Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                CMYB  C M Y B  GÜNDEM MUSTAFA BALBAY  Baştarafı 1. Sayfada  Poyrazköy, KCK operasyonlarıyla ilgili haberleri  nedeniyle Zaman gazetesi hakkında bir soruşturma  açıldı, 533’ü davaya dönüştü. Star gazetesi  hakkında 1500 soruşturma açıldı, 407’si davaya  dönüştü. Yeni Şafak hakkında bin soruşturma  açıldı, 95’i davaya dönüştü. Bunları Vakit, Taraf,  Bugün izliyor. Az da olsa öteki gazeteler hakkında  da benzer davalar var.  Sözünü ettiğimiz davalara ilişkin haberler  nedeniyle açılan soruşturma sayısı 5 bini, dava  sayısı 2 bini buluyor.  Bu davaların üç temel açılış nedeni var:  1 İftira  2 Hakaret  3 Bağımsız yargıyı etkilemeye teşebbüs.  Örneğin Ergenekon davalarında tutuklu  yargılananların çoğu daha iddianame  açıklanmadan medyada “hüküm giymişti”. Medya  onlara o kadar ağır suçlamalar yöneltmişti ki,  bunların çoğu iddianamede bile yer almadı.  Tutukluluğumun ilk günlerinde ben de büyük  medya saldırısıyla karşı karşıya kaldım. Daha  iddianame bile çıkmadan medya davayı  sonuçlandırmıştı. Yalçın Doğan’ın deyişiyle,  darağaçları çoktan kurulmuştu.  Her şey bir yana mevcut yasalara göre  iddianame açıklanmadan kişileri doğrudan suçlu  ilan etmek suç!  Ben kişisel olarak meslektaşlarımla ilgili böyle bir  yöntemi tercih etmedim. Çok mecbur kalmadıkça  da düşünmüyorum. Ancak duruşmalarda aynı  salonda olduğumuz tutuklu sanıkların bazıları,  haklarında ağır suçlamalar yazan, iftiraya varan  yorumlar yapan gazeteler ve gazetecilerle ilgili  dava açılması için mahkemeye başvurdular.  Birçoğu kabul edildi.  Geçen yaz medyanın bu olağanüstü haksız yayın  anlayışını eleştiren pek çok yazı yazdım. Bir Silivri  mahkemesi varsa bir de medya mahkemesi var,  dedim.  Medya mahkemesinden sadece sanıklar değil,  yargı mensupları da payını aldı. Örneğin tahliye  kararı veren yargıç, hemen medya mahkemesinin  kazığına oturtuldu, adı “Ergenekon kurtarıcısı”na  çıktı. Sanıyorum onların da çoğu hakaret ve iftira  davaları açtılar...  Gelinen noktada, “Ergenekon yüzyılın davası”  deyip herkes hakkında her şeyi yazma hakkını  kendinde görenler, şimdi yüzlerce dava ile karşı  karşıya!  Ne olursa olsun, gazetecilerin mesleğini  yaparken, mesleğinden kaynaklanan suçlamalar  nedeniyle hapse girmesinden yana değilim.  Zira bu durum fiili sansür demektir.  Ancak geçen yıl meslektaşlarıma hitaben  yazdıklarımı bir kez daha anımsatmadan  geçemeyeceğim. Şöyle demiştim:  Benim başıma gelen tüm gazetecilerin başına  gelebilir. Gelin buna Balbay’ın kişisel sorunu  gözüyle bakmayın, meslek hastalığı olarak bakın!  O gün bu sözlerimize gülüp geçenler, bugün  bağırıyorlar:  “Gazeteciler tutuklanma tehlikesiyle karşı  karşıya!”  Ya tutuklanmış olanlar?  İlhan Selçuk’un deyişiyle söylemek gerekirse;  ne yazık ki haklı çıktım.  Hiçbir gazetecinin mesleğinden kaynaklanan  nedenlerle hapse girmemesi dileğimi, düşüncemi  bir kez daha vurgularken, şu ilkeleri de  anımsatmak istiyorum:   Basın özgürlüğü, iftira ve hakaret özgürlüğü  değildir.   Masumiyet karinesi mutlaktır. Bu zedelenirse  mahkumiyet karinesine dönüşür.   Herkes adil, özgür ve hızla yargılanmalı.   Özgür yargılama esas, tutuklu yargılama istisna  olmalı.  GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK  Baştarafı 1. Sayfada  Sosyal devlet, RTE’ye oy verenlere her türlü  yardımı esirgemeyen devlet demek!  Hukukumuz ise, guguk!  Yok hayır! Türkiye büyük gelişme ve değişim  sürecinden geçiyor. Anayasanın temel ilkelerine  bağlılığa RTE, kuşku yok riayet ediyor diyorsanız.  Geçmiş yıllara gitmeye gerek yok! Bugünlerde  olup bitenlere bakıvermek yeterli.  Demokratik hukuk devleti ise Türkiye:  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Müslüman  Türkiye’de demokrasinin yaşaması için yasama ve  yürütme organlarının laikliği koruyucu önlemler  almalarını öneren kararını…  Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerde türban  yasağının devam etmesini içeren kararını…  Danıştay’ın üniversitelerde türban yasağının  devamını laik Cumhuriyetin temel ilkelerine uygun  gören kararını…  Anayasanın ilgili maddelerini… YÖK Başkanı  Yusuf Ziya Özcan’ın yok sayan davranışları ile  nasıl bağdaştıracağız?  YÖK Başkanı’nın uygulamaları düpedüz  anayasaya, yüksek yargı organlarının kararlarına,  kısacası hukuk devletine başkaldırıdır.  YÖK Başkanı’nın İstanbul Üniversitesi’ne yazdığı  yazı türbana kapıyı ardına kadar açtı.  Arkası gelecek diyorduk, geldi; Adana’da ve  Mersin’de iki ilkokul öğrencisi türbanla derslere  girdi.  İki kız çocuğunun okul dışı bırakılmalarından  sonra basına yaptıkları açıklamalar neredeyse  sözcüğüne kadar aynıydı. Söyleyeceklerini sanki  daha önce ezberlemişlerdi veya “birileri”  ezberletmişti.  Önceki akşam NTV’nin 19.30 haberlerinde  konuşan iki eğitim sendikası temsilcisi, EğitimSen  ile Eğitim BirSen’in açıklamaları türbana daha  önceleri izlenen uygulamaların bugün ilkokullarda  uygulanmaya başlandığını kanıtlıyor.  Adana ve Mersin’deki olayları değerlendiren  EğitimSen temsilcisi Zübeyde Kılıç, “Ülkenin  çeşitli illerinde aynı olaylarla karşılaşıldığı bize,  sendikaya bildiriliyor” dedi.  Soru: “Bu olaylar bireysel mi yoksa?”  Sendika temsilcisi “Hayır” dedi: “Bireysel değil,  organize!”  Soru: “Kim organize ediyor, isim verebilir  misiniz?”  Yanıt: “Evet. Örneğin MAZLUMDER gibi  örgütler, ya da cemaat örgütleriyle düzenlenen  organize kampanya!”  Bu açıklamalar, daha önceleri (dün Güncel’de  değindiğimiz gibi) üniversitelere türbanı sokmayı  amaçlayan çabaların aynısının bu kez türbanın ilk  ve ortaokullara girmesi için uygulandığının kanıtı.  AKP Grup Başkanvekilleri CHP ve diğer partilere  türban sorununa çözüm arayacak bir komisyon  kurulmasını önerdiler. Ana muhalefet reddetti.  Reddin nedeni CHP’nin üniversitelerde türban  sorununa sonradan eklediği dokunulmazlıkların,  YÖK’ün kaldırılmasını, seçim barajının  düşürülmesini komisyonda görüşme koşulunu  AKP’nin onaylamaması.  Görüşmelerin başlamadan sona ermesinin ikinci  nedeni; CHP’nin türbanın kamuya, ilköğretim ve  ortaöğretime girmemesi yönünde AKP’den  “güvence” istemesi.  AKP güvence verdi diyelim: Bu güvence yasal  da olsa beş paralık değeri olmayan bir güvence.  Ömrü bir başka yasayla yitip gidecek bir güvence!  YÖK, bir yazıyla üniversitelerdeki uygulamaları  allak bullak edebiliyor. Adeta Anayasa  Mahkemesi’nin, Danıştay’ın üstünde karar verme  yetkisi olan bir kurum olarak uygulamalar yapıyor.  Ana muhalefet CHP; YÖK’ün bir yazıyla yüksek  yargı organları kararlarını yok sayan davranışına  karşı çıkmadı. Gerekli hukuksal girişimlerde  bulunarak yasadışı uygulamanın durdurulmasını  istemedi. YÖK kararını onaylamış oldu.  YÖK yazısıyla birçok üniversitedeki türbanı  serbest bırakan uygulamaları izleyen gazetelerin  yazdığına göre CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,  “Görüldüğü gibi sorun yasal düzenlemeye gerek  kalmadan çözüldü” dedi.  YÖK yasaları çiğnedi, açtığı yol, CHP’den de  destek gördü, onay gördü. İkinci hamle YÖK’ten:  Sınavlara türbanı alıyor.  CHP sözcüleri görüşmeden sonra, “on yıl sonra  ne olacağını kim bilebilir diye kamuda eğitimde  türbana güvence vermeyen AKP’nin gizli planının”  açığa çıktığını söylediler. Malumu ilan eylediler.  Kutlarız!  Ana muhalefet ilk söylediklerini değiştire  değiştire, geliştire geliştire...  …geriden geliyor ama herhalde sağlam  durduğuna inanıyor.  ankcum@cumhuriyet.com.tr  SAYFA 22 EK M 2010 CUMACUMHUR YET  8 HABERLERİN DEVAMI  TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ekim  Oslo K 3  Helsinki K 4  Stockholm K 4  Londra Y 12  AmsterdamY 12  Brüksel Y 10  Paris PB 10  Bonn B 8  Münih B 7  Berlin B 8  BudapeştePB 11  Madrid PB 18  Viyana PB 11  Belgrad PB 12  Sofya B 10  Roma Y 18  Atina Y 19  Zürih B 8  Moskova K 4  Aşkabat B 18  Taşkent B 13  Baku Y 21  Bişkek B 6  Tiflis Y 22  Kahire PB 30  Şam PB 30  İstanbul B 19  Edirne B 17  Kocaeli Y 18  Çanakkale B 19  İzmir B 24  Manisa B 22  Denizli Y 22  Zonguldak Y 17  Sinop Y 18  Samsun Y 21  Trabzon Y 20  Giresun Y 19  Ankara Y 21  Eskişehir Y 15  Konya B 20  Sıvas B 18  Antalya PB 26  Adana PB 30  Mersin PB 30  Diyarbakır PB 29  Şanlıurfa PB 29  Mardin PB 26  Siirt PB 28  Hakkâri PB 22  Van PB 20  Kars B 18  Ülkemizin kuzey  ve batısı parçalı ve  çok bulutlu, Mar  mara’nın doğusu İç  Ege, İç Anado  lu’nun kuzeybatısı,  Karadeniz, Isparta  ve Ardahan çevre  leri sağanak ve gök  gürültülü sağanak  yağmurlu geçecek.  Yağışlar Doğu Ka  radeniz kıyılarında  kuvvetli olacak.  Rüzgâr Marmara  bölgesinde kuzey  doğu yönlerinden  kuvvetlice esecek.  Ergenekon davasının 162. duruşmasında verilen ifadeler kafaları karıştırdı  Tanıklar tanıyamadıHATİCE TUNCER  Birinci Ergenekon davasında,  Cumhuriyet gazetesine atılan  bombaların verildiği iddia edilen  Alparslan Arslan’ın arkadaşı  Recep Özkan’ın oturduğu Ata  şehir Pınar Sitesi’nin yöneticisi ve  apartman görevlisi tanık olarak  dinlendi. Mahkeme heyeti, ta  nıkların olayla ilgili soruşturma  yapan polise 2 kez imzalı ifade  verdiklerini söylemelerine karşın  “dosyada neden sadece bir ifa  denin yer aldığı” konusunu ay  dınlatmaya çalıştı. Tanık apartman  görevlisi fotoğraflardan teşhis et  tiği Erhan Timuroğlu’nu sa  londa görünce “Bu değildi” de  di.  İstanbul 13. Ağır Ceza Mah  kemesi tarafından görülen dava  nın 162. duruşmasında Danış  tay’a baskın ve Cumhuriyet ga  zetesinin bombalanmasına ilişkin  tanıklar dinlendi. Pınar Sitesi yö  neticisi Haydar Midilli, polisle  rin ramazan ayında yönetici oda  sına gelerek kendisinin ve kom  şular Aliye Yenal ve Nadiye  Önal’ın ifadelerini aldığını ifade  etti. Mahkeme Başkanı Köksal  Şengün, “20 Ağustos tarihinde  bayanların ifadeleri burada  var. Ama sizin ifadeniz 23 Ocak  2009 tarihinde alınmış, kaç ke  re ifadeniz alındı” diye sordu.  Tanık Midilli, polislerin 3 kez gel  diğini, tam tarihini bilemediğini,  laptoplarıyla gelip, fotoğraflar  gösterdiklerini anlattı. Tanık Mi  dilli “sanıklar arasında hiç kim  seyi binaya girip çıkarken gör  mediğini” söyledi.  Pınar Sitesi’nde temizlik ve  servis işlerine bakan Muharrem  Aslan’ın ifadesi sırasında da po  lisin kaç kez ifade aldığına açık  lık getirilemedi. Şengün dosyada  23 Ocak 2009 tarihinde siteye gi  den polislerin aldığı ifadenin yer  aldığını belirtti. Şengün’ün ısrarlı  sorularına karşın Tanık Aslan’ın  “Bir ramazan günü laptopla  geldiler, resimleri gösterdiler,  ifade verdik, bayanlar da ifade  verdi” diye anlattığı 20 Ağustos  2009 tarihli ifadenin dosyada ne  den bulunmadığı netlik kazan  madı. Tanık Aslan’a Osman  Yıldırım’ın Ataşehir’deki top  lantıya katıldığını iddia ettiği 18  fotoğraf gösterildi. Fotoğraflarda  Recep Özkan, Orhan Kadı ve  Erhan Timuroğlu’nu apart  manda gördüğünü söyleyen tanık  Aslan, bir kez de salonda gezdi  rildi, ancak hiçbir sanığı tanıya  madığını ifade etti. Bunun üzeri  ne Şengün, Erhan Timuroğlu’nu  kürsüye getirterek tanık Aslan’dan  iyice bakmasını istedi. Tanık As  lan bir süre tereddüt geçirdikten  sonra kendisini Recep Özkan ola  rak tanıtan şahsın Erhan Timu  roğlu olduğundan emin olduğunu  ifade etti. Ancak Başkan Şengün,  tanık Aslan’a fotoğraflarda “ağa  beyi” diye tanıtan kişi olarak  “Orhan Kadı”yı, diğer şahsı Ti  muroğlu diye gösterdiğini anım  satması üzerine tanık Aslan, Ti  muroğlu ile ilgili olarak “Karış  tırmış olabilirim ama kendisini  ağabeyi olarak tanıtan buydu”  dedi. Ancak Timuroğlu’nun so  ruları üzerine Aslan “Benziyor,  fakat gördüğüm şahıs bu de  ğildi. Fotoğraftaki uzun surat  lıydı, buradaki tombul” dedi.  O S M A N Y I L D I R I M D O Ğ U P E R N Ç E K ’ Y U M R U K L A D I  Duruşma kapısından girmekte  olan Doğu Perinçek, salondan çı  karılan Osman Yıldırım ile karşı  laştı. Koluna giren askerlerden kur  tulan Yıldırım, birden dönüp arka  sındaki Perinçek’in yüzüne yum  ruk attı. Yere düşen Doğu Perin  çek’i sanıklar Erhan Timuroğlu ve  İsmail Sağır kaldırdı. Mahkeme  Başkanı Şengün, salona sağlık eki  bini çağırırken güvenlik güçlerin  den tutanak tutulmasını istedi. Şen  gün, askerlere “Osman’ın koluna  girmemiş miydiniz” diye sordu.  Doğu Perinçek’e yapılan sağlık  kontrolü sonunda hafif travma teş  hisi konuldu. Yıldırım’a 4 günlük  disiplin cezası veren mahkeme, 5  oturumdan men edilmesine hükmet  ti. Olayla ilgili gereğinin yapılması  için tutanakların Silivri Cumhuriyet  Savcılığı’na gönderilmesine karar  verildi. Doğu Perinçek’in sağlık ra  poru alınması için Silivri Devlet  Hastanesi’ne sevkini kararlaştıran  heyet, davayı 25 Ekim’e ertelendi.  Dündar, Yigit ve Özdemir  kayıtlar konusunda ifade verdi  İstanbul Haber Servisi   Gazeteci Uğur Dündar, Cü  neyt Özdemir ve işadamı  Korkmaz Yiğit, tutuklanan  Emniyet Müdürü Hanefi Av  cı’nın ofisinde bulunduğu  iddia edilen telefon görüşme  kayıtları nedeniyle ifade ver  di. Avcı’dan şikâyetçi olma  dığını söyleyen Dündar, “Av  cı bu olayın şüphelilerinden  biri. Ben kim dinlediyse,  kim bugüne kadar kayıtla  rı sakladıysa onlardan şi  kâyetçi oldum” dedi.  Beşiktaş’taki İstanbul Ad  liyesi’ne gelerek soruştur  mayı yürüten Cumhuriyet  Savcısı Kadir Altınışık’a  ifade veren Uğur Dündar,  dinlemenin yapıldığı dö  nemde, Susurluk çetesini  ortaya çıkartıp hüküm giy  mesini sağlayabilmek ve  ülkeyi yönetenlerin yaptık  ları yolsuzlukları belgele  yebilmek için büyük gayret  sarf ettiğini söyledi. Bu ka  yıtlarla ilgili kendisine her  hangi bir şantajın yapılma  dığını belirten Dündar, ken  disinin dinlenmediğini, ha  ber amacıyla konuştuğu ki  şilerin dinlenmesi nedeniy  le o kayda girdiğini belirtti.  Adliyeden gizlice ayrılan  Yiğit’in de şikâyetçi olma  dığı öğrenildi.  Cüneyt Özdemir ise 1996  yılında Mehmet Ali Birand  ile yaptığı görüşmelerden bi  rinin kaydedilmiş olduğunu  belirtti. Özdemir, “ Şikâyet  çi oldum. Beni dinleyen ki  şinin Hanefi Avcı olmadı  ğını düşünüyorum” dedi.  Savcıdan ‘aramalar  yasaya aykırı’ görüşü  ALİCAN ULUDAĞ  ANKARA  Anka  ra’da 24. Asliye Ceza  Mahkemesi’nde görülen  davada, Ergenekon so  ruşturması kapsamında  yapılan bazı aramaların  yasalara aykırı olduğu  mahkeme tutanaklarına  girdi. Ankara Cumhuri  yet Savcısı Özlem Şim  şek, İşçi Partisi ve Ulu  sal Kanal’da arama ya  pan 10 polisin “görevi  kötüye kullanmak” su  çundan yargılandığı da  vada sanıkların, 21 Mart  2008 tarihinde, İşçi Par  tisi Genel Merkezi’nde  ve aynı binada bulunan  Ulusal Kanal bürosunda,  İstanbul 11. Ağır Ceza  Mahkemesi’nin izni uya  rınca çok sayıda kolluk  görevlisi tarafından ara  ma yapılmasına karşın,  İşçi Partisi Genel Baş  kanı, Ulusal Kanal ve  Aydınlık gazetesinin sa  hibi olan Doğu Perin  çek’in arama başlatıl  dıktan sonra kısa bir sü  re sonra Emniyet Mü  dürlüğü’ne götürülerek  aramada hazır bulundu  rulmasına imkânı sağ  lanmamakla CMK’nin  120. maddesine aykırı  davranıldığı kaydetti.  Şimşek, sanıkların,  TCK’nin 257. madde  sinde düzenlenen ve kas  ti suç niteliğinde olan  “görevi kötüye kullan  ma” suçunun aradığı  kasıt ile hareket ettikle  rine dair savunmaları  nın aksine cezalandırıl  malarına yeter kesin ve  inandırıcı delil elde edi  lemediğinden, manevi  unsur yönüyle oluşma  yan suçtan beraatlarına  karar verilmesini istedi.  Duruşma ertelendi.  Silivri için alt komisyon kuruldu  ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)  TBMM  İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun dünkü  toplantısında, aralarında Silivri, Tekirdağ F Tipi  Cezaevi’nin de bulunduğu, yoğun şikâyetlerin  geldiği cezaevlerinde inceleme yapılması için da  ha önce alınan karar doğrultusunda alt komisyon  kuruldu. Alt komisyon üyeliklerine, AKP’den  Murat Yıldırım, Fatih Arıkan, CHP’den Malik  Ecder Özdemir ve MHP’den Gürcan Dağdaş se  çildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komis  yonu’nda, CHP’li Malik Ecder Özdemir’in,  “Uzun tutukluluk sürelerine karşı tavrımızı orta  ya koyalım” önerisi, bazı MHP ve AKP’li üyele  rin de desteğine rağmen, Komisyon Başkanı Za  fer Üskül tarafından “Bir sonraki toplantıda de  ğerlendirelim” denilerek ertelendi.  İstanbul Haber Servisi  “Poyrazköy”,  “Kafes Eylem Planı” ve “Amirallere suikast”  soruşturmalarının başlatılmasına neden olan ih  bar mailleriyle ilgili yapılan araştırmalarda bir  sonuca ulaşılamadı. Amirallere Suikast ve Ka  fes Eylem Planı davalarıyla birleşen Poyrazköy  davasının görüldüğü İstanbul 12. Ağır Ceza  Mahkemesi, 16 Temmuz’daki duruşmada, İs  tanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na davalara ko  nu olan ihbar maillerinin kim tarafından gönde  rildiği konusunda araştırma yapılıp yapılmadı  ğını sormuştu. Mahkemenin bu sorusuna savcı  lığın gönderdiği yanıt dava dosyasına girdi. İs  tanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Terörle  Mücadele Şube Müdür Vekili 4. Sınıf Emniyet  Müdürü Hayati Başdağ imzasıyla gelen yazıda  ihbar mektuplarıyla ilgili yapılan bütün araştır  maların sonuçsuz kaldığı belirtildi. İhbar mail  leri gönderilen internet kafenin tespit edildiğini  ancak gönderen kişilerin belirlenemediğinin be  lirtildiği yazıda, Zeytinburnu’ndaki kafede ka  fede kamera kayıt sistemi olmadığı vurgulandı.  POYRAZKÖY HBARCILARI  TESP T ED LEMED  Avcı’nın ofisinde  bulunan ses kayıt  larıyla ilgili soruş  turma sürüyor.  AKP’nin, CHP’yi mindere  çekmek amacıyla başlattığı  türban görüşmeleri, “Bundan  sonra sırada ilk ve  ortaögretim öğrencileri ile  kamu çalışanlarına mı  gelecek” sorusunu gündeme  getirdi. CHP’li Muharrem İnce,  önceki günkü görüşmede AKP  Grup Başkanvekili Nurettin  Canikli’ye tam da bu soruyu  sordu: “Türban serbestliğini  üniversiteden sonra ilköğretim  ve ortaöğretime kadar  indirecek misiniz? Ayrıca  kamusal alanda bunun  serbest kalmasını isteyecek  misiniz?” Canikli’nin yanıtı  türban tartışmalarının bamtelini  oluşturdu: “10 sene sonra ne  olur bilinmez, millet bilir. Millet  çözer. Geleceğe yönelik bir  taahhütte bulunulamaz.”  Oysa 10 sene önce değil daha  üç yıl bile olmadı, AKP ile  MHP’nin türbanı serbest  bırakmak için yaptıkları  anayasanın 10 ve 42.  maddelerine ilişkin değişiklik  sırasında AKP kamu, ilk ve  ortaöğretim için kesin söz  veriyordu. O dönemde  “Kamuda da türban olmalı”  diyen Konya Milletvekili Hüsnü  Tuna ile “Başörtülü belediye  başkanı da olabilir” diyen  Isparta Belediye Başkanı Hasan  Balaman, AKP yönetimi  tarafından disiplin kuruluna sevk  edilmiş ve partiden geçici ihraçla  cezalandırılmıştı. Bunlardan  daha da çarpıcı olanı, o dönem  parti içindeki bu çıkışların  disipline sevk edileceğini  açıklayan kişi yine Canikli’ydi.  Bakın o zaman ne diyordu:  “Gizli ajandamız yok,  zihnimizin arkasında bir şey  yok. Kamuda türban kesinlikle  gündemimizde yok, bundan  sonra da olmayacak.  Kırmadan, dökmeden, yanlış  anlaşılmadan bu sorunu  çözmek istiyoruz. MHP ile  kesin mutabakata varıldı.  Türban yasağını  yükseköğretimde kaldırmak  istiyoruz. Bunu genişletme ya  da daraltmaya neden  olmayacak bir formül için  çalışıyoruz. Mükemmel, sıfır  hatalı olanı bulacağız.”  Meclis’te yapılan  görüşmelerden sonra ortaya  çıkan tablo şu: MHP 2007’deki  pozisyonunda sabit kalarak  AKP’ye yasal, anayasal her türlü  değişikliğe hazır olduğu mesajını  yineliyor. Ancak CHP şartlarını  ve güvence taleplerini koruduğu  sürece AKP, kendisini kapatma  davası ile karşı karşıya bırakacak  böyle bir adımı atma konusunda  istekli gözükmüyor. Görünen o  ki, 2011 seçimleri öncesinde  yeni bir yasal girişim çok  mümkün değil. Fakat yaşanan  bu tartışma bir gerçeği ortaya  çıkarmış durumda: CHP diğer  şartlarını geri çekip üniversitede  türbana geçit verse dahi, artık  AKP referandum öncesinin  meşhur söylemiyle “yetmez  ama evet” noktasına gelmiştir.  AKP bir süre sonra kamu  sektöründe çalışanlarla ilk ve  ortaöğretim kurumlarındaki  öğrencilerin türbanı için kapıyı  şimdiden aralamış durumda. On  yıl mı olur yoksa on ay mı  bilinmez ama yeni türban  pazarlıklarının artık bu yeni  çerçeve ile başlayacağından  kimsenin şüphesi olmasın.  ANALİZ  UTKU ÇAKIRÖZER  İktidar artık sadece üniversitelerle yetinmeyecek  AKP: Yetmez ama evet  utku.cakirozer@cumhuriyet.com.tr  Türkiye’deki sıcak günde  mi AB de yakında izliyor.  Türban konusunda taraf ol  mayacaklarını, bunun Türki  ye’nin iç meselesi olduğunu  vurgulayan AB diplomatları  HSYK konusunda ise olduk  ça ‘kaygısız.’ Referandumda  “evet” ya da “yetmez ama  evet” diyen aydınlarımız dahi  Adalet Bakanlığı’nın hazırla  dığı ileri sürülen listenin tu  lum çıkması sonrasında piş  manlık yazıları yazarken An  kara’daki AB diplomatları şu  değerlendirmeleri yapıyor:  “Referandumla değiştiri  len anayasada yazan şekliy  le seçim yapıldı. Hâkim ve  savcılar hür iradeleriyle oy  larını kullandı. Çıkan sonuç  ta şu aşamada kaygılanacak  bir durum göremiyoruz. İkti  darın listesi olduğu yönünde  kanıt da yok. Belki kampan  ya yapılmasına izin verilsey  di tablo değişebilirdi. AB için  bundan sonraki uygulamalar  önemlidir. Eğer HSYK hükü  met sempatizanı gibi tek ta  raflı kararlar alırsa o zaman  biz de kaygılarımızı iletiriz.”  HSYK SEÇ MLER NDEN B R TEK AB KAYGISIZ   
            
    
