26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yorgun Sanat İnsanlık tarihi boyunca sanattaki gelişmeler hep yeni toplumsal gelişmelerin habercisi, öncüsü ol- dular. Antikçağın o görkemli tiyatroları, heykelleri, mü- zik salonları, aynı zamanda insanoğlunun ilk kez felsefede, matematikte, şehircilikte geliştiği dö- nemlerle örtüşür. Rönesans, yalnızca büyük ressamların, hey- kelcilerin evrensel değerde yapıtlar ürettiği bir dö- nem değil, yeryüzünden feodalizmin yok olup, da- ha ileri bir üretim biçimi olan kapitalizmin uç ver- diği dönemdir. İlk bankaların da, Rönesans’ın ilk ürünlerinin de aynı yerde, Kuzey İtalya’da görül- mesi rastlantı değildir. Shakespeare’in büyüklüğünün temelinde feo- dalizmin çözülüp kapitalizmin boy verdiği bir dö- nemde yaşayıp, her ikisine de karşı çıkabilmiş, in- sana aykırı yönlerini gösterebilmiş olması yatar. Paris’in 19. yüzyılın dünya başkenti olmasıyla, Baudelaire’in şiirleri, birbirini açıklar. Sanatsal gelişimin, toplumsal gelişimlerle kol ko- la girip, coşup patladığı dönem ise 20. yüzyıldır. Karl Marx’ın insanlığın önüne koyduğu, insanca bir dünyanın var olabileceği düşüncesi, sanat ala- nındaki gelişmeleri de alabildiğine kamçıladı. Dillerden düşmeyen şiirler hep bu dönemde ya- zıldı. Ne ki, 20. yüzyıl aynı zamanda bir yıkımlar yüz- yılı oldu. İnsanlığın filizlenen savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemi, silahlarla (silahlar derken yalnızca bedenleri öldüren ateşli silahları değil, beyinleri öl- düren kitle iletişim araçlarını da saymalıyız) bas- tırıldı. Günümüz toplumlarının bireyleri, beyinleri uyuş- turulmuş, yaşam enerjileri ellerinden alınmış, ka- feslerde yaşayan yaratıklara dönüştürüldüler. Bu dünyanın sanatı da ne yazık ki, toplumların bu devinimsizliğine ayak uydurdu. Son yirmi yı- lın sanatında birkaç ayrıksı örnek bir yana, bu uyu- şuk ruh durumu egemen. İnsandan uzaklaşma, kendi oyun dünyasında gezinme moda. Oysa 20. yüzyılla birlikte, özellikle de Cumhu- riyet’ten sonra ülkemiz sanatı da büyük bir atılım içine girerek çağdaş sanatla denk ürünler verir ol- muştu. Türk şiirinin Yahya Kemal’le başladığı yüzyıl- da, Can Yücel’e dek aldığı yolu düşünürsek ne denli büyük bir yaratıcı süreçle karşı karşıya ol- duğumuzu daha iyi anlarız. Günümüz sanatçılarının belki de en büyük yanılgıları, bu süreçle bağlarını koparmış ol- malarıdır. Orhan Veli - Metin Eloğlu - Can Yücel çiz- gisinin Türkçe şiir dilini ulaştırdıkları dorukları al- gılayamadan; Melih Cevdet - Oktay Rifat şii- rinin düşünsel kaynaklarını bulamadan, Nâzım Hikmet’in neden yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden biri olduğunu anlayama- dan, bütün bunların toplumsal gelişimle bağları- nı göremeden günümüz şiirinin gidebileceği bir yer yoktur. Benzer saptamaları resim için de, tiyatro için de, öteki sanatlar için de yapabiliriz. Türlü acılar, yokluklar, yoksunluklar içinde kıv- ranan toplumumuza, yüz yıl önce Tevfik Fi- kret’in yaptığına benzer bir seslenmeyi bile be- ceremeyen bir şiir dünyamız var bugün. Şiirimizin yirmi yıldır yerinde sayması, kitapçı raf- larından, okurlardan uzaklaşması başka nasıl açıklanabilir? turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B Kültür Servisi - Edebiyatõmõzda ‘50 Ku- şağı’nõn önde gelen altõ yazarõnõn ilk kitap- larõ, ekim ayõnda dört ayrõ yayõnevi tarafõn- dan aynõ anda yayõmlanacak. Demir Özlü’nün “Bunaltı” (1958), Onat Kutlar’õn “İshak” (1959), Ferit Edgü’nün “Kaçkınlar” (1959), Orhan Duru’nun “Bırakılmış Biri” (1959), Erdal Öz’ün “Yorgunlar” (1960) ve Adnan Özyalçıner’in “Panayır” (1960) adlõ öykü kitaplarõnõn yayõmlanmasõyla, Türk edebi- yatõnda ‘50 Kuşağı’nõn ellinci yõlõ dört ya- yõnevince ortak bir biçimde kutlanmõş olacak. “İshak” Yapõ Kredi Yayõnlarõ, “Bunaltı”, “Kaçkınlar” ve “Bırakılmış Biri” Sel Ya- yõncõlõk, “Yorgunlar” Can Yayõnlarõ, “Pa- nayır” da Evrensel Basõm Yayõn tarafõndan yayõmlanacak. Tüm kitaplarõn başõnda, yine ‘50 Kuşağı’ yazarlarõndan edebiyat eleştir- meni Doğan Hızlan’õn ortak bir sunuş yazõ- sõ yer alacak. ‘50Kuşağı’elliyaşında İstanbul,LaMerce’ninkonuğu Kültür Servisi - İspanya’nõn Barcelona kentinde 1871 yõlõndan bu yana düzenlenen “La Merce” adlõ kültür - sanat festivalinin bu yõlki konuğu İstanbul. Barcelona’da 23-27 Eylül tarihleri arasõnda düzenlenecek festivalde İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasõ da çeşitli etkinliklerle ön plana çõkarõlacak. Yüzlerce etkinliğin gerçekleştirileceği festivalde Fatih Akın’õn “Yaşamın Kıyı- sında” ve “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” ile Nuri Bilge Ceylan’õn “İk- limler” ve “Uzak” adlõ filmleri de Barce- lonalõlara gösterilecek. Festivalde ayrõca İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) dü- zenlediği, üç dinin ilahilerinin seslendiril- diği “Birlikte Yaşamak” konserleri ile se- ma gösterisi, Karagöz ve Hacivat gölge oyu- nu ve turizm tanõtõm video gösterileri de yer alacak. KAYA ÖZSEZGİN İ stanbul’da daha çok da okullarõn tatile girdiği yaz aylarõnda sanat eğitimi veren kurumlarõn öğretim üyeleri ve öğrenci- lerinin bir yõllõk çalõşmalarõndan oluşan top- lu sergiler izlemeye alõşõk olanlar için, bu ser- gilerin bir alternatifi sayabileceğimiz dõşardan derlenmiş bir sergiyle karşõlaşmak ilginç ol- sa gerektir. New York’taki “School of Visu- al Arts”õn Güzel Sanatlar Bölümü öğretim gö- revlileri, mezunlarõ ve öğrencilerinin yapõtlarõnõ bir araya getiren “Octet” başlõğõyla Pera Müzesi’nde açõlan sergi, bir süreden beri uzak batõnõn avangardizmini salonlarõna ta- şõyan bu müzenin yeni bir etkinliği olarak dik- kat çekiyor. ÇAĞDAŞ-KLASİK Küratörlüğünü bölüm başkanõ Suzanne Anker ile öğretim görevlisi Peter Hris- toff’un üstlendiği sergi, savaş sonrasõnda her alanda kendini gösteren “çok ciddi” değişim ruhunun uluslararasõ kültür platformuna yan- sõyan birbirinden farklõ yönelimlerini bir ara- ya getirmekte. Sanat planõnda hõzla gelişen ve yenilenen teknoloji bağlamõnda olsun, deği- şen toplumsal ve kültürel yapõsallõk düzeyin- de olsun, her tür radikal farklõlaşmaya açõk de- neyimlerin zenginliği, sanatõn çağdaş olu- şumlarla birlikte yürüyen ana karakteridir. 1940’lõ yõllardan başlayarak tüketimci Ame- rikan kültürüne özgü yeni bir vizyon kazanan sanatõn, başta ilişkisel estetik olmak üzere, bil- gi üretimi, kimlik politikalarõ vb. alanlarda üst- lenmekte olduğu yeni işlevin, sanat eğitimin- den başlayarak etkisini duyurmasõndan daha do- ğal bir şey olamaz. Nitekim “Octet” sergisi de bu- gün artõk çağdaş-klasik bir vizyona bürünmüş olan Amerikan kültürüne özgü pop-art’õn yarattõğõ renkli açõlõm temeli üzerinde, farklõ yaklaşõm modellerinin bir panoramasõ niteliğinde. Sergide yapõtlarõ yer alan okul elemanlarõ, çağdaş sanatõn özgür ve bağõmsõz nitelikli bu açõlõmõna tanõklõk ediyorlar. Okul, ilerde profesyonel sanatçõ olarak çalõşmak isteyenleri eğitmeyi amaçlayan bir sanat ve tasarõm okulu. 1947’de kurulmuş olan okul (SVA), bugün ABD’de “en iyi güzel sanatlar okullarından biri” olarak kabul ediliyor. “Octet” sergisinde konvansiyonel tuval res- minden en yeni teknik oluşumlara - açõk ürünle- re kadar birbirinden farklõ, ama birbirini tamam- layan işler var. Dijital baskõlar, “post-pop” ürün- ler, elektrikle çalõşan aygõtsal işler, video-art ör- nekleri… Toplumsal yaşamõn medyatik tipleri- ni gündeme taşõyan yorumlarõn ağõrlõklõ bir yer tutmasõ da çağdaş Amerikan kültürüne özgü re- feranslardan biri olarak alõnabilir. Bu bağlamda ilk kozmonot Gagarin, birkaç gün önceki ölümüyle bir aile defterini kapatan E. Kennedy ya da “de- ğişim” adõ altõnda sunulan Obama portreleri.. Ama serginin güncel mesajõna vurgu yapan yalnõzca ya da öncelikle bunlar değil. İlişkisel estetiğin tipik örnekleri olarak cilalõ alüminyum malzemeden ya- põlma bir kuş imgesinin elektrik motoruna bağ- lanmõş periyodik kanat hareketleri ya da gene ay- nõ elektronik kurguya uyumlandõrõlmõş “hava ayı- sı” ve yavrusunun hava basõncõyla şişen ve boşa- lan, bu nedenle de salonda izleyicinin dikkatini üzerinde toplamayõ başaran düzeneği.. Serginin bütünsel yapõsõ içinde bu işler, çağdaş dünyadaki küreselleşmenin göndergesel uzantõ- larõ olarak da alõnabilir. Sanat eğitimi açõsõndan yaklaşõldõğõnda, hangi düzeyde olursa olsun, hayal gücünü, sanatçõ ve yapõtõ izleyen arasõndaki “ilişkisel” işleve dön- üştüren tasarõm olgusunun önemi, bu sergiyle de kanõtlandõğõ gibi ön plana çõkõyor. Söz konusu ta- sarõm, “Octet” sergisi bağlamõnda Amerikan avangardõnõ toplum gerçekleriyle açõklanabilen noktalar çevresinde inandõrõcõ ve kavrayõcõ ya- pabiliyor. “Yenilikçi program felsefeleri”nin, bunu içerecek bir doğrultuda işlevsellik kazan- masõna dikkat edildiği ve yaratõcõ estetiğin öğ- renciye kõlavuzluk etmesinde en büyük payõn ona bõrakõldõğõ görülebiliyor. kayaozsezgin@yahoo.com.tr (0212 334 09 00 ) Pera Müzesi’ndeki ‘Octet’ sergisi 4 Ekim’e kadar görülebilir Kültür Servisi - Bu yıl yedincisi dü- zenlenen Dünya Tango Şampiyona- sı’nın galibi evli bir Japon çift oldu. Ödüllerini sevinç gözyaşları içinde alan Kyoko ve Hirosho Yamao isimli 33 ve 36 yaşlarındaki ev- li çift, bu sonuçla şampiyonada yıllardır birin- ciliği kimseye kaptırmayan Arjantin’i de tahtından indirmiş oldu. 2007’de düzenlenen Salon Tan- go Yarışması’nda da altıncı gelerek otoriteleri daha önce de şaşırtan Ya- mao çiftinin birinci olduğu yarış- mada ikinciliği Kolombiyalı bir çift kazanırken, Arjantin ancak üçüncülüğü elde edebildi. Japonçifttango şampiyonu Kültür Servisi- 20. yüzyõl sanatõnõn önde gelen isim-lerinden, Alman sanatçõ Joseph Beuys (1921-1986), ‘öğrencileriyle birlikte’ Sakõp SabancõMüzesi’nin konuğu oluyor. Deutsche Bank’õnTürkiye’deki 100. yõlõnõ kutlamasõ sebebiyleSabancõ Üniversitesi Sakõp Sabancõ Müzesi’nde(SSM) 8 Eylül-1 Kasõm tarihleri arasõnda açõla-cak “Joseph Beuys ve Öğrencileri – DeutscheBank Koleksiyonu’ndan Eserler” başlõklõ ser-gi, performanstan heykele, enstelasyona pekçok sanatsal tarzõ kullanan Beuys’un eğitmenli-ğine bir vurgu. Deutsche Bank Sanat Direktö-rü Friedhelm Hütte ile sanat eleştirmeni Dr.Ahu Antmen’in küratörlüğünde- ki sergi, Joseph Beuys’un kâğõt üzerinde gerçekleş- tirdiği çalõşmalar ile en önemli öğrencileri Peter Angermann, Lothar Ba- umgarten, Walter Dahn, Felix Droese, Imi Giese, Jörg Immendorff, Imi Knoebel, Inge Mahn, Ul- rich Meister, Meuser, Blinky Palermo, Kathari- na Sieverding ve Norbert Tadeusz’un desenlerini, fotoğraflarõnõ ve bas-kõlarõnõ birleştiren ilk düzenleme olacak. Düs-seldorf Sanat Akademisi’nde 1961’den okuldançõkarõldõğõ 1972 yõlõna kadar 300’ü aşkõn öğren-ciye ders veren Beuys şöyle demişti: “Öğretmenolmak benim en büyük sanat eserimdir. Ge-risi çöptür, gösteriştir.” Sergi, 350’yi aşkõn eser-le, Beuys’un karizmatik bir öğretmen olarak teş-vik ettiği bütün sanatsal yaklaşõmlarõn bir yel-pazesini sunacak. Sergi ayrõca, savaş sonrasõ Al-man sanatõnõn en önemli bölümlerinden birini veJoseph Beuys’un öğrencileri üzerinde bugün bi-le devam eden etkisini gözler önüne seriyor. Kültür Başkenti’nin ‘aile albümü’ Kültür Servisi - 2010 Kültür Başkenti Ajansõ etkinlikleri çerçevesinde bir yõl farklõ mekânlardaki sergi ve uygu- lamalõ atölye çalõşmalarõyla sürecek ‘Fotoğraf Geçidi’ projesi 5 Eylül’de Fototrek Fotoğraf Merkezi’ndeki Er- han Şermet’in ‘İstanbul Ai- le Albümü’ adlõ sergisiyle başlõyor. ‘Fotoğraf Geçidi’ projesi, 2010 Eylül’üne dek Kadõrga Kültür Merke- zi’ndeki fotoğraf atölye ça- lõşmalarõ ve Fototrek’te sõra- sõyla açõlacak 12 kişisel ser- giyle sürecek. Projenin yö- netmenliğini ve küratörlüğü- nü fotoğraf sanatçõsõ Gültekin Çizgen, proje koordinatör- lüğünü Cenk Gençdiş yapõ- yor. Projenin tanõtõmõ için yapõlan basõn toplantõsõna, İstanbul 2010 Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmeni Beral Madra, Gültekin Çizgen, Cenk Gençdiş ve sanatçõlar katõldõlar. Çizgen, projenin bugüne dek ülkemizde yapõ- lan en kapsamlõ fotoğraf et- kinliklerinden olduğunu be- lirtti. Projenin, görsel sanatlara ayrõlan bütçenin daralmasõna bağlõ olarak öngörülenden daha az sergiye yer verdiğini, ancak buna rağmen gerçek- leştirilen tasarõnõn öneminin tartõşõlmaz olduğunu belirtti. Projenin 200 bin TL’lik büt- çeyle gerçekleştirildiği açõk- lanõrken, Çizgen de sa- natçõlarõn bu projeye özel çalõşma gerçek- leştirdiklerini söyledi. Madra, başvuran proje- leri değerlendirirken 2010 Ajansõ tarafõndan kamuoyuna açõklanan ve web sitesinde de yer verilen ilkeler doğrultusunda karar verdikleri- ni, projelerin bütçelerini bek- lerken de adalet- li olmaya özen gösterdiklerini söy- ledi. Madra, ‘Ka- munun parası sa- natçılara aktarılır- ken dünyanın her yerinde belli kurallara bağlı kalınır’ dedi. Proje, Nevzat Çakır, Bülent Özgören, Cengiz Ak- duman, Yusuf Darıyerli, Merih Akoğul, Özcan Yur- dalan, Engin Güneysu, Gül- tekin Çizgen, Çoşar Ku- laksız, Salı Grubu ve Arjen J. Zwart sergileriyle sürecek. Walt Disney Marvel’i satın alıyor Kültür Servisi - Ünlü film yapõm şirketi Walt Disney, Marvel Entertainment’õn bütün haklarõnõ 4 milyar dolara satõn almaya hazõrlanõyor. Yapõlan sözleşmeyle Disney, Fantastik Dörtlü, Örümcek Adam, Hulk, X- Men, Civil War ve Blade gibi ünlü karekterlerin de aralarõnda bulunduğu 5 binden fazla çizgi roman karakterinin yayõn hakkõna sahip olacak. Disney’in başkanõ Robert A. Iger yaptõğõ açõklamada Marvel gibi uluslararasõ bir markayõ bünyelerine katmalarõnõn çok önemli bir gelişme olduğunu, Disney’in kahramanlarõyla birleşecek Marvel kahramanlarõnõn ilginç projelerde gözükebileceğini belirtti. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K Beuys ve öğrencileri Sabancı Müzesi’nde Nils Karsten’in yapıtı ‘İki Bakire’. (Fotoğraftan detay) Joel Perlman’ın yapıtı ‘Hayalet’. Kültür Servisi - ABD’li gospel müzik şarkõcõsõ Marie Knight 84 yaşõnda New York’ta hayata gözlerini yumdu. 1940’larda partneri Sister Rosetta Tharpe’la ün kazanan Knight, özellikle ‘Beams of Heaven’, ‘Didn’t it Rain’ ve ‘Up Above My Head’ şarkõlarõyla tanõnõyordu. 2002’de yeniden sahnelere dönen Knight, 2007’de ‘Let Us Get Together’ adlõ bir al- büm çõkarmõştõ. Gospelci Knight yaşamını yitirdi Sanateğitimindeçağdaştasarõm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear