Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2010 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
‘Risk Toplumu’ndan
‘Korku Toplumu’na
Geride bıraktığımız on yıl boyunca, hükümetlerin
korkutarak yönetme eğilimi güçlendi; 1990’ların
küreselleşme ve “risk toplumu” söylemleri,
yerlerini giderek kriz ve korku söylemlerine
bıraktı.
Halklarına daha iyi bir gelecek sunamayan
yönetici sınıfların, konumlarını korumak için
giderek daha çok “korkutma” ve “koruma” ve
“disiplin” denklemine başvurarak toplumsal
muhalefeti etkisizleştirmeye, bireylerin “özneye”
dönüşmesini önlemeye çalıştıklarını söyleyebiliriz.
Bu koşullarda kültür endüstrisinin de her gün
“insanlığı yok edecek” yeni bir tehlike keşfederek,
yaratılan korkudan para kazanması da eşyanın
(sermayenin) doğasına uygun bir gelişme.
Korku toplumu ikliminin şekillenmesinin
arkasında bir dinamik daha var. Geçen hafta
Financial Times’da finans sayfaları editörü Gillian
Tett’in, Moody’s’in yeni risk algısına ilişkin
“Funding and patriotism test” başlıklı haberi de bu
dinamikle ilgiliydi. Moody’s, devlet borçları risk
değerlendirmeleri indekslerine ülkelerin
“yurtseverlik, toplumsal uyum-kaynaşmışlık”
düzeyini ölçen yeni bir değişkeni eklemeyi
düşünüyormuş.
YK2’den H1N1’e
Yeni bir binyıl başlarken “bilgi toplumu”
uygarlığına son verebilecek bir bilgisayar “sorunu”
korkusu her yanı sardı. Bilgisayarlarda tarihi
saymaya yönelik alt yazılım, 1999’da bitiyordu;
2000’de yeniden başa dönecek, tüm
bilgisayarların kafası karışacaktı: Banka
hesaplarından balistik füzeleri denetleyen mega
bilgisayarlara kadar küresel çapta bir sistem
çöküşü senaryosu gündeme geldi; üzerine filmler
yapıldı. Bu YK2 (2000 yılı) sorununu çözmeye
yönelik yeni bir endüstri doğdu. Sonunda hiçbir
şey olmadı... Biz korktuğumuzla, bu korkuyu
satanlar da kazandıkları milyonlarca dolarla
kaldılar...
Sonra 11 Eylül ve terorizme karşı küresel savaş.
El Kaide diye bir şey “özgürlüklerden nefret
ediyordu”, tüm Batı uygarlığını adeta yok etmek
üzereydi. Bali, Madrid, Londra, İstanbul, Bombay
vb... Sonra bombalar birden sustu. Ama bu arada
iki şey oldu: Birincisi, “başkası korkusu”, yabancı
düşmanlığı (etnik-dini, uygarlıklar çatışması
paradigması) canlandı. İkincisi, özgürlüklerimizi
korumak adına, özgürlüklerimiz, özel yaşamımız,
daha önce (Nazi döneminde, Stalinist rejimler
dışında) hiç görülmeyen bir çapta kısıtlanmaya
başlandı. Artık hemen tüm kamusal alanlarda
kapalı devre TV kameralarıyla izleniyorduk,
telefonlarımız dinleniyor, e-postalarımız,
mektuplarımız okunuyor, en mahrem kişisel
bilgilerimiz merkezi veri bankalarında
toplanıyordu. Daha da vahim olanı emperyal (yasa
tanımaz) bir “bio-politik” rejimi yaygınlaşmaya
başladı: Sürekli izlenmenin ötesinde, “özgür
bireyler”, “tutuklama için yasal karar gerekir”
(habeas corpus) ilkesi, insan kaçırma, sınır ötesine
taşıma, süresiz tutuklama gibi yollarla askıya
alınarak “homo sacer” (bedeni siyasi-dini otoriteye
ait -kurbanlık- insan) konumuna indirgenmeye
başladılar. İmparatorun bir sözü yetiyordu
vatandaşlık haklarının yok olması için. Doğal
olarak işkenceler, yargısız infazlar da
meşrulaşacaktı...
Bu sırada, finans-kapital-medya kompleksi,
dünyayı, potansiyel olarak uygarlığa son
verebilecek egzotik salgın hastalıklarla
korkutmakla meşguldü: SARS, H5N1 (kuş gribi),
H1N1 (domuz gribi) milyonlarca insanı öldürecek,
toplumları, ekonomileri çökertecekti. Ölümler, yıllık
grip salgınlarının düzeyine bile ulaşamadan bunlar
da geldi geçti...
On yıl kapanırken, uzun bir süredir kendini
göstermeyen “terorizm” yeniden başını kaldırıyor,
korsanlar denizleri ele geçiriyor, TV, film endüstrisi
insanlığın sonunu sergileyen “block busters”
üretiyordu. Kapitalist uygarlık kendi sonunu
simgeleyen senaryolara harıl harıl bilet
kesiyordu...
Bu sırada mali sermaye...
Aslında her şey de senaryo değildi. Dünya
ekonomisi ama en başta Atlantik kapitalizmi
yüzyılın ikinci en büyük krizini yaşıyordu; kendi
geleceğine güveni iyice sarsılmıştı. Küreselleşme
fantezisi yerini toprağın, diğer bir deyişle, bir
taraftan imparatorluğun öbür taraftan
yurtseverliğin mantığına bırakmaya başlayınca,
mali sermayenin denetimi elden kaçırma, devre
dışı kalma kaygıları daha da arttı.
Gillian Tett’in aktardığına göre finans-kapital için
riskleri ölçen Moody’s şimdi risk hesaplarına,
devletlerin halklarına acı ilaç içirme, denetim altına
alma kapasitesini ölçen yeni bir değişken
katmanın yollarını arıyormuş. Çünkü “eğer geçmiş
iki yıl küresel mali piyasalar için yaşamsal bir sınav
olduysa, gelecek yıllar Batı devletler sistemi için
aynı derecede yaşamsal bir sınav olacakmış”.
Bildiğiniz gibi gündemde, bankalara yapılan
yardımlardan kaynaklanan bir borç krizi var. Bu
borçlar ödenecekse, ülkelerin halklarını büyük
fedakârlıklar, sıkıntılar bekliyor. Ya bunlara
katlanmak istemezlerse... Ya korkunun disiplini
sağlamaya yetmediği bir nokta gelirse...
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
‘Kimse üzerinde baskõ yok’ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Başbakan Tayyip Erdoğan, sivil
dikta tartõşmalarõna tepki göstererek,
bunu dile getirenlerin totaliter ve oto-
riter yönetim özlemcileri olduğunu be-
lirtti. Erdoğan, Türk Eczacõlar Birli-
ği’ne de gözdağõ vererek “Ya otu-
rurlar anlaşırlar ya da kalkarız is-
teyen eczanelerle anlaşma yapa-
rız” dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup
toplantõsõnda gündemdeki konulara
ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TBMM Genel Kurulu’nda doktorla-
rõn tam gün hastanelerde çalõşmasõna
ilişkin yasa tasarõsõnõn görüşüleceği-
ni belirten Erdoğan, sağlõk, itfaiye, Di-
yanet, yargõ ve güvenliğin ideolojile-
re kurban edilemeyeceğini kaydetti.
Sağlõk personelinin iş durdurma ey-
lemini eleştiren Erdoğan, “Bu olacak
iş mi? Ameliyat masasında insanlar,
beyefendiler eylemini bitirsin gelsin
de ameliyat olayım diye bekleyebi-
lir mi? Nöbetçi bıraktık, neyin nö-
betçisini bıraktın, tababet yemi-
ninde böyle bir şey yok, böyle bir şey
yapamazsın. Bu emeğin karşılığının
sana helal olmasını getirmez, seni de
bir gün farklı bir şekilde vurur” de-
di. Erdoğan, tasarõnõn altõnda yatan ger-
çeğin milletin hayõr duasõ için de hiz-
met verme anlayõşõ olduğunu söyledi.
Eczaneler ile ilaç krizine de değinen
Erdoğan, Çalõşma ve Sosyal Güven-
lik Bakanlõğõ’nõn davetini yaptõğõnõ
anõmsatarak “Ya oturur anlaşır,
oturmadığı takdirde kalkarız mü-
racaat eden bütün eczanelerle an-
laşmaları yapar, yolumuza devam
ederiz” dedi.
Son günlerde, sivil dikta ve tek
adam diktasõndan bahsedildiğini kay-
deden Erdoğan, “Bunlar sizin işinizdi.
Bizim bütün işlerimiz partimiz bün-
yesinde istişare mekanizmaları-
mızda yapılır. Mahalle baskısı, bö-
lünme, ihanet, hıyanet dediler. Bu
ülke, 7 yıl öncesine göre bugün da-
ha demokratik bir yapıya sahip
midir değil midir? Demokratik re-
formları kim yaptı?” diye sordu.
‘Tek parti özlemcileri’
Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi:
“7 yıl boyunca milli iradeye yö-
nelik vesayet girişimleri karşısında
kim dik bir duruş sergiledi. Her tür-
lü tehdidi göze alarak çetelerle,
mafyayla, hukuk dışı örgütlenme-
lerle kıyasıya mücadele eden kim?
Dün gizli gündem, takıyye, laiklik el-
den gidiyor diyenler bugün tek par-
tiden sivil faşizmden, otoriter yö-
netimden bahsediyorlar. Bu iftira-
ları atanlar, değişimden rahatsız
olan statükoculardır, demokrasiye
tahammül edemeyen jakobenler,
hak ve özgürlükleri içine sindire-
meyen totaliterlik özlemcileridir.
Kısacası tek parti özlemcileri, da-
yatmacı otoriter devlet özlemcile-
ridir. Tek seslilikten menfaat dev-
şiren seçkincilerdi bunlar. Bunu
yapanlar tek parti zihniyetiyle yoğ-
rulmuş siyasetçilerdir. Biz geçmiş-
lerini çok iyi biliriz, çok iyi tanırız.
“7 yõl önce köşe yazarlarõ ve aydõnlarõn
bazõ kavramlarõ dile getiremediğini,
bazõ konularõn ülkede tartõşõlamadõğõnõ
savunan Erdoğan, “Bugün konuşu-
lanlara, yazılanlara, tartışılanlara
bakın. 7 yıl öncesine kadar bırakın
iktidarı, siyaseti, siyasetçiyi bazı
kurumları eleştirmek hayal bile
edilemiyordu. Manşetlerin nerede
pişirilip nerede servis edildiğini,
köşe yazarlarının ana fikirlerinin
nerede oluşturulduğunu millet gör-
dü. Demokrasi standartlarının yük-
seldiği bir dönemi tek parti dikta-
törlüğü gibi suçlama girişiminde bu-
lunanlar, çetelerin, darbelerin, ka-
ranlık günlerin hüküm sürdüğü
zamanlarda demokrasi için hiçbir
bedel ödememiş olanlardır. O gün-
lerin bedelini ödeyenler, bugünler
hakkında en doğru yargıya varıyor,
bugünleri sessiz devrim olarak tak-
dir ediyorlar. Hiç kimse üzerinde
baskı yok” dedi. Demokrasinin ala-
nõ genişledikçe bazõlarõnõn alanõnõn da-
ralacağõnõ, kaydeden Erdoğan, “Bazı
alışkanlıkları değişmek zorunda
kalacak. Yaşam tarzlarının güven-
cesi yine biz olacağız” diye konuştu.
‘Onlar çeteyle, biz TSK’yle’
Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İl-
ker Başbuğ ile yaptõğõ görüşmelerden
CHP’nin rahatsõz olduğunu savunan
Erdoğan, “3 de, 5 de, 10 da görüşü-
rüm, sana ne ya. Böyle saçmalık
olur mu? Demokrasilerde böyle
şey olmaz diyor. Asıl demokrasi-
lerde bu olur. Ama alışacaklar.
Onlar çetelerle, mafyayla avukat-
ları aracılığıyla görüşüyorlar. Biz de
TSK ile Genelkurmayımızla görü-
şüyoruz, farkımız bu” dedi.
MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ
‘Seçimegitmek
içinçatõşmamõ
gerekir?’
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - MHP Genel
Başkanõ Devlet Bahçeli,
57. hükümet döneminde
aldõklarõ erken seçim ka-
rarõ nedeniyle kendisini,
“bırakıp kaçtınız” diye
suçlayan Başbakan Tay-
yip Erdoğan’a “O günkü
siyasal ortam, küresel
gelişmeler ve MHP’siz
siyaset arayışları koa-
lisyonu daha fazla sür-
dürme imkânını verme-
yince partimiz tarihi bir
kararla milletin iradesi-
ne başvurmaktan bede-
li ne olursa olsun kaçın-
mamıştır. Şimdi bedel
ödeme sırası AKP’de-
dir” yanõtõnõ verdi.
Bahçeli, partisinin grup
toplantõsõnda, Başbakan
Erdoğan’õn seçimler za-
manõnda yapõlacak dese
de, “Yorgun, yılmış, yıp-
ranmış, inandırıcılığını
kaybetmiş” bir hüküme-
tin devamõnõn mümkün
olmadõğõnõ söyledi. De-
mokrasilerde millet ira-
desinden sonsuza kadar
kaçõşõn mümkün olmadõ-
ğõnõ kaydeden Bahçeli,
kendisinin içinde yer al-
dõğõ 57. hükümet döne-
mindeki seçimde õsrar et-
mesinin anlamõnõn da bu
durum olduğunu belirtti.
Partisinin Merkez Yö-
netim Kurulu’nda 7 Ocak
2010’u “AKP’den kur-
tuluş günü” ilan ettiğini
anõmsatan Bahçeli, “Al-
mış olduğumuz kararın
ve çağrının Erdoğan’da
uyandırdığı öfke ve ye-
nilgiye doymayan pehli-
van kıyaslaması millete
olan güvensizliğin, mil-
letten kaçmanın işareti
olmuştur” dedi. AKP’li
geçen yõllarõ “kriz, kar-
gaşa, kaos, korku, ku-
tuplaşma, kavga, ka-
ranlık”tan oluşan “7-K’li
tahribat zinciri” olarak
tanõmlayan Bahçeli, söz-
lerini şöyle sürdürdü:
“Partimiz buhrandan
kurtarmak adına so-
rumluluk üstlendiği 57.
hükümet döneminde si-
yasi kültürünü ispat et-
miştir. Milli geleceğimi-
ze yönelik kaçınılmaz
tehlikeyi ve MHP’siz si-
yaset arayışındaki oyun-
ları gördüğü anda san-
dığa başvurmaktan çe-
kinmemiştir. Ve o günkü
şartlarda partimiz Mec-
lis dışı kalarak siyasi be-
deli ödemiş ve milletimiz
AKP’yi hükümete taşı-
mıştır. Saygımız son-
suzdur. Şimdi bedel öde-
me sırası AKP’dedir.
Şimdi de çözüm yine
sandıktır, seçimdir. Ka-
çış yoktur, kurtuluş yok-
tur. Buradan Başba-
kan’a hatırlatırım ki,
korkunun de ecele fay-
dası yoktur.”
“Yaygın yoksulluk, ar-
tan işsizlik, kimlikleri
tahrik edilmiş toplum
yapısı, fitili ateşlenmiş
ayrımcılık, uluslararası
güçlere tam teslimiyet,
seçim için yeterli ortam
demek değil midir?” di-
ye soran Bahçeli, “Seçime
gitmek için isyan mı, sa-
vaş hali mi, çatışma mı,
bölünme mi olması ge-
rekmektedir? Çok şü-
kür ki, demokrasiler bu
değişimin milletin meşru
ve hür iradesi ile yapı-
labildiği rejimlerdir ve
ülkemizin demokratik
birikimi bizlere bu im-
kânı sunmaktadır” dedi.
RUSYA ZİYARETİ
1 milyar
dolar
pazarlõğõ
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Rus-
ya’dan 2009’da taahhüt
ettiği doğalgazõ almayan
Türkiye’nin, iki ülke
arasõndaki anlaşma uya-
rõnca Rusya’ya yaklaşõk
1 milyar dolar ödemesi
gerekiyor. Rusya Fede-
rasyonu Başkanõ Vladi-
mir Putin’in daveti üze-
rine dün Moskova’ya
hareket eden Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan, Putin’den bu
yaptõrõmõn esnetilmesini
isteyecek.
Erdoğan’õn Moskova
ziyaretinde 2009’da
Rusya’dan taahhüt ettiği
gazõ satõn almayan Tür-
kiye’nin önümüzdeki ay
Rusya’ya ödemesi gere-
ken yaklaşõk 1 milyar
dolarla ilgili yeni yol ha-
ritasõ belirlenmeye çalõ-
şõlacak. Erdoğan, Pu-
tin’den “al ya da öde”
yaptõrõmõnõn esnetilmesi-
ni isteyecek. Görüşme-
lerde sonuca varõlamazsa
Türkiye almadõğõ gazõn
parasõnõ peşin ödeyecek.
TDH’liler gazetemizi ziyaret ettiler
Türkiye Değişim Hareketi (TDH) kurucu üye-
leri Müjgan Suver, Seda Eyüboğlu, Eliğ Uluğ,
Bekir Ağırdır ve Genel Başkan Yardımcısı
Zeynep Dereli gazetemizi ziyaret ederek yaza-
rımız Leyla Tavşanoğlu’yla görüştü. Üyeler
TDH’nin felsefesi ve hedefini şöyle anlattı:
“Değişim toplumsal yaşamın belirleyici süreci,
ilerlemenin ve uygarlığın anahtarıdır. Sosyal
adalet ve tam demokrasi, yani adaletli demok-
rasi istiyoruz. Özgürlükçü, huzurlu, özgüvenli,
gelişmiş bir Türkiye inşa etme iddiasındayız.
Çoğulcu ve dayanışmacı bir toplumsal düzen
istiyor ve toplumun bütün kesimlerini ve her
bir bireyini değişimin araç, hedef ve sahibi
olarak değerlendiriyoruz. Hukukun
üstünlüğünü ve bağımsız yargıyı siyasi rejim
ve toplumsal düzenin temel dayanağı olarak
görüyoruz. İnanca saygılı laikliği ise demokra-
simizin temeli, bireyin gerçek özgürlüğünün
ve toplumsal huzurun kaynağı olarak algılıyo-
ruz.” TDH’nin mevcut partiler ve siyasal çiz-
gilerden farkını “İnsan ve birey odaklıyız. De-
mokrasiyi öncelikle kendi hareket ve partimiz
içinde uygulayacağız” diye özetleyen üyeler İz-
mir’de düzenlenecek TDH mitingiyle ilgili “İz-
mir aydınlık, Cumhuriyet ve demokrasi de-
mektir. İzmir’deki iktidarımızı şimdi Türki-
ye’ye yayacağız. İzmir Batı’nın Doğu’ya ba-
kan penceresidir. Atatürk’ün kurucu ilke ve
ülkülerini özümsemiş bir kentimizdir” dediler.
2 . B Ü Y Ü K E L Ç İ L E R K O N F E R A N S I N D A A L I N A N K R İ T İ K K A R A R
Başbakan Tayyip Erdoğan, 1976 yõlõnda kurulan Kral Faysal Fonu tarafõndan
geleneksel olarak çeşitli dallarda verilen ‘Kral Faysal Ödülü’ne değer görüldü
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, geleneksel olarak verilen
“Kral Faysal ödülü”ne değer gö-
rüldü. Ödüle değer görülenlere el
yazmasõ sertifika, 24 ayar değerinde
anõ madalyasõ, 200 gram altõn madal-
yon ve 200 bin dolar veriliyor.
Riyad’da Kral Faysal Fonu ta-
rafõndan düzenlenen bir toplantõ ile
ödüllere değer görülenler açõk-
landõ. Ödüller, dünyada pozitif
farklõlõklar oluşturan, İslam dün-
yasõna ve İslama hizmet eden-
lere, matematik, kimya, fizik, bi-
yoloji gibi dallarda bilim adamlarõna veriliyor.
İslam Konferansõ Teşkilatõ (İKT) Genel Sekre-
teri ve Kral Faysal ödülleri jüri üyesi Ekmeleddin
İhsanoğlu, yaptõğõ açõklamada, Erdoğan’õ ödül al-
masõndan dolayõ kutladõğõnõ ifade ederek “Bu ödül,
İslam dünyasının en yüksek ödülü olarak şim-
diye kadar İslama en büyük hizmet edenlere ve-
rilen bir ödüldür. Bu yıl sayın başbakanımıza ve-
rilmiş olması, onun önemli katkılarının ve fev-
kalade başarılarının takdirle karşılanmış ol-
masının neticesidir” dedi.
1976’da kurulan Kral Faysal Fonu’nun verdiği
ödüle daha önce değer görülen bazõ isimler şöyle;
Tataristan Devlet Başkanõ Mintimer Şaripoviç Şay-
mev, Mõsõrlõ Profesör Rüşdi Hifni Raşid, Faslõ Pro-
fesör Muhammed El Ömeri, Mõsõrlõ profesör
Mustafa Nasif, Kanadalõ Profesör Fernand Lab-
rie, Amerikalõ Profesör Patrick Craig Walsh, İn-
giliz Profesör James Fraser Stoddart, Alman-
ya’dan Profesör Fuat Sezgin, Bosna Hersek’in es-
ki Devlet Başkanõ Aliye İzzetbegoviç, Katar’dan
Yusuf El Kardavi, Senegal Cumhurbaşkanõ Ab-
dou Diouf, İngiliz Profesör Semir Zeki.
‘Memnuniyetle kabul ediyorum’
Erdoğan ise ödülü memnuniyetle kabul ettiğini
belirterek “Ödül, hiç şüphesiz Türkiye’nin barışa
olan katkılarını daha da artıracaktır. Bu kut-
lu yolculukta yalnız olmadığımız hissetmek,
bizim için en büyük ödül olmuştur” dedi.
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Yurtdõşõndaki Türkiye kökenli
yardõm kuruluşlarõnõn yapacağõ yardõmlarõn eş-
güdümünü bundan sonra Türkiye’nin söz ko-
nusu ülkelerdeki büyükelçilikleri üstlenecek.
Böylece, tamamõna yakõnõ İslamcõ kurum ve ku-
ruluşlar tarafõndan desteklenmekte olan Deniz
Feneri gibi yardõm kuruluşlarõnõn faaliyetleri-
ne devlet desteği sağlanmõş olacak.
“Demokrasi, Güvenlik ve İstikrar: Dünyada
ve Türk Dış Politikasında 2010’a Bakış” te-
masõyla geçen hafta Ankara’da yapõlan ve Tür-
kiye’nin yurtdõşõnda görevli 200’e yakõn büyük-
elçisinin katõldõğõ ikinci büyükelçiler konferan-
sõnda, sessiz sedasõz ama kritik bir karar alõndõ.
Bu karara göre yurtdõşõndaki yardõm kuruluş-
larõnõn, yardõm faaliyetlerinin eşgüdümünü, Tür-
kiye’nin söz konusu ülkelerde bulunan büyükel-
çilikleri üstlenecek.
Kimlere nasõl yardõm ulaştõrõlacağõ, bu yar-
dõmlarõn hangi yollarla dağõtõlacağõ, lojistik ge-
reksinimlerin nasõl sağlanacağõ
gibi konularda eşgüdüm, o ül-
kelerde görev yapan Türk diplomatlarda
olacak. 2003’te dönemin Dõşişleri Ba-
kanõ Abdullah Gül dõş teşkilatlardan
Milli Görüş Teşkilatõ ve Fethullah Gü-
len okullarõ için destek istemişti. Ko-
nuyla ilgili açõlan soruşturma AKP
hakkõnda açõlan kapatma davasõnda
Cumhurbaşkanõ Gül’e siyaset yasağõ is-
tenilmesine gerekçe yapõlmõştõ.
WASHINGTON (AA) - Amerikan insan hakları ör-
gütü Freedom House’un “Küresel Özgürlük Rapo-
ru”nda Türkiye’ye yine 3 puan verildi.
“Raporda ülkeler en özgür olandan en az özgür ola-
na, 1’den 7’ye doğru rakamlarla notlandırıldı. Buna
göre, Türkiye’nin notu hem siyasi, hem sivil özgürlükler
alanında, geçen yıllarda olduğu gibi 3 oldu. Raporda,
Türkiye’nin, Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma
kararı nedeniyle özgürlük alanında geriye doğru gi-
diş ivmesi gösterdiği savunuldu. Araştırma direktörü
Arch Puddington, Doğan Medya Grubu’na açılan ver-
gi davasını “gözdağı” olarak niteledi
‘ F R E E D O M H O U S E ’ D E N T Ü R K İ Y E ’ Y E Y İ N E 3 P U A N ’
Erdoğan’a ‘İslama hizmet’ ödülü
Yurtdışındakiyardımderneklerinedevletdesteği
Fotoğraf:VEDATARIK
Erdoğan grup konuşmasõnda muhalefete yüklenerek, ‘Demokrasi genişledikçe bazõlarõnõn alanõ daralacak’ dedi
Hezil Çayı’nda keşif yapıldı
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) -
Jandarma istihbaratõnõn Kürtçe tercümanõ
olduğu belirtilen Yõldõrõm Begler’in, Habur
Sõnõr Kapõsõ yakõnlarõnda gözaltõna alõnanla-
rõn öldürülüp Hezil Çayõ ve etrafõna gömül-
düğü açõklamalarõ üzerine bölgede keşif ya-
põldõ. Keşfi Silopi Cumhuriyet Savcõsõ Nazir
Kuş ile avukatlar Nazan Birlik ve Kamil
Özdemir’den oluşan ekip gerçekleştirdi.
Bölgede önümüzdeki günlerde kazõ yapõl-
masõ bekleniyor. Şõrnak Baro Başkanõ Nuşi-
revan Elçi, savcõlõğõn kendilerine haber ver-
memesine tepki gösterdi.