25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 24 KASIM 2010 ÇARŞAMBA Savcı Şanal, Taşcı’nın kitabının kapağındaki sakallı kişinin kendisi olduğu gerekçesiyle dava açtı AVRUPA GÜRAY ÖZ Kapak sanal, davacı Şanal BAROLAR BİRLİĞİ: Lizbon Gerçekleri Eksen kaymış mı? Kaymamış. Olduğu yerde duruyor işte. NATO’ya üye, ABD’ye stratejik ortak, AB’ye sözlü ılımlı bir İslam ülkesiymişiz. Nereden anladık? Lizbon’daki NATO zirvesinden. Kısacası bizim için biçilmiş kaftan Batı’ya bağlı ılımlı İslam ülkesi olmak. Suudi Arabistan ya da herhangi bir Ortadoğu ülkesine benzememek. Batı ile, siz emperyalizm diye de okuyabilirsiniz, ipleri koparmamak. Koparmak bir yana sıkılaştırmak. AKP, Refah Partisi’nden palamarı neden çözmüştü? Aynı sebeptendir. Türkiye’de rotadan şaşan şaşkın hükümetler devrilip gider. Asker devirir, bürokrat devirir, kim devirirse devirsin, yeniden rotaya dönülür. Lizbon öğreticidir. Diyorlar ki, “Türkiye aslanlar gibi çarpıştı, AB liderlerinin, bu arada en çok Sarkozy’nin ağzının payını verdi, füze kalkanı belgesinde herhangi bir ülkenin isminin yazılmasını önledi. İran’ın adını yazdırmamayı başardı.” Öyle midir? Öyle değildir. Füze kalkanı projesinin amacı uzun menzilli füzelere sahip ülkelere karşı NATO ülkelerinin “korunması”dır. Belgede isim yazılmış mıdır? Yazılmamıştır. Ne yapılmıştır? Tarif yapılmıştır. Hedef olan ülkeler tanımlanmıştır. Bu da Lizbon Strateji Belgesi’nin Defence and Detterence adlı bölümünde, 16. maddesinde ve sonrasında, NATO kuruluş anlaşmasının ünlü 5. maddesine atıfta bulunularak yapılmıştır. Büyükelçi Ümit Pamir 19 Kasım’da BBC Türkçe servisine yaptığı açıklamada bu duruma dikkat çekmiştir. 5. madde aynen şöyledir: “Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır.” Taraflar NATO üyeleridir. Muhtemel saldırgan ise kuşkusuz NATO ülkelerinin dışında olan ülkeler ve en başta belgenin imzalanmasının temel nedeni olan İran’dır. Aklınıza Rusya mı takıldı. Takılmasın. Rusya böyle belgelerle hedef alınamayacak kadar büyüktür ve NATO’nun da sosyalizmi terk ettiği günden beri dostudur. Belgenin hazırlanmasında da büyük emeği vardır. Burada gizli saklı bir şey yok. Burada övünülecek bir kahramanlık da yok. Tam tersi söz konusudur. Kasrı Şirin Anlaşması’ndan bu yana sıfır sorunlu bir sınır boyu bundan böyle tereddütlü hale gelecektir. Hani “sıfır sorun” diye bir stratejik, ama daha çok ideolojik hedefimiz vardı ya, o artık geçerli değildir. Geçerli olan bu türden “kahramanlıklar” yerine NATO’ya üye, ABD’ye bağlı, AB’ye sözlü, ılımlı bir İslam ülkesi olarak hayatımızı sürdüreceğimiz, içeride dinin sosyal hayatta ağırlığını arttırmaya hız vereceğimiz, dışarıda küçük gösterilerle büyük ülke havamıza gaz vererek eski ve kadim eksenimize sadık kalacağımızdır. Gerçekler böyledir. Türkiye serbest piyasaya, emperyalist Batı’ya bağlı kalacaktır. Peki öyleyse Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e kafa tutması, ABD ile İran konusunda kapışmasını nereye koyacağız? Kendimizi yormayalım, Melih Pekdemir’in Birgün’de “Füze Sazanları” yazısında kullandığı benzetmeye başvuralım: İnsan atak tabiatlı İttihatçı Enver’e özenebilir, ama ruhunda itilafçılık varsa ne yapsın. eposta: guray@cumhuriyet.com.tr Haberleşmenin gizliliğine dokunulamaz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu, istihbariönleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmalarının tek başına kanıt olarak kabul edilemeyeceğini, bu kanıtlara dayalı mahkumiyet kararı verilemeyeceğini, aksine yapılan bir uygulamanın hukuka, hukuk devletine ve yargıya güveni zedeleyeceğini bildirdi. TBB’den yapılan yazılı açıklamada, haberleşme özgürlüğünün, haberleşmenin ve özel hayatın gizliliği ile Türkiye Cumhuriyeti anayasası ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden olduğu belirtildi. ‘Telefon dinlemek suçtur’ “Anayasaya göre, yasanın açıkça gösterdiği durumlarda ve usulüne göre verilmiş yargıç kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda da yasayla yetkili kılınan mercinin emri bulunmadıkça haberleşmenin gizliliğine dokunulamaz” ifadesine yer verilen açıklamada, anayasanın açık hükmüne aykırı dinlemelerin suç niteliğinde olduğu kaydedildi. Açıklamada, şöyle denildi: “O nedenle gerek bu yolla gerekse istihbari/önleme dinlemesi yoluyla elde edilen telefon konuşmaları tek başına kanıt olarak kabul edilemez ve buna dayalı olarak mahkumiyet kararı verilemez. Aksine uygulama hukuka, hukuk devletine ve yargıya güveni zedeler. Bütün bu nedenlerle, Erzurum Savcısı Osman Şanal’ın ‘istihbari dinlemelerin mahkemeler tarafından delil sayılması’ yönündeki temyiz başvurusunun hukuka açıkça aykırı olduğunu belirtir, bu talebin kabul edilmesinin yargı yoluyla polis devletine gidişin başlangıcı olacağı hususundaki endişemizi kamuoyuyla paylaşırız.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay’dan istihbari dinleme kayıtlarının da delil olarak kabul edilmesini isteyen Erzurum Savcısı Osman Şanal, muhabirimiz İlhan Taşcı’nın “Cüppeli Adalet” kitabı aleyhine, kapaktaki yeşil takkeli ve sakallı kişinin kendisine benzetildiği; cümlelerinde “ünlem” kullanıldığı gerekçesiyle 15 bin TL’lik tazminat davası açtı. Şanal’ın kitap kapağında “Bana benzetilmeye çalışılmış” dediği kişi, gerçek bir kişi olmayıp tasarımcı Ahmet Sungur tarafından yaratılan sanal bir kişi olarak kitapta kullanılmıştı. Şanal ile kapaktaki kişi arasında ise fiziksel olarak hiçbir benzerlik bulunmuyor. Gazetemiz muhabiri İlhan Taşcı, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasına kadar varan İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmanın perde arkasında yaşananları “Cüppeli Adalet” adıyla kitaplaştırmıştı. Kitabın Mart 2010 tarihinde yayımlanmasının üzerinden 7 ay geçtikten sonra Erzurum Savcısı Osman Şanal’dan kitap aleyhine 15 bin TL tazminat istemli ilginç bir dava geldi. Savcı Şanal’ın avukatı Süleyman Sallı aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçede, müvekkilinin 11 yıldır değişik yerlerde savcılık yaptığı anımsatılarak kitap nedeniyle Şanal’ın mesleki başarı ve itibarının zedelendiği savlandı. Erzurum Savcısı Şanal, İlhan Taşcı’nın “Cüppeli Adalet” kitabının kapağındaki yeşil takkeli ve sakallı kişinin kendisine benzetildiğini iddia etti. kat çekici unsur, İlhan Taşcı’nın kitabındaki kimi tümcelerin sonunda “ünlemler” kullanması oldu. Dilekçede, buna ilişkin “...Müvekkilcemaat ve siyaset üçgeni oluşturulmaya çalışılarak müvekkil zan altında bırakılmış ve cümle sonunda kullanılan ünlemlerle de yoruma açık ibareler kullanılmıştır...” değerlendirmesi yapıldı. Osman Şanal ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve grafiker tarafından sanal ortamda yaratılan kişinin kendisine benzetilmeye çalışıldığını ileri süren Şanal, mahkemeye sunduğu dilekçede şöyle denildi: “Davalıya ait kitabın kapak sayfasına bakıldığında başında bir takke ve sakalı bulunan ayrıca üzerinde hâkim ve savcıların kullanmış olduğu bir cüppe içerisinde tasvir edilen kişinin açık bir biçimde müvekkili tasvir etme ve benzetme çabası olduğu aşikârdır. Salt bu kapak sayfası tasviri dahi mesleki onur ve şerefi ayaklar altına alınan müvekkilin haksız bir biçimde mağdur edilmesi ve kişilik haklarının zedelenmesi için yeterlidir.” hareketi farklı değerlendirilerek müvekkili rencide edici ve itibarını zedeleyici yorumlar yapma yoluna gidilmiş ve ErzurumErzincan kavgası şeklinde hoş olmayan başlıklar da atılmıştır” denildi. “...Eserin tamamı bir okuyucu gözüyle değerlendirildiğinde müvekkilin cemaat ve bazı gruplar yandaşı olduğu ve bu konuda her türlü faaliyette bulunduğu konusu kasıtlı olarak işlenmiş olup sayılan bu nedenlerle müvekkilin kişilik haklarının bir nebze de olsa telafisi adına iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur” denilen dilekçede, 15 bin TL tazminat talep edildi. Dava, 27 Ocak 2011 tarihinde Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek. Ödüle layık görülmüştü İlhan Taşcı, İsmailağa soruşturması nedeniyle Erzurum ile Erzincan başsavcılıkları arasında yaşananları ve aralarındaki “yetki” tartışmasını ilk 13 Ağustos 2009 tarihinde “Cemaate Dokunulamadı” seri haberleriyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce “HaberSiyasal” dalında ödüle layık görülmüştü. Erzurum Savcısı Osman Şanal, Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ın kaleme aldığı “Post Modern Cihad” kitabında ise kendisine “postmodern yanlısı” denilmek suretiyle aşağılandığını öne sürerek, 7 bin TL manevi tazminat istedi. Saymaz’ın kitabına ayrıca, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nca terör soruşturması açıldı. ‘Hoş olmayan başlık attı’ Kitapta Şanal’ın cemaat ya da bazı grupların taraftarı olduğu imalarının yer aldığını öne sürülen dilekçede, “Müvekkilin cemaatlere ait dosyaları Erzurum’a sanki görev ve yetkisinin dışında olacak bir biçimde toplama çaba ve gayreti içerisine girmiş olduğu şeklinde ifadeler kaleme alınmıştır. Müvekkilin görevi ile ilgili üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalıştığı her Şanal’ın avukatı devrede Şanal’ın dava açma gerekçesine dayanak olarak gösterdiği ilk dik Jitem elemanı olduğu iddia edilen Gültekin Sütçü’nün cezası onaylandı Uzman çavuşa cinayetten 30 yıl DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da 16 yıl önce Mehmet Şerif Avşar’ın kaçırılarak öldürülmesi olayında azmettirici olduğu iddiasıyla gıyabında 30 yıl hapse mahkum edilen Jitem elemanı Uzman Çavuş Gültekin Sütçü’nün cezası Yargıtay tarafından da onandı. Diyarbakır’da 22 Nisan 1994’te çalıştığı işyerinden korucular Fevzi Gökçen, Yaşar Günbatı, Ömer Güngör, Aziz Elbey ve Zeyat Akçin ile itirafçı Mesut Mehmetoğlu tarafından gözaltına alınan Mehmet Şerif Avşar, Lice karayolu üzerinde metruk bir binada ölü bulundu. Açılan dava sonucunda cinayet olayına karışan korucular 16 yıl önce, Mehmet Şerif Avşar’ın kaçırılarak öldürülmesi olayına karışan köy korucularını azmettiren Uzman Çavuş Gültekin Sütçü, 30 yıl hapse mahkum edildi. Ailenin müdafi avukatı, cezanın faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında bir dönüm noktası olduğunu belirtti. ceza alırken onları azmettiren Jitemci Uzman Çavuş Gültekin Sütçü kayıplara karıştı. Sanık Sütçü azmettirici olarak aranırken 29 Ekim 2006’da “işadamı kimliğiyle” Bulgaristan’dan Türkiye’ye girerken tutuklandı. 2007’deki duruşmada olay tarihinde sanığın asker olması nedeniyle “görevsizlik” kararı vererek dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yapılan ilk duruşmada dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve sanık Sütçü’nün tahliyesine karar verildi. Dava, yeniden 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanırken Sütçü bir kez daha ortadan Sütçü ortadan kayboldu Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde cinayetin azmettiricisi olarak yargılanan Sütçü hakkında, mahkeme, 24 Mayıs kayboldu. Mahkeme hakkında yakalama kararı bulunan sanık Sütçü’ye duruşmalara katılması için “telefon edilmesi” kararı aldı. Ancak firar eden Sütçü oturumlara katılmadı. Sonuçta mahkeme Sütçü’yü gıyabında 30 yıl hapse mahkum etti. Yargıtay da Sütçü’nün cezasını onayladı. Öldürülen Avşar’ın ailesinin müdafii avukatı Tahir Elçi, bu kararın bir emsal niteliği taşıdığını belirterek, “Jitemci Gültekin Sütçü hakkında mahkemenin verdiği 30 yıllık ceza oldukça önemlidir. İlk kez bir Jitem elemanının ceza alması tabii ki faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında önemli bir yer tutacaktır” dedi. Zirve Yayınevi katliamı Tahliye istemine ret MALATYA (Cumhuriyet) Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde biri Alman uyruklu üç kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 29. celsesinde tutuklanan Varol Bülent Aral’ın tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. 18 Nisan 2007’de, yayınevi çalışanı Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel bıçaklanarak öldürüldü, üç zanlı olay yerinde yakalandı. Pencereden kaçmaya çalışırken yaralanan Emre Günaydın, tedavisinin ardından tutuklandı. Günaydın’ın yaklaşık 2 yıl sonra cezaevinde savcıya verdiği ifadenin ardından azmettirici oldukları gerekçesiyle Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki tutuklandı. Yelki ve Aral daha sonra tahliye edildi. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 29. celsede tanık Erhan Özen’in verdiği ifade üzerine Aral’ın tutuklanmasına karar verildi. Aral’ın avukatının Diyarbakır 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz ise reddedildi. Adalet bakanları geliyor İstanbul Haber Servisi 25 Avrupa Konseyi ülkesinin adalet bakanının katılacağı Avrupa Konseyi 30. Adalet Bakanları Konferansı, Türkiye’nin ev sahipliğinde bugün İstanbul’da Conrad Otel’de başlıyor. 26 Kasım’da sona erecek konferansa, 47 üyesi bulunan Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden 25 ülkenin adalet bakanının katılması bekleniyor. Almanya, Rusya, İspanya, İtalya ve Avusturya bakanlık düzeyinde katılacak ülkelerin başında yer alıyor, bunun dışındaki diğer ülkeleri ise heyetler temsil edecek. TBMM’de KOAH testi İstanbul Haber Servisi Türk Toraks Derneği, Dünya Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) nedeniyle toplumda, KOAH bilincinin oluşturulması ve nefes ölçüm testinin önemine dikkat çekmek amacıyla, yarın TBMM’de nefes ölçüm testi etkinliği düzenleyecek. Dernek yaptığı açıklamada, KOAH’ın akciğerlerde bir çeşit iltihap oluşturarak, akciğerlerin olduğundan daha erken yaşlanmasına neden olduğu belirtildi. Bahattin Şenol yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyesi gazeteci Bahattin Şenol, tedavi gördüğü hastanede vefat etti. TGC Yönetim Kurulu Şenol’un vefatına ilişkin başsağlığı mesajı yayımladı. Bahattin Şenol’un cenazesi, yarın öğle vakti Gaziosmanpaşa Dörtyol Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Dörtyol Mezarlığı’nda toprağa verilecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear