Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
27 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Yok Olası!
Yıllardır Türkiye üniversitelerini bir yaz-boz
tahtasına çevirerek yıkıma sürükleyen YÖK, ge-
çen hafta aynı yolda bir adım daha attı. Alınan bir
kararla üniversitelere girişte meslek liselerine
yönelik katsayı uygulamasına son veriliyor.
Eğitim sistemi bir bütündür. İçinden bir parça-
yı alıp, onu düzeltmeye kalkarsanız, sonuç on yıl-
lardır olduğu gibi, başarısızlık olur. Son yıllarda li-
selerde “eğitimin dershanede değil okulda” alın-
masını sağlayacak adımlar atıldı; ilköğretim ba-
şarı puanının SBS’ye etkisi yüzde 25’e çıkarıldı.
Alınan kararla okul içi eğitimin katkısı yüzde bire
indiriliyor; öğrencilere, “Okula değil, dershaneye
gidin” deniliyor; “üniversite öncesi” eğitimin öne-
mi ya da katkısı sıfırlanıyor.
Bilimsellikten uzaklaşma YÖK’ün tüm hücrelerini
sarıyor. Çocuğun ve gencin beceri ve yetenek-
lerinin olabildiğince erken yaşlarda saptanması,
çağımızın bilimsel bulgusudur. YÖK’ün katsayı ka-
rarıyla, beceri ve yeteneklerin üniversite öncesi be-
lirlenmesi süreçleri; lise çeşitliliği ve liselerdeki alt
öğrenim alanları yok sayılıyor; böylece meslek li-
sesine gitmeyenler cezalandırılıyor. Özetle, üni-
versite öncesi eğitim, ilkellikte eşitleniyor. Bura-
dan, çağdaş ve bilimsel bir üniversite eğitiminin
öğrenci temeli yeşeremez.
Meslek liselerini bitirenler kendi alanlarının
meslek yüksekokullarına sınavsız geçebiliyor-
lardı; katsayı kararıyla bu ayrıcalıkları kaldırıldı; on-
lara bu konuda da haksızlık yapıldı.
ODTÜ İktisat Bölümü Öğretim Üyesi ve YÖK
Üyesi Prof. Dr. Fikret Şenses, katsayı kararına ne-
den karşı çıktığını 21 Temmuz’da kamuoyuna açık-
ladı. (Karara karşı çıkan diğer YÖK üyeleri şöyle:
Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Dr. Atilla Eriş,
Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul).
Yazı, Şenses’in; yorum, sizin:
“..katsayı kararının kamuoyunda ayrıntılı bir bi-
çimde tartışılması demokrasinin bir gereği(dir); asıl
amaç, haksızlıkları giderme görüntüsü altında
yükseköğretimi iktidar partisinin amaçları doğrul-
tusunda biçimlendirme(ktir)...
Bunun kanıtı gerekli altyapı ve kaynak sağlan-
madan çok sayıda yeni üniversite açılması, mev-
cut yasal çerçeve dikkate alınmaksızın türban ya-
sağının kaldırılması, üniversite kontenjanlarının hız-
la artırılması, ilahiyat fakülteleri kontenjanlarının bir-
den ve çok yüksek oranda artırılmış olması ve en
son olarak da katsayı(dır).
(Y)ükseköğretimin bütün sorunlarının ve varsa
sistemden kaynaklanan haksızlıkların siyasal sa-
iklerle değil belirli ilkeler ve stratejiler bağlamında
ele alınması.. giderilmesi.. gerekir.
Meslek liselerindeki öğrenciler, imam hatipler da-
hil, toplumun görece düşük gelirli ailelerine men-
suptur. Bu kesimin temel sorunu asla katsayı eşit-
sizliği değil, görece düşük gelirden kaynaklanan
ve eğitimin önceki aşamalarında başlayan fırsat
eşitsizliğidir.
YÖK’e bugün hâkim olan zihniyet fırsat eşitsiz-
liğinin giderilmesi konusunda son derece duyar-
sızdır.. çok sayıda vakıf üniversitesi açılarak yük-
seköğretim adım adım paralı hale getirilmekte...
Yabancı sermayenin.. artan ilgisi sonucu.. yakın
bir gelecekte özel yükseköğretim furyasının ya-
şanması ciddi bir olasılık(tır).
Bu durum, giriş sınavında düşük puan alınmış
olsa da varlıklı ailelerin çocuklarına yükseköğre-
nim hakkı verilmesi, eğitim sürecinin daha ilk aşa-
malarında başlayan fırsat eşitsizliğinin bizzat YÖK
kararlarıyla daha da artması anlamına gelmekte-
dir.
YÖK’ün; yükseköğretime girişteki bölgesel eşit-
sizlikler, dershane sektörünün yarattığı fırsat eşit-
sizlikleri gibi konular karşısında sessiz kalması, ada-
let duygusunun sadece siyasal gerekçelerle se-
çilmiş konularla sınırlı olduğunu açıkça ortaya koy-
maktadır.
(K)urulun liyakat esasına göre değil, siyasal ik-
tidara yakınlıkları tescilli üyelerden oluşturulması...;
YÖK’ün, ‘siyasal iktidara yakın duruş sergileyen
akademisyenlerin ödüllendirilmesine aracı ol-
ması...’
YÖK’ün siyasal iktidarla özdeşleştiği bir ortam-
da üniversite özerkliğinden söz edilemez. Bir
yandan demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi yüce
kavramlar dillerde pelesenk edilirken, yükseköğ-
retimin üst kuruluşlarının ve üniversite yönetim-
lerinin atamalar yoluyla teksesli hale getirilmesi-
nin altında yatan çelişki ve gizli niyet göz ardı edi-
lemez.
Üniversiteler ve onun üst kuruluşları her görü-
şün özgürce ifade edilebileceği yerler olmak zo-
rundadır. Üniversitelerde siyasal temelli kadro-
laşmaya izin verilemez.
Üniversiteler, evrensel değerleri önde planda tut-
malı... Özerk olamayan üniversiteler bilim ürete-
mez; bağımsız düşünebilen, medeni cesaret sa-
hibi gençler yetiştiremez... topluma önderlik ede-
mez.
Üniversitelerin suskunluğunda YÖK’ün ve rek-
tör atamalarında liyakat esası yerine siyasal tercihler
(yapılmasının) payı büyüktür.”
Uluslararası mali sistem büyük bir
gürültüyle çatırdadı; dağılmak üzereydi
trilyonlarca dolar; devlet yardımıyla zar
zor ve belki de yalnızca geçici olarak
“toplandı”. Bu arada dev uluslarara-
sı yatırım bankaları birbiri ardına bat-
tı, bankalar, sigorta şirketleri birleş-
meye, yok pahasına el değiştirmeye
zorlandı. Kısacası son derece de sert
bir mali kriz yaşanıyor.
Bu madalyonun öbür yüzünde, ya-
tırım bankası Goldman Sachs var.
GS’nin kârları, bu yılın ikinci dört ay-
lık döneminde, bütün beklentileri aşa-
rak bir önceki döneme göre yüzde 64
oranında artmış. Hisseleri borsada bu
yılın ilk yarısında yüzde 80 değer ka-
zanmış. GS’nin çalışanlarının, bu yı-
lın ikinci dört aylık döneminde aldık-
ları toplam maaş ve ikramiyeler bir mil-
yar dolara ulaşmış, yıl sonuna kadar
20 milyar dolara ulaşması bekleni-
yormuş (City AM, 15/07/09).
Kısacası, kimi analistlerin haklı ola-
rak Goldmine (altın madeni) Sachs
dedikleri yatırım bankası krizde yara
almak bir yana, palazlandıkça palaz-
lanmaya devam ediyor…
GS’nin performansının arkasındaki
dinamikler bize, geçtiğimiz 25 yılda
egemen olan “serbest piyasa” söy-
leminin aslında, kimi özelliklere sahip
dev şirketlerin “malı götürmesine”
olanak sağlayan koskoca bir yalandan
başka bir şey olmadığını bir kez da-
ha gösteriyor.
Eğer, sözde serbest (haksız reka-
beti dışlayan) piyasayı çökene kadar
manipüle edip, çökerken de devlet-
le olan yakın ilişkileriniz sayesinde
ayakta kalabiliyor, rakiplerinizin kay-
bettikleri piyasa paylarını, varlıklarını
kendinize katıyorsanız, kriz büyük ço-
ğunluk için felaket, yaşamsal traje-
di, açlık ve yoksulluk olurken sizin için
pekâlâ yeni bir avlanma alanı anla-
mına gelebiliyor…
Bir köpük yaratma makinesi
olarak Goldman Sachs
Goldman Sachs’ın bu “başarısının”
dikkatleri çekmeye, “Sachs bu işi na-
sıl yapıyor” sorusunun kafaları kurca-
lamaya başlaması kaçınılmazdı. Rolling
Stone dergisinin 9-23 Temmuz 2009
sayısında yayımlanan 12 sayfalık,
“Büyük Amerikan Köpük Makinesi”
başlıklı araştırma yazısı
(http://www.rollingstone.com/poli-
tics/story/28816321/the_great_ame-
rican_bubble_machine),è GS ile ilgili
soruların büyük çoğunluğuna cevap
vermeyi başardı. Öyle ki Goldman
Sachs’tan yazıya çok sert bir tepki gel-
di. GS, dergiyi “sözcüğün her iki anla-
mında da histerik olmakla, bilinen her
türlü komplo teorisini bir araya topla-
makla” suçladı. Sachs’ın sözcüsü taz-
minat davası açmaya hazırlandıklarını
da ileri sürdü. Ancak önceki hafta
medyaya yansıyan bir hırsızlık olayı,
GS’nin “başarısının” iç yüzüne ışık tu-
tuyor, Rolling Stone’un verdiği bilgile-
ri destekliyordu.
Yazar Matt Taibbi, Rolling Sto-
ne’daki yazısına, “Büyük Depres-
yon’dan bu yana, teknoloji hisse se-
netlerinden eşik altı ev kredilerine, yük-
sek petrol, gaz ve gıda ve temel mal-
lardaki ani fiyat artışlarına kadar hemen
her önemli piyasa manipülasyonun ar-
kasında Goldman Sachs’ın değersiz var-
lıkları piyasada satması var” savı ve “bir
yenisini daha gerçekleştirmek üzere”
uyarısıyla başlıyor. Bu manipülasyon-
lara izin verecek yasal değişikliklerin
gerçekleşmesini nasıl sağladığına iliş-
kin en çarpıcı örnekleri anlatıyor.
Taibbi, GS’nin, devletin üst düze-
yindeki, tüm bunları gerçekleştirmesi-
ne yardımcı olan varlığına da dikkat çe-
kiyor. Clinton’ın Hazine Bakanı Rubin,
Bush’un krize ilişkin kurtarma paket-
lerini hazırlayan Hazine Bakanı Paul-
son, Bush Başkanlık Ofisi Personel Mü-
dürü Joshua Bolton, Hazine Ofisi
Personel Müdürü Patterson, Paul-
son’un, GS’ye mil-
yarlar kazandıran,
AIG kurtarma işle-
minin başına ge-
tirdiği Ed Liddy,
New York Federal Reserv’in son iki
başkanı, Kanada ve İtalya Merkez
bankaları’nın başkanları, Dünya Ban-
kası Başkanı, New York Borsası’nın
başkanı, Taibbi’nin verdiği örneklerin
başında geliyor. Paulson CEO olmak
üzere, beylerin hepsi GS’ye yıllarca en
üst düzeyde hizmet vermiş, milyar do-
larlık servetler yapmışlar, sonra da
devlet kapısında hizmet vermeye de-
vam etmişler…
Bir taraftan piyasaları manipüle eder-
ken Sachs, bu kurumlardaki “adamla-
rı” aracılığıyla, işine gelmeyen düzen-
lemelerin kaldırılmasını sağlıyor; yeni dü-
zenlemeleri, denetleme getirmeye ça-
lışanların önünü kesiyor, adeta devle-
tin içinde yaşıyordu. Taibbi, Goldman
Sachs’ın bu bağlantıları sayesinde kur-
tarma paketlerinden en fazla yararlanan
banka olmayı başardığını da örnekle-
riyle sergiliyor. GS’nin Rolling Stone
dergisindeki, bankacı kılığında domuz
resimleriyle süslü yazıya ateş püskür-
mesi, dava açmakla tehdit etmesi bo-
şuna değil. Ancak…
Goldman Sach’ın ‘kıyamet
makinesi’
Tam bu sırada finans sitesi Bloom-
berg’de, yayımlanan “Goldman Sachs
‘kıyamet makinesinin’ denetimini
elinden kaçırdı” başlıklı bir yorum, bir
yazarın “histerili” komplo teorilerinden
öte bir durumla karşı karşıya olduğu-
muzu, GS’nin piyasa manipülasyonla-
rını nasıl gerçekleştirebildiğini, hem
de “serbest piyasa” palavrasının iç
yüzünü gösteriverdi…
Jonathan Weil imzalı yazı, “Adalet
Bakanlığı için bir daha yavaş davranır
demeyiniz, hele söz konusu olan bir ma-
li kuruluşun ihbarıysa” diyerek başlıyor
ve GS’nin “ABD mali piyasasının gele-
ceği tehlikede” ihbarı üzerine, Sergey
Aleynikov adlı bir bilgisayar uzmanının
3 Temmuz’da New Jersey Havaala-
nı’nda tutuklandığını bildiriyordu.
Aleynikov, GS’de çalışıyormuş. Yıl-
da 400.000 dolarlık bir maaşı bırakarak
istifa etmiş, ancak bu arada ayrılmadan
az önce, GS’nin “kıyamet makinesi”
lakaplı bilgisayar programının kodları-
nı Almanya’da bir web sitesine trans-
fer etmiş.
Aleynikov’un avukatının kefaletle
serbest bırakılma isteğine karşılık mah-
kemedeki genç savcı yardımcısı Jo-
seph Facciponti’nin hâkime, “Banka,
piyasaların haksız yönde manipüle edil-
me riskinden söz ediyor” sözleriyle
yaptığı itirazı Bloomberg, “34 yaşındaki
genç savcı yardımcısı ‘bombayı patlattı’
” ifadeleriyle aktarıyordu.
Öyle ya yüzlerce trilyon dolar hacmi
olan bir mali piyasayı kim nasıl mani-
püle edebilirdi? Efendim, GS’nin kod-
ları çalınan programı “kötü ellere dü-
şerse böyle bir olasılık söz konusu ola-
bilirmiş”, çünkü bu program “olağan-
üstü hacimde alış ve satışları olağan-
üstü hızlarda gerçekleştirebiliyormuş”.
Bir daha vurgularsak, genç savcının
ağzından kaçırdığına göre, kötü niyetli
insanlar bu programı kullanarak pi-
yasaları allak bullak edebilirmiş,
Aleynikov toplum için tehdit oluştu-
ruyormuş.
Bankacılık çevrelerinde yakından iz-
lenen Financial Services Blog’da
Chris Skinner, “Goldaman Sachs
piyasa manipülasyonu yaptığını ka-
bul etti” başlıklı yorumunda, bankanın
avukatının “büyük çaplı haksız ma-
nipülasyon yapılabilir” sözlerinin bir iti-
raf olarak anlaşılması gerektiğine dik-
kat çekiyor ve “Umarım borsa dene-
tim komisyonunda (SEC) birileri bu
soruları sormaya başlamıştır” diyor.
Evet bu krizler harika, hazinede
adamlarınız, hele elinizde bir de Gold-
man Sachs’ın “kıyamet makinesi var-
sa”… Ne oldu; petrol, gaz, ekmek fi-
yatları aniden yükseldi, siz aç kalmak
ya da büyük paralar kaybetmek riskiyle
mi karşı karşıyasınız? Ya da ülkenizin
parası aniden dalışa mı geçti? N’olacak
serbest piyasa işte…
GOLDMINE $ACH$ (Ya da Bu Krizler Bir Harika!)
erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.comDÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
yakupkepenek06@hotmail.com
Vişnenin fiyatı
50 kuruşa
kadar düştü
TZOB, Karadeniz’de fabrika bile kursanõz fõndõğõn yerini tutamaz açõklamasõnõ yaptõ
Fındığın alternatifi fındıktır
ÖİB’ye bağlõ Sümer Holding’in işletme faaliyeti kalmamasõna karşõn borcunun 88 milyon liraya yükseldiği ortaya çõktõ
Faaliyeti yok, borcu çok
BURSA (AA) - Vişnenin toptan ki-
losunun bu yõl 50 kuruşa kadar
düşmesi çiftçileri zor durumda
bõraktõ. Günde ortalama 50 kilo-
gram ürün toplayan bir tarõm iş-
çisinin eline yevmiye olarak 25 li-
ra geçerken üreticilerin hiç para
kazanamadõğõ kaydedildi.
Ülke genelinde bu yõl yaklaşõk 80 bin
tonluk rekolte beklenmesine kar-
şõn üreticiler alõm fiyatlarõndan ol-
dukça şikâyetçi. Türkiye Ziraat
Odalarõ Birliği Yönetim Kurulu
üyesi Mustafa Hepokur, “Mey-
veciliğe teşvik verilmesi gereki-
yor. Her şeyin var, ama meyve-
ciliğin teşviki yok. Kamyonlar-
ca ürün çiftçiye kazandırmadan
yola çıkıyor” diye konuştu.
Türkiye şeker
ve çikolatada
iddialı
ANKARA (AA) - İhracatõ Geliştirme
Etüt Merkezi’nin (İGEME) “D-8 Ül-
keleri Şekerli ve Çikolatalı Ma-
muller Pazar Araştırması”nda,
Türkiye’de üretilen şekerli ve çiko-
latalõ mamullerin D-8’e üye diğer ül-
kelerde üretilenlere göre daha “ka-
liteli ürünler” olduğu belirtildi.
Araştõrmada, Türkiye’nin sakõzlõ ve jö-
leli diğer şeker mamullerinin en
fazla ihraç edilen ürünleri olduğu
kaydedildi. Türkiye’nin şekerli ve çi-
kolatalõ mamul ihracatõ 2008’de
643 bin 491 dolar olurken ithalatõ 96
bin 971 dolar tutarõnda gerçekleşti.
Şemsi Bayraktar,
fõndõğõn sökülmesiyle
bölgede göçün
hõzlanacağõnõ, alternatif
ürün bulunsa dahi bunun
pazarlanmasõnõn mümkün
olmayacağõnõ söyledi.
Ekonomi Servisi - Türkiye Zi-
raat Odalarõ Birliği (TZOB) Genel
Başkanõ Şemsi Bayraktar, fõndõ-
ğõn Karadeniz Bölgesi için büyük
bir şans ve istihdam kapõsõ oldu-
ğunu belirterek, “Karadeniz’de
fabrika bile kursanız fındığın
yerini tutmaz” dedi.
TZOB Genel Başkanõ Şemsi
Bayraktar yaptõğõ açõklamada, fõn-
dõğõn eğimli arazilerde toprağõn
erozyonla kaybolmasõnõ önlediği-
ni kaydeden belirterek şöyle devam
etti:
“Fındık Karadeniz Bölgesi için
büyük bir şans ve geçim kayna-
ğı. Bu bölgede fındık sökülürse is-
tihdamı sağlamak, bu insanları
buralarda tutabilmek için mali-
yeti daha büyük yatırımlarla
fabrika kuracaksınız. Ayrıca, ki-
şi başına istihdam maliyeti, ta-
rımda sanayiden daha düşüktür.
Bugüne kadar orada yaşayan
insanları geçindirecek, yerinde
tutacak yatırımlar yapılmamış-
tır. Bu bölgelerdeki insanların ge-
çimini ve istihdamını fındık sağ-
lamıştır. Bölgenin sosyo-ekono-
mik temelini fındık oluşturmak-
tadır. Sanayi ve hizmetler sektörü
gelişmediği sürece bugün için
fındığın alternatifi fındıktır.”
Buğdaydakalitedüştüithalatartacak
KONYA (AA) - Ziraat Mü-
hendisleri Odasõ Konya Şube Baş-
kanõ Hasan Hüseyin Motuk, sü-
neyle mücadelede geç kalõndõğõ
için Konya Ovasõ’nda üretilen
buğdayõn yaklaşõk yüzde 60’õnda
kalitenin düştüğünü, bu yõl buğday
ithalatõnõn 2 milyon tonu bulabi-
leceğini söyledi.
Motuk, pazara gelen buğdayla-
rõn bir çoğunda yüzde 2 ile 4 ora-
nõnda süne emgisi tespit ettikleri-
ni kaydederek “Süneden zarar
görmüş buğdayın miktarı, top-
lam hasadın yaklaşık yüzde 60’ı
kadar. Bu yüzde 60 düşük kali-
teli buğdayın da yaklaşık yüzde
30’u doğrudan yemliğe gidecek
ve para etmeyecek. Öte yandan,
ağırlıklı olarak Konya’da kuru-
lu olan ve ihracat yapan un fab-
rikaları, kaliteli un için kaliteli
buğdaya ihtiyaç duyuyor” dedi.
Konya Ticaret Borsasõ Başkanõ
Uğur Kaleli de protein oranõ 12-
13-14 seviyesinde olmasõ gere-
ken buğdayõn, zamansõz ve aşõ-
rõ yağõşlarõn olumsuz etkisiyle 8-
9-10 seviyelerine düştüğünü di-
le getirdi.
İTO Katar yolcusu
Ekonomi Servisi - İstanbul Ticaret Odasõ (İTO),
üyelerinin yeni pazarlara açõlarak yeni ortaklõk-
lar kurmasõ amacõyla başlattõğõ ‘Körfez Açılımı’
projesini genişletiyor. İTO bugüne kadar yapõlan
en büyük Türk ihraç ürünleri sergisini Katar’da
gerçekleştirecek.
İTO’dan yapõlan açõklamaya göre, Katar 1’inci Türk
Ürünleri Sergisi’ne mobilyadan inşaata, makine-
den kozmetiğe, hediyelik eşyadan hazõr giyim ve
gõda sektörüne kadar çok sayõda sektörden 200 özel
sektör temsilcisi katõlacak. Sergi 15 bin metre-
karelik alanda gerçekleştirilecek. İTO Yönetim Ku-
rulu Başkanõ Murat Yalçıntaş, serginin iki ülke
ekonomik ilişkilerini güçlendireceğini belirterek,
“Körfez Bölgesi’nin yükselen trendi Katar’da
ilk defa çok geniş bir yelpazede Türk Ürünle-
ri Sergisi düzenlemekten çok memnunuz. Ge-
lişmesine son 10 yılda hız veren ülkede, birçok
altyapı yatırımına ihtiyaç var. Türk girişim-
cisinin Katar’da önü açık” dedi.
MURAT KIŞLALI
ANKARA - Özelleştirme İdaresi
Başkanlõğõ’na (ÖİB) bağlõ Sümer
Holding’in işletme faaliyeti kal-
mamasõna karşõn borcunun 88 mil-
yon liraya yükseldiği, Ekim 2008
itibarõyla faiz giderlerinin 22 mil-
yon lira, zararõnõnsa 25.7 milyon li-
ra olduğu ortaya çõktõ.
Başbakanlõk Yüksek Denetleme
Kurulu (YDK) “Geçmiş yıllar-
dan beri zarar eden holding, ge-
rekli finansman ihtiyacını, ser-
maye veya kredi olarak
ÖİB’den temin etmektedir” tes-
pitinde bulundu.
YDK’nin “Sümer Holding AŞ
2007 Yılı Raporu”, AKP hükü-
metinin özelleştirme adõ altõnda yü-
rüttüğü satõş uygulamalarõnõn çar-
põklõğõnõ bir kez daha ortaya koy-
du.
Raporda, “ÖİB’nin Sümer Hol-
ding’e devrettiği üç şeker fabri-
kasının özelleştirme çalışmala-
rından bir sonuç alınamaması ve
şeker fabrikalarının özelleştirme
kapsam ve programına alınma-
sına ilişkin Özelleştirme Yüksek
Kurulu (ÖYK) kararının yü-
rütmesinin Danıştay tarafından
durdurulması üzerine, 3 şeker
fabrikasının Türkşeker’e dev-
redilmesine karar verilmiştir.
2007’de holdinge devredilmiş
olan Ereğli, Ilgın ve Bor şeker
fabrikalarının şeker satışlarının
etkisi ile dönem 18.4 milyon
YTL kârla sonuçlanmıştır. An-
cak söz konusu şeker fabrikala-
rının Türkşeker’e iade edilmesi
ile holdingin işletme faaliyeti
kalmamıştır” denildi. Raporda şu
ifadelere yer verildi:
“Holdingin 2007 içinde gayri
safi milli hasılaya 126.8 milyon
YTL olumsuz etkisi olmuştur.
Geçmiş yıllardan beri zarar eden
holding, 2007’de şeker satışları-
nın etkisi ile kâr etmiş, ancak bu
fabrikaların eski statüsüne iade
edilmesi ile tekrar zarar etmeye
başlamıştır. 2008’de herhangi
bir işletme faaliyeti bulunmayan
holdingin, kiraya verilen taşın-
mazlarından ve Taşucu Kâğıt
Sanayii İşletmesi’nin liman hiz-
met satışından elde edilen gelir-
lerin haricinde, kendi bünye-
sinde olağan olarak sağlanan
bir kaynağı bulunmamaktadır.
Bu kaynakların yeterli olma-
ması nedeniyle, holding gerekli
finansman ihtiyacını, sermaye
veya kredi olarak ÖİB’den temin
etmektedir.”
S
ümer Holding’in Ekim 2008
itibarõyla faiz giderlerinin 22 milyon
lira, zararõnõn ise 25.7 milyon lira
olduğu ortaya çõktõ.
Y
DK’nin raporu AKP hükümetinin
özelleştirme adõ altõnda yürüttüğü
satõş uygulamalarõnõn çarpõklõğõnõ
bir kez daha ortaya koydu.