lehine bir karar vermesi zor gözüküyor.
Öte yandan anayasanın 51. maddesinde
yapılan değişiklikle işçilerin birden fazla
sendikaya üyeliği söz konusu olacak.
Demokratik bir hakmış gibi sunulan bu durum,
aslında ciddi bir kaosa yol açacak, sendikaların
toplusözleşme yapma yetkisinde karmaşa
yaşanacak ve özellikle güdümlü sendikacılık
güçlenecek. Bu durumda iktidar yandaşı olan
sendikalara yetki verilerek diğer sendikaların
toplusözleşme yapması engellenecek, sonuçta
Türk-İş, DİSK üyesi sendikalar giderek
zayıflayacak. Hak-İş’in güçlendiği diğer
sendikaların da etkisiz hale geldiği bir dönem
yaşanabilecek.
Memurlar açısından da grev yasağı ve
zorunlu tahkimin anayasal çerçevede
kurumsallaştığı ve Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu adı altında son sözü söyleyen ve siyasal
iktidar ağırlıklı bir yapı oluşacak. Daha ileri bir
süreçte Başbakan Erdoğan’ın “Madem
memura grev hakkı istiyorsunuz o halde
işçi-memur ayrımı kalksın, herkesin grev
hakkı olsun” deyişi dikkate alınarak kamu
çalışanlarının iş güvencesi de ortadan
kaldırılmaya çalışılacak.
Zaten hükümet, tüm çalışanları güvencesiz,
4/C’li yapmak istiyor. AKP hükümeti, anayasa
değişikliklerinin halkoylamasından geçmesiyle
birlikte daha önce açıkladığı Ulusal İstihdam
Stratejisi’ni uygulamaya koyacak. Bu belgede
güvencesiz istihdam, esnek çalışma modelleri
yer alıyor. Ayrıca kıdem tazminatının bir
biçimde kaldırılması, bölgesel asgari ücret,
Özel İstihdam Büroları’nın faaliyete geçmesi,
kiralık işçilik, İşsizlik Fonu’nun amaç dışı
kullanılması gibi uygulamalar gündeme
gelecek.
Emek kesimine yönelik ciddi bir saldırı
gündemde bulunuyor. Artık mevcut sendikal
yapılarla bu saldırıları püskürtmek mümkün
gözükmüyor. Gerçekten militan ve mücadeleci
bir sendikal anlayışı hayata geçirmenin
gerekliliği ortada. Bu süreçte işçi, memur, tüm
çalışanların yanı sıra güvencesizler, işsizler,
emekliler, küçük esnaf, yoksul köylüler, yani
toplumsal bir muhalefetin tüm katmanları somut
sorunlar üzerinden kamuoyu desteğini de
sağlayarak yeni bir örgütlenme ve mücadele
anlayışıyla kendini ortaya koyabilmeli…
atillaozsever@ttmail.com
K I S A . . . K I S A . . .
Başka bir âlem istemeyi hep sürdürdü
O bizim Kamil abimizdi.
Yeniyetme günlerimizde kavga yol-
daşõydõ.
Onu tanõdõğõmõzda “biz başka bir
âlem isteriz” diye çõktõğõmõz yolun çok
başlarõndaydõk. Biz lise öğrencisi, o biz-
den 8-10 yaş büyük bir işçiydi. Uzun
boyu kalõn bõyõklarõyla şiirlerin, ro-
manlarõn tasvir ettiği, “ağõr ellerini top-
rağa basõp doğrulacak, en bilgin ay-
nalara en renkli şekilleri aksettire-
cek” bir işçi.
Aynõ semtin çocuklarõydõk. Boylu pos-
lu, gücü, kuvveti yerinde militan işçi, ko-
ruma kalkanõmõz, gönüllü güvenlikçi-
mizdi. Çoğu günler paydos zili çaldõ-
ğõnda okuldan dõşarõ çõkmak bizim için
ciddi riskti. Okulun karşõsõnda konuş-
lanmõş faşistler dõşarõ çõkmamõza izin
vermezlerdi. Dõşarõ çõkmak can güven-
liğini tehlikeye atmak, en azõndan sõkõ bir
sopa yemeyi göze almak demekti. Kamil
Abimiz küçük kardeşlerine kol kanat ge-
ren bir abi duyarlõlõğõ ile vardiyasõ uy-
gun olduğunda hep kapõnõn karşõsõnda
olurdu. Hem de çoğu zamanlarda tek ba-
şõna. Gece vardiyasõndan çõktõğõ gün-
lerde uykusunu bölüp, okulun önüne gel-
diği çok olurdu. Biz güvenli bölgeye ulaş-
tõğõmõzda o yarõm kalan uykusunu ta-
mamlamak için evinin yolunu tutardõ.
O gün, Üsküdar Cumhuriyet Lisesi öğ-
rencilerinden küçük bir grup, lisenin
caddeye bakan bahçesinde toplanmõştõk.
Dõşarõ çõkamõyorduk; çünkü okul ku-
şatma altõndaydõ. Çaresizdik. Çelimsiz
liseli öğrenciler karşõsõnda iri kõyõm
cüsseleri ve silahlarõyla dõşarõdakiler çõk-
mamõzõ bekliyordu, biz çõkamõyorduk. Et-
rafta bize yardõm edecek, güvenlik ala-
cak kimse yoktu. Ne yapacağõmõzõ bilmez
haldeyken Kamil Abi okulun karşõsõnda
bitti. Elleri bellerinde faşistlerin tehdit
dolu bakõşlarõna aldõrmadan bize “çõ-
kõn” diye işaret etti.
Ondan güç alarak dõşarõ çõktõk. Çõk-
tõğõmõz anda da üzerimize çullandõlar.
Eşine ancak filmlerde rastlanacak
sahnelerde Kamil Kinkõr “Yetiş Kamil
Abi” diye seslenen her arkadaşõmõzõn
yardõmõna koştu. Faşistleri bir o yana
bir bu yana savurup bizi her biri ze-
bella gibi faşistlerin tekmelerinden, to-
katlarõndan kurtardõ. Sadece o gün de-
ğil, 12 Eylül 80’e kadar kim bilir kaç
kez tekrarlandõ bu kendini bize siper et-
me durumu.
Sonralarõ sendikal mücadele içinde
gözlemledik onu. Gözünü budaktan esir-
gemeyen militan işçi fikirleri ve ideal-
lerinden sapmadan dosdoğru yürüdü.
Üstlendiği Birleşik Metal-İş Genel Baş-
kanlõğõ’nõ da bir sendika militanõ gibi
sürdürdü, görevi bõraktõktan sonra yük-
lendiği sendikal görevleri de...
Yõllar geçti, dünya eskidi, hayatõmõz-
da pek çok şey değişti. Yalnõz gözleri de-
ğişmedi. Dün baktõğõ yerden baktõ eme-
ğe, mücadeleye, hakka, hukuka, eşitliğe.
Daha 55 yaşõnda amansõz hastalõğa
yenik düştü, aramõzdan ayrõldõ.
Son nefesini verirken õsrarla, inatla,
kararlõlõkla hâlâ “Biz başka bir âlem is-
teriz” diyordu.
Ne mutlu ona son nefesini idealleri-
ne bağlõ bir insan olarak verdi.
Ne yazõk bize artõk “Yetiş Kamil Abi”
diyemeyeceğiz...
Zafer Aydın..
Sabah-atv’de Türkiye Gazeteciler
Sendikasõ’nõn (TGS) başlattõğõ grev
önümüzdeki 30 Eylül’de birinci yõ-
lõnõ dolduracak. Sektörde örgütlenme
ile ilgili büyük bir dayanõşmaya sah-
ne olan greve 154. günde mahkeme
kararõyla ara verildi. Bu sõrada 9
grevci işe iade hakkõnõ kazandõ. Ama
yine mahkeme kararõyla Sabah-atv
grevine yeniden başlandõ, tabii önem-
li bir farkla: 4 Mart 2010’da Sabah-
atv’ye grev pankartõ tek bir grevciy-
le, Ender Ergün ile yeniden asõldõ.
Ne var ki bu noktada Sabah ve atv yö-
netiminin hukuk tanõmayan davra-
nõşlarõnõn yanõ sõra TGS Genel Mer-
kez Yönetimi’nin akõl almaz tutumu
nedeniyle grev işlevsiz hale geldi.
Ergün, üyesi olduğu TGS tarafõn-
dan yalnõz bõrakõldõğõ gibi sendikanõn
grev süresince vermesi gereken grev
dayanõşma ücreti de sudan sebepler-
le kesildi. Yaklaşõk 7 aydõr grevi tek
başõna yürütmeye çalõşan Ergün, du-
rumunu şöyle özetliyor: “Sendi-
kası tarafından yok sayılan bir
grevciyim.” Ergün şu değer-
lendirmeyi yaptõ: “İnsanlar
artık TGS örgütlenmesine
iyi gözle bakmıyor. Çünkü
Sabah-atv’deki durum or-
tada. Halk TV, Olay TV ve
gazetesindeki örgütlenme
ve grev süreçlerinde başa-
rı sağlanmadı. Kim TGS’de
örgütlendiyse işsiz kaldı.”
Kamil Kinkır
11 Eylül 2010 günü yaşama
gözlerini yuman Kamil Kinkır
komünizm ideallerine sıkı
sıkıya bağlı bir işçi olarak
bütün ömrünü işçi sınıfı hak
ve özgürlük mücadelesine
adadı. Kinkır DİSK üyesi
Birleşik Metal-İş
Sendikası’nda
genel başkanlık
görevinde bulundu.
8 aylõk dönemde tamamõna yakõnõ taşeron firmalarda güvencesiz olarak çalõşan 230 işçi öldü
GÖRÜŞ
ATİLLA ÖZSEVER
Emekçiyi Yoğun Mücadele Bekliyor
BBC’de grev kararı
İngiliz yayõn kuruluşu BBC’nin sendikalarõnõn, emek-
lilik maaşlarõnda kesintilere gidilmesi konusundaki
anlaşmazlõk yüzünden gelecek ay iki kez greve git-
mesi bekleniyor. Yaz aylarõnda grev yapma kararõ
alan Bectu, NUJ ve Unite adlõ üç sendikanõn üyele-
ri, emeklilik maaşlarõndaki kesintilere karşõ çõkarken
üyelerin 5-6 Ekim ve 19-20 Ekim tarihlerinde grev
yapmasõ öngörülüyor.
BBC yönetimi, sendikalarõn grev tarihlerini açõkla-
masõndan duyduğu hayal kõrõklõğõnõ dile getirirken,
yönetim ile sendikalar arasõndaki görüşmelerin
1 Ekim’e kadar devam etmesi ve anlaşma sağlana-
mazsa greve gidilmesi bekleniyor.
Hacettepe işçisi kazandı
Hacettepe Üniversitesi Hastanelerinde çalõşan taşe-
ron işçiler iki günlük iş bõrakma eylemiyle bir buçuk
aydõr yatmayan ücretlerini aldõ. İşçiler, yemekhane
önünde kurduklarõ masada Devrimci Sağlõk-İş sen-
dikasõ’na toplu şekilde üye oldular.
Eylem sõrasõnda aldõklarõ karara göre bir buçuk ay-
dõr yatmayan maaşlarõ yatana ve bundan sonraki üc-
retlerin düzenli yatacağõnõn taahhüdünü alana kadar
mücadele edeceklerini belirten taşeron işçiler önceki
gün sabah saat 07.00’da Çocuk Hastanesi önünde
toplandõlar. Burada açõklama yapan Devrimci Sağ-
lõk-İş İç Anadolu Bölge Temsilcisi Sevinç Hocao-
ğullarõ saat 09.00’a kadar maaşlarõnõn yatõrõlacağõ
bilgisini aldõklarõnõ ifade etti.
Eğitim-Sen AİHM’ye başvurdu
Eğitim-Sen Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik, iş bõ-
rakma nedeniyle kõnama cezasõ alan 300 üye ve sen-
dika adõna Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne
(AİHM) başvuru yaptõklarõnõ açõkladõ.
Bozgeyik, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, Eğitim-Sen’in bağ-
lõ olduğu KESK’in aldõğõ karar doğrultusunda sen-
dika üyelerinin 25 Kasõm 2009’da bir günlük uyarõ
grevine katõldõğõnõ anõmsattõ. Bu eyleme katõlmala-
rõ nedeniyle birçok üye hakkõnda disiplin soruştur-
masõnõn açõldõğõnõ belirten Bozgeyik, “Üyelerimizin
büyük çoğunluğuyla ilgili Danõştay ve AİHM kararlarõ
doğrultusunda işlem yapõlmasõna gerek olmadõğõ ve
sendikal bir hak olduğu belirtilerek mazeretli sayõl-
malarõ yönünde karar verilirken, bir kõsõm üyemize
disiplin cezasõ verilmiştir” dedi.
MUSTAFA ÇAKIR
ANKARA - İş güvenliği önlemlerinin
yeterli olmadõğõ Türkiye’de 8 aylõk dö-
nemdeki kazalarda 230 işçi yaşamõnõ yitir-
di, 1010 işçi de yaralandõ. En fazla ölümlü
kaza mayõs ve haziran aylarõnda gerçek-
leşti. Ölen işçilerin büyük bölümü taşeron
firmalarda güvencesiz çalõştõrõlõyordu.
sendika.org adlõ internet sitesinin “iş
kazaları raporuna” göre, iş kazalarõ
ağustos ayõnda da hõz kesmedi. Türki-
ye’nin dört bir yanõnda tamamõna yakõnõ
taşeron şirketlerde güvencesiz çalõştõrõlan
onlarca işçi ağustos ayõnda meydana gelen
“iş cinayetlerinde” yaşamõnõ yitirdi;
yüzlercesi de yaralandõ. Kazalarda 38
işçi hayatõnõ kaybederken 220 işçi de
yaralandõ. En çok can kaybõ yollarda
meydana gelen trafik kazalarõ sonucu
oldu. Kazalarda, 8’i mevsimlik tarõm
işçisi 15 işçi yaşamõnõ yitirirken 120’si
mevsimlik tarõm işçisi 173 işçi yaralan-
dõ. Trafik kazalarõndan sonra en çok can
kaybõ inşaatlarda yaşandõ. Ağustos ayõnda
11 inşaat işçisi yaşamõnõ yitirdi, 11 işçi de
yaralandõ. İnşaattan sonra en çok can kay-
bõnõ enerji işçileri verdi. İş cinayetleri so-
nucu hayatõnõ kaybeden 6 enerji işçisinin
büyük bölümünü elektrik dağõtõm bölgele-
rinin özelleştirilmesi sonucu taşeron şir-
ketlere verilen parça işlerde çalõşan emek-
çiler oluşturdu.
Kazalarda 5 enerji işçisi de yaralandõ.
Fabrika ve atölyelerde meydana gelen ka-
zalarda zehirlenme, patlama, çarpma, düş-
me, ezilmeler sonucu 3 işçi yaşamõnõ yiti-
rirken 27 işçi de yaralandõ. Madenler ve
tersaneler, ağustos ayõnda meydana gelen
kazalarda ise 2 işçi öldü.
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Dışlananlar ve
Suçlananlar...
Salı sabahı taşıma araçlarını Birinci Boğaz
Köprüsü’ne ulaştıran yolun, Küçük Çamlıca
eteklerindeki bölümünde hummalı bir çalışma
vardı.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “evet” isteklerini
yansıtan dev afişlerin yapıştırıldığı dev panolar
sökülüp götürülüyordu.
Demek ki geçici olarak konulmuşlardı.
İstanbul’un her yanını kaplayan sabit panolarda da
başka afişler yerini almıştı.
Bu yanıyla bakarsanız, onca çabaya ve masrafa
ve gerçeklerle bağdaşmayan klişeleşmiş
söylemlere karşın “evet” oyları epey pahalıya
patlamıştı.
Türkiye ilk anayasa değişikliği halkoylamasını 8
Temmuz 1961’de yaşamıştı. 1961 Anayasası,
ülkedeki bütün bilim kurumlarına, meslek
örgütlerine gönderilip görüşler alınarak
hazırlanmış, Türkiye’nin en özgürlükçü
anayasasıydı.
12 Mart 1971 ara rejimindeki değişiklik
isteklerinin “Anayasanın Türkiye’ye bol geldiği”
gerekçesine bağlanması da zaten bunu
kanıtlıyordu.
İlk halkoylamasının sonuçları yüzde 61.7 evet,
yüzde 38.3 hayır olarak ilan edildi.
Evetlerin 1982’deki referanduma göre azlığının
nedeni, genelde hazırlık aşamasında Demokrat
Parti’nin devre dışı bırakılmış olmasıydı. Bir siyasal
görüşün dışlanması ve anayasanın başlangıç
bölümünde de suçlanması seçmeni rahatsız
etmişti.
12 Eylül 2010 halkoylamasını 1961’dekine
benzetirken yanlış bir değerlendirme yapmadığımı
sanıyorum.
Son halkoylamasında oylanan değişiklik de aynı
yöntemle hazırlanmıştı.
AKP kurmaylarının siyaseti yine hukukun önüne
geçirme amacıyla hazırladıkları, ama anayasa
gereği kendileri sunamadıkları için milletvekillerine
imzalattıkları önerinin oluşturulması 1961’den
daha da gerideydi. Muhalefet partilerine üç günlük
bir değerlendirme süresinin dayatılması ise daha
önce hiç yaşanmamıştı.
1961’deki DP’lilerin yerini de “hayır”
diyeceklerini açıklayanlar almıştı.
Ne darbecilikleri bırakıldı ne de milli iradeye
saygısızlıkları.
Cemaatlerin ve dinci çevrelerin katkılarının da
eklenmesine karşın evet oyları yüzde 57.88 oldu.
Benzer yöntemin izlendiği 1961 Anayasası’ndan
yaklaşık yüzde 3 daha düşük.
Hayır oyları ise yüzde 42.12 ile 1961’den yüzde
4 daha yüksek.
Üstelik “kumsal partileri” diye küçük görülen
partiler, Karadeniz’de bir ilde öne geçmiş,
Ege’deki üç ilde de içerilere sızmışlardı.
Açılımın, boykotla sonuçlanması da çok ciddiye
alınması gereken bir göstergeydi.
Diyeceğim o ki Türkiye’de dışlamalar ve
suçlamalar pek hayırlı sonuçlar vermiyor.
Gündeme getirilen yeni anayasa yapma süreci
aynı yöntemle sürdürülürse evetlerin daha da
azalacağı, hayırlarınsa yükseleceği geçmişe
bakınca ortaya çıkıyor.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusunda
verilen sözler de AKP usulünce gerçekleştirilmeye
kalkılırsa iktidara yol gözükmesi kaçınılmaz oluyor.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
10 kişinin çıktığı
grev şu anda Ender
Ergün’le devam
ediyor. Ergün’e gö-
re örgütlü toplum
en iyi toplumdur;
derdi ortak olan in-
sanların yolu mut-
laka bir yerde kesi-
şecektir. Fotoğraf:
Rüya ÖZKALKAN
Kazalar hız kesmiyor
Fotoğraf:
Georges COOMANS
Tek başõna mücadele ediyor
DİSK Başkanõ Süleyman Çe-
lebi, İş Sağlõğõ ve Güvenliği ya-
sa tasarõsõ ile hükümetin taşe-
ronlaşmanõn ve piyasalaşmanõn
önünü açtõğõnõ belirtti. Tasarõnõn,
yine yangõndan mal kaçõrõrcasõna
hazõrlandõğõnõ belirten Çelebi’nin
açõklamasõnda şu saptamalar ak-
tarõldõ:
Taslağõn içeriği iş sağlõğõ ve
güvenliği olmasõna rağmen, ya-
põlan değişiklikle 4857 Sayõlõ İş
Kanunu’nun alt işverenlik ilişki-
sini düzenleyen maddesi değişti-
riliyor. Tasarõnõn içeriği ile uzak-
tan yakõndan ilgisi olmamasõna
rağmen böyle bir düzenlemeye
taslakta yer verilmesi, hükümetin
gerçek niyetinin iş sağlõğõ ve gü-
venliği alanõnda yaşanan ciddi so-
runlarõn üstesinden gelecek bir
mevzuat değişikliğini gerçekleş-
tirmek değil, piyasa aktörlerinin
talepleri doğrultusunda bir yasa
çõkarmaya çalõşõrken, aynõ za-
manda taşeronluk ilişkisinin
önündeki yasal engeli de ortadan
kaldõrma amacõnõ güdüyor.
Hükümet bir taşla iki kuş
birden vurmaya çalõşõyor: Taşe-
ronlaştõrma, piyasalaştõrma. Mev-
cut uygulamada, “asıl işin bir bö-
lümünün alt işverene verilme-
si” için “işletmenin ve işin gereği
ile teknolojik nedenlerle uz-
manlık gerektirme” koşullarõ
birlikte aranõyor. Oysa yeni dü-
zenleme için iki koşuldan her-
hangi birinin gerçekleşmesi du-
rumunda, iş taşerona verilebile-
cek. Bu da taşeronlaşmayõ yay-
gõnlaştõracak.
Zonguldak’ta faaliyet gösteren özel bir maden firmasının sa-
hasındaki maden ocağında patlama meydana geldi. Patla-
mada, işçiler Ahmet Bilgin (32), Erol Azaklıoğlu (29) ve
Mutlu Çolakoğlu (19) yaralandı. Yaralı 3 işçi Zonguldak
Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İşçilerin vücutla-
rında yanıklar oluştuğu, tedavilerinin sürdüğü belirtildi.
Zonguldak Valisi Erdal Ata, özel maden işletmesine ait sa-
hada yer alan ocaktaki patlamayla ilgili, “Patlama, emni-
yetin 2009’da kapattığı kaçak ocakta meydana geldi” dedi.
Fabrikada temizlik
faciası: 3 ölü
Adana Hacı Sabancı Or-
ganize Sanayi Bölgesi’nde,
petrol ürünleri üreten bir
işyerinde, işçiler, temizle-
mek için boş tanka girdi.
Bir süre sonra tanktaki
kimyasal maddenin koku-
sundan etkilenen işçiler-
den Recep Savan (25), Ab-
dulselam Akkuş (35),
Mehmet Mesut Bağcı (40),
Sinan Savan ile Yasin Al-
tınbaş (22) zehirlendi. Ar-
kadaşlarının haber ver-
mesiyle hastaneye kaldırı-
lan işçilerden Savan, Ak-
kuş ve Altınbaş yapılan
tüm müdahalelere rağ-
men kurtarılamadı. Has-
taneye kaldırılan diğer iki
işçinin de hayati tehlikesi-
nin bulunduğu belirtildi.
Kaçak
ocakta
kaza
İşçinin güvenliği
celladına emanet