25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİ YET 5KASIM 20 1 0 CUM A OLAY LAR  VE  GORUŞLER AÇI MUMTAZ  SOYSAL Hınç ve Otesi... Prof. D r. Kemal ONEN erek  bireyler  gerekse  toplum kesimlerinde; başkalarrna (yaşayan  ya  da  ölmüş)  ve/ veya olaylara, siyasal /  sosyal düzene  vb.  karşı, kızgrnlıktan da öte,  bir duyu olarak hınç ve uzantısı öç alma isteği oluşabiliyor.  Max  Scheler,   hınç  (ressentiment)  konusuna  ilişkin  yapıtında buna, moral, bireysel ve sosyal yönleriyle ilginç yorumlar getirir: (Hınç; Max Scheler,   çeviren   Abdullah  Yılmaz)  "Hınç egonun eylemlerinden bağımsız bastırılmış  bir  gazap  duygusudur"  der. "Zihnin  kendini zehirlemesinden  söz edilir." Hıncın bir duyu (his) durumu olarak çeşitli kaynakları, nedenleri ve de sonuçları vardrr. Öfkeden farklı  olarak çok kez süreklidir. Bunlara uygun değer yargılarının nedeni olabilir. Böylece  nefret, haset, kötüleme, kin dürtülerini içerebilir. Ayrıca haset ve kıskançhk, birer hınç kaynağı  olabilir. İ nsanda hınç, yoğunluğu farklı olabilen bir  duyu durumu, ikincil bir ruhsal tepkidir.  G erek bireylerin  ve  gerekse  toplumlarrn her duygusal tepkisi gibi bunda da az veya çok düşünsel olmayan öğeler bulunur. Bazen bu tepkiler rasyonalize de edilebilir.  Hınç nedeniyle kişilerin, toplumlann eylemleri bazen saldırganlığa kadar uzanabilir özellikle de nispeten ilkel, eğitimsiz,  düşün aşaması  yönünden ye ONUNCU  KOY ğince arrnmış olmalıdrr. Bütün sosyal, siyasal çatışmalar, tepkiler aslında tarihsel bir olgudur. Fransız Devrimi'nden ydlarca sonra bile krallık düzeni özlemleri az değildi. N itekim bir süre geri geldi ve geçti.  Osmanlı  İ mparatorluğu'nda  Selim IH'ten itibaren gündeme giren her yenilik,  değişim,  düzeltme  girişimi  ve  çağdaşlaşma çabası, karşısında, başlıca hınç ile dolu cahilane taassubun ve çıkarcı statükocularrn tepkisini buldu. Hınç bazen olumlu dönüşümlere de olanak  sağlayabiliyor. Ancak bu da gene rasyonel  ve  çağdışı  dogmalardan  arrnmış güçlerin ve düşünselliğin eseri  olabiliyor. Bilim  ve  rasyonel  düşün  (tefekkür) yanında kuşkusuz  dinsel inanç da insani ve  de toplumsal, ruhsal ve hatta bir yanı ile fikirsel  bir  süreç gerçek ve  de kutsal bilinen bir değerdir. Yeter ki inanç fanatik  aşrrı mistik tutkular, maziperest ve simgelere yapışık saplantdar içermesin, anakronik yargılara,  yorumlara dayalı olmasrn, aklı ve  düşünü dışlamasrn. Francois Jacob'un  dediği  gibi:  "19. asır aydınlanmacıları aklın sadece gerekli değil fakat tüm  sorunlar için yeterli  de  olduğu yanılgısına  (saflığına) düşmüşlerdi. Günümüzde ise bazıları aklın yeterli olmadığı gibi gerekli de olmadığını ileri sürerken daha da büyük bir  aptallığa düşüyorlar."Hrnç sadece düşünceyi değil hatta bazen sağduyuyu  bile  saptrrabiliyor. BEKİ R  COŞKUN Durmadan Durulmak ŞARKI   "Denizler  durulmaz dalgalanmadan"   diyor. CHP'deki  dalgalanma  daha bir  süre  bitmeyeceğe  benzer. Ama  er geç  bitecektir. Fazla gecikmeden,  bir an  önce, ne kadar  erken durulursa o kadar iyi. Çünkü, uçurumlar  kenarında dolaştırılan Türkiye'nin  fazla beklemeye dermanı kalmadı. Kendiniyönetmeye soyunanların  bu ölçüde bir fiyaskoya yol açabilecekleri düşünülmüyordu. Çünkü, şu aşamada  ülkeyi selamete çıkarmak  için neler yapmak gerektiğini görmek için dâhi olmak gerekmiyordu ve CHP  gibi ana muhalefet görevi yapan  köklü bir partinin  bu konuda kesin bir çizgiyi çoktan ortaya koymuş  olması beklenirdi. Daha doğrusu, ülkedeki birçok insan bu konuda, yani selamete  çıkış yolunun  ne olduğu konusunda açıklığa  kavuşmamış  olsa da onlara o yolu göstermek herkesten önce böyle bir partiye düşmez  miydi? uhaf olan şudur:  Ülkedeki insan ların çoğu böyle bir yol bulamayışın  şaşkınlığını yaşarken  CHP  gibi yıllanmış ve koskoca bir partinin kendi içinde de aynı şaşkınlık  devam etmiş, partinin tepesindeki kadrolar kendilerine düşen yol göstericiliği yerine getirmedikleri gibi, bu konuda partinin genel yapısı  içinde de böyle bir tartışmanın  başlamasını istememiş, başlatmak isteyenleri dışlamaktan, hatta partiden uzaklaşmalarına  yol açmaktan geri durmamıştır. Ne var ki, bu tutum yalnız CHP  ile sınırlı kalmamış, ortanın solundaki  kısırlık  demokratik sol ve sosyal demokrasi gibi etiketlerle kurulan  başka partilere de  sıçramıştır. Kısacası, Türkiye'deki  ortanın solu, laiklik kavgası ve sosyal demokrasi özlemi  dışında başka mücadele alanı ve politika hedefi düşünemez olmuştur. CHP'deki  son kırılmanın  taraflarına da biraz zorlamayla  ideolojik etiket bulmak gerekince bula bula ancak bu  kavramlar bulunabiliyor. ysa, CHP'nin  geçmişinde küçümsenemez  uzunlukta öyle bir dönem var ki, toplumu radikal ekonomik, sosyal ve kültürel politikalarla değiştirme düşüncesi bütün dönem boyunca egemen olmuştur. O düşünce, temelindeki devrimci ivmeyi yitirmeden sürdürülseydi, yalnız laikliği koruma ve sosyal  demokrasiye yönelme hedefleri  açısından değil, gerçek anlamda ulus kavramınadayalı  ulus devleti kurma, Güneydoğu  sorununu çözme, planlı, hızlı, dengeli kalkınmayı  başarma gibi hedefler bakımından  da hayli mesafe alınmış olurdu. Unutmayalım  ki, o yılların CHP'si  en anlamlı slogan olarak "Durmayalım düşeriz!"  sözlerini benimsemişti. Bugün de CHP  için çıkış yolu, aynı devrimci cumhuriyetçilik çevresindeki güçleri bir araya getirerek kurulmuş geniş bir cepheye öncülük etmekle bulunabilir.  Dalgalanma sonrasında durulmak,  anlamsız bir  durgunluk demek olmamalıdır. mumtazsoysal@gmail.com G O T tersiz olanlarda. Hınç başkalarrna yönelik olabildiği gibi doğrudan kendi yakrnlarına,  işbirliği  içinde  bulunduklarrna, mensup bulunduğu kurum veya içindekilere yönelik hatta aile içinde bile oluşabiliyor.  Hınç örtülü kalabilir ve eyleme yönelmez, kendi başrna düşmanca bir niyet taşımasa bile böylesi  süreçleri besleyebilir. "Hiçbir  şey  öfke  kadar  insan  düşüncesini saptırmaz" der Montaigne.  Bu sav bir ölçüde hınç için de düşünülebilir. Çıkarlar, sosyal/ siyasal ihtiraslar,  farklılıklar, iktidar ve mevki hrrsı vb. dürtüler hrnca dönüşebilnıekte ve  olumsuzluklara yol verebilmektedir. Hıncın kaynağı fikirsel farklılıklara  veya dinsel inançlara, kültürel farklılıklara dayalı çatışmalara ilişkin  de olabilir. Bu nedenlerle, mevcut düzene yönelik hıncın kişisellikten çıkıp toplum  kesimlerine  girmesi,  yaygrnlaştrrılması bir ülke ve toplum için çok kez sakrncalı ve tehlikelidir. Politikaya girmesi ve hınca dayalı öğeler içermesi daha da beterdir.  Aslında  yerleşik  düzenlerin (sosyal,  siyasal)  değişim  veya  gelişimi (transformasyonu)  doğal  bir  olgudur. "Değiştirilemeyen bir  düzen kötü  bir düzendir"  der  Publis  Syrus.   Ancak tranformasyon daha iyiye, daha çağdaşa bilim ve düşün ile uyumlu, ileriye dönük, saplantılardan ve  dogmalardan olabildi Çarpılanlar Doğal olarak AKP  okunmuş üfürülmüş bir partidir... Önüne çıkanlar çarpılıyor... Diyelim  ki AKP'nin oylarını  en çok bölecek olan Erbakan,  "Şimdi iktidara doğru yola çıkıyoruz" dediği günün ertesi  mahkemeye doğru yola çıktı... Aynı suçtan "şüpheli" Abdullah  Gül Çankaya'ya  çıkıp otururken, Hoca gözünü ev  hapsinde açtı... Erbakan'ın  yerine Numan  Kurtulmuş'u getirdiler... Numan Kurtulmuş "İ ktidara yürüyoruz arkadaşlar" dediği an, tekerlekli sandalyedeki  Erbakan  kalkıpyürüdü... Numan Kurtulmuş  gitti... • GerideMHPvardı... Referandum'da "Evet" oyları  ile "Hayır" oyları  bile doğru dürüst sayılamadı...  Ama nasıl oldu bilmiyoruz  MHP'nin  oyları tamı tamına sayıldı ve sonuç açıklandı: "M HP  barajın altında..." Aynı sandıklara  atılmış, aynı kâğıda basılmış, aynı renk, aynı "hayır"lardan  ne kadarının  MHP'nin  olduğu bilinmişti... MHP  gitti... • Basmı Rahat Bırakm... İ zzet  S ED ES Gazeteci T ürkiye  G azeteciler Cemiyeti Başkanı, değerli meslektaşım   Orhan Erinç  çok  doğru  söylemişti: "Türk Ceza Yasası ya  siyasal tercihlerden arındırüacak ve yeni madde değişiklikleri eklenerek  iyileştirilecek  ya da Türkiye'nin artık hapiste  gazetecileri bulunmayan bir  ülke olacağı söylemi, söylenceye dönüşecekti." Türk basını geçmişte  baskı dönemleri  yaşamıştır.  U zun süren  tek  parti  dönemini, 1950'den sonra demokrasi rejimi izlemiştir. Ancak basın bu dönemde de zaman zaman ve özellikle  D P'nin  son  günlerinde  çok  büyük  baskılarla uğraşmıştır. Demokratik ülkelerde normal  kural ve  yasalar  dışında, flmi} w FAIZORANI 444  0011 AKBANK$UB£URİ İ NTSRNBT $ UB£$İ AXE$S'£BA$VURMAKİ Çİ N AKBSSYAZ, y 3t$5 BG0NDBR Diğer  banka  kredi  kartı  borçlarınızı  Axess'e transfer  edip, % 0 , 9 9  faiz ve 18 aya  varan  vade  seçenekleriyle taksitlendirebilirsiniz.  Ödemelerinizi  Axess'le yapın,  rahat  edin. Axess Borç  Transferi'ne  tüm  Akbank  Şubeleri, Akbank  İ nternet  Şubesi ve 4 4 4 0 0 1 1 'den başvurabilirsiniz.  Detaylar  www.axess.com.tr  adresinde. Taksitli Borç Transferi faiz oranı 2  18 ay vade arasında %0.99'dur (KKDF ve BSMV hariçtir). Kampanya katılım ücreti, transfer edilen borç tutarı üzerinden, 6 aya kadar %4,12  aya kadar %6,18 aya kadar %8 oranındadır (BSMV dahil). Akbank TAŞ. kampanya koşullarında değisiklik yapma ve kampanyayı durdurma hakkını saklı tutar. Bu kampanyadan Axess, Wings, Fish ve Carrefour Axess sahipleri yararlanabilir. AKBSS YBTİ R BANA AKBANK basına  baskı  yapma  usulleri düşünülmez. Batı dünyasrnda yapılan araştrrmalara göre, her demokratik ülkede önce siyasiler, sonra askerler, sonra diplomatlar ve  sonra da bazı işadamları ve  dolayısıyla  bir kısrm halk basından şikâyetçidir. Hiçbir ülkede yöneticiler basından tam olarak memnun  değildir.  Bu  saydığım kişiler, genellikle kendileri konuşup, açıklamadıkları sürece işlerinin gizlilik içinde yürümesini ve haberlerin  de kendi  istedikleri  kadar  ve  şekilde kamuoyunca duyulmasrnı ister. Nitekim totaliter devletlerde  de  bu  böyledir. Basın her kişi için, kendisini methederse değerlidir, kötülerse  ya  da  ters  yazarsa kötüdür. 1950'lerde,  D P'nin  ilk günlerinde de, bugün olduğu  gibi  basrnla  balayı dönemi  yaşanmış  ancak bu kısa sürmüştü.  Bayar   M enderes iktidarı  "cicim  günleri"  sona  erip güçlüklerle,  karşılaşılmaya  başlandıkça,  ülkede durum kötüleştikçe, bugün olduğu gibi tüm kabahatler  basına  yüklenmeye başlanmış ve  baskı yasaları  getirilmişti.  0  kadar ileri gidilmişti ki, U lus'taki  TBMM  binası  içinde toplanan ve  milletvekillerinden oluşan bir tahkikat komisyonu  kurulmuş  ve bu komisyona gazetecileri tutuklama yetkisi  dahi verilmişti. Bugün olduğu gibi çok masumane tutumlarla sansür  ve  gazeteleri  kontrol etme dönemi başlamış  ve meslektaşlarımız  tutuklanmıştı. Bu tip davranışlar, DP döneminin basına baskı  uygulamasında "bardağı  taşıran  son damla" olmuş ve muhalefet  lideri  CH P G enel Başkanı İ nönü,  siyasi tarihimize geçmiş olan  meşhur  "Gideceksiniz  hem de çok fena gideceksiniz, sizi  ben  bile  kurtaranıam" sözünü etmişti. Bugünkü  durum  şimdilik  o dönemle kıyaslanamaz ama iktidarrn ilerde  zamanla ne gibi siyasi tercihleri olacağı belli değildir.  Siyasilerimiz  basına kızgınlar; bu, tutumlarrndan belli oluyor. Kızgınlık zamanla daha da artabilir. Türkiye yakrn bir  geçmişte  çok  acı denemelerden geçti, bunlann tekrarlanmasrna  hiç  gerek yok. Sonra hepimiz çok  üzülürüz, ama iş işten geçmiş olur. 0n un için  söylüyorum,  hükümet basını rahat bıraksrn ve  önce ülkenin çok acil çözüm bekleyen sorunları ile meşgul olsun. Türkiye'nin birinci sorunu basın ve medya değildir. Baskı için bahane yaratmayrn  ve  basını  rahat bırakrn. Eğer  hatırlarsanız;  tam genel seçim öncesi AKP'yi en çok ürküten merkez sağda bir siyasi partinin kurulması idi. Ancak ANAP ile DY P'nin birleşmesi için, iki partinin liderleri Ankara'da  birbirlerini bulamamışlardı. Birbirlerine adres verdiler, önde eskort, arkada eskort, yola çıktılar, elde adres kâğıdı... İ kisi deyanlış  adrese  gitti... Olmadı... • Ve CHP... AKP'nin elinden iktidarı almaya en yakın siyasi  güç, doğal olarak ana muhalefet partisi CHP'dir... Tam AKP'nin oyları yüzde 39'lara inip de "Baykal toparlıyor" denildiğinde, Genel Başkan'ın  çorabını giyip toparlanırkenki  kaseti ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu geldi... CHP'nin oyları tırmandı... Toplumda AKP'den kurtulma umutları yeşerdiğinde ve Kılıçdaroğlu  herkesi karşı oy  kullanmaya çağırdığında, sen kalk kendi oy  kâğıdını unut... Hadi kazadır, olabilir, insanlık  halidir derken tüzüğü uygulamayı  da unuttukları  anlaşıldı... Şu satırlar yazıldığı sırada savcıya gitmişlerdi... • Be nce AKP iktidarının sürme si  için bu ka da r  rastlantı  fazla. . . Sıradan  engelleri AKP'nin  kendisi temizlerken  hapishanelere  d old urup , asıp, kesip,  biçip bertaraf ed erken... Sıra  siyasi partiler gibi durdurulması  zor bir engele gelindiğinde  devreye  o  kuvvetli  üfürük  giriyor. Rakibi  çarpılırken  AKP kanatlanıp  uçuyor... İ şin  "okuma "  kısmını  CIA'nın,  "üf ürme " kısmını  Pe nsilvanya'daki  Hoca'nın  yaptığı söyleniyorsa. . .  "Uç ma " da  AKP'ye düşüyordur. . . Geri  kalanlar  çarpılanlar. bcoskun@cumhuriye t. com. tr MUCİ ZE ÖZÜNAL 5  KASIM CUAM İ MZA: 14.30 15.30 ZEHRA ÜNÜVAR 5  KASIM CUAM İ MZA:  14.30 15.3Ç 1 t GÖKÇE İ SPİ  TURAI 5  KASIM CUMA İ MZA: 14.30 15.30 RASİ M  Dİ RSEHAN  ÖRS 5  KASIM CUMA İ MZA:  14.30 15.3C Mİ YASE İ LKNUR 6  KASIM  C UM ARTES İ »" ! ! 6  KASIM CUMARTESİ . İ MZA: 13.00 14.00i İ AAZA:  1 3 . 0 0 1 4 . 0 0 ^  SÖY LEŞİ l 2.00 13.00  MARAMRA SALONU "Modern  Dünyada Değer Kayması". ÖNERYAĞCI 6  KASIM CUMARTE: İ AAZA: 13.00 14.1 ÜMİ TZİ LELİ 6  KASIM  CUMARTESİ İ MZA:  14.30 15.30ı ZEYNEP ORAL 6  KASIM  CUMARTESİ İ MZA: 14.30 15.31 MEHMET FARAÇ 6  KASIM  CUMARTESİ İ MZA: 14.30 15.30i PANEL 6  KASIM  CUMARTESİ SAAT: 15.45 17.00 KARADENİ Z  SALONU "Aydınlanma  Bilgesi  llhan Selçuk" Y öneten:  Deniz Kavukçuoğlu Konuşmacılar:  Doğan Hızlan, Alev Coşkun,  loanna  Kucuradi Cumhuriyet Kitapları SALON: 3  STANT: 301 30  EKİ M 7   KASIM 2010 ffl BEYLİ KDÜZÜ  TÜYAP www.kitap.cumhuriyeti.conn.tr ü C  M  B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear