Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
İspanya, Üniter Devlet
ve Ulus Üzerine
Geçen pazar günkü yazımdaki İspanya’nın “üni-
ter bir ulus devlet” olduğu görüşüme ilişkin olarak bir
akademisyen okurumdan, Sayın Prof. Dr. O.S.K’den
konuya açıklık getirmemi isteyen bir “uyarı” iletisi al-
dım. Kendisine teşekkür ediyorum. Gerçekten de bu
görüş bir açıklama gerektiriyor. Bu durumda en doğ-
ru yöntem İspanya Anayasa’sına başvurmak.
1978 yılında kabul edilen İspanya Anayasası’nın ilk
üç maddesi “aynen” şöyle:
“Madde 1/1: İspanya demokratik ve sosyal hukuk
devleti olarak kurulmuştur ve özgürlük, adalet, eşit-
lik ve siyasal çoğulculuğu hukuk düzeninin en yüksek
değerleri olarak benimser.
Madde 1/2: Tüm devlet erkinin kaynağı olan İs-
panyol halkı ulusal egemenliğin taşıyıcısıdır.
Madde 1/3: İspanyol devletinin devlet biçimi par-
lamenter monarşidir.
Madde 2: Anayasa, İspanyol ulusunun çözülmez
birliğine, tüm İspanyolların ortak ve bölünmez va-
tanına dayanır; ulusun parçaları olan milliyetleri ve
bölgelerin özerklik haklarını tanır, bu hakları ve ken-
di aralarındaki dayanışmayı sağlar.
Madde 3/1: Kastilya dili İspanya’nın resmi dev-
let dilidir. Tüm İspanyollar onu öğrenmekle yüküm-
lü ve onu kullanma hakkına sahiptirler.
Madde 3/2: Özerk topluluklarda ve statülerine gö-
re diğer İspanyol dilleri de aynı şekilde resmidir.
Madde 3/3: İspanya’nın dil farklılıklarındaki zenginlik,
özellikle dikkat edilmesi ve korunması gereken bir kül-
tür değeridir.”
Görüldüğü gibi İspanya, anayasasına göre resmi
dili Kastilya dili (İspanyolca) olan bir ulus-devlettir. Ana-
yasa ülkedeki farklı (ulusal aidiyetleri) “milliyetleri”
(Basklar ve Katalanlar) tanımakta fakat onları “İspanyol
ulusunun parçaları” olarak kabul etmektedir.
İspanya’nın 17 özerk bölgeden oluştuğu doğrudur,
fakat yalnız üç bölgedeki (Bask Ülkesi, Katalanya ve
belli ölçüde Galiçya) nüfusta etnik farklılık mevcut-
tur, dolayısıyla etnik temele dayanan özerklik yalnız
bu eyaletler için söz konusudur. Ayrıca anayasada
“federe devlet” kavramı yer almamakta, özerk böl-
geler, “muhtar cemaat, cemiyet, topluluk, toplum” an-
lamına gelen “Comunidades Autónomas” sözcük-
leriyle anılmaktadır. Fakat esas belirleyici olan ana-
yasanın 145. maddesidir. Bu maddeye göre özerk
toplulukların bir federasyon oluşturmalarına izin ve-
rilmez. Yasaktır. Özgün metin: “En ningún caso se
admitirá la federación de Comunidades Autónomas.”
Bilindiği gibi federal devletlerin oluşması için “fe-
dere devletlerin” varlığı önkoşuldur. Bölgesel-yönetsel
özerlik ise mutlaka bir “federe devlet” anlamına gel-
memektedir. Dolayısıyla, İspanya yürürlükteki ana-
yasal düzenine göre bizim anladığımız anlamda, ör-
neğin ABD, Almanya, Avusturya vb. gibi federatif bir
devlet değildir. Bu durumda, anayasada belirtilen ulus
devlet niteliği de göz önünde bulundurulacak olur-
sa federatif birliğe izin verilmeyen bir ülkeye “üniter
devlet” demek yanlış olmaz sanırım.
Köşe yazarı dostum ise hem yukarıda açıklama-
ya çalıştığım konuya hem de yazılarımda sıkça baş-
vurduğum “ulus” tanımıma takılmış. Bir halkın ulus
olabilmesi için mutlaka bir “bayrağı” ve “devleti” ol-
ması gerektiğini söylüyor. İran’daki Azerileri bu ne-
denle ulus olarak kabul etmiyor, “onlar halktır” diyor.
Pazar günkü yazımın “hata dolu” olduğu kanısında.
Biz, ilkokuldan başlayarak yükseköğrenimimizi
tamamlayana kadar hep aynı tanımla açıkladık
ulus’u. “Ulus ya da millet, aynı topraklar üzerinde ya-
şayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve
görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk-
tur” dedik. İran Azerileri bu tanımın neresine aykırı dü-
şüyor?
Önce öğretmenlerimiz, sonra hocalarımız bize
ulusun oluşum koşulları olarak, “toplulukta ortak bir
dilin konuşulması, ortak bir tarihsel geçmişe sahip
olunması, bir arada yaşayan topluluğun gelecek
için de bir arada yaşama inancında olması, topluluktaki
bireylerin ortak gelenekleri ve duyguları paylaşması,
aralarında kültürel ortaklığın bulunması” gerektiğini an-
lattılar. “Bayrak” ve “devlet” koşulları ne zaman çık-
tı, bunu bilemiyorum, atlamış olmalıyım!
Silivri-Ortaköy’deki 1830’la-
ra ait Aziz Dimitrios Kilise-
si’nin cami yapõlmasõ, Milliyet’e
manşet olunca telefon yağmuru
da başladõ: “Tarihte de böyley-
di; neden karşısınız?”
Haberi yazan Şenol Demir-
ci’ye de söylemiştim: “Koru-
mayı gericiliğe alet etmek is-
teyenler, geçmişteki örneklere
sarılacaklardır...”
Aynõ huy yõllardõr Ayasofya
için de depreşmez mi? Ata-
türk’ün uluslararasõ çağdaş kül-
tür sözleşmelerine “öncü” ve
“örnek” olmuş müze kararõnõ hâ-
lâ hazmedemeyenler var...
Nitekim Silivri’de de benzer
durum yaşanõyor; kilisenin “ye-
ni minare”yle camileşmesine
Koruma Kurulu Başkanõ bile di-
yor ki: “Diskotek mi olsay-
dı?”! (Milliyet-26 Ağustos 2009)
Bu mantõğa göre, yarõn birisi
çõkõp, Trabzon’daki ya da İz-
nik’teki Ayasofya’yõ da diskotek
yapmak isterse, Koruma Kurul-
larõ “hayır” demekle yetinmeyip,
“kurtarmak” için “cami ol-
sun” mu diyecekler?
Yazõk bu kurullarõn o nice
“özverili yıllar”la sağlanan say-
gõnlõğõna.
‘Siyaset’in uzmanları!
Ne var ki asõl üzüldüğüm, ki-
mi uzmanlarõn da “destekler”
halleri...
Örneğin Prof. Semavi Eyice
diyor ki: “Bu tarih boyunca ya-
pılmış; bir mahzuru yok... hiç
değilse, dini bir bina, yine say-
gın bir fonksiyon alıyor.”
Özellikle “Bizans” uzmanlõ-
ğõyla ün yapan hocamõzõn, kili-
se için örneğin kütüphane, kültür
merkezi, sanat galerisi gibi iş-
levleri de “saygın” bularak öner-
mesi gerekmez mi?
Son seçimde AKP’nin Kadõ-
köy belediye başkan adayõ olan,
“en az” oyu alõnca da belli ki
“teselli mükafatı” olarak İstan-
bul 2010 Kültür Başkenti Da-
nõşmanõ yapõlan mimar Sinan
Genim de şunlarõ söylemiş: “Ce-
maati olmadığı için yeniden
kilise yapmanın anlamı yok...”
İnsan düşünmeden edemiyor;
siyaset bu kadar mõ değiştirir in-
sanõ?
Oysa Genim de korumada de-
neyimli mimarlarõmõzdan... Çağ-
daş restorasyon ilkelerine göre,
tarihi anõtsal bir yapõya “geç-
mişte olmayan minare” ekle-
menin “uygunsuz”luğunu çok
iyi bilir. Hele kurul kararõndaki
“işlevine uygun minare” sözü
kadar, başta mimarlarõn sorgu-
lamasõ gereken etik ve bilim dõ-
şõ bir ifade ne olabilir?
‘Bilim’in uzmanları
Böylesi “siyasi” uzmanlarõn
yanõnda “bilimin uzmanları” ise
bakõn neler söylemişler:
Yine korumada ülkemizin yüz
akõ hocalarõmõzdan Prof. Dr. Ce-
vat Erder diyor ki: “Binaların
sadece fiziki yapısı değil, ruhu
da vardır...”
İstanbul Büyükşehir Beledi-
yesi’ni yönetenler ise sözde res-
tore ettikleri kilisenin “ruh”una
hiç aldõrmõyorlar; belki de kav-
rayamõyorlar!..
Ya Prof. Dr. İlber Ortay-
lı’nõn haykõrõşõ; “İbret-i
âlem” için aktarõyorum:
“Kiliseden cami ol-
maz. Bunlar 15. ve 17.
asırların işi; bu asırda ol-
maz; Türkiye’ye yakış-
maz... Git kendi camini
kendin yap. İhtiyaç da
vardır camiye, onu da
söyleyeyim. Ama başka
yere yaparsın...”
Nitekim Kültür ve Turizm Ba-
kanõ Ertuğrul Günay da demiş
ki: “Başka inançlara ait ibadet
yerlerinin camiye dönüştürül-
mesine geçmiş yıllarda belki ih-
tiyacımız vardı. Şu anda yok...”
Siyasi uzmanlara bundan açõk
“çağdaşlık dersi” olur mu?
Çağdaşlığın ilkeleri
Türklerin özellikle “fethet-
tikleri” yerlerdeki kiliselere mi-
nare ekleyerek cami gereksi-
nimlerini karşõlamalarõ; bu ne-
denle de çoğuna “fethiye cami-
si” denilmesi, akõlcõ ve insancõl
bir anlayõşõn ürünüdür.
Kiliseye dönüştürülmüş ca-
minin çok az sayõda olduğunu
düşündüğümüzde, “şovenizme
kapılmadan” gurur duyabili-
riz.
Ancak günümüzün yaklaşõmõ,
hiçbir kültürü diğerinden üstün
görmeden, tümünü “eş saygın-
lık”ta kucaklamak ve inanç ya-
põlarõnõ da “siyasal egemenlik
gösterisine alet etmeden” ko-
rumak değil midir?
Hele buna aykõrõ bir “niyet”
için tarihte var olmayan “uy-
durma” bir minareyi “kültür”
adõna onaylamak ise Koruma
Kurullarõnõn varlõk nedenine ay-
kõrõ, bilimsel kimliklerine umar-
sõzlõktõr...
Silivri’de yanlõştan dönerek,
ulusal onurumuzu kurtaracağõ-
mõza inanõyorum...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Kiliseye ‘Minare’!..
ekinci@cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN
HARBİ SEMİH POROY
2 Eylül
2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Simit
alın
ekonomi
canlansın...
Yerseniz!
Diyanet
Diyanet İşleri;
zekâtını Mehmetçik
Vakfı’na veya
Çağdaş
Yaşamı
Destekleme
Derneği’ne vermek
isteyen yurttaşlara
“O para sadaka olur,
caiz değildir” mi
diyor?
Balon
Erol Barutçugil:
“Balondan
iktidarın sanal
olur açılımı!”
Samanyolu
Engin Balım:
“Fetoş’un
televizyonu
Kürtçe kanal
kuracakmış.
Kürtçe
Olimpiyatları da
başlatırlar.”
YağmurDeniz
Sıvasspor ne yapmak istiyor?
SIVASSPOR teknik direktörü
Bülent Uygun, antrenmanlarda
istediği gibi çalışmayan
futbolculara para cezası kesiyor
ve toplanan paralar inşaatı
sürmekte olan “Sıvasspor
Camisi”ne harcanıyormuş.
Haberi gazetelerde
şaşkınlıkla okuyan Sıtkı
Ergüney diyor ki:
“Futbolcular, ödedikleri
para cezaları ‘kutsal bir amaç’ için
harcandığından çok mutlu
oluyorlarmış! İşlerini doğru dürüst
yapamadıkları için üzülecekleri
yerde mutlu olan profesyoneller!
Neresinden bakarsanız bakın,
anlamak mümkün değil. Cami
yapmak spor kulübünün işi mi?
Mecnun Odyakmaz Sıvasspor’un
başkanı mı yoksa cami yaptırma
derneği başkanı mı? Bülent
Uygun teknik direktör mü yoksa
derneğin tahsildarı mı?
Sıvassporlu futbolcular
profesyonel emek işçileri mi
yoksa cami cemaati mi?
Sıvasspor; yönetimi ile teknik
direktörü ile futbolcusu ile ve en
önemlisi bütün bunlara tepki
göstermeyen taraftarı ile kapılmış
gidiyor bahtının rüzgârına!
Bu kafa ile şampiyon olsalar ne
olur, küme düşseler ne fark
eder?”
Belki de başka bir “misyon”
üstlenmişlerdir; Ilımlı İslam
Cumhuriyeti’ne geçildiğinde spor
kulüplerine örnek olma
çabasındadırlar!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
GÖZÜNÜZ aydın, yeni bir açılım sürecimiz
daha oldu: Ermenistan’a sınır kapısı açmak üzere
protokol imzalamak!
Barack Obama ABD Başkanı olup da ayağının
tozuyla Türkiye’ye geldiğinde bizimkilere
Güneydoğu Anadolu üzerinden Irak sınırını ve
Ermenistan sınırını işaret etmiş; “açılım” istemişti.
“Kürt açılımı”nın bir Amerikan projesi olduğunu
söyleyenleri namussuzlukla suçlayan Büyük
Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı ve AKP-FG
koalisyonunun başı Recep Beyefendi, bakalım
“Ermenistan açılımı”nı eleştirenlere ne diyecek?
Laf üretmekte üstlerini yok; İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, koordinatörü olduğu “Kürt
açılımı”nı evirdi çevirdi sonunda “milli birlik
projesi” yaptı. Tabii ki bu değişikliği kendi başına
yapmadı, konu koordinatörlük yetkisini aştığı için
zaten yapamazdı da!
“Kürt açılımı”nın fena halde çuvalladığı ve
projenin “milli birlik”e dönüştürülerek
kurtarılabileceğine ilişkin ilk sinyali televizyondaki
“Ulusa Sesleniş” konuşmasında Recep verdi.
“Biz, Türkiye’nin tamamı değiliz, gelin ülkenin
yararına merhemi hep birlikte bulalım” dediği için
Recep’in parti balkonundan yaptığı
konuşmadaki gibi herkesi kucaklamayacağını
sananlar oldu.
Oysa ortada bir kucaklama yoktu; hükümet
kurup da iktidar olamama çaresizliğinin itirafı
vardı!
Recep işine geldiği zaman parti genel başkanı,
işine geldiği zaman başbakan şapkasıyla
konuşuyor. Fakat ilgili yasa gereği “Ulusa
Sesleniş” konuşmasını yapabileceği bir tek şapka
var, o da başbakan şapkası.
Bir Başbakan düşünün ki “Biz, Türkiye’nin
tamamı değiliz” diyor. “Biz” dediği ise kurduğu
ve başında bulunduğu hükümetin ta kendisi.
Acı ama gerçek: Ülkesinin tamamını temsil
etmeyen bir hükümet var başımızda.
Peki, şimdi ne olacak?
Ne olacağını yine Recep açıkladı:
“Şeker Bayramı’nda ABD’ye gidiyorum!”
ABD’ye gidip şekerleme yapacak değil.
Recep’in huyudur biliyoruz; iç ve dış politikada
resmi kayıtlara geçmeyen ikili görüşmeler
yapmayı çok sever. Kürt açılımı, Ermenistan
açılımı derken ülkesinin tamamını temsil etmeyen
hükümetin yeni açmazlarına hazır olalım: Kıbrıs
açılımı, Afganistan açılımı.
Açmaz
SESSİZ SEDASIZ (!)
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Antalya’nõn
Alanya ilçesinde,
“Dim” de denilen
bir mağara. 2/ Eğ-
rilmekte olan yün,
keten gibi şeylerin
tutturulduğu, bir
ucu çatal değnek...
Üstün bir yetkinin
gücünü simgeleyen
değnek. 3/ Osman-
lõ devletinde haber-
cilere verilen ad. 4/
Mahkeme sonucunu gös-
teren resmi belge... Bir
gösterme sõfatõ. 5/ Bir şe-
yin temel öğesi... Başarõ-
sõzlõk. 6/ Argoda hiç emek
verilmeden ele geçirilen
şeye verilen ad... Kimi
dillerde erkek cinsten sa-
yõlan sözcük. 7/ Düz, en-
siz ve yassõ bağ... Karõşõk
renkli. 8/ Kõskançlõk, çe-
kememezlik... Bayõndõrlõk. 9/ Başka birinin kullandõğõ söz
ya da tümceleri anlamsõz olarak yankõ gibi yineleme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Zonguldak ilinde, sarkõt ve dikitleriyle ünlü bir mağa-
ra... Gürcistan’õn plaka imi. 2/ Bir etkinliğin geçici olarak
durdurulduğu süre... Aziz Nesin’in, sinemaya da aktarõl-
mõş bir romanõ. 3/ Bir araştõrmanõn, bir tartõşmanõn teme-
li olan ana öğe... Duyuru tahtasõ. 4/ Bilgiçlik taslayan kim-
se... Hiç, sõfõr. 5/ Kekemelik, pepemelik. 6/ Çõkar yol, ça-
re... İsrail’in plaka imi. 7/ “ --- sesleri sönüyor perde per-
de / Atlõlar kayboluyor güneşin battõğõ yerde” Nâzõm Hik-
met)... ABD’de, planlarõyla ünlü bir kent. 8/ Doğu Kara-
deniz’de de yetişen ve kaliteli bir şarap veren siyah üzüm
cinsi. 9/ Şiddetli belirtilerle başlayõp kõsa sürede ağõrlaşan
hastalõklar için kullanõlan sözcük... Küçük su kanalõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
S O L D U Ç M E
A D A R İ N İ T
Ğ K L A R O S
D E L İ L O İ S
I R A K Z O N A
Ç O K A L L A M
T A A S A A
S İ A Ş İ Y A N
U K U B E T T İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.comTabelada “kilise” bile diyememişler!..