23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
KULTUR DOĞAN KUBAN Kurumsallaşamayan Ulke Türkiye'nin eğrtimi cumhuriyetin biiyiik atılımlanyla kurumlaşmıştır. Kurumlaşma, kurumların adı ve işlevi ile kurulmasıdır, fakat kurumsallaşma değildir. Hertarih dönemi bilinçlen- dirdiği oranda, bilginin sahipliğini üstlenir. llkel toplumlardaki büyücüler ve şamanlardan, rahiplere, hocalara, bilge insanlara, bilginlere ve sonunda devletyönetenlere bu sorumluluk düşer. Bu sonuncular, çağımızda, sahip oldukları bilginin niteliğine göre uzman bildik- lerine bilgi yönetimini teslim ederler. Bilgiye gerçekten sahip olanlar bilginler katında hür- met görür. Öyle oldukları kabul edilmeyenler sadece siyasetçiler katında itibarlıdır. Y akın çağlara kadar güçlü savaşçı liderlerin, sultanlann yanırula din adamları olmuştur. Bilginin dini içerikten ayrılmadığı çağların doğal özelliği hudur. Bugiin ge- ri kalmış toplumların da özelliği buna yakındır. Her alanın uzmanının yetiştiği çağımızda büyük siyaset adamlannın özel- liği, ülkenin sahip olduğu bilgi potansiyelini en yoğun şe- kilde kullanacak kadrolarla çalışmaktır. Bu bağlamda özellikle Avnıpa ve Amerika'da büyük dev- let adatnları, tanınmış düşünür ve bilim adamlannın hiz- metine başvururlar. Gerçi dünyada hiçbir ülke politika sar- malından kurtulamadığı için, bu mekanizma iyi çalışmaz. Politika eski deyimiyle ifsad edici, zorlaştmcı bir uğraştır, bir meslek değildir. Ama iyi devlet adaınlannın, hatta bü- yük sanayi işletmelerinin başarıları ve tarihe geçen ünleri birlikte çahştıklan büyük uzmanlarla damgalanır Bu bağlamda Yunan ve Roma antikitesinin ilginç bir özelliği vardi: Yunan filozofu ve devlet adamı ne rahipti, ne de devlet idarecisi. Aristo, Heraklitos, Arşimet, Hipokrat din adamı değillerdi. Eski Çin kültürü bu uygulamaya yak- laşmış tek ömektir. Mezopotamya'da, Mısır'da, Hint'te, Hıristiyan Avrupa'da ve genelde lslam'da düşünür ve din adamı örtüşmüştür. İslam'ın felsefe ve biliınde ynratıcı ol- duğu dönem, Farabi, tbni Sina, El Haıezmi, El Kindi, tbni El Heysem'in molla ve şeyh olmadıkları dönemdir. Avrupa'nın dünya egemeni oluşunun pek çok nedeni olsa da, bağımsız düşünür ve bağımsız bilim adamı bu ege- menliğin temelidir. Bilgi dinin kucağında yattıkça bilim ge- lişmedi. Onun için 16. yüzyılda Osmanlı hâlâ Avnıpa ile karşılaşabiliyordu. Avrupa'da bilimin gelişmesi 17. yüzyıl- da akademiler ve bağımsız bilim adamları yetiştigi zaman güçlendi. Galileo ya da Newton rahip sınıfı içinde yetiş- mediler. Osmanlı'da medrese dışında okul olmadığı için Fatih'in hocası Sinan Paga gibi alimler, kelle'yi kuttarmak için, 'Kuran karşısında akıl durur' diyecek kadar bilinçli idi- ler. Ama bilim dc gelişmedi. Avnıpa aydınlanmasırun eski Yunan'a ya da onu bir öl- çüde 8ürdüren Roma'ya referans vermesi, özgür düşüncenin, din dışındaki en büyük örneğinin orada olmasındandır. Onun için filozof olmadıklan halde Fransız aydınlanmacılan kendilerine filozof (bilgi seven) dediler. Medresenin böy- le bir amacı olmadığı için sadece din bilimi üzerinde uz- manlaştı. Bizitn bilim tarihçileri Osmanlı kültüründe pozitif bi- lim aradıkları zaman zorlanıyorlar. Dünya bilim tarihinde tek bir bilim adamı yok. Gerçi bu özellik sadece bize ait de- ğil. Çünkü, nedeni nasıl açıklanırsa açıklansın bu dünya kül- türünün temelde, 17. yüzyıldan sonraki bir aşaması. Şakayik-i Numaniye'de sadece mollalar var. Fakat neden- se, kültür tarihimizi Fatih'in toplarından bu yana her şeyi dışarıdan almamıza karşın, Osmanlıyı Avrupa'nın karşısı- na koysak da doğruyu söylemekte zorlanıyonız. Osmanlı ve İslam âlemi, Hint ve Çin neden sömürge oldu? Amerikan borusu neden hâlâ ötüyor? Bilim üretme- yen toplumlar, köleliğe ve parçalanmaya yüz tuttukları za- man, 19. yüzyılda treni kaçıracaklarını anlayınca Avnıpa bilim ve teknolojisini ithal ve kopya etmeye başladılar. Bu bağlamda Rusya ne yapmış, Japonya ne yapmış, Osmanlı ne yapmış,? Bunlar kitaplarda da yazılı. Merak edenlerin ko- layca öğrenecekleri bilgiler. Peki Türkler doğruyu öğreni- yorlar mı? Toplum bilgi talep etmediği zaman bilgi gelişemez. Kurumların verimli olmaları zaman içinde kurumlaşmala- rına, yani yüksek düzeyde üretim yapmalarına bağlıdır. Bunun standartlannı politikacılar değil, bilimsel ve teknik üretimin dünya yüzündeki düzeyi saptar. Onun için bir çok Avnıpa devletinin nüfusundan daha çok öğrencimiz olduğu halde öğretim standardı yükselemiyor. Türkiye politikacı- ları 30 yıldır üniversite açmakla şirket açmak işini karış- tırdılar. Bizimkilerin deli dediği Büyük Petro'nun yaptıklartnı biz bugüne kadar yapamamışız. Yeniçeri ve medreseye kar- Benlik, Aile ve Insan Gelişimi: Kültürel Psikoloji Profesör Çigdem Kağıtçıbaşı'nın 2007'de yurtdışında yayımlanan "Family, Self, and Human Development Across Cultures:Theory and Applications" kitabıTürkçe'yetercüme edilerekyayımlandı. "Benlik,Aile ve Insan Gelişimi: Kültürel Psikoloji" başhklı kitap, yeni kurulan Koç Üniversitesi Yayınlan'nın ilk kitabı olarak basıldı. Bu kitap, aile, benlik ve insan gelişimini kültürel bağlamda inceliyor. Global bir yaklaşımla bir çok ülkede yapılmış olan çok büyük sayıdaki araştırmaları ve Kağıtçıbaşı'nın özellikle son yıllardaki teorik ve uygulamalı çalışmalarım ySnsıtıyor. Özellikle Batı psikoloji öğretisinde yaygın olarak kabul gören bazı varsayımlan kültürel birbakış açısıyla sorgulayarak "özerk-ilişkisel benlik" ve "psikolo-' jik/duygusal bağlı aile modeli" gibi bütünleştirici sentezlere ulaşıyor. Kitabın birinci kısmı kuramsal; ikinci kısmı ise uy- gulamalara yönelik. Özellikle yetkinliğin geliştirilmesi bir uy- gulama alanı olaraktoplumsal değişme bağlamında ele alı- m o nıyor. Sosyo-kürtürel bağlamda ve göç olgusu çerçevesinde insan ge- lişiminin çok çeşrtii yönlerine eğilen kültürel ve kültürler-arasi araştırma- lardan yararlanarak okuyucuya geniş bilgive kuramsal bakış açılan sağlıyor. Kitabın bazı özellikleri: 1. Hem kuramsal, hem uygulamalı alanları geniş çapta kapsıyor; çok hacımli (494 sayfa); çok kapsamlı bir bibliyo- gratyayi içeriyor. 2. Kültürel, bağlam- sal ve gelişimsel bakış açılarını içeriyor. 3. Kültürel çeşitli- liği ve evrensel insan gelişimini, toplumsal değişme, küre- selleşme ve göç bağlamlarında bağdaştırıyor.4. Çocuğun de- ğeri, aile ve aile değişimi kuramı, erken müdahale ve insan kapasitesini geliştirme; ana-baba yönelimleri ve özerk-iliş- kisel benlik; kültür, benlik ve bireycilik-toplulukçuluk; göç ve kültürleşme; değiştirme: psikolojinin rolü gibi çokfarklı ve bir o kadar da ilişkili konuları irdeliyor. 5. Okuyucu ve öğrenci- ye yararlı olacak özellikleri var. Yardımcı şekil ve tablolar, ek açıklamalar, bölüm sonlannda özetvetemel noktalar, resimler. Ç. Kağıtçıbaşı'nın e postası: ckagit@ku.edu.tr {i çıkan 2. Osman'ı yirmi iki yaşında öldürdüler. 3. Selim'i de öldürdüler. İmparatorluk Balkanlar'da, Kırım'da eriyince askeri okullarda eğitim reformları başladı. Fakat bunlar Rusların Yeşilköy'e, Napolyon'un Mısır'ı işgaline, Mısır Valisinin Osmanlı ordusunu yenmesine, İngilizlerin Kıbns'ı almasına, doğu vilayetlerini Rusların işgal etmesine, hat- ta Bulgarların bile Çatalca'ya gelmesine engel olamadı. Osmanlı dönemi, eğitimi yetersiz rüşdiye ve idadiler, ya- nm yüzyılda ancak çalışabilen bir tek üniversite ve 1918'de %90'ı okumamış bir toplumla sona erdi. Fakat geçmişi hor görmek anlamsız. Çünkü toplumun kültür yapısı daha faz- lasına elvermiyordu. 1923'den sonra Türk toplumunun eğitiminde bir cum- huriyet intermezzo'su var. Cumhuriyetin 20 yılda kurduğu eğitim örgütlenmesi olağanüstüdür. Buna tslam dünyasının hiçbir ülkesinde bugün de ulaşılamamıştır. O ilk hız gü- nümüzde bile gücünü göstermektedir. Tahii içeriği boşalarak. Çünkü kurumlaşma hızına kurumsallaşma hızı yetişeme- mektedir. 1980'den sonra Atatürkçü (!) generallerin kur- duğu YÖK denilen politize olmuş bir bilimsel fetva kuru- mu kurduk. Her şeyin teknolojiye dayandığı günümüzde enerji kri- zi, iklim krizi ve açlık krizi dünyayı düşündüren boyutlara ulaşınca dünya var gücüyle alternatif enerji üretimini art- tırmaya yöneldi. Büyük sanayi ülkeleri, geleceğin olum- suzluklarına ancak bilimsel akılla bulunacak çözüm üret- meye çalışıyorlar. Türkiye'nin geleceğe nasıl hazırlandığı- nı YÖK'den öğreniyoruz. Bu bilimsel fetva kurumu imam kadınlardan matematikçi ve mühendis yetişeceğini düşü- nüyor olmalı. Alternatif enerjinin üretimini daha örgüt- leyemedik. Aslında bu durum Türkiye'nin geri kalmışlığı- nı kanıtlamaya yeterli bir olgu. Tartışmaların uzaması ku- rumlaşamamaktan ve uzmanlaşamamış bir bürokrasiden kay- naklanıyor. Sayın okuyucular, Ülkenin bütün işleyen mekanizmaları birbirine bağlı. Gazeteler pek çok yalan arasında bazen doğrıı haber ver- mek zorunda oldukları için, Türkiye'nin lsrail'den pilotsuz uçak aldığını öğreniyoruz. Büyük tarım ülkesi Türkiye eski buğdayımıza göre iki kat az verimli Macar buğdayı tohumunu da lsrail'den alı- yor. lsrail, İkinci Dünya Savaşından sonra kurulmuj, 5.5 mil- yonluk bir ülke. Biz ise çok büyük bir imparatorluktan ka- lan, sayısal olarak lsrail'den on dört kat büyük bir ülkeyiz. lsrail hem küçük, hem de bizim gibi dindar. Bizde eksik olan nedir diye düşünen kaç kişi var acaba? Cahil mi çok, ap- tal mı çok, yoksa sayısını bilemediğimiz kadar çok sayıda karışık adam mı var? Ne var ki yakınan değil, nedenleri araştıran insanların artması geleceğe umutla bakmaya olanak verir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear