26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Her 2 Temmuz’da, Madımak’ta... Ulusça duyup kutladığımız günlerimiz kadar, bü- yük felaketlerle içinde çırpındığımız günlerimiz de çoktur. Takvimimizde art arda gelir onlar. Birinde mutlulukla dolup taşarız; bir başkasın- da bağrımıza alev düşer, yanarız. 2 Temmuz, bu ikincilerden bir tarihtir. 1993’ten beri, her 2 Temmuz’da, Sivas’ta Ma- dımak’ta tutuşturulan bir yangında yeniden tutu- şur, içimizden kopartılıp ateşe atılan canlarımızı anarız. Bu yıl da öyle oldu... Sivas kıyımı, bir lekedir tarihimiz için. Onca onuru taşıyan bir kentin tarihi için de öy- le. Olay, belleklerimizde kazılmış kalmıştır: Başın- da bir şeriatçı güruhunun bulunduğu kalabalık, bir gün önceki bir toplantıda yapılmış bir konuşma- yı protesto diye, her türlü insansal kaygının dışı- na çıkıp barbarlaşmış, içinde bu ülkenin öyle ko- lay yetiştiremediği aydını, sanatçısı ve şairi de bu- lunan 37 insanımızı yakmıştır. Asım Bezirci’yi, Behçet Aysan’ı, Hasret Gül- tekin’i, Metin Altıok’u, Asaf Koçak’ı, Nesimi Çi- men’i... Haftamızın başında, Milliyet’te Devrim Sevi- may’ın ilginç bir röportajı vardı: Sivas Madımak katliamının 16’ncı yıldönümü yaklaşırken, o gün o otelde bulunan ve 19 yaşındaki kardeşi Serkan’ı alevlere kurban veren oyun yazarı Serdar Doğan, yaşadığı dehşet anılarını anlatıyordu. İşte, kimi paragraf başları! - Madımak Oteli’nde başımıza bir şey gelece- ğini düşünmüyorduk. Saat 14 gibi taş yağmuru başladı, ardı arkası kesilmedi. - Sonra sanatçı, yaşlı, çocuk ve kadınları yukarı gönderip girişe masalarla barikat kurduk. - Kardeşim Serkan’ı da yukarı gönderdim. Ve- dalaştık, sarıldık. - Dışarıdaki kalabalık 10 bin kişi oldu. “Cum- huriyet burada kuruldu burada yıkılacak”, “Şeytan Aziz” diye bağırıyorlardı. - Aziz Hoca’nın (Nesin) koruması Komiser Meh- met bizimleydi. Yangından önce içeri bir subay girdi ve Mehmet’e “Çıkalım, ortalık fena karıştı” de- di. Komiser Mehmet reddetti. - Bizim Ertan, “Peki biz nasıl çıkacağız” diye sor- du. Subay döndü ve “Nasıl girdiyseniz öyle çıkın o.... çocukları” dedi. - Sonra birkaç saldırgan binaya girip yangın çı- kardı. Her yer alev ve duman. Serkan adımı ses- leniyordu, ama ona ulaşamadım. Biraz sonra ses- lenmez oldu... Bir de şunlar önemli. 10 binlik güruhun gitgide arttığı ve “yaşamı ateşe vermeye” hazırlandığı bir ortamda polis yetersiz ve daha korkunç olanı, or- du yok ortada. Türkiye’nin en büyük üçüncü or- dusu Sivas’ta, ama o gün -ne hikmetse- bir ça- tışmaya gönderilmiş. Öyle bir çatışmanın izine de bugüne kadar rastlanmadı. Kaldı ki hepsi mi git- mişti? Son olarak şu tespit: Olan biten, bir ilde, üste- lik “Cumhuriyet’in kurulduğu” Sivas gibi bir ilde oluyor... Sivas Kongresi’nin yapıldığı binanın önünde atı- lan slogan şu olmuş: “Cumhuriyet burada kurul- du, burada yıkılacak!” Neler yatmıyor ki bu haykırışın altında! Türkiye’de, “bağımsız, demokratik ve laik” bir dü- zen idealinin -1950’lerden başlayarak- bir çözü- lüş içinde olduğu, havada bir iddia değildir. Al- tı adım adım oyulup durmuştur onun. Bugün, en tehlikeli bir noktada bulunuyor yıkım. Sivas’taki kıyım o süreç içinde bir duraktır. Öncesi vardır, sonrası vardır. Hepsine bir bütünün içinden bakmalıyız. “Bağımsız, demokratik ve laik” bir düzen kurma uğraşının önünde, açık konuşalım AKP, en bü- yük bir tehlike olarak görülüyor. İktidardaki yedi yılı, tehlikeyi alıp daha ilerde bir noktaya taşımıştır. Bunu açık görmeli ve onunla uzlaşmamalı! Demokrasinin kuralları içinde ve inançlara say- gıyı da asla elden bırakmadan, “Bağımsız, de- mokratik ve laik” düzenin gasp edilmiş mevzile- rini yeniden fethetmeliyiz. Çetindir bu, ama onurludur ve hayatımıza an- lam veren de budur! TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com ABD Başkanı Barack Obama’nın iş- başına gelmesinin ardından Amerikan askerleri Afganistan’daki Taliban güçlerine yönelik olarak önceki gün “Hançer” adı ve- rilen bir operasyon başlattı. ABD, ülkenin güneybatısında yer alan Helmand vila- yetinin bir bölümünü ele geçiren ve şeri- at rejimi uygulayan Taliban’ı çökertmeyi hedefliyor. Peki, Obama’nın bu ilk sava- şından nasıl bir sonuç çıkabilir? ABD güçleri, benzer bir operasyonu 2004 yılında El Kaide güçlerinin eylemler yaptığı Irak’ın Felluce kentine düzenlemişti. Felluce’den sonra yabancı bir ülkedeki en büyük deniz piyadesi operasyonuna 4 bin ABD deniz piyadesi ile 650 Afgan askeri katılıyor. Helikopterler ve uçaklar ise isyancı Taliban üslerini bombalıyor. Bu arada operasyonun başlamasının ardından Pa- kistan ordusu da teyakkuza geçti. Ordu birlikleri Pakistan ve Afganistan arasındaki 2600 kilometrelik sınırı korumakta güçlük çektiği için şeriatçı teröristler iki ülke ara- sında kolaylıkla geçiş yapabiliyor. Afganistan, 1945’ten bu yana ABD ile Sovyetler Birliği arasında soruna yol açı- yordu. Sovyetler’in desteğiyle 1973’te Afganistan’da askeri darbe düzenlendi. 1979’da ülkeyi işgal eden Sovyetler Bir- liği 1989’da Afganistan’dan çekildi. Bu uzun kavga hem Taliban’ı hem de El Kai- de’yi yarattı. Ülke bir anda aşiretler ve mü- cahit gruplar arasındaki çatışmanın orta- sında kaldı. Ancak katı şeriat rejimi uy- gulamak isteyen Taliban, Afganistan’da- ki Peştunlar içinde büyüdü ve bölgede ne- redeyse tek hâkim güç haline geldi. Ta- liban, doğum yeri Kandahar’daki etkinli- ğini kısa sürede çevreye de yaydı ve İran sınırı yakınlarındaki Herat’ı 1995’te ele ge- çirdi. Örgüt, bir yıl sonra ise Devlet Baş- kanı Burhaneddin Rabbani ile Savunma Bakanı Ahmed Şah Mesud’un rejimini yı- karak başkent Kâbil’de kontrolü tamamen ele geçirdi. Pakistan’daki med- reselerde eğitim görmüş Peştun mültecilerden oluşan Taliban- ların hâkimiyetinde Afgan mer- kezi hükümetinin otorite boşlu- ğu da büyük etken oldu. Zorbalık ve infaz!.. Mücahit gruplar arasındaki çatışmalar bir süre sonra ülke- yi kaosa sürükledi. Ancak savaş yorgunu Afganların büyük bö- lümü bir süre sonra şeriat reji- mi uygulayan Taliban’a boyun eğmek zo- runda kaldı. Taliban ise iktidar şımarıklı- ğıyla etkinliğini daha da arttırdı, muhalif- lere göz açtırmadı ve yandaşları dışında hiç kimseye söz hakkı tanımadı. Kadınların çalışmasını engelleyen şeriatçı grup, 10 yaş ve üzeri kız çocuklarının okula git- melerini engelledi, rejime karşı gelenleri in- faz etmeye başladı. Hırsızların eli kesildi, cinayetten suçlu bulunanlar meydanlar- da idam edildi. Televizyonu, müziği ve si- nemayı yasaklayan örgüt, erkeklere sakal, kadınlara peçe zorunluluğu getirdi. Taliban’ın kanlı yönetimi bir süre son- ra dünya kamuoyunun da tepkisini çek- ti. Örgüt yalnızca Afganistan için değil, çevre ülkeler için de tehdit olmaya baş- ladı. ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ar- dından Amerika şeriatçı örgütlerin peşine düşerken Taliban hede- fe oturtuldu. Örgüt lideri Molla Ömer’in El Kaide lideri Usame bin Ladin ile işbirliğine gitmesi ise ABD’nin iyi- ce öfkesini çekti. ABD, 7 Ekim 2001’de Afganistan’ı işgal ede- rek Taliban rejimini devirdi. 22 Aralık 2001’de Hamid Karzai, Afgan Geçici Yönetimi’nin baş- kanı olarak atandı. 2004’te Af- ganistan, başkanlık sistemiyle yönetilen İslam cumhuriyeti haline geldi. Ancak ABD ve koalisyon güçlerinin tüm çabalarına karşın Taliban tamamen enterne edilemedi. Örgüt ülkenin büyük bölümünden temizlenirken şeriatçı mili- tanlar intihar saldırıları ve bombalı eylemleri sürdürdü. Özellikle 2008 Afganistan’ın en kanlı yılı oldu. Afganistan’da direnişçile- rin, ABD veya NATO güçlerinin düzenle- diği saldırılarda 1445 sivil yaşamını yitir- di. 194 NATO askeri ile 2560 Taliban mi- litanı öldü. Sivil kayıpların 2007’ye oran- la yüzde 40 arttığı açıklandı. İngiltere li- derliğindeki koalisyon güçlerinin Tali- ban’a karşı son iki yılda yoğunlaştırdığı operasyonlar sonuç vermedi. ABD’nin işi zor!.. Taliban şimdilerde Helmand vilayetinin Garmser bölgesinde şeriat rejimi uygula- maya devam ediyor. Merkezi Leşkergâh kenti olan 58 bin kilometrekarelik Helmand vilayetinde 745 bin kişi yaşıyor. Ülkede- ki kaçak afyon üretiminin üçte ikisi de Hel- mand’da yapılıyor. ABD işte önceki gün bu vilayete saldırı başlatarak Taliban’ı yok etmeyi hedefliyor. Taliban sözcüsü Yusuf Ahmed, Oba- ma’nın göreve başlamasından bir gün ön- ce yaptığı açıklamada “ülkeyi terk edin” demişti. Ahmed, “Obama ile bir sorunu- muz yok ama Afganistan’ı 1979 ile 1989 arasında işgal eden ve mücahitlerin di- renişi karşısında zorla ülkeyi terk eden Sovyetler’den ders almalı” diye konuş- muştu. Obama ise bu ilk savaşında aslında ağustos ayında yapılacak genel seçimle- re uygun zemin hazırlamayı bahane etse de, asıl hedefi Afganistan, Pakistan ve Irak’ta büyük tehdit olan Taliban’ı tama- men durdurmak. 2001’den bu yana Bin Ladin’i bile bulamayan ABD’nin işi çok zor görünüyor! Taliban’a Çekilen Hançer!.. ERGENEKON AYARI Silah ruhsatõnõ valilikler verecek ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - TBMM Başkanlõğõ’na sunulan Si- lah Yasa Tasarõsõ, emek- li subay ve astsubaylara bağlõ bulunduklarõ kuvvet komutanlõklarõnca silah taşõma ve bulundurma ruhsatõ verilmesi yetkisi- ni kaldõrõyor. Tasarõda, ruhsat işlemlerinde yet- kinin valiliklere verilme- si öngörülüyor. Ateşli silahlarla ilgili mevzuatõn tek bir yasada toplanmasõnõn hedeflen- diği tasarõda, emekli as- kerlerin silah taşõma ve bulundurma ruhsatõ al- masõna ilişkin hükümler- de değişikliğe gidiliyor. Buna göre, silah ruhsatõ vermeye yetkili tek mer- ci valilikler olacak. Mev- cut yasalarda, emekli as- kerlere silah taşõma ve bulundurma ruhsatõ bağ- lõ bulunduklarõ kuvvet komutanlõklarõnca veri- liyordu. Tasarõyla geti- rilen diğer bazõ düzenle- meler şöyle: “Kapasite- si 15 fişekten fazla olan veya basit yöntemlerle bu hale dönüştürülebi- lecek silah şarjörleri ta- şınamayacak ve bulun- durulamayacak. Dü- ğün, nişan törenleri ile herhangi bir kutlama merasimi esnasında ve- ya alkollü içki tüketi- minin yapıldığı eğlence yerlerinde ateşli silahla bir suç işlenmesi halin- de verilecek ceza, yarı- sı kadar arttırılacak.” CHP’den ‘kayıp trilyon’ sorusuANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP, Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül hakkõnda “kayıp trilyon davası”yla ilgili verilen takipsizlik kararõnõn, “kanun yararına bozulması” istemini Meclis gündemine taşõdõ. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin tarafõndan yanõtlanmasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na verdiği yazõlõ soru önergesinde, “kayıp trilyon” davasõyla ilgili olarak Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül hakkõnda verilen “takipsizlik” kararõnõ kaldõran Sincan 1. Ağõr Ceza Mahkemesi’nin “kanun yararına bozma” isteminin hangi gerekçelere dayandõğõnõ ve Adalet Bakanõ olarak bu gerekçelerle ilgili düşüncesini sordu. Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn bu isteminin Adalet Bakanlõğõ tarafõndan Yargõtay’a gönderilip gönderilmediği ve süreç hakkõnda bilgi isteyen Baratalõ, şu sorularõ yöneltti: “Ülkemizde kanun yararına bozma uygulaması doğrultusunda Adalet Bakanlığı’nca dosyanın tekrar incelenmesi talebinde bulunulan siyasiler ve bürokratlar var mıdır? Varsa bunlar kimlerdir? Bu talebe konu olan davalar nelerdir. Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili açılmış bulunan ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen davalar var mıdır? Bu davalarla ilgili olarak ‘kanun yararõna bozma’ gerekçesiyle bakanlığınızca başvuruda bulunulmuş mudur?” İLHAN TAŞCI ANKARA - TRT Çocuk kanalõnda sabah ve akşam yayõn kuşağõnda ya- yõmlanan “Arthur” adlõ çizgi filmde, orucunu bozan çocuğun “yüz karası” olduğu mesajõ verilmesi dikkat çekti. “Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay” diyerek oruç tutmaya başlayan çocuk ilerleyen saatlerde açlõğa daya- namayarak pizzayla orucunu bozunca gökyüzünde beliren kanatlõ bir melek, “Artık küçük prensesim değilsin. Sa- na yüz karası diyeceğim” diyerek ço- cuğu azarladõ. Siyasi tartõşma programlarõ başta olmak üzere pek çok yayõnõ tartõşma- lara neden olan TRT’nin çocuk kana- lõ da bir skandala imza attõ. Gündüz ve akşam yayõn kuşağõnda yayõmlanan “Arthur” adlõ bir çizgi filmde önce- ki akşam çocuklarõn oruç tutma ge- rekliliği ve ilk kez tuttuğu orucunu bo- zan çocuğun yaşadõklarõ, çocuk psi- kolojisine uzak bir dille anlatõldõ. Çizgi filmde, Arthur adlõ çocuğun arkadaşõ “Oruç tutmak, yemek ye- mek kadar kolay” diyerek heye- canla oruç tutmaya başladõ. Ancak bir süre sonra açlõğa dayanmakta zorla- nan çocuk, orucunu açmasõ için kalan saatleri saymaya başladõ. “12 saat kal- dı. 8 saat 44 dakika kaldı” diyen ço- cuk, zaman geçirebilmek için tel- evizyon izlemeye koyuldu. Ancak televizyonda yemekle ilgili reklamlarõ izleyip iştahõ kabarõnca “Anlaşılan televizyon seyretmek kötüymüş. Kitap okuyacağım” diyerek, kitap- lõğa yöneldi. Baktõğõ kitaplarõn da yemeklerle ilgili olmasõ üzerine bun- dan da vazgeçti. Daha sonra arkadaşõna elektronik mektup yazarak “Bizde bayram yak- laşıyor. Oruç tutuyorum. Bir önerin (zaman geçirmek için) var mı?” de- di. Arkadaşõnõn önerisi üzerine çocuk, yakõn arkadõşõnõn evine gitti. Çocuk, arkadaşõnõn evinin mutfağõnda piz- zayõ görünce dayanamayarak bir di- lim yedi. O anda gökyüzünde ka- natlõ bir melek belirerek “Oruçlu iken nasıl yemek yedin? Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim” diyerek çocuğu azarladõ. Hemen ardõndan da çocuğun arkadaşlarõ ortaya çõkarak, “yapama- yacağını biliyorduk” diyerek kü- çümsediler. Hem gökyüzünde beliren meleğin, hem de arkadaşlarõnõn kendisine yö- nelik tavrõ nedeniyle sõkõntõ yaşayan ço- cuk, ailesiyle konuştu. Büyükannesi, çocuğa “yüz karası olmadığını, oru- cun amacının günahlardan arın- mak olduğunu” anlatõrken annesi de ilk orucunun sonunu kendisinin de getiremediğini söyledi. Dibek’te kemik ve kumaş parçalarõ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Büro- su) - Kaçõrõldõklarõ 1997 yõlõndan bu ya- na kendilerinden haber alõnamayan Sadık Ulumaskan ile oğlu Seyithan Ulumas- kan’õn cesetlerinin gömüldüğü öne sü- rülen Diyarbakõr’õn Lice ilçesinin Dibek köyünde yapõlan kazõda yaklaşõk 20 ke- mik ve kumaş parçalarõ bulundu. Avukat Serdar Çelebi, aile üyelerinin, cesetlerin birini protezinden, diğerini de yeşil ve çiz- gili bir kumaştan teşhis ettiklerini açõkladõ. 1997’de akrabalarõ olan PKK itirafçõ- sõ Aziz Büyükmaskan ile görüşmek üzere Diyarbakõr’a gittikten sonra ken- dilerinden bir daha haber alõnamayan Seyithan Ulumaskan ile 75 yaşõndaki ba- basõ Sadık Ulumaskan’õn ailesinin İHD’ye başvurmasõ üzerine Diyarbakõr Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn izniyle Li- ce ilçesi Dibek köyünde kazõ yapõldõ. Kazõ sonucunda mezarda yaklaşõk 20 kemik ve kumaş parçalarõ bulundu. Ke- mikler DNA testi için İstanbul Adli Tõp Kurumu’na gönderilecek. İsmail Ulu- maskan, babasõ ve kardeşinin bulunma- sõ için 1998 yõlõnda “Yeşil” kod adlõ Mah- mut Yıldırım’a para ve araba verdiğini öne sürdü. KİLER’DEN İTİRAFLI SAVUNMA ‘Yanlõşlõk olmuş’ MURAT KIŞLALI ANKARA - AKP Bitlis Mil- letvekili Vahit Kiler’in ortağõ ol- duğu Kütahya Şeker, özelleştir- meden sonra üstüne geçirdiği 113 dönümlük arazinin aslõnda Türki- ye Şeker Fabrikalarõ’na (Türkşe- ker) tescilli olduğunu itiraf etti. Şir- ket, iki ayrõ parselin birleştirilme- siyle oluşturulan söz konusu ara- zinin, birinci parselinin “yanlış- lıkla”, ikinci parselinin ise “mah- sur olmadığı” gerekçesiyle Türk- şeker üzerine tescil edildiğini, bu nedenle de Kütahya Şeker’e ait ol- masõ gerektiğini iddia etti. Cumhuriyet’e ulaşan tapu bel- gesine göre, Türkiye Şeker Fabri- kalarõ’na ait Kütahya Merkez Gay- biefendi Mahallesi 232 ada 1 par- seldeki 112 bin 907 metrekarelik “Bahçeli Kârgir Fabrika Loj- manları” niteliğindeki arazi, “Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ adına kayıtlı iken malik isminin Kütahya Şeker Fabrikası olarak yine maliki adına tashihen tes- cil edilmiştir” açõklamasõyla, özel- leştirilmesinin üstünden 7 ay geç- tikten sonra AKP’li Kiler’in ortak olduğu Kütahya Şeker Fabrika- sõ’na aktarõlmõştõ. Haberimize ilişkin gazetemize bir açõklama gönderen Kütahya Şeker Fabrikasõ avukatlarõ, bu ta- pu değişikliğine “Kütahya Şeker Fabrikası’nın kuruluş aşama- sında fabrika binasının Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ tarafından inşa edilmesine karar verilmiş ve bu karar uygulanmıştır. Bu kap- samda, aslında Türkşeker mül- kiyetinde bulunması gereken bir arazi de sehven Türkiye Şe- ker Fabrikaları adına tescil olunmuştur” açõklamasõnõ ge- rekçe gösterdi. Yazõda tescilin “sehven” (yan- lõşlõkla) yapõldõğõnõn iddia edil- mesine karşõn buna ilişkin bir ka- nõt sunulmazken, söz konusu ara- zinin, iki ayrõ parselin “1970 yı- lında yapılan kadastro çalışma- ları sırasında tevhit edilerek ‘mahsur olmadõğõ’ gerekçesi ile Türkiye Şeker Fabrikaları adı- na tescil edildiği” de belirtildi. HUZUREVLERİ ‘Zam yaşlõlarõ huzursuz etti’ ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - CHP Bartõn Milletvekili Rıza Yalçınkaya, Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Ömer Dinçer’in yanõt- lamasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na sunduğu soru önergesinde, huzu- revlerinde kalan yaşlõla- rõn aidatlarõna yapõlan yüzde 35’lik zammõ gün- deme getirdi. “Zarar ediyor” ge- rekçesiyle, yaşlõlarõn hu- zurevlerinden çõkarõlma- ya zorlanõp zorlanmadõ- ğõnõöğrenmekisteyenYal- çõnkaya, “Yaşlılarımızı huzursuz eden ve sosyal devlet anlayışıyla bağ- daşmayan bu zammın bir an önce geri alınma- sı için yeni kararlar alı- nacak mı” diye sordu. ‘Arthur’ adlõ çizgi filmde, pizza yiyen çocuğa “yüz karasõ” olduğu mesajõ veriliyor TRT’deoruçluçizgifilm Molla Ömer. Ahmet Türk’ün Adresi!.. Hem PKK’nin hem de DTP’nin son 5 yıldaki çabası- nın tek hedefi vardı. “İrademiz Öcalan” kampanyasıyla açığa çıkarılan bu hedefe ulaşmak için Kürt siyaseti temkinli dav- ranıyordu. Ancak Öcalan bek- lentilerini yumuşattıkça hem PKK’nin hem de DTP’nin tav- rı değişmeye, hatta netleşmeye başladı. Öcalan önce “Ba- ğımsız Kürdistan he- defimiz” yok demişti. Geçen hafta ise avu- katlarıyla konuşurken “Biz Cumhuriyetin başlangıç ilkelerine karşı değiliz. Mustafa Kemal’e de karşı de- ğiliz. Biz ulus-devlete, tek devlete, tek bay- rağa, üniter yapıya bir şey demiyoruz” diye konuş- muştu. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ise önceki gün Bat- man’da kurulan ve üzerinde “Özgür Kimlik”, “Özgür Ön- derlik” ve “Demokratik Özerk- lik” yazılı afişler bulunan “Ba- rış Çadırı”nı ziyaret etti. Türk işte bu çadırda Kürt siyaseti- nin nihai hedefini çok net bi- çimde dışavuran şu konuş- mayı yaptı: “Kürt halkı mı barışı istemiyor, yoksa Türk devleti mi barışı is- temiyor? Dünya bunu görsün. İkiyüzlülük ortadan kalksın. Bu- gün Kürt halkının mü- cadelesi bunun içindir. Kürt sorunu Kürt hal- kının, Kürt halkının ön- deri ve Kürt siyasetinin dışında çözülemez.” Ahmet Türk’ün bu sözlerinin içinde dik- kat çeken en önemli konu “önder” sözcü- ğüdür!.. Türk, açıkça “Güneydoğu’daki so- run Abdullah Öca- lan’ın dışında çözüle- mez” demiştir. DTP liderinin tarifi, “PKK so- runu nasıl çözülür?” sorusuna yanıt arayanlar için Kürt cep- hesinin belirginleştirdiği tek adrestir! Güneydoğu konu- sunda havanda su dövenlere duyurulur! Ahmet Türk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear