Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2
002 seçimlerini kazanan AKP yö-
neticilerinin daha iktidarlarõnõn 4.
ayõnda 28 Mart 2003 günü imzala-
dõğõ Ottawa Sözleşmesi, gerçekten şu
son birkaç aydõr yoğun biçimde tar-
tõştõğõmõz gibi salt insancõl nedenlerle dü-
zenlenmiş, sõnõrlardaki antipersonel mayõnlarõn
temizlenmesi ile ilgili bir uluslararasõ antlaş-
ma mõdõr?
Çünkü, şu köşe yazarõ aydõnlarõmõzõn, po-
litikacõlarõmõzõn Suriye sõnõrõndaki mayõnla-
rõn 2014 yõlõna kadar kime hangi koşullarda
temizletilmesi ve mayõnlardan temizlenecek
bu topraklar nasõl kullanõlõrsa toplum daha çok
yararõna olacağõ konusunda yaptõklarõ tartõş-
malara, AKP’lilerin gece gündüz demeyip te-
laşla özel bir yasa çõkarmasõna, Cumhurbaş-
kanõ Abdullah Gül’ün yasayõ acele imzala-
yõp artõk ne demekse “Ben popülist dav-
ranmam” diyerek kendini savunmaya kal-
kõşmasõna, CHP sözcülerinin topraklarõn 44
yõl kullanma hakkõna karşõlõk yabancõlara
temizletilmesini toplum vicdanõnõn kabul et-
meyeceğini öne sürerek yasanõn iptal edilmesi
için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmalarõna
bakõlõrsa, doğrusu Ottawa Sözleşmesi’nin
salt sõnõrlardaki antipersonel mayõnlarõn te-
mizlenmesi ile ilgili bir uluslararasõ antlaşma
olduğundan sanki kuşku duyabilmek bile
olanaksõzdõr.
Sözleşmenin asıl amacı
Oysa Birleşmiş Milletler Örgütü’nce dü-
zenlenmiş, 1997 yõlõnda Ottawa kentinde
imzalanan, 1 Mart 1999’da yürürlüğe girmiş
Antipersonel Mayınların Kullanımının, De-
polanmasının, Üretiminin, Devredilmesi-
nin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İl-
gili Sözleşme’nin asõl amacõnõn, sõnõrlardaki
mayõnlarõn temizlenmesi değil, sözleşmeyi im-
zalayan devletlerin antipersonel mayõn üret-
mesinin, depolamasõnõn, satmasõnõn, satõn
almasõnõn, dolayõsõyla ordularõnõn antiperso-
nel mayõn kullanmasõnõn yasaklanmasõ oldu-
ğu, adõndan bile açõk açõk anlaşõlsa gerektir.
İlginçtir; bu köşe yazarlarõmõz, aydõnlarõmõz,
politikacõlarõmõz Suriye sõnõrõndaki mayõnla-
rõn temizlenmesini, sözleşme salt sõnõrlarda-
ki mayõnlarõn temizlenmesiyle ilgiliymiş gi-
bi tartõşõrlarken, sanki özellikle de kamuoyunu
sözleşmenin insancõl nedenlerle düzenlendi-
ğine inandõrabilmek için bu mayõnlar yüzün-
den şimdiye dek yaşamõnõ yitirmiş, sakat kal-
mõş insanlarla ilgili öyküler anlatõp rakamlar
da vermektedirler aynõ anda.
Savaşta ve barışta
Kõsacasõ bu sözleşme’nin, salt antipersonel
mayõnlarõn barõşta da kullanõlmasõnõ, sõnõrla-
ra döşenmesini insancõl amaçlarla yasaklayan
ve döşenmiş mayõnlarõn temizlenmesini zo-
runlu kõlan bir uluslararasõ antlaşma olmadõ-
ğõndan kesinlikle kuşku duyulmasa gerektir.
Çünkü sözleşme yalnõz antipersonel ma-
yõnlarõn üretilmesini, satõn alõnmasõnõ, de-
polanmasõnõ yasaklamakla kalmamakta, 7.
maddesi ile mevcut mayõnlarõn türünün,
miktarõnõn, seri numaralarõnõn 280 gün için-
de Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne
bildirip bütün antipersonel mayõnlarõn belirli
bir sürede imha edilmesini zorunlu kõlarak as-
lõnda imzalayan ülkelerin ordularõnõn elinden
antipersonel mayõn silahõnõ almaktadõr san-
ki.
İnsanlara zarar veren ordularõn elindeki tek
silah antipersonel mayõnlar değildir elbette.
Ama ülkeler bu sözleşmeyi imzalamakla ba-
rõşta veya savaşta kesinlikle antipersonel
mayõn kullanmamayõ kabul etmektedirler.
Güya sözleşme’nin 20. maddesine göre
imzalayan devletler istedikleri an bu sözleş-
meden çekilme hakkõna da sahiptirler. Ama
aynõ maddenin 3. fõkrasõna göre ayrõlmak is-
teyen devlet şayet bir silahlõ çatõşma içinde
ise çekilme isteği silahlõ çatõşma sona erme-
den yürürlüğe konulmamaktadõr.
Bilindiği gibi PKK terörünün yeniden şid-
detlendiği günlerde 2003 yõlõnda AKP hükü-
metinin bu sözleşmeyi imzalamasõyla Türki-
ye de savaşta ve barõşta antipersonel mayõn
kullanmamayõ kabul etmiştir. Dolayõsõyla
sözleşmenin 7. maddesine göre Türk ordusu
da elindeki mayõnlarla ilgili bütün bilgileri 5
Aralõk 2004 günü akşamõna kadar Birleşmiş
Milletler Genel Sekreterliği’ne mutlaka bil-
dirmiştir. Nitekim Genelkurmay Başkanlõğõ,
15 Haziran 2009 günlü gazetelerdeki haber-
lere göre Türk ordusunun da bu sözleşme ge-
reğince 2009 yõlõ Haziran ayõna kadar tam 1
milyon 325 bin 328 adet antipersonel kara ma-
yõnõ imha ettiğini açõklamõştõr. Bunca mayõ-
nõn imha edilmesine bakõlõrsa, Kõrõkkale fab-
rikalarõnda antipersonel mayõn üretimine de
son verilmiştir mutlaka. Oysa antipersonel ma-
yõn gerilla savaşõmõnda teröristlere karşõ kul-
lanõlacak en etkili silah olsa gerektir.
İlginçtir gene aynõ günlerde basõnda çõkan
haberlerden öğrendiğimize göre, artõk kapõ
komşumuz olan ne ABD ne de Irak imzala-
mõştõr bu sözleşmeyi.
Ola ki PKK’li teröristler de antipersonel ma-
yõn silahõnõn TSK’nin elinden alõndõğõnõ, do-
layõsõyla sõnõrlara antipersonel mayõn döşen-
memiş olduğunu çok iyi bildikleri için gece
karanlõğõnda ellerini kollarõnõ sallayarak ülkeye
rahatça girip, karakol basõp, resmi binalara sal-
dõrõp kaçarlarken arkalarõna döşedikleri ma-
yõnlarla birçok askerimizin şehit düşmesine,
yaralanmasõna, sakat kalmasõna neden ol-
maktadõrlar sanki…
Gerçekten bu sözleşmeyi imzalamamõzõn
PKK ile savaşõmda ne gibi etkisi olmuştur aca-
ba? Örneğin bu sözleşmeyi imzaladõğõmõzdan
bu yana şehit düşmüş, yaralanmõş, sakat kal-
mõş Memetçiklerin acaba yüzde kaçõ mayõn
kurbanõdõr?
Çekilme hakkına sahip değil
Ama holding medyasõnõn, yandaş medya-
nõn yöneticilerinin köşe yazarlarõnõn umurunda
bile değil sanki bütün bunlar. Teröristlerce dö-
şenmiş mayõnlar yüzünden şehit düşen, ya-
ralanan askerlerimizden, vaktiyle Suriye sõ-
nõrõna döşenmiş mayõnlara basõp ölmüş, sakat
kalmõş kaçakçõlar kadar olsun söz etmiyorlar
ne yazõk ki.
Oysa PKK’li teröristler hâlâ Suriye sõnõ-
rõndan da ülkeye ellerini kollarõnõ sallayarak
girip İskenderun’da, Antakya’da, Urfa’da,
Mardin’de baskõnlar düzenleyip insanlarõ ge-
ce karanlõklarõnda kurşuna dizdikten sonra ar-
kalarõna ABD yapõmõ, AB yapõmõ mayõnlarõ
döşeyip ellerini kollarõnõ sallaya sallaya ma-
ğaralarõna dönmektedirler.
Batõlõ stratejik ortaklarõmõz antipersonel ma-
yõn silahõnõ PKK’nin elinden de almayõ niçin
düşünmez acaba?
Ne yazõk… Sözleşmenin 20. maddesine gö-
re halen PKK ile silahlõ çatõşma içinde oldu-
ğundan Türkiye istese de bu sözleşmeden çe-
kilme hakkõna sahip değil...
Çanlar çalõyor baylar!..
Birleşmiş Milletler Örgütü’nce düzenlenmiş, 1997 yõlõnda Ottawa kentinde
imzalanan, 1 Mart 1999’da yürürlüğe girmiş Antipersonel Mayõnlarõn Kullanõmõnõn,
Depolanmasõnõn, Üretiminin, Devredilmesinin Yasaklanmasõ ve Bunlarõn İmhasõ ile
İlgili Sözleşme’nin asõl amacõnõn, sõnõrlardaki mayõnlarõn temizlenmesi değil,
sözleşmeyi imzalayan devletlerin antipersonel mayõn üretmesinin, depolamasõnõn,
satmasõnõn, satõn almasõnõn, dolayõsõyla ordularõnõn antipersonel mayõn
kullanmasõnõn yasaklanmasõ olduğu, adõndan bile açõk açõk anlaşõlsa gerektir.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2009 CUMA
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Soğuk Savaş
YAŞANAN durumlara ilişkin olarak “savaş” sözü ilk
kez bu sütunda ediliyor değil. Bir süredir basının kö-
şe yazıları ile görüntülü medyanın ekranları hep bir tür
savaştan söz etmekte. Kimi “askerle sivil” diyor bu
savaşın taraflarına, kimi boyut küçülterek “askeri yar-
gıyla sivil yargı” demekte, kimi de en geniş boyutla-
rıyla “Kemalistlerle karşıtları” deyip çıkıyor işin için-
den.
Henüz, mecazi olarak bile kılıçlar çekilmedi. Özde,
bir soğuk savaştır olan.
Soğuk Savaş kavramı, İkinci Dünya Harbi sonra-
sının ürünüdür. Başlarını ABD ile Sovyetler Birliği’nin
çektiği iki blok arasında, ideolojik nitelikli, öbür ülkeleri
ideolojisinin peşine takıp dünya egemeni olmanın si-
lahsız çatışması.
Şimdi bu ülkede sözü edilen soğuk savaş da si-
lahsızdır ama yakın geçmişte yaşanmış Soğuk Sa-
vaş’tan önemli bir farkı var: Son derece asimetrik.
Gerçek Soğuk Savaş’ın iki yanında da az çok eşit-
lik vardı: Teknolojiler aşağı yukarı aynı ölçüde ge-
lişmişti. Kullanılmayan silahlar iki yanda da korkunç
ve öldürücüydü; dolayısıyla perde gerisindeki caydırıcı
güçler birbirine yakındı. Devlerin çevresinde topla-
nanlar sayı ve çeşitlilik açısından şaşırtıcı biçimde ken-
di aralarında ve devlerle ilişkilerinde eşit bir tutarlılık
içindeydiler.
Şimdi öyle mi?
Taraflar nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, ister asker-
sivil, ister Kemalistler-karşıtları densin, taraflardan bi-
ri, yalnız ve tek başına bırakılmış, yandaşlarının ço-
ğu suskun, sinmiş, ürkmüş, kabuğuna çekilmiş ya da
susturulup bir yerlere tıkılmış. Öbür tarafın ise pek iti-
raf edilmiyor ama dıştan istenenlere her zaman bo-
yun eğmeyen askere karşı üstü örtük bir soğukluk-
la bakan dev ABD ve AB’liler var yanında ve arkasında.
Bu ülkeyi daha iyi sömürebilmek için şimdiki ege-
menleriyle arayı sıcak tutmak isteyen içli ve dışlı çı-
kar çevreleri hep ondan yana. İnançlarıyla oynana-
rak ipnotize edilmişçesine kendi askerinden kuşku-
lanır duruma getirilmiş insanlar, kısacası oturdukla-
rı dalı inanılmaz bir şaşkınlıkla kesmekte olan gafil-
ler var çevresinde...
Bir tarafın eli kolu bağlanmış gibi. En caydırıcı gü-
ce sahip olduğu halde onu ancak vatan savunması
için kullanmaya yemin etmiş, gözü hâlâ olası dış düş-
mana, vatan hainlerine dönük, sırtından hançerlen-
diğine inanmak istemiyor.
Öbürü, susmak, sinmek, ürkmek, kabuğuna çe-
kilmek şöyle dursun, “millî irade” dediği oyçokluğuyla
mest, yandaş çığlıklardan başka ses duymaz duru-
ma gelmiş, devletin kurumlarını zayıflatma ve ana ku-
rallarını kırıp dökme peşinde.
Çok şükür bu Cumhuriyet tam anlamıyla asimet-
rik bir gerçek savaş kazanılarak kurulduğu için,
kurucularının inançlarını aynen sürdürenler bu asi-
metrikliği de yenip Cumhuriyeti mutlaka yaşatacak-
lardır.
mumtazsoysal@gmail.com
PENCERE
Fotokopi Belgenin
Aslını Bulun...
Belgeyi kaleme aldığı iddia edilen Albay Dur-
sun Çiçek, neden belgeden tutuklanmadı da ne
idüğü belirsiz bir telefon konuşması gündemin bi-
rinci maddesine dönüştü?..
Kaç günden beri hukuk otoriteleri ne söylü-
yorlardı:
1) Telefon konuşmaları destekleyici yan kanıt-
lar olmadan delil sayılamaz...
2) Fotokopi, belge sayılamaz...
Deniz Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek ney-
le suçlanıyordu?..
Çiçek Fethullah Gülen ve AKP ittifakının işini
bitirmek istiyordu?..
Delil?..
Ya da kanıt?..
Bir:
Fotokopi belge sureti...
İki:
Telefon konuşması...
İkisi de geçersiz...
Rastlantı mıydı bu?..
Yoksa tuzak mıydı?..
Neden bu iki geçersiz delille suçlanmak iste-
niyordu Albay Dursun Çiçek?..
Yoksa asıl hedef asker miydi?..
TSK mi idi?..
Genelkurmay’a yönelik bir Ergenekon harekâ-
tı karşısında mıydık?..
FETO - AKP medyası kıyameti fotokopi belgeyle
kopardıkça koparıyordu?..
Ama o ne?..
Albay Dursun Çiçek, belge değil, telefon ko-
nuşmaları nedeniyle tutuklanmıştı...
Ne oluyordu?..
Belge neden unutulmuştu?..
Ya da neden hasıraltı edilmişti?..
Genelkurmay Başkanı ne demişti:
“- Bu belge bir kâğıt parçasıdır; aslını bulup çı-
karsınlar...”
Ergenekon Savcılığı, ‘Belge’nin aslını bulup çı-
karacağına olayın bu faslını hasıraltı ederek so-
ruşturmayı ne idüğü belirsiz birkaç telefon ko-
nuşması üzerine kaydırmıştı...
Diyoruz ki:
Medya saldırılarının tümü açığa düşmüştür...
Medyanın alaveresi ve dalaveresinin de mas-
kesi düşmüştür...
Belgenin sahtesi üzerine gürültü patırtı suya
düşmüştür...
Belgenin aslını bulun!..
Bulamazsanız resmi ve özel, hepiniz fotokopi
sahtekârlığının altında kalacaksınız...
Gerçekten, Ottawa Sözleşmesi Nedir Acaba?
Demirtaş CEYHUN