28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Gerçek 19 Mayıs’lara... PENCERE Cinayet?.. Cinayet geniş kapsamlı bir sözcüktür, günlük dilde çeşitli anlamlarda kullanılır... Sözgelimi denir ki: - Kız çocuğunu okula göndermemek cinayet- tir... - Sarhoş araba kullanmak cinayettir... Eski dilde “cinayet fi’n nefs” bir kişinin ölümü- ne neden olma eylemidir. Yine Osmanlıcada “cinayetlerin tedahülü” ce- za açısından birkaç cinayetin yalnız bir cinayet sa- yılması durumudur. Peki, toplumda cinayetleri izleyip katillerin ce- zaya çarptırılmasını devlet adına kovuşturan kim?.. Savcı!.. Savcının işi kolay değil!.. Çünkü çok karmaşık cinayetler işlenmektedir; kimin birini nasıl öldürdüğü her zaman açık se- çik değildir... Savcılar cinayetler konusunda uzman kesil- mişlerdir... Kadın kocasının yemeğine azar azar zehir mi atıyordu?.. Koca ev yaşamında karısını intihara sürükle- yecek bir ortam mı yaratıyordu?.. Savcı bu konularda uzman sayılabilecek kadar deneyime sahip olan kişidir... Çünkü cinayetlerin peşindedir, kendisine ge- len olayların girdisini çıktısını hesap etmek “fe- rasetini” kazanmıştır... Ergenekon davasında garip bir süreç yaşanı- yor... Yaşını başını almış, toplum içinde itibar ka- zanmış, yeri yurdu, evi işi belli kişilerin evleri ba- sılıyor, bunlar önce polis marifetiyle gözaltına alı- nıyor, sonra tutuklanıyor; tutuklanma bir tür yar- gısız infaza dönüşüyor... Sonra bu kişilerin kimi ölüyor, kimi hastalanı- yor, kiminin yaşam olanakları kalmıyor... Peki, bu bir tür cinayet değil midir?.. Son örnek Türkan Saylan.. Toplumun en gözde, en saygın, en güvenilir, en kişiliği belli bir profesörü... Evi basıldı.. Kurduğu dernek basıldı.. Gerek var mıydı?.. Saylan zaten hastaydı... Yaşadığı sarsıntı, deprem, maruz kaldığı mua- melenin yarattığı sonuçlar Türkan Saylan’ın kan- serli bünyesinde ne etki yaptı?.. Türkan Saylan bu olaydan sonra çok yaşa- madı... Gözlerini kapadı... Bu olay bir cinayet değil mi?.. Olayın yaşanması için hukuki, yasal, mantıksal, anayasal, cezai, akla sığan bir gerekçe olsa kim- senin diyecek lafı olamaz... Peki, Türkan Saylan durumunda kaç kişi var içerde?.. Kaçı aklandığı zaman sağlığında onulmaz ya- ralarla hayatına devam edebilecek?.. Kaçı ölecek?.. Kuddusi Okkır’ın ölümünde bir cinayet koku- su yok mu?.. Ergenekon davası gerçekten bir dava mıdır?.. Yoksa bir kan davası mıdır?.. G azi Mustafa Kemal ünlü Nutuku’na şu sözlerle başlar: “1919 senesi ma- yısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ge- nel durum ve görünüş: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu toplu- luk genel savaşta yenilmiş, Osman- lı’nın ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes antlaşma- sı imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yok- sul bir durumda. Ulusu ve yurdu ge- nel savaşa sürükleyenler, kendi baş- larının kaygısına düşerek yurttan kaçmışlar...’ Gerçekten de 19 Mayõs 1919’dan sonra Mustafa Kemal’in yu- karõda betimlediği durum tamamen değişerek farklõ bir görünüm alacaktõr. Çünkü bu tarihten sonra Türk devri- minin aksiyon yani eylem yönü başla- yarak Anadolu ihtilali gerçekleştirile- cektir, Gazi Mustafa Kemal’in önder- liğinde. Bu yõl 90. yõldönümünü kutladõğõmõz 19 Mayõs’õn tarihimizdeki yeri onun bir ilk adõm olmasõndadõr. Bu tarihten başlamak üzere Osmanlõ Devleti’ne ve padişaha karşõ bir hareket başla- mõştõr. Ama bu hareket birdenbire olmamõş, adõm adõm gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal bunu Nutuk’ta şöyle açõklar: “Görülüyor ki verdiğimiz kararın uy- gulanmasını sağlamak için henüz ulu- sun bilmediği sorunlara değinmek ge- rekiyordu... Osmanlı hükümetine, Os- manlı padişahına ve Müslümanların halifesine başkaldırmak ve bütün ulu- sa ve orduya başkaldırmak gereki- yordu. Türk ata yurduna ve Türk ba- ğımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahla kar- şılık vermek ve onlarla savaşıma gir- mek gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gerekle- rini ve zorunluluklarını ilk günden açıklayıp anlatmak elbette uygun olmazdı. Uygulamayı birtakım aşa- malara ayırmak ve olay ve gelişme- lerden yararlanarak ulusun duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basa- mak basamak yürüyerek amaca var- maya çalışmak gerekiyordu...” Nitekim de öyle oldu. Gazi Mustafa Kemal dediklerini adõm adõm gerçek- leştirdi. Halkõ alõştõra alõştõra... 19 Ma- yõs 1919’da kuruluş aşamasõna başla- yan bu yeni devlet sõrasõ ile Amasya Ge- nelgesi, Erzurum ve Sõvas kongreleri ile 23 Nisan 1920 tarihine gelindiğinde ku- ruluş sürecini tamamlamõştõ. 19 Mayõs 1919’dan 19 Mayõs 2009’a vardõğõmõzda şu 90 yõl içerisinde ya- põlan gelişmeleri değerlendirmemiz gerekirse arka arkaya birçok soruya ya- nõt aramamõz gerekiyor. Öncelikle şu- nu sormalõyõz kendi kendimize; Gazi Mustafa Kemal’in amaçladõğõ bir Tür- kiye ile karşõ karşõya mõyõz? Ya da onun özlemi neydi? Hatõrlatayõm! Onun özlemi, çatõşmalarõn olmadõğõ, sürekli bir barõşõn baskõn olduğu, insan sevgisine dayalõ, hümanist, barõşçõl bir toplum ve dünya düzeni idi... O halde yukarõdaki sorunu, yanõtõnõ aradõğõ o ideal toplum düzeninin formülünü onun 21 Haziran 1935 tarihindeki söz- leri ile yanõtlamak isterim. Görüyoruz ki 1935’teki Gazi’nin söz- leri günümüzün de özlemini, beklenti- lerini dile getiriyor adeta. İşte ileri gö- rüşlülük ve işte ulu önderin yanõtõ: “Şuna inanıyorum ki, eğer sürek- li barış isteniyorsa, yığınların du- rumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın tü- münün refahı, açlık ve baskının ye- rine geçmelidir. Dünya vatandaşla- rı, haset, açgözlülük ve kinden uzak- laşacak biçimde eğitilmelidir.” 19Mayõs1919’un90.Yõldönümü Hava Şehitleri... H ava şehitlerinin anõl- masõ için bağõmsõz tören düzenlenme- sine 1926 yõlõnda başlan- mõş, 1926 yõlõndan 1935’e kadar her yõl, 27 Ocak gü- nünde Hava Şehitleri Anma Günü adõyla törenler dü- zenlenmiştir. Hava Kuvvet- leri Hava Şehitlerini Anma Günü’nün 27 Ocak olma sebebi; Balkan Savaşõ ve Birinci Dünya Savaşõ’nõn birçok cephesinde pilot ola- rak görev yapmõş ve İstiklal Savaşõ dönemindeki Türk havacõlõğõnõn hem kurucusu hem öğretmeni Pilot Bin- başõ Fazıl Bey 27 Ocak 1923 günü görev uçuşu sõ- rasõnda şehit olmuştur. Bu gün anma günü olarak kabul edilmiştir. Türk Hava Kurumu, 1935 yõlõnda aldõğõ bir karar ile her yõl 15 Mayõs’õ Hava Şehit- lerini Anma günü olarak tespit etmiştir. Dünyada Hava Kuv- vetlerini kuran ilk birkaç ülkeden biri Türkiye’dir. Amerika’da 1909, Av- rupa’da 1910, Türkiye’de 1911 yõlõnda hava kuv- vetleri kullanõlmaya baş- lanmõştõr. İstanbul - Kahire uçu- şunda 27 Şubat 1914’te şehit olan Yüzbaşõ Fethi ve Yüzbaşõ Sadık Bey ile 1914’te şehit olan Tümgeneral Nuri Bey Türk Hava Kuvvetle- ri’nin ilk şehitleridir.Bu ilk hava şehitlerinin anõ- sõna, İstanbul Fatih sem- tinde 1914 yõlõnda bir anõt yapõlmaya başlan- mõş, bu anõt 1916 yõlõnda törenle açõlmõştõr. Türkiye’nin ilk hava- cõlarõ birçok başarõlõ gö- revlerde bulunmuşlardõr. Bunlardan biri İstanbul Üniversitesi Cerrahi Bö- lüm Hocalarõndan biri olan çok kõymetli Prof. Dr. Şevket Tuncel 1922 doğumludur ve hâlâ ara- mõzdadõr. Tuncel’in babasõ Tür- kiye’nin ilk pilotlarõn- dan Tayyareci Mithat Bey’dir. Mithat Bey, Birinci Dünya Savaşõ’nõn efsane pilotlarõndan, bir- çok dergi kitap ve filme konu olan Red Baron (Kızıl Baron) adõyla ün- lenen Freiherr Man- fred Von Richthofen fi- losunda da uçmuş bir havacõmõzdõr. Bu unu- tulmuş pilotumuzu da bu arada anmak isterim. Hava Kuvvetlerimizin değişik tarihlerde düşen uçaklarõ ve şehitleri ile il- gili gazetelerin çoğu de- fa arka veya ara sayfala- rõnda küçük bir yer kap- layan şehit haberlerini okuyunca 1945 yõlõnõn 6 Kasõmõ’nda Cumhuri- yet gazetesinin özenle saklanmõş bir sayfasõnda yer alan küçük bir haber (1945 yõlõ 3 Kasõmõ’nda pilot… şahadet merte- besine erişmiştir) satõrlarõ gözümün önüne gelir… Adõ geçenlerin yakõnla- rõna içimden sabõrlar di- lerim. Mevcut hislerini pay- laşmaya çalõşõrõm. Hava Kuvvetlerimizin çõkar- dõğõ Hava Şehitleri Al- bümü’nde adõ geçen ve sonradan ilave olan veya henüz kayda geçmemiş diğer şehitlerimiz de da- hil hepsinin ruhlarõ şad olsun! Dr. Handan DİKER Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi “Asıl kurtuluş, sosyal ya- pıdaki hastalığı bulmak ve iyi- leştirmek yollarını aramakla elde edilir. Ancak bilimsel yol tutulursa, sağlık gerçek- leşebilir. Bu ulusu ulus yapan, ilerleten ve geliştiren güçler vardır. Düşünce güçleri, sos- yal güçler... Düşünceler an- lamsız, faydasız, akla sığ- maz saçmalıklarla dolu olur- sa, o düşünceler hastalıklıdır. Bir de sosyal yaşayış, akıldan mantıktan uzak, faydasız, za- rarlı birtakım görenek ve ge- leneklerle dopdolu olursa, yaşam sayılamaz. İlerleye- mez, gelişemez, inmeliler gi- bi, yerde bocalar kalır.” 27 Ekim 1922 günü Bur- sa’da öğretmenlere böyle sesleniyordu: “Bugünün ço- cuklarını yetiştiriniz. Onları ulusa yararlı insanlar yapınız. Bunu sizden bekliyorum” di- yordu Gazi Mustafa Ke- mal... Seksen yedi yıl önceden Türk gençliğinin yürüyeceği akıl, bilim yolunu göstermiş- ti. Şimdi nerdeyiz? Akıl, man- tık, bilim yaşantımızda mı? Bugün 19 Mayıs 2009... Bir bayram günü! Hem de en anlamlı, en etkileyici bir bay- ram günü... Türk gençliğinin kendine güven duyması, ya- rınları gerçekleştirme, toplu- mu daha üstün bir düzeye taşıma, dünyaya “Ben Ata- türk’ün genciyim” diye övü- nebilme olanağını yaşadığı bir gün... İşsizlik oranının günden güne yükseldiği, yükseköğ- renimli gençlerimizin bile bir iş, bir uğraş, diye kapı kapı dolaştığı, yine de tüm çaba- ların sonuçsuz kaldığı gün- lerdeyiz. Anadolu’suyla Ru- meli’siyle bütün vatanda kendimizden, gerçekleri- mizden kopuş, gelip geçici politikacı taslaklarının ben- cilce tutumları!.. Gençlik so- runları varsın dursun olduğu yerde.. biz işimize bakalım anlayışı!.. Bir de şu var.. emeğin, emekçinin, genciyle yaşlı- sıyla bir toplumun uygarlık yerine ilkelliklere, yobazlıklara doğru itilişi! Hem de yirmibi- rinci yüzyılın göbeğinde, tüm dünya uygarlığın en üst aşa- malarına doğru koşarken!.. Atatürk Cumhuriyeti yan- lış bir yola doğru sürüklen- mek isteniyor. 1950’de baş- layan bir çöküşü, bir yıkılışı, demokrasinin kaçınılmaz bir gereği sanmak... Ne kadar gerilere gidilse, ne kadar günden kopulsa, Atatürk ve devrimi ustaca yozlaştırılsa, o kadar başarılı olacaklarına inanmak... Büyük bir yanılgı, ama ulusumuzun temel gü- cüne inen bir gerçek darbe!.. Bir yazımda ne demiştim: Şu ulusal bayramlarımızı o bayramlara inanmayan in- sanların elinde bırakmayalım; onların meydanlarda çektik- leri yapay söylevler yerine Atatürk’ün Söylev’ini, Ata- türk dönemini anlatan, yo- rumlayan yapıtları okuyarak direnme gücü kazanalım.. 19 Mayıs! Bir gün gelecek, gerçek anlamı, değeri, kut- sallığıyla yaşanacaktır. Bir gün, gerçek 19 Mayıs’ları kutlamaya... Prof. Dr. Cengiz KUDAY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear