22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 13 KASIM 2010 CUMARTES 6 HABERLER Kutuplaşmadan rahatsız olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, türban tartışmasından da bıktığını söyledi Gül siyasilerden şikâyetçi UTKU ÇAKIRÖZER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Balbay’la Söyleşi Sevgili Mustafa, Yazıma “söyleşi” diye başlık koydum ama, bu söyleşi benim sana söyleyeceklerimden oluşacak. Bazen bir dosta yürek yoluyla gönderilecek sözler de, tıpkı bir karşılıklı konuşma gibidir. Şimdi zaten istesek de karşılıklı görüşme şansımız yok. Gerçi bugün (11 Kasım Perşembe) Silivri’de duruşmayı izlemeye geldiğimde iki satır konuşma şansımız oldu. Sonra ben, Girne’deki Türk Edebiyatı Günleri’ne katılmak için, şu anda, gecenin geç bir saatinde bu yazıyı yazmakta olduğum Kıbrıs’a uçtum. Yazıyı önce “Balbay ve Kitapları” başlığı ile tasarlamıştım. Yolculukta da yanıma aldığım son kitabın “Zulümhane”de, yaklaşık 5000 köşe yazın, 1000’e yakın televizyon programın ve 2000’i aşkın radyo programının yanı sıra, 23 kitabın olduğunu yazıyorsun. Bunlardan 8’i, çoğu kez bir sırt çantasıyla yollara düştüğün dünya ülkelerindeki yolculukların üzerine. Şair, gazeteciyi kıskanır mı? Bu gazeteci aynı zamanda bir şair duyarlılığına ve yeteneğine sahipse, neden olmasın... Şu sırt çantasıyla dünyayı arşınlamana imrendiğimi gizleyemem... Sadece bu kadar mı? Yine son kitabından okuyalım: “Başlangıçta köşe yazısı üslubunu nasıl bir zemine oturtmam gerektiği konusunda kafamda değişik olasılıklar vardı. Günlük gelişmeleri bütün ciddiyetiyle yazarken iki şey katmak istiyordum: Türkçenin zenginliklerini ve mizahı. İlk denemelerin ardından sözcük oyunlarının çok akılda kaldığını gördüm.” Bu satırları konuya ilişkin anıların izliyor. Bir gün Ecevit bir telefon konuşmanızda bir sorunu yanıtlamadan önce duralayarak “Bir dakika Sayın Balbay,” demiş “sizin gibi yanıtlamaya çalışayım” ve uyaklı bir karşılık vermiş... Mesut Yılmaz’ın bir sözünü de anımsıyorsun: “Edebiyatla uğraşsan daha üretken olursun, günlük gelişmelerin arasında boğuluyorsun...” Günümüzün “şiir sever” siyasetçilerinin senin bu yeteneğini nasıl değerlendirdiklerini ise görüyoruz... “Silivri Toplama Kampı” üst başlığı ile yayımladığın son kitabın ”Zulümhane”, su gibi akıcılıkta yazılmış bir kitap... Bulunduğun koşullarda (bilgisayar ya da hiç değilse daktilo bile verilmediği için elle ve sağ elin yorulduğunda sol elini kullanmayı öğrenerek) yazdığın bu kitap, bence ve hiç kuşku duymam ki bir cezaevi klasiğidir... Verdiğin emek, döktüğün göz nuru, edebiyatçı yeteneği ile bilim insanı titizliğini birleştirebilme başarın, bu kitabı benim gözümde Fuçik’in “Darağacından Notlar”ı, Vaptsarov’un kurşuna dizilme öncesinde yazdığı ölümsüz iki şiiri, bizim Nâzım Hikmet’imizin cezaevinde verdiği ürünler kadar değerli kılıyor. Çok az kişi öylesi koşullarda böyle bir sabır, titizlik ve iğne ile kuyu kazarcasına çileci bir çalışkanlık gösterebilir. “Zulümhane”, sanki bir karşı iddianame gibi Ergenekon yalanını ilmek ilmek çözüyor ve bu ilmekler sanki lanetli bir urgana dönüşerek bu yalanı uyduranların ellerine, ayaklarına, boyunlarına dolanıyor... Seninki gibi bir içtenlik, zekâ, çalışkanlık ve bir okurunun senin yazarlığını nitelemek için kullandığı deyimle “güler yüzlü ciddiyet” karşısında, hiçbir yalanın, adaletsizliğin uzun süre yaşama şansı yoktur... Sevgili kardeşim, bugün benimle mutlaka görüşmek istediğin haberini aldığımda, iki elim kanda da olsa gelmeliydim ve öyle de yaptım... Okuldaki ders saatlerimi bir meslektaşıma emanet ederek ve yolculuk öncesinde yapılması gereken başkaca işleri erteleyerek Silivri’nin yolunu tuttum… Birkaç ay önce yine aynı duruşma salonunda görüştüğümüz, heyecan dolu, kıpır kıpır, aynı Mustafa Balbay… Fakat seni zaten ilk fırsatta görmek ve oradan yazdığın köşe yazılarında daha da yoğunlaşıp derinleşen irdeleme gücün, saptamalarındaki özgünlük ve daha da olgunlaşan üslubun üzerine düşündüklerimi yüzüne karşı söylemek istiyordum ve öyle de yaptım… Sen ise (bu bence sır değil), amatör bir şair heyecanıyla, “Zulümhane”nin ikinci kitabını bir destan olarak yazmayı tasarladığını söyledin ve yazdığın bazı parçaları okumam ve düşündüklerimi sana bir mektupla yazmam için bana emanet ettin... Bu mektubu yazacağım, ama şimdiden söyleyeyim ki Mustafa Balbay’ın şair yeteneğiyle de okurlarının kalbini kazanması hiç de güç olmayacak... Cumhuriyet’te ilk yazım yayımlandıktan bir iki gün sonra karşılaştığımız İlhan Ağabey, “Hayrola” demişti, “mesleğimizi elimizden almaya mı niyetlisin!” Bu benim bu konuda duyabileceğim en büyük övgüydü... Sevgili, Mustafa, destanını merakla, heyecanla bekleyeceğim. Bu satırları okuyan bütün şairler de kuşkum yok ki aramıza katılmanı aynı merak ve heyecanla bekleyecekler. Yeter ki mesleğimizi elimizden almaya niyetlenme! ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB İlerleme Raporu’nda vurgulanan siyasi partiler arasındaki kutuplaşmadan kendisinin de rahatsız olduğunu belirterek “Siyaset tarzı değişmiyor” dedi. Siyasetçilerin kullandığı dil için de “Hoş değil” diyen Gül, tutukluluk sürelerinin infaza dönüşmesini eleştirerek yargıçların daha süratli karar alması gerektiğini belirtti. Gül, Türkmenistan ziyaretinin ardından Ankara’ya dönerken beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gül’ün önemli konulardaki değerlendirmeleri şöyle: Türban tartışmaları: Ben türban konusunda bıktım, açık söyleyeyim. Yani bu kadar nedir, konuş, konuş, konuş. Herkesi serbest bırakın, herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin. Zaten bu konu üniversitelerle ilgili bir konu. Üniversitelerin dışında herhangi bir başka tar AB ilerleme raporunda vurgu yapılan Türkiye’deki siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık ve kutuplaşma eleştirisine kendisinin de katıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, “Bu siyaset tarzı maalesef değişmiyor. Eğitim, kültür her şey değişiyor. Değişmeyen şey siyaset tarzı” dedi. Gül, türban tartışmalarına ilişkin soru üzerine de bu tartışmadan bıktığını belirterek, “Herkesi serbest bırakın, herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin” diye konuştu. tışma yok. Yani bunu tekrar tekrar gündeme getirmenin bir anlamı yok. AB lerleme Raporu: Mümkün olduğunca gerçekçi olmaya çalışıyorlar. Ama tabii ki gözden kaçırdıkları, bizim katılmadığımız değerlendirmeleri var. Özellikle Kıbrıs’la ilgili konularda bizim sorumluluğumuz hatırlatılırken kendi sorumluluklarını, karşı tarafın (Rum tarafı) sorumluluklarını unutuyorlar. Siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık ve kutuplaşma eleştirisi: Biz de eleştiriyoruz. Valla tek tek konuşunca herkes çok olumlu, çok iyi niyetli. Ama dışarıda, görüyorsunuz işte. Bu siyaset tarzı maalesef değişmiyor. Eğitim, kültür her şey değişiyor. Değişmeyen şey siyaset tarzı. Çok partili rejime geçen ilk yılda Meclis’te partilerin yaptığı tartışmalara bakıyorum. Birbirlerini suçladıkları şeyler, kullandıkları tabirler bugün aynen devam ediyor. Serbest Fırka’nın kurucusu Fethi Bey’in Atatürk’ün de izniyle partiyi kurduktan sonra, kendisine yapılan suçlamalar, tehditler. Bugün belki sadece isimleri değiştirebilirsiniz. BM Genel Sekreterliği’ne adının geçmesi: Hepsi bilgimin ve ilgimin dışında. Görev süresi: Bu konuda çok söyledim. Şimdi yaptığım sadece kendi işimi iyi yapmaya çalışmak. Siyasette kullanılan üslup: Meclis’te söyledim. Daha fazla da söyleyemem ki... Söylesem etkisi de olmaz. Artık herkesin kendi değerlendirmesi lazım. Hoş değil. Ermenistan ile ilişkiler: Kafkaslar’la ilgili bir çalışma yapıyoruz. Üstünde durduğum işlerden birisi. Bununla ilgili kurumlara görevler de veriyorum. Bütün ilgili taraflar Sarkisyan (Ermenistan), Aliyev (Azerbaycan), Medvedev ve Putin (Rusya). Bunlarla devamlı sıcak temas halindeyiz. Bunların hallolacağını tahmin ediyorum. ABD kongresindeki değişimin Türkiye’ye etkisi: Ben fazla bir etkisi olacağı kanaatinde değilim. Türk Amerikan ilişkilerinin oturduğu sütunlar önemli sütunlar. Bunun değerini biz de biliriz, onlar da bilir. Kıbrıs’ta tren kazası uyarısı yapması: AB ülkeleri bazı gerçekleri artık yavaş yavaş görüyor. Artık sabırları taşıyor galiba. Önemli olan KADINLAR: KOTA YETERLİ DEĞİL Meclis’te eşitlik istemi SEVİL ARINAN ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasette kadına kota konusunda dinlemeyip azarladığı kadınlar, yılmıyor. Kadın örgütleri, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na başvurarak kota ve siyasette eşitlik istedi. Komisyona katılan KADER ve Pozitif Yaşam Derneği, komisyon üyelerine, kadınların temsili ve HIV ile yaşayan insanların haklarına yönelik farkındalık ve savunuculuk projesini sundu. Raporda, yaşamın her alanında eşitlik sağlanması için kadınlara söz sahibi olma hakkının verilmesi gerektiği belirtildi. Statü ve refah paylaşımında eşitlik sağlanamadığı için kota istendiğinin belirtildiği raporda, bunu sağlayacak politikalara ihtiyaç olduğu da ifade edildi. Avrupa Konseyi’nin üye devletlerin gerçek eşitlik için geçici özel önlemler alma tavsiyesinde bulunduğuna yer verilen raporda, kotanın nitelik yerine niceliği belirlediği, iyi yönetimi durumunda ise başarının önemli oranda sağlanacağı kaydedildi. Kotanın “Anayasa veya seçim yasaları” ile “parti inisiyatifi” ön planda tutularak tüzüğe konulması gerektiğine yer verilen raporda, ayrıca eksik temsil edilen cinsiyet için ayrılan koltukların, yeterli katılımın sağlanmaması durumunda boş bırakılması gerektiği, kotanın sadece oransal düzenleme değil, yerleştirmeyi de içerdiği vurgulandı. Raporda, “Her seçimde birden fazla temsilcinin seçildiği yerlerde, kadın adaylar arasından en çok oy alanlar, erkek adayların oylarına bakılmaksızın belirlenen oran çerçevesinde seçilmiş sayılır” kısmına da dikkat çekiliyor. Raporda kadınlar, kota isteme nedenlerini ise şöyle sıralıyor: Her tür siyasal sürece katılımın belli bir cinsin tekelinde olmasını engellemek. Karar alma süreçlerinde cinsler arasında dengeli bir dağılımı ve eşit temsili sağlamak. Siyasal partileri ve parlamentoyu kadınlara hazırlamak. Siyasetin erkek egemen ortamını, davranış alışkanlıklarını, dilini ve gündemini değiştirmek. Raporda Öne çıkan diğer başlıklar şöyle: Tüm organlar bütüncül yaklaşım içermeli. Partiler arası ve parti kadın örgütleri arası işbirliği izlenmeli. vicdanlarda haklı veya haksız olmak. Türklerin Kıbrıs konusunda haklı olduğunu biliyorlar. Tutukluluk sürelerinin uzaması: Tutuklamaların cezaya dönüşmemesi gerekiyor. Tutukluların sayısı mahkumların sayısından fazla olmaya başladı. Bu hoş bir şey değil. Yargının da hızlı çalışması gerekiyor. Musevilerin duası: Museviler sinagoglarında her cumartesi bana dua ediyorlarmış. (Türkİsrail krizi Türkiye’deki Musevileri kaygılandırıyor mu, sorusu üzerine) Onların hepsi kendi vatandaşımız. Bizim problemimiz de İsrail halkıyla değil hükümetinin takip ettiği politikayla. Kuzey Irak yönetiminin tutumu: Sorumluluklarının farkında olmaya başladılar. Bazı şeyler yapıyorlar ama etkileri daha tatmin edici değil. Üçlü mekanizma var ama çok beklentilerin altında neticeleri. Türkiye’de kadının statüsü: Kadınlara 1934’ten bu yana seçme seçilme hakkı verdik, ama Meclis’te oranları yüzde 10’u geçmiyor bile. Ben karşıma atamalar için gelince ona özen gösteriyorum tabii. Daha çok kadın olmasını arzu ediyorum ama sadece kadın olsun diye de bir karar veremem. Köşk tadilatını neden durdurdu? Gül’e Çankaya Köşkü’nün içinde yapılan tadilatın maliyetini sorduğumuzda net bir yanıt vermek yerine, basında yapılan eleştiriler üzerine Pembe Köşk bölümünün restorasyonunu durdurduklarını açıkladı. Gül, yapılan tadilat konusunda, “Türkiye büyük devlet. Büyük devletin ilk etkileyen yeri havalimanı. Sonra sizin muameleniz ve misafir ağırladığınız yerdir. Şaşaadan bahsetmiyorum. Kalite, görüntü, ağırbaşlılık. Ayrıca da bir ihtiyaç var ortada. Köşk’ün mutfağı 3 yıldır kapalıydı. Bütün yemekler aşağıdan (oturdukları Dışişleri Konutu) yapılıp çıkıyordu” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov ile karşılıklı işbirliği anlaşması imzaladı. Gül ziyaretinin ardından Ankara’da basının sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: AA) CHP lideri Güney ve Kaya’nın Paris’teki gömütlerini de ziyaret edecek Kılıçdaroğlu sahip çıktı CHP L DER KURULTAYA SICAK BAKIYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İl Başkanları toplantısında kurultaya ilişkin dağıtılan anketlerin değerlendirilmesinden sonra Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayın seçimlerden önce toplanmasına sıcak baktığı öğrenildi. Kılıçdaroğlu’nun vekiller ve PM üyelerinden bu yönde yanıt aldıktan sonra, seçim sürecinde istenmeyen süprizle karşılaşmamak, milletvekili listelerine damgasını vurabilmek için aralıkta kurultaya gidilmesi yönünde değerlendirme yaptığı öğrenildi. İLHAN TAŞCI ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Paris’te, sürgünde yaşamını yitiren Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret edecek. Kılıçdaroğlu, Paris dönüşünde ise 20 Kasım’da ilk kez Diyarbakır’a gidecek. Kılıçdaroğlu, yarın Fransa’ya gidecek. Kılıçdaroğlu, Sosyalist Enternasyonal Başkanı ve Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin Shulz, Alman Sosyal Demokrat Parti Başkanı Sigmar Gabriel, Fransa Sosyalist Partisi Başkanı Martine Aubry, UMP Partisi Başkanı JeanFrançois Copé ve Avrupa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ile görüşecek. Kılıçdaroğlu’nun programı dışında, sürgünde ölen ve Pere Lachaise mezarlığında bulunan Güney ile Kaya’nın mezarlarını da ziyaret edeceği belirtildi. lk kez Diyarbakır’a gidiyor Öte yandan CHP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Kılıçdaroğlu 20 Kasım’da ilk kez Diyarbakır’a gidecek. Kılıçdaroğlu, daha sonra Şanlıurfa’ya geçerek bir düğün törenine katılacak ve 21 Kasım’da Ankara’ya dönecek. MYK toplantısının ardından açıklama yapan Selahattin Demirtaş ‘Geri dönüş olmayacak’ dedi BDP Kürtçe savunmada ısrarlı NEGÖL OLAYLARINDA TUTUKLU SANIK KALMADI BURSA (Cumhuriyet) Bursa’nın İnegöl ilçesinde geçen temmuzda 6 kişinin bıçaklanmasından sonra meydana gelen olaylara karıştıkları iddiasıyla yürütülen operasyonun ikinci dalgasında tutuklanadan 22 kişi önceki gece serbest bırakıldı. İnegöl’de Kürt minibüs şoförü durdurularak mahalleden bir daha geçmemesi konusunda tehdit edililince olaylar çıkmıştı. İlçede 2 gün devam eden gerginlikte 50 kişi gözaltına alınmış bu kişilerden tutuklanan 11’i serbest bırakılmıştı. Polis, geçen eylül ayında düzenlediği bir başka operasyonda 41 kişiyi daha gözaltına almış, bu kişilerin de 22’si tutuklanmıştı. Yaklaşık 55 gündür cezaevinde bulunan sanıklar, önceki gece mahkemece serbest bırakıldı. BDP’L VEK LLERE MECL S’TE KÜRTÇE KURSU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kürtçenin “her alanda” kullanılması için kampanya başlatan BDP, işe kendileri “Kürtçe öğrenerek” başlayacak. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız’ın grup toplantısında Kürtçe konuşma yapmasının ardından, BDP’liler kendi vekillerine yönelik Meclis’te Kürtçe kursu açma kararı aldı. Siirt Milletvekili Osman Özçelik tarafından iki gün Meclis grup odasında 2’şer saat verilecek kurs, BDP’lilerin tümü için “zorunlu” olacak. CHP’li Gaye Erbatur’un da kurs için BDP grubuna başvurduğu bildirildi. Özçelik, kurs vermek için TBMM yönetiminden izin isteyip istemediklerine ilişkin “İzne gerek görmüyoruz. Mademki evlerde Kürtçe serbest, grup odası da evimiz sayılır” dedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da toplanan BDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklama yapan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bundan sonra partililerinin polis, jandarma ve savcı sorgulamaları da dahil tüm yargılamalarda Kürtçe konuşma kararı aldıklarını açıkladı. BDP MYK toplantısı BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başkanlığında, partinin Bağlar İlçe Başkanlığı binasındaki Şerzan Kurt Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantının ardından basın toplantısı düzenleyen Demirtaş, KCK davasında Kürt siyasetçilerin değil, devletin yasakçı zihniyetinin yargılandığını savundu. Türkiye genelinde 10 bin BDP’linin yargılandığını ifade eden Demirtaş, “Kürt siyasetçileri yargı eli ile hukuksuz bir şekilde tasfiye edilmek isteniyor. 90’lı yıllarda arkadan kurşun sıkarak katledenler bugün bunu hukuku hiçe sayarak yargı eliyle yapıyorlar. AKP eliy le yürütülen siyasi bir soykırım ile karşı karşıyayız” diye konuştu. AKP’nin 12 Eylül referandumu sonrası “özgürlük gelecek” çağrıları yaptığını anımsatan Demirtaş, “Bu dava bir kez daha göstermiştir ki AKP zihniyeti Kenan Evren, Tansu Çiller ve Mehmet Ağar zihniyeti ile aynıdır” dedi. Bundan sonra BDP’lilerin polis, savcılık ve mahkemelerde Kürtçe ifade vereceğini ve savunma yapacağını açıklayan Demirtaş, “Bundan sonra sadece burada yargılananlar değil bütün partili arkadaşlarımız polis, jandarma ve savcılık sorgulamaları da dahil olmak üzere bütün savunmalarını Kürtçe yapacaklar” diye konuştu. Demirtaş, yargılanan Kürt siyasetçilerin tavrında bir değişiklik olup olmayacağı sorusuna da, “Arkadaşlarımızın kararı tarihi ve onurlu bir karardır. Kimse bu karardan dönüş beklemesin. Geri dönüş yapması gereken mahkeme ve devletin kendisidir” diye yanıt verdi. Okmeydanı’nda gergin gece İstanbul Haber Servisi Okmeydanı Fatma Girik Parkı’nda önceki gece yarısı iki grup arasında çıkan silahlı kavgada M.B (17) göğsüne isabet eden kurşunla yaralandı. Arkadaşları tarafından hastaneye kaldırılan M.B.’nin durumunun iyi olduğu öğrenildi. Görgü tanıkları ise olayın daha önce aralarında husumet bulunan iki sol örgüt arasında yaşandığını ileri sürdü. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear