25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir Y Manisa PB Denizli Y Zonguldak PB Sinop PB Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara PB 20 22 25 22 24 25 24 25 26 26 23 23 21 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB Y PB PB B B B B S S S 21 22 20 25 30 29 24 26 22 23 18 15 17 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid PB Viyana PB 1 7 3 11 12 13 15 12 10 13 16 12 16 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB B Y PB Y A A PB A PB A B 20 15 18 19 16 6 16 17 17 12 20 32 25 Ülkemizin güneybatısı parçalı ve çok bulutlu, Güney Ege ve Batı Akdeniz kısa süreli sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Sabah ve gece saatlerinde iç ve doğu kesimlerde yer yer sis, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda buzlanma ve don olayı görülecek. 13 KASIM 2010 CUMARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Kasım GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK açıklamasından sonra gelişen olayların içeriğinde yatıyor. Hanımefendinin yukarı kattan AKP’nin türban politikasına yön veren açıklamasını eşi Çankaya’daki AKP’li de aile içi uyuma örnek olacak bir davranışla… onaylıyor. Fakaaat Çankaya’daki AKP’li ailenin türban özgürlüğünü sınırlandıran açıklamaları RTE’nin kafasına uygun değil. İlkokul çağında türbana evet mi diyecek, hayır mı? Beklenen yanıt, başka sahillerde. RTE “özgürlüklere inancım farklı” diyor. Haydaaa… Çankaya’daki AKP’li ailenin türbana yön veren politik çıkışını partinin iplerini elinde tutan RTE benimsemiyor. Çankaya’ya üstelik bir de ders veriyor. Daha önce türban konusunun 2011’de yapılacak yeni anayasa ile çözümleneceğini söylemiş; lakin yukarısı karısı kocası ile ayrı telden çalıyor. Güçlü bir olasılık gündemde. RTE, bir süredir yukarıdakinin toplumun hemen her kesimine hoş gelecek, 2012’deki Cumhurbaşkanı seçimine hazırlık niteliğinde ve içeriğinde gördüğü söylemlerini, davranışlarını ve açıklamalarını özenle izliyor. Bu manzaraya Çankaya’daki ailenin açıklaması tüy dikiyor. Amacım şu sıra; kimi haberlerle yorumların iki AKP’li arasında “çatlak” olduğuna değinen benzer irdelemeler yapmak değil. Son türbanlı açıklamalar ikili arasında çatlak mıdır, ayrışmaya mı işaret ediyor; bu değil beni ilgilendiren konu. Merakım Çankaya’daki AKP’linin yüzünde asılı duran gülümsemenin neden birden uçup gittiği. Çoğunluğu beyefendiyi (tabii artık eşini de) eleştirmeyen, eleştirmeyecek, kısacası etliye sütlüye karışmayan, cımbızla seçip uçağına aldığı gazeteciler arasında Posta muhabiri Hakan Çelik; (bir kez daha dış sefere davet edilmemesi olasılığını umursamadan)… ...Çankaya’dakini öyle özetledi ki bir anda merakımı şöyle gideriverdi: “Havalimanındaki gibi, RTE ile aralarında insan hakları ve bireysel özgürlüklerin tanımı konusunda bir fark olmadığını söyledi. Daha da ileri giderek bu konuda üst üste gelen sorulardan çok rahatsız olduğu belliydi ve… …belki bu nedenle yüzü asıktı. ‘Bıktık’ dedi… ‘Bu konuları konuşmaktan ciddi bir bıkkınlık geldi artık’ ifadesini kullandı”. Ya, işte böyle. Gerçek ortaya çıktı. Beyefendinin yüzünde eksik olmayan gülümsemenin silinip gitmesinin nedeni RTE. Devletimizi temsil eden “kardeşini”; üzmeye, yüzü bin karış, gülümsemeyi askıya almış bir konuma itmeye, Çankaya’dakinin yaşamının siyasal ve sosyal tek sorunu türban konusunda, ilkokullu kızların örtünmesi veya örtünmemesi sorununda böyle üzmeye ve… bu konuyu konuşmaktan bıkkınlık geldi diyecek kerteye getirmeye RTE’nin hakkı yok! Ama diyeceksiniz ki; Cumhuriyet resepsiyonlarını bire indirerek türbana Çankaya (devlet) kapılarını açan… kamuda resmiyet kazandıran… Yusuf Ziya Özcan’ı atadığı YÖK’ü, zaten tartışmalı konumundan türbana doğrultan… ...Rektörleri atarken türbanı savunan profesörleri yeğleyen... Cumhuriyet’in temel ilkelerinden uzaklaşan hükümet yaptırımları, yasaları, kararnameleri onaylayan, söz ve davranışlarıyla AKP’ye destek veren... …İç barışı türbana sardıran… yeni yeni tarafsız görünme çabaları sergileyen… …Çankaya’daki AKP’li değil de Sarı Çizmeli Mehmet Ağa mı? Kendi dışında başkaları konuyu sorunlaştırmış, rejimin başına bela etmiş gibi… beyefendimiz türbanlı sorulardan bıktığını söyleyebiliyor! Güler misin ağlar mısın halimize diye sormak abes: Bak, kayası da çanı da kalmamış Çankaya’ya; hem gül, hem ağla! Türkiye’nin Avusturya Büyükelçisi, Kadri Ecvet Tezcan, bir gazeteye verdiği demeçle iki ülke arasında krizin eşiğine gelen gerginliğe yol açtığı için, önümüzdeki günlerde merkeze çekilecek. Avusturya Büyükelçisi Tezcan’ın Die Presse gazetesine verdiği demeçte, Türklerin fiilen gettolarda yaşamaya mahkum edildikleri yolundaki açıklaması, ülke makamlarını kızdırmış. Hakça konuşmak gerekirse, Büyükelçi Tezcan, çoğu Avrupa ülkesi için geçerli olan bir gerçeği dile getirmiş. Son yıllarda, Avrupa ülkelerinde ırkçılık tehlikeli boyutlara tırmanmış bulunmaktadır ve ufukta bu tehlikenin azalacağını gösteren belirtiler de görülmemektedir. Bu ortamda, ırkçılığını tarihinde bile kanıtlamış ve ısrarla günümüze kadar sürüklemiş Avusturya’da yabancı ve özellikle Türk düşmanlığının ulaştığı boyutları kolaylıkla anlayabilirsiniz. Doğrusu, AB ülkelerindeki Türk nüfusun uyum sorunları yaşadıkları, içinde bulundukları toplumlara entegre olmakta güçlük çektikleri yadsınamaz bir gerçek. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Üç Büyükelçi Burada, söz konusu olan asimilasyon değil, o toplumun değer yargıları ile kendininkileri uzlaştırarak bir uyum sağlamaktır ki, göçmen kardeşlerimiz bu konuda da çok başarılı ve gayretli değillerdir. Hiçbir toplumsal sorunun tek bir nedeni olmadığı ve sorumluluğunun tümüyle taraflardan birine yüklenemeyeceği olgusu da göz önünde bulundurulunca, bazılarını kızdıran bu tatsız gerçeği belirtmek zorunlu oluyor. Yine de göçmenin entegrasyonu için büyük sorumluluk ev sahibi ülkeye düşmektedir. Entegrasyonu kolaylaştırıcı koşulları sağlamak onun, yani olayımızda Avusturya’nın görevidir. Oysa onlar bunu yapacak yerde, Türkleri gettolaşmaya itmektedirler. Bu durumda izan sahibi herkes Türk Büyükelçisi’nin gerçeği ifade ettiğini görebilir. Ne var ki, diplomaside gerçeği açıkça söylemek her zaman makbul değildir. “Persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan edilmenin eşiğinden dönmüş olan büyükelçi şimdi, bu kurala uymamanın ceremesini çekiyor. Avusturya Dışişleri Bakanı Spindilleger, Tezcan’ın persona non grata ilan edilmeyeceğini, Davutoğlu’nun onu merkeze alacakları konusunda güvence verdiğini söylemiş. Viyana’da olanlar, bana biri Osmanlı’nın, ikincisi Cumhuriyetin iki büyükelçisinin tavırlarını anımsattı. Birinci olay 1914’te Washington’da geçiyor, kahramanı da Ahmet Rüstem. Müslüman olmuş Polonyalı bir baba ile İngiliz bir annenin çocuğu Ahmet Rüstem Bey, Washington’da Büyükelçilik görevini sürdürürken, Ermeni propagandasına karşı, Washington Star gazetesine verdiği bir demeçte, ülkemizde gerçekte neler cereyan etmekte olduğunu açıklamış, bu açıklaması sırasında Filipinler’deki su işkencelerine ve ABD’deki zencilerin konumuna değindiği için persona non grata ilan edilmekle tehdit edilmişti. A. Rüstem’in buna yanıtı net oldu: Hiç zahmet etmeyin, durumu İstanbul’a bildirdim, 2 güne kadar kendim dönüyorum. Daha sonra Ahmet Rüstem’i Sivas Kongresi ile 1. Meclis’te Mustafa Kemal’in yanında görüyoruz. İkinci olay ise 1971’de Paris’te cereyan eder, Ermenilerin Marsilya’da “soykırım” anıtı dikme amaçlarını engellemeye çalışan Fransa’daki Türk Büyükelçisi Hasan Esat Işık, Fransız yetkili makamlarının anıta izin vermeleri üzerine, şapkasını alıp, Ankara’ya döner. Hasan Esat Işık ödünsüz bir kişiydi. Daha önce de, sıkıyönetimin isteğiyle bazı vatandaşlarımızın pasaportlarının uzatılmaması yolundaki bakanlık yazısına şu ret yanıtını vermişti: Fransa’da sıkıyönetim yok. Dış politikamızda Osmanlı özleminin dorukta olduğu şu dönemde iki diplomat örneğini hatırlatmakta yarar gördüm. asirmen@cumhuriyet.com.tr DÜZELTME Yazarımız Mustafa Balbay’ın dünkü yazısında 3. paragraf “sonrasına bakalım” şeklinde çıkmıştır. Söz konusu paragraf “Önce seçimlere, ardından seçim sonrasına bakalım” şeklinde olacaktır. Düzeltir özür dileriz. VAL YLE GÖRÜŞMEK STED AMA... Korumalardan dedeye dayak TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen ile 15 gündür görüşmeye çalışan Ali Ergün’ün (74) valinin korumaları tarafından darp edildiği ve yaşlı adamın beyin travması geçirdiği iddia edildi. Elazığ Karakoçan’da 8 Mart’ta meydana gelen depremde evi kullanılamaz hale gelen Ergün, havaların soğuması nedeniyle yardım istemek için Valiliğe gitti. 15 gündür burada valiyle görüşmeye çalışan Ergün, beyin tramvası geçirdi. Tedavi altına alınan Ergün, Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği şikâyet dilekçesinde Valilik’te polislerce dövüldüğünü belirtti. Başsavcılık ise şikâyetin işleme konulması için hastanenin vereceği raporu beklediklerini belirtti. Vali Taşkesen, Ergün’ün yaşlılıktan düşüp başını çarpmış olabileceğini savunurken “Yaşlı bir amcamızın hezeyanlarıdır. Makam atlayarak gelip benimle görüşmek isteyen bir vatandaşımız. Sorununun çözümü için kendisine söz de verildi. Fakat haddini hukukunu bilmiyor” dedi. Valilik kaynakları ise Ergün’ün valinin Başkoruması Abil Durmuş tarafından makamının bulunduğu birinci kattan zemin kata indirildiğini, Durmuş ile Ergün’ün bu nedenle tartıştığını belirtti. Valiliğin girişinde ise güvenlik kamerası olmadığı belirtildi. Durmuş, yaşlı adama aşağıda çay ısmarlamak istediklerini, kendisini tartaklamadığını savundu. İkinci Ergenekon davasında mahkeme Ecevit’in tedavi sürecini araştırıyor Raporlar incelenecek İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasında mahkeme eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in GATA’daki tedavisine ilişkin tüm raporlarının Adli Tıp Kurumu’na inceletilmesine karar verdi. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kasım 2006’da yaşamını yitiren Bülent Ecevit’in iddianameye konu hastalığından dolayı GATA’da tedavi olduğuna ilişkin basına yansıyan haberleri dikkate alarak “GATA’dan Bülent Ecevit’e yapılan tüm işlemlerin, tüm evrak ve raporlar ile yazılı ve digital belgelerin gönderilmesinin istenmesine” hükmetti. Heyet, belgeler geldiğinde Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verdi. Mahkeme, tutuklu sanık Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatlarının mahkemeye izlettiği görüntüler ile mahkemenin dosyaya getirttiği “Karaoğlan Belgeseli”nin ham görüntüleri arasında bir farklılık olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırmayı kararlaştırdı. Mahkeme heyeti önceki günkü oturum sonunda tahliye talepleri dışındaki istemleri celse arasında değerlendirmeye karar verirken 5 Kasım Cuma günü sunulan talepleri değerlendirerek karara bağladı. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ve avukatı Aydın Metin’in talebini kabul eden mahkeme heyeti, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen “Darbe Günlükleri”ne ilişkin soruşturmada eski kuvvet komutanları emekli Oramiral Örnek, İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilliği tarafından verilen yetkisizlik kararının elden alınmasını kararlaştırdı. Heyet, halen soruşturması devam eden eski Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’da ele geçtiği söylenen dinlemelerle ilgili tutanaklardan dava sanıklarıyla ilgili olanlarını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istemeye karar verdi. BEŞ KÇ ’N N 7.5 YIL HAPS STEN YOR ‘Propaganda değil bilimsel tespit’ HİLAL KÖSE Konak Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Mustafa Balbay’a destek olmak amacıyla, fotoğraflarından oluşan sergi açtı. Balbay’ın “30. meslek yılı” kapsamında düzenlenen törende yazarımızın maskesini takan katılımcılar, “tutuklu gazetecilere özgürlük” istedi. Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’ndeki sergi açılışı ve törene, gazetemiz yazarı ve Ege Bölge Temsilcisi Serdar Kızık, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, CHP Konak İlçe Başkanı Aytekin Tunus ve çok sayıda yurttaş katıldı. ‘Maskeli’ özgürlük istemi TERÖR STLER N OTOPS SONUÇLARI Cesaret hapı almışlar MALATYA (Cumhuriyet) Hakkâri’de güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen dokuz teröristin otopsi raporları tamamlandı. Teröristlerin kanında cesaret hapı olarak bilinen uyuşturucu ve uyarıcı maddelere rastlandığı bildirildi. Hakkâri’nin Aksu köyü Güngören mevkisinde 7 Eylül’de güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen dokuz teröristin Malatya Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsilerinin raporu tamamlandı. Teröristlerden alınan kan ve idrar örnekleri üzerinde yapılan incelemede dört teröristin kan ve idrarında “Amfetamin” adı verilen uyarıcıya rastlanırken ikisinin kanında ise esrar maddesi tespit edildi. Raporda, kan ve idrarda rastlanan uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin, cesaret vermesi ve uyanık tutması için alınmış olduğu bilgisine yer verildi. Uzmanlara göre, ilk defa 1927 yılında sentez edilen madde soğuk algınlığı için bronşları genişletici etkisi sebebiyle ilaç olarak kabul edildi. Doping etkisi yaratan ilaç, uyuma hissini ortadan kaldırarak cesaret veriyor. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hastaneden taburcu edilebilecek durumda olduğuna ilişkin 16 Ekim 2009 tarihli raporun mahkemeye önceki yazışmalarda gönderilmediğini dikkate alan heyet, gereğinin yapılması için ilgili tüm evrakın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine hükmetti. Heyet Haberal’ın Adli Tıp Kurumu’na sevkini kararlaştırdı. Mahkeme hastanelerde tedavi altında bulunan tutuklu sanıkların sağlık raporlarının Bakırköy ve Silivri Cumhuriyet Başsavcılıkları’na gönderilmesine karar verdi. Zir Vadisi’nde bu lunan mühimmat ve Sapanca’daki evinde bulunan krokilerle ilgili suçlanan tutuklu Yarbay Mustafa Dönmez’in taleplerini kabul eden mahkeme heyeti, 1 Eylül 2009 tarihli Milliyet gazetesine yayımlanan “intihar eden Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay’ın ajandasında Zir Vadisi mühimmatıyla ilgili not bulunduğuna” ilişkin haberin Basın Yasası gözünde bulundurularak dayanağının sorulmasını kararlaştırdı. Mahkeme, mühimmatın Emniyet ve Genelkurmay envanterinde bulunup bulunmadığının sorulmasını kararlaştırdı. Altı yıl sonra şehit ile eski askerin adı verildi ‘Hayata Dönüş’ operasyonu nundaki askerlerin adını savcıya vermeyen jandarmanın altı yıl sonra bir şehit ile eski askerin adını ilettiği ortaya çıktı. Sorumlu diye gösterilen Astsubay Süreyya Yalçınkaya, 2005’te şehit düşmüş, Astsubay Zafer Sabancı’nın da 2002’de TSK ile ilişiğinin kesildiği ortaya çıktı. Radikal gazetesinin haberine Hab e r Merkezi ‘Hayata Dönüş‘ operasyogöre; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Demirel, 8 Mart 2002’de İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı’na (İJBK) yazarak Bayrampaşa’da operasyonun planlı olup olmadığını, hangi birliklerin nerede görev aldığını, ölümlerin yaşandığı C Blok’a kimin müdahale ettiğini sordu. Savcı Demirel defalarca JKÖAK’a ve İJBK’na yazılı başvuru yaptı. JKÖAK “Personelle ilgili kayıtlara ulaşılamamıştır” cevabını verirken aynı yanıt, 9 Mart 2005’te ve 24 Mart 2006’da yinelendi. Listenin İstanbul’dan istenmesi, eski JKÖAK Komutanı Albay Burhan Ergin’e danışılması önerildi. Altı yılın sonunda Edirne İl Jandarma Komutanlığı’na atanan Burhan Ergin, 17 Mart 2006’da, İJBK’ye gönderdiği yazıda, olayların plansız gelişmesi nedeniyle kayıt tutulamadığını, personelin robokop kıyafeti ve gaz maskesi giymesi nedeniyle kimliklerinin belirlenemediğini ifade etti. “C Blok’a giren personelin Astsubay Süreyya Yalçınkaya ve Astsubay Zafer Sabancı olduğu öğrenilmiştir” diyen Ergin, bilgisine başvurulmak üzere yedi erbaşın adını verdi. Bunun dışında Ergin’in şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmadı. Savcı Demirel’in, ifadelerini aldığı askerler benzer bir savunma verdi. Ergin’in sorumlu diye gösterdiği Sabancı, 2005’te Tunceli’de şehit düşmüş, Yalçınkaya’nın ise 2002’de TSK ile ilişiği kesilmişti. Ergin’in de aralarında bulunduğu 213 kişi için takipsizlik kararı verilirken 39 erin yargılanmasına 23 Kasım 2010’da Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. Öte yandan Çağdaş Hukukçular Derneği, KESK, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, ‘er’lerin değil operasyon emrini veren komutanların yargılanmasını istedi. Terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan sosyolog İsmail Beşikçi, “Bir siyasal sistem ifade özgürlüğünü kurumlaştırmışsa o sistem çağdaş, uygar bir sistemdir. Çağdaş uygarlığın en önemli göstergesi kanımca o toplumda ifade özgürlüğünün kurumlaşmış olmasıdır. Türkiye’de ifade özgürlüğünü kısıtlayan, sınırlayan en önemli sorun Kürt sorunudur” dedi. Sosyolog Beşikçi ve avukat Zeycan Balcı, Beşikçi’nin Çağımızda Hukuk ve Toplum Dergisi’nde yayımlanan “Ulusların Kendi Geleceğini Tayin Hakkı ve Kürtler” başlıklı yazısı nedeniyle dün ikinci kez yargıç karşısına çıktı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savcı Celal Kara, Beşikçi’nin yazısının PKK terör örgütünün amacının meşru gösterilmesi ve propagandası niteliğinde olduğunu iddia etti. Savcı, Kandil Dağı olarak adlandırılan yerin Türkçe alfabede bulunmayan Q harfi ile yazılarak PKK’nin Kürtçe alfabe talebinin propagandasının yapıldığını ileri sürdü. Kara, sanıkların Terörle Mücadele Yasası’nın ilgili hükümlerince cezalandırılmasını istedi. Beşikçi ise Avrupa Konseyi’ne üyebir çok ülkenin 30 35 bin nüfuslarıyla devlet kurduklarını dile getirdi. Beşikçi, “Kürtler ise Ortadoğu’da 40 milyon nüfusla hiçbir şeyin sahibi değildir. Savcı propaganda diyor, ancak bunlar gerçekte propaganda değildir bilimin meşru ifadeleridir” diye konuştu. Duruşmayı Hürriyet gazetesi yazarı Ferai Tınç, BDP milletvekili Ufuk Uras, TGC Başkan Yardımcısı Turgay Olcaytu da izledi. ŞIRNAK D L’DEK PATLAMA 7 yaşında ‘el’siz kaldı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ın İdil ilçesinde önceki gün meydana gelen patlamada ölen Rujiyan İdem’in (4) yaralanan 7 yaşındaki kardeşi Beşir İdem de, ellerini kaybetti. Aslantepe mezrasında meydana gelen patlamada yaralanan Beşir İdem’in Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki tedavisi sürüyor. Başhekim Prof. Dr. Sait Alan, minik Beşir’in parçalanan ellerinin yapılan tüm müdahalelere karşın kurtarılamadığını açıkladı. Alan, “Bir gözünü ve bacağını kurtarmaya çalışıyoruz” dedi. Cismin ne olduğunun belirlenmesi için çalışmalar sürüyor. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear