28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 26 TEMMUZ 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA RÖPORTAJ 9 İki hafta önce Topkapõ Sarayõ birinci avluda Alperenler’in özrünü kabul eden ünlü piyanist İdil Biret ELİF BEREKETLİ Türkiye, önce Topkapõ Sarayõ birinci avluda İdil Biret’in İngiliz The Whitehall Orchestra ile ver- diği konsere ‘Alperenler’ce yapõlan saldõrõyõ, ardõndan da Biret’e gelen özrü ve usta sanatçõnõn bu özrü kabul edişini konuştu önceki hafta. Kimisi kutuplaşmanõn önünün kesilmesi açõsõndan Biret’in uzlaşmacõ tutumunu destekledi, kimisi de laik cum- huriyete yapõldõğõnõ düşündüğü bu hakaretin bir özürle kapanmasõnõ içine sindiremedi. Olayõn her evresinde eşine destek çõkan Şefik Büyükyüksel büyük resmi görmenin gerekliliği- ni vurguluyor her fõrsatta. “Topkapı Sarayı’ndaki özür buluşmasında çok daha ağır sözler söy- ledim ben, kimse bilmedi. ‘Kõşkõrtanlarla ayõrõ- yoruz sizi. Bize yakõnsõnõz, en azõndan o bayrağõn ne demek olduğunu biliyorsunuz’ dedim. Tep- kilerini şiddetle dışavurmamalarını istedim” di- yor Büyükyüksel. İdil Biret ise ‘kendisi de bir ta- vır meselesi olan’ hayatta her şeyin sözlerden iba- ret olmadõğõ inancõnda. “Zaten çok konuşmayı, büyük büyük açıklamalar yapmayı sevmeyen biriyim” diyor usta piyanist: “Ben nasıl bir öz- rü onca insanın adına kabul edebilirdim ki, han- gi hakla kendini koca Cumhuriyetin, tüm ay- dın insanların yerine koyuyorsun? Belki onlar bu özrü asla kabul etmeyecekti...” ‘İdil haberi görmedi’ - Her şey bir basın organında çıkan provokatif haberlerle başladı sanırım. Siz biliyor muy- dunuz bu haberleri, herhangi bir önlem aldı- nız mı? Ş.B. - Birileri haber verdi bize. Organizatör de okumuş ve sonunda iptal etmeme kararõ almõş, ama tabii biz bu sürecin içinde değildik. Böyle bir olay beklemiyorduk tabii. İdil haberi göremedi bile, ça- lõşmaktan vakti olmadõ. Cumartesi olduğunda biz unutmuştuk bile onu. - Yani konser alanına doğru ilerlerken bu ko- nuda hiçbir endişeniz yoktu? İ.B. - Aklõmõzõn ucundan geçmedi! - Oraya gittiğinizde olay nasıl gelişti peki? İ.B. - Bir sürü insan birikmişti. Baktõm, bu va- ziyette içeri geçmek olanaksõz. Saati düşündüm, geç kalmak istemiyordum. Kalabalõk afişleri in- dirip yakmaya başladõ. Hayretle seyrediyordum. Sonra bizi arabayla arka kapõdan içeri soktular. Az zaman kalmõştõ. Hatta orkestra benden önceki 6 da- kikalõk parçalarõna başlamõştõ bile. Konsantre ol- maya çalõştõm, sahnede kafam yalnõzca müziğe odaklanmalõydõ. Belki realitelerin dõşõnda biraz, ama öyle. Konser bitiminde de arka kapõdan, jan- darmalar eşliğinde çõkarõldõk. ‘Yine olsa aynısını yaparım’ - Sahnedeyken herhangi bir endişe, korku ol- madı mı? Kontrolden çıkma olasılığı yüksek, Al- lah adını ardına almış bir kitle. Neler olabile- ceğini farz etmek için gözümüzü biraz geçmi- şe çevirmek yeterliyken... İ.B. - Endişeye kapõlmadõm. Ama olanlarõn far- kõndaydõm. Müzik evrenseldir her bakõmdan, olanlara biraz da bu yüzden anlam veremedim. Ben de konserden sonra bis olarak Chopin’in op. 25 no 11. etütünü çaldõm. O da devrimci etütlerden biridir! Ne olursa olsun, yine de devam ederdim. Yine olsa, yine aynõsõnõ yaparõm hatta. Benim inan- dõğõm bu çünkü. - Peki ya orkestra ne oldu sonra? Konuştu- nuz mu onlarla? Ş.B. - Evet. Onlar için heyecan verici bir durum oldu. Ama bu konularda fazla konuşmayõ sevmi- yorlar. Daha öncesi var aslõnda bu konunun. Bu, enstrüman çalan İngiliz devlet memurlarõnõn kur- duğu bir orkestra; aralarõnda Başbakanlõk’õn özel kalem müdürlüğünde çalõşan üst düzey memurlar bile var. Gelmeden önce bize “Irak, Afganistan gibi mevzulardan dolayı bize karşı bir hareket olur mu” diye sordular. Bu olaylar başlayõnca, biz de kendi üzerlerine alõnõrlar, bu kadar üst düzey bürokratlar bunu İngiltere’ye sõçratõr, olay büyür diye düşündük. AP’den Konsey’e Fener sorusu STRAZBURG (ANKA) - Avrupa Parlamentosu Üyesi Emine Bozkurt, Avrupa Konseyi’ne, Deniz Feneri e.V. dahil İslami yatõrõm kurumlarõyla ilgili adli kovuşturmalarda, AB üye devletleri ve Türk hükümetinin “daha iyi işbirliği yapmasõ” yönündeki resmi tavsiyeye uyulup uyulmadõğõnõ sordu. Bozkurt, Avrupa Konseyi’nin yanõtlamasõ istemiyle Parlamento başkanlõğõna verdiği yazõlõ soru önergesinde, “Avrupa Konseyi, Konsey ve Türk yetkilileri arasõnda, ‘Yeşil Fonlar’ denilen kuruluşlar hakkõnda yapõlan temaslarõ, özellikle faillerin karşõ karşõya kaldõklarõ adli kovuşturmalar, kurbanlar için tazmin olanaklarõ, Avrupa’da hâlâ etkin olan hileli şirketlerin kapatõlmasõ ve benzer dolandõrõcõlõklarõn gelecekte de olmasõnõ engellemek üzere atõlacak adõmlar itibarõyla tanõmlayabilir mi” diye sordu. Kurşunsuz benzine zam ANKARA (AA) - 95 oktan kurşunsuz benzinin satõş fiyatõ litrede 4 kuruş arttõ. Edinilen bilgiye göre, Enerji Piyasasõ Düzenleme Kurulu’nun (EPDK), önceki gün yaptõğõ kurşunsuz benzinde bayi satõşlarõna dönük 4 kuruşluk tavan fiyat artõşõ, akaryakõt dağõtõm şirketlerince satõş fiyatlarõna da aynen yansõtõldõ. Buna göre akaryakõt dağõtõm şirketlerinden Shell, BP, Opet ve Petrol Ofisi, Ankara, İstanbul ve İzmir’de, 95 oktan kurşunsuz benzinin satõş fiyatõnõ dünden itibaren litrede 3.20 liradan 3.24 liraya çõkardõ. Akaryakõt dağõtõm şirketleri kõrsal motorinin litre satõş fiyatõnõ da tavan fiyata paralel olarak, dünden geçerli olmak üzere 1 kuruş arttõrdõ. Hakkâri’de 3 asker yaralı ANKARA (AA) - Hakkâri’de teröristlerin açtõğõ ateş sonucu 3 güvenlik görevlisinin yaralandõğõ bildirildi. Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan bölücü terör örgütüyle mücadeleye ilişkin duyuruya göre, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi dağlõk arazi kesiminde, bölücü terör örgütü mensuplarõ tarafõndan önceki gece saat 23.55’te güvenlik güçlerine taciz ateşi açõldõ. Teröristlerce açõlan ilk ateş sonucu 3 güvenlik görevlisi yaralandõ. Bartholomeos Bozcaada’da ÇANAKKALE (AA) - Fener Rum Patriği Bartholomeos, iki günlük ziyaret için geldiği Çanakkale’de, Vali Abdülkadir Atalõk’õ makamõnda ziyaret etti. Bartholomeos, ziyarette yaptõğõ açõklamada, Bozcaada’da düzenlenecek geleneksel Ayazma Bayramõ ile ayinlere katõlacağõnõ söyledi. Fener Rum Patriği Bartholomeos daha sonra Fransa Metropoliti Adamakis Emmanuel ve Gökçeada Metropoliti Yorgi Krilyos ile birlikte Bozcaada’ya geçti. - Oradaki o 45 dakikalık görüşmenizde neler yaşandı, neler konuşuldu tam olarak? Basına yansıyan kısmı tatmin etti mi sizi? Ş.B. - Orada kendilerine, bu yayõnõ yapanlarla onlar arasõnda bir fark gördüğümüzü ve esas bu ola- yõn olmasõnõ isteyenlerin bu yayõnõ yapanlar ol- duğunu, bu yüzden de bize uzattõklarõ eli ve özür dileğini kabul etmeye karar verdiğimizi söyledik. Kendilerine de “O gün açtığınız bayrak bizim bayrağımız, o yüzden bugün burada oturup ko- nuşuyoruz” dedim. Onun dõşõnda, “Sözlerimi ge- ri alıyorum” gibi bir gazetede çõkan sözleri söy- lediğim doğru değildir. - Cumhuriyet ilkelerini koruma adına bir söz bekliyordu galiba insanlar... Ş.B. - Ben bu sözleri telefonda söylemiştim za- ten, orada tekrarlamadõm. Kendini kurtarmak için üstüne üstüne aynõ beyanat verilmez. Konsere gi- den insanlar da mağdur oldu belki ama, onlarõ bu denli ön plana çõkarmak hatalõ olurdu. Ben daha ağõr şeyler söyledim Topkapõ Sarayõ’ndaki özür sõ- rasõnda aslõnda, kimsenin dikkatini çekmedi. “Kışkırtanlarla ayırıyoruz sizi. Bize yakınsınız, en azından o bayrağın ne demek olduğunu bi- liyorsunuz” dedim. Anlayan anlar! İ.B. - Hareketler de yeterlidir bence. Her zaman mutlaka sözcükler değildir gerekli olan, önemli olan tavõrdõr. Hayat kendisi başlõ başõna bir tavõr meselesi zaten. Bir de şu boyutu var: Ben niye her kesimi temsil edeyim ki orada? Böyle bir şey yapmak ak- lõmõn ucundan bile geçmez. Hangi hakla kendini koca Cumhuriyetin, tüm aydõn insanlarõn yerine ko- yuyorsun? Diğer insanlar bu özrü kabul etmeye- ceklerdi, ben onlarõn adõna nasõl alayõm bu özrü? - Belki yalnızca telefondaki özrü yeterli bu- labilirdiniz; basınsız, tantanasız... Ş.B. - Biz basõna haber verileceğini bilmiyorduk ki! Kendileri büyüttüler işi. Biz yalnõzca evimize gelip çiçek verecekler sandõk. İ.B. - Biz beş kişi gelecek sanõrken, yüz kişiye yakõn bir medya topluluğu da geldi sonunda. Biz de istemezdik bu kadar medyatik olmasõnõ bu özür buluşmasõnõn, ama kontrolden çõkmõştõ iş. - Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın tepkisini ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın hiç- bir açıklama yapmamasını nasıl değerlendiri- yorsunuz? İ.B. - Bence güzel ve yerinde Günay’õn açõk- lamalarõ. Ama ben hiçbir şey beklemiyorum kim- seden. Tepki veya açõklama gelirse ne hoş! Gel- mezse de eksikliğini çekmeyiz, beklemiyoruz çünkü. Düşünmem, aklõma bile gelmez. - Peki, ortada iki dava nedeni var: Birincisi bu olayların olması amacıyla yayın yapan az- mettiriciler, diğeri de alet olanlar. Ne yapma- yı düşünüyorsunuz? Ş.B. - Açõlacaksa amme davasõ açõlõr, savcõlar da bu işi halleder. Bir şey yazõlmõş, birileri adeta bir eyleme yönlendirmiş insanlarõ ve ertesi gün bun- lar oluyor. Olay açõk. ‘DIŞ BASINA YANSIMAMASI ART NİYETLİ’ İ dil Biret ile eşi Şefik Büyükyüksel, Kültür Bakanõ Günay’õn sert açõklamalarõnõ yerinde buluyor, Cumhurbaşkanõ ve Başbakan’õn konunun bahsini bile geçirmemesi hakkõnda ise “Zaten hiçbir şey beklemiyoruz” diyorlar. Dõş basõnõn konuya gösterdiği ilgisizliğin kasõtlõ olduğunu düşünen Büyükyüksel, Alperenler’in “İdil Hanõm bizim için konser verir mi?” talebini olumlu karşõlõyor: “İlk CSO konserine bekleriz...” - Ama dış basında neredeyse hiç göre- medik... Ş.B. - Evet öyle oldu ne yazõk ki. Art niyet aramõyor da değiliz ardõnda bunun; kasten filt- re edildiğini düşünüyorum. Yalnõzca Alman Tagesspiel’de ‘Barbarlar sarayda’ başlõklõ uzun bir yazõ çõktõ. Örneğin New York Ti- mes’tan Sabrina Tavernise duyurmak istediği her konuda çarşaf çarşaf yazõyor ama değil mi? Türkiye’deki muhabirlerin objektif olmadõğõ düşüncesindeyim, belli amaçlar için buradalar. ‘Orada idamlar gerçekleşiyordu’ - Ama Türkiye’de hayli yer aldı basın- da, çoğu da destek niteliğindeydi. Peki hiç e-postanıza, telefonlarınıza olumsuz tep- kiler geldi mi? İ.B. - Hayõr, hiç gelmedi. 100’den fazla te- lefon geldi bize 2 gün içinde, bir tanesi bile olumsuz değildi. Ama sanõyorum organizatö- re gelmiş bazõ ağrõ tepkiler. - İdil Hanım, birçok basın organında her- kesin her şeyi protesto etme hakkına sahip olduğunu, ancak yöntemin yanlış olduğunu söylediniz. İ.B. - Afiş yakarak değil, fakat herkes her şe- kilde ‘nümayiş’ yapabilir müsadeyi aldõktan sonra. Herhangi demokratik bir toplulukta mümkündür bu. Ş.B. - Bu saldõrõda bambaşka bir boyut da var. İdamlarõn gerçekleştirildiği dõş bahçede- ki bir yere nasõl kutsal derler ki? Kutsal kabul edilen emanetler çok ötedeydi aslõnda. ‘Asõl suçlu yayõnõ yapanlar’ ‘Bakan’õn tepkisi yerinde’ Olayın her evresinde eşi İdil Bi- ret’e destek çıkan Şefik Büyük- yüksel her fırsatta büyük resmi görmenin gerekliliğini vurguluyor. (Fotoğraflar: UĞUR DEMİR) CEMİL CİĞERİM SAMSUN - Samsun Tabip Odasõ Başkanõ Cem Şahan, YÖK’ün öğretim üyelerinin ro- tasyonu kararõ Danõştay tara- fõndan durdurulmasõna karşõn Ondokuz Mayõs Üniversitesi (OMÜ) Rektörlüğü’nün bu ka- rara uymayarak öğretim görev- lileri istemleri dõşõnda başka kentlerde görevlendirdiğini be- lirtti. Şahan, Abant İzzet Baysal, Afyon Kocatepe, Cumhuriyet, Diçle, Fõrat, Gaziosmanpaşa, Harran, Kafkas, Kahramanma- raş Sütçü İmam, Mustafa Kemal, Yüzüncü Yõl ve Zonguldak Ka- raelmas üniversitelerine bağlõ tõp fakültelerinin gereksinimi olan 261 öğretim üyesinin 27 üniversiteden karşõlanmasõ ka- rarõyla ilgili Danõştay 8. Daire- si’nin durdurma kararõ verdiği ve YÖK’ün de buna itiraz ettiğini anõmsattõ. Danõştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun da itirazõ reddettiğine dikkat çeken Şahan, “Kurul ayrıca, kararın daya- nağı 2547 Sayılı Yükseköğre- tim Kanunu’nun 41. madde- sinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurma ka- rarı aldı. Danıştay 8. Daire- si’nin kararı üzerine YÖK, üniversite rektörlerine gön- derdiği yazısında rotasyon uy- gulanacak öğretim üyelerine gönüllü olup olmadıklarının sorulmasını istedi” diye ko- nuştu. Ancak Ondokuz Mayõs Üniversitesi Rektörlüğü’nun 17 Temmuz’da Prof. Dr. Fadıl Öz- türk ile Yrd. Doç. Dr. Müge Güler Özden’i Tokat, Yrd. Doç. Dr. Nuriye Fışkın’õ Kafkas Üniversitesi’nde görevlendirdi- ğine dikkat çeken Şahan, “Bu görevlendirmeler öğretim üye- lerinin rızası dışında yapıl- mıştır. Bu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörlüğü’nün Danıştay kararlarını hukuk dışı ilan ettiğinin bir göster- gesidir. Ayrıca Danıştay ka- rarına rağmen gönüllülük aranması şartını koşan YÖK’ün kararına da uyul- madığı açıktır” dedi. Tabip Odasõ Başkanõ Cem Şahan, diğer üniversitelerin Da- nõştay’õn kararõndan sonra ro- tasyon uygulamasõnõ yapma- dõklarõnõ, zorunlu rotasyon yap- tõran tek üniversitenin OMÜ olduğunu vurgulayarak Tokat ve Kafkas üniversitesine görev- lendirme yapõlan üç öğretim üyesinin İdare Mahkemesi’ne dava açtõğõnõ da sözlerine ekle- di. ERDOĞAN ERİŞEN ORDU - Mahkeme kararõyla görevine döndüğü için Ordu Va- lisi Ali Kaban’õn hõşmõna uğrayan Ordu Müftü- sü Tacettin Sevinç 6 ay dayanabildi. 5 ay sonra yaş haddinden emekli olacak Müftü Sevinç, yaşadõklarõ nedeniyle di- lekçesini ve- rerek emekli- ye ayrõldõ. Ordu Müf- tüsü Sevinç, kendisinden istenen bazõ tayinle- ri haksõz olduğu gerekçesi ile ye- rine getirmediği iddiasõyla bazõ AKP milletvekillerinin tepkisini çekmiş ve ani bir kararla Yozgat Müftülüğü’ne atanmõştõ. İdare Mahkemesi’ne dava açan Sevinç, mahkeme kararõyla görevine iade edildi. Yeniden görevine dönme- sinin ardõndan Vali Kaban’õn bas- kõsõyla karşõlaşan Sevinç hakkõn- da valilikçe 6 ayda 6 ayrõ soruş- turma başlatõldõ. Validen baskı üzerine baskı Vali Kaban bununla da yetin- meyerek Müftü Sevinç’in ma- kam aracõnõn da aralarõnda bu- lunduğu müftülük araçlarõnõ vali- lik binasõ önüne çektirdi. Sevinç, müftülük hizmetlerini kendi özel aracõ ile yürütmek zorunda kaldõ. Vali Kaban, Sevinç’in yerine atanan Müftü Veysel Çakı’nõn da Ordu’dan ayrõlmasõnõ engelleye- rek geçici görevle Ordu Valili- ği’nde bir oda tahsis etti ve “Or- du Din İşleri Uzmanı” adõ altõn- da adeta ikinci bir müftülük oluş- turdu. Dini konularda yapõlacak tüm açõklamalar ve görüşler vali adõna Din İşleri Uzmanõ sõfatõ ile Veysel Çakõ’ya yaptõrõldõ. Müftü Sevinç’in açõklama yapmasõna ise izin verilmedi. Vali Kaban’õn Müftü Sevinç’i Kutlu Doğum Haftasõ’nda ma- kamõna kabul etmemesi, bir diğer toplu ziyarette de herkesi içeri alõr- ken sadece Sevinç’i makamõna sokmamasõ kentte büyük tepki çekti. Bu tür baskõlara daha fazla dayanamayan Sevinç, yaş had- dinden emekli olacağõ 5 ayõ bek- lemeden emeklilik için dilekçe verdi. Müftü, Tacettin Sevinç ya- şadõklarõyla ilgili yorum yap- maktan kaçõnõrken “Müftülük makamının daha fazla yıpran- masına gönlüm razı olmadı. Kendisini Allah’a havale edi- yorum” diye konuştu. ‘OMÜ Danıştay kararını yok sayıyor’ Ordu müftüsü baskılara dayanamadı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear