Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 6 HABERLER CMK’nin 31 Aralık’ta yürürlüğe girecek olan tutukluluk sürelerine ilişkin maddesiyle erken tahliye olasılığı tartışılırken, sanık avukatları yazılı başvuruda bulunmayacaklarını açıkladı CUMHURİYET 28 ARALIK 2010 SALI BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI ‘İşin özü hukuksuzluk’ Hastanede tedavi edilecek İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mehkemesi, İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Prof. Mehmet Haberal’ın tedavisini yapan doktor tarafından düzenlenen “potansiyel ani ölüm riskiyle hareket ettirilmesinin tıbben mümkün olmadığına” ilişkin raporu değerlendirdi. Mahkeme, Haberal’ın Adli Tıp Kurumu tarafından görevlendirilecek uzmanlarca tedavi gördüğü hastanede kontrol edilerek, rapor düzenlenmesine hükmetti. İLHAN TAŞCI Kürt Konusu, Sınırlar 2 “Sınırlar Nereden Başlıyor” başlıklı geçen perşembe tarihli yazının devamı niye gelmedi, sansür mü var, diye soruyor okurlar... Hayır, araya Davutoğlu girdi! Şimdi gelelim “Sınırlar..”ın devamına... Dedik ki açıklanan bildiri, aslında, “özerklik” yaftası altında, neredeyse tam bağımsızlık ilanı önerisidir... Ve bu bildiri, İmralı’dan geçen yıl gönderilen kapsamlı Kürt sorununa çözüm planının daha net ve sade biçimidir. Kürtlerin siyasi hareketi içinde farklı tutumlar var. Gördüğüm kadarıyla, BDP içinde güçlü bir ekip, çözümle ilgili olarak, sorunu doruklara tırmandırmadan, bugün olabilecek koşullar içinde, daha çok da birlikten yana bir çözüme yakın duruyor.. Ancak İmralı ve BDP içindeki yanlıları, mümkün olduğunca ayrılıktan yana bir çözüm yanlısı... İmralı, ayrıca PKK, yani silahlar üzerinde de etkisini sürdürüyor; gücü de buradan geliyor. PKK’nin genç taraftarlarını da sokağa dökebiliyor. Peki, neden bu ayrılık? İmralı açısından, birinci neden, şüphesiz ki bu kadar silahla savaştıktan sonra, 25 yıllık süreç içinde Irak’ta Kürt bölgesindeki gelişmeler ve dış desteklerin ortaya çıkması sayesinde, “Kürdistan Perspektifi”nin “bağımsızlık” konusunda epey mesafe almış olmasıdır! Olayın bu yönü, ortauzun vadelidir! (Önde gelen bir Kürt yazara “Büyük Kürdistan projesi sizce ne zaman gerçekleşir?” diye sordum. Yanıtı, 20 yıl, oldu! İran’daki Kürtler de dahil mi, soruma, ‘Hayır’ dedi. Peki neden? Yanıt: Çünkü İran büyük devlet!) Kürdistan perspektifi, eğer ileride gerçekleşme olanağı bulursa, İmralı’yı kahraman, tarihi figür yapar! İmralı’nın tutumu açısından, güncel, kısa vadeli ve en önemli yönü ise, Abdullah Öcalan’ın artık Türkiye çapında reel politika yapmasının, seçimler vb. çok zor, neredeyse imkânsız olduğunu görmesi veya hissetmesidir. Ancak bir Kürt bölgesinde kalabileceğine ve bir “Kürt devleti”nin “sınırları içinde” liderlik yapabileceğine kanaat getirmesidir. Tabii bu nokta, bu süreç içinde Öcalan’ın, başlıca hayali olan, bir şekilde serbest kalmasını öngörür! İmralı’nın, PKK’yi bir silahlı güç olarak tutmasının, PKK’nin silahları teslim etmesine karşı çıkmasının ana nedeni de budur. İmralı sakini, büyük bir olasılıkla, kendisinin asla serbest bırakılmayacağına inanmakta, ama PKK’nin silahlı varlığının serbest kalmasında bir umut olduğunu varsaymaktadır... Bu konuda bir noktaya daha işaret edelim: Yukarıda söz ettiğim Kürt önde geleni, yazarı neden “İran büyük ülke” dedi ve yakın zamana kadar “Büyük Kürdistan”ın bir parçası olarak gördükleri “İran’daki Kürtleri” sildi? Yorum yapacağım: Türkiye’nin ABD ile iç içeliği, Batı ve ABD’nin PKK hareketine verdikleri büyük destek, “Kürdistan Devleti” vizyonunu geliştirerek elde tutmaları, belki de Türkiye’yi İran karşısında “küçük ülke” yapıyordur! İran’da bir “Kürt perspektifi” mi var? Demek Kürt perspektifi ile ABD perspektifi epey el ele gidiyor! Silivri tanığına günlük yol harcı İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Silivri’ye gelip ifade verecek her tanığa günlük 11 lira tanıklık ücreti verilmesine karar verdi. “Ergenekon” davasının görüldüğü Silivri Cezaevi’ne geliş gidişlerin masraflı olmasını göz önüne alan mahkeme, dava için şehir dışından gelenlere günlük 100 TL barınma ve iaşe bedeli ile tek sefere mahsus 160 TL ulaşım ücreti ödenmesine karar verdi. İstanbul içinden gelen tanıklar için ise günlük 40 TL ulaşım ve 40 TL iaşe ücreti verilecek. ANKARA Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 31 Aralık’ta yürürlüğe girecek olan tutukluluk sürelerine ilişkin maddesiyle erken tahliye olasılığı tartışılırken, sanık avukatları yazılı başvuruda bulunmayacaklarını bildirdi. Yaklaşık 3.5 yıldır tutuklu olan Ergenekon sanığı Ergün Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, kaç yıl yatacaklarının değil mevcut tutuklulukların hukuka uygun olup olmadığı konusunun öncelikle tartışılması gerektiğini söyledi. Ceza Muhakemesi Kanunu 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girerken tutuklama sürelerine ilişkin hükmün yürürlük tarihi 31 Aralık 2010’a bırakılmıştı. Ertelenen düzenleme, “Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok 2 yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir, uzatma süresi toplam 3 yılı geçemez” hükmünü içeriyor. CMK’nin 252. maddesinde ise “Devletin güvenliğine karşı suçlarda, anayasal ‘TOPLAM’ SÖZCÜĞÜNÜ DOĞRU YORUMLAMALIYIZ’ Avukat Turgut Kazan ise tutukluluğa ilişkin süreyi şöyle değerlendirdi: “102/2. maddenin ilk cümlesi ağır cezalı işlerde ‘tutukluluk süresi en çok 2 yıldır’ dediğine göre, ikinci cümlede yer alan ‘zorunlu hallerde uzatılabilir, uzatma süresi toplam 3 yılı geçemez’ kuralını, 2+3=5 yıl olarak anlayıp uygulamak mümkün değildir. Tutukluluk gibi bir konuda, ‘süre en çok 2 yıldır’ denildikten sonra, 3 yıl daha uzatılabileceği kastedilmiş olamaz. Eğer, 3 yıl daha uzatılabileceği öngörülmüş olsaydı, ‘toplam’ sözcüğü kullanılmaz, bu süre 3 yıl daha uzatılabilir denilip bırakılırdı. Nitekim, 102. maddenin ilk fıkrası böyle yazılmıştır. Gerçekten, fıkrayı açıp okuduğumuz zaman, ağır cezalı olmayan işlerde tutuklama süresinin 1 yıl olduğu belirtildikten sonra, ‘bu süre… altı ay daha uzatılabilir’ denildiğini görüyoruz. O halde, bu farklı düzenlemeyi fark edip, ikinci fıkradaki ‘toplam’ sözcüğünü doğru anlayıp doğru yorumlamalıyız. 31 Aralık günüyle birlikte, tutukluluk süresi genel ağır cezalı işlerde en çok 3 yıl, özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren belli suçlarda en çok 4 yıldır.” düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlarda, milli savunmaya karşı suçlarda ve devlet sırlarına karşı suçlarda tutuklama süresi iki kat uygulanacaktır” deniliyordu. diği maddenin yürürlüğü için geri sayım başlarken, hükümler hukukçular tarafından farklı farklı yorumlanıyor. Kimi en fazla tutukluluğun 3 yıl olabileceğini, kimi ise uzatmasıyla birlikte en fazla 2+3 yıl hesabıyla 5 yıl olacağını savunuyor. Bazı hukukçular ise bu hükümlerin yalnızca ağır ceza suçlamalarına uygulanacağını, terör suçları için uygulamanın daha farklı olacağını dile getiriyorlar. Bu görüşün terör suçlamalarını ayrık tutmasının nedeni ise CMK’nin 252. maddesindeki, devlete karşı suçlarda tutukluluk süre oranının “iki kat” uygulanacağı hükmü. Bu görüşe göre, CMK 250 kapsamındaki suçlarda, geniş yorumla tutukluluk süresi 6, dar bakışla 10 yıl olabilir. Hukukçulardan farklı yorum Tutukluluk sürelerinin düzenlen ‘Yazılı başvuru olmayacak’ 27 Temmuz 2007 tarihinden beri tutuklu olan ve 3 yıl hesabının yerinde bulunması halinde yılbaşında tahliyesi gündeme gelebilecek olan Ergün Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, yasa uyarınca 30 günde bir tutukluluk devam edip etmeyeceği konusunda talep olmaksızın mahkemelerin değerlendirme yapmak zorunda olduğunu anımsattı. Tartışılan hükmün 31 Aralık’ta yürürlüğe gireceğine ve bu konuda henüz bir uygulama ve bunun pratiğinin olmadığına işaret eden Buzoğlu, “Biz özel olarak tutukluluk süresi için yazılı bir başvuru yapmayacağız” dedi. ‘AVM’li duruşma salonları’ önerisi ANKARA (ANKA) Hukukun Egemenliği Derneği Genel Başkanı Erdem Akyüz, Silivri Cezaevi içindeki duruşma salonunun müze haline getirilmesi gerektiğini söyleyerek bu süre zarfında ise içinde otel, lokanta ve eğlence merkezleri bulunan alışveriş merkezleri (AVM) şeklinde duruşma salonları yapılmasını istedi. Akyüz, “Başka illerden gelen yüzlerce kişi ulaşım, gıda, alışveriş ve konaklama zorluğu çekmektedir. AVM şeklindeki duruşma salonları bütün bu sorunlara çözüm olacaktır” dedi. Gazetecilere Özgürlük Platformu, Ergenekon davasında tutuklu yargılanan gazetecileri ziyaret etti. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) ‘Hâkimin tahliye yetkisi yok’ Öncelikle tutuklulukların devam etmesini gerektirecek belge olup olmadığına bakılması olduğunu kaydeden Buzoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bize göre tutukluluğun devamını gerektirecek belge yok. Geldiğimiz nokta şu, duruşmada tutukluluğun devamına karar veren hâkimin tahliye yetkisi yoktur. Dava öyle bir noktaya geldi ki tutukluluğun sürmesine karar veren iki üyenin bu kararı verebilmeleri için HSYK yapısı konusunda referandum yapıldı. Tutukluluk kararlarının devam edebilmesi için hâkimlere karşı dava açılamamasına ilişkin yasa çıkarılmaya çalışılıyor. Geri çekilmesi genel kurulda getirilmeyeceği anlamına gelmiyor. Amaç toplum üzerindeki baskı ve korkunun sürmesi. Biz yasalara aykırılığı açık tutukluluk için tahliye talebinde bile bulunmuyoruz.” ‘İsyanımızı dile getirdik’ İstanbul Haber Servisi Gazetecilere Özgürlük Platformu dönem sözcüsü Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi’nin de aralarında bulunduğu sekiz kişilik heyet, Ergenekon davasında tutuklu yargılanan gazetecileri Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Oktay Ekşi, Atilla Sertel, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Ali Ekber Yıldırım, Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu üyesi Aynur Ganidar, Basın Enstitüsü Koordinatörü Yurdanur Atadan, Basın Konseyi Genel Sekreteri Oktay Huduti ve Basın Konseyi yüksek kurulu üyesi avukat Turgut Kazan, tutuklu gazetecileri ziyaret için dün Silivri Cezaevi’ne geldi. Heyet, Balbay, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ile yazarı Hikmet Çiçek ve Yeni Parti Genel Başkanı Tuncay Özkan ile görüştüler. Cezaevi çıkışında Özgürlük Platformu adına açıklama yapan Ekşi, “Silivri Hapishanesi’nde bulunanları sembol olarak göz önünde tutarak, bütün Türkiye’de ifade özgürlüğü mağduru olmuş Celal Bayar Üniversitesi Celal Bayar Üniversitesi’ne tepeden atanan Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’nin, üniversitesinin öğrencileri ile konuşmasını biliyorsunuz. Üniversiteye gelen bir bakan büyüğüne protesto yapmalarını önlemek için öğrencileri tehdit ederek “Benim üniversitem burası, burada protesto edemezsiniz... Edeni atarım üniversiteden...” demişti: “Sizler Atatürk’ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm... Ben, size Cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Siyasi slogan atarsanız, kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz. Burası benim ve hepinizin üniversitesi. Burada slogan atamazsınız.” Rektörlerin baba çiftliği mi üniversite? Belki de! Şimdi, Mehmet Bey’in atanma sürecine ilişkin, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de yayımlanan bir mektuptaki sahneyi aktarmakla yetineceğim: “İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü olarak size bu mesajı yazıyorum. Üniversiteleri rezil etmiş, çivisi çıkmış rektör seçilme/atanma süreçleriyle ilgili olarak yaşadıklarımı aktarmayı bir borç biliyorum. Kendi üniversitemde seçimleri kazandım… 3 Kasım günü YÖK Genel Kurulu’nda görüşmemiz vardı. Gittiğimde ilk dikkatimi çeken toplantı salonunun karşısındaki büyük salonda bir üniversitemizin rektör adayının velisinin (Ekrem Pakdemirli) oturuyor olmasıydı...” Prof. Dr. Zafer İlken (Zafer Bey, ilk sıradan üçüncü sıraya düşürülmüş ve atanmamıştı) orhanbursali.blogspot.com obursali@cumhuriyet.com.tr ‘Balbay’ı üzen karşılaşma’ Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel ise Balbay’ın Zulümhane’nin devamı olan ikinci kitabını hazırladığını belirterek, kitabın, cezaevinden portreler ve kendi yaşadıklarıyla ilgili olacağını belirtti. Sertel, Ergenekon davası kapsamında 22 aydır tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın, en çok üzüldüğü olayın Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı sanıklarıyla aynı koridorlarda karşılaşmak olduğunu kendisine söylediğini aktardı. Sertel bu durumun çok tehlikeli” olduğunun da altını çizdi. meslektaşlarımızı ziyaret etmiş olmak amacıyla buraya geldik. Her biriyle görüşmemiz 45’er dakikayı buldu.” dedi. Tutukluluğun cezaya dönüştüğünü, hukuk kavra ‘Haddini aşan söylemler ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ADD Merkez Yönetim Kurulu’nun dünkü toplantısının ardından açıklama yapan ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, iki dil, iki bayrak, yerel güvenlik gücü tartışmalarına değindi. Çölaşan, “İktidarın anayasa suçu işleyenlere karşı gösterdiği hoşgörü ülkeyi bölmek isteyenleri pervasızlaştırmıştır ve haddini aşan söylem ve eylemlere etmiştir. Savcıları göreve çağırıyoruz” dedi. mına aşina olan kimselerin dahi vicdanlarının kaldıramayacağı bir hukuksuzlukla karşı karşıya olduklarını düşündükleri için buraya geldiklerini kaydeden Ekşi, şöyle devam etti: “Orada onların isyanını dinledik. Kendi isyanımızı da onlarla paylaştık. Medyamız bunu kendi içine gömer ve kamuoyuna yansıtmazsa biliyoruz ki o çığlıklar dört duvar arasında üstü örtük kalacaktır.” Balbay’ın haksız bir muameleye maruz kaldığını söylediğini anlatan Ekşi, hukukun kabul etmeyeceği bir sürece maruz bırakıldığı için isyanını dile getirdiğini söyledi. Ekşi, Balbay’ın daha önceki açıklamalarına dikkat çekerek, “Balbay, bazı bilgileri bilgisayarımda buldukları iddiasıyla tutuklu bulunuyorum. Bulduklarını iddia ettikleri belgeleri yazanlar ise dışarıda dolaşıyor. Bu çelişkiyi açıklamam mümkün değil diyor idi. Bu sözünü anımsatmak istedim” dedi. İpekçi de Balbay’ın, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle suçlanmasına karşın hiçbir gazetecilik faaliyeti nedeniyle sorgulanmadığını söylediğini belirtti. ‘Hukuka uygunluk tartışmalı’ Buzoğlu, “Bir hukukçunun pozitif kurallara, CMK’ye göre değerlendirme yapması lazım. Ama yasada belirtilen tutukluluğun gerekçelerini somut şekilde ifade bile etmiyorlar. Genel geçer ifade ediyorlar. Başbakan kendisi ya da hükümetiyle ilgili değerlendirme yapanları ‘Silivri’ye aldık’ dedi. Siyasi olduğu konusunda en ufak bir çekince yok. Tartışılması gereken infazdan kaynaklanan yeni yasal düzenlemeye göre 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl mı yatılacağı değil. Mevcut tutukluluğun hukuka uygun olup olmadığının öncelikle tartışılması gerekir” diye konuştu. Belediye kendini savundu KAYSERİ (Cumhuriyet) Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanvekili Mehmet Savruk, CHP Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun yolsuzluk iddialarının asılsız olduğunu, 9 katlı olduğu duyurulan marketin 2 katlı olduğunu belirterek “Kulkuloğlu, Ay’a merdiven dayadı” dedi. Mühürlenen LPG istasyonunun mahkeme kararının ardından açıldığını da söyleyen Savruk, son iddialarla ilgili belgelerin belediyenin internet sitesinde de yayımlandığını belirtti. BALYOZ DAVASI’NDA REDDİ HÂKİM İSTEMİNE RET İstanbul Haber Servisi “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin davaya bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimleri Ali Efendi Peksak, Davut Bedir ve Murat Üründü hakkındaki reddi hâkim istemleri kabul edilmedi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, “Balyoz Planı” davasının 16 Aralık 2010 tarihindeki duruşmasında bazı sanık avukatlarınca yapılan, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi üye hâkimleri Peksak, Bedir ve Üründü hakkındaki reddi hâkim taleplerine ilişkin değerlendirmesini tamamladı. Heyet, talebin hâkimin reddini düzenleyen CMK’nin 24. maddesindeki gerekçelerle uyuşmadığını belirterek bu yöndeki taleplerin reddine karar verdi. Bazı sanık ve avukatları da, üye hâkimler Bedir, Üründü ve Peksak’ın tarafsız olmadığını iddia ederek, bu hâkimler hakkında reddi hâkim talebinde bulunmuştu. EKŞİ, BABAHAN’A AÇTIĞI İKİ DAVAYI KAZANDI İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Star gazetesi yazarı Ergun Babahan hakkında açtığı 2 ayrı tazminat davasını kazandı. Basın Konseyi’nden yapılan yazılı açıklamada, Ekşi’nin avukatı Fikret İlkiz’in, Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, bir TV programında müvekkiline “kod adlı provokatör” yakıştırmasında bulunan ve 1961 Anayasası’nı yapan Kurucu Meclis üyeliğini “Darbenin Meclisinde bulunmak” diye niteleyen Babahan’ı, 4 bin lira; daha sonra Ekşi hakkında yazdığı yazısında, “kullanışlı gazeteci”, “emirkomuta zinciri içinde şak emredilince, tak yazan başyazar”, “eli kanlı darbecilerin kurduğu mecliste hizmet etmekten utanmayan biri”, “bunamış, pırasa bıyıklı adam” gibi ifadeler kullanarak müvekkiline hakarette bulunduğu için, aynı mahkeme tarafından 6 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verildiği kaydedildi. BARANSU GİZLİ BELGELERİ YOK ETTİ İDDİASI İstanbul Haber Servisi Balyoz Darbe Planı iddialarıyla ilgili haber kaynağı tarafından kendisine teslim edilen belgelerin bir kısmını, Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar’a teslim eden Taraf muhabiri Mehmet Baransu’nun söz konusu belgeler arasında üzerinde “çok gizli” damgası bulunan bazı belgeleri savcılığa vermeyip sorumluluk doğuracağı için imha ettiği iddia edildi. Baransu’nun, 26 Şubat 2010’da bir soruşturma için 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nda olduğu sırada, Balyoz Darbe Planı iddialarıyla ilgili Askeri Savcı Hâkim Albay Bülent Münger tarafından başlatıldığı öğrenilen soruşturma kapsamında ifadesi alındı. Baransu ifadesinde belgelerin kendisine emekli olduğunu tahmin ettiği bir asker tarafından teslim edildiğini söyledi. Baransu’nun söz konusu belgelerin tamamını soruşturmayı yürüten savcıya vermediği, savcıdan gizlediği ve üzerinde “çok gizli” damgası olduğunu ileri sürdüğü bazı belgeleri sorumluluk doğuracağı için imha ettiğini söylediği iddia edildi. Baransu, iddianın gerçeği yansıtmadığını ifade etti. ‘Terör suçlarında 6 yıl’ 21 Mart 2008 tarihinden beri tutuklu olan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey ise yasanın yazım dilinin kötü olduğunu, ancak 3 yıllık süre hesaplamasının terörle mücadele suçları açısından geçerli olmadığını söyledi. Terör suçları açısından 6 yıl olarak hesaplanabileceğini vurgulayan Özbey, “Ancak Beşiktaş mahkemeleri bu süreyi 10 yıl hesaplıyor. Sürenin 6 yıl olduğu fikri ağırlıkta. Bu yaklaşımlar haksızlığa karşı mücadele anlamında söyleniyor. Bu aşamada sonuç doğurucu bir durum değil. O itibarla bizim özel bir başvurumuz olmayacak” dedi. C MY B C MY B