24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İktidardakilerin yargõdan “ya- kınma”larõ yeni değil; “yaşa- mın içinden” örnekleri “imar ve çevre davaları”nda yõllardõr yaşanõyor. Meslek odalarõnõn top- lum yerine sömürgecileri gözeten projelere açtõklarõ her davada “si- yasi koro” hemen başlõyor; “amaçları engellemek…” Aynõ koronun özellikle “doğa düşmanı madencilik; kıyı düş- manı portlar; kent düşmanı to- wersler; yaşam düşmanı sant- rallar..” vb’leri için çõğõrdõğõ bir dönemde “yargı reformu” sev- dasõ ne anlama geliyor? Öyle bir “yargı” isteniyor ki bunlarõ “yargılamasın!”, yaşam kaynaklarõmõzõn yağmalanmasõna “dur” yerine “devam” desin; ta- lanõ engellemek için başvuran meslek odalarõna da şunu söyle- sin: “Size ne? Demokrasilerde siyasetçi karar verir, siz uyar- sınız...” ‘Deneyim’lerin sesi Yağmacõlarõn kollanacağõ bir re- formu “deneyim”lerine dayana- rak “fark edebilen”ler arasõnda Mimarlar Odası Antalya Şubesi de var; çünkü Akdeniz’i rantçõla- ra karşõ hep “hukuk”la savunur- ken yõllardõr tek güvencesi “yar- gı”. Bu bilinçle “Yüce Yargımı- zın Yanındayız” diyen Antal- yalõ mimarlarõn 22 Şubat’taki ba- sõn açõklamalarõ “tarih dersi”yle başlõyor: “Türk yargısı, temelini Ulusal Kurtuluş Savaşımızın düşün- sel ve duyarlılık kaynağı olan ‘Müdafaa-i Hukuk’ örgütlenme- sindeki devrimci bilinç ve ka- rarlılıktan alır. Dünya tarihin- de, ‘hukukun savunulmasõ’nı esas alan bir başka bağımsızlık mü- cadelesi yoktur; hukukun tüm ulus için esenlik ve özgürlük gü- vencesi sayıldığı bir başka dev- rim de yoktur. Cumhuriyetimiz de doğru- dan kuruluş sürecine imza atmış en temel felsefesi ve varoluş ge- rekçesi olarak ‘hukukun üstün- lüğünü tarihsel ve evrensel kim- lik kaynağõ yapma’nın gururunu taşımaktadır. Odamızın yıllardır sürdür- düğü ve kaynağını anayasadan alan ‘kamu yararõna mimarlõk ve imar düzeni’ mücadelesinde, kent-çevre-kültür ve yaşam kay- naklarımızın rant darbelerine karşı toplum ve ulus çıkarına sa- vunulmasını öngören tüm hu- kuksal kazanımlarımızdaki te- mel dayanağımız, yukarıda onur tarihi vurgulanan yüce yargımızdır.” Bildiride özellikle Antalya’da- ki hukuk mücadelesinden örnek- ler verilerek şunlar da vurgulanõ- yor: “Bugün eğer Antalya’nın tüm kıyıları yapılarla işgal edileme- miş, Olimpos Milli Parkı’ndaki koylar, 100. Yıl Alanı ve Vakıf Çiftliği hâlâ elimizde kalmış ise; tüm ormanlarımızı beton- laştıramadılarsa; halka ve ge- lecek kuşaklara ait doğa, kültür, tarih ve çevre zenginliklerimiz her türlü talan politi- kalarına rağmen önem- li ölçüde korunabili- yorsa; tarım toprakla- rımıza, SİT alanlarımı- za, yeşilimize, hatta su- yumuza göz diken yatı- rımların büyük bölü- mü odamızın açtığı da- valarla geri püskürtü- lebilmişse... ‘Müdafaa- i Hukuk’ destanımızla bütünleşen ve kutsal ulusal değerimiz olan yüce yar- gımız sayesindedir... Bu nedenle bir yandan yar- gının yıpratılması için adeta tüm olanaklarını seferber eden siyasal anlayışın, aynı zamanda kıyılarımızı, çevremizi, doğa- mızı ve tüm yaşam kaynakları- mızı yağmalamaya dönük plan- larını ve yeni yasal düzenleme- lerini gündeme getirmesinin hiç de ‘rastlantõ’ olmadığını ka- muoyunun dikkatine sunuyo- ruz...” 1920’leri ‘andırıyor’ Antalyalõ mimarlarõmõz, Ata- türk’le birlikte Müdafaa-i Hukuk hareketinin önderlerinin de 1920’lerdeki “işbirlikçi” Osmanlõ hükümeti tarafõndan “saltanata ve hilafete isyankârlık”la suçlan- dõğõnõ anõmsatarak diyorlar ki: “Şimdi de aynı geçmişi ‘andõran’ tutumlar karşısında hukuku- muzu savunmanın ne denli ta- rihsel bir sorumluluk olduğunu daha açık görüyoruz. Odamız- dan yakınmalarını artık gizleme gereği de görmeyen egemen si- yasete karşı kent, çevre ve mi- marlık kazanımlarımızı ‘mü- dafaa’ya yine, yüce yargımızla birlikte her koşulda devam ede- ceğimizi kamuoyunun bilgi ve değerlendirmelerine sunuyo- ruz.” Bu tarihsel ve yaşamsal sesle- nişi kutluyor; tüm meslek odala- rõmõzõn da aynõ duygularõ paylaş- tõklarõna inanõyorum... CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kiev’de Gogol’ün İzinde TRT Türk’ün hazırladığı “Kentler ve Gölgeler” programı kapsamında bir Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852) belgeseli için iki gündür Ukrayna’nın başkenti Kiev’deyim. Yapımcı-yönetmen Cihan Yavuz ve kameraman Fatih Öztürk’le birlikte sokak sokak dolaşıp 19. yüzyıl Rus edebiyatının Ukrayna asıllı bu büyük ustasının izlerini arıyoruz. Gerçekten de hiç öngörmediğimiz bir yerde, sözgelimi bir duvarda kabartma ya da bir parkta görkemli bir heykel olarak karşımıza çıkıyor Gogol. Ukraynalılar, “daha fazla tüketim” saplantılı kimi genç kadınlarının yaydığı olumsuz izlenimlere karşın bilgili, donanımlı insanlar. 46 milyonluk nüfusunda 6 yaş altı çocuklar dışında okuma yazma bilmeyen yok. Ukrayna 603 bin 700 kilometrekarelik yüzölçümü ile Rusya’dan sonra Avrupa’nın en geniş topraklara sahip ülkesi. Ne var ki bağımsız bir devlet olarak sahneye çıktığı 24 Ağustos 1991 tarihinden bu yana ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor, kişi başına düşen ortalama yıllık gelir yalnızca 3 bin 920 Amerikan Doları. Dolayısıyla satın alma gücü oldukça düşük. Mağazalarda ise en basitinden en lüksüne kadar her türlü tüketim malı bulunuyor. Bu bağlamda, bizi Kiev’de dolaştıran taksinin şoförü Konstantin’in, “Sosyalizm sonrası hayatından hoşnut musun” soruma verdiği yanıtı buraya aktarmadan geçemeyeceğim. “Benim için pek değişen bir şey olmadı. O zaman cebimizde para vardı, fakat, diyelim canımız muz istedi, bulamazdık. Şimdiyse her manavda muz var, ama bizde alacak para yok!” Bu gerçeğin yanında yüz binlerce dolarlık en lüks dörtçeker araçlar kullanan, bol para harcayan varsıl bir kesimin varlığı da bir gerçek. Bu kesimle dar gelirli çoğunluğun arasında giderek bozulan denge, derinleşen uçurum, “turuncu devrim” adıyla anılan, ABD-AB güdümlü “daha fazla liberalleşme”, ya da bir başka deyişle “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!” serüvenine son genel seçimlerde bir nokta konulmasına yol açmış. Kiev, kuruluş yılları 430-460 arasına uzanan, mimari estetiği, geniş bulvarları, büyük alanları ve görkemli yapılarıyla albenisi olan bir kent. Ortodoks yoğunluğunu yansıtan çok sayıda kilise var; kent bu nedenle “Kuzeyin Kudüsü” olarak da biliniyor. Merkez nüfusu 2 milyon 700 bin, çevreyle birlikte bu sayı üç milyonu aşıyor. Kiev Üniversitesi 1834 yılında kurulmuş, ayrıca 99 yüksekokul var kentte; bu da Kiev’e canlı, renkli bir “öğrenci kenti” havası veriyor. Kısacası Kiev, Prag gibi, Floransa gibi görülmeye değer bir kent. Tüm yapıtları dilimize çevrilen Gogol’ü özellikle “Neva Bulvarı”, “Palto”, “Burun”, “Müfettiş” gibi öykülerinden, “Ölü Canlar” romanından ve Genco Erkal’ın usta oyunculuğuyla belleklerimize kazıdığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyunuyla tanıyoruz. Kendini “Puşkin’in öğrencisi” olarak tanımlayan Gogol tüm yapıtlarında yoksul köylülerin, küçük memurların, alt rütbeli subayların “insanlık durumlarını”, onların zenginlerle, amirleriyle, üniformalı ya da üniformasız yüksek bürokratlarla, soylularla sorunlu ilişkilerini işler. Bunu alaysı, sivri bir dille yapar. Bu nedenle başına gelmedik baskı kalmamış, sonunda kurtuluşu yurtdışına gitmekte bulmuştur. “Ölü Canlar” romanını da uzun süre yaşadığı Roma’da yazmıştır. Dostoyevski’nin “Hepimiz onun Palto’sundan çıktık” diyerek övdüğü Gogol yeniden Rusya’ya, St. Petersburg’a döndüğünde I. Nikola Çarlık tahtında oturmaktadır. Bu dönemde uğradığı baskılar, “vatana ihanet” suçlamaları eskiyi aratacak düzeydedir. Bunalıma girer, kiliseye yaklaşır. Yaratıcılığını yitirir. Paranoya belirtileri gösterir, sanrılar görür, doktorlar şizofreni başlangıcı tanısı koyarlar. “Ölü Canlar”ın tamamladığı ikinci cildini bir papazın önerisi üzerine yakar. Bu zor yılları 10 yıl kadar sürer. 1852 yılı başında dine bağlılık adına başladığı katı oruç bedeninde onarılmaz yıkımlara yol açar ve oruçtan çıktıktan iki ay sonra 42 yaşında ölür. Türkiye’de üç gündür olan bitenleri televizyondan izliyorum. Orada onlar olurken, benim burada Gogol’ün izini sürmem ilk anda bana da aykırı bir durum gibi geliyor, ama değil, ustayı daha dikkatli okuyunca yazdıklarını biraz da günümüz Türkiyesi için yazmış sanki, diyor insan. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Antalyalõ Mimarlar ‘Yüce Yargõ’nõn Yanõndalar HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 24 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Civanımın serbülenti medyaya tükürmüş... Yok canım, ağız ishali olmuştur! İthaf Sema Akdemir Öçal: “Açılım şarkıcısı Yavuz Bingöl yeni albümünü ‘Sol satarım halka, yağ satarım Başbakan’a’ diyerek Recep’e ithaf etmeli!” Birlik Yaşar Şengel: “Suriye, Lübnan, Libya, Ürdün derken şimdi de Katar vizeyi kaldırdı. AB’ye (Arap Birliği) giremiyoruz diyen yalan söyler!” Oyunlar Soner Önal: “Erzurum, 2010 Üniversitelerarası Kış Oyunları’ndan önce iktidarın Ali Cengiz savcı özel oyunlarına ev sahipliği yapıyor.” YağmurDeniz Küfrü bıraktı, tükürmeye başladı GAZETECİNİN emeklisi olmaz. Can arkadaşımız Erbil Tuşalp kendini Ege kıyısına sürgüne gönderip emekli ettiğini sanıyor ama nafile: “Kime küfrettiği, kime tükürdüğü tartışılması bir yana adamda göze çarpan bir gelişme var. Hatta öylesine somut bir değişim var ki yok diyeni vallahi de billahi de Allah çarpar. O da patronu gibi gelişerek değişti. ‘Şeyinin şeyini şey ettiğim’ küfrünü bıraktı. Artık tükürmeye başladı. Bir tek onlar haklı. Haklılığına salya, sümük, tükürük katarken de haklıydı. Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri ile onları ziyaret eden Yargıtay ve Danıştay üyeleri de, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’i destekleyenler de haksızdı. Adliye basıldı, dosya kaçırıldı diyenler de haksızdı. Kendi haklılıklarını tükürerek anlatmak için ‘tü sana tü sana’ diye tükürdü. Tükürmek küfretmek kadar yakışmıştı. Çok yakında ‘Benim adım Kerim’ ya da ‘Bunu yazan Tosun’ diye bağırmanın da ona çok yakıştığını göreceksiniz. Sabredin. Eli kulağında bugün olmazsa yarın terbiyesini bir kez daha sergileyecek bekleyin.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AŞAĞIDAKİ yazı kara mizah olarak kaleme alınmıştır. Yazıda adı geçen kurum ve kişiler gerçek olmakla birlikte olayın ve konuşmaların gerçekle ilgisi yoktur. Ancak, gazete baskıya girdikten sonra kara mizah konusu bu yazıdaki olayın gerçek olma olasılığı çok yüksektir: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la birlikte Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit ve Jandarma Genel Komutanı Atila Işık hükümetin özel yetkili savcısı Zekeriya Öz’ün talimatıyla evlerinden gözaltına alındı. Edinilen ilk bilgilere göre kuvvet komutanlarının yanı sıra Harp Akademileri Komutanı, 1. Ordu Komutanı, 2. Ordu Komutanı, 3. Ordu Komutanı, Ege Ordu Komutanı ve Donanma Komutanı başta olmak üzere bütün orgeneraller ve oramiraller gözaltına alınarak sorgulanmak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, şahısların polise ifade vermek istemediğini ve bu nedenle ifadelerinin birkaç gün sonra özel yetkili hükümet savcılarınca alınacağını bildirdi. Ancak hükümete yakın tarafsız kaynaklardan edinilen bilgiye göre gözaltındaki komutanların ifadesinin, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığını korunması amacıyla Ergenekon dalgasının birincil savcısı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından alınabileceği kaydedildi. Komutanların gözaltına alınması yurtdışında orta ölçekte yankı buldu. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan, Açık Toplum Enstitüsü kurucusu George Soros, NATO Genel Sekreteri Fogh Rasmussen ve hazret-i hoca efendi Fethullah Gülen, Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayarak “Kutlu yürüyüşünüzde sonuna kadar arkanızdayız” mesajı verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, halka seslenerek “Telaşa gerek yok, ordumuz sahipsiz değildir, başkomutan olarak görevimin başındayım” dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, gözaltına alınırken basın mensuplarına yaptığı kısa açıklamada, “Ben izin verdim; izin vermeseydim polis nah gözaltına alabilirdi” şeklinde konuştu. Nah SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Geleneksel Türk evlerinde, odanõn cephesinde yer alan, üç yanõ pencereli küçük çõkma. 2/ Dervişliğin simgesi sayõlan geniş kollu üstlük... Üzerinde yazõ yazmaya, ara- sõnda evrak sakla- maya yarayan deri kaplõ altlõk. 3/ Bir şeyin olmasõna az kaldõğõnõ belirtmek için kullanõlan deyim sözü... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. 4/ Yunan mitolojisinde deniz tanrõsõ... Notada durak işa- reti. 5/ Radyum elementi- nin simgesi... İki büyüklük arasõndaki bağõntõ. 6/ Bir İngiliz uzunluk ölçüsü bi- rimi... Hitit. 7/ Bir şeyin fiyatõnõ arttõrma... Dil devriminin ilk yõllarõnda “vali” anlamõnda kullanõlan sözcük. 8/ “Ben Musa’yõm, sen firavun/İkrarsõz şeytan-õ --- /Üçün- cü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir”... Ağaçlõklõ yol. 9/ Marmara Bölgesi’nin güneyinde bir akarsu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir likör cinsi. 2/ Saban demirinin tarla sürülürken aç- tõğõ çizgi... Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanõ. 3/ Ko- ruyan, gözeten kimse... Bayõndõr duruma getirme. 4/ Es- ki Mõsõr dininde bir güneş tanrõsõ... Parola. 5/ Akdeniz yö- resinde yetiştirilen ve lezzetli kökleri sebze olarak kulla- nõlan bir bitki. 6/ Pasta hamuru... Sodyum elementinin sim- gesi. 7/ Üstü kapalõ olarak anlatma... Bitki. 8/ Dõşa vuran sevinç... Ancak ikinci derecede bir önemi olan. 9/ Bir tür kõsa ney. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Y E R K Ö P R Ü A L İ N D A R E K A V İ T A Y T L A D A R A N A T O R D İ N O Ş A N S A L İ L I R A Ö Ğ E O K O M A R R U J T E V K İ S İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yargı durdu; ‘reform’la dikecekler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear