28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Domuz gribi Türkiye’de! Teğet geçer, teğet geçer! YağmurDeniz CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Yurtseverler Saylan’ı Unutmayacak! Türkan Saylan’ın ölümünü öğrendiğimde, Tan- doğan’dan pazartesi sabaha karşı yeni dönmüş- tüm. Miting meydanından da ona bir şifa dileğini, bir minnet duygusunu alkışlarla yollamıştık. Ama İstanbul’un pırıl pırıl bir bahar sabahı, ne yazık ki bu kara haberle başladı. Halbuki yine umut doluyduk pazar günü. Tandoğan Meydanı’nda yüz binler, iki yıl aradan sonra yeniden buluşmuştu. Hem de aklını yemiş, yüzsüz, sığıntı bir “medya”nın tüm baskılarına ve tehditlerine rağmen, halkta aynı coşku ve kararlılık vardı. Bir yurtseverin elin- de tuttuğu pankartta “Fişlenmek istiyorum” yazı- yordu. Bundan daha iyi bir yanıt olabilir miydi sürün- genlere? Ümit Zileli ve Şenal Sarıhan ile beraber ART TV’de “Ses Ver Türkiye” programına katıldıktan son- ra beraber gittik o güzel miting meydanına. Yurdun dört bir yanından bin bir zorlukla çıkıp gel- mişlerdi; Karadeniz’den, Trakya’dan, Güneydo- ğu’dan, Anadolu’nun dört bir yanından. O alçak “söz- de” gazeteciler, bu mitingin Valilik ve Emniyet Mü- dürlüğü’nün yasal izniyle yapıldığını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı tabii. Ama onların aklında başka derin batakların Türkiye’si olduğu için, o izinlerin bir anlamı yoktu. Onlar yobaz ve gerici kılıflara bürün- memiş hiçbir düşüncenin yüksek sesle dillendirile- mediği bir Türkiye istiyorlardı. Onlar çağdaş bir Türkiye’de, kızlı erkekli gençlerin “çağdaş bir yaşam” sürmelerinden korkan, hâlâ “içki” ile uğraşan, hura- felerle gençleri hacı-hocaların, ne olduğu belirsiz ta- rikatların yönlendirmesini isteyen, zavallı ve acınacak, “birey” olamamış insancıklardı. Onlar Ergenekon bas- kınlarında laik-demokrat makalelerin, “Nutuk”ların, Atatürkçü kitapların toplatılmasından açık keyif du- yan hilkat garibeleriydi! İşte bu profilden gelen, Aydınlanma devrimin- den ürken, demokrasiyi türban takma özgürlü- ğünden ibaret sanan, Atatürk’ün izlerini her fırsatta silmeye ya da tahrip etmeye çalışanlar, Türkan Saylan’ı da tabii ki hiçbir zaman sevemediler. Onun hiçbir karşılık beklemeden genç insanlara ve özellikle genç kızlara eşitlik, özgürlük, son zerresine kadar eğitim hakkı taşımak için saçını süpürge et- mesini hazmedemediler. İşte bu nedenle sürekli ola- rak onun hakkında yalan yanlış haberler, iftiralar yay- dılar. Kendilerini gülünç duruma sokacak şekilde Say- lan’ı hem Hıristiyanlık misyonerliği ile, hem de ate- istlikle suçladılar! Saylan’la 20 yıldır ÇYDD içinde birçok projede be- raber çalışabilmiş olmak, onunla Aydınlanma dev- rimlerinin derin etki alanıyla beraber toplumda algıla- nabilmesi amacıyla çeşitli paneller için yurdun dört bir yanına seyahat edebilmiş olmak, Taban Operasyonu Hareketi ile sosyal demokrat partilerin birleşmesi için 1993’ten beri beraber mücadele etmiş olmak, haya- tımın en güzel ve onurlu sayfaları arasındadır. Ergenekon davasının, elle tutulan hiçbir yanı ol- mayan iğreti şekilde “yapıştırılmış” uzantıları içinde ona da uzanmış olması, ömrünün son döneminde ona reva görülen muamele, onu fiziksel ve manevi ola- rak hırpalayan, çok ağır ve hiç hak etmediği bir us dışı suçlamaydı. Bunu yapanları, hiçbir gerekçeyle hiçbir zaman affetmeyecek Türkiye. Tarih onları ta- bii ki yargılayacak ve ortaya sıçratılan çamurların he- sabı sorulacak. Ancak ne yukarıdaki “Allah Katı”nın, ne de bu dünyanın dürüst ilkeli insanlarının, onları ma- zur görebileceğine inanmıyorum! Bu akıl almaz polis baskınından sonra Arnavut- köy’deki evine kendisini ziyarete gittiğimde üzgün ve şaşkındı. Ama her zamanki güler yüzlülüğü eksik de- ğildi. El yazılarının, hatıralarının, hatta benim bazı ya- yımlanmış makalelerimin bile(!) potansiyel delil ola- rak toplanıp götürülmesinden esprilerle söz ediyor- du. Bir de “Biraz daha yaşamam gerek, demek bu olumsuzluklarla mücadele etmek de bizim sorumlu- luğumuzmuş” diyerek kendisine biçilen yeni bir misyonu dillendiriyordu. Kendisi yaşarken “Ulusum Adına Özür Dilerim Sayın Saylan” başlıklı makalemi yazmış ve ona oku- tabilmiş olmak, küçük bir tesellimdir. Rahat uyu, sevgili Türkan Hoca. Mücadelemiz belki arzu ettiğin sonuçlara sen yaşarken ulaşa- madı. Ama tüm riskleri umursamadan ektiğin to- humlar ve güzellikler, yurdun her yerinden bilim, sanat ve aydınlanma fışkırtacak! bedri.baykam@gmail.com; Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Geçen hafta da gündemi siyasal, hukuksal, toplumsal ürkütücü olaylarla kapattık. Bugün bunları görmezden gelerek, evrensel öykücü- müz Sait Faik Abasıyanık’ın anılıp anlatılan günlerinden 31’incisine ulaştığımızı onu sevenlere anımsatacağım. Sait, Atatürk’ten sonra Mark Twain Onur Ödülü’ne ülkemizde değer bulunan ilk ve tek yazın insanıdır. Bu ne- denle de evrenselleşmiştir. Nurlar içinde yatığına inandı- ğım büyük hümanist yazarımız Vedat Günyol’dan öğrendiği- me göre, Halide Edip Adıvar Mark Twain Derneği’nin üye- sidir. Dernek, Türkiye’de bu onur üyeliğinin kime verebile- ceğini araştırmaktadır. Gün- yol’un, bilindiği gibi Halide Edip’le uzun bir çalışma dö- nemi vardır. Günyol kendisine, bunun Sait Faik olabileceğini işaret eder. Dernek ilgilileri Halide Hanım’ın bu önerisi üzerine, öykücümüzün yapıt- larını inceleyerek onu bu onur ödülüne değer bulur. Ödülün verildiği yıl 24 Mayıs 1953’tür. Bu büyük ödülü kutlayanlara her zamanki alçakgönüllülü- ğüyle “önemsemediğini” söy- ler. Yazık ki bu mutlandırıcı olaydan bir yıl sonra 11 Mayıs 1954’te öldürücü siroz nede- niyle 48 yaş gibi genç sayıla- cak bir dönemde ve daha bir- çok ürün verecekken yaşamı- nı yitirdi. Ulusumuzun değerlerini yü- celten bilim ve sanat emekçi- lerinin yapıtları, kuşkusuz, uy- garlıklarının da yüz akıdır. Bi- linen bu gerçeği kuşaktan ku- şağa aktarabilecek olan de- ğerbilirliktir. Bunun o toplu- mun borcu olduğu inancıyla, yörelerimizde bizleri aydınla- tan, düşündüren, güzellik ve iyiliklere götüren yazın, ses, çizgi, yontu gibi yapıtlarını halkına armağan edenleri ge- lecek kuşaklara tanıtmak gö- revimiz olmalıdır. İşte bu ilke- den yola çıkarak, öykücülü- ğümüzde önemli yer tutan, İs- tanbul’un Prens Adaları’nın doğa harikası Burgazadası’nın cenetten bir damla olduğunu, bu tutkusu yanında ada emek- çilerinin çilelerini dile getiren, “Bir insanı sevmekle başlar her şey” derken, çevreyi katle- denlere karşı hüzünlü tepkisini “Son Kuşlar” öyküsünde dile getirirken bile “Nereden ge- lirse gelsin, ottan, çiçekten.. Gelsin de nereden gelirse gel- sin!.. Bir hişt sesi gelmedi mi fena.. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler insanoğul- ları.. Hişt hişt..” tümceleriyle bizlere yaşama sevincini öğ- reten Sait Faik’i sonsuza dek yaşatmak boynumuzun bor- cudur. Bu doğrultuda Anma Günleri’ne 1978’de ölümün- den 24 yıl sonra 11 Mayıs’ta başladık. O yıl Sait Faik Hi- kâye Armağanı’nı Adnan Öz- yalçıner’le Selçuk Baran paylaşmıştı. Bu başarıyı kut- lamak amacıyla öğrencilerim olan o günlerin muhtarı Gün- gör Yıldırım’la CHP Adalar Gençlik Kolları Başkanı Meh- met Bölük’ü görevlendirerek (yazık ki bu iki adalı yavrumuz vakitsiz Hakk’a yürümüş bu- lunmaktalar) Deniz Kulu- bü’nde ödülleri sunmakla yo- la çıktık. O günden sonra her yıl Sennur Sezer’le Adnan Özyalçıner’in uzun süren kat- kılarıyla 11 Mayıs’ı izleyen pazar günlerinde öykücümü- zü yaşatmaya çalıştık. İstan- bul sevdalısı Sayın Çelik Gü- lersoy’un başkanlığında Ada- lar’ın kültür ve doğa varlıkla- rını korumayı amaçlayan, 23 Mart 1989’da tescili yapılan, 20’nci yılını bitiren Ada Dost- ları Derneği’nce bu yıl da 17 Mayıs’ta 31’incisiyle yaşatıla- caktı. Tandoğan’da Cumhu- riyet gönüllülerince yapılması kararlaştırılan mitinge saygı nedeniyle anma tarihini 31 Mayıs’a erteledik. Üç yıl ön- ceye değin bu etkinlikler, öy- kücümüzün en çok sevdiği yer olan Burgazada’nın Kalpa- zankaya Kır Gazinosu’nda ya- pılagelmişti. Oranın şu anda rahmete kavuşmuş bulunan sahipleri İsmail Dede ile oğ- lu Erdoğan Bucak’ça anma- lar çok kabul görmesine kar- şın, bu toplantılar vârislerince müşterilerinin rahatsız edildi- ği bahanesiyle yadsındı... Ar- tık orada yapılamamakta. Bu yılki, Adalar’da ilk kurulan ASSK’de ada sevdalısı kulüp başkanı Ali Tolga’nın iste- miyle onun tutkulu olduğu denizinin kıyısında, kendisini sevenleriyle, borçlulukla adı ve sanatı yâd edilecek… Bunları yazarken elimde ol- maksızın özlemini duyduğum Sevgili Mustafa Balbay’ın an- ma günlerine gelemeyişine gösterdiği özrünü anımsadım. Bulunmayı çok istediği halde pazar günleri yaptığı (Ankara Rüzgârı) programının engeline beraberce üzülürdük. Sabırla, hukukun üstünlüğüne inanarak bekliyoruz. O çıkacak, yine yazacak ve gelecek! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 19 Mayıs Sait Faik’i Anma Günleri 31 Yaşında 19 MAYIS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Pusula Hasan Baş: “Savcılık, laiklik karşıtı partinin vekillerine de birer pusula gönderebilir hayırlısıyla inşallah!” Beceri Sadi Yak: “Recep ve partisi, cumhuriyetin 80 yılda yapamadığını becerdi; altı yıl içinde işsizlik rekoru kırdı.” Ofsayt Avni Kurtuldu: “Çankaya’daki AKP’li ‘Fırsatı kaçırmamak lazım’ demiş. Fırsatçılar çok kolay ofsayda düşer.” Yobazı ‘aydın’ sanan aymazlar DİNCİDEN aydın olmaz; dinciden yobaz olur! Ali Bulaç’gilleri dinci “aydın” sanan aydınımsılar, hazretin eşcinsellik konusundaki düşünceleri karşısında apışıp kaldılar: “Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor. Eşcinsellikle sivillerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var. Şu anda Irak ve Afganistan’da sivil halkı kitleler halinde öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar. Bundan da özel bir zevk alıyorlar.” Dinci yobazı “aydın” sanıp insanların cinsel tercihlerine saygı duyulmasını bekleyen aydınımsılara Kuran’ın Nisa suresindeki ayetleri anımsatmak gerek. Mealen; kadın kadına sevişenleri ölüm alıp götürünceye kadar veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin; erkek erkeğe sevişen iki erkeği de incitip kınayın, tövbe edip ıslah olurlarsa incitip kınamaktan vazgeçin. Şeriatın egemen olduğu bir dünyada lezbiyenlerin evlere hapsedilmesi ve homoseksüellerin kıyasıya dövülmesi farz sayılırken Ali Bulaçgiller’in eşcinselleri aşağılamasını yadırgamak, şaşırmak, apışıp kalmak niye? Çünkü yobaz, yobazdır! Yobazı “aydın” sanan aydınımsılar ise aymazın ta kendisi! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” BUGÜN bayram. “Ya istiklal ya ölüm” diyerek İstanbul’dan yola çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’dan Anadolu’ya geçişinin 90. yılı. Bugün karmaşık bir gün; hem Atatürk’ün adını anma bayramı, hem gençlik bayramı, hem spor bayramı. Bugün bayram ama dün, Atatürk’ün adıyla yola çıkıp gençliği ortaçağ karanlığından kurtarmaya kendini adayan bir güzel insanın Türkan Saylan’ın öldürülme günü! Bugün Türkan Saylan için “ölüm” diyenlerin günü. Çünkü tam 35 gün önce polisin “terörist” muamelesi yaptığı Türkan Saylan dün sabah öldü(rüldü). Bugün cumhuriyet düşmanları için, işbirlikçi hainler için, dinci ahlaksızlar için “tarihi fırsat” günü! Artık Türkan Saylan yok! Kedinin pisliğini örtmesine benzemez bu iş! Yetkili koltuklarda oturanlar açıklama yapmalı; halk Türkan Saylan’a niye “terörist” yaftası yapıştırıldığını ve sonra nasıl öldürüldüğünü öğrenmek istiyor. Türkan Saylan’ın bilgisayarında, not tuttuğu kâğıtlarda, evinin kütüphanesinde, müzik dolabında “darbe günlüğü”, “başbakana suikast planı” arayanlar; burs verdiği öğrencilerde ayrılıkçı terör örgütünün izini sürenler; “çağdaş yaşam”dan rahatsız olanlar çıkıp konuşmalı! Türkan Saylan’ın evinden, derneğinden, arkadaşlarının evinden götürülenler “suç delili” sayılıyor hâlâ; geri verilmedi henüz... Öldürülen Türkan Saylan’ın ne ile suçlandığı açıkça açıklanmalı... Kedinin pisliğini örtmesine benzemez bu iş; çağdaşlığın suç olduğu açıklanmalı artık! Sakın ola, Ergenekon dalgası savcılarından hele ki Zekeriya Öz’den söz ettiğim sanılmasın. O bir görevli. Memur. Emir kulu, yasa kulu. Dalganın birincil savcısı çıksın ortaya, o kendini bilir. İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep o! Sonra onun bir din kardeşi var; laiklik karşıtı eylemlerin odağı olanlar tarafından sayın cumhurbaşkanı yapılan Abdullah Gül; “darbe günlükleri”ni ilk okuyanlardan! Recep birincil savcıysa, Abdullah en birincil! Bugün 19 Mayıs’ın 90. yılı. “Atatürk’ü anma yalanı”nı bırakın ve Atatürk’ün adını andığı için “terörist” yaftasıyla öldürülen güzel insan Türkan Saylan’ın hesabını verin! Türkan Saylan SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bandırma Va- puru’nun ilk adõ. 2/ “Kõşlanõn önün- de --- sesi var / Bakõn çantasõnda acep nesi var / Bir çift kundurayla bir de fesi var” (Tür- kü)... Çikolata ile yapõlan bir tür tat- lõ. 3/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Sofrada kullanõlan sahan altlõğõ. 4/ Birçok kişinin yaptõğõ işlerde gayret vermek için söylenen söz... Lokmanruhu. 5/ Bir peygamber... Verme, ödeme. 6/ Sarp bölgede kurulmuş Kafkas dağ köylerine verilen ad... Baş. 7/ Sõkõntõ veren du- rum... Boru sesi. 8/ Dört tekerlekli bir at arabasõ... Bir dileği yerine getirme. 9/ Ünlü Türk bilgin El Biruni’nin Batõ dillerindeki adõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir devletin, bir şirketin yönetimini birlikte yürü- ten üç kişilik topluluk... Akõm şiddeti birimi kilo- amperin kõsa yazõlõşõ. 2/ Bir tür iskambil oyunu... Yöntem. 3/ Ateş... Şõrnak’õn bir ilçesi. 4/ Çok an- lamlõ bir sözcüğü her seferinde başka bir anlamõnõ öngörerek birbirine yakõn birkaç yerde kullanma... Tanrõ. 5/ Gösteriş, caka... Fazıl Hüsnü Dağlar- ca’nõn bir şiir kitabõ. 6/ Helyum elementinin simge- si... Bir tür yabanmersini. 7/ Mitoloji... Somali’nin plaka imi. 8/ Bir kumar aracõ... Güneş doğmadan ön- ceki alaca karanlõk. 9/ Bir savaşõ yönetme sanatõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A M P İ R İ Z M N A R D İ N A T D İ D Ç O M A R E M E L R A Y O N A T S U G J E T T E K M E E M Ş E R E L N E B İ A M İ D K U F İ A S İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Ehliyetimi kaybettim Hükümsüzdür. Yakup Haluk Turan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear