26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 14 EYLÜL 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Prometheus’un ‘Uygarlõk Ateşi’ Ülkemizde teknoloji sözcüğü, uygarlõk anlamõnda kulla- nõlmaktadõr. “Sanatın içine tükürenlerin” egemen olduğu toplumlar- da, uygarlõk yerini ilkelliğe ve uygarlõk sanõlan teknolojiye bõrakõr. Sanat eseri tablolarõn, siyah örtülerle “sansür edildiği”, hey- kellerin depolarda çürümeye bõrakõldõğõ toplumlarda, uygarlõğa yer yoktur. En gelişmiş, en pahalõ teknolojiyi kullananlarõn en uygar kişiler olduğunu kabul eden toplumlar uygarlõğa yakõşmaz- lar. Sanat ve kültür düşmanlarõnõn “baş tacı” edildiği toplumlar ne denli ileri teknolojiye sahip olurlarsa olsunlar, çağdaş uy- garlõk düzeyinin yanõna bile yaklaşamazlar. Mitolojide, uygarlõk olarak yorumlanan ateşi, insanoğlu- na verenin Promete olduğunu hemen herkes bilir. Prometheus, ateşi insanoğluna, Zeus’un ateşinden çala- rak verir. Zeus’dan çalõnõp insanlara verilen ateş, “yaratıcılık, bilim ve uygarlık” olarak yorumlanõr. Bu nedenle, Prometheus de uygarlõğõn öncüsü olarak gö- rülmektedir. Zeus, ateşini çalan Prometheus’u en ağõr biçimde ceza- landõrõr. Bir kartal, her sabah, Kafkas dağlarõnda bir kayaya bağ- lanmõş olan Prometheus’un ciğerlerini çõkarõr. Prometheus’un ciğerleri her gece yeniden oluşur ve eski durumuna gelir. Bu işkence sürüp giderken, bir gün kahraman Herkül, kartalõ öl- dürüp bu korkunç işkenceye son verir. İnsanlarõ aydõnlatmak için Zeus’dan çalõnan ateş, Roma İm- paratoru Neron’un eline geçer. Neron da ateşin başka işle- re de yaradõğõnõ göstermek için Roma’yõ yakarak tarih ki- taplarõnda yerini alõr. Ortaçağda ateş, “kutsal amaçlar” için insan yakmakta kul- lanõlmõş ve o çağda insan yakmak “kutsal bir gelenek” ol- muştur. Bu geleneğin küçük bir “kıvılcımı” da zaman tünelini aşõp 20. yüzyõlõn sonlarõnda Türkiye’ye ulaşõr ve 1993 yõlõnõn tem- muzunda, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ni kutlamak için, va- linin daveti üzerine Sõvas’a gelip Madõmak Oteli’nde konuk olan, aralarõnda Aziz Nesin’in de bulunduğu, sanatçõ, yazar, düşünürleri bulur. Ortaçağdan, çağõmõza sõçrayan bu kõvõlcõmla, sanatçõ, şa- ir, düşünür, yazar ve halk ozanlarõ Madõmak Oteli ile birlikte yakõlõr. Bu yangõna engel olmasõ gereken “zevat”, yangõnõ herkes gibi, televizyonlarõn canlõ yayõnõndan izler. Ve böylece, 14 Mayõs 1950 seçimlerinden sonra, Demokrat Parti’nin, “Şark Ekspresi”ne bindirdiği Türkiye ortaçağa doğru hõzla yol alõrken, ortaçağda “dinsiz imansız Hıristiyanları” yakmak için kullanõlan “kutsal ateş” bu kez, Türkiye’de yerine konulmayacak değerdeki, yazarlarõ, dü- şünürleri, sanatçõ, şair ve halk ozanlarõnõ bulur ve yakar. Sõvas’ta Madõmak Oteli’nde, Türkiye’nin aydõnlõk insan- larõnõn “diri diri” yakõlmasõ, yaktõranlarõn “meclislere” ta- şõnmasõ Türkiye’de işlenen bir “insanlık suçudur”. Suçlulardan kimilerine “emekli aylığı” da bağlanõp yurt- dõşõna gönderilir. 1950’li yõllardan sonra Türkiye’nin “dört bir yanı”, yol- suzluklarla, hõrsõzlõklarla, üçkâğõtçõlõkla gelen, orman yan- gõnlarõnõn neden olduğu seller ve heyelanlarla iç içe yaşa- maktadõr. Bugün İstanbul ve çevresinde yaşanan ve pek çok insanõ- mõzõn ölümüne neden olan sel felaketinin suçlularõ, orman- larõ yakõp kül eden, nüfus kütüğüne kayõtlõ, insan görünü- mündeki “kanser hücreleri” ile onlarõ görmezlikten gelen, ses çõkarmayõp sessiz kalanlardõr. Kuşkusuz, “hiçbir şey olmamış gibi” bundan sonra da, or- manlar yine yakõlacak, seller daha da büyüyerek gelecektir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 14 Eylül Çift Taraflı ABD’nin “bizim oğlanları” 12 Eylül sürecinde Doğu-Batı ayırmadan tüm halkın üzerine bindi. 12 Eylülcüler, işkenceden pislik yedirmeye değin etnik ayrımcılığı körükleyecek ne varsa ellerinden geleni yaptılar. ABD’nin diğer “bizim oğlanları” da, bunu fırsat bilip Güneydoğu’da “düşük yoğunluklu savaş”ı başlatıp ülkenin başını belaya soktular. Çift taraflı oyunu seyrede seyrede geldik bugüne. Aralarında eski Washington büyükelçileri de bulunan kimi “akil adamları” dinlerseniz, “Kürt açılımının ABD tarafından öngörüldüğüne ilişkin görüşler çok, ama çok yanlış.” Emekli diplomat-yazar Daver Darende öyle düşünmüyor ama: “Bölge kalkınma ajanslarıyla ulus devlet zayıflatılarak federasyon yapılanmasının hazırlanmakta olduğu bu duyarlı dönemde, ‘Kürt ve Ermeni açılımı’na hız verilmesi bir rastlantı değildir. Kuzey Irak’taki Kürt oluşumuna ve PKK’ye yıllardır her türlü desteği ve yardımı sağlayan, Kürt yönetimine yeni bir müttefiki gözüyle bakan ABD, Türkiye’yi parçalamaya yönelik açılım planını aşama aşama uygulamaya başlamıştır. Oyun artık açıkça oynanmakta, ülkemiz bir dönüm noktasına doğru hızla yol almaktadır.” Emir Sahipliği Araştırmacı-yazar Murat Çulcu, Anglo-Amerikan askeri-siyasi merkez ile oligarşik finans-ticaret tekelinin, ulusal ve dinsel direnişleri yok ettikten sonra ulaşmak istediği tasarımı şöyle özetliyor: “Bu modelin uygulanabilmesi için siyasi ve dinsel otoritenin, tam anlamıyla egemenlerin kontrolü altında olması gerekiyordu. Bu nedenle siyasi bakımdan, eski yönetimlere; hatta mutlakiyet ve meşrutiyet yönetimlerindeki tek adam saltanatına gereksinim vardı. Bu tek adam saltanatının yeni adı ‘başkanlık rejimi’ olacaktı. Parlamentarizmin üzerinde ABD başkanlarını anımsatan bir siyasi-askeri başkanın hiçbir finansal-ticari otoritesi bulunmayacağı için, askeri iradesi de söz konusu olmayacaktı. Dolayısıyla bu kukla başkan siyasi yaptırım gücünden yoksun kalacak; otoriteyi elinde bulunduran Anglo-Amerikan/oligarşik tekelin istediklerini yapmak ve taleplerini karşılamakla yükümlü olacaktı. Fakat güçlü bir dinsel liderliğe ve otoriteye sahip bulunacaktı. Zira başkan, aynı zamanda halife kimliğini taşıyacak; yani İslam âleminin ulü-l emirlik (emir sahipliği) makamını işgal edecekti. Siyasi hiçbir yaptırım gücü olmayan kukla başkan, dinsel bakımdan her türlü yaptırıma sahip bir halife olacak ve bu hilafet, İslam halklarının tepesinde emperyalizmin bir sopası olmaktan öteye gitmeyecekti. Böylece model hem ılımlı veya tutucu İslam âleminin uhrevi ihtiyaçlarını karşılayacak, hem de Anglo- Amerikan/oligarşik emperyalizmin çıkarlarına ve sömürü amaçlarına hizmet edecekti. Bu projenin adı BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) idi.” BOP’un eşbaşkanının yaşadığı topraklardaki biz aciz kullar açısından önemli bir yorum... Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen), yakın geçmişte memur sendikalarının kurulmasına öncülük etmiş olan Eğitim-İş Sendikası’nın kullandığı yöntemlerin izinden gidiyor. Üretici köylülerin sendikalaşması doğrultusunda örgütlenmeye giden Çiftçi-Sen, 21 Mayıs 2008’de kuruldu. Ankara Valiliği, ilgili yasaların hiçbirinde “çiftçilerin, köylülerin sendika kurabileceklerine ilişkin hüküm bulunmadığı” savıyla konfederasyonun kapatılması için iş mahkemesinde dava açtı. Ankara 8. İş Mahkemesi, Ankara Valiliği’nin gerekçesi doğrultusunda hüküm kurarak Çiftçi-Sen’in kapatılmasına karar verdi. Buna karşın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, uyuşmazlığın çözüm yerinin iş mahkemeleri değil, genel mahkemeler olduğunu belirterek 8. İş Mahkemesi’nin kararını görev yönünden bozdu. Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, hukuksal savaşımı sürdürmede ısrarlı: “Anayasanın 90. maddesi gereği uluslararası sözleşmelere dayanarak kurulduk. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, Ekonomik Sosyal Haklar Sözleşmesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde herkesin sendika kurma hakkı vardır ve diğer uluslararası sözleşmelerde de herkesin sendika kurma hakkı olduğu belirtilmektedir. Devlet, anayasanın 49. maddesi gereği çalışanları korumakla görevlidir. Uluslararası sözleşmeler ve anayasanın 51. maddesi ile herkesin/çalışanların sendika kurma hakkı bulunmaktadır. Hükümetin görevi, yasal düzenleme yok diyerek sendikaları kapatmak değil, çiftçi sendikaları yasasını hazırlayarak yasalaştırmaktır.” Memurlar, eksik ve aksak da olsa sendika hakkına kavuşmuşlardı. Sıra çiftçilerde... Sıra Çiftçilerde (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com İstanbul Açılımı Makedonya’nın Ohri Gölü’nde batan turistik teknede 18 kişi ölünce ülkenin ulaştırma bakanı istifa etmiş. Bizde, değil tekne, İstanbul battı. Başbakan’a bakarsanız, halkın istifa etmesi lazım. Bu da bir açılım demek ki... PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kadir Topbaş’a Açık Mektup Sayın Başkan, Doğrudur, İstanbul toplam 44 yıl atanan veya se- çilen Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları ta- rafından yönetilmiştir. Siz, 1945 doğumlusunuz, üç aylıkken İstanbul’a gelmiş, bu kentte yaşamışsınız. İstanbul’un 1950’lere kadar musluklarından akan su- ların içildiği, doğası korunmuş, tüm kıyılarından de- nize girilebilen, banliyö trenleri, tramvayları, dolmuşları ve şehir hatları vapurlarıyla ulaşımın kolayca sağ- landığı, eğlence dünyası görgülü, insanlarının yaşantısı “mazbut”, modernleşmekten de geri kalmayan, ya- şanası bir kent olduğunu bilmiyor olabilir misiniz? İstanbul’da bugün yaşanan olumsuzlukların nedeni olarak CHP yönetimlerini göstermek, bu kentin bü- yükşehir belediye başkanlığını yapan sizin gibi bir ki- şiye yakışır mı? 14 Mayıs 1950 günü Demokrat Parti iktidara ge- lene kadar İstanbul, CHP tarafından atanan, aynı za- manda belediye başkanı da olan beş vali tarafından yönetilmiştir. DP iktidarı, CHP tarafından atanan Fah- rettin Kerim Gökay’ı görevden almamış, İstanbul- luların “mini mini valimiz” diye andıkları Ord. Prof. Dr. Gökay, yedi yıl daha makamında kalmıştır. Cumhu- riyetin kuruluş yıllarında ve II. Dünya Savaşı’nın zor koşullarında görev yapan o saygın kişilikleri anım- sayalım: Ali Haydar Yuluğ (15 Nisan 1923-8 Hazi- ran 1924), Emin Erkul (9 Haziran 1924-20 Ocak 1926), Muhittin Üstündağ (29 Ocak 1926-4 Aralık 1938), Lütfi Kırdar (8 Aralık 1938-16 Ekim 1949) ve Fahrettin Kerim Gökay (24 Ekim 1949-26 Ekim 1957). Sayın Başkan, Siz, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Mi- mar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu, doktora vermiş, akademik unvan taşıyan bir kamu yö- neticisisiniz. Yönettiğiniz kentin estetiğinin bozul- masının, gecekondulaşmanın, İstanbul’un canına okunmasının Demokrat Parti iktidarıyla başladığını, kent yağmasının bizzat dönemin başbakanı Adnan Menderes tarafından yönetildiğini bilmiyor musunuz? O gelişigüzel açılan arterler, o iğdiş edilen meydan- lar, o usulsüz istimlakler DP’nin eserleri değil midir? Yaşanan bu imar rezaletlerine ilişkin gençliğinizden kalma hiç mi anınız yoktur? Eğer yoksa, siz nasıl bir İstanbullusunuz? Gençliğinizi cam fanus içinde mi ge- çirdiniz? O yıllarda kentte hiç dolaşmadınız mı? Baş- layan betonlaşma genç yüreğinizi acıtmadı mı? Eğer bugün yaşanan acıların sorumlusunu geçmişte arıyorsanız DP tarafından atanan vali ve belediye baş- kanlarını: Kemal Hadımlı (12 Temmuz 1957-5 Ekim 1957), Mümtaz Tarhan (29 Kasım 1957-11 Mayıs 1958), Ethem Yetkiner (14 Mayıs 1958-24 Aralık 1958), Kemal Aygün 25 Aralık 1958-27 Mayıs 1960). 27 Mayıs Milli Birlik Komitesi tarafından ata- nanları: Refik Tulga (27 Mayıs 1960-14 Haziran 1960 ve 24 Eylül 1960-26 Şubat 1962), Şefik Erensü (14 Haziran 1960-24 Eylül 1960). Adalet Partisi’nden se- çilenleri: Faruk Ilgaz (12 Mart 1968-6 Haziran 1968), Fahri Atabey (8 Haziran 1968-9 Aralık 1973). 12 Ey- lül Darbecileri tarafından atananları: İsmet Hakkı Akansel (12 Eylül 1980-30 Ağustos 1981), Ecmel Ku- tay (30 Ağustos 1981-24 Eylül 1982), Abdullah Tır- tıl (24 Eylül 1982-26 Mart 1984) ve Anavatan Partili Bedrettin Dalan’ı (26 Mart 1984-28 Mart 1989) ni- çin söz konusu etmiyorsunuz? Sözünü ettiğiniz o 44 yılın 17’sinde görev yapan, İnönü hükümetleri tarafından atanmış Turan Ertuğ, Kadri İlkay, Kamuran Görgün, Niyazi Akı, Necdet Uğur (27 Şubat 1962-9 Aralık 1963) ile CHP’den se- çilmiş Haşim İşcan (10 Aralık 1963-11 Mart 1968), Ahmet İsvan (14 Aralık 1973-11 Aralık 1977), Ayte- kin Kotil (14 Aralık 1977-12 Eylül 1980) ve Nurettin Sözen’in (28 Mart 1989-27 Mart 1994) İstanbul’a ver- dikleri hizmetleri elinizi vicdanınıza koyup inceleyin. Bugün yaşanan sel felaketinde bu başkanlardan han- gisinin sorumluluğu vardır? Ad verebilir misiniz? Şu nedenle, diyebiliyor musunuz? Suçlamanızın somut bir dayanağı var mıdır? Eğer yoksa, eğer ad vere- miyorsanız, bu suçlama sizi töhmet altında bırakmaz mı? Niçin bu ağır yükün altına giriyorsunuz? Sayın Başkan, 27 Mart 1994 tarihinden bugüne ka- dar İstanbul’u sizler yönettiniz. Bugün yaşananların sorumlusu sizlersiniz. Geçmişi sorumlu tutmak so- rumluluktan kurtulmanın en çıkmaz yoludur. Doğru- dan sapmayın, gerçeğin sillesi çok güçlü olur, unut- mayın. İstanbullu sizleri bir daha seçmez, seçmeye- cek; bari adınız temiz kalsın. Saygılarımla. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Peynirli bir çor- ba türü. 2/ Malezya halkõna özgü öldü- rücü bir delilik... Briçte, atõlan bir kâğõtla eşine oyna- masõnõ istediği kâ- ğõdõ belirtme. 3/ “Apsent” adlõ iç- kinin elde edildiği, çok acõ ve õtõrlõ bir bitki... Kayõnbira- der. 4/ Şarkõ, türkü... Kul- lanma süresi. 5/ İri tane- li bir kiraz cinsi. 6/ Be- lirti.... Kutsal inanç. 7/ Tanrõtanõmaz... Cõlõz, za- yõf. 8/ Eskiden yazõ lev- halarõna ya da yazma ki- taplara konulan hattat im- zasõ... Uğraş. 9/ Kõsa ba- caklõ bir köpek cinsi... Tecrübeli, usta. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tapõnõlan nesne; fetiş. 2/ Emirler, beyler... Eski Mõ- sõr imparatorluğunun en parlak dönemindeki başkenti. 3/ Şube, dal... Hõristiyan sanatõnda, ölü İsa’nõn vücudunu kollarõnda tutan Meryem Ana betimlemesine verilen ad. 4/ Tõp dilinde “bere” anlamõnda kullanõlan sözcük... No- tada durak işareti. 5/ Afrika’da bir õrmak... Nine. 6/ Fas’õn plaka imi... “Zinhar eline --- vermen o kâfirin/Zira gö- rünce suretini put-perest olur” (Baki). 7/ Bir kitabõn kõs- altõlmõş biçimi ve özellikle kõsa tarih kitabõ. 8/ Budizm’in, Japonya’da büyük önem taşõyan kolu... Doğu Anado- lu’da bir göl. 9/ Doku teli... Dõşa vuran sevinç. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G R A F O F O B İ N A L E E V İ N U L A D A A N A T E R S İ T P A R A P E T R O E M İ R İ K A A R A B A N E M A A T E L G R A F O L O J İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear