24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 27 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yok Olası! Yıllardır Türkiye üniversitelerini bir yaz-boz tahtasına çevirerek yıkıma sürükleyen YÖK, ge- çen hafta aynı yolda bir adım daha attı. Alınan bir kararla üniversitelere girişte meslek liselerine yönelik katsayı uygulamasına son veriliyor. Eğitim sistemi bir bütündür. İçinden bir parça- yı alıp, onu düzeltmeye kalkarsanız, sonuç on yıl- lardır olduğu gibi, başarısızlık olur. Son yıllarda li- selerde “eğitimin dershanede değil okulda” alın- masını sağlayacak adımlar atıldı; ilköğretim ba- şarı puanının SBS’ye etkisi yüzde 25’e çıkarıldı. Alınan kararla okul içi eğitimin katkısı yüzde bire indiriliyor; öğrencilere, “Okula değil, dershaneye gidin” deniliyor; “üniversite öncesi” eğitimin öne- mi ya da katkısı sıfırlanıyor. Bilimsellikten uzaklaşma YÖK’ün tüm hücrelerini sarıyor. Çocuğun ve gencin beceri ve yetenek- lerinin olabildiğince erken yaşlarda saptanması, çağımızın bilimsel bulgusudur. YÖK’ün katsayı ka- rarıyla, beceri ve yeteneklerin üniversite öncesi be- lirlenmesi süreçleri; lise çeşitliliği ve liselerdeki alt öğrenim alanları yok sayılıyor; böylece meslek li- sesine gitmeyenler cezalandırılıyor. Özetle, üni- versite öncesi eğitim, ilkellikte eşitleniyor. Bura- dan, çağdaş ve bilimsel bir üniversite eğitiminin öğrenci temeli yeşeremez. Meslek liselerini bitirenler kendi alanlarının meslek yüksekokullarına sınavsız geçebiliyor- lardı; katsayı kararıyla bu ayrıcalıkları kaldırıldı; on- lara bu konuda da haksızlık yapıldı. ODTÜ İktisat Bölümü Öğretim Üyesi ve YÖK Üyesi Prof. Dr. Fikret Şenses, katsayı kararına ne- den karşı çıktığını 21 Temmuz’da kamuoyuna açık- ladı. (Karara karşı çıkan diğer YÖK üyeleri şöyle: Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul). Yazı, Şenses’in; yorum, sizin: “..katsayı kararının kamuoyunda ayrıntılı bir bi- çimde tartışılması demokrasinin bir gereği(dir); asıl amaç, haksızlıkları giderme görüntüsü altında yükseköğretimi iktidar partisinin amaçları doğrul- tusunda biçimlendirme(ktir)... Bunun kanıtı gerekli altyapı ve kaynak sağlan- madan çok sayıda yeni üniversite açılması, mev- cut yasal çerçeve dikkate alınmaksızın türban ya- sağının kaldırılması, üniversite kontenjanlarının hız- la artırılması, ilahiyat fakülteleri kontenjanlarının bir- den ve çok yüksek oranda artırılmış olması ve en son olarak da katsayı(dır). (Y)ükseköğretimin bütün sorunlarının ve varsa sistemden kaynaklanan haksızlıkların siyasal sa- iklerle değil belirli ilkeler ve stratejiler bağlamında ele alınması.. giderilmesi.. gerekir. Meslek liselerindeki öğrenciler, imam hatipler da- hil, toplumun görece düşük gelirli ailelerine men- suptur. Bu kesimin temel sorunu asla katsayı eşit- sizliği değil, görece düşük gelirden kaynaklanan ve eğitimin önceki aşamalarında başlayan fırsat eşitsizliğidir. YÖK’e bugün hâkim olan zihniyet fırsat eşitsiz- liğinin giderilmesi konusunda son derece duyar- sızdır.. çok sayıda vakıf üniversitesi açılarak yük- seköğretim adım adım paralı hale getirilmekte... Yabancı sermayenin.. artan ilgisi sonucu.. yakın bir gelecekte özel yükseköğretim furyasının ya- şanması ciddi bir olasılık(tır). Bu durum, giriş sınavında düşük puan alınmış olsa da varlıklı ailelerin çocuklarına yükseköğre- nim hakkı verilmesi, eğitim sürecinin daha ilk aşa- malarında başlayan fırsat eşitsizliğinin bizzat YÖK kararlarıyla daha da artması anlamına gelmekte- dir. YÖK’ün; yükseköğretime girişteki bölgesel eşit- sizlikler, dershane sektörünün yarattığı fırsat eşit- sizlikleri gibi konular karşısında sessiz kalması, ada- let duygusunun sadece siyasal gerekçelerle se- çilmiş konularla sınırlı olduğunu açıkça ortaya koy- maktadır. (K)urulun liyakat esasına göre değil, siyasal ik- tidara yakınlıkları tescilli üyelerden oluşturulması...; YÖK’ün, ‘siyasal iktidara yakın duruş sergileyen akademisyenlerin ödüllendirilmesine aracı ol- ması...’ YÖK’ün siyasal iktidarla özdeşleştiği bir ortam- da üniversite özerkliğinden söz edilemez. Bir yandan demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi yüce kavramlar dillerde pelesenk edilirken, yükseköğ- retimin üst kuruluşlarının ve üniversite yönetim- lerinin atamalar yoluyla teksesli hale getirilmesi- nin altında yatan çelişki ve gizli niyet göz ardı edi- lemez. Üniversiteler ve onun üst kuruluşları her görü- şün özgürce ifade edilebileceği yerler olmak zo- rundadır. Üniversitelerde siyasal temelli kadro- laşmaya izin verilemez. Üniversiteler, evrensel değerleri önde planda tut- malı... Özerk olamayan üniversiteler bilim ürete- mez; bağımsız düşünebilen, medeni cesaret sa- hibi gençler yetiştiremez... topluma önderlik ede- mez. Üniversitelerin suskunluğunda YÖK’ün ve rek- tör atamalarında liyakat esası yerine siyasal tercihler (yapılmasının) payı büyüktür.” Uluslararası mali sistem büyük bir gürültüyle çatırdadı; dağılmak üzereydi trilyonlarca dolar; devlet yardımıyla zar zor ve belki de yalnızca geçici olarak “toplandı”. Bu arada dev uluslarara- sı yatırım bankaları birbiri ardına bat- tı, bankalar, sigorta şirketleri birleş- meye, yok pahasına el değiştirmeye zorlandı. Kısacası son derece de sert bir mali kriz yaşanıyor. Bu madalyonun öbür yüzünde, ya- tırım bankası Goldman Sachs var. GS’nin kârları, bu yılın ikinci dört ay- lık döneminde, bütün beklentileri aşa- rak bir önceki döneme göre yüzde 64 oranında artmış. Hisseleri borsada bu yılın ilk yarısında yüzde 80 değer ka- zanmış. GS’nin çalışanlarının, bu yı- lın ikinci dört aylık döneminde aldık- ları toplam maaş ve ikramiyeler bir mil- yar dolara ulaşmış, yıl sonuna kadar 20 milyar dolara ulaşması bekleni- yormuş (City AM, 15/07/09). Kısacası, kimi analistlerin haklı ola- rak Goldmine (altın madeni) Sachs dedikleri yatırım bankası krizde yara almak bir yana, palazlandıkça palaz- lanmaya devam ediyor… GS’nin performansının arkasındaki dinamikler bize, geçtiğimiz 25 yılda egemen olan “serbest piyasa” söy- leminin aslında, kimi özelliklere sahip dev şirketlerin “malı götürmesine” olanak sağlayan koskoca bir yalandan başka bir şey olmadığını bir kez da- ha gösteriyor. Eğer, sözde serbest (haksız reka- beti dışlayan) piyasayı çökene kadar manipüle edip, çökerken de devlet- le olan yakın ilişkileriniz sayesinde ayakta kalabiliyor, rakiplerinizin kay- bettikleri piyasa paylarını, varlıklarını kendinize katıyorsanız, kriz büyük ço- ğunluk için felaket, yaşamsal traje- di, açlık ve yoksulluk olurken sizin için pekâlâ yeni bir avlanma alanı anla- mına gelebiliyor… Bir köpük yaratma makinesi olarak Goldman Sachs Goldman Sachs’ın bu “başarısının” dikkatleri çekmeye, “Sachs bu işi na- sıl yapıyor” sorusunun kafaları kurca- lamaya başlaması kaçınılmazdı. Rolling Stone dergisinin 9-23 Temmuz 2009 sayısında yayımlanan 12 sayfalık, “Büyük Amerikan Köpük Makinesi” başlıklı araştırma yazısı (http://www.rollingstone.com/poli- tics/story/28816321/the_great_ame- rican_bubble_machine),è GS ile ilgili soruların büyük çoğunluğuna cevap vermeyi başardı. Öyle ki Goldman Sachs’tan yazıya çok sert bir tepki gel- di. GS, dergiyi “sözcüğün her iki anla- mında da histerik olmakla, bilinen her türlü komplo teorisini bir araya topla- makla” suçladı. Sachs’ın sözcüsü taz- minat davası açmaya hazırlandıklarını da ileri sürdü. Ancak önceki hafta medyaya yansıyan bir hırsızlık olayı, GS’nin “başarısının” iç yüzüne ışık tu- tuyor, Rolling Stone’un verdiği bilgile- ri destekliyordu. Yazar Matt Taibbi, Rolling Sto- ne’daki yazısına, “Büyük Depres- yon’dan bu yana, teknoloji hisse se- netlerinden eşik altı ev kredilerine, yük- sek petrol, gaz ve gıda ve temel mal- lardaki ani fiyat artışlarına kadar hemen her önemli piyasa manipülasyonun ar- kasında Goldman Sachs’ın değersiz var- lıkları piyasada satması var” savı ve “bir yenisini daha gerçekleştirmek üzere” uyarısıyla başlıyor. Bu manipülasyon- lara izin verecek yasal değişikliklerin gerçekleşmesini nasıl sağladığına iliş- kin en çarpıcı örnekleri anlatıyor. Taibbi, GS’nin, devletin üst düze- yindeki, tüm bunları gerçekleştirmesi- ne yardımcı olan varlığına da dikkat çe- kiyor. Clinton’ın Hazine Bakanı Rubin, Bush’un krize ilişkin kurtarma paket- lerini hazırlayan Hazine Bakanı Paul- son, Bush Başkanlık Ofisi Personel Mü- dürü Joshua Bolton, Hazine Ofisi Personel Müdürü Patterson, Paul- son’un, GS’ye mil- yarlar kazandıran, AIG kurtarma işle- minin başına ge- tirdiği Ed Liddy, New York Federal Reserv’in son iki başkanı, Kanada ve İtalya Merkez bankaları’nın başkanları, Dünya Ban- kası Başkanı, New York Borsası’nın başkanı, Taibbi’nin verdiği örneklerin başında geliyor. Paulson CEO olmak üzere, beylerin hepsi GS’ye yıllarca en üst düzeyde hizmet vermiş, milyar do- larlık servetler yapmışlar, sonra da devlet kapısında hizmet vermeye de- vam etmişler… Bir taraftan piyasaları manipüle eder- ken Sachs, bu kurumlardaki “adamla- rı” aracılığıyla, işine gelmeyen düzen- lemelerin kaldırılmasını sağlıyor; yeni dü- zenlemeleri, denetleme getirmeye ça- lışanların önünü kesiyor, adeta devle- tin içinde yaşıyordu. Taibbi, Goldman Sachs’ın bu bağlantıları sayesinde kur- tarma paketlerinden en fazla yararlanan banka olmayı başardığını da örnekle- riyle sergiliyor. GS’nin Rolling Stone dergisindeki, bankacı kılığında domuz resimleriyle süslü yazıya ateş püskür- mesi, dava açmakla tehdit etmesi bo- şuna değil. Ancak… Goldman Sach’ın ‘kıyamet makinesi’ Tam bu sırada finans sitesi Bloom- berg’de, yayımlanan “Goldman Sachs ‘kıyamet makinesinin’ denetimini elinden kaçırdı” başlıklı bir yorum, bir yazarın “histerili” komplo teorilerinden öte bir durumla karşı karşıya olduğu- muzu, GS’nin piyasa manipülasyonla- rını nasıl gerçekleştirebildiğini, hem de “serbest piyasa” palavrasının iç yüzünü gösteriverdi… Jonathan Weil imzalı yazı, “Adalet Bakanlığı için bir daha yavaş davranır demeyiniz, hele söz konusu olan bir ma- li kuruluşun ihbarıysa” diyerek başlıyor ve GS’nin “ABD mali piyasasının gele- ceği tehlikede” ihbarı üzerine, Sergey Aleynikov adlı bir bilgisayar uzmanının 3 Temmuz’da New Jersey Havaala- nı’nda tutuklandığını bildiriyordu. Aleynikov, GS’de çalışıyormuş. Yıl- da 400.000 dolarlık bir maaşı bırakarak istifa etmiş, ancak bu arada ayrılmadan az önce, GS’nin “kıyamet makinesi” lakaplı bilgisayar programının kodları- nı Almanya’da bir web sitesine trans- fer etmiş. Aleynikov’un avukatının kefaletle serbest bırakılma isteğine karşılık mah- kemedeki genç savcı yardımcısı Jo- seph Facciponti’nin hâkime, “Banka, piyasaların haksız yönde manipüle edil- me riskinden söz ediyor” sözleriyle yaptığı itirazı Bloomberg, “34 yaşındaki genç savcı yardımcısı ‘bombayı patlattı’ ” ifadeleriyle aktarıyordu. Öyle ya yüzlerce trilyon dolar hacmi olan bir mali piyasayı kim nasıl mani- püle edebilirdi? Efendim, GS’nin kod- ları çalınan programı “kötü ellere dü- şerse böyle bir olasılık söz konusu ola- bilirmiş”, çünkü bu program “olağan- üstü hacimde alış ve satışları olağan- üstü hızlarda gerçekleştirebiliyormuş”. Bir daha vurgularsak, genç savcının ağzından kaçırdığına göre, kötü niyetli insanlar bu programı kullanarak pi- yasaları allak bullak edebilirmiş, Aleynikov toplum için tehdit oluştu- ruyormuş. Bankacılık çevrelerinde yakından iz- lenen Financial Services Blog’da Chris Skinner, “Goldaman Sachs piyasa manipülasyonu yaptığını ka- bul etti” başlıklı yorumunda, bankanın avukatının “büyük çaplı haksız ma- nipülasyon yapılabilir” sözlerinin bir iti- raf olarak anlaşılması gerektiğine dik- kat çekiyor ve “Umarım borsa dene- tim komisyonunda (SEC) birileri bu soruları sormaya başlamıştır” diyor. Evet bu krizler harika, hazinede adamlarınız, hele elinizde bir de Gold- man Sachs’ın “kıyamet makinesi var- sa”… Ne oldu; petrol, gaz, ekmek fi- yatları aniden yükseldi, siz aç kalmak ya da büyük paralar kaybetmek riskiyle mi karşı karşıyasınız? Ya da ülkenizin parası aniden dalışa mı geçti? N’olacak serbest piyasa işte… GOLDMINE $ACH$ (Ya da Bu Krizler Bir Harika!) erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA yakupkepenek06@hotmail.com Vişnenin fiyatı 50 kuruşa kadar düştü TZOB, Karadeniz’de fabrika bile kursanõz fõndõğõn yerini tutamaz açõklamasõnõ yaptõ Fındığın alternatifi fındıktır ÖİB’ye bağlõ Sümer Holding’in işletme faaliyeti kalmamasõna karşõn borcunun 88 milyon liraya yükseldiği ortaya çõktõ Faaliyeti yok, borcu çok BURSA (AA) - Vişnenin toptan ki- losunun bu yõl 50 kuruşa kadar düşmesi çiftçileri zor durumda bõraktõ. Günde ortalama 50 kilo- gram ürün toplayan bir tarõm iş- çisinin eline yevmiye olarak 25 li- ra geçerken üreticilerin hiç para kazanamadõğõ kaydedildi. Ülke genelinde bu yõl yaklaşõk 80 bin tonluk rekolte beklenmesine kar- şõn üreticiler alõm fiyatlarõndan ol- dukça şikâyetçi. Türkiye Ziraat Odalarõ Birliği Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Hepokur, “Mey- veciliğe teşvik verilmesi gereki- yor. Her şeyin var, ama meyve- ciliğin teşviki yok. Kamyonlar- ca ürün çiftçiye kazandırmadan yola çıkıyor” diye konuştu. Türkiye şeker ve çikolatada iddialı ANKARA (AA) - İhracatõ Geliştirme Etüt Merkezi’nin (İGEME) “D-8 Ül- keleri Şekerli ve Çikolatalı Ma- muller Pazar Araştırması”nda, Türkiye’de üretilen şekerli ve çiko- latalõ mamullerin D-8’e üye diğer ül- kelerde üretilenlere göre daha “ka- liteli ürünler” olduğu belirtildi. Araştõrmada, Türkiye’nin sakõzlõ ve jö- leli diğer şeker mamullerinin en fazla ihraç edilen ürünleri olduğu kaydedildi. Türkiye’nin şekerli ve çi- kolatalõ mamul ihracatõ 2008’de 643 bin 491 dolar olurken ithalatõ 96 bin 971 dolar tutarõnda gerçekleşti. Şemsi Bayraktar, fõndõğõn sökülmesiyle bölgede göçün hõzlanacağõnõ, alternatif ürün bulunsa dahi bunun pazarlanmasõnõn mümkün olmayacağõnõ söyledi. Ekonomi Servisi - Türkiye Zi- raat Odalarõ Birliği (TZOB) Genel Başkanõ Şemsi Bayraktar, fõndõ- ğõn Karadeniz Bölgesi için büyük bir şans ve istihdam kapõsõ oldu- ğunu belirterek, “Karadeniz’de fabrika bile kursanız fındığın yerini tutmaz” dedi. TZOB Genel Başkanõ Şemsi Bayraktar yaptõğõ açõklamada, fõn- dõğõn eğimli arazilerde toprağõn erozyonla kaybolmasõnõ önlediği- ni kaydeden belirterek şöyle devam etti: “Fındık Karadeniz Bölgesi için büyük bir şans ve geçim kayna- ğı. Bu bölgede fındık sökülürse is- tihdamı sağlamak, bu insanları buralarda tutabilmek için mali- yeti daha büyük yatırımlarla fabrika kuracaksınız. Ayrıca, ki- şi başına istihdam maliyeti, ta- rımda sanayiden daha düşüktür. Bugüne kadar orada yaşayan insanları geçindirecek, yerinde tutacak yatırımlar yapılmamış- tır. Bu bölgelerdeki insanların ge- çimini ve istihdamını fındık sağ- lamıştır. Bölgenin sosyo-ekono- mik temelini fındık oluşturmak- tadır. Sanayi ve hizmetler sektörü gelişmediği sürece bugün için fındığın alternatifi fındıktır.” Buğdaydakalitedüştüithalatartacak KONYA (AA) - Ziraat Mü- hendisleri Odasõ Konya Şube Baş- kanõ Hasan Hüseyin Motuk, sü- neyle mücadelede geç kalõndõğõ için Konya Ovasõ’nda üretilen buğdayõn yaklaşõk yüzde 60’õnda kalitenin düştüğünü, bu yõl buğday ithalatõnõn 2 milyon tonu bulabi- leceğini söyledi. Motuk, pazara gelen buğdayla- rõn bir çoğunda yüzde 2 ile 4 ora- nõnda süne emgisi tespit ettikleri- ni kaydederek “Süneden zarar görmüş buğdayın miktarı, top- lam hasadın yaklaşık yüzde 60’ı kadar. Bu yüzde 60 düşük kali- teli buğdayın da yaklaşık yüzde 30’u doğrudan yemliğe gidecek ve para etmeyecek. Öte yandan, ağırlıklı olarak Konya’da kuru- lu olan ve ihracat yapan un fab- rikaları, kaliteli un için kaliteli buğdaya ihtiyaç duyuyor” dedi. Konya Ticaret Borsasõ Başkanõ Uğur Kaleli de protein oranõ 12- 13-14 seviyesinde olmasõ gere- ken buğdayõn, zamansõz ve aşõ- rõ yağõşlarõn olumsuz etkisiyle 8- 9-10 seviyelerine düştüğünü di- le getirdi. İTO Katar yolcusu Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ (İTO), üyelerinin yeni pazarlara açõlarak yeni ortaklõk- lar kurmasõ amacõyla başlattõğõ ‘Körfez Açılımı’ projesini genişletiyor. İTO bugüne kadar yapõlan en büyük Türk ihraç ürünleri sergisini Katar’da gerçekleştirecek. İTO’dan yapõlan açõklamaya göre, Katar 1’inci Türk Ürünleri Sergisi’ne mobilyadan inşaata, makine- den kozmetiğe, hediyelik eşyadan hazõr giyim ve gõda sektörüne kadar çok sayõda sektörden 200 özel sektör temsilcisi katõlacak. Sergi 15 bin metre- karelik alanda gerçekleştirilecek. İTO Yönetim Ku- rulu Başkanõ Murat Yalçıntaş, serginin iki ülke ekonomik ilişkilerini güçlendireceğini belirterek, “Körfez Bölgesi’nin yükselen trendi Katar’da ilk defa çok geniş bir yelpazede Türk Ürünle- ri Sergisi düzenlemekten çok memnunuz. Ge- lişmesine son 10 yılda hız veren ülkede, birçok altyapı yatırımına ihtiyaç var. Türk girişim- cisinin Katar’da önü açık” dedi. MURAT KIŞLALI ANKARA - Özelleştirme İdaresi Başkanlõğõ’na (ÖİB) bağlõ Sümer Holding’in işletme faaliyeti kal- mamasõna karşõn borcunun 88 mil- yon liraya yükseldiği, Ekim 2008 itibarõyla faiz giderlerinin 22 mil- yon lira, zararõnõnsa 25.7 milyon li- ra olduğu ortaya çõktõ. Başbakanlõk Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) “Geçmiş yıllar- dan beri zarar eden holding, ge- rekli finansman ihtiyacını, ser- maye veya kredi olarak ÖİB’den temin etmektedir” tes- pitinde bulundu. YDK’nin “Sümer Holding AŞ 2007 Yılı Raporu”, AKP hükü- metinin özelleştirme adõ altõnda yü- rüttüğü satõş uygulamalarõnõn çar- põklõğõnõ bir kez daha ortaya koy- du. Raporda, “ÖİB’nin Sümer Hol- ding’e devrettiği üç şeker fabri- kasının özelleştirme çalışmala- rından bir sonuç alınamaması ve şeker fabrikalarının özelleştirme kapsam ve programına alınma- sına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının yü- rütmesinin Danıştay tarafından durdurulması üzerine, 3 şeker fabrikasının Türkşeker’e dev- redilmesine karar verilmiştir. 2007’de holdinge devredilmiş olan Ereğli, Ilgın ve Bor şeker fabrikalarının şeker satışlarının etkisi ile dönem 18.4 milyon YTL kârla sonuçlanmıştır. An- cak söz konusu şeker fabrikala- rının Türkşeker’e iade edilmesi ile holdingin işletme faaliyeti kalmamıştır” denildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Holdingin 2007 içinde gayri safi milli hasılaya 126.8 milyon YTL olumsuz etkisi olmuştur. Geçmiş yıllardan beri zarar eden holding, 2007’de şeker satışları- nın etkisi ile kâr etmiş, ancak bu fabrikaların eski statüsüne iade edilmesi ile tekrar zarar etmeye başlamıştır. 2008’de herhangi bir işletme faaliyeti bulunmayan holdingin, kiraya verilen taşın- mazlarından ve Taşucu Kâğıt Sanayii İşletmesi’nin liman hiz- met satışından elde edilen gelir- lerin haricinde, kendi bünye- sinde olağan olarak sağlanan bir kaynağı bulunmamaktadır. Bu kaynakların yeterli olma- ması nedeniyle, holding gerekli finansman ihtiyacını, sermaye veya kredi olarak ÖİB’den temin etmektedir.” S ümer Holding’in Ekim 2008 itibarõyla faiz giderlerinin 22 milyon lira, zararõnõn ise 25.7 milyon lira olduğu ortaya çõktõ. Y DK’nin raporu AKP hükümetinin özelleştirme adõ altõnda yürüttüğü satõş uygulamalarõnõn çarpõklõğõnõ bir kez daha ortaya koydu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear