24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2009 PAZAR 14 KÜLTÜR ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Devletten Utanılır mı? SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Fazıl Say Yarattı kultur@cumhuriyet.com.tr 2002’deydi... DGM, Yaşar Kemal’i bir yazısı ne- deniyle hapse mahkûm etmişti... (Belleksiz toplumuz, belki DGM’yi anımsamayanlar olur - DGM yani Devlet Güvenlik Mahkemesi...) Gerekçe, “Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farkı gözeterek kin ve düş- manlığa açıkça tahrik etmek”ti... O sıralar TRT’de bir programa sanat ve kültür soh- betleriyle katılıyordum. Canlı yayındı. O hafta bu ka- rar nedeniyle devletimden utandığımı söyledim. Ertesi gün işime son verdiler. Program yapımcıları beni “kurtarmaya” çok çalıştı ama olmadı. Meğer dev- letten utanılmazmış. Yani ne olursa olsun devletten asla utanılamazmış. Doğrusu devletten utanılmayacağını ben bilmi- yordum. Ama anlaşılan hâlâ öğrenemedim. Çünkü şu son günlerde yine çok utanıyorum. Devletten uta- nıyorum. Dipçikle öldürmeye teşebbüs... 23 Nisan Çocuk Bayramı, çocuklara armağan bayram... Bayramdan geriye benim içime yerleşen ve beni kolay kolay terk etmeyecek görüntü, dip- çik darbeleriyle öldürmeye teşebbüs görüntüsü ol- du. Bir de yoğun mu yoğun o utanç duygusu... Bu devletten utanıyorum diye avaz avaz haykırma is- teği... Eğer kameralar o korkunç görüntüyü yakalama- salardı... Eğer gerçekleri çeşitli sivil toplum kuru- luşlarından ya da barış gönüllülerinden duysaydık, yok artık bu kadar da olmaz derdik, abartıyorlar der- dik, işte yine propaganda yapılıyor derdik! Ama gördünüz işte. Kapkara korunaklı zırhlı giysiler içindeki iri yarı özel harekâtçı polis, cılız, sıs- ka, çelimsiz 14 yaşındaki Seyfi’yi (çok daha küçük gösteriyor) kovaladı kovaladı, sonunda kayaların di- binde kıstırıp dipçikle... (Anlatmak istemiyorum!) Gö- zü dönmüşlük. Hınç. Öfke. Öldüresiye... Kafasına, en çok kafasına... Hınçla, öfkeyle... Görmediyseniz mutlak izlemelisiniz: Bir polisin bir çocuğu dipçik- le öldürme teşebbüsünün gerisinde egemen olan şiddet kültürünü kavramak için bile olsa görmeli- siniz! Ah çocuğum, o dipçik bedenine ve başına iner- ken bir martı, bir kuş olup uçmanı isterdim. Ama ola- mazdın. Hakkâri’de gökyüzü çok alçak, kuş olup uçamazdın. Hakkâri’de deniz yok ki, martı olasın. Can Yücel nerdesin! Gel anlat şimdi “Martılar ki, sokak çocuklarıdır denizin” dizesini! Ya da haykır ye- niden “Dönülmez faşizmin ufkundayız / Vakit çok geç...” diye Dağlarca’dan sevgiyle... Tamam çocuk ölmedi. Polis açığa alındı, hakkın- da soruşturma açıldı, komutanlar, generaller has- tanede ziyaret etti, vali üzüntülerini belirtti vb. Ama benim utancım, devletten duyduğum utanç azalmadı. Belki de bugüne dek hiçbir işkencecinin ceza- landırılmadığını bildiğimden... Belki de devletin zul- medenlere kol kanat gerdiğini fazlasıyla sık gördü- ğümden... Belki de artık adalete inanç duygumun ör- selendiğinden... Belki de Ahmet Türk’ün “Hakkâri’de kafası dipçikle parçalanmak istenen 14 yaşındaki bir çocuk değil, Kürt halkının kafası ve beynidir” sözle- rini gerçekçi bulduğumdan... Belki hukuk devleti ol- maktan adım adım uzaklaştığımızı gördüğümden... Utancım devam ediyor hâlâ... Yaşar Kemal’le başladım, bir Dağlarca anısıyla bitireyim. İçinde hep bir çocuk barındıran Fazıl Hüsnü Dağ- larca bana şöyle anlatmıştı: “Yanımdan bir çocuk ge- çer, iki saniyede bir bakışta ilişki kurulur aramızda. Anası kolundan çeker. Çocuğun omzundaki ağrıyı içimde duyarım.” 23 Nisan’dan beri her yanım ağrıyor. e-posta: zeynep@zeyneporal.com Faks: 0212.257 16 50 Fazıl Say ve arkadaşları tüm müzikseverlere, ola- ğanüstü bir gün yaşattı. Program başlığı: Fazıl Say ve Arkadaşları adıyla canlandı. Fazıl Say’ın arka- daşları, Güvenç Dağlarca, Güvenç Dağüstün, Çağ Erçağ, Ayla Erduran, Tolga Salman, Cihat Aşkın idiler. Fazıl Say: Ayla Erduran, C. Franck Keman ve Pi- yano için Allegretto, Allegro, Recictative, Keman Ay- la Erduran. Piyano: Fazıl Say. Ayla Erduran (keman) İstanbul’da doğmuş. İlk ça- lışmasını Ferdi Ştatzer eşliğinde yapmış. Fazıl Say / Güvenç Dağüstün, Üç Selvi / Şiir: Nâ- zım Hikmet. Fazıl Say Bugün Pazar / Şiir: Nâzım Hik- met. Fazıl Say: İstanbul’u dinliyorum / Şiir: Orhan Veli. Solist - Efkârlanırım / Şiir: Orhan Veli. Solist: Gü- venç Dağüstün / Piyano Fazıl Say ve Tolga Salman / A. Piazzolla, Olivion / Düzenleme: Tolga Salman, A. Piazzolla - Libertango / Düzenleme - Tolga Sal- man. Bandoneon: Tolga Salman, Piyano: Fazıl Say. Fazıl Say ve Tolga Salman ve Cihat Aşkın ve Çağ Erçağ. A. Piazzolla - Adios Nonino / Düzenleme: Tolga Salman. A. Piazzolla - L. İnvierno Porteno / Düzenleme: Tol- ga Salman. Keman: Cihat Aşkın / Viyolonsel. Çağ Erçağ / Ban- doneon: Tolga Salman. Piyano: Fazıl Say. Fazıl Say ve Ayla Erduran. Fazıl Say Bugün Pazar / Ayla Erduran A. Piazzolla. İnverno. D. Şostakoviç, Piyanolu Üçlü No. 2 Mi Minör. Op. 67. Andante Allegro non troppo. Largo Allegretto Ben Moderato. Allegro. Recitativo, Fantasia, Allegretto poco mosso. Keman: Ayla Erduran / Piyano Fazıl Say. Fazıl Say, Cihat Aşkın ve Çağ Erçağ. D. Şostakoviç / Piyanoda Üçlü No. 2 Andante Allegro non troppo. Largo, Allegretto Keman Cihat Aşkın. Viyolonsel Çağ Erçağ, Piyano Fazıl Say... Ayla Erduran. C. Franck / Keman ve Piyano İçin Sonat.. Allegretto Ben Mo- derato, Allegro. Recitativo - Fantasia, Allegretto po- co mosso. Keman Ayla Erduran / Piyano Fazıl Say. 1970 yılında Ankara’da doğan Fazıl Say, 4 yaşında piyano eğitimine başlamış, Ankara Devlet Konser- vatuvarı’nda “Üstün Yetenekli Çocuklar” için Özel Statü’de öğrenim görerek, 1987 yılında Konserva- tuvar’ın piyano ve kompozisyon bölümlerini bitirmiştir. Çalışmalarını Alman bursu ile Düsseldorf Müzik Yük- sek Okulu’nda sürdüren sanatçı 1991’de konçerto solisti diplomasını almış. 1992 yılında Berlin Tasa- rım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliğine atanmıştır. 1994 yılında Genç Konser Solistleri Avrupa Yarışması’nda birincilik kazanmış. Fazıl Say 1995 yılından sonra Oda Mü- ziği kariyerine ısınmış, 1995 yılında New York’ta ya- pılan kıtalararası yarışmanın da birincisi olarak par- lak kariyeriyle birlikte, besteci olarak da çalışmala- rını sürdürmüştür... Fazıl Say’ın yaratıcı hayatında “realizm ile sür- realizm” birleşmiştir. Müzenin bugünlere gelmesinde en büyük pay hiç şüphesiz ki ziyaretçilerin OyuncakMüzesi4yaşõnda Nürnberg ünlü ressam Dürer’in kentidir. Nazi mahkemeleriyle de ünlü bu kentte lokomotif ve iş- kencemüzesinindeolduğundanha- berim vardõ. Alman kralõnõn kale- si ve kentteki kitapçõlarõ da ekler- sek, kendime ayõrdõğõm bir günün dolu dolu geçeceğinden emindim. Bir etkinlik için davetli olduğum Nürnberg’in bana çok şey kataca- ğõndan emindim ama, kaldõğõm otelin lobisinden aldõğõm oyun- cak müzesi broşürünün ülkeme kazandõracaklarõnõ bilemiyordum, bilemezdim!.. İlk ziyaret edeceğim yer oyuncak müzesi olmalõydõ; çünkü daha önce hiç oyuncak mü- zesi görmemiştim. Daha önce zi- yaret ettiğim bazõ müzelerde oyun- caklarõn sergilendiği bölümler görmüştüm,amabaşlõbaşõnaoyun- caklarõn yer aldõğõ bir müzeyi ilk kez görecektim. Bu yüzden, Nürn- berg Oyuncak Müzesi’nin kapõ- sõnda açõlõşõnõ bekleyen ve müze- ye bilet alõp giren ilk ziyaretçi de ben oldum! Daha giriş katõndaki oyuncakla- rõ gördüğümde, ayõrdõğõm bir saa- tin yetmeyeceğini anlamõştõm. Bir üst kata attõğõm ilk adõmda ise iki saati gözden çõkarmõştõm… İki saatin sonuna geldiğimde ise bir o kadar kalsam da bana yetmeyece- ğini anlamõştõm… Anladõğõm sa- deceoyuncakmüzesininbüyüleyici etkisi değildi; Pablo Neruda ve Nâzım Hikmet gibi büyük şairle- rin, yazarlarõn neden oyuncak sev- dalõsõ olduğunu da her adõmda öğ- reniyordum. Oyuncaklar düşlerin, en güzel hayallerin simgeleriydi. Dünyada hiçbir müze bilimin, in- sanlõğõn, uygarlõğõn tarihini bir oyuncak müzesi kadar zengin an- latamaz.Sankisergilenenheroyun- cak birer sözcüktü ve ben büyük bir kitabõn sayfalarõ arasõnda dolaşõ- yordum. Nürnberg Oyuncak Mü- zesi’ninkafesindebirşeyleryerken, sabah yaptõğõm programdan her şe- yi çõkarmõş, sadece Dürer’in evini ziyaret etmeye karar vermiştim. Oyuncak Müzesi’nde üçüncü turun ortalarõnda bir Alman görevli ya- nõma geldi ve şunu söyledi: “Bey- efendi on dakika sonra kapatı- yoruz!..” Kentin içinden geçen nehrin kõ- yõsõndaki bir kafeteryaya oturdu- ğumda müzeden aldõğõm oyuncak kartpostallarõna uzun uzun bakarak açlõğõmõ gidermeye çalõşõyordum. Sanki, müze kapanana kadar içer- de kalan ben, bal kabağõna dönen at arabasõnõn yanõnda Sinderel- la’nõn ayakkabõsõnõ bulmuştum. Hayatõmõn geri kalanõ ise o ayak- kabõnõn sahibini aramakla geçe- cekti… Artõk dünyanõn neresinde bir oyuncak müzesi varsa ben ora- daydõm: Barselona, Paris, Stock- holm, Zürih, Lizbon, Prag, Münih, Rottenburg, Londra… Bir yandan da kitapçõlardan, sahaflardan oyun- cak tarihiyle ilgili kitaplar topluyor ve Lehmann’dan Mattel’e kadar pek çok oyuncak üreticisi hakkõn- da bilgi sahibi oluyordum. Önce- likle “Sunay Bey Tarihi”nin oyuncaklarõ içeren bir kitabõnõ yaz- maya karar vermiştim. Bu amaçla kütüphanemdeki yüzlerce kitabõ yeniden elime aldõm ve bir edebi- yat arkeoloğu gibi okumaya baş- ladõm. Müzeleri ziyaretler ve oku- malar sürerken, ülkemde bir oyun- cak müzesinin eksikliği de beni ya- ralamaya başlamõştõ… Sonra bir gün, Berlin’de bir antikacõda satõ- lan oyuncak atõ gördüm!.. Belki inanmayacaksõnõz ama beyaz ren- kli o oyuncak at benimle konuştu!.. “Benim süvarim ol, seni İstanbul Oyuncak Müzesi’ne götüreyim” dedi… O atõ satõn alõrken, ülkem- de bir ilki gerçekleştirip, gerçek an- lamõyla bir oyuncak müzesinin açõlõşõna doğru yola çõktõğõmõ çok iyi biliyordum. Yani, o beyaz atõ koleksiyon amaçlõ almamõştõm. İs- tanbul Oyuncak Müzesi’ne doğru giden hayalde o Rosinant’tõ, ben de Don Kişot… İlk önce “Kırdığımız Oyun- caklar” adlõ kitabõm yayõmlandõ. Arkasõndan da “İstanbul Oyun- cak Müzesi” açõldõ… Dünya ede- biyatõnda bunun bir benzeri ya- şandõ mõ, benden önce bir kitap ve müze çalõşmasõnõn bir arada yü- rütülmüşlüğü var mõdõr, bilmiyo- rum. Bildiğim, İstanbul Oyuncak Müzesi’nin 23 Nisan 2005 tari- hinde açõldõğõ ve 4. yaşõna girdi- ğidir. Geride kalan dönem içeri- sinde müzemiz, dünyadaki yak- laşõk 150 oyuncak müzesi arasõn- da ilk sõralara yükselmiştir. Mü- zemizin ziyaretçi defterinde, yer- li ve yabancõ olsun, dünyadaki oyuncak müzelerini gören ziya- retçilerimizin el yazõlarõyla kana- atlerini bu yönde belirttiği onlar- ca yazõ vardõr. ‘Çok teşekkür ediyoruz’ İstanbul Oyuncak Müzesi, gös- teri salonunda ziyaretçilerine sun- duğu oyuncak konulu belgeseller, kukla gösterileri, tahta oyuncak boyama atölyesi, fosil keşif atöl- yesi, fotoğraf ve yaratõcõlõk semi- nerleriyle “müze” sözcüğünün so- rumluluğunu çağdaş anlamõyla ye- rine getirmektedir. Oyuncak Mü- zesi, hep yanõnda olan, varlõğõna güç katan Kültür Bakanlõğõ Mü- zeler Genel Müdürlüğü’ne, İstan- bul Arkeoloji Müzesi’ne, İstan- bul Kültür Müdürlüğü’ne, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Atölyesi’ne ve Kadõköy Belediye- si’ne çok teşekkür ediyor... Oyun arkadaşlarõmõz Faber Casttle, Isu- zu, Şölen Çikolata, Aviva Sigorta, Siemens, Ritmix, Jotun ve Anel Grup’un her projemize destek ol- masõndan dolayõ çok mutluyuz… Ama, İstanbul Oyuncak Müze- si’nin 4. yaşõna ulaşmasõnda en bü- yük pay hiç şüphesiz ki ziyaretçi- lerinindir. Bu müze Sunay Akın’õn çabalarõyla açõldõ sanõyorlar… Oy- sa İstanbul Oyuncak Müzesi’ni okuruyla, seyircisiyle, ziyaretçi- siyle biz kurduk!.. Bu yõl ikincisi düzenlenen ‘Yunus Nadi Kültür ve Sanat Günleri’ yarõn başlõyor FethiyeYunusNadi’yianõyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ga- zetemizin kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu, doğup büyüdüğü yer olan Fethiye’de bu yõl ikincisi düzenlenen “Yunus Nadi Kültür ve Sanat Günleri” etkinliği kapsamõnda anõla- cak. Söyleşilerin, müzik dinletilerinin, heykel çalõşmalarõnõn yapõlacağõ etkinlikte, Yunus Na- di’nin Fethiye’ye heykelinin dikilmesi konu- su da görüşülecek. Belediyenin işbirliğiyle Fet- hiye Rotary Kulübü ve Fethiye Çevre Eğitim Tanõtõm Vakfõ (FETAV) tarafõndan düzenle- nen etkinliğin resmi açõlõşõ, bugün başlayacak. Sanat yönetmenliğini Nazan İpşiroğlu ile Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu’nun yaptõğõ et- kinliğin, “Yunus Nadi’nin kişiliğine ve ba- şarılarına uygun olarak kültür ve sanat üze- rine yapıldığı” belirtiliyor. Rotary Kulübü Başkanõ Mehmet Yılmaz, Fethiye Kaymakamõ Ali Karatekeli, Fethiye Belediye Başkanõ Behçet Saatçi ve Muğla Ga- zeteciler Cemiyeti Başkanõ Ünal Türkeş’in yapacağõ açõlõş konuşmalarõyla başlayacak et- kinliklere gazetemiz yazarlarõ Hikmet Çe- tinkaya, Ümit Zileli ve Zeynep Oral ile ka- rikatürist, çocuk kitaplarõ ve oyun yazarõ, bel- gesel film yapõmcõsõ Behiç Ak, yazarlar İn- ci Aral, Nazlı Eray, Nazan İpşiroğlu, Yusuf Çotuksöken, Sevim Ak, mimar Ragıp Bu- luç da katõlacak. Etkinliklerde duvar boyama, heykel, resim okuma ve drama çalõşmalarõ ya- põlacak, yazarlar kitaplarõnõ imzalayacak ve edebiyat, mimarlõk söyleşileri gerçekleştiri- lecek. Ayrõca “yaratıcılığı teşvik etmek” amacõyla lise öğrencileri arasõnda röportaj ya- rõşmasõ da düzenlenecek. “Yunus Nadi ve Kuvayı Milliye”, “Yunus Nadi Abalıoğlu”, “Yunus Nadi Hakkında”, “İçimizden Biri, Atatürk” konulu söyleşilerle de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimler ve Yunus Nadi’nin Cumhuriyet devrimlerine bağlõlõğõ konuşulacak. Sabah saat 10.00’dan, akşam saat 21.30’a dek sürecek etkinliklerin ilk gününde, Fethiye Halk Kütüpha- nesi’nde, “Cumhuriyet Ga- zetesi Sergisi” açõlacak. Zey- nep Oral, etkinlikler kapsa- mõnda 1 Mayõs Cuma günü, 10.00-12.00 saatleri arasõnda, Fethiye Lisesi’nde gerçek- leştirilecek “Edebiyat Söyle- şileri”ne katõlacak. Behiç Ak da gençlerle “Mizah Söyleşi- leri” gerçekleştirecek. Tüm Fethiyelilerin davetli olduğu etkinlikler 1 Mayõs’ta son bulacak. Etkinlik, yarõn Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde yapõlacak EgemenBerköz’ünşiirde50.yılıkutlanıyorKültür Servisi - Şair, yazar Egemen Berköz’ün şiirde 50. yõlõ kutlanõyor. Eskişehir Os- mangazi Üniversitesi Fen Ede- biyat Fakültesi Karşõlaştõrmalõ Edebiyat Bölümü’nce düzen- lenen etkinlik yarõn saat 14.00’te Fen Edebiyat Fakültesi Dekanõ Prof. Halil Buttanrı ve Karşõ- laştõrmalõ Edebiyat Bölüm Baş- kanõ Prof. Ali Gültekin’in açõş konuşmalarõyla başlayacak. Ar- dõndan şair, yazar Gülsüm Cen- giz’in yöneteceği panelde Müs- lim Çelik, Haydar Ergülen, Yücel Kayıran ve Mustafa Öneş, Egemen Berköz’ün şii- ri üzerine konuşacaklar. Genç Karşõlaştõrmalõ Edebiyatçõlar Kulübü öğrencilerinin Egemen Berköz’ün şiirlerini seslendir- mesiyle sürecek olan etkinlik, Egemen Berköz’ün konuşma- sõyla sona erecek. Aynõ gün saat 18.00’de Eski- şehir İl Halk Kütüphanesi’nde ise üniversitedeki etkinliğe ka- tõlmak için Eskişehir’e gelen şairler Egemen Berköz, Müslim Çelik, Haydar Ergülen, Yücel Kayõran ve Gülsüm Cengiz, Es- kişehirli okurlarõyla şiir serü- venleri konusunda konuşacak ve şiirlerini okuyacaklar. Şiir şairinin ‘yan yatmõş çiçeği’ sessizliğidir MÜSLİM ÇELİK Egemen Berköz’ü, lisede okuduğum 60’lõ yõllarõn sonlarõnda Dönem, Papi- rüs, Soyut gibi dergilerden biliyor- dum. Çin Askeri Ah Devran şiir be- tiğini okuduğumda gördüm ki Ber- köz, şiirinin altörgesinde divan ve halk yazõnõnõn geleneklerini görmek pek de olanaklõ olmasa da, Anadolu insanõnõn, sonradan da kentin yaşantõsõnõn aynõlõ- ğõnõ kendinde doyurarak duyuran ince, naif, kural ve kuralsõzlõğõ içinde olan bir şair. İlkin, özgün olduğunu seziyor, fa- kat tam da anlamlandõramõyordum. Halk dili ve şiirinin varlõğõnõn tadõ, gö- reli ve çok derinden, genişleten bir ör- gelikteydi. Şiirinde, kendi günlük ya- şantõsõna, çevrenin derin izlerini kata- bilmenin başarõsõ, iddiasõz, tafrasõz, safrasõzdõ. Otuz yõl kadar sonra tanõştõ- ğõmda görüyorum ki “üslubu beyan aynıyla insandır” ona uyuyor. Doğal, az konuşan, mahcup, özentisiz. Bir yerlerde okuyorum ki, onun bu özerk- liği, dediğine uyumlu tam da. “Belli bir amaçla, belli bir doğrultuda kendini zorlayan şiir yazmayı hep reddettim” diyor. Elazõğ’da taş avlu / Üç ev, iki çeşme bir av- lu / Sevdiğim kõş mevsi- mi/Kapõsõndafaytonlar dururdu (Berivan’la şii- rinden) Düşünsel ve dilsel es- tetik ilgisi, baştan sona yazõldõğõ dil Türkçeye, yaratõlan dizelerle algõ- lanõr. Özel imgeden yo- la çõkmayan bir şair gibi gözükür. Bu durum onun şiirinin altyapõsõnda olsun, arka planõnda olsun, imgeyi söze ye- dirmiş olmasõndan kaynaklanõyor. Ve- rili kalõtõn ayõrdõnda, fakat ondan kop- mak istiyordu. Gökte ay yerde umut / dizelerde be- yaz kâğõt / dizelerde bir susuzluk / ben âşõk olalõ beri BİR HARİTA İKİ KİŞİLİK Ey aşk korkusu ve denizin yokluğu. Şerafettin Geçidi. Gel ayõn bazõ gece çõkmayõp resim yapõp çay içtiği önce seni bilirim sonra seni. * Siyasal ve politik çerçeve çizmiyor şiirine, onun ayla- sõnda geziniyor. *Duyarlõbirtop- lumsal-sosyal bağ- lama adanmõşlõkla dolu. * Estetiği zebil etmiyor. İçinizi tit- reten söylemi var, usul, ince. * İpek kozasõ, yalnõzlõk, yalansõz- lõk, örüyor. Bireyin ve toplumsalõn ki- mi eskimeyen değerlerine evrilirken, tüm bunlarõ gerilim çatõşmalarõna sok- madan kotarõyor. Böylesi şairleri, ge- nelgeçer çizgiler ve görüşlerden, moda akõmlardan çõkartarak özerklik ve öz- gürlük eksenine oturtmalõdõr. “Yalnızlıklar Yalnızlıklar”, “Bu Kitapta Sen Nerdesin” adlõ betikleri- ne de baktõğõmõzda, şiirinin atalarõ kim- ler olabilir acaba, diye düşündüğü- müzde, aynada üç yüz belirir. Biri, Yu- nus Emre (feodal ve uhrevi yönleri ha- riç); biri, O. Veli’nin yüzü. Göğü boyar hersabah,denizyõrtõlõr,diker.Biri,Beh- çet Necatigil’in yüzüdür. Silinmez, öylecene kalõr. BASİT BİR YALNIZLIK DA YETERDİ Basit bir kareli defter de yeterdi Samatya istasyonunu anlatmak için Akşamõ beklerken beklerken parçalanmõş umutlarõ biraz önce yağmur yağmõş o istasyon hüzün dağõtõrken uzaktan bakanlara bile Kõyõ yolundan geçenlere ve yolculara ki hüznün kendisidir biraz şairdir akşama doğru anlayõşla bakar istasyon şefi hafif gülümseyerek ve aldõrmaz bile ve birden gün geçer aldõrmaz trenlerle yolcularla yüklerle biletlerle pasolarla geçer gün ve Egemen Berköz evine döner (…) Yazõn ve şiirle gelişen toplumsal ilişkilerarasõndakibağõntõnõnfarkõnava- rõlmõştõr. Bu olgu, toplumsal yarar ba- kõmõndan dikkat çekmiştir. Ancak va- rolan üretim ilişkileri içinde ne tasar- lanõrsa, sõnõfsala da kapõ aralõyordu bir bakõma. UÇSG’de sanat dolu günler ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - 3. Uluslararasõ Çukurova Sanat Günleri (UÇSG) sürüyor. Yarõn sona erecek olan UÇSG kapsamõnda Adana’da Nursel Duruel, Mario Levi, Hale Seval, Cuma Duymaz, Nilay Özer, Ersun Çõplak, Kaplan Kozanoğlu, Aydan Yalçõn, Gülümser Çankaya ve Nazmi Bayrõ söyleşi düzenledi. Söyleşilerin ardõndan Mersin Polifonik Korolar Derneği, “Kanto- Tango-Nostalji” adlõ bir gösteri sundu. Mersin’de de Nilay Özer, Hakan Sürsal, İrfan Yalçõn, Sultan Su Eren, Salih Bolat, Sezai Sarõoğlu, Cevat Çapan, Selim Esen ve Ahmet Say panel ve söyleşilere katõldõ. Yenice’de Grup Antik Yol, Uğur Mumcu Parkõ’nda konser verdi. UÇSG kapsamõnda Silifke, Antakya ve İskenderun’da da sergiler açõldõ, yerli ve yabancõ çok sayõda yazar, şair sanatseverlerle buluştu. (0 322 352 47 13) ‘Küçük Hanımlar! Küçük Beyler!’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Tiyatrolarõ (DT) tarafõndan bu yõl 5’incisi düzenlenen “Küçük Hanõmlar! Küçük Beyler! Uluslararasõ Çocuk Tiyatrolarõ Festivali” başladõ. Festival için başkente konuk olan çocuklar, Anõtkabir’i ziyaret etti. Tören için Anõtkabir’e gelen DT Genel Müdürü Lemi Bilgin başkanlõğõndaki heyet, Ata’nõn manevi huzurunda saygõ duruşunda bulunarak mozolesine çelenk bõraktõ. Yanõndaki iki küçük çocuğun ellerinden tutarak mozoleye gelen Bilgin, daha sonra Misak-õ Milli Kulesi’ne geçerek Anõtkabir Özel Defteri’ni imzaladõ. Daha sonra, Kuğulu Park’ta şenliğin açõlõşõ gerçekleştirildi. Şenlikte ilk olarak illüzyonist tarafõndan gösteri sunuldu. Şenlik kapsamõnda TRT Çocuk Korosu şarkõlar seslendirdi. Marx’ı tanımanın ayrıcalığı SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA - 11. Devlet Tiyatrolarõ Sabancõ Uluslararasõ Adana Tiyatro Festivali bugün ve yarõn saat 20.00’de Dostlar Tiyatrosu’nun ‘Marx’õn Dönüşü’ adlõ oyunu sahnelemesiyle sürüyor. Genco Erkal gibi bir ustanõn, bu kez Karl Marx olarak karşõmõza çõkacağõnõ belirten Adana Devlet Tiyatrosu Müdürü Ahenk Demir, oyunla ilgili şunlarõ söyledi: “Howard Zinn’in yazdõğõ, Özüm Özgülden’in dilimize çevirdiği ve Erkal’õn yönetip, Asaf Köksal’õn da metin dramaturjisini yaptõğõ ‘Marx’õn Dönüşü’ gerçekten kaçõrõlmamasõ gereken bir başyapõt.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear