Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                CMYB  C M Y B  PANO  DENİZ KAVUKÇUOĞLU  ‘Kafaya Alınmak’  Haber kanallarından birinin ileti servisine  aboneyim. Önemli haberleri özet olarak cep  telefonuma gönderiyorlar. Yararlı bir hizmet  olduğunu söylemeliyim. Ne var ki kimi zaman  öyle haberler geliyor ki insan “kafaya alındığı”  duygusuna kapılıyor. 29 Ekim günü böyle bir  haber düştü cep telefonumun ekranına.  Başbakan’ın eşi Cumhurbaşkanı’nın Çankaya  Köşkü’nde verdiği Cumhuriyet Bayramı  resepsiyonuna gitmemiş. Yine o duyguya  kapıldım. Emine Hanım’ın  Cumhurbaşkanı’ndan da olsa gelen bir çağrıya  uyup uymaması beni niye ilgilendirsin? İsterse  gider, isterse gitmez, bana ne?  Doğal ki ardında yatan belli bir amaç var  servis edilen bu türden haberlerin. Oturup,  “Acaba Emine Hanım Cumhurbaşkanı’nın  resepsiyonuna niçin gitmemiş olabilir?” diye  düşüneceğiz, yorumlar üretip birbirimize  anlatacağız. Acaba Hayrünnisa Hanım’la  aralarında bir soğukluk mu var ya da  Başbakan, eşinin bu kararını nasıl karşılamıştır,  diye. Fasa fiso şeyler kısacası, iyi de tüm  bunlar bizleri neden ilgilendirsin?  Amaç, bizleri asıl üzerinde düşünmemiz  gereken konulardan, sorunlardan  uzaklaştırmak. Çoğu zaman bu tuzağa  düşmüyor değiliz ne yazık ki. Zamanımızın  önemli bir bölümü bizi hiç ilgilendirmemesi  gereken faso fiso konular üzerinde  düşünmekle, konuşmakla geçiyor.  Başbakan, 12 Eylül referandumunun  sonuçlarına ilişkin bir araştırma yaptırmış.  Türkiye genelinde 75 bin kişiyle konuşularak bir  yargıya varılmış. Buna göre, verilen “hayır”  oyları seçmenin eğitim düzeyi yükseldiği  oranda yükseliyor, oylar, seçmenin eğitim  düzeyi düştüğü oranda da “evet”e  dönüşüyormuş. Başbakan, 12 Eylül’de aldığı  bu “cahil” desteğine çok şaşırmış. Vah ki vah!  Ben de doğrusu Başbakan’ın ezelden beri  bilinen bir gerçeğe salt bir araştırma sonucu  ortaya çıktı diye şaşırmasına çok şaşırdım.  AKP’nin talan kapitalizminden yararlanan  yeniyetme girişimciler ile sekiz yıldır toplumun  sindirimine sunulan fakat istenilen ölçüde  sindirilemeyen koşullu özgürlük alanlarında  doludizgin at koşturan yeniyetme liberaller  dışında kalan toplum kesimleri hangi  olağanüstü nedenlerle AKP’yi desteklesinler?  Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi  davranmayan bireylerin yaşam olanaklarını  daraltan, özgürlüklerini kısıtlayan, bin bir  çabayla erişilen aydınlığı karanlığa  dönüştürmek için elinden geleni ardına  koymayan bir iktidarı ancak eğitimsizlerin  desteklemeleri, desteklemiş olmaları doğal  değil midir?  Bunda şaşılacak ne vardır?  AKP’yi destekleyenler bu toplumun  eğitimsizlikleri oranında en yoksun, en yoksul,  en aç kesimleridir. Din gibi, iman gibi  siyasallaştırılmış araçlarla kendi çıkarlarına  aykırı davranışlara kolayca yönlendirilebilen  kitlelerdir.  Eğitimli insan hiç celladının işini kolaylaştırır  mı?  Eğitimli insanlar “Emine Hanım’ın resepsiyon  kararı” gibi faso fisolarla kafaya alınmalarına  izin verirler mi?  Bugün pazar. Günümü İstanbul Kitap ve  Sanat Fuarı’nda geçireceğim. Yayıncı, yazar,  ressam dostlarımla buluşacağım, kitapları  karıştıracağım, resimlerle, heykellerle ruhumu  zenginleştireceğim. Binlerce ziyaretçiyle birlikte  kitap ve sanat coşkusunu soluyacağım.  Gün boyu aklıma ne Çankaya Köşkü ne  Cumhurbaşkanı’nın resepsiyonu ne Emine  Hanım ne de Başbakan gelecek.  dkavukcuoglu@superonline.com  www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com  ÇED KÖŞESİ  OKTAY EKİNCİ  Beykoz’da Bir Üniversite (!)  “Bu üniversitenin kurulma  sına gerçekten çok önem ver  dim; çünkü Türkiye ile Al  manya arasındaki ilişkilerin ne  kadar çeşitli ve güçlü olduğunu  düşündüğümüzde böyle bir üni  versitenin noksanlığını hepi  miz hissederiz… Onun için bu  üniversitenin kurulmasına bi  lim dünyası çok büyük katkı  verdi ve bugün bunu gerçek  leştiriyoruz.”  Bu sözler Cumhurbaşkanı Ab  dullah Gül’e ait. Beykoz’da in  şa edilmesine karar verilen  “TürkAlman Üniversitesi”nin  ilk taşını yerleştirme töreninde ko  nuşurken şunu da eklemiş:  “Bu üniversiteyle halklar  arasındaki dostluk ve kültür  bağlarına yeni bir boyut ka  zandırılacak, TürkAlman en  telektüelleri ve bilim insanları  ortak çabalarında büyük ba  şarılara imza atacak.” (22 Ekim  2010AA)  Bunları okuyunca İstanbul Bü  yükşehir Belediye Meclisi İmar  Komisyonu’nun 18 Haziran ta  rihli raporuna yeniden göz attım.  Cumhurbaşkanı’nın haberi var  mı bilmem ama “Aziz dostum”  dediği Alman Cumhurbaşkanı  Christian Wulff’un da katıldığı  törende üniversite için seçilen  yer, nâzım imar planında “yeşil  alan!”  Komisyonun önerisi ise yeşil  alanı imara açmak ve Beykoz’un  nâzım plandaki “doğal çevrenin  korunması” hedefini yok et  mek... yani, iki ülke arasındaki  “bilimsel işbirliği” adına Beykoz  halkının yaşam alanı yok edilir  ken “şehircilik bilimi” de açık  ça çiğneniyor.  Dahası, bölgenin “SİT” özel  liği bile göz ardı edilerek “Dev  let Ormanı” tanımlı alandaki  “botanik bahçesi” kararı da or  tadan kaldırılıyor.  Cumhurbaşkanı, çok önem ver  diği üniversitenin çevreyi katle  derek gerçekleşmesine “bilim  dünyasının katkı verdiği”ni  söylerken belli ki kendisine su  nulan “yanlış” bilgilerin talih  sizliğini yaşıyor...  İmar oyunları  Peki, Alman cumhurbaşkanının  da eminim ki “bildiği takdirde”  neye uğradığını şaşıracağı “imar  oyunları” nasıl gerçekleşiyor?  Beykoz Belediye Meclisi Üyesi  Halit Kılıç, soruyu bakın nasıl ya  nıtlıyor.  “Merkez Mahallemizin Şa  hinkaya mevkiindeki söz ko  nusu yeri içeren 52 pafta, 376  ada, 1 parsel ile 506 ada, 3  parselin bir bölümü, 1/5000 öl  çekli nâzım imar planında  ‘Devlet Ormanı ve Botanik Bah  çesi’nde kalıyor. Buna rağmen  ve uygulama imar planı bile ol  madığı halde, aynı yerde İETT  Garajı ve Dini Tesis’le birlikte  eğitim alanı düzenlenerek, Al  man Üniversitesi’ne olanak sağ  lanıyor.”  Yani, üniversite sayesinde bir  de “cami yeri” ayarlanıyor...  Bu düzenleme için imar kanu  nu bir kenara  i t i l e r e k  YÖK’ün 15  Nisan tarihli  “arazi tahsi  si” yazısı ye  terli görülüyor.  Gerekçe olarak  ise 1 Nisan  2009 tarihli  “Alman Üni  versitesi Ku  r u l m a s ı n a  Dair Kanun”  ile Maliye Bakanlığı’nın yine  arazi tahsisiyle ilgili 30 Mart  2010 tarih ve 012067 sayılı ya  zısına dayandırılıyor.  Oysa bütün bu işlemlerin yasal  olabilmesi için, büyükşehir ko  misyonundaki plan değişikliği  kararında “ortadan kaldırılan  yeşil alan kadar yeni yeşil  alan”ın düzenlenmesi şartının  uygulanması gerekirken bu temel  yasa ilkesine bile uyulmadan hu  kuk dışı imar düzenbazlıkları  yeğleniyor.  ‘Entelektüel’lerin durumu(!)  Şimdi bu bilgiler ışığında ye  niden Cumhurbaşkanı’nın ko  nuşmasına dönersek; “TürkAl  man entelektüelleri ve bilim  insanları ortak çabalarında bü  yük başarılara imza atacak  lar” sözü acaba nasıl yorumla  nabilir? Hangi entelektüel ve bi  lim insanı, halka ait yeşil alanda  kurulan bir üniversiteyi “eğitim  yuvası” olarak kabullenebilir?  Halit Kılıç ve arkadaşları, ilgi  li makamlara 19 Ağustos tarihli  başvurularında “imar oyunla  rı”nı özetleyerek demişler ki:  “Beykoz’da üniversiteye evet,  fakat yeri burası değil.”  Biz de Sayın Cumhurbaşka  nı’na diyoruz ki; “Dostunuz Al  man Cumhurbaşkanı’yla koy  duğunuz ilk taş, halkın yeşil ala  nına rastlamaktaydı... İmar du  rumu henüz yasallaş(a)mayan  alanda, size ‘üniversitenin yeri  burası’ diyenler, yüzünüze na  sıl bakabilecekler?”  SAYFA CUMHUR YET 31 EK M 2010 PAZAR  18  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr  HARBİ SEMİH POROY  HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ  UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com  ekinci@cumhuriyet.com.tr  Tansel ÇÖLAŞAN  Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı  Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı ve  rilen ulusal kurtuluş savaşı sonucunda doğmuş  tur. Ülkemizin kuruluşu Batı ülkelerinin masa  larında cetvelle çizilerek değil, yurt savunması ve  rilen savaş alanlarında elde edilen zaferle ger  çekleşmiştir. Bu nedenle “bağımsızlık ilkesi” en  temel değerimizdir.  Ne yazık ki, özellikle yirminci yüzyılın ikin  ci yarısından sonra küreselleşme, tüm dünyada  olduğu gibi, ülkemizde de yıkıcı etkilerle em  peryalizmin son aşaması olduğunu gözler önü  ne sermiştir. Küreselci ve sözde ‘serbest’ piya  sacı iktisat politikaları, özelleştirmelerle tarım ve  sanayi varlığımızı eritmiş; dünyaya açılma adı al  tında topraklarımızı küresel şirket ve yabancı ser  mayedarların talanına açmış; ülkenin tüm ileti  şim haberleşme ve tüm mali banka sigorta sis  temini bu güçlerin tekeline ve kontrolüne dev  retmiştir. Küreselleşme adı verilen yeni emper  yalizme, iktisadi bağımsızlığımızın en temel  maddi araçları teslim edilmiştir.  Ülkemizin içinde yer aldığı eski uygarlıklar böl  gesi şimdi de yeni emperyalizmin yeniden bö  lüşme hırsını sergilediği mekândır. Çevremizdeki  tüm komşu ülkeler ya “sivil renkli” ya da “as  keri işgalli” saldırılara maruz tutulmuş ve vah  şet görüntüleri eşliğinde parçalanmış ya da ken  dini yönetemez hale getirilmiştir. Doğu Avrupa’yı,  Ortadoğu’yu, Batı Asya’yı, Karadeniz kıyılı ül  keleri birbirine düşman hale getiren yeniden bö  lüşüm projeleri, bu ülkelerin yurttaşlarını da din  sel ve etnik gerekçelerle birbirine düşman hale  getirmiştir. Türkiye, bu küreselci ateş çemberi  nin tam ortasında, küreselci iktisat politikaları eliy  le güçten düşürüldüğü gibi aynı zamanda halkı  içinde düşmanlıklar körüklenerek “çözülmek”  istenmektedir. Bütün bu sürece demokrasi adı ve  rilmekte; yeni emperyalizmin bu “yeni” de  mokrasisi bir yandan iktisadi, cezai, medyatik  araçlarla sürdürülen baskı ve şiddet politikası, bir  yandan da cemaattarikat teşvik politikasıyla yü  rütülmektedir.  Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) yirmi  yıldan bu yana adım adım izlediği ve karşısında  mücadele verdiği bu süreç, günümüzde artık her  yönüyle açığa çıkmıştır. Şimdiye kadar adım adım  sürdürülen yıkıcılık, ulusal ve toplumsal varoluşun  belgesi olan anayasanın hükümleri haline geti  rilmek istenmektedir. 21 Ekim 2007’de yapılan  referandum ile Cumhurbaşkanı’nın parlamento  tarafından değil halk tarafından seçilmesi; 12 Ey  lül 2010’da yapılan referandumla yargı bağım  sızlığına son verme ve siyasal iktidarların yargısal  denetim yollarının kapatılması bu hedefin ilk  adımlarıdır. Bundan sonra anayasanın tümden de  ğiştirilmesi amaçlanmaktadır.  Yapılmak istenen şey ilan edilmiştir: Bunlar,  Atatürkçü Düşünce’nin kurtuluş ve kuruluş fel  sefesine; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nite  liklerine karşı, bunlara aykırı değişikliklerdir. He  defte (1) ulusal devlet, (2) üniter – tekçi devlet,  (3) laik devlet, (4) halkçı – sosyal devlet ilkele  ri vardır.  ADD, halkı etnik ya da dinsel inanç grupları  na göre siyasal kimliklere ayırmanın, ulusal ör  gütlenmeye son vermek olduğunun bilincindedir.  ADD, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal kimliğini,  halkı bakımından etnik kökene bağlı olmaksızın,  Türk ulusçuluğu olarak tanımlayan anayasal  kimlikten yanadır. Bu siyasal kimlik, yurttaşla  rın din, etnisite, cinsiyet, vb. her türlü bireysel bi  yolojik ve kültürel özelliklerinin biricik koru  yucusu ve geliştiricisidir. Bu özelliklerin birey  sel düzlemden çıkarılıp siyasal topluluk düzlemine  çekilmesi, “ulusal devlet” ilkesi yerine, “milli  yetler devleti” kurulmasını önermek demektir.  Böyle bir öneri tarihsel temellerimize uygun ol  madığı gibi, güncel küreselci dayatmalar karşı  sında ülkemizin yok oluşuna razı olmak demektir.  ADD, ülkemizin, siyasal olarak, halkı bakı  mından bölünemeyeceği gibi, toprağı bakımın  dan da bölünemeyeceği ilkesine bağlıdır. Bazı si  yasal partilerin programlarında yer aldığı bilinen  “federasyon ilkesi” ülkemizin ne tarihsel ko  şulları ne de güncel koşulları bakımından uy  gundur. Nitekim federasyon önerileri ülkenin ge  neli için değil, birkaç ilini kapsayan tek bir böl  gesi için dile getirilebilmekte, bu da söz konusu  isteğin Türkiye’nin içinden çok Ortadoğu Bölgesi  geneli için kurulan siyasal oyunla ilgili olduğu  nu göstermektedir. Kısacası üniter örgütlenme ye  rine federal örgütlenme istekleri, Türkiye için “iç  siyaset”e değil Ortadoğu Bölgesi’ne ilişkin “dış  politika”ya ait sorunlar grubundadır. ADD, bir  dış politika sorununun, ülkenin devlet örgütlen  mesinin iş göremez hale getirilmesine karşıdır.  Türkiye, din esaslı toplumsal – siyasal örgüt  lenmeye 1924 yılında son vermiş, devletin dini  olduğu cümlesini anayasadan 1928’de çıkarmış,  Cumhuriyetin temel niteliklerinden birinin laik  lik olduğu ilkesini anayasaya 1937 yılında yer  leştirmiştir.  ADD, laiklik ilkesine karşı yürütülen siyasal  harekâtı, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin ku  rucu felsefesine meydan okuma olarak görmez;  aynı zamanda tarihsel olarak yerleşmiş bir nite  liği (yapıyı) toplumsal kargaşa yaratmak paha  sına zorlamak olarak değerlendirir. Laiklik ilkesi,  çeşitli siyasal iktidarların 1950’lerden bu yana baş  vurdukları açık ya da örtülü zorbalıklara karşın  direnmiş, yerleşikliğini kanıtlamıştır. Türk ulu  sunu bu ilkeden vazgeçirmek mümkün olmaya  caktır. Laiklik, farklı inanç topluluklarının hak  larını diğer inanç grupları karşısında güvence al  tına almanın biricik yoludur. Bu güvenceyi sağ  lamak devletin görevidir; devletin bunu başarması  iki uygulama ilkesinin benimsenmesine bağlıdır:  Birincisi, devlet kendi kuruluş ve işleyişini din  sel inanca dayandırmamalı, ikincisi inanç çevreleri  siyasal nitelikli topluluk yapıları haline getiril  memelidir.  1924 Anayasası “halkçılık”, 1961 ve 1982 ana  yasaları “sosyal devlet” ilkesini benimsemiştir.  Son otuz yıldan bu yana bu yerleşik ilke, “sa  dakacı devlet” yönünde değiştirilmektedir. Her  kesin çok iyi bildiği gibi, küreselci dünya ‘ser  best’ değil ‘tekelci piyasa’ düzenini genişletmiş;  Türkiye bu tekellerin bağladığı piyasacılığa tes  lim edilmiştir. Devlet bu uğurda “sosyal devlet”  ilkesini adım adım uygulamadan kaldırmış ve eği  timi, sağlığı, istihdamı, üretimi, sosyal güvenli  ği ve hatta kolluk kuvvetlerini özelleştirirken, ay  nı anda yoksulları cemaat derneklerinin ve va  kıflarının istismarcı yozlaşmış insafına terk et  miştir. Siyaset bu tekellerce finanse edilirken, yok  sunluklarla cebelleşen insanlarımız her türlü  yolla kullanılır olmuştur. Kır  kent eşitsizliğine  kentlerin içindeki eşitsizlikler binmiş, zenginler  kendilerini özel güvenlikli sitelere hapsederken  yoksullar kentlerden çeşitli yollarla adeta sürgün  edilmektedirler.  ADD, son yarım yüzyıldır süren karşıdevrimin  günümüzde ivme kazandığını ve belli (!) dış güç  lerce desteklendiğini görmektedir. Ancak yine  ADD, bu güçlerin ne isterse istesin ya da neyi des  teklerse desteklesin, Cumhuriyet’in ruhunu oluş  turan ‘bağımsızlık tutkusu’ karşısında, tutunma  gücüne sahip olmayacaklarını, savunduğu Ata  türkçü Düşünce’nin gereği bilmekte ve ulusa gü  venmektedir.*  *ADD 2011 çalışma raporu.  Cumhuriyet Dönüştürülemeyecektir...  Boğaziçi’nin “yeşil” mücevheriydi...  Ne yazık ki, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra küreselleşme,  tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yıkıcı etkilerle emperyalizmin son  aşaması olduğunu gözler önüne sermiştir.  BULMACA SEDAT YAŞAYAN  SOLDAN SAĞA:  1/ Nohut bü  yüklüğünde  hamur taneleri  ve sarmısaklı  yoğurtla yapı  lan bir yemek.  2/ Sıcakla so  ğuk arası...  Gövde heyke  li. 3/ Nâzım  Hikmet’in so  yadı... Değiş  meyen, hep  aynı kalan. 4/ İs  kambilde bir kâğıt...  Birini aldatmak, ya  nıltmak için yapılan  düzen. 5/ Halat  ucu... Bir şeyin var  lığını ortadan kal  dırma. 6/ Soy, süla  le... Toprağın nemi,  yaşlık. 7/ Kaba, bi  çimsiz... Düz ve ge  niş arazi. 8/ Gümüşhane’nin Torul ilçesinde bir  yayla... Afyonkarahisar ilinde bir göl. 9/ Ceviz içi  ve salçayla yapılan bir meze.  YUKARIDAN AŞAĞIYA:  1/ Bitek olmayan toprak... Şamanizmin din  adamlarına verilen ad. 2/ Görünüşe göre olaca  ğı sanılan... “Siz toprak altında  köklerimizsi  niz/Yatarsınız al kanlar içinde”(Nâzım Hikmet).  3/ Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı... Dince  yapılmasında sakınca olmayan. 4/ Bir renk... Sı  ğırın öd kesesinden çıkan ve sarılığa iyi geldiğine  inanılan taş. 5/ Bir nota... Utanma duygusu. 6/ Üst  ten sağa doğru eğik olan basım harfi... İlaç. 7/ Di  namitin bulucusu olan İsveçli bilim adamı... En  küçük izci kuruluşu. 8/ Bir renk... Tohumluk kü  çük soğan. 9/ Birinin buyruğu altında olan gö  revli... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu.  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9  G Ü V E N D E A  E V K A U N O S  V E L E N A T İ  E Z A E Y E R  N L A M E L İ F  D A D O N Ş U  E Y N A L A Ş  T E L A H E Y  K A Y M A Ç İ N A  1 2 3 4 5 6 7 8 9  1  2  3  4  5  6  7  8  9   
            
    
