Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                CMYB  C M Y B  26 EK M 2010 SALI CUMHUR YET SAYFA  EKONOMİ 13  Kürtler neden ileride bağımsız bir  devlet olma isteğini barındıran özerklik  istemektedirler? Oysa ekonomik  gerçekler böyle bir ayrılmayı veya bu  sonuca götürecek mücadele ve tartışmayı  anlamsız kılmaktadır.  Bir kere Kürtler, Kürt aydınlarının da kabul  ettiği gibi Türkler tarafından  sömürülmemektedir. Çünkü Türk ve Kürt  kardeşliği ta kapitalizm öncesi ortaçağlara  kadar gider. Oysa sömürgecilik kapitalizmin  emperyalist aşamasının ürünüdür. Türkiye’de  Kürt emek ve sermayesinin dolaşımı serbesttir.  Kürt sermayedarı her bölgedeki tedavül  ekonomisinden pay almakta, başta inşaat  olmak üzere tüm ihalelere rahatlıkla girmekte  ve almaktadır. Batıda çok değerli  gayrimenkullere sahip olabilmektedir.  Güneydoğu’da küçük burjuva olan Kürtler  batıya göç ettiklerinde büyük burjuva sınıfına  girmektedir. Üstelik Türk ve Kürt burjuva sınıfı  kârın paylaşımında sırt sırta vermiştir.  Kürt emekçisi de rahatlıkla Türkiye’nin dört  bir tarafında iş bulabilmekte veya bulduğu işte  çalışabilmektedir. Kürtler özellikle inşaatlarda  aranan ve uzmanlaşmış bir emek sınıfı  oluşturmaktadırlar.  Dolayısıyla Kürtler ayrılmalarını tahrik edecek  bir sömürü ile karşı karşıya değillerdir.  Kürt burjuvazisi toprak sahibidir. Ulusal  pazarda önemli oyuncudur. Toprak ve tarımda  güçlü olan Kürt burjuvazisi devletin  desteğinden hep mutlu olmuştur. Bir tek  toprak reformuna karşı çıkmıştır. Toprağı  işleyen köylüsü hak iddia ettiğinde inanılmaz  tepkiler verebilmektedir. Dolayısıyla emek  sermaye çelişkisi Kürt burjuvazisi ve Kürt  emekçisi arasında da vardır. Bu nedenle Kürt  burjuvazisi ulusal pazar yerine ne olacağı belli  olmayacak bir Kürt devletinin pazarına girmek  istemeyecektir. Dolayısıyla özellikle batıda  yaşayan Kürt burjuvazisi ayrı bir devlete karşı  çıkmaktadır veya pasif kalarak bu konuya taraf  olmak istememektedir yahut istememesi  eşyanın tabiatına uygun olacaktır.  Güneydoğu’da köylü nüfusun yüzde 60’ı  topraksız ve az topraklı köylülerden  oluşmaktadır. Topraksız köylülerin yarıya yakını  ise kiracı ve / ya da yarıcıdır.Topraklı köylünün  yüzde 70’ine yakın bölümünün sahip olduğu  toprak alanı 50 dönümden azdır. 100200  dönüm toprağa sahip olanların oranı yüzde  3’ler civarındadır. Bu durumda Kürt köylüleri  aşiret sahiplerine tabi, özgür olmayan bir yapı  içindedirler. Bu pozisyonları Kürtlerin kültürel  hak talepleri yanında gündeme  getirilmemektedir. Güçlü Kürt aileleri özerklik  isterken kendi köylülerini  özgürleştirmemektedirler. Kürt sorununun  çözümüyle ilgili hiçbir taleplerinde ağalık ve  aşiret düzeninin kaldırılması için toprak reformu  devletten istenmemektedir.  Türkiye ekonomisinin yıllardan beri iyi  yönetilememesi, bölgesel kalkınmanın dengeli  yapılamaması nedeniyle büyük şehirlere göç  eden Kürtler, ülkenin işsizlik durumundan  nasibini alarak işsiz güçsüz kalmış ve bu  nedenle de büyük şehirlerde ayak işleri, kötü  işler yapan duruma gelmiştir. Büyük şehirlerin  çevresine, gecekondularına yerleşen, ülke  katma değerinden hakça pay alamayan Kürt  kardeşlerimizi, Kürt sorununu sermayeemek  çelişkisi olarak görmeyen, ülkenin genel  ekonomik durumunun sonucu olduğunu ortaya  koymayan özerklik talep edenler kendi  mücadelelerinin neferleri yapmaktadırlar.  Özerk bir yapı sonra da devlet kurma Kürtler  için olmayacak bir ekonomik yapı demektir.  Devlet kurumlarında, ekonomik birimlerinde  çalışacak altyapı bulunması mümkün değildir.  Kürt doktor, Kürt mühendis, Kürt maliyeci, Kürt  bankacı zaten ulusal ve uluslararası  piyasaya entegre olmuş durumdadır.  Onları buralardan koparmak ve Kürt  devlet kurumlarına transfer etmek  mümkün değildir. Jeopolitik ve coğrafik yapı  ayrı bir devleti kurdurmaya olanak vermez.  Dolayısıyla Kürt kardeşlerimizin yapacağı  mücadele Batı’nın iştahını kabartan güzel  ülkemizde emeksermaye çelişkisinin  azaltılmasına katkı, tarım ve toprak reformunun  gerçekleştirilmesine destek, sanayileşme ve  işsizliğe çare talep etme, genel olarak  demokratikleşme ve özgürleşme çabaları  olmalıdır.  Başka bir yazımızda ele alacağımız Doğu ve  Güneydoğu’daki yerel yönetimlerin gelir  kaynakları ve bu bölgelere aktarılan kaynaklar  da azımsanmayacak tutarlardadır. Ey Kürt  kardeşim! Sorun ekonomik ve hepimizin  sorunu. Batıda yaşayan ve 1.000 TL ücretle  yaşamını idame ettirmeye çalışan ve  binlerce lira kredi kartı borcuna batan dar  gelirli emekçinin sorunu ve ülkemizin  kalkınması ve hakça paylaşım, esas senin  sorunun olmalı. Elini kolunu sallayarak gelip  iltifat gören sıcak paranın sana verdiği zararı  kendine dert edinmelisin. Bu kan ve  mücadeleye en çok bizi sömürenler ve seni  yanıltanlar kıs kıs gülüyor...  Ekonomik Gerçekler Karşısında Kürtlerin Talepleri  M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com  Yeni düzenlemeye göre, devlet alacağın ana parasını sabit bırakırken kalan kısmı yeniden yapılandırılacak  Ali Babacan, vergi ve sigorta  prim borçlarıyla ilgili yapacakları  düzenlemenin elektrik, su ve em  lak borçlarını da kapsayacağını  söyledi. Konuyla ilgili çalışma ka  sıma kadar tamamlanacak.  Ekonomi Servisi  Devlet Bakanı ve Baş  bakan Yardımcısı Ali Babacan, kamu  alacakları konusunda düzenlemenin kap  samını geniş tutmak istediklerini belir  terek, sigorta prim borçlarının ve vergi  lerin yeniden yapılandırılması konu  sundaki çalışmanın tamamlanma aşa  masına geldiğini vurguladı.  NTV ve CNBCe televizyonlarının ortak  yayınına katılan Babacan, Başbakan  Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte ça  lışmaları değerlendireceklerini belirterek  “Başbakanımız daha önce bununla il  gili ekim ya da en geç kasım gibi bir  tarih de vermişti. Takvim içerisinde  bunun tamamlanacağını düşünüyo  ruz. Sadece alacağın ana parası ne ise  o ana paranın değerini koruyup, bir  de böyle bir taksitlendirme kolaylığı  olsun diyoruz. Parametreleri, detay  ları yakında belli olur” dedi.  İletişim, akaryakıt ve doğalgaz gibi ürün  lerde vergi yükünün hafifletilmesi yö  nünde bir çalışmanın gündeme gelebi  leceğini söyleyen Babacan henüz bu yön  de herhangi alınmış bir kararın olmadı  ğını da ekledi.  Babacan, geçen hafta düzenlenen G20 Ma  liye Bakanları ve Merkez Bankaları  Başkanları toplantısında, kısa vadede sa  dece rekabet üstünlüğü elde etmek için  gereksiz yere kurunu düşük tutan ülke  lerin tartışıldığını belirterek, “Türki  ye’nin zaten serbest kur rejimi var.  Türkiye ekonomisindeki güven arttı  ğı sürece paramızın itibarı da artıyor.  ‘TL değerli’ deniyor ama dolar ve  Avro gibi büyük para birimlerinin her  türlü para birimine göre değer kaybı  söz konusu. Bizden çok daha fazla pa  rası değerlenen ülkeler var. G20 ön  cesinde beklentiler yüksek değildi.  Ama sonuçta beklentinin üzerinde  bir konsensüs oluştu” dedi.  IMF’de yeni yapılanma  Konuşmasında G20 toplantısında alınan  kararlarla IMF’de yeni yapılanma ko  nusuna da değinen Babacan, IMF’nin yö  netim yapısına bakıldığında 2. Dünya Sa  vaşı galibi ülkelerin ağırlıklı olduğunun  görüldüğüne dikkati çekti.  Artık dünyada dengelerin hızla değiştiği  ni belirten Babacan, “10 ülkelik bir  gruptayız masada bizim adımıza Bel  çika oturuyor. IMF’de bizim hissemiz  ilk başa göre iki kata yakın artıyor.  Hisse yapısı değişiyor, kotalar değişi  yor. Biz bunu IMF Başkanı ile gör  üştük. Birilerinin de o koltuktan kalk  ması gerekiyor. IMF’de en çok hisse  si olan ABD’liler. Kore’de gelişmiş Av  rupa ülkelerinden ikisi İcra Kuru  lu’ndaki koltuktan kalkması kabul et  ti. Avrupalılar kendi arasında kimin  kalkacağına karar verecek” dedi.  ‘2/B seçim sonrasına kalmaz’  2/B’ye ilişkin soru üzerine de 2/B’nin  önemli ve hassas bir konu olduğunu  söyleyen Babacan, 2/B ile ilgili dü  zenlemeyi seçimden sonraya bırak  mamayı düşündüklerini, en kısa süre  de tamamlayıp Meclis’e sunmayı iste  diklerini söyledi. Babacan, çalışmanın  belli bir noktaya geldiğini kaydetti.  Ekonomi Servisi  Dış Ekonomik  İlişkiler Kurulu (DEİK) TürkKore  İş Konseyi Başkanı Ali Kibar,  Türkiye ile Kore arasındaki  serbest ticaret anlaşması  müzakerelerinin devam  ettiğini hatırlatarak “Ümit  ediyoruz ki çok kısa bir  sürede bu  nihayetlensin. Eğer  nihayetlenmezse  AB’ye, Kore’nin ticaret  anlaşmasından dolayı negatif trafik  sapmasıyla karşı karşıya kalacağız”  dedi. TürkiyeGüney Kore ARGE  İşbirliği Etkinliği düzenlendi.  Etkinlikte TÜBİTAK ile Kore  Teknoloji ve Geliştirme Enstitüsü  arasında imzalanan mutabakat  zaptıyla Güney Kore ile ARGE  işbirliğinin hukuki altyapısı  geliştirilirken bilim ve teknoloji  alanlarında devam eden işbirliğinin de  kapsamı genişledi. Kibar, IT ve  telekomünikasyonun geliştirilebilecek  sektörler olduğuna işaret ederek Kore  ve Türkiye arasında özellikle IT ve  bağlantılı ürünler, otomotiv, savunma,  gemi inşa ve yiyecek endüstrisi  sektörlerinde işbirliği yapılabileceğini  ve küçük ve orta ölçekli işletmeler  arasında ticaret ve yatırım değişiminin  desteklenmesi gerektiğini söyledi.  K I S A . . . K I S A . . .   TÜRKİYE Şeker Fabrikaları, bu ay alımına başla  nan pancara karşılık üreticilere 100 milyon lira tuta  rında üçüncü nakdi söküm avans ödemeleri dün başladı.   AVRUPA’NIN en büyük seyahat acentesi zincirle  ri TUI Travelstar ve RTK Grubu, 2011 pazarlama ça  lışmaları toplantılarını Belek’te yapacak. Almanya’nın  en iyi satış yapan 150 seyahat satış acentesi de 26 Ara  lık arasında Belek’te bir araya gelecek.  MALİYE Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü, ge  nel idare hizmetleri sınıfında yer alan muhasebe uzman  yardımcılığı için 120 muhasebe uzman yardımcısı ala  cak. Sınav, 18 Aralık’ta Ankara’da yapılacak.   TÜKETİCİYİ Koruma Derneği (TÜKODER) ve  TMMOBZiraatMühendisleriOdasıİstanbulŞubesiüye  leri et, ekmek ve domates fiyatlarına yapılan zamları Ga  latasaray’dan Taksim Meydanı’na kadar yürüyerek pro  testo etti. TÜKODER, ayrıca köprü ve otoyolların özel  leştirme kapsamına alınması kararının iptal edilmesi için  Ankara İdare Mahkemesi’nde de dava açtı.  Kibar: Kore ile anlaşma imzalayalım  Su borcuna da taksitKaderimiz  değişsin  Fidan Aydın,  operasyonlar, Munzur  Vadisi’ne baraj yapımı  ile sürekli gündemde  olan Tunceli’nin  kaderini değiştirmek için  çalıştıklarını söyledi.  Fidan Aydın, Anadolu  Girişimci İş Kadınları  Dernekler Federasyonu  Başkanı, Tunceli  Arıcılar Birliği Başkanı,  Tunceli Girişimci İş  Kadınları Derneği  Başkanı, Tunceli Ticaret  Odası Kadın Kurulu  Üyesi gibi saymakla  bitmeyen unvanlara  sahip. Aydın, sanayide  adı bile okunmayan  Tunceli’ye geçen aylarda  TÜSİAD’ın gitmesine de  öncülük etti. Altı çocuklu  bir ailenin kızı olan  Aydın, 20 yıl İstanbul’da  tekstille uğraştı.  ŞEHRİBAN KIRAÇ  Doğu’da kadın olmak zordur. Hele ki ope  rasyonların ortasında, dağlarda erkeklerin  bile yapmaya cesaret edemediği bir işi  yapmak, 4 ay dağlarda kalmak, elektriğin,  telefonun bile olmadığı bir ortamda yıllar  ca ayakta kalmak cesaret ister. Uzun yıllar  boyunca İstanbul’da yaşadıktan sonra 6 yıl  önce memleketi Tunceli’ye dönen Fidan  Aydın’ın hikâyesi tam da bu cesaret örne  ğinin bir göstergesi.  Sürekli operasyonların yaşandığı Tunce  li dağlarında erkeklerin bile yapmaya cesa  ret edemediği arıcılık işine giren Fidan Ay  dın bölgedeki 400 arıcıyı da bir araya geti  ren Tunceli Arıcılar Birliği’ni oluşturdu. Ay  dın şu anda Türkiye’nin tek kadın organik  bal üreticisi konumunda. 107 kovanla bal  üreten Aydın, Zazaca Servato Munzur ‘Se  nin İçin Munzur’ markasını da yarattı.  Servato Munzur şu anda birçok noktada  satılıyor. 6 yıl önce annesinin rahatsızlığı ne  deniyle Tunceli’ye dönen Aydın o günden  sonra kendi memleketinde kalmaya karar  verdi. Aydın “Artık İstanbul beni yoru  yordu. Zor koşullara rağmen Tunceli’nin  doğası beni çekti. Arıcılık aslında çok bi  linçli seçtiğim bir iş değil. Tunceli’deki bal  işini canlandırmak istedim sonra bakmı  şım ki üretmeye başlamışım. 400 kişiyi bir  araya getirmişim” dedi.  şimiz dağlarda  Organik balda hem bölgedeki arıcılara  hem de kadınlara örnek olmayı amaçladık  larını belirten Aydın, “Çünkü yaptığım iş  erkek işi. Hâlâ dağlarımız güvenli değil.  Çatışmalar var. Bölgede arıcılık yap  mak dünyanın en zor işi. Hele organik arı  cılık yapmak ve bunu tanıtmak çok da  ha zor oluyor. Biraz da bölgeye örnek teş  kil etsin istedik” dedi.  Aydın çalışma koşullarını söyle özetledi:  İşimiz dağlarda. 4 ay elektriksiz, telefonsuz  dağlarda kalıyorum. Buradaki çoğu köy  boşaltılmış durumda. Bölgemiz savaşın tam  orta yerinde kalmış. Çoğu zaman operasyon  arasında kalıyoruz. Hastalansanız merkeze  gelmeniz çok zaman alıyor. Yaylalar  konusunda ciddi sıkıntılar var, gü  venlik nedeniyle yasak olan yay  lalar çok fazla. Çatışmada ya  ralansanız bile sesinizi kim  seye duyuramazsınız.  Dağlarda akşam olup  karanlık çöktüğünde  sanki başka bir dün  yada oluyorsunuz, bu  insanı ürkütüyor.  Herhangi bir olayın  olması durumunda  en erken bir gün son  ra haber alınabiliyor.  Sonuçta kadınsınız  ve neyle karşılaşa  cağınızı bilemiyorsu  nuz. Banyo ciddi sorun  oluyor.  Vahşi hayvanlarla baş  başasınız. Benim kovan  larım Pülümür, Ovacık ve  Nazımiye’de. Her yıl farklı  bir ovaya gidiyorum. Şu anda  107 tane kovanım var. 400 üreti  cinin yaklaşık 50 bin kovanı var. Şu  anda 2.5  3 tona yakın balımız mevcut.  Sürekli operasyonların yaşandığı Tunceli dağlarında erkeklerin bile  yapmaya cesaret edemediği arıcılık işine giren Fidan Aydın, bölgedeki  400 arıcıyı tek çatı altında topladı. Servato Munzur markasını yaratan  Aydın bal işinde kadınların da olabileceğini kanıtladı.  Tunceli için arı gibi çalışıyor  Kadına  cesaret  vermek  istiyoruz  Anadolu’daki kadınların bir  şeyler yaptığını göstermek için  Anadolu Girişimci Kadınlar Fe  derasyonu’nu kurduk. 7 aydır baş  kanlığını yürütüyorum. Bu Türki  ye’nin ilk ve tek kadın federasyonu.  81 ilde kadınları toplayıp siyasette ve  sivil toplumda daha etkin olmalarını  amaçlıyoruz. Kadınları cesaretlen  dirmek istiyoruz. Federasyon olarak  gelecek mayısta Tunceli’de bir zirve  de yapacağız ve aynı zamanda baraj  mücadelemiz var. Munzur’u koru  mak da burdaki kadınların görevi  olmalıdır. Devlet çevreyi koru  makla yükümlü olması gere  kirken biz çevreyi devlete kar  şı koruyoruz. Bütün çevre  ci kadınların her bir bi  reyin Munzur’un yok  olmasına karşı  durması gere  kiyor.  İŞÇİNİN EVRENİNDEN  ŞÜKRAN SONER  Türbanda Kadın  Cinayette Çocuk  Hrant Dink cinayetinde tetikçi Samast artık  çocuk, yürürlükteki hukuk düzeni içinde çocuk  mahkemesinde yargılanması öngörüldü. Aynı  anayasal, yasal hukuk düzeni içinde, Başbakan  içinde olmak üzere siyasal İslamcı ortak cephe,  cemaatler korosu, insan hakları, demokrasi, laik  hukuk devleti düzeni adına buluğ çağına girmiş kız  çocuklarının ana babalarının iradesiyle türban  takmalarının, zorunlu ilköğretim dahil, okullarına  türbanla gitmelerinin hak olduğunu savunuyorlar.  Çocuğun hukuk devlet düzeni içindeki haklarının,  aksine annebaba iradesi de olsa, devlet tarafından  korunmasına şiddetle karşı çıkabiliyorlar...  Cinayet işleyen erkek 18 yaşın altında çocuk,  buluğ çağına girmekle erkeği günaha sokabileceği  varsayılan, ailesinin dini inançlarına göre örtünmesi  hak sayılan kız kadın... Hrant Dink cinayetinde  tetikçi kız olsaydı, aynı hukuksal mantık içinde  çocuk mahkemesine taşınmayacak mıydı? Sizin,  bu iktidarın elinde, bu iki çarpık sonuca vicdanınız  elveriyor mu? İsyan etmeyecek misiniz?  Hrant Dink cinayetinde, bu tartışmanın dışında  olarak yaşanan gelişmelerde, AKP iktidar icraatları,  yargının işletilmesinde Türkiye’yi insan hakları,  hukuk devleti sınavında sınıfta bırakacak bir dizi  olay var... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir  bir saydıkları yeterince ayıplı değilmiş gibi  yargılamanın yeni sürecinde, doğrudan AKP iktidar  tercihine, icraatlarına bağlı yüz kızartan yeni  gelişmeler yaşanıyor. Hükümetin yetkili kurumları,  tetikçiyle emniyet içindeki azmettirenler ilişkisinin  ortaya çıkmasına karşı direniyor. Tetikçisi  yakalanmış; emniyet, kamu kurumları içinden  cinayetin önceden azmettirildiğini öğrenmiş, önlem  alınması görevini yerine getirmemiş suçluların  saklanması, AKP iktidarının sadece sorumluluğu  değil, suç ortaklığının belgesi niteliğinde...  Bu iktidar mı 12 Eylül darbesi, suç işleyen derin  devlet kurum ve kişileriyle hesaplaşmanın,  demokratik açılımların öncüsü olacak?  Yasalar karşısında yetişkin olmuş kadının hak ve  özgürlükleri çerçevesinde türban sorununun  çözülmesi için AKP iktidarının gerçek  özgürleşmeden yana bir dizi temel sorunda dürüst  olması gerektiğini anımsattığınızda öfke, tehditle  yüz yüze kalıyorsunuz. Başbakan Erdoğan şimdi  de türbanın, kadın hak ve özgürlüğünün ötesinde  siyasal İslamcı bir yaşam biçiminin, kadın haklarına  aykırı olarak dayatılmasıyla kadın üzerinden siyaset  yapma aracı olarak kullanıldığını; bununla sonuç  olarak evrensel insan hakları, hukuk devleti,  laikliğin, geçerli anayasal hukuk düzenimizin  ayaklar altına alınmaya çalışıldığını.. savunan  başları açık kadınlara çok öfkeli...  Zaten yandaş kurum RTÜK üst üste haber ve  oturumlara, görülmemiş bir sansürcülükle ceza  kesmeye soyunmuş bulunuyor... Siz  demokratikleştirilmesi akıllardan geçirilmeyen  YÖK’ün yandaşlık, yalakalık sınavında tek atağının  türban olduğunu sanabilirsiniz. Oysa YÖK’ün  iktidar, cemaatler yandaşlığında buzdağının sadece  görünen yüzü... Bilimi temsil eden, üniversitelerin  yönetiminde söz sahibi, özerk kamu kurumunun  başındaki kişilerin, yürürlükteki hukuk düzeni, yargı  kararlarını yok sayarak ayaklar altına alacak  yorumlarla uygulamayı tersyüz etmeleri hesap  verilmesi gereken yönetim suçu değil mi ki.. YÖK  kamuya giriş sınavlarında türban yasağını kaldırma  yorumuyla görünen icraatlarına devam ediyor...  Bu arada görünmeyen, suyun altında kalmış  buzdağına ilişkin değişik üniversitelerden yaşanan  hak hukuk gasplarına ilişkin yakınmaların ardı  arkası kesilmiyor. Türbanlı eş durumundan ya da  yandaşlığından rektör, yönetici atamaları da  görünen halkalara katılabilir. Asıl bilimle  ilişkilendirilmesi ortadan kalkmış, cemaatler, iktidar  yandaşlığı bağlantılı hak, bilim dışı ölçütlerle  kadrolaşmalar, kariyer sunumları, toplumumuzun,  üniversitelerin, bilimin geleceği adına tehdit  odağına oturuyor. Yasal sürelere bile uyulmadan  yukarıya tırmandırılan, hakları gasp edilerek  kadroları verilmeyenlerle ilgili örnekleri bu köşeye  taşımak olanaksız. Özetle, olması gerekenlerin  tersyüz edildiğini, üniversitelerde zaten bilimsel  gelişmişlik diplerdeyken hızla medreseleşme  yolunda yüründüğünü söyleyebiliriz...  Söylediklerimizin abartı olabileceğini  düşünenlere, tartabilecekleri bilim alanları için hele  de kurulmakta olan üniversitelerdeki  kadrolaşmalara, bilimsel tezlere, derslerde  öğrencilere sunulan bilgi dağarcığına bir göz  atmalarını öneririm... İsterseniz bilim adına  tartışmalara çıkan; cemaat, iktidar yandaşlığı,  bilimsel gerçekliklerin üstüne çıkmış kişilerin  konuşma üsluplarına, bilgi dağarcıklarına, tezlerini  bilim dışı savunmalarına, bağırıp çağırarak üstün  çıkma çabalarına bir dikkat edin...  YÖK yerine, çok savunduklarını söyledikleri AB  kriterlerine uyumlu özerklik, demokratikleşme  yandaşı bir yasa önerisi boşuna mı AKP  yöneticilerinin tüylerinin diken diken olmasına yol  açıyor... ‘Evet’in tonlarında liberalleşme adına,  liberalizme bile ihanet etmiş sözde aydınlarımızın  dikkatlerine sunulur...  soner@cumhuriyet.com.tr   
            
    
