26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İ nsan yaşamõ; düşün, ölç- me/biçme, üretim ve ka- rar süreçleri içerir. Ölçü, kişisel yaşamda olduğu gi- bi toplumsal (siyasal, dü- şünsel, kurumsal, vb.) ya- şam ve etkinliklerde de bir yöntem, öğe veya metottur. Ölçüyü ve/veya ölçüleri (maddesel düşünsel, mo- ral, vb.) göz ardõ etmeyerek doğru ve tutarlõ kararlar alõnabilir. Hekimlikte ilaç verilirken dozu (ölçüsü) hesaplanõr, hastalõğa ve has- taya göre ayarlanõr ve de yemede içmede de ölçüyü aşmamalarõ öğütlenir. Sos- yal ve siyasal ilişkilerde de bu ölçülü olma geçerli olup aşõlmasõ başarõsõzlõ- ğõn ve/veya çeşitli sorunla- rõn nedeni olabiliyor. Uygar insan Uygar insan ve onlarõn oluşturduğu toplumlarda kişiler ve kurumlar ölçülü konuşma karar ve etkinliğe özen gösterilir çok kez. Ne- dense toplumumuzda gerek kişisel ve gerekse kurumsal bazlarda (siyasal, akade- mik, idari, kamusal ve de medyada) bu ölçülülük sü- reci ve kavramõnõn sõk sõk unutulmuş ve dõşlamõş ol- duğu gözüküyor. Örnekler çok, saymak gereksiz. Eğer siz de biraz düşünürseniz bu ölçüsüzlükleri kabul eder- siniz. Siyasetçilerin üslu- bunda, kurumlarõn kararla- rõnda medyanõn yaklaşõ- mõnda ölçüyü kaçõrma ve- ya aşma belirgin. Bazen yasa koyucu dahi az da ol- sa ölçüyü kaçõrabiliyor ve bir süre sonra sakõncalarõ, tereddüde yol açan kõsõm ve kusurlarõ fark edilerek de- ğiştirilmesine başvurma ve- ya başka hukuksal kurum- larca düzeltilmesi, bir yön- tem olarak görülüyor. Aka- demik kurumlar ve eğitim kurumlarõnda da bu ölçü sü- recinin bozulma ve/veya aşõlmasõ giderek daha da belirginleşiyor. Akademik hayata ait te- mel ve çağdaş kurallar; gösteri, siyaset, çõkar, vb. akademik yaşamla ilişkili olmayan etkenlere göre çar- põtõlabiliyor yozlaşabiliyor, yazboz tahtasõ haline dö- nüşebiliyor. Saygõn kav- ramlar, içeriğini ve değeri- ni yitirebiliyor ölçünün ka- çõrõlmasõndan ötürü. Nite- kim onursal payeler en- flasyonu yerleşebiliyor. Ço- ğunlukla kişiler ve /veya/ hatta bazen kurumlar ve medya da o anõ kurtarabil- mek için zaman ihmal edi- lebiliyor. Aceleci kararlar da aslõnda ölçünün kaçõrõl- masõnda etkendir ve acele bazen kendisini engeller. “Ipsa se velocitas im- plicat SENEKA.” Taşkõn ve azgõn tutkular da çok kez ölçüden yoksundur ve zarar getirebilirler. İnsanlõğõn tüm bu deneyimine rağ- men beynimizin yapõsal özelliği nedeniyle (emos- yonel ve bilinçli davranõş ikilemi) ölçüyü kaçõrma (asma) bir bakõma yaygõn- dõr insan için. Yaşamõnda ölçüyü kaçõrmayan kişi her- halde istisnadõr. Dolayõ- sõyla ancak iyi eğitim, iyi görenek ve örnekler, reh- berler, bilgi ve uygarlaşma ve böylece zihinsel-ruhsal “oto-kontrolün” öne çõk- masõ ve yerleşmesiyle insan ve dolayõsõyla onlarõn oluş- turduğu tüm kurumlar ve toplum ölçülü olmayõ öğ- renir. Ölçüyü aşma bir olgun- laşma zaafõdõr. Ve de bir ba- kõma hamlõktõr. “Bilge, iyi şeylerde bile ölçüyü gö- zetir. (Juvenalis)” Keşke “Ölçüsüz-azgın tartışma- lar da diğer söz suçları gi- bi ceza görselerdi” der, Montaigne(Denemeler). SANKİ sihirli bir el Türkiye’deki iktidarı uzaktan kumandayla yön- lendirmekte ve hatadan hataya sürüklemektedir. İzlenim o ki, İm- ralı’da oturan “lider” çözüm için 15 Ağustos’ta müthiş bir planla ortaya çıkacak ve koskoca Cum- huriyeti köşeye sıkıştırıp yeni ödünler vermeye zorlayacak. Bu izlenim, Başbakan’ı yarış- ta ön almaya ve İmralı’dakinden önce kendi çözüm planını açık- layarak verilmemesi gereken ödünleri vermeye itiyor gibi. Böyle bir yarışta bu gidişle “etnik haklar” batağına iyice sap- lanmaktan başka seçenek kal- mayabilir. Oysa, daha şimdi- den, o alanda yapılmaması ge- rekenler yapılmış, sorun zaten güç çözülür duruma sokulmuş- tur. Durumun daha da güçleşme- mesi için gidişin mutlaka dur- durulması gerekiyor. Ülkenin ve Cumhuriyetin geleceği, biri ada tutsaklığından kurtulma çabası- na düşmüş, öbürü de niçin ol- duğu bilinmez bir telaşla yanlış yola sapmak üzere olan bir po- litikacının ikili yarışına teslim edi- lemez. Devletin bütün kurumla- rı ve toplumun cumhuriyetçi ke- simleri bu yarışın durdurulması için ellerinden geleni yapmak zorundadırlar. Gün, “muhalefet Başbakanı rahat bıraksın, medya iktidarın işi- ni kolaylaştırsın, asker hiç karış- mayıp seyretsin” demenin günü değildir. İ şimiz zor. Cumhuriyetin temel ilkelerini, ülkenin bağımsızlığı- nı, ulusun bütünlüğünü çok çe- şitli dış ve iç baskılara karşı ko- rumak ve Atatürk’ün emanetini ne pahasına olursa olsun koru- mak ortak ödevimiz olmalıdır. Dıştan gelen baskı, ilk bakış- ta çapraşık gözükse de özde iki- li bir basitliğe indirgenebilir. Yüz- yılların çok alışık olduğumuz ön- yargılarını ve hesaplarını bir ya- na bırakırsak, şimdilik ABD ve AB’den gelen şaşırtıcı baskılar önemli.. Güneyimizde kendisine bağlı bir Kürdistan devleti kurma he- vesiyle türlü çarelere başvuran ABD’ye çok kesin bir dille Tür- kiye’nin güneydoğusunu bu he- vesin içine sokma düşüncesin- den vazgeçmesi gerektiğini bil- dirmek gerekiyor. AB’ye de Atatürk Türkiyesi’nin etnik ayrımcı ve ayrılıkçı temel- lere dayalı bir insan hakları an- layışına yanaşmayacağı çok açık bir dille anlatılmalıdır. Tam üye- lik konusunda zaten nazlanan bir Avrupa’nın Türkiye’yi bir de böy- le bir yanlışa sürükleme hakkı olamaz. Yeter ki, yine onların kavramlarını kullanarak, çağdaş insan haklarında etnik ayrımcılı- ğa yer olmadığı onlara anlatılsın. İçteki baskıyla baş edebilmek daha zor. Çünkü, iktidarın ken- disi “ulus-devlet” anlayışını he- nüz tam anlamıyla kavrayamadığı ve hâlâ ümmetçi tutkulardan kurtulamadığı için, etnik nitelik- li haklarla oynamanın tehlikesi- ni göremiyor. Oysa, kendi felse- fesi çerçevesinde bile biraz de- rinliğine düşünebilse, ümmet kardeşliğinde de etnik kimlik ayrımcılğına yer olmadığını gö- recek. Etnik bataklığa saplanılma- dıkça, Doğu’yu Güneydo- ğu’yu kalkındıracak bir sosyo- ekenomik bir plan sorunun çö- zümünü kolaylaştıracaktır. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Batağa Saplanmamak mumtazsoysal@gmail.com T ürkiye’nin bağõmsõzlõk sa- vaşõmõnõn zaferi olarak tarihe geçen gündür 24 Temmuz. Bugünün sahte barõşçõlarõna barõş keli- mesinin içinin nasõl doldurulacağõna ilişkin bir anõt belgedir Lozan Barõş Antlaşmasõ. Saltanat kaldõrõlmõş, Türkiye ma- sadaki yerini TBMM hükümetini temsil eden Hariciye Vekili İsmet (İnönü) Paşa başkanlõğõnda bir he- yetle almõştõr. Lozan’õ yapmak demek, Türkleri bulunduklarõ coğrafyadan silip atmak isteyenlerin hazõrladõğõ Sevr Ant-laşmasõ’nõ yõrtõp atmak de- mektir. Sevr tarihe ölü belge olarak geçti. Ancak bu ölü belgeyi hazõrlayanlarõn Türkiye’yi bölme düşleri hep diri kaldõ. Sevr teslimiyetçi anlayõşõn, Lozan ise bağõmsõzlõğõn simgesi ola- rak tarihe geçti. Biri yok oluş, diğe- ri var oluşu anlatõyor. Türkiye bugün Avrupa Birliği’ne gireceğiz bahanesi ile Lozan Antlaş- masõ hükümlerini hiçe sayan adõmlar atan Avrupa Parlamentosu ve ko- misyonu raporlarõ ile Sevr sürecine geri dönüşü yaşamaktadõr. Savaş sürecinde Mondros ve Sevr ile dayatõlanlar, bugün demokrasi el- diveni giydirilen yumruklarõn yumu- şatõlmõş sözlerle yaptõğõ sivri açõ- lõmlar olarak sinsi bir plan dahilinde yürütülmekte!.. 86 yõl önce imzaladõğõmõz Lozan ile vesayetten kurtulan Türkiye, bugün giderek koyulaşan bir vesayet reji- minin içine itiliyor. “Açılım” adõ altõnda çözülmüş sorunlarõ yeni bir çehre ile çözüm masasõna taşõrken çö- zülmesi gereken temel sorunlarõn üzerinden atlanõlmakta, “çözüm” adõ altõnda çözülüş yaşanmakta; TBMM’nin işlevi de farklõlaştõrõl- maya çalõşõlmaktadõr. Yalnõz ülkenin değil, seçilmiş vekillerin de vesayet altõnda olduğunun ifadesi bizzat hü- kümetin başõ tarafõndan şiirden alõn- tõ ile buyurulmuştur: “Söz ola kesti- re başı...” Atatürk Türkiyesi’nin mucizesin- den, günümüz Türkiye’sinin trajedi- sine evrilişin hazin öyküsü elbette cilt- lerce yazõlacaktõr. Bu trajediden çõkõş için hâlâ umut var. Lozan bu umudun da belgesidir. Bugün Türkiye’yi temsil edenlere, konferans masasõndaki İsmet Pa- şa’nõn her türlü baskõyõ püskürten ka- rarlõlõk, dirayet ve cesaretini anõm- satmamõzõn bir yararõ olur ya da ol- maz; tarihini bilinçle sahiplenenlerin uyarõda bulunmasõ hem bir hak hem de bir görevdir. Lozan’la çizilen yol haritası Lozan’la egemenliğini tescil etmiş olan Türkiye’nin bugün egemenli- ğinden taviz veren bir ülke durumu- na itilişinin sorumlularõ gün gelip bu- nun hesabõnõ vermek zorunda kala- caklardõr. Türkiye’yi bütünleştiriyormuş gibi yapanlarõn ayrõştõrõcõ sözleri ve açõ- lõmlarõnõn yarattõğõ karşõtlõk, Lo- zan’õn karşõlõklõlõk esasõ ile eşitledi- ği azõnlõk konusunu, Türkiye’ye ye- ni taviz alanõ açan bir sorun haline ge- tirmiştir. Demokrasiden teokrasiye evrilişin mimarlarõnõn unuttuğu bir şey var; uzak ve yakõn tarihimiz. Vesayetin türleri olduğunu en iyi bi- len ülkelerden birisidir Türkiye!.. Ancak vesayete karşõ direnişin des- tansõ öyküsü de bu coğrafyada yazõl- mõştõr. Kendi varlõğõnõ bu topraklarõ kanlarõyla sulayan şehitlere borçlu ol- duğunu unutmayan herkesin görevi, ülke uğruna şehit olanlarõn özlemle- rine sahip çõkmalarõ, vatanõ sahip- lenmeleridir. Vatanõ sahiplenmek, üyelik hayali ile avunarak Avrupa Birliği kapõsõn- da sürekli tavizlere memur olmayõ ge- rektirmiyor. Çõkarlarõnõ kollayan ve bunu ya- parken karşõlõklõlõk esasõnõ uygulayan ve Lozan’la çizilen yol haritasõnõn gösterdiği yoldan giderek diğer dev- letlerle eşit statüyü kurmak ve koru- maktan, yani tam bağõmsõz ülke ol- maktan geçiyor. Bağõmlõlõklarõn karşõlõklõlõk esasõ içinde yürütüldüğü, çõkarlarõn den- gelendiği, tavizlere karşõ direnen, ül- kesinin toprak bütünlüğünü koruya- rak bu topraklar üzerinde yaşayan her- kese dini inancõ ve etnik kökeninin ne olduğuna bakõlmaksõzõn insanca bir yaşam sağlamayõ görev edinen; yurt- taşlarõ kesitlere ayõrarak hitap edip, bölerek yönetmeye heveslenmeye- cek, ekonomi başta olmak üzere en te- mel sorunlarõ öne çekerek, eşitlikçi ve hakkaniyetli bir düzenin hukukla sağlamlaştõrõldõğõ bir düzeni işletecek bir yönetim anlayõşõnõ hak ediyor Türkiye. Tarihinde bu uğurda savaşõm ver- miş ve ulusun ilerlemesinin önünü aç- mõş güçlü yöneticileri olan ülkemizin kõyas yolu ile bugünkü yöneticileri sorgulayabileceği zemini var. Lozan’la aldõklarõmõzõ, Avrupa Bir- liği masalõ ile elden çõkarmaya se- yircilik etmeyecek birikimli insanla- rõ var Türkiye’nin!.. Bu birikimli in- sanlarõ susturmak için bulunan yön- temler, hukuku güçlendirmek yerine hukuktan dolanarak, hukuku dolaya- rak, hukuka rağmen, gerçek hukuk- çulara rağmen, hukuk adamõ sõfatõnõ hak etmeyenlerle yürütülen baskõla- rõn da elbet bir sonu gelecektir. Bugün demokrasi elbisesini giyerek ortada dolaşanlar; Sevr’i yõrtõp atmõş, Lozan’õ yapmõş, vesayetin her türlü- sünü aşmak için Cumhuriyet’le ay- dõnlõk bir yola çõkmõş ulusu kandõra- mayacaklarõnõ, susturamayacaklarõnõ ve başkalaştõrdõklarõ rejimin içine gömülecek olanõn kendi bağnaz an- layõşlarõ olduğunu anlayacaklar. Ve- sayetin her türlüsüne karşõ oluş Cum- huriyet rejiminin özünde var. Bu bir kişinin vesayeti de olabilir, bir kişi- de vücut bulmuş anlayõşõn da!... Lozan’da bağõmsõzlõğõn tadõ var. O tadõ almõş bir ulusun bağõmsõzlõktan başka seçeneği olamaz. Bugün tesli- miyetçilerin iktidarda oluşu, ulusun teslimiyetçi olduğu anlamõna gelmi- yor. İktidarlar değişir, devlet ve ulus kalõcõdõr. Bugünün otokratlarõ demokrasiyi kullanarak ilerleyebilecekleri sõnõra geldiklerinin farkõnda olmalõlar ki, gerçek yüzlerini göstermeye başla- dõlar. Demokrasi söylemleri ile su- nulan sivri açõlõmlar sandõkta birile- rine fena halde batacak. Lozan’daki Türkiye’yi geri çağõr- mak, Lozan’õ sahiplenmenin Sevr’i hortlatmak isteyenleri hüsrana uğ- ratmak anlamõna geldiğini anõmsat- mak hepimizin görevi. Lozan’la eşit devlet olduğunu dünyaya duyuran Türkiye’ye teslimiyetçilik ve tesli- miyetçi siyasetçiler yakõşmõyor. Lozan’dan Günümüze... Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi Bugün demokrasi elbisesini giyerek ortada dolaşanlar; Sevr’i yõrtõp atmõş, Lozan’õ yapmõş, vesayetin her türlüsünü aşmak için Cumhuriyetle aydõnlõk bir yola çõkmõş ulusu kandõramayacaklarõnõ, susturamayacaklarõnõ ve başkalaştõrdõklarõ rejimin içine gömülecek olanõn kendi bağnaz anlayõşlarõ olduğunu anlayacaklar. Ölçüyü Kaçõrmak Prof. Dr. Kemal ÖNEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear