Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
15 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 17
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
ODTÜ-Kıbrıs’ın
Kırlangıç Yuvaları
“İyimserler”, ekonomik krizden çıkı-
yoruz diye seviniyorlarsa da işsizlik art-
maya, sınıf çelişkileri, devletlerin mali
krizi derinleşmeye, gelir dağılımı bo-
zulmaya devam ediyor; “kaynak krizleri”,
büyük güçler arası rekabet yoğunlaşı-
yor. Tarih, Eric Hobsbawm’ın da The
Guardian’da işaret ettiği gibi, bize,
böyle koşullarda seçmenin sağ parti-
lere yönelmeye eğiliminin arttığını gös-
teriyor. Bu eğilim Avrupa Birliği Parla-
mento seçimlerine yansıyınca, ortaya
karanlık bir tablo çıktı.
‘Sosyal demokrasinin’ iflası
AB seçimlerinde muhafazakâr par-
tiler genelde konumlarını korudular.
Sosyal demokrat partiler ise büyük ye-
nilgiler yaşadılar. Almanya’da SPD’nin,
İngiltere’de İşçi Partisi’nin, Hollan-
da’da İşçi Partisi’nin aldıkları oy, ta-
rihsel olarak görülmemiş düzeylere
geriledi. Sosyal demokrasinin solun-
daki, sosyalist ve radikal akımlar, eko-
nomik krizin emekçi sınıflarda, hatta or-
ta sınıflarda yarattığı kızgınlıklardan ye-
terince yararlanamadılar, ama çapla-
rına göre iyi sonuçlar aldılar. Örneğin,
İrlanda’da Sosyalist Parti’nin adayı oy-
ların yüzde 12’sini alarak AB Parla-
mentosu’na seçildi, Almanya’da Die
Linke’nin oy oranı 2004’te yüzde
6.1’den bu seçimlerde yüzde 7.2’ye
yükseldi. Portekiz’de Radikal Sol
Blok payını yüzde 4.9’dan yüzde
10.7’ye yükseltti. Fransa’da yeni ku-
rulan Sol Cephe yüzde 6.3, Anti-Ka-
pitalist Parti yüzde 4.8 oranında oy al-
dılar. Yeşiller de Avrupa Parlamento-
su’ndaki iskemle sayılarını 43’ten 54’e
yükselttiler.
Seçimlerden en çok ırkçı, milliyetçi
(faşist) partiler kazançlı çıktı. İngiltere’de
BNP bir milyona yakın oy aldı. Bu özel-
likle Müslüman düşmanı partinin Av-
rupa’daki bağlaşığı faşist ve aşırı sağ
partiler, İtalya’da, Avusturya’da, Ma-
caristan’da, Slovakya’da, Hollanda’da,
Danimarka’da, Romanya’da Yunanis-
tan’da Bulgaristan’da oy oranlarını art-
tırdılar, Avrupa Parlamentosu’nda, 25
üyelik bir grup kurarak siyasi partilere
verilen yaklaşık 25 milyon Avro’luk
ödenekten pay alabilecek konuma
ulaştılar.
Faşist partilerin başarısı büyük ölçüde
seçimlere katılımın çok düşmesine,
sosyal demokrat partilerin krizine bağ-
lanabilir. Gerçekten de, muhafazakâr
partilerin, geçmişte sosyal demokrat-
lara yönelen seçmeni partilerine geri dö-
nüyor. Buna karşılık sosyal demokrat-
ların kapitalizme ve küresel-
leşmeye ilişkin iyimserliğini
paylaşmayan, mali kriz içinde iz-
ledikleri politikalar yüzünden bü-
yük düş kırıklığına uğrayan emek-
çi kesimlerin, düzen partisi ola-
rak gördükleri muhafazakâr ve-
ya liberal partiler yerine, bu düş
kırıklığıyla diyalog kurabilen, “ge-
leneksel” sola, Yeşiller’e, ama da-
ha çok radikal sağ, ırkçı partile-
re yöneldiğini gördük. Kimi sos-
yal demokratlar, ortada yalnızca
bir protesto oyu sorunu olduğu-
nu, sandık başına gitmeyen ya da
aşırı sağ partilere oy veren ke-
simleri yeniden geri kazanabile-
ceklerini düşünüyorlar.
Ancak, kamuoyu yoklamaları, Avru-
pa’da, örneğin İngiltere’de, yabancıla-
ra, göçmelere karşı olumsuz duygula-
rın, salt faşist partilere oy verenlerle sı-
nırlı olmadığını, seçmenlerin geri kalan
kesimleri arasında da yaygın olduğu-
nu gösteriyor (Telegraph 08/06). İkin-
cisi, sosyal demokrat partilerin neo li-
beral dönemin ürünü liderlikleri, emek-
çi kesimleri geri kazanabilecek top-
lumsal, ekonomik politikaları üretecek
durumda değil. Üçüncüsü, tarih, libe-
ral demokrasinin faşist partilerle mü-
cadele etmeye uygun olmadığını gös-
teriyor. Liberal, sol liberal kesimlerde,
faşizme karşı kitlesel eylemi eleştiren,
demokrasi ve bireysel özgürlükler adı-
na, faşistlerin ifade özgürlüğünü sa-
vunanların sesi daha şimdiden yük-
selmeye başladı. Liberaller, faşistlerin,
ırkçı ve yabancı düşmanı politikaların
kamusal alanlarda, medyada ifade et-
melerine bir kez izin verilince, egemen
ideolojinin, meşruiyet sınırlarının, bugün,
siyasi ve ahlaki açılardan dillendirile-
meyen birçok şeyi içerecek biçimde ge-
nişleyeceğini göremiyorlar.
Liberalizm ve siyasi gericilik
Sosyal demokratların krizi üzerine dü-
şünmeye, sanırım, bir tarihsel, diğeri de
yakın döneme ilişkin iki saptamayla
başlamak gerekiyor. Sosyal demokra-
si, işçi hareketinin, devrimci projeleri
terk ederek Eduard Bernstein’in “ha-
reket her şeydir, nihai hedef hiçbir
şey” anlayışıyla sosyalizme günlük re-
formlar yoluyla ulaşmayı amaçlayan ka-
nadından geliyor. Ancak 1950’lerde ni-
hai hedef (sosyalizm) terk edildikten
sonra, hareket yönelimini kaybetti;
bundan sonra, “soğuk savaş” döne-
minin de etkisiyle sermaye birikim sü-
recinin düzenleme gereksinimlerinin
dalgalanmalarına tabi olmaya başladı.
Bu gereksinimler 1970’lerin sonunda,
1980’lerde emekçilerin haklarının sı-
nırlandırılmasına, refah devletinin tas-
fiye edilmesine doğru yönelince, sos-
yal demokrat partilere de bunların pe-
şinden gitmek düştü. SD’ler işçi hare-
ketiyle, geleneksel tabanlarıyla bağla-
rını hızla kaybettiler; şimdi bu politika-
lar da iflas edince, emekçilere ihanet et-
miş olmanın yanı sıra orta sınıfla-
rın desteğini de kaybetmeye baş-
layan partiler olarak ortada kaldı-
lar.
İkinci saptamaysa, liberalizmin,
1970’lerde yeniden gündeme ge-
lirken postmodernizmin de katkı-
larıyla geçirdiği evrimle ilgili. Böy-
lece 1980’lerde karşımıza, Ay-
dınlama “olayı” içinde, “eski reji-
me” karşı mücadele ederken şe-
killenen eşitlik, özgürlük yanlısı
devrimci liberalizmden çok fark-
lı, muhafazakâr, reaksiyoner bir
akım çıktı. Bu “liberalizmin” ama-
cı “eski rejime karşı” mücadele de-
ğil, krizin içinde bir “yeni rejimin”
yeniden gündeme gelmesini ön-
lemek, olanı, sosyalizme karşı kapita-
lizmi korumaktı.
Artık, bireysel özgürlükler kapi-
talizmi, piyasa ilişkilerini sorgulama-
ya izin vermeyen bir söylemle, genel
seçimlere indirgenmiş bir demokra-
si kurumuyla sınırlanacaktır. Bu re-
aksiyoner liberalizm, 1968 olayından
(Tükriye’de 1980 darbesinden) büyük
bir yılgınlıkla çıkarken hızla “komünist
hipotezi”, sınıflara dayanan siyaset
paradigmasını terk ederek dünyayı,
bireyin hazlarına ve kültürel öz-
günlüklere indirgeyen (“bedenlerin ve
lisanların dışında başka bir şey yok-
tur”- A. Badiou Logiques des Mon-
des, 2006) bir tür sol entelijansiyanın
postmodernizm projesiyle hemen
kesişmeye başlar.
Muhafazakâr mutabakat
Bu ikisi, kapitalizmin ufkuna, “gösteri
toplumunun” imajlar dünyasının yar-
dımıyla ve bütünüyle hapsedilmiş bir
“demokrasi” üzerinde anlaştılar. Bu
anlaşmanın, izlerine, sosyal demokrat
partilerin refah devletini tasfiyeye yö-
nelik III. Yol politikalarında, mali oli-
garşiyle kolaylıkla kaynaşabilme be-
cerilerinde, “uluslararası topluluk”, “li-
beral emperyalizm”, “terorizme karşı sa-
vaş” söylemlerinde, ırkçılığı, emekçi sı-
nıflar içindeki bölünmüşlüğü daha da
güçlendiren “çokkültürlülük” politika-
larında, Kosova ve Irak savaşlarına ve-
rilen desteklerde kolaylıkla görebili-
yoruz.
Reaksiyoner liberalizmle, post-
modernizmin mutabakatına karşı bugün
üç tepki var. Birincisi bu mutabakatın
terk ettiği, kültürlere göre tanımlayarak
böldüğü, emekçi sınıflara, “biz dede-
lerinizin oy verdiği işçi partileriyiz”
sloganıyla yaklaşmaya, kamulaştırma,
korumacılık, halkçılık gibi, geleneksel
SD politikalarını benimser izlenimi ver-
meye çalışan faşist partilerin tepkisi.
İkincisi, “bedenlerden ve lisanlardan
başka bir şey yoktur” iddialarına, hayır,
bunların ötesinde “hakikatler” vardır
itirazıyla dine, Aydınlanma “olayının”
öncesine yönelen nostaljik bir tepki. Bu
doğru bir itiraz, ama yanlış yönde bir
tepki. Üçüncüsü ise bu doğru itiraz-
la, ama doğru bir yöne, Aydınlanma
“olayına” sadık kalarak sosyalist gele-
neğin içinden yeni bir sol/sosyalist
projeyle, daha doğrusu “komünist hi-
potezi” yeniden tanımlamaya çalışarak
karşı çıkmaya çabalayanların tepkisi.
Seçimlerden sonra oluşan karanlık
tabloyu düşünmeye bu üçüncü tepki-
yi konuşarak başlayabiliriz sanırım.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
AB Seçimlerinden Sonra…
ODTÜ’nün Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir yerleşkesi
oluşuyor. Bu yıl ilk mezunlarını veriyor. Yerleşke-
nin en çekici yönlerinden biri, yapılarının üst kö-
şelerini süsleyen kırlangıç yuvalarıdır.
ODTÜ-Kıbrıs’ın, kırlangıçların yuva yapmasını
sağlayacak özellikleri var.
ODTÜ-Ankara’nın deneyim ve birikiminin üze-
rinde, çağdaş bir üniversitenin tüm özellikleri, fi-
ziksel altyapıdan kurumlaşmaya kadar, dantel gi-
bi örülmeye çalışılıyor.Yeni oluşumdan kaynak-
lanan kimi eksiklikler de hızla gideriliyor.
Seçkin mimarlık ödülleri almış olan binalar, us-
ta ellerin tasarlayıp uyguladığı bir bitki örtüsünün
içine serpiştirilmiş bulunuyor. ODTÜ-Ankara gi-
bi, binalar insanı ezmiyor; tersine işlevsel bir al-
çakgönüllülüğün gizini sergiliyor. En ileri tekno-
lojilerin kullanıldığı binalar arasında özellikle ders-
lik ve laboratuvarlar, beş yıldızlı otel kalitesinde-
ki yurtlar, hemen her akşam kültür ve sanat et-
kinliklerinin düzenlendiği Kültür ve Kongre Mer-
kezi; en ileri donanıma sahip bilişim teknolojileri
birimi; etkileyici bir kütüphane ve uzaktan görü-
nüşü bir uzay aracını andıran teknoloji merkezi
alımlılığıyla dikkat çekiyor. Bunları, tırmanma ku-
lesi dahil, her türlü sporun yapıldığı açık ve kapalı
birimleriyle spor tesisleri tamamlıyor.
Halı gibi çiçekleri ve dosdoğru ağaçlarıyla bit-
ki örtüsünün olağanüstü çeşitliliği, bunların uyum-
lu biçimde yerleşmişliği ve yapıları kucaklayışı OD-
TÜ-Kıbrıs’ta ayrıcalıklı bir uyumun oluşumunu sağ-
lıyor.
Bu olağandışı doğallık sağlıklı bir kurumlaşmayla
tamamlanıyor. Öğrenimin ve bilimsel üretimin ku-
rumsal ve teknik temelleri en ileri düzeyde oluş-
turuluyor. Bununla da kalınmıyor. Örneğin, öğre-
tim üyelerinin adlarının önünde akademik unvan
kullanılmıyor. Başarının göstergesi unvanda de-
ğil, kaliteli eğitimde, bilimsel araştırmada ve top-
lumsal sorumlulukta aranıyor. Öğrenciler, çalı-
şanlar, öğretim üyeleri ve yöneticiler, aynı yemek
salonunu paylaşıyor; yemeklerini kuyruğa girerek
alıyor; yemek sonrasında da bir kat altta ve yine
aynı ortamda birlikte kahkahalar atarak kahvele-
rini yudumluyor.
Gülümsemenin hiç eksilmediği insan ilişkileri,
karşılıklı sevginin, dostluğun, dayanışmanın, kar-
deşliğin, eşitliğin, hoşgörünün, barışın, yani, top-
lumumuzda çoktan unutulan insanlık değerlerinin
nasıl yaşatıldıklarının apayrı bir kanıtı oluyor.
Bilirsiniz, “cik” soneki, eklendiği sözcüğe “se-
vimli” anlamını yükler. Kıbrıs’ta yerel kullanımı ise
çok yaygın. ODTÜ-Kıbrıs’ta öğrenciler yayımla-
dıkları yazın, kültür ve sanat dergisine bu sıcak-
lık nedeniyle yalnızca “Dergicik” diyorlar. Çok sa-
yıda düşünce topluluğunda buluşan ve ayrıca spor,
müzik, dans gibi ders dışı etkinliklerde yer alan öğ-
renciler, Dergicik ve diğer yayınlarıyla yazarak da
yaratıyorlar.
Kırlangıçları çeken fiziksel altyapı ve onu ta-
mamlayan insan sıcaklığı olmalı.
Onlar, yuva yapacakları killi toprağı ve suyu, bağ-
bahçe çalışmalarının devamlı yapıldığı bu ortamda
kolayca buluyorlar. Ürkmeleri, daha doğrusu
korkmaları için hiçbir nedenleri yok. Korkusuzlu-
ğun doyumsuz tadını soluyorlar. Kimsecikler on-
lara kış demiyor.
Kırlangıçlar, her yerde olduğu gibi burada da yu-
valarını mimarlara taş çıkartacak biçimde sanat-
sal yapıyorlar. Değişik renkli toprakları, sabırla ve
çok düzenli örüyor, kırlangıçlar; bir bilimsel eser
yazarcasına yuva yapıyorlar. Nasıl tasarımladık-
ları bilinmese de yapıları çok alımlı. Yuva yapımı
sırasında ve sonrasındaki hareketleri ve özellik-
le de birbirleriyle yardımlaşmaları, doğa, yarat-
maktır anlayışını, ders verircesine, doruğa çıka-
rıyor.
Çıkarılması gerekli önemli bir ders daha var. Kır-
langıçlar yuvalarını tartışmasız, kavgasız, savaş-
sız, birbirlerini boğazlamadan yapıyorlar; sonra ürü-
yor ve üretiyorlar; yiyeceklerini topluyorlar. Kuzey
ve Güney arasında mülkiyet tartışmalarına hiç ama
hiç aldırmıyor, işlerini en iyi biçimde yapmaya ça-
lışıyorlar. Sanki binlerce yıldır, çalışarak ve üreterek
haklı çıkmanın canlı belgeselidirler.
Yavruların umutla ve çırpınarak yiyecek bek-
leyişleri; yiyeceklerini karşılarken çıkardıkları, mü-
ziğin derinliklerinin duygu ve hareketinin bütün-
leştirdiği güzelim sesler... Kırlangıç yavrularının ses-
lerini dinlerken, bu sesleri notaya dökme beceri-
sini gösteren müzisyenlerin yaşadıkları mutlulu-
ğu düşünüyorum.
ODTÜ-Kıbrıs, doğa ile ileri teknolojinin gelece-
ği kurmak için insan beyni ve eliyle nasıl en etki-
li biçimde el ele verebileceklerinin kanıtıdır. Ya ku-
rumun sonsuz yaşam hakkı tanıdığı kırlangıçlar?
Onlar da yaptıklarıyla, bu bileşimin doğallığını mut-
luluğa taşıyorlar.
yakupkepenek06@hotmail.com
Türkiye Ziraat Odalarõ Birliği (TZOB) Genel Baş-
kanõ Şemsi Bayraktar, Güneydoğu Anadolu ve Do-
ğu Anadolu bölgelerinde geçen yõl yaşanan şiddet-
li kuraklõk nedeniyle üretim dönemine borç sõkõn-
tõsõ ile giren üreticilerin bu yõl da kuraklõk tehlike-
siyle karşõ karşõya olduklarõnõ ve kõrmõzõ mercimekte
ithalata gidilebileceğini açõkladõ.
Bayraktar, genelde yağõşlarõn iki yõldan sonra nor-
mallerin üzerine çõktõğõnõ belirtirken, “Ancak, 8 ay-
lık kümülatif yağışlar dikkate alındığında, Doğu
Anadolu Bölgesi’nde ve özellikle Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yağışlar normalin oldukça
gerisinde kaldı” dedi.
Mardin Merkez, Kõzõltepe, Derik, Mazõdağõ, Nu-
saybin, Şanlõurfa Viranşehir, Harran, Ceylanpõnar,
Akçakale, Kilis’in Elbeyli ve Gaziantep’in Oğuze-
li-Barak ilçelerinde kuraklõk yaşanõyor. Geçen yõl bu
bölgelerdeki şiddetli kuraklõk birçok ürünü etkile-
miş, kõrmõzõ mercimek rekoltesi yüzde 79 azalõnca
ithalata gidilmişti.
Yatõrõmlarõn ancak krizden sonra yapõlabileceğine dikkat çeken devlere göre bir ivme yaratõlmasõ zor
SanayiciteşvikeheyecanlanmadõBüyük proje yatõrõmlarõna
şimdilik temkinli yaklaşan sektör
devleri, büyük proje yatõrõmlarõnõn
altõnõn iyice doldurulmasõ,
belirlenen asgari yatõrõm
büyüklüklerinin gözden geçirilmesi
gerektiği uyarõsõnda bulundu.
Ekonomi Servisi - Sektör devleri, ye-
ni teşvik paketinde yer alan 12 sektör-
de yapõlacak büyük proje yatõrõmlarõna
temkinli yaklaştõ. Kõsa vadede Kurum-
lar ve Gelir Vergisi indirimlerinden
yatõrõm tahsisine kadar birçok teşvik un-
suru içeren büyük yatõrõm projelerinin kõ-
sa vadede beklenen heyecanõ yaratma-
yacağõ görüşünde birleşen sektör tem-
silcileri, bunda küresel ekonomik krizin
ne kadar süreceği ve çõkõş hõzõnõn be-
lirsizliğini korumasõ kadar, büyük pro-
je yatõrõmlarõna ilişkin ana başlõklarõn al-
tõnõn yeterince doldurulmamasõ, belir-
lenen asgari yatõrõm büyüklüklerinin
ve bazõ alanlarõn fizibõl olmamasõnõn da
etkili olduğuna dikkat çekti.
Sektörlerin önde gelen isimlerinden
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başka-
nõ Ahmet Nazif Zorlu, IC Holding Yö-
netim Kurulu Başkanõ İbrahim Çeçen,
Anadolu Holding Yönetim Kurulu Baş-
kanõ Tuncay Özilhan, Kimya Sanayi-
cileri Derneği Başkanõ Timur Erk,
Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel
Sekreteri Ercan Tezer, Uluslararasõ
Yatõrõmcõlar Derneği Genel Sekreteri
Mustapa Alper, ANKA’ya yaptõklarõ
değerlendirmede, vergi indirimlerin-
den yatõrõm yeri tahsisine, KDV istis-
nasõndan Gümrük Vergisi istisnasõna ka-
dar birçok teşvik gündeme getirilse de,
belirsizlik nedeniyle yatõrõmcõnõn büyük
proje yatõrõmlarõna şimdilik temkinli
yaklaşacağõ görüşünü savundular.
Sınır aşağı çekilsin
Kimyasal madde ve ürünleri imalatõ
sektörü, diğer kimyasal madde imalatõ
çerçevesinde öngörülen 300 milyon li-
ralõk asgari yatõrõm büyüklüğünü çok
yüksek buldu. Kimya Sanayicileri Der-
neği Başkanõ Timur Erk, bu sõnõrõn ilaç
imalatõnda olduğu gibi 100 milyon
TL’ye çekilmesi gerektiğini savundu.
Ekonomi Servisi - Türk Telekom
tarafõndan sağlanan altyapõ üzerin-
den İnternet Servis Sağlayõcõlarõ-
nõn (İSS) sunmaya başladõğõ 8 MB
paketlerine, kõsa sürede 110 binin üzerinde
müşterinin abone olduğu açõklandõ.
Türk Telekom’dan yapõlan açõklamada, in-
terneti daha geniş kitlelere, daha yüksek hõz
ve erişim olanağõ ile sunma hedefiyle başla-
tõlan 8 Mbps hõza kadar olan tüm ADSL pa-
ketlerini tek bir fiyatta topladõğõ yeni hizme-
tin yoğun ilgi ile karşõlandõğõ belir-
tildi. Türk Telekom Pazarlama ve İle-
tişim Başkanõ Erem Demircan, 8
Mbps paketlerine gösterilen yoğun il-
giden memnuniyet duyduklarõnõ dile getirerek,
“Türk Telekom olarak müşterilerimizin ha-
yatını kolaylaştıran, uygun fiyatlı çözüm-
lerimizi sunmaya devam ediyoruz. 8 Mbps
paketlerini bu kadar çok müşterinin tercih
etmesi, pazarda yine önemli bir ihtiyacı kar-
şıladığımızı gösteriyor” ifadelerini kullandõ.
Koçnet: İlk alternatif oyuncuyuz
İSTANBUL (AA) - Koçnet Genel
Müdürü Mehmet Ali Akarca, şehir içi
telefon görüşmelerinin rekabete açõl-
masõyla bu hizmeti sağlayan, ilk al-
ternatif oyuncu olduklarõnõ belirtti.
Mehmet Ali Akarca, tüketicilere çok-
lu hizmetler sağlamak adõna bir yol haritasõ çiz-
diklerini vurgulayarak şehir içi telefon gö-
rüşmelerinin de rekabete açõlmasõnõn ardõndan
kullanõcõlarõn sadece telefonun fişini modeme
takarak BiRi ADSL üzerinden kesintisiz ger-
çekleştirebildiklerini duyurdu.
Bundan sonraki aşamadaysa “Te-
lefon görüşmeleri için ekstra bir
efor sarf etmeye gerek yok’ diyen
Akarca, “Zaten evde bir ADSL
var. Ayrı bir telefon kullanımına ge-
rek yok, bilgisayarın açık olmasına gerek
yok. Herhangi bir kod çevirmeye gerek
yok. Eğer daha ucuza konuşmak istiyor-
sanız, modeme telefonun fişini takın ye-
ter” şeklinde konuştu.
DestekençokÇalõk’ayarayacak
Büyük proje yatõrõmlarõ olarak
belirlenen 12 başlõktan birisini
oluşturan ve asgari yatõrõm
sõnõrõ konulmayan Transit Boru
Hatlarõyla Taşõmacõlõkta
verilecek teşviklerden,
herhangi bir nedenle iptal
edilmemesi halinde şu ana
kadar sadece Çalõk Grubu’nun
yararlanabileceği öğrenildi.
Nabucco Projesi’nin Türkiye
geçişinde de bu teşvik
kapsamõnda olmasõ söz konusu
olduğu, ancak henüz
anlaşmanõn imzalanmamõş
olmasõ ve projenin 2011’den
sonra başlayacak olmasõ
nedeniyle söz konusu teşvikin en
çok Çalõk Grubu’na yarayacağõ
ifade edildi. 1 milyar TL
tutarõnda asgari yatõrõmõn
zorunlu tutulduğu rafine edilmiş
petrol ürünleri imalatõnda da
destekten ilk önce yararlanmasõ
beklenen gruplardan biri,
Ceyhan bölgesinde petrol
rafinerisi yapma izni alan Çalõk
Grubu olacağõ ileri sürüldü.
Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Tuncay Özilhan, kriz
nedeniyle teşvik paketinin, özellikle de Türkiye’nin dört bir
yanõnda desteklenecek 12 sektördeki büyük proje yatõrõmlarõ-
nõn ilk etapta büyük heyecan yaratmayacağõna dikkat çekti.
Özilhan, “Ortam müsait değil. Yatõrõmcõ uzun vadeli bakõyor.
Krize yönelik belirsizlikler ortadan kalktõkça, teşvik paketi-
ne olan ilgi artabilir. Hükümet, sanayiye yön vermek için stra-
tejik açõdan belirlediği bu teşviklere zaman sõnõrlamasõ koy-
mamalõ” dedi. Özilhan,bu çerçeveye girecek gündemlerin-
de bir proje olmadõğõnõ belirterek, ancak krizin yatõrõmlar üze-
rindeki olumsuz etkilerinin azalmasõnõn ardõndan tarõm sek-
törüne yönelik uzun vadeli yatõrõmlarõ bölgesel bazlõ teşvikler
çerçevesinde hayata geçirebileceklerini açõkladõ.
ZORLU: ALTI DOLDURULSUN
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Ahmet Nazif Zorlu, 12
sektörde desteklenecek büyük proje yatõrõmlarõnõn “altõnõn
doldurulmasõ” ve “sõnõrlarõnõn doğru çizilmesi” gerektiğini söy-
ledi. Zorlu’nun görüşleri özetle şöyle: Yeni teşvik sistemi ba-
zõ eksiklikler barõndõrõyor. Konseptin içi doğru bir şekilde dol-
durulmalõ, bazõ sõnõrlamalar üretimi destekleyecek şekilde ya-
põlmalõ. LCD ve plazma üretimi için hükümet asgari 1 mil-
yar TL’lik yatõrõm öngörüyor. Ancak, plazma üretiminin des-
teklenmesi kararõnda düşünülmesi gerektir. Dünyada plaz-
ma üretiminin dönemi kapandõ. LCD üretiminde de Türkiye’de
yatõrõmlar var. LCD üretiminde temel madde olan kristal cam
yatõrõmlarõ, Türkiye’de eksik. Bu alanda yeni yatõrõmlar krize
yönelik belirsizlikler giderildikten sonra gündeme gelebilir.
TEZER: YENİ YATIRIMLAR KRİZ SONRASI
Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Ercan Tezer,
ancak kriz döneminin atlatõlmasõnõn ardõndan yeni yatõ-
rõmlarõn gündeme gelebileceğini ifade ederek şu anda yeni bir
yatõrõmõn gündemde olmadõğõnõ vurguladõ. Önümüzdeki gün-
lerde yaşanacak gelişmelerin yatõrõmcõlarõn tavrõnõ belirle-
yeceğine dikkat çeken Tezer, yeni teşvik paketini inceledik-
lerini belirtti. Pakette büyük proje yatõrõmlarõ çerçevesinde
değerlendirilecek sektörler arasõnda yer alan motorlu kara
taşõtlarõ için öngörülen 250 milyon dolarlõk asgari yatõrõm
büyüklüğünün rekabetçi bir yatõrõm için yeterli olduğunu vur-
gulayan Tezer, “Hibrit, otomotiv sektöründe yapõlacak yatõ-
rõmlardan bir tanesi. Bunun için özel bir desteğe ihtiyaç yok.
Aslõnda bu yönde bizim bir talebimiz de yok” dedi.
Bu yõl kuraklõk yüzünden
kõrmõzõ mercimek yine az
ÖZİLHAN: KRİZDE DESTEK HEYECAN YARATMAZ
Hızlı internete büyük ilgi var