26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT AB, Kıbrıs İçin Neden Bastırıyor? Kuzey Kıbrıs’ta iktidar değişikliğine yol açan son seçimden bu yana, AB yetkililerinin adaya gidiş- geliş trafiği hızlanmış. Geçen hafta, KKTC Cum- hurbaşkanı Talat ile görüşen Verheugen, Brük- sel’e dönüşünde, taraflar arasındaki anlaşmazlığı Türkiye’nin körüklediğini ileri süren açıklamasın- da, artık Ada’da garantörlüğe yer olmadığını da söylemiş. Giderek, bir petrol kaynağı olduğu ortaya çıkan Kıbrıs ile Türkiye’nin bağlarını tam olarak ortadan kaldırmayı amaçlayan bu öneri, Türk Barış Gü- cü’nün adadan ayrılması ve güç dengesinin Yu- nanistan lehine bozulması gibi bir plana dayanıyor elbette. AB’nin Talat ile Hristofyas arasında, KKTC’de- ki yeni seçilmiş iktidarı, yani UBP’yi, yani KKTC hal- kının sandığa yansıyan en yeni eğilimlerini devre- den çıkartarak, bir anlaşma sağlamak istemesinin önemli bir aşaması da bugün öğleyin Yeşil Hat üze- rindeki Şato Lokantası’nda gerçekleşecekmiş. Yemeğin ev sahibi de, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso olacakmış. Olayları yakından izlemesi zorunlu olan bir ga- zetecinin Kıbrıs gibi çok önemli ve yaşamsal bir ko- nu üstündeki yazısının böylesine “-mış”lı tümcelerle sürmesinin dikkatinizi çekmemesinin olanaksız olduğunu kuşkusuz ben de biliyorum. Ancak ney- leyeyim ki, Kıbrıs’taki bu ilginç trafiğe medyamız- da yeterince yer verilmiyor. Bu yüzden tek ve sürekli haber kaynağım, Ku- zey Kıbrıslı dostum İsmet Kotak’ın yazıları oluyor. Kimdir İsmet Kotak? Öğrenimini Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakülte- si’nde tamamlamış olan Kotak’ın, genç yaşlarında vatanının bağımsızlık savaşına mücahit olarak ka- tılan, daha sonra da Rauf Denktaş’ı “milli önder” olarak içtenlikle benimseyen bir politikacı ve ga- zeteci olduğunu söylemeliyim. Son yazısında da, Verheugen ve Barroso’nun KKTC üzerinde yürüttükleri bu planlı çalışmayı yo- rumlarken, Kotak “bir zamanlar başta İngiltere ol- mak üzere tüm Batılı diplomatların, İstanbul’da pa- dişahın kapısına dayanıp, Kamil Paşa’nın sadra- zam olması için sürdürdükleri baskı diplomasisini” anımsatıyor. Ankara ne düşünüyor? Ankara’nın, Ada’daki bu yoğun trafiği dikkatle ve yakından izlemediği elbette düşünülemez. Ama, olup bitenler üstünde ne düşündüğünden ne ana- vatan kamuoyu ne de TBMM’nin bilgisi olmadığı da görülüyor. Oysa, Başbakan önceki gün hasta hasta katıl- dığı AB’li ülkeler büyükelçileri yemeğinde, konuk- larına bizim Birliğin istediği ev ödevlerini nasıl ye- rine getirdiğimizi anlatırken, karşı taraftan gelen ve imtiyazlı ortaklık önerenlere haklı olarak karşı çık- tı. Ama, Brüksel’in, Kıbrıs sorununun çözümü için sadece Rum tarafının ve dolayısıyla Yunanistan’ın yararlarını dikkate alan önerileri için ağzını bile aç- madı. Öylelikle, o önerileri de, içine sindirmiş ol- duğunu mu söylemek istedi? Beni ürküten o sessiz kalıştır. Yakın sürede ka- muoyumuzun başını ağrıtacak bu tür ana sorun- ların birbirlerini izleyerek karşımıza geleceğini ka- çımız düşünüyor? İktidar, kamuoyunun önüne planlı bir biçimde bir sivil otorite-asker ikilemi çıkartmaktan mutlu gö- rünüyor. Çünkü öylelikle ekonomik kriz de dahil, ana dış sorunlar, o arada Kıbrıs, Kerkük, Azerbaycan gi- bi konular üstünde dışımızda süren gelişmelerden habersiz, dolayısıyla da onlara karşı duyarsız bir top- lum haline geliyoruz. Sabah akşam bizden cambaza bakmamızı öğütleyenlerin çağrısına uyuyor ve siyaset arena- mızın üstünde perende atanları izliyoruz! Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Belge sahte olduğu için açõkladõk LEYLA TAVŞANOĞLU A nkara’daki Almanya Büyükelçili- ği’nin rezidansõnda Büyükelçi Dr. Eckart Cuntz’la balkonda oturu- yoruz. Çevremiz mis gibi kokan güllerle sa- rõlõ. Bu güzel ortamda yine can sõkõcõ konularõ gündeme getirmek zorundayõz. Bunlar Deniz Feneri davasõnda gelinen aşama, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yaşanan sõkõntõlar, Av- rupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde sağ partilerin ağõrlõklõ olarak başarõ göstermeleri- nin Türkiye’nin üyelik sürecine etkileri ve Av- rupa’da yaşayan Türk göçmen nüfusunun bu seçim sonuçlarõ üzerine karşõlaşabileceği so- runlar. Dr. Cuntz her zamanki gibi son dere- ce diplomatik yanõtlar veriyor. - Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerini, ağırlıklı olarak Türkiye’nin AB üyeliğine kar- şı çıkan ve Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk göçmenlerin varlığına itiraz eden sağ partiler kazandı. Bu da Türkiye’de ve Avru- pa ülkelerinde yaşayan milyonlarca Türk kö- kenli insanlar arasında kaygılar yarattı. Sizce bu kaygılar haklı nedenlere dayanıyor mu? E.C.- Ben açõkçasõ bunun herhangi bir en- dişeye sebep olduğunu düşünmüyorum. Birinci olarak elbette partilerin kendi içlerinde de Tür- kiye’nin AB’ye üyeliği konusunda çok fark- lõ görüşler bulunmaktadõr. Ama bunu, sağ par- tiler Türkiye’nin üyeliğine karşõ, sol partiler taraftar diye bir ayrõm yapmak mümkün de- ğil. Partilerin kendi bünyelerinde de Sosyal De- mokrat Parti olsun, Avrupa Halk Partisi, Li- beraller ya da Yeşiller içinde de farklõ görüş- ler bulunuyor. AP seçimleri müzakereleri etkilemez AP’nin şu andaki bu yeni oluşumuyla Av- rupa düzeyindeki yasamaya önemli etkisi olacağõ bir gerçek. Ama Türkiye’yle olan ka- tõlõm müzakereleri daha çok AB’nin devlet ve hükümet başkanlarõ konseyi tarafõndan yürü- tüleceği de göz ardõ edilmemelidir. Önemli olan katõlõm müzakerelerinin etki- lenmeyeceği gerçeğidir. Brüksel’de reform ve müzakere sürecinin devam etmesi çok önem- lidir ve bu bu şekilde gerçekleşecektir. Daha birkaç gün önce Almanya’da Alman Dõşişle- ri Bakanõ Franz Walter Steinmeier’le Türk Dõşişleri Bakanõ Davutoğlu arasõnda yapõlan görüşmede yeni bir müzakere başlõğõnõn, ver- gilendirme faslõnõn açõlmasõ da ele alõndõ. - Kısa süre önce bir grup Türk gazetecisiyle Berlin’de hem Steinmeier’le hem de Konrad Adenauer Vakfı İkinci Başkanı Frank Spengler’le görüşmemizde Türkiye’ye ayrı- calıklı ortaklık teklifi gündeme geldi. Ancak Alman koalisyon hükümetinin SPD’li orta- ğı Steinmeier’le büyük ortak Hıristiyan De- mokrat Parti’nin (CDU) bir vakfı olan Kon- rad Adenauer Vakfı temsilcisinin ayrıcalık- lı ortaklık konusundaki anlayışları birbi- rinden farklı. Steinmeier ayrıcalıklı ortaklı- ğın ne anlama geldiğini bilmediğini söyler- ken Spengler, Türkiye’nin şu anda pazarlık etme gücüne sahip olmadığını belirtti. Eğer Türkiye’yle ilgili böyle bir politika yoksa aca- ba neden dışarı bu türden mesajlar verilip Türkiye tedirgin edilir? E.C.- Aslõnda çok açõk, somut bir politika var. AB devlet ve hükümet başkanlarõ konseyi kararlarõ temelinde müzakereler 2005 yõlõndan beri sürdürülüyor. Bunun ötesinde Alman Hü- kümeti’nin bu müzakere sürecini yapõcõ bir bi- çimde destekleme kararõ var. Bu çok açõk. Ay- nõ şekilde örneğin, Almanya’nõn dönem baş- kanlõğõ süresince de Türkiye’yle en çok mü- zakere başlõğõ açõldõ. Almanya bu sürecin ilerletilmesi için aktif biçimde adõmlar attõ. - Geçenlerde Türkiye’de ilginç bir gelişme oldu. Hükümet tarafından ana muhalefet CHP’nin Alman Friedrich Ebert Vakfı’ndan bağış aldığı ileri sürüldü. Siz de basına CHP’nin bu vakıftan hiçbir parasal bağış al- madığını söylediniz. Ankara’dan Dışişleri Ba- kanlığı sizi davet ederek bu konuyu basın üze- rinden neden açıkladığınız soruldu. Bu so- runun size sorulmasını nasıl karşıladınız? E.C.- Öncelikle Türk Dõşişleri Bakanlõğõ’yla çok iyi bir işbirliğimiz olduğunu vurgulamak istiyorum. Diyaloğumuzu çok açõk biçimde sürdürüyoruz. Bu durumda da basõnda çeşit- li defalar birtakõm sahte belgelere atõfta bu- lunuldu. Bu belgelerin sahte olduğu, imza at- tõğõ söylenen kişilerin aslõnda böyle imzalarõnõn gerçek olmamasõyla ortaya çõkõyor. Bu belgenin Alman Dõşişleri Bakanlõğõ’nõn bir belgesi olduğu iddia ediliyordu. Fakat de- diğim gibi imza sahte çõktõ. Biraz Almanca bi- len herkes o belgenin yazõlõş dilinde de büyük hatalarõn olduğunu görebilir. İkinci bir sahte belge de mevcut olmayan bir hesaba yapõlmõş gibi gösterilen bir havaledir. Aslõnda bu çok yeni bir olay da değil. Geçen yõl zaman zaman gündeme gelmişti. O zaman da böyle bir olayõn olmadõğõ söylenmiş, iddialar yalanlanmõştõ. Fakat buna rağmen günlük gazeteler bu ola- yõ yeniden ortaya çõkarõp Türkiye’yle Almanya arasõnda bir hukuk krizinden söz etmeye baş- ladõlar. Bunlar basõna yansõyõnca elbette bizim de bir açõklama yapmak durumunda kalmamõz gerçeği çok açõktõr. Fakat bu olaya yeniden il- gi duyulmasõ işe yaradõ. Ben böylece en azõndan gerçek olmayan olaylardan bahse- dildiğini tekrar ifade etme fõrsatõna kavuşmuş oldum. - Türkiye son yıllarda sahte belgeler cen- neti haline geldi. Herkes her yere birtakım belgeler servis ediyor. Sonra da bu belgele- rin sahte oldukları hukuk yoluyla kanıtla- nıyor. Almanya da bu işe karıştırıldığına gö- re siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? E.C.- Bu olaylarõ az çok bilen biri bu bel- gelerin sahte olduğunu kolaylõkla anlar. Öte yandan öbür sahte belge konularõ benim bil- gim dõşõnda olduğu için onlarõ bilemem. Dolayõsõyla da onlarõ değerlendirmem müm- kün değildir. - O zaman Almanya özeli için sorayım. Kim ya da kimler ne amaçla böyle sahte belge üret- miş olabilir sizce? E.C.- Kimin hangi amaçla böyle sahte bel- ge hazõrlamõş olabileceğini hiç bilemiyorum. Almanya’yõ olumsuz bir imajda göstermek is- teyen birileri mi? Bunu gerçekten tahmin ede- miyorum. Deniz Feneri dosyasındaki bilgiler ayrıntılı - Alman adli makamları kendilerine Deniz Feneri davasıyla ilgili bilgi için başvuran Türk gazetecilere Türkiye’den davayla ilgi- li adli yardım gelmediği sürece bilgi vere- meyeceklerini bildiriyorlar. Sizce bu, Türk ga- zetecilere yapılan bir haksızlık değil mi? E.C.- Ben olaylarõ Türk gazetelerinden iz- liyorum. Gazetelerde Almanya’daki hâkim- lerin, savcõlarõn sözleri Türk gazetecilerin imzalarõyla yayõmlanõyor. Bu davaya Al- manya’daki yayõn organlarõnda bu kadar bü- yük bir ilgi gösterilmiyor. Açõkçasõ ben bu ko- nuda bir bağlantõ olduğunu düşünmüyorum. Adli yardõm taleplerine gelince... Türk ta- rafõnõn adli yardõm talebi Alman tarafõndan çok hõzlõ bir biçimde yerine getirildi. Alman ta- rafõnõn adli yardõm talebiyse şu anda Türki- ye’ye ulaştõ. Türk tarafõnõn bazõ konularla il- gili sorularõ oldu. Şimdi o sorularõn yanõtlan- masõ bekleniyor. O sorularõn ciddi biçimde in- celenip yanõtlanmasõ belli bir zaman alacak- tõr. Almanya tarafõndan Türkiye’ye iletilen dos- ya içinde çok ayrõntõlõ bilgiler var. Bu konuda herhangi bir endişe ya da şikâ- yete neden olmadõğõnõ düşünüyorum. Ka- nõmca burada hukuk devleti ilkeleri çerçeve- sinde emniyet ve adli makamlarõn işlettikle- ri bu sürecin çalõşmasõnõ beklemek gerekiyor. - Deniz Feneri davasında Frankfurt’taki mahkemenin Türkiye’ye para taşıyan olarak açıkça işaret ettiği kişilerden birisi RTÜK Başkanı Zahid Akman. Akman’a zamanın- da Almanya’ya giriş yasağı konduğu söyle- niyor. Ancak Akman bunun asılsız olduğu- nu söyledi. Bu konuda bir belge ortaya koy- du. Daha sonra belgenin sahte olduğu ortaya çıktı. Zahid Akman’ın Almanya’ya girme ya- sağı var mı, yok mu? E.C.- Ben konuyu gazetelerde okudum. Ko- nuyla ilgili bir bilgim yok. Ama bunun açõk- lõğa kavuşacağõnõ düşünüyorum. Çünkü Türk makamlarõ konuyla ilgili olarak Alman ma- kamlarõna sorularõnõ iletti. Alman makamla- rõnõn yanõtlarõna göre konu açõklõğa kavuştu- rulacaktõr. Ama benim kişisel olarak bilgim yok. Yalnõz şunu kesin olarak vurgulamak isti- yorum ki, Almanya tarafõnda Deniz Feneri da- vasõyla Türk hükümeti ya da Başbakanõnõz Er- doğan arasõnda herhangi bir bağ kurulmadõ. Vize rejimi değişikliği - Türk vatandaşlarına bir süredir vize uy- gulamasının kaldırılması çalışmaları yapı- lıyordu. İş insanlarına, akademisyenlere, sporculara, sanatçılara vize uygulamasının kaldırılacağı söyleniyordu. Bu çalışma ne aşa- maya geldi? E.C. - Almanya, Avrupa Adalet Diva- nõ’nõn kararõndan kaynaklanan yükümlülük- lerini elbette yerine getirecektir. Bu kararõn so- nucunun Türk tarafõnca da olumlu karşõlanmasõ gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Türk tarafõ açõsõndan bu olumludur. Burada özellikle hizmet veren kişilerin vi- ze uygulamasõndan muafiyetleri söz konusu- dur. Bunlar özellikle TIR şoförleri, inşaat, mon- taj işçileri, sanatçõ, bilim insanõ, profesyonel sporcular. Yani hizmet vermek üzere Al- manya’ya gidecek olan kişiler. - Peki, ya gazeteciler? E.C.- Gazetecilere maalesef yok. Gazete- cileri çok sevdiğimiz için onlara vize verme konusunda bir sorun yok. Gazetecilere, özel- likle de size memnunlukla vize veriyoruz. Ta- bii ki bu uygulama belli bir süre içinde rayõ- na oturmalõdõr. Onun için de bir zaman gere- kecek. Hatta biz Ankara, İstanbul ve İz- mir’deki vize bölümlerinde özel çalõşma sa- atleri öngördük. Şu ana kadar da çok sayõda TIR şoförüne, montaj işçisine bu muafiyet bel- gelerinden düzenledik. Bu konuda her zaman daha ayrõntõlõ bilgi vermeye hazõrõz. Okurla- rõnõza web sayfamõzõn adresini duyurursanõz orada yeni vize muafiyeti uygulamasõyla ilgili bilgiler vardõr (www.ankara.diplo.de). Karar Türkiye’yi memnun etmeli Bir de büyükelçiliğimizin artõk Facebook’ta da sayfasõ olduğunu duyurmak isterim. Ora- da vizeyle ilgili değil, iki ülke ilişkileriyle il- gili konular bulunuyor. Şu anda büyükelçili- ğin Facebook’ta kayõtlõ 810 arkadaşõ var. Fa- cebook adresi de şöyle: www.facebook.com/pages/Ankara/Deutsc- he-Botschaft-Ankara’60671132809. - Eski Yugoslavya’nın parçası olan üç ye- ni devlete yani Sırbistan, Kosova ve Make- donya’ya AB’nin vizeyi hemen kaldıracağı söyleniyor. Bu devletler henüz AB’ye tam üye- lik süreci içinde bile değilken vatandaşları- na vizeyi kaldırma hazırlıkları yapılıyorsa bu Türkiye’ye yapılmış bir haksızlık değil mi? E.C.- Kanõmca şu anda Türkiye’yle olan mevcut vize rejiminin kolaylaştõrõlmasõ he- defini takip etmeliyiz. Zaten vize muafiyeti ko- nusunda o ünlü Soysal davasõ kararõnõn uy- gulanmasõyla bir ilk adõm atõldõ. Biz artõk çok sayõda uzun süreli, birkaç yõl- lõk vizeler de veriyoruz. Bu da bir kolaylõk ola- rak algõlanmalõ. Bunun ötesinde Komis- yon’la birlikte vize konusundaki kolaylõklarõn gerçekleşmesi için görüşmelerin yapõlmasõ da göz önünde bulundurulmalõdõr. Sözünü ettiğiniz ülkelerden Makedonya şu anda aday. Benim tavsiyem Komisyon’un bu konuda görüşmeler yapõlmasõ önerisine sõ- cak bakõlmasõdõr. - Türkiye’yle müzakerelerde özellikle eko- nomik başlıkların açılmasının, Kıbrıs soru- nunun çözümüne katkıda bulunulması ve Kıbrıs gemileri ve uçaklarına limanların açılması koşuluna bağlanmasını nasıl görü- yorsunuz? E.C.- Türkiye, Ankara Anlaşmasõ’nõ uygu- lama sözünü vermişti. Finlandiya’nõn dönem başkanlõğõ sõrasõnda konuya çözüm bulunma- sõ için çabalar harcandõ. Ama başarõya ulaşõ- lamadõ. Bunun üzerine bazõ fasõllar donduruldu. Ama öbür fasõllar üzerinde müzakerelerin devam edilmesine karar verildi. Bu tabii ki zor bir süreç. Benim şahsen ümi- dim Kõbrõs sorununun çözülmesi yönündeki gö- rüşmelerin kapsamlõ bir çözümle sonuçlan- masõdõr. Bu bağlamda Türkiye ve Almanya ara- sõnda birçok alanda çok olumlu ve yakõn iliş- kiler olduğunu vurgulamak istiyorum. İki ülke Dõşişleri Bakanlarõ bu son görüş- melerinde stratejik bir diyalog oluşturmayõ ve sürdürmeyi kararlaştõrdõlar. Ayrõca İstanbul’da bir Türk-Alman Üni- versitesi kurulmasõ projesini de hõzlandõrma ko- nusunda anlaşmaya vardõlar. Üçüncüsü de Tarabya’daki Alman Büyük- elçiliği’nin yazlõk konutunda kurulmasõ plan- lanan sanatçõ akademisinin Türk tarafõnca da çok olumlu karşõlandõğõ ifade edildi. Dõşişle- ri Bakanõmõz Steinmeier bu projeye kişisel ola- rak çaba harcõyor ve çok ilgileniyor. - Türkiye’yle Almanya arasındaki ilişkiler çok iyi gidiyor. İki ülke birbirlerinin en önemli ticaret ortaklarından. Ancak son yıl- larda Türkiye’ye Almanya’dan cumhurbaş- kanı düzeyinde hiçbir ziyaret olmadı. Bunun nedeni nedir? E.C.- Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanõnõz Gül, Frankfurt Kitap Fuarõ’na gitti. Almanya’da da Cumhurbaşkanõ 23 Mayõs’ta yeniden seçildi. Bundan sonra gelişmeleri görmek lazõm. Almanya Cumhurbaşkanõ Türkiye’yi mut- laka ziyaret edecektir. Ama tarihiyle ilgili şu anda bir şey söyleyemem. - İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reformist olarak öne çıkan Musavi tüm mu- halefete rağmen Ahmedinejad’a karşı kay- betti. Şimdi Tahran sokaklarında kan gövdeyi götürüyor. Siz İran’da olanları nasıl değer- lendiriyorsunuz? E.C.- Almanya bu seçim sonuçlarõnõ çok ya- kõndan takip ediyor. Çünkü bu çok önemli bir olay. Hem Almanya Başbakanõ Merkel hem Dõşişleri Bakanõ Steinmeier seçimlerle ilgili açõklamalarda bulundular. Dõşişleri Bakanõnõz Davutoğlu’yla Steinmeier arasõndaki görüş- mede de bu konu ele alõndõ. Burada soğukkanlõlõkla ve temkinli bir bi- çimde hareket etmeliyiz. Zaten Almanya’yla Türkiye’nin çõkarlarõ bu konuda örtüşüyor. Ben de birkaç saatte bir yeni gelişmelerle ilgili ha- berleri alõyorum. Hepimiz orada şiddetin da- ha da tõrmanmamasõnõ ümit ediyoruz. Almanya ve Türkiye stratejik diyalog kararı aldı DR. ECKART CUNTZ Mannheim, 1950 doğumlu. Heidelberg ve Freiburg üniversitelerinde hu- kuk okudu. Hannover Üniversitesi’nden hukuk doktorasını aldı. 1975’te Batı Alman Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Bakanlı- ğın çeşitli kademeleri ve yurtdışı diplomatik misyonlarında görev aldı. 2006’dan beri Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi. DÜZELTME: Orhan Birgit’in dünkü köşe yazısında sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in adı yanlış- lıkla Nihat Ergün olarak çıkmıştır, yazarımızdan, sa- yın bakanlardan ve okurlardan özür dileriz. Almanya Büyükelçisi Dr. Cuntz’la CHP’nin bir Alman vakfõndan bağõş aldõğõnõ iddia eden belgeyi konuştuk İstanbul Haber Servisi- Rusya Federasyo- nu’na bağlõ Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti Kültür Günleri, İstanbul’da 18-21 Haziran tarih- lerinde düzenlendi. Cemal Reşit Rey Konser Sa- lonu’nda Fayzi Gaskarov Devlet Dans Toplulu- ğu’nun dans gösterisiyle başlayan kültür günleri etkinliklerine Başkurdistan devlet heyetinden iki bakanõn yanõ sõra Başbakan Rail Sarbaev’i de ka- tõldõ. Başkort sanat ustalarõnõn konserlerinin yer aldõğõ etkinlikte Başkurdistan Cumhuriyeti’nin kurulu- şunun 90. yõldönümü ile ilgili sergi açõldõ. Ardõn- dan İstanbul Üniversitesi’nde (İÜ) Başkort ve Türk bilim adamlarõnõn bir araya geldiği 90. yõldönümü paneli yapõldõ. Panele Türkiye’den Prof. Dr. Nev- zat Yalıntaş, İÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Korkut Tuna, Başkort edebiyatõnda kul- lanõlan ‘beyit’ nazõmõ üzerine çalõşan Ümit Pek- taş, Mimar Sinan Üniversitesi Profesörü Gülçin Çandarlı gibi isimler katõldõ. Kültür günleri çer- çevesinde gerçekleştirilen etkinliklerin ardõndan Başkurdistan’õ tanõtan fotoğraf sergisi açõldõ. Ya- põlan etkinlikler çerçevesinde bir de Topkapõ Kültür Parkõ’nda Başkurdistan Kültür Evi açõldõ. Fayzi Gaskarov Devlet Dans Topluluğu CRR’deydi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear