23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 10 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Korumasõz ve Geleceği Belirsiz Çocuklar’ Gelişmekte olan ülkeler arasõnda yer alan Türkiye’nin yapmasõ gereken en öncelikli iş, anayasayõ değiştirmek değil, anayasada öngörülen yükümlülükleri yerine getirmektir. Kadõnlarõn ve çocuklarõn “taciz ve tecavüzden” korunup kurtarõlmasõ için devletin gereken önlemleri almasõ, kaçõnõlmaz olmuştur. Çocuk Yetiştirme Yurtlarõ ile YİBO’lar (Yatõlõ İlköğretim Bölge Okullarõ) “taciz ve tecavüz” olaylarõna açõk konuma getirilmiştir. Bu kurumlarda sõk sõk tecavüz olaylarõnõn yaşanmasõna seyirci kalmak insanlõk suçudur. Devlet, anayasanõn kendisine verdiği yükümlülükleri yerine getirmek zorundadõr. ANAYASA MADDE 41: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” Basõnda çõkan haberlerden yaşanan olaylar karşõsõnda anayasa ve devletin yetersiz kaldõğõ açõkça görülmektedir. “İlköğretim öğrencisi 14 yaşındaki H.T, geçen yıl okulu bırakan 16 yaşındaki ablası S.T. ile birlikte kendilerine tecavüz eden onlarca erkeği şikâyet etti. Kız kardeşlerin maruz kaldığı bu durum, iki yıldır devam ediyordu. Sonunda olay 10 Nisan’da yargıya taşındı. 100 erkek sorgulandı, 16’sı tutuklandı, 25’i gözaltında. Yaşları 14- 70 arasında değişen 100 erkeğin arasında okulun müdür yardımcısı, kızların sınıf arkadaşları, Siirt’in tanınmış ailelerine mensup esnaf, hacı dedeler, bir asker, bir polis var. Aradan 10 gün geçti, şehirden tek satır bir haber dahi sızmadı. Hürriyet gazetesinden Gülden Aydõn’ın haberine göre savcılık ve emniyet, ‘gizli soruşturma’ gerekçesiyle tek kelime bilgi vermiyordu. Mütecavizlerin isimlerini öğrenmek için konuşulan şehrin sakinleri, hatta parti il başkanları, bildiklerini anlattıktan sonra ‘Beni görmedin, hiç konuşmadõk’ diyor.”(ntv ntvmsnbc ve Ajanslar) ANAYASA MADDE 42: “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. (…)” Bugün çocuklar en ucuz işgücü konumuna getirilmiş, sosyal güvenlikten yoksun çalõştõrõlmaktadõr. “1 milyon çocuk okul yerine işte: Okula devam eden 6- 17 yaş arasındaki çocukların yüzde 2’si, devam etmeyen çocukların yüzde 26.3’ü çalışıyor. Okulu terk etme nedenlerinin başında yüzde 22.4’le okul masrafları geliyor.” (Emine Kaplan -Cumhuriyet 3 Mayõs 2010) Nüfus artõşõnõn getirdiği sorunlar giderek artmakta ve ülkede, “korumasız ve geleceği belirsiz çocuklar” hõzla çoğalmaktadõr. Okul Gibi Recep Tayyip Erdoğan durup durup “Dershaneleri kaldıracağız” diyor. Ardından haberler, yorumlar, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki çalışmalar gırla... Bir küçük araştırma yapılsa, durum gözler önüne serilecek: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında dershane sayısı 2 bin 122 imiş. 2004-2005 eğitim öğretim yılında 2 bin 984’e, 2005- 2006 eğitim öğretim yılında 3 bin 928’e, 2006- 2007 eğitim yılında 3 bin 986’ya, 2008-2009 eğitim öğretim yılında 4 bin 31’e çıkmış. AKP gelmiş, dershane sayısı 2’ye katlamış... Nasıl katlamasın? Üniversiteye giriş sınavı birdi, 6’ya çıktı. Anadolu liselerine giriş sınavı üç yıla yayıldı. Yani? Dershanelerin okullardan daha önemli olması için AKP iktidarı elinden geleni yaptı. Başka ne yaptı? CHP’nin TBMM’ye sunduğu Meclis araştırması önergesindeki verilere bakılırsa durum ortada: 2002’de 60 bin olan atanamayan öğretmen sayısı, AKP iktidarının 8. yılında 360 bini bulmuş. Vaat edildiği gibi diplomasını almış genç öğretmenler mezun oldukları gün öğrencileriyle buluşturulamamış. Olması gereken öğretmen sayısı 717 bin 824 olmasına karşın, mevcut öğretmen sayısı 584 bin 507 imiş. Yani 133 bin 317 öğretmen açığı varmış. Bu denli başarılı bir 8 yıl geçirmiş olan Milli Eğitim Bakanlığı harıl harıl dershaneleri kaldırmak için hazırlık yapıyormuş. Kaldırıp da ne yapacakmış? Özel okul yapacakmış. Zaten olan o... Türkçe Sıkıntısı Dil Derneği’nin, İsveç ADD ile ortaklaşa, üniversite öğrencileri arasında düzenlediği “Gürhan Uçkan Kısa Öykü Yarışması”nı “Şişman Konçerto” adlı öyküsü ile Çağla Nisa Yılmaz kazandı. Yarışmanın üzücü yanı, yalnızca katılımın düşük olması değildi. Araştırmacı-yazar Günay Güner’in ödül yazanağından öğreniyoruz bir başka gerçeği: “Üniversiteli gençlerin öyküleri, önemli ipuçları veriyor. Düşük orandaki başarılı örnekler belli ki kişisel çalışmaların, benliğe verilen emeğin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Dışında kalan geniş kesimin Türkçeyi kullanma düzeyi çok kötüdür. Dili okulsuz öğrenmiş insanların dili durumundadır. Çöküşün tek sorumlusu gençlik değildir. Başta Milli Eğitim Bakanlığı’nca büyük bir pervasızlıkla yapılan Türkçe karşıtı, bilim dışı uygulamalar çöküşün başat nedenlerindendir. Gençliğin kötü Türkçesinde ortaya dökülen sonuç, Milli Eğitim Bakanlığı’na egemen olan ülkünün, düşünsel yapının değersizliğidir, batışıdır.” Termik Bela Amasralılar, 20 yıldır “bela” diye tanımladıkları termik santral ile uğraşıyorlar. Bunun 10 yılı Hema şirketinin “Kömür çıkarmaya geldik, halk istemezse yapmayız, termik santralı başka yere kuracağız” sözleriyle geçmiş. Bartın Platformu açıklama yaptı. Diyorlar ki: “Amasra’ya yapılacak termik santralın çevreye, insan sağlığına ve Bartın ekonomisine zararlı olacağını düşünen kurum ve kişileri bir araya getirdik. Termik santrala karşı yapılacak olan toplumsal ve hukuksal mücadele artık bu platform çatısı altında yürütülecek. Bizler; yapımcı şirketi, mevzuata ve mevcut planlara aykırı olan, Bartın halkının havasına, suyuna ve toprağına ortak olarak Bartın’daki turizmi, tarımı, ormancılığı, balıkçılığı ve sağlıklı yaşamı bitirecek olan termik santral yapma ısrarından vazgeçmeye, kömür çıkarma konusunda samimiyse kömür üretimi için daha ciddi çalışmalar yapmaya çağırıyoruz.” Amasralıların, dağlarındaki erguvanların, denizlerindeki mezgitlerin hepinize selamı var! Destek bekliyorlar, için için ölmemek için... 12 Eylülcüleri yargılamaktan kurtaran anayasanın geçici 15. maddesi kalktı da ne oldu? 12 Eylülcülerin yargılanamayacağı perçinlenmiş oldu. CHP’li Rasim Çakır’ın TBMM kürsüsünden AKP’lilere seslendiği gibi: “12 Eylül zannetmeyin ki sadece, gençleri cezaevine atmak, idam etmek gibi bir amaç için yapılmıştır. O, sadece 12 Eylül’ün küçük bir sonucudur. Cumhuriyetin gece gündüz çalışarak bu ülkede yaşayan insanların birlik beraberliği, kalkınması, refahı ve mutluluğu için oluşturduğu temel kurumların 12 Eylül’den sonra bir bir yok olduğunu görüyoruz. Demir çelik fabrikalarından, alüminyum tesislerinden tutun, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne kadar bu ülkede kim yaşıyorsa herkesin günlük yaşam standartlarını yükseltmeyi ve ekmeğini büyütmeyi amaçlayan Cumhuriyet kurumlarının 12 Eylül’den sonra bir bir özelleştirildiği ve sizlerin sayesinde sırtını Cumhuriyetin yavaş yavaş bu yoksul halka dönmeye başladığını görüyoruz. 12 Eylül sadece bir kesit değildir, 12 Eylül 1980’den başlayan, hatta daha önce suni olarak 12 Eylül koşullarını yaratarak başlayan ve bugün de devam eden bir süreçtir. 12 Eylül bitmiş değildir, devam ediyor ve sizler 12 Eylül’ün bir ürünüsünüz, sizler 12 Eylül’ün büyük idealine ulaşabilmesi için bir araçsınız. Zannetmeyin ki kendiniz 12 Eylül’e karşı tavır alan bir siyasal partisiniz. Tam tersi, 12 Eylül koşullarından yararlanarak iktidar olmuş ve 12 Eylül’ün temel anlayışını devam ettirmeyi tarihsel görev üstlenen bir siyasal organizasyonsunuz.” Perçinlenmiş 12 Eylül PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kitlesel Ahlaksızlık Bireyin, ait olduğu toplumun yozlaşıp çürümesine, ahlaksızlığın kitleselleştiğine tanık olmasına karşın gerçeği kabullenmesi kolay değil. Çünkü o da kendi istenci dışında da olsa bu süreçte bir payı olduğunu biliyor. Yakın çevremizdeki insanların davranışlarını dikkatle gözlemlediğimizde ahlak sınırlarını zorlayan birçok örnekle karşılaşıyoruz; sözgelimi, sokağımızın köşesindeki bakkal, gittiğimiz berber kasa fişi vermiyor, çağırdığımız boyacı, elektrikçi, tesisatçı, marangoz fatura yazmıyor. Vergi kaçırıyorlar. Bundan hiç rahatsız olmuyoruz. İçtiğimiz sigarayı, kullandığımız tütünü kapı diplerinde tezgâh açan kaçakçılardan almak da bizi rahatsız etmiyor. Sırasında korsan kaset, korsan CD, korsan kitap alıyoruz hiçbir rahatsızlık duymadan. Bir yakınımız evini satacak, ona akıl veriyoruz, ‘Aman değerini düşük göster!’ diye, başka bir yakınımız da bize imar durumu olmayan arsamıza nasıl ev yapacağımızın yollarını gösteriyor, umut ve ilgiyle dinliyoruz. Komşumuzun kaçak bir yabancıyı her türlü sosyal güvenceden yoksun olarak evinde çalıştırmasını da, sanayici bir dostumuzun işçilerinin yarısının kaçak Romenler olmasını da doğal karşılıyoruz. Oysa gelişigüzel sıraladığım bu örneklerin tümü suç ve bizler işlenen bu suçlara karşı gözlerimizi kapatıyoruz. Kapatıyoruz çünkü yeri geldiğinde bu suçları bizler de işliyoruz. İşlenen/işlediğimiz bu suçlarda temel motif ‘işi ucuza getirmek’; bu da toplumun büyük çoğunluğu tarafından anlayışla karşılanıyor. ‘Küçük’ suçlara karşı gösterilen ‘anlayış’, daha büyüklerine tırmanan merdivenin ilk basamaklarını oluşturuyor. Rüşvetçi bir toplumuz, işlerimizi yürütmek için rüşvet veriyoruz; birçok memur rüşvet almaya alışmış, rüşvetini almadan kolunu kıpırdatmıyor. Oysa rüşvet almak da vermek de suç; hepimiz suç işliyoruz. Bu suç da bir ‘anlayış sınırı’ içinde işleniyor. Hatta adına ‘bahşiş’ deyip yasallaştırıyoruz suçumuzu. Sonra sıra ‘büyük işler’ için büyük rüşvetlere geliyor. Ortada çanta dolusu dolarlar dönüyor; bir yakalanma durumunda olay gazetelerde, televizyonlarda haber oluyor. O zaman ‘Vay namussuzlar!’ diyoruz. Küçük rüşvetçiler olarak büyük rüşvetçilere öfkeleniyoruz. Sütten çıkmış ak kaşıklarız ya!.. Kendimizi aldatıyoruz. Kendimizi aldatmak bizi rahatlatıyor. En büyük korkumuz kendimizle yüzleşmek, kendimizi doğru tanımlamak. Bunu yapamıyoruz. Ahlaksızlığın başlıca göstergelerinden biri olan röntgencilik içimize işlemiş. Kim nerede, kiminle, ne yapmış? Bu toplumumuz için önemli bir merak konusu. Öyle ki toplumun bu merakını biraz olsun gidermek için özel gazeteler, dergiler yayımlanıyor, televizyon programları yapılıyor. Fakat yetmiyor. Ünlü kişilerin gizli çekimleri yapılıp internet ortamında yayımlanıyor. Kısa sürede binlerce on binlerce meraklı tarafından indiriliyor bu görüntüler. İnsanlar ünlü ses sanatçılarının, televizyon programcılarının, sinema oyuncularının, politikacıların mahrem görüntülerini hayvanca bir merakla izliyorlar, birbirlerine gönderiyorlar. Aklımız, beynimiz apış aramıza sıkışmış, namusu da, namussuzluğu da oramızdan değerlendiriyoruz. Ülkede hırsızlık, kaçakçılık, yolsuzluk, rüşvetçilik, fuhuş kol gezerken, toplumun büyük çoğunluğu bu pisliklere bir yerinden bulaşmışken, biz hâlâ röntgencilik denen ahlaksızlık çukurunun dibinde debeleniyoruz. Ayıptır, ayıp. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Seçmen Hukuku Deniz Baykal, bir yatak odasında gizlice çekildiği ileri sürülen görüntüleri için büyük hukuksal mücadele başlatacakmış. Ya tek hedefi CHP ve ilkelerini desteklemek olan Çankaya seçmeni? 2007 seçimlerinde Baykal’ın istemleri ile belirlenen listeye oy veren o seçmenin hukukunu kim arayacak? Seçmene sorarsanız, tek çözüm var: İstifa... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Kaya ardı- cı” da denilen göçmen bir kuş. 2/ Bir kişi ya da kuruma önce- den yapõlan ödeme... Gü- müş. 3/ Gazian- tep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi... Şiirde iki ya da daha çok dize- den oluşan birim. 4/ Güney Anadolu’daki konar-göçer Türk- menler arasõnda, göç kervanõnõ yöneten genç kõza verilen ad. 5/ Pembe renkli şarap... Suudi Arabistan’õn plaka imi. 6/ Adõn du- rum eklerinden biri... Gidilen yol üzerinde olmayõp sapõlarak va- rõlan. 7/ Bir işi yerine getirme... Kol gücünü geliştir- mek için kullanõlan, şişe biçiminde ve gürgenden ya- põlmõş jimnastik aracõ. 8/ Tevfik Fikret’in, çocuklar için yazõlmõş şiirlerini içeren yapõtõ... Eski dilde su. 9/ Dar bir alana çok güçlü õşõk yöneltebilen stüdyo lam- basõ... Alçõtaşõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun sulak alanlarõnda da yaşayan bir ör- dek cinsi. 2/ Kimi göçebe Türk boylarõnda birkaç ai- leye ait çadõrlardan oluşan topluluk.. İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent. 3/ Açõk elle yüze vurulan tokat... Dik tutularak parmakla çalõnan, üç köşeli ve telli büyük çalgõ. 4/ Datça Yarõmadasõ’ndaki ünlü an- tik kent... Molibden elementinin simgesi. 5/ Sahip... Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tek- niğiyle çoğaltõlmasõ. 6/ Süslemede kullanõlan esnek bir kâğõt türü. 7/ Isõyla ilgili, termik... Avrupa Birliği’nin kõsa yazõlõşõ. 8/ Litvanya’nõn para birimi.. İstek, arzu. 9/ Kumaş biçen, prova yapan, parçalarõ patrona göre ayarlayan ve iş dağõtõmõnõ düzenleyen usta. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C A V A L A C O Z E B A T D E B İ R A N M O B İ L E Ş M İ N E N O T A İ L G A U L U S A L D O L A Z T R E A R U M L A İ K Z A M A Z İ N G O 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear