Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Adalet, Dev Salon İster!
O
kurlarõn anõmsayacağõ gibi, he-
men her yõl ÖSS sonuçlarõ
açõklandõğõnda tüm dikkatler,
sõnav birincilerine odaklan-
makta ve sõnavlarõn ilk ve or-
taöğretimdeki eğitim sistemi için işaret etti-
ği gerçekler göz ardõ edilmektedir. Bu yõl, çar-
põcõ sonuçlarla yüz yüze gelinmesi nedeniyle
görsel ve yazõlõ basõn ilk kez fotoğrafõn bü-
tününe eğildi. Derece alan öğrencilerin ya-
nõnda sõnavda sõfõr alan öğrenci sayõsõyla il-
gilenilmeye başlandõ. Sorun elbette sõnavda
sõfõr puan alan 30 bine yakõn öğrenciyle sõ-
nõrlõ değil.
ÖSS, yükseköğretime öğrenci seçmenin ya-
nõnda, ortaöğretimde verilen eğitim kalitesini
de test etmektedir. 1974’ten beri geliştirilen
bu merkezi sõnav, kamuoyunun ve eğitim-
cilerin güvendiği bir ölçme aracõ niteliğin-
dedir. ÖSS’nin, öğrencilerin akademik ba-
şarõlarõnõ ölçmede, PISA ve TIMSS gibi ulus-
lararasõ değerlendirmelerle örtüşen sonuçlar
vermesi, sistemin güvenilirliğini kanõtlayan
bir başka göstergedir. ÖSS sonuçlarõndan
sonra özellikle MEB yetkililerinin “ÖSS
müfredatla örtüşmüyor, sonuçlar eğitim
sistemi için bir gösterge olamaz” şeklindeki
açõklamalarõ dayanaksõzdõr.
Bu tür yaklaşõmlar, acõ olan bir gerçeği ha-
sõr altõ etmenin ötesinde bir anlam ifade et-
mez.
Önce, ÖSS 2009’un bazõ çarpõcõ sonuçla-
rõnõ özetleyelim. Bu yõl ÖSS’ye 1 milyon 350
bin 124 aday başvurdu. Sõnavõn ilk bölü-
münde, 9. sõnõf ve önceki müfredattan dört
ayrõ alanõn her birinden 30 sorunun sorulduğu
testlerin ortalamasõ: Türkçe: 14.1, Sosyal Bi-
limler: 11.4, Matematik: 9.0, Fen Bilimleri:
4.0. Türkiye genelinde başarõ puanõ geçen yõ-
la göre 4 puan azaldõ.
Sõnava girenler arasõnda, son sõnõftaki öğ-
renci oranõ yükselmesine karşõlõk, lise müf-
redatõnõ kapsayan testlere cevap veren öğrenci
oranõ artacağõ yerde düştü. 29 bin 907 öğ-
renci, sõnavda hiç soru çözemedi. Bu sayõ, test
türlerinde çok daha yüksek. Fen Bilimlerin-
den: 704 bin 712, Matematikten: 251 bin 324
öğrenci bir tek soru bile çözemedi.
Sõnavõn ilk bölümü, 9. sõnõf ve öncesinde
kazanõlan bilgi ve becerileri kapsadõğõndan,
bu veriler, temel fen bilimleri ve matematik
eğitiminde büyük sorun olduğunu göster-
mektedir. Türkçe ve sosyal bilimlerden dik-
kate değer sayõdaki adayõn bir soru bile çö-
zememiş olmalarõ, sorunun sadece matematik
ve fen bilimleri ile sõnõrlõ olmadõğõnõ gös-
termektedir.
ÖSS’de bir tek soru bile çözemeyen ve sa-
yõlarõ yüz binlerin üzerinde olan bu öğren-
cilerin lise diplomasõ sahibi olduğu dikkate
alõnõrsa, bunun ne kadar düşündürücü oldu-
ğu görülür. İlköğretim sonrasõ liseye devam
edemeyen ve lise sonrasõ ÖSS’ye girmeyen
öğrenciler hesaba katõldõğõnda bu sayõlarõn
hangi değerlere yükseleceğini tahmin etmek
zor olmasa gerek. Bu öğrenciler 12 yõllõk eği-
timleri boyunca ne ile meşgul edilmişlerdir?
Sõnõflarõnõ nasõl geçmişler, 50 ve üzerinde-
ki başarõ notuyla lise diplomasõnõ nasõl al-
mõşlardõr?
Türk eğitim sistemi az sayıdaki
öğrenciyi iyi eğitiyor ancak…
Sonuçlarõn çarpõcõ olan bir başka yönü, ham
puan aralõklarõndaki dağõlõm ile ilgilidir. 30
sorunun sorulduğu Fen Bilimleri -1 testinde
20 ve üzerinde soru çözenlerin oranõ sadece
yüzde 6.4 iken, 19-10 arasõnda soru çözebi-
lenlerin oranõ yüzde 10.5, 9-0.5 arasõnda so-
ru çözenlerin oranõ yüzde 28, hiç soru çö-
zemeyenlerin oranõ yüzde 55’tir. Matematik-
I için bu oranlar sõrasõyla yüzde18, yüzde 20,
yüzde 42 ve yüzde 20’dir.
Görüldüğü gibi, matematik ve fen alanõn-
da, istatistik kurallarõ ile hiç uyuşmayan bir
dağõlõm söz konusudur.
Bunun açõk anlamõ şudur. Türk eğitim sis-
temi az sayõda öğrenciyi iyi eğitmesine kar-
şõlõk, çok sayõda öğrenci neredeyse eğitim sü-
recinin dõşõndadõr. Oldukça çarpõcõ olan bu
durum, eğitimdeki fõrsat eşitsizliğinin bir gös-
tergesi olup Türk eğitim sisteminin belki de
en zayõf halkasõdõr.
Geçen yõl, yükseköğretim kontenjanlarõnõn
boş kalacağõ endişesiyle lisans ve ön lisan-
sa girişte uygulanan baraj puanlarõ 20 puan
düşürülmüştü. YÖK bu yõl da, dolaylõ yol-
dan baraj puanlarõnõ yeniden düşürmek zo-
runda kaldõ. Böylece 145 puan barajõ için 120
sorudan 12 soruyu, 165 puan barajõnõ aşmak
için 180 sorudan 36 soruyu çözmek yeterli
görüldü.
Başka bir ifadeyle, 10 üzerinden 2 alanlar
sõnavõ kazandõ kabul edildi. Bu durum ister
istemez yükseköğretimde eğitimin kalitesi-
ni etkileyecek. Üniversiteler, son iki yõlda kar-
şõ karşõya geldikleri aşõrõ kontenjan sorunu
ile baş etme mücadelesi verirken bu nitelik
sorununu çözebilecek mi?
Bence bu çok zor. Bugün ortaöğretimde na-
sõl sorun yaşanõyorsa aynõ sorunun yüksek-
öğretimde yaşanmasõ kaçõnõlmaz görülüyor.
Sonuç
ÖSS sonuçlarõ, lise mezunu olarak sõnava
başvuran 1.3 milyonun üzerindeki adayõn,
önemli bir bölümünün, bilgi düzeyi ve bil-
giyi kullanma becerisi bakõmõndan, lise,
meslek lisesi hatta ilköğretim okulu mezu-
nu yeterliliğinde olmadõğõnõ göstermektedir.
Eğitimin amacõ elbette sõnavlarda yüksek
puan almak değildir. Eğitimin temel amacõ
her şeyden önce iyi yurttaş, iyi insan yetiş-
tirmek, topluma, bilimin yol göstericiliğine
inanan, çağdaş düşüncelerle bezenmiş bi-
reyler kazandõrmaktõr.
Akademik başarõda bütünlemeye kalan
eğitim sistemimiz bu alanda ne kadar başa-
rõlõdõr? Bunu da günlük yaşantõmõzda görü-
yor ve yaşõyoruz. Sonuç olarak ÖSS 2009 so-
nuçlarõ ve öteki göstergeler, eğitimdeki ni-
teliğin dibe vurduğunu bir kez daha işaret et-
mektedir. Eğitimde gelinen bu sonucun mağ-
duru, geleceğimiz olan çocuklarõmõz, dola-
yõsõyla ülkemiz, sorumlularõ ise başta Milli
Eğitim Bakanõ olmak üzere, eğitim sürecin-
de yer alan herkestir.
Eğitimin Bugünkü Durumu...
Prof. Dr. İsa EŞME Eski YÖK Başkanvekili
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Dev-Yol davası otuz yıl sonra sonuçlanacak mı?
Eski Dev-Yol’cular bir yerde buluşmuşlar, otu-
zuncu yılı kutlamışlar. En sonunda aklanmasalar
da dava yine de düşecek...
Otuz yıl süren bir dava!.. O yıllar içinde tutuk-
lananlar, aylarca, yıllarca hapis çilesi çekenler!..
Filmlerde görüyoruz. Yirmili yaşların devrimcile-
rinin altmışlı yaşlardaki sevinçlerini!.. Sonunda kur-
tuluyoruz diye mi, yoksa o yıllardaki çabalarımız
boşuna gitmiş, diye mi?
Dev-Sol, Dev-Yol aydın gençlerin bir başkaldı-
rışıydı. Geriliğe, haksızlığa, ezilmişliğe... Gerçek
bir adalet arayışı, gerçek bir düzen arayışı, eşit-
lik, doğruluk, insanlık arayışı.. Her türlü güçlüğü
alt etmeye çalışarak...
Otuz yıl süren sonuçsuz bir dava!..
Ergenekon adını verdikleri dava da otuz yıl sü-
recek mi?
Görünen o! Yüzlerce sanık, şüpheli insan Silivri
zindanlarında... Ne toplum biliyor ne de kendile-
ri hangi suçun cezasını çektiklerini! Savcılar bili-
yor mu? O uzun mu uzun iddianamelerin biri or-
taya atılıyor, ardından biri daha!..
Gazetemizin değerli bir yazarı, hepimizin kardeşi
Mustafa Balbay yüz günleri doldurdu. Gazete-
ciliğin gereklerini yapmış, suçsa? Daha ötekiler,
her biri için ağır suçlamalarla doldurulmuş iddia-
nameler bakalım yeni dev salonda nasıl bir bir iş-
lenecek, gerçekler nasıl ortaya çıkarılacak?
Ben Yassıada Mahkemeleri’ni izleyenlerde-
nim. Orası da bir spor salonuydu. Yüzlerce mil-
letvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı ve Ge-
nelkurmay başkanını suçlu sandalyesinde izledik.
Hepsi adalet önünde hesap verdiler. İçlerinden üçü
asıldı, yüzlercesi hapishanelerde çile doldurdu.
Şimdi bir kez daha Türkiye’nin aydın takımı yar-
gıçlar önünde... Ya aklanacak ya da daha ağır ce-
zalara çarptırılacak! Zaten bir yıla yakın bir süre
zindanda kapatılmak ağır bir ceza değilmiş gibi!..
Ne yaptığını, ne gibi bir suç işlediğini de bilme-
den...
Yüzlerce sanık ya da şüpheli, yüzlerce avukat,
yüzlerce izleyici, sanık yakını!..
Yassıada duruşmalarını izleyen biri olarak bu ye-
ni duruşmayı da izlemek isterdim. Yıl 1960’tı, şim-
di 2009!.. Yarım yüzyıl kadar bir zaman geçmiş,
dönüp dolaşıp yine benzer bir büyük salona gel-
mişiz!.. Milletvekillerini, bakanları, başbakanları de-
ğil, bu kez profesörleri, rektörleri, dekanları, ge-
neralleri, yazarları, aydınları, hekimleri, hukukçu-
ları yargı önüne çıkarıyoruz!..
Koskoca spor salonları, yeniden ağır suçla-
malarla karşılaşan insanların hesap verdiği yerlere
dönüştürüldü... Elli yıl önce de şimdi de...
Yassıada duruşmalarını radyodan izlerdik, şim-
di o da yok!.. Adalet işleri kapalı kutularda uygu-
lanıyor! Gazetelere yansıtılan, iktidardaki beyle-
rin istedikleri!..
Yeni mahkeme salonu kutlu olsun. Adalet dar
yerlere sığmaz! Koskoca dev salonun demokra-
simiz açısından yararlı olmasını dilerim!..
Çelik Gülersoy’u Anarken...
Y
aşamõ boyunca
İstanbul’u gü-
zelleştirmek, bu
eşsiz kentimizin binler-
ce yõllõk mirasõnõ koru-
mak için insanüstü çaba
harcayan, “Kalpaksız
Kuvvacı”, bilge insan
Çelik Gülersoy’u yiti-
reli altõ yõl oldu. 6 Tem-
muz 2003 tarihi İstan-
bullularõn ve İstanbul’a
gönül verenlerin acõlõ
günüdür.
“Gri renk İstanbul’a
hiç yakışmıyor” de-
mişti bir söyleşimizde.
Ne çok çaba harcamõş-
tõ bu güzel kentimizi gri
renkten kurtarmak için.
Onun önerilerine, yaz-
dõklarõna ne acõdõr ki
kimse kulak asmadõ.
Toplumumuza yeni bir
yaşam biçimini yerleş-
tirmeye çalõşan kimi
çevreler, vurguncular,
kolay para kazanma yo-
lunu seçenler onun giri-
şimlerini engellemek
için her türlü çabayõ har-
cadõlar.
Çelik Gülersoy, İs-
tanbul’un dört tablodan
oluştuğunu yazar. Bi-
rinci tablo: Roma ve Bi-
zans, ikinci tablo: Os-
manlõ, üçüncü tablo:
Cumhuriyet, son tablo-
yu ise “ortada” tanõm-
larken tarihi yapõlarõ
yağmalanan, doğasõ acõ-
masõzca yok edilen bu
kentimizin yavaş yavaş
elden gittiğinden yakõ-
nõr.
İstanbul’un en eski
semtlerinden biri olan
Beyoğlu’nun saymakla
bitmeyen çekiciliği, ge-
ce gündüz sürüp giden
renk dolu yaşamõ Çelik
Gülersoy gibi beni de
her dönemde etkilemiş-
tir. Çelik Gülersoy bir
söyleşimizde Beyoğ-
lu’nu şöyle anlatmõştõ:
“En sevdiğim şey-
lerden biri, tenha bir
pazar günü Beyoğlu
yamacının Tophane’ye
indiği meydancıkta
bulunmak ve çevreyi
teneffüs etmektir. Ve-
nedik Sarayı, İtalyan
Okulu karşılarında yi-
ne öyle bir yapı ve ar-
kada Fransız Mahke-
mesi’nin yüzü fiyonk-
lu, kurdeleli biblo ya-
pısı. Bozulmadan önce
bu şehrin ne kadar
zengin olduğunu an-
lamayanlar oraya git-
sin. Biraz Roma, biraz
Paris. Ama İstan-
bul’da. O kadar İs-
tanbul ki az ötede Ka-
rabaş Camii, selvileri
ve basit, sevimli yapı-
sıyla yukarıda belki
biraz üşümüş olan ru-
humuzu, üstüne nane
ufalanmış bir köy çor-
bası gibi ısıtır.”
Beyoğlu’nda ve İs-
tanbul’da her şey yerli
yerinde kalsaydõ, bu eş-
siz kent günümüzde
farklõ bir görünüm ka-
zanõrdõ. Değişim yalnõz
Beyoğlu’nda değil İs-
tanbul’da da sürüp gi-
diyor. İstanbullu dostlar
da bu baş döndürücü
değişimi seyretmekle
yetiniyorlar.
Çelik Gülersoy 2009
yõlõnõn İstanbul’unu iyi
ki görmedi. İstanbul’un
günümüzde yankesici-
lerin, hõrsõzlarõn, dini
pazarlayanlarõn ve kap-
kaççõlarõn cenneti oldu-
ğunu görseydi çok üzü-
lürdü.
Yalnõz İstanbul’un de-
ğil ülkesinin de sorun-
larõnõ kendisine dert edi-
nen Gülersoy’un gönül-
den bağlandõğõ Musta-
fa Kemal için söyledi-
ği şu sözlerini nasõl unu-
tabiliriz?
“En ileri toplumla-
rın ve ülkelerin bile,
ancak birkaç yüzyıl
sonunda başarabil-
dikleri bir düzeni Ata-
türk, olağanüstü ira-
desi ile, Türkiye’ye
birkaç yılın içinde sun-
du. Hangi ülkede, kan-
lı bir savaşın hemen
ardından, ateşten çık-
mış bir komutan, her
biri bir barış, sanat ve
güzellik bahçesi olan
müziğin, tiyatronun,
operanın, perdelerini
açabilmiştir?”
Kemalizm için de
şöyle demişti: “Bu bir
ekol değil, bir yoldur,
bir sentezdir. Bak, ona
gönülden bağlıyım.
Çünkü ben o mutlu
dönemi yaşadım, gör-
düm.”
Çelik Gülersoy, her
dönemde “gelene
ağam, gidene paşam”
diyen, “keyifli ve tatlı”
yaşam sürmeye alõşmõş
kimi sorumsuzlara da
şöyle seslenmişti:
“En garibi, bu yola
düşenlerin çoğunun,
dünkü sosyalistler olu-
şu. Yeni dünyaları için,
dünkü Cumhuriyeti
her şeyi ile kemirme-
leri gerekiyor. Yap-
tıkları bu.”
İstanbul’dan bana
yazdõğõ 3 Nisan 2000 ta-
rihli mektubunda şöyle
demişti:
“Bendeniz Cidde’ye
gelemeyeceğime göre,
İstanbul’da tekrar gö-
rüşebilmek umuduy-
la saygılar ve sevgiler
sunarım. Tabii daha
iyi bir randevu yeri
Seine kıyısı olabilir!”
Değerli dostum Çe-
lik Gülersoy’u saygõyla
anõyorum.
Daver DARENDE Emekli Diplomat-Yazar