28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Polis Devleti Kuruldu Bile... Fatih Altaylı ‘Habertürk’teki köşesinde bir sü- reden beri Ergenekon’la ilgiliydi; dün noktayı şöy- le koydu; kısaltarak aktarıyorum: “Birkaç gün boyunca Ergenekon Davası’nın bence en önemli noktalarını yazdım. Bu yazdıklarımda maksat ne birilerini karalamak, ne birilerini aklamak. Sadece ve sadece bilgi vermeye, kafalardaki Er- genekon tablosunu aydınlatmaya çalıştım. Davanın özünü aktardım. Yüzbinlerce sayfalık iddianamede bunların dı- şında da pek çok şey var ama işin özü, aslı bu. Gerisi kafa karıştıran, davayı sulandıran tefer- ruat bence. Belli ki, Emniyet kendisine verilen görev doğ- rultusunda incelemeler, araştırmalar yapmış, savcılar da Emniyet’ten gelen bu bilgileri üstün- körü bir değerlendirmeden sonra iddianame ha- line getirmişler. Konunun mahiyetine tam olarak hâkim olama- dıkları için de ilgili ilgisiz her şeyi koymuşlar. Herhalde ‘önemli bir şeydir de biz farkına var- mamış olmayalım, başımıza iş açmayalım’ diye düşünmüşler.” Fatih Altaylı’nın kimi savcıya ilişkin saptaması doğrudur. Bir savcı, önüne gelen dosyada polis turnike- sinden geçmiş yığınla iddiayı görünce “önemli bir şeydir, biz farkına varmamış olmayalım, başımı- za iş açmayalım” diye düşünebilir... Başbakan RTE, “Ben bu davanın savcısıyım” demedi mi?.. Üstelik bugünkü düzende savcının ve yargıcın yazgısı iktidarın elinde değil mi?.. Ancak olayın bir başka yüzü de var... Ergenekon “siyasi bir dava” olarak tescil edil- di... Bu siyasi davayı kim yürütüyor?.. Polis... Ne diyor Fatih Altaylı: “- Yüzbinlerce sayfalık iddianame...” Eklerini de sayarsak “yüzbinlerce sayfalık id- dianame” ne anlam taşır?.. Hukukta böyle iddianame olur mu?.. Yine Fatih Altaylı yazıyor: “- Belli ki, Emniyet kendisine verilen görev doğ- rultusunda incelemeler, araştırmalar yapmış...” Kim vermiş bu görevi?.. Polisten savcıya, savcıdan yargıca uzanan bir yönlendirici süreçte oluşturulan davanın siya- sallığında amaç nedir?.. Bilmem ki kamuoyu farkına varıyor mu?.. Türkiye’de ‘polis devleti’ kuruluyor... Kuruldu bile... İşin ilginç yanı Türkiye’nin bir ‘asker devleti’ ol- duğunu söyleyenler ‘polis devleti’nden hiç şikâ- yet etmiyorlar... Polisin cemaatçilerin eline geçtiği iddiası da bu dönüşümde yerli yerine oturuyor... Polis askeri izliyor... Rektörleri, gazetecileri, profesörleri, e. asker- leri, fikir adamlarını topluyor... Genelkurmay Başkanı’nın telefonlarını dinliyor... Ve Ergenekon tertibinde etkin rol oynuyor... Polis devleti, asker devletinden daha mı eh- ven?.. Hele bu gidişat bir de Amerikan projesi ‘Ilımlı İslam Devleti’ modeline oturursa yeme de yanında yat... Bizim sorunlarõmõz Şimdi de domuz gribi. Kanada’da görülen virüs yayõla yayõla ilerliyor, yazõlanlara göre. Ön- lemler elbette önemli. Hem yurtdõşõ giriş çõ- kõşlar için, hem de yur- tiçi önlemleri… Elbette bunlar tõbbõn işi. Ama birey olarak biz- lerin de alacağõ önlemler elbette var. Bunlar yayõn organlarõnca gündeme gelmekte, getirilmekte. Yerine getirip uygula- mak da bizim işimiz artõk. Eh, sağlõğõmõz için bu kadarõnõ da yapalõm . Ka- yõtsõz kalmadan ama abartõp, paniklemeden. Bizim DNA’larõmõzda mõ var, bilmiyorum. Her ikisini de pek severiz. Kendi çabamõz yerine başkalarõndan bekleriz. Bu genel anlamda da öyle. Ekonomimizi IMF’ye ve Dünya Ban- kasõ’na emanet etmişiz. Borç alarak işi götürü- yoruz. Nereye değin gi- der bilemem. Yabancõ gelsin, yatõrõm yapsõn di- ye; neredeyse yalvar ya- karõz. Başka konularda da bu yönlerimiz gizli saklõ değil. Kendi kültürümüz konusunda bile takõntõla- rõmõz yok mu? Yok olur mu? Neyimiz tamam ki, o eksik olsun! Bir gru- bumuz çağdaş, uygarlõk- tan, bilimden, Cumhuri- yetten yana iken ve Ata- türk yolu varken... Bun- lar bir kenara konacak sorunlar değil. Bazõlarõ zamana bõrakõlsa da en azõndan çözüm aranmalõ, hem de akõlcõ ve bilimsel yollardan… Krizi de unutmuş de- ğilim. Buna bağlõ olarak artan işsizlik ve işten çõ- karõlmalar, kapanmak zorunda kalan işyerleri, fabrikalar… Unutulur mu hiç. Denize de dökemeyiz hiçbirini… Çünkü onlar bizim sorunlarõmõz. Bi- zim sorunlarõmõzõ bana göre, yine biz çözmeli- yiz. Bize yakõşanõ bu ol- malõ. Çünkü: “Biz biliriz bizim iş- lerimizi/İşimiz kimse- den sorulmamıştır…” Ve çünkü: Başka Tür- kiye yok Necdet TEZCAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear