24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN “Lozan Antlaşması, Türk ulusu aleyhinde asırlardan beri hazırlan- mış ve Sevr Antlaşması ile ikmal edildiği sanılmış büyük bir suikas- tın yıkılmasını ifade eden bir bel- gedir.” Mustafa Kemal ATATÜRK Ulu Önderimizin bu özdeyişi Lozan Konferansı ve Antlaşma- sı’nın özgürlük ve bağımsızlığı- mızın tapu senedi, “Türk tarihinin dönüm noktası” olmasının eşli- ğinde, büyük zorluklarla kazan- dığımız Kurtuluş Savaşımızdan sonra devletimizin uluslararası siyasal, ekonomik ve hukuksal haklarıyla bağımsızlığımızın da kazanıldığı politik zaferinin anla- tımıdır. Lozan’da Atatürk’ün başkan- lığını uygun gördüğü İsmet Pa- şa’nın (İnönü) katılımıyla 21 Ka- sım 1922 günü başlayan tartış- malı konferans önerilerimizin yad- sınması nedeniyle şubatta kesil- di. Biz isteklerimizde ısrarlı oldu- ğumuzu aksi halde tekrar sava- şabileceğimizi belirtince, 23 Nisan 1923’te yeniden toplanıldı. Kon- feransta yedi düveli temsil eden İngiltere Dışişleri Bakanı, kendini beğenmiş, uluslararası güce sa- hip tavrıyla Lord Curzon müza- kereleri başlattı. Sevr’in bir kıs- mından vazgeçilebilineceğini be- lirtmenin yanında, Musul ve ada- lar konusuyla önemli birçok nok- talarda öfke ve kibriyle ısrarlıydı. İnönü ise inatla vazgeçmeksizin, sunduğu belgedeki maddeleri soğukkanlılıkla savundu. Başarı- sızlığa düştüğünü gören Curzon, sonunda pes ederek 24 Temmuz 1923’te Sevr’in iptalini kabul et- ti. Avunmak için İnönü’ye “Bu maddeleri tek tek yazarak cebime koydum. Bir gün geri alacağım” dediği de bilinmektedir. İşte bun- ların çok güçlüklerle kazanıldığı- nın bağımsız laik demokratik cumhuriyetimizin sonsuza dek yaşamasının gereğine inanan ulu- salcılarca bıkıp usanmaksızın hal- kımıza anlatılması ilkeli bir gö- revdir. Büyük Ortadoğu strateji- sinin ortağı olanlarca her konuda, vatan topraklarının satılmasını bile göze alabilenlere karşı öz- gürlük ve bağımsızlık savaşını vermemiz, ne pahasına olursa ol- sun en önde gelen görevimizdir. Lozan Antlaşması’ndan hiç ödün vermeksizin bu sürdürülmelidir. Bana ortaokulu bitirdiğimde üç yıl kesintisiz başarılı olmamın ödü- lü olarak sunulan İsmet İnönü’nün ve Hasan Âli Yücel’in kutlama- larını da içeren imzalı Lozan Kon- feransı kitabı ile altın kalem veril- diğinde bu görev alnıma yazılmış oldu... Anlatmaya çalıştığım bu duy- gularla Ada Dostları Derneği’nin 1989’da kurulmasından da önce Heybeliada’daki İnönü Müze- si’nde her yıl 24 Temmuz’da Lo- zan’ı anlama ve anlatmayı görev bilerek Anma Günleri’ni bir grup ulusseverle başlattık. Daha son- ra İnönü Vakfı’nın da katıldığı toplantıları dernekçe sürdürdük. Dört yıl önce erken kaybımız olan ÇYYD Genel Başkanı sevgili Tür- kan Saylan’ın önerileriyle Hey- beliada’nın Cumhuriyet Meyda- nı’nda halkın yoğun katılımıyla İnönü Vakfı Genel Başkanı Özden İnönü-Toker, Kadın Araştırmaları Derneği, İstanbul Kadın Kuru- luşları Birliği başkan ve üyelerinin güç vermeleriyle başarılı ve etkin çalışmaları geçen yıla kadar sür- dürdük. İKKB’nin 24 Temmuz günü Cumhuriyet gazetesindeki “86. Yılında Lozan’ın Önemi” baş- lıklı bildirisinde, iki yıl aralıksız an- maya gelenlere dağıttığmız ren- kli Sevr haritasıyla vatan toprak- larının emperyalistlerce yağma- lanışını aktarmış, hemen onun altında BOP’un hedeflerini çizen harita ve en altta da Lozan’la ka- zanılmış çizgileri belirleyen Türkiye Cumhuriyeti haritasıyla haklarımız belirlendiği için el ele verme za- manının geldiğini göstermiştik. Bu çok anlamlı görüntülere ne denli teşekkür edilse azdır. 2008’in anmasından iki gün son- ra talihsiz bir kazayla düşerek om- zumu kırmamın sonucu, zincirle- me operasyonlarla sağlıksızlığım nedeniyle ve yönetim kurulu- muzca da üzülerek verilen karar- la anma çalışmalarını oluştura- mamıştık. Çok şükür ki bu yıl İnö- nü Vakfı’nın müze-evinde yaptı- ğı ve çok başarılı olduğunu duy- duğum toplantıya katılamamanın üzüntüsünü yaşamakla birlikte çok sevindim. Günlerin anıları içinde en etkin olanı, vefatından önce 2007 Temmuz’undaki an- maya katılamayan çok değer verdiğim, saydığım, ulusça borç- lu olduğumuz, öldürücü hastalı- ğın aramızdan aldığı Genel Baş- kanım Prof. Dr. Erdal İnönü’nün lütfedip gönderdiği çok değerli mesajını önemseyerek yansıta- cağım: “Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının yıldönümünde düzenlediğiniz Anma Toplantısı için sizi candan kutluyorum. Sağ- lık nedenleriyle aranızda buluna- madığım için de üzgünüm. Size başarılar diler, toplantıya gelen tüm vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlarım. Lozan Barış Antlaşması, Türki- ye Cumhuriyeti’nin adeta tapu se- nedi olduğu bilinen bir gerçektir. Bizi dünyada tüm uluslarla eşit haklara sahip, özgür, bağımsız ve kendi geleceğini belirleme yetki- sini kimseyle paylaşmayan çağ- daş, laik ve demokratik bir devlette yaşama mutluluğunu kazandıran bu antlaşmanın hangi çetin zor- luklar, aşılmaz görülen engeller aşılarak imzalandığını gençleri- mize, hepimize tekrar anlatmak- la hem özgürlüklerimize sahip çıkma azmimizi perçinliyorsunuz hem de bugün karşımızdaki baş- ka zorlukları nasıl yeneceğimizi gösteriyorsunuz. Sağ olun, var olun!..” 24 Temmuz 2007 Erdal İNÖNÜ Not: Geçen hafta bu köşede yayımlanan yazarımız Perihan Ergun’un bir karışıklık sonucu eski yazısı çıkmıştır. Düzeltir özür dileriz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 4 Ağustos Lozan Konferansı ve Antlaşması 86 Yaşında HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 4 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 İktidar, tehditle delil yaratıyormuş. Gizli tanıklar da şantaj ürünü! Arzuhalci Sema Akdemir: “İktidar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun noter olmasını istemiyor; arzuhalci olsun yeter!” Destroyer Soner Önal: “Bundan sonra tutuklanacak denizci subayların evlerinde birer destroyer veya hücumbot bulunması bekleniyor!” Millet Metin Altay: “Milletvekilinin emekli maaşı 4 bin 668 lira, milletin emekli maaşı 688 lira. Demek ki millet layığını bulmuş!” YağmurDeniz Şeriat yolunda bir adım daha! TÜRKİYE İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ilişkin çok önemli bir adım daha geçenlerde kendiliğinden atıldı! Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde Demokratik Toplum Partili olarak tanınan iki hayvan tüccarının Beşağaç köyü yakınlarında öldürülmüş olarak bulunması üzerine, çevre köylerde yaşayan ve aralarında köy korucularının da bulunduğu 100 kişi Günyüzü köyünde toplanıp iki imamın önünde Kuran üzerine el basarak cinayetle ilgileri olmadığına ilişkin yemin etti. Haşlanan kurbağa için ne kadar olağan değil mi? Bundan sonrası çok daha normal sayılacaktır: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadelesine yardımcı olan köy geçici korucularının şeriat yolunda sağladıkları bu katkının Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nca da takdirle karşılanması ve söz konusu cinayet soruşturmasından Kuran’a el basarak yemin eden köylülerin muaf tutulması bekleniyor. Adalet Bakanlığı’na yakın kaynaklarda da savcılığın soruşturma aşamasında gerekirse köylülere yemin ettiren iki imamın şahadetini isteyebileceği belirtiliyor. Bu arada, Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde “bilgi notu” yayımlayarak açıklama yapmış: Astsubayların rütbelerinin “bey”leştirilmesine ilişkin bir çalışma yapılmıyormuş. Bu saatten sonra ne diyelim; Allah razı olsun! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TARİHE not düşmek gerektiği için önce bir çırpıda akla gelen gazeteci ve yazarların listesi: Adnan Akfırat, Adnan Bulut, Doğu Perinçek, Emin Gürses, Ergün Poyraz, Erol Manisalı, Erol Mütercimler, Ferit İlsever, Güler Kömürcü, İlhan Selçuk, Merdan Yanardağ, Mustafa Balbay, Serhan Bolluk, Tuncay Özkan, Ümit Oğuztan, Vedat Yenerer, Yalçın Küçük. Listede adı geçen gazeteci ve yazarlar ne idüğü birincil savcısından menkul bir terör örgütünün üyesi oldukları iddiasıyla sanık durumundalar. İkincil savcıların vurmak istediği “terörist” damgası bir yana ayrılıkçı terör örgütüyle işbirliğiyle de suçlanıyorlar. Bir kısmı Silivri’deki toplama kampında tutuklu. Profesörlerle, emekli generallerle, yurtsever aydınlarla “terörist” listesi uzayıp gidiyor. Gazeteci- yazar “terörist”lerin en önemli ortak yönü, AKP-FG koalisyonuna muhalif olmak! İktidara yalakalık yapmayan televizyon kanalları Avrasya, Başkent, Bizim ve Ulusal’ın yöneticileri de hapiste. Şimdi bir başka gazeteci ve yazar listesi: Akşam’dan Deniz Ülke Arıboğan, Haber Türk’ten Muharrem Sarıkaya, Milliyet’ten Hasan Cemal, Radikal’den Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Sabah’tan Okan Müderrisoğlu, Star’dan Mustafa Karaalioğlu, Nasuhi Güngör, Taraf’tan Mithat Sancar, Vatan’dan Ruşen Çakır, Yeni Şafak’tan Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Zaman’dan Mümtazer Türköne, İhsan Dağı. İkinci listedekiler AKP-FG koalisyonunun görüşlerine değer verdiği ak-oğlanlar ve ak-kızlardan küçük bir grup! Bir kısmının ayrılıkçı terör örgütünün başındaki ile görüşmüşlüğü var; ayrılıkçı terör örgütünün başaltındaki yöneticileri ile fikir alışverişinde bulunmuşluğu var, uzun yıllar öncesinden beri mesaj getirip götüreni var. Bunları İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ankara’daki Polis Akademisi’nde toplamış. Beşir Atalay bildiğiniz gibi şeriatçı davranışları nedeniyle görevinden alınan ilk ve tek üniversite rektörüdür! Polis de bildiğiniz gibi Recep’in ülkesinde demokrasinin teminatı sayılıyor! AKP-FG koalisyonu “Kürt açılımı” için “çalıştay” düzenlemiş; bunlardan “fikir” alıyor, bunlarla “açılım” yapıyor. Yurtseverler içeri tıkılırken yapılan açılım insanın aklına bildik tempoyu getiriyor: Aç! Aç! Aç! Aç! Aç! Aç! SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Tarih, Artık Mesainizi İstiyor… Cuma gece yarısı Facebook chat’de Murat Varol soruyor, “Balbay’ı serbest bırakmışlar, doğru mu? Ger- çekgündem sitesi yazıyor.” Hemen siteye bakıyorum gerçekten öyle bir haber var. Heyecanla gazeteyi arı- yorum. Böyle bir bilgi ulaşmamış. TV’leri geziyorum umut içinde… Hayır, lanet olasıca, aptalca bir aspa- ragastan ibaretmiş… Ortam gittikçe daha sinir bozucu! HSYK üyesi Er- tosun basın toplantısı yapıyor, adama şeriatçı basın olmadık yöntemlerle provokatif saldırıya geçiyor. Densizin biri çıkıp tiksinç bir şekilde uluorta “Ergenekon Terör Örgütü, ETÖ”den söz ediyor. HSYK’ye yapılan hükümet baskısı artık “ayyuka çıktı” dediğimizde, çok hafif kalıyor. Yandaş basın da bu ahlaksız operasyo- nun suç ortağı rolünde, her noktada işi militanca ço- maklıyor. Gazeteciden başka her şeye benziyorlar... Hafta içinde büyük bir acıyla Sevgili Demirtaş Ağa- beyimizi yüreğimize gömdük. Bakın, size bir sahne: Bir masa düşünün, Çiçek Pasajı’nda: Duayen abimiz Muammer Aksoy konuşuyor. Uğur Mumcu rakısıyla gülümseyerek dinliyor… Yanında Emre Kongar, onun yanında Ankara Bürosu’ndan Mustafa Balbay ve onun yanında Alev Coşkun … Masanın başında o sade gülümsemesiyle İlhan Abi oturuyor. Ümit Zi- leli ve benim yanımda Demirtaş Abi, Sevgili Sirmen ve Erol Manisalı, Perinçek’le kadeh kaldırırken Hikmet Çetinkaya, Coşkun Özdemir ve Mustafa Ek- mekçi’ye fıkra anlatıyor. Başkentin klas aydını, Ah- met Taner Kışlalı ve İbrahim Yıldız kulak misafiri olu- yorlar, bir yandan öbür başta Muammer Hoca’yı Tun- cay Özkan’ın yanında dinlerken… İşte bu sahneyi bal gibi yaşayabilirdik; hiçbir gerekçe yoktu aksi için… Ama yaşayamadık. Evet, ecel bazı isimleri olağan yollarla ebediyete taşıdı. Ama bu ta- kımın üçte biri yobazlar tarafından katledilirken üçte biri de şimdi “devir” değiştiği için (!) Atatürkçülükten içerideler. Bu bir koca kâbus! Seyredenlere yazıklar olsun. Bakın kâbusun içinde başka neler var, bugüne dö- nersek: Mesela Kanal Biz’e, Kanal B’ye, Ulusal Ka- nal’a veya Art TV’ye reklam vermekten korkan zavallı ve kişiliksiz işadamları var. Ülkesini savunmaktan âciz işadamcıkları. Servetleri yüz milyar dolar olsa ne ya- zar, kalp ve beyinleri aynı anda yok olduktan sonra? Bu insanlar; diplomaları nereden gelirse gelsin, ister Cambridge, ister Sorbonne, sınıfta kaldılar. Atatürk on- larla gurur duymuyor. Hem de isterlerse yüz bin kişi- ye iş sağlamış olsunlar. “Ekonomi yürüsün, laik Cum- huriyet çökse de olur”. Kalıbınızdan utanın ve artık ken- dinize gelin. Dik durmayı bilen yazar, ressam, tiyatrocu, çiftçi, öğ- retmen, mimar, mühendis çıkıyor da niye “koca işa- damları” arasından bir “büyük insan” çıkamıyor? Artık “mış” gibi sürdürülen mücadelenin bir kena- ra bırakılması lazım. “Adammış” gibi davranmak yet- miyor, adam olmak gerekiyor. Atatürkçülüğü, ana- yasanın değişmez maddelerini, laikliği, halkı savun- mak için mesaisinin en az üçte birini her gün bu işe yatıracak cesur kadınlar ve erkekler aranıyor! Var mısınız ringe çıkmaya? Yeni parlayan bir “programcı” var, “Ulusalcı”. Ay- lar önce Ankara’da bir mitingimizde kendisini ko- nuşmacı ilan ettiler. Gelemedi! Ya yolu bulamadı ya da trafiğe takıldı(!) Bu da yetmedi, geçenlerde Darwin kuramı aleyhine durup dururken makale yazdı… Ni- ye mi? Bilemiyorum, tespit etmekle yetiniyorum. İn- sanlar o kadar yoklukta “adam gibi adam” görmeye susamışlar ki herkesin üstüne atlayıp neredeyse iki günde heykelini dikecekler… “İşte bu ahval ve şeraitte dahi” bizler dayanışma- mızı bozmamaya ve yere sağlam basmaya mecbu- ruz. Artık bu mücadelede başarının tek çıkar yolunun, CHP’nin kapılarını açıp solda birliği sağlayıp yürümek olduğunu genç–yaşlı, köylü-kentli herkes görmeli. Hâ- lâ aynı gemiye dolup aynı sepete oy vermeye git- mezsek, gerçekten yuh olsun bizlere! Bakın sürekli çeşitli partiler açılıyor ya da “açıldı açı- lacak” diye balonun gazı ile oyalanıyoruz. Hatırlar mı- sınız, Ali Haydar Veziroğlu’nun Barış Partisi vardı, mil- yarlar çöpe gitti. Ya da Metin Akpınar parti açıyor- du, Yaşar Nuri Öztürk de “Başkan” sıfatıyla “parti- si” adına konuştu durdu… Herkese söylüyorum: Bı- rakın artık bu saçma bölme senaryolarını! CHP’nin kapılarını ardına kadar açmak ise bizlerin hem hedefi, hem de kaçınılmaz başarısı olacak. Ama her şey size bağlı, başka hiç kimseye değil. Ye- ter ki bunu unutmayın! bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlõ garni- zonlarõnda hizmet eden Hõristiyan as- kerlere verilen ad. 2/ Memelilerde protein metaboliz- masõnõn son ürünü olan ve idrarla dõ- şarõ atõlan azotlu madde... İskambil- de bir renk. 3/ Sa- rõmsaklõ yoğurt ve çeşitli sebzelerle yapõlan bir meze. 4/ “ --- bellediğin bir yola yalnõz gideceksin” (Tevfik Fi- kret)... Tanrõ’ya göre in- san. 5/ Tavõr, davranõş... Eski Yunan kentlerinde pazar yeri. 6/ Tövbe... Ba- ğõşlama. 7/ Vilayet... Gü- rültü, patõrtõ. 8/ Sağlõklõ, salim... Lifleri ip ve çuval yapõmõnda kullanõlan bir bitki. 9/ Bir süs taşõ... Leylak rengi, açõk mor. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başka bir dindeyken Müslüman olan kimse; dönme. 2/ Mesafe... Ağõrbaşlõ, uslu. 3/ “Fesleğen” de denilen, yap- raklarõ güzel kokulu bir bitki... Bir nota. 4/ Rusçada “evet”... Vaşak denilen hayvanõn ufak bir türü. 5/ Japonya’da bir kent... Tarla sõnõrõ. 6/ Kaynağõ mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgõ... “Bana derler --- yükünü sen götür / Be- nim yük götürür dermanõm mõ var” (Karacaoğlan). 7/ Özel- likle çocuklarda görülen tõrnak kemirme saplantõsõ. 8/ Tav- lada “üç” sayõsõ... Tümör... Çok ince gözenekli bir doku- ma. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D O L A Y L I K O T A Ğ A R A M L E B K L A P A A L E V A K U T M L İ N K T İ A S Z İ L İ Z N A G İ N A T A K Ö T E K M İ V A L E A Z A P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear