Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 15kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
GÜZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
Film Şenliği
Her yıl Film Şenliği yaklaşırken içimizde bir korku
beliriyor: Bu yıl acaba hangi yaprakların döküldüğünü
göreceğiz? Bu yaprak dökümü, küresel yozlaş-
ma’nın seline kapılıp boğulacak yönetmenleri anla-
tıyor. Çok ender olarak bunun dışında kalanlar var,
örneğin Miloş Forman gibi; kimisi de Ettore Sco-
la gibi, zırvalamaktansa susmayı seçiyor.
Bu yılki kurban, Bertrand Tavernier idi; onca dü-
rüst, çarpıcı filmini izlediğimiz adam, teslim olmuş;
gitmiş korkunç bir Amerikan uyutması çekmiş. Bu kü-
resel çürümeye kafa tutuyormuş gibi araya birkaç kü-
çük masal ekilmiş: Güvenlik görevlisi cebinden çı-
kardığı paralarla batağa düşmek üzere genç kızları
kurtarıyor(?); dünyayı kasıp kavuran siyasal-parasal
çeteden tombul bir amca ya da kızların pazarlan-
masına aracılık eden bir zenci kıyasıya dövülüyor, ta-
mam! Çok ayıp, çok yazık!
Buna karşılık, İnti İllimani, Bulutların Şarkı Söyle-
diği Yer, sanat olmayı hak eden sinemanın ne anla-
tacağına, nasıl anlatacağına insanı sevindiren, umut
aşılayan bir örnekti. Şilili bir avuç genç üniversite öğ-
rencisi, hem kendi halklarının, hem de bütün Güney
Amerika halklarının müziklerini, şarkılarını diriltmek;
o arada toplumsal kavgaya katılmak; ülkelerinin, dün-
yamızın kara yazgısını değiştirmek üzere kurmuşlar
bu topluluğu. 1973’te, dünyanın demokrasi Azraili
ABD’nin yumruğuyla güzeller güzeli Salvador Allende
ezilince İtalya’ya sığınmış, tam 15 yıl sürgünde ya-
şamışlar; Pinochet adlı can alıcı devrildikten sonra
dönmüşler. Arayış, gidenlerin yerine her ulustan her
yaştan yeni katılımlarla sürmüş, sürüyor.
Topluluğu oluşturanların kısa bireysel öykülerini iz-
lerken, aslında 30 yıllık Güney Amerika, giderek dün-
ya tarihini bir kez daha gözümüzün önüne getirip dü-
şünmüş oluyoruz. Çok çarpıcı, arıtıcı bir yapıt. Gö-
remeyenler üzülmesin, NTV belgesel kuşağında
gösterilecek yıl içinde.
Son olarak, Tavernier gibi eski bir ustayı, Francesco
Rosi’yi, Salvatore Giuliano’yu seçmiştik Nilgün’le.
1964’te çekilmiş bu siyah beyaz şiir bizi hiç düş kı-
rıklığına uğratmadı.
Burada da öykü, yaşamakta olduğumuz, ataerkil-
anamalcı düzensizlik sürdükçe tepemizden eksik ol-
mayacak, Tavernier’nin de ele alıyormuş gibi yapıp
sinema izleyicilerini göz göre göre kandırdığı siyaset-
mafya-güvenlik gücü ortaklığı.
Ama Rosi daha filmin yazılarında, seslerle, müzikle,
hangi dünyaya gireceğimizi; neler yaşayacağımızı, ne-
ler tanıklık edeceğimizi duyuruyordu.
Dünya kaynaklarının paylaşımı için çıkarılan 2. Dün-
ya Savaşı sona ererken inanılmaz yoksunluklar,
yokluklar içinde kıvranan yeryüzü köşelerinden birinde,
Sicilya’da, insana da öbür canlılara da en küçük bir
yaşama kolaylığı sunmayan kıraç topraklarda, öbür-
lerine göre gözü daha kara bir delikanlı, Salvatore Giu-
liano, sonraki yıllarımıza damgasını vuracak olan Ame-
rikan kaynaklı saldırı uyarınca, İtalya’nın, Sicilya’nın
ortaklaşmacılığa savrulmaması için adam kaçırma-
ya, öldürmeye, toplantı basmaya girişiyor. Ve elbet-
te bütün bunları kendi başına yapmıyor; en bilinen ad-
larıyla ünlü Hıristiyan Demokrat siyasetçilerin, onlarla
her saniye işbirliği yapan güvenlik güçlerinin buy-
ruklarıyla, izniyle, yönlendirmesiyle gerçekleştiriyor.
Sevgili Rosi, bütün bu dolapları; onlara aracılık ve
maşalık eden sıradan insanları inanılmaz bir yalınlıkla,
soluk soluğa bir kurguyla anlattı.
Dünyamız; üzerinde yaşayan, sayıları gittikçe ar-
tan insanlar bu akıldışı, doğaya, evrene aykırı gidişten
kurtulmak; 50 yıldır Küba’da, şimdi de yavaş yavaş
bütün Güney Amerika ülkelerinde canlı örneğini
gördüğümüz gerçekten uygar, barışçı, dayanışma-
cı düzene kavuşmak istiyorlarsa, hangi dalında olur-
sa olsun, sanatın yalnız bunları, böyle dile getirme-
si gerekiyor.
Tavernier’nin sokuşturduğu gibi, ortalıkta sis falan;
her şey apaçık gözümüzün önünde. Ancak, göre-
bilmek için can gözümüzün, can kulağımızın bir da-
ha kapanmamak üzere açılması gerekiyor!
bertanonaran@hotmail.com
N
isan ayõnda müzik dünyamõz rengârenk.
Bir yanda Ankara Festivali devam
ediyor, öte yanda İstanbul’un konser sa-
lonlarõnda birbiriyle örtüşen etkinlikler sürüp gi-
diyor. Geçen hafta ENKA, Boğaziçi Üniversitesi,
İş Sanat ve Cemal Reşit Rey salonlarõnda kimi
konseri izleyebildim. İstanbul’da bir o kadar da
izleyemediğim konser vardõ. Örneğin, Borusan
Filarmoni’nin konserini, İstanbul Resitalleri
çerçevesindeki Tamara Stefanoviç’i, Süreyya
Operasõ’ndaki etkinlikleri kaçõrdõm. İçinde bu-
lunduğumuz hafta da aynõ konser yoğunluğu sü-
rüp gitmekte.
Avusturya Liseliler Vakfõ’nõn Hobim spon-
sorluğunda düzenlediği İş Sanat’ta yer alan
konserde, Viyana’da yaşayan ikiz piyanistlerimiz
Ferhan-Ferzan Önder’i Viyanalõ şef Christi-
an Schulz yönetimindeki İstanbul Devlet Sen-
foni Orkestrasõ eşliğinde dinledim. Bu konseri en
ön sõradan izleyerek hata yaptõm. Zira Mo-
zart’õn iki piyano için konçertosunda piyanolara
bunca yakõn olunca orkestra-solo arasõndaki
dengeyi kavramak, piyanistlerin ses
yüksekliklerini izleyebilmek zorlaşõ-
yor. Ama Önder’lerin sevimli kişi-
likleri ve güçlü teknikleriyle güzel bir
etki yarattõklarõ kuşkusuz.
Emre Elivar’õn ENKA’daki re-
sitali baştan sona Schumann’a ay-
rõlmõş, zorlu bir programdõ. Artõk us-
ta bir piyanist olarak yorumuna
imzasõnõ atan Elivar, programõna
bestecinin 1. ve 2. piyano sonatla-
rõnõ, Arabesk’ini ve Fantezi Parçalarõ’nõ
almõştõ. Programõn başlõğõ bestecinin ki-
şiliğindeki ikilemi yansõtan, simgesel iki
karakterin adlarõnõ taşõyordu: “Eusebius
ve Florestan.” Tutkulu, ateşli, baş-
kaldõran yönüyle Florestan ve nazik, derin dü-
şünceyi yansõtan, içe dönük, hatta biraz mahcup
yönüyle onun karşõtõndaki Eusebius. Konser
programõnda yer alan Fantezi Parçalarõ’nda bu
karakterler birbiri ardõndan görünür, yapõtõn
Gece başlõklõ bölümünde buluşurlar. Emre on-
larõ kendi romantik dünyasõnõn dehlizlerinde gü-
zelim renklerle bezedi. Yumuşacõk bir tuşeyle,
incecik işlemelerle son zamanda dinlediğim en
nitelikli piyano resitallerinden birine tanõk oldum.
Emre Elivar, sabõrla dev piyano dağarcõğõnda
programlar hazõrlamayõ sürdürüyor. Bu prog-
ramlarõ resitallerinin yanõ sõra şimdi de CD’ler-
le bizlere sunmaya hazõrlanõyor.
Geçen haftaki konserlerden birinde Cihat Aş-
kın ve Rüya Taner’in dinletisi de etkileyiciy-
di. Son derece özenli bir oda müziği sergileyen
iki
sanatçõ, Cesar Franck’õn sonatõnda
doruğa ulaştõlar. Solo olarak Rüya’nõn Widmung
(Schumann-Liszt) adlõ yapõtõ lied söylercesine
seslendirmesi; Cihat’õn Kreisler’in Resitatif ve
Scherzo-Caprice’ini duyarlõ vibratolarla ve gü-
zel bir tonlamayla çalmasõ konsere değişik çeş-
niler kattõ.
FAZIL SAY’IN VEFAKÂRLIĞI
Fazıl Say, dünyaca ünlü piyanistimiz. Hemen
günaşõrõ, dünyanõn bir başka sahnesinde alkõş-
lanõyor. Artõk onu tanõmayan, bilmeyen pek az
ülke kaldõ. CRR Salonu’nda arkadaşlarõyla dü-
zenlediği oda müziği dinletisi son derece an-
lamlõydõ. Ünlü yorumcular zaman zaman böylesi
konserler, hatta kayõtlar yaparlar. Fazõl da ne ka-
dar ünlü olursa olsun arkadaşlarõnõ unutma-
dõğõnõn, onlarla çalmaktan her zaman keyif
duyacağõnõn mesajõnõ verdi.
Şostakoviç’in triosunda Cihat Aşkõn ve
Çağ Erçağ ile birlikteliklerinde bestecinin fõr-
tõnasõnõ ve çektiği siyasal acõlarõ yansõttõlar. Ay-
la Erduran, kimbilir yaşamõ boyunca kaçõn-
cõ kez Cezar Franck’õn sonatõnõ çalõyordu. On-
ca yõlõn deneyimiyle edindiği kendine özgü naz-
lõ tonunda, yapõtõn gerektirdiği zarafette bir yo-
rum sundu. Bir de piyanonun kapağõ açõk kal-
mamõş olsaydõ ve Fazõl bir başka perküsyon çal-
gõsõnõ daha çalarcasõna ayaklarõnõ böylesine ye-
re vurmasaydõ! Sonra Fazõl’õn halasõ Emel
Say’õn söylediği aşk şarkõsõ gecenin sürprizi ol-
du.
Programõn ikinci yarõsõ Güvenç Dağüs-
tün’ün baritondan yüksek tenora dek genişleyen
ses yelpazesindeki Fazõl lied’lerine ve Piazzol-
la’ya ayrõlmõştõ. Güvenç ile birlikte Memleketim
şarkõsõnõ da Türkan Saylan’a adadõlar. Top-
lumsal duyarlõlõğõnõ her fõrsatta dile getiren Fa-
zõl’õn bir başka yönü de yeni yetenekleri sun-
masõdõr. Bu kez usta ve dramatik bir bandonen
cu olan Tolga Salman’la tanõştõrdõ bizleri. Kon-
serin sonunda Fazõl’õn sürprizleri daha bitmemişti,
neyzen Burcu Karadağ’õ sahneye çağõrarak ney
ve piyano gibi iki ayrõ kimlikteki çalgõyõ birleş-
tirmeye çalõştõ. Konser sonunda belleğimizde ka-
lan farklõ kültürler, farklõ gelenekler ve farklõ ku-
şaklarõn aynõ söylemde birleşmesiydi.
www.evinilyasoglu.com
Konser sonunda belleğimizde kalan, farklõ kültürler, farklõ gelenekler ve farklõ kuşaklarõn aynõ söylemde birleşmesiydi
Yapõ Kredi Sigorta Afife Ödülleri, önceki gece Lütfi Kõrdar Kongre ve Sergi Sarayõ’nda törenle verildi
Yõlõn En Başarõlõ Prodüksi-
yonu: Maskeliler (İBŞT)
Yõlõn En Başarõlõ Yönetmeni:
Nesrin Kazankaya - ‘Rahat
Yaşamaya Övgü’ (Brecht Ka-
bare) - Tiyatro Pera
Yõlõn En Başarõlõ Erkek Oyun-
cusu: Mehmet Gürhan -
‘Maskeliler’ (İBŞT)
Yõlõn En Başarõlõ Kadõn Oyuncusu: Mine Tugay
- ‘Karatavuk’ (Dot Tiyatro)
Yardõmcõ Rolde Yõlõn En Başarõlõ Erkek Oyuncu-
su: Serdar Orçin - ‘Maskeliler’ (İBŞT)
Yardõmcõ Rolde Yõlõn En Başarõlõ Kadõn Oyuncusu:
Canan Ergüder - ‘Bayrak’ (Tiyatro Krek)
Yõlõn En Başarõlõ Müzikal ya da Komedi Erkek
Oyuncusu: Levent Öktem - ‘Rahat Yaşamaya
Övgü’ (Bercht Kabare - Tiyatro Pera)
Yõlõn En Başarõlõ Müzikal ya da Komedi Kadõn
Oyuncusu: Günay Karacaoğlu - ‘Basit Bir Ev
Kazasõ’ (AYSA Prodüksiyon)
Yardõmcõ Rolde Yõlõn En Başarõlõ Müzikal ya da
Komedi Erkek Oyuncusu: Emre Karayel -
‘Testosteron’ (Oyun Atölyesi)
Yardõmcõ Rolde Yõlõn En Başarõlõ Müzikal Ya Da
Komedi Kadõn Oyuncusu: Sevinç Erbulak - ‘İs-
tanbul Efendisi’, ‘Tekrar Çal Sam’ (İBŞT).
Yõlõn En Başarõlõ Sahne Tasarõmcõsõ: Duygu Sa-
ğıroğlu - ‘Maskeliler’ (İBŞT)
Yõlõn En Başarõlõ Giysi Tasarõmcõsõ: Nihal Kap-
langı - ‘Leonce ile Lena’ (İBŞT)
Yõlõn En Başarõlõ Sahne Müziği: Selim Can Yal-
çın - ‘Leonce ile Lena’ (İBŞT)
Yõlõn En Başarõlõ Işõk Tasarõmcõsõ: Yüksel Aymaz
- ‘İstanbul’da Bir Dava’(Garajistanbul) , ‘So-
krates’in Son Gecesi’ (İstanbul DT), ‘Rahat Ya-
şamaya Övgü’ (Tiyatro Pera)
Onur Ödülleri
Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü: Mediha Gökçer
Nisa Serezli Aşkõner Özel Ödülü: Hale Eren
Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü: Berkun Oya -
Bayrak (Tiyatro Krek)
Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü: Dotbilsarda
- Vur/Yağmala/Yeniden projesi
Yapõ Kredi Sigorta Özel Ödülü: Dikmen Gürün.
Kültür Servisi - Yapõ Kredi Sigorta Afi-
fe Ödülleri, önceki gece Lütfi Kõrdar Kongre
ve Sergi Sarayõ’nda törenle verildi. Daha ön-
ce açõklanan onur ödüllerinin dõşõnda 13 ana
kategorinin sonuçlarõ, tören gecesi noter ne-
zaretinde sunucu Korhan Abay’a teslim edil-
diği ve sõrasõ geldikçe açõldõğõ için heyecan
gece boyunca sürdü. Söz alan ödül sahiple-
ri konuşmalarõnda birlikte çalõştõklarõ arka-
daşlarõ ve tüm tiyatroseverlere teşekkür
ederken kimi zaman da ülke gündemine de-
ğindiler ve “sanatla, tiyatroyla aydınlık
günlere çıkabileceğimizi” vurguladõlar bir
kez daha. Ödüllerin sürprizlerinden biri de
prodüksiyon ödülünün bu yõl da İBŞT’nin
“Maskeliler” oyunuyla Orhan Alkaya’ya
sunulmasõydõ. Alkaya, genel sanat yönetmeni
olduğu Şehir Tiyatrolarõ’nõn başarõsõnõn ken-
disini çok mutlu ettiğini vurguluyordu. Onur
ödülü alan yazarõmõz, İKSV Tiyatro Festivali
yöneticisi Dikmen Gürün de büyük onur
duyduğunu belirtirken Afife Ödülleri’ni des-
tekleyen tüm kurumlara ve tiyatro festivali-
ni yaparken kendisine büyük destek veren
İKSV’ye teşekkür etti. Gecede, ödüllerin des-
tekçisi Yapõ Kredi Sigorta adõna Murat
Güvenel söz aldõ ve kurum olarak bu yõl
13’üncüsü verilen ödüllerle büyük gurur
duyduklarõnõ vurguladõ. Güvenel’in de ha-
tõrlattõğõ gibi bu yõldan başlayarak Afife’de
artõk Ertuğ Atlı’nõn tasarladõğõ ödül heyk-
elciği kullanõlõyordu.
AFİFE JALE’NİN
SAHNEYE ÇIKIŞININ 90. YILI...
Törenin açõlõşõnõ, ödülün mimarlarõndan
Haldun Dormen yaptõ. “1919 yılında, laik
olmayan bir ülkede sahneye çıkma cesa-
retini gösteren Afife Jale’nin başarısının
önemi ve mücadelesinin boyutları bugün
daha iyi anlaşılmaktadır” diyen Dormen’in
de hatõrlattõğõ gibi, Afife Jale ilk kez 22 Ni-
san’da sahneye çõkmõştõ. Ve bugün ilk Müs-
lüman kadõn oyuncumuzun sahneye çõkõşõnõn
tam 90. yõldönümüydü. Afife Ödülleri’nde bu
yõl da kaybettiğimiz sanatçõlar unutulmadõ:
Gazanfer Özcan, Hadi Çaman, Suna Pe-
kuysal, Ayça Telırmak ve diğer sonsuzlu-
ğa uğurlanan tiyatrocularõmõz bir kez daha al-
kõş aldõlar törende.
Sunucu Abay, “Afife Bayra-
mımıza hoş geldiniz” derken ödü-
lün 13. yõlõna ve örnek alõnmasõ
gerken bir gelenek haline geldiğine
dikkat çekiyordu. “Konu-
muzla doğrudan ilişkili
gelmeyebilir belki ama
tiyatro çağına ışık tut-
maksa, insan demekse,
aydınlığa koşmak de-
mekse burada ‘yaşar-
ken anõtlaşmõş birini’
hatırlamak istiyorum”
derken Türkan Say-
lan’dan söz ediyordu.
“O, kendi görüşünde
olmayanların bile say-
gısını kazanmış biri...
Eğilmeden, uygarca in-
san için çalıştı” diyen
Abay’õn bu sözlerine sa-
londaki herkes alkõşlarla
karşõlõk verecekti; öyleki
dinmek bilmeyen alkõşlar “keş-
ke o da, Sayın Türkan Saylan
da burada olsaydı...” sözleriy-
le ve törene dönmeleri gerektiği-
ni hatõrlatmasõyla kesilebildi. Ödül-
lerini alan tiyatrocularõmõzõn se-
vinci ve heyecanõ açõktõ; hepsi de Afife Ödü-
lü’ne sahip olmanõn kendileri için çok
önemli, meslek yaşamlarõnõn
en güzel anlarõndan biri oldu-
ğunu vurguluyordu. Başarõ-
lõ yönetmen ödülünü alan
Nesrin Kazankaya, seçici
kurula en çok “öğrenci-
leriyle birlikte genç
emekleri değerlendiril-
diği” için teşekkür ediyor
ve “hedefli olarak acı
çektirilen bu dönemde gü-
zel günlere tiyatroyla, sa-
natla ulaşacaklarını” söy-
lüyordu. Alkaya, “yaşa-
sın tiyatro emekçileri”
derken ustalardan Duygu
Sağıroğlu seçici kurula iç-
tenlikle teşekkür ediyordu.
Ferhan-Ferzan Önder
kardeşlerin konseri ve Atılgan
Gümüş’ün seslendirdiği unu-
tulmaz şarkõlarla renklenen tören,
sahne düzenlemesiyle, akõcõlõ-
ğõyla konuklara güzel bir gece ya-
şattõ; orada bulunan herkes sana-
tõn, sanatçõlarõn yaşamõmõza neler
kattõğõnõ duyumsadõ.
En iyi yönetmen
Nesrin Kazankaya
En iyi yapım ödülü Şehir Tiyatroları’na
Müzik dünyamõz rengârenk
Fazıl Say’ın, Cemal Reşit Rey Salonu’ndaarkadaşlarıyla düzenlediği oda müziği dinletisi
son derece anlamlıydı.
NesrinKazankaya
Onur ödülü alan
yazarımız ve İKSV
Tiyatro Festivali
yöneticisi Dikmen
Gürün büyük onur
duyduğunu belirtirken
Afife Ödülleri’ni
destekleyen tüm
kurumlara ve tiyatro
festivalini yaparken
kendisine büyük destek
veren İKSV’ye
teşekkür etti.
Mehmet Serdar, günümüzde iyice gerilere
çekilen edebiyat dünyamızda, deneme ya-
zarlığını ısrarla sürdüren birkaç yazarımızdan
biri.
Yeni yayımlanan Küçük Umutlar adlı kitabı
her şeyden çok içerdiği düşünce yoğunluğuyla
ilgi çeken bir yapıt.
Düşünce ve dili birleştiren özelliğiyle kendi-
ne özgü bir tür olan deneme, çağdaş edebi-
yatımızda şiir, öykü ve romanın gerilerinde kal-
mış olsa da, bütün olarak düşünüldüğünde or-
taya azımsanmayacak bir toplam çıkar.
Ataç’ın keskin zekâsıyla dil becerisini bir-
leştiren parlak veriminden sonra Salâh Birsel’in
denemeyi geniş okur yığınlarına ulaştıran hü-
neri; Melih Cevdet Anday, Cemal Süreya gi-
bi şairlerin bu türün seçkin örneklerini verme-
leri, ortaya sayıca çok olmayan ama niteliği yük-
sek bir deneme kitaplığının çıkmasını sağladı.
Denemenin dil ve düşünce olmak üzere iki
ayağa oturduğu söylenir. Kimi yazarlarda bu
iki özellikten biri daha baskındır. Nermi Uy-
gur’un kestane konulu sayfalar dolusu dene-
mesini bir solukta okuyabilirsiniz. İlhan Berk’in
Şifalı Otlar Kitabı’nı okurken, şiir mi deneme mi
okuduğunuzu ayırt edemezsiniz. Türkçe gü-
zelliklerinin doruklarda dolaştığı ürünlerdir
bunlar.
Buna karşın Mehmet Serdar, düşünceye yas-
lanan bir deneme yazarlığı sunuyor bize.
Denemelerinde günümüz toplumlarının, in-
sanlığın güncel ve evrensel sorunlarını konu
ediniyor. Çernobil’in etkilerinden Irak’taki sa-
vaşa, Sartre’dan Kyoto Protokolü’ne...
Ancak ilgisi bu konularla sınırlı değil. Günü-
müz insanının günlük hayatında etkili çok
farklı alanlarda da genişliğine kalem oynatıyor:
Sabah yürüyüşlerinden yüz metre koşularına,
müzikten balığa, Boğaz’dan Bursa’ya, günlük
hayattaki şiddetten dilimizdeki değişimlere...
Bütün bu konularda düşüncelerini okurlar-
la tartışırken ne sığ sularda seyrediyor ne de
bilgiçlik gösterilerine sapıyor: Tek dileği, üze-
rinde uzun uzun düşündüğü, yazınsal ve ya-
şamsal birikimlerini aktardığı yazılarıyla okur-
larıyla tartışabilmek.
Özünde yaşam bilgeliğinin en çok yansıdı-
ğı bir alan olan deneme türü, bilgiçliğin kes-
kinliğini kaldırmıyor. Deneme okuru, önünde
kesin yargılar değil, geniş düşünce ufukları arı-
yor.
Mehmet Serdar’ın okurlara sunduğu dü-
şünce ufukları, günümüz dünyasında yaşayan
herkes için birer kendini sınama alanı olarak gö-
rülebilir. Okurken yaşadığımız dünya ve in-
sanlıkla bağlarımızı, sorumluluklarımızı derin-
liğine sınayabiliriz.
Nâzım Hikmet, cezaevinden Memet Fuat’a
yazdığı mektupların birinde, edebiyatın da
bir yapı sanatı olduğunu anlatabilmek için,
“Emin ol ki bir edebiyatçı için fizikçi, mühen-
dis, doktor, velhasıl müspet ilimlerden birinin
adamı olmak, üniversitenin edebiyat şubesin-
den mezun olmaktan çok daha elverişlidir” di-
yor.
Bir yapı mühendisi olan Mehmet Serdar, san-
ki büyük ustanın bu önerisini gerçekleştirmiş.
Bir yandan mesleğini sürdürürken, bu mesle-
ğin kendisine kazandırdığı sağlam duruşla, ede-
biyat alanında da kişilikli ürünler veriyor.
Günümüzün kaypak zemini içinde gidip
gelen aydın çokluğu düşünüldüğünde, böylesi
nitelikli düşünce insanlarının varlığı daha da
önem kazanıyor.
turgay@fisekci.com
Dünya şiir için
İstanbul’da
14:00 Şiir Okuması ve Müzik: Yer: Kasõmpaşa Kõzõlay
Meydanõ. Katılımcılar: Paula Meehan, Theo Dorgan, Patrick Cot-
ter, İtimat Başgeçit, Sadi Yusuf, Saif El Rahbi, Haled Derviş, Ka-
sõm Haddad, Gürgenç Korkmazel, Stefenos Stefanides, Fevziye
el Mir’i, Hakan Sandell, Mark Boog, Sharare Kamrani, Coma-
sio Aquaro, Oya Uysal, Haydar Ergülen, Lal Laleş, Hacem Hay-
dareviç, Zeynel Beksaç, Sudeep Sen, Norah Zapata Prill, Leo-
nardo Padron, Tozan Alkan, Ümit Yaşar Işõkhan
16.30 Modern Dans/Şiir Gösterisi: Lyrikİstanbul/Sema
Moritz, “Şanson-video-performans”. Yer: Tiyatro Kafe
18.30 Şiir Okuması: Kadın Şairler Buluşuyor: Yer: Kõ-
rõm Kilisesi. Katılımcılar: Nuala Ni D’homhnaill, Nilay Özer,
Sharareh Kamrani, Comasia Aquaro, Hahane Aad, Sofiya Nes-
terova, Maria Elena Blanco, Karoline Ruhdorfer, Oya Uysal, Fat-
ma Savcõ, Gülizer, Abir Zaki, Fevziye el Mir’i, Paula Meehan,
Robyn Rowland, Nermin Hogea Susam, Olcay Öztunalõ, Cha-
lat Ahmed, Arzu Alõr, Gülseli İnal, Deniz Durukan vd.
ŞİİRİSTANBUL’DA BUGÜN
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
‘Küçük Umutlar’
Azerbaycan ve Ermenistan katılmadı
Kültür Servisi - Tarih ve Toplum Bilimleri
Enstitüsü ile Beyoğlu Belediye Başkanlõğõ’nõn
düzenlediği Şiiristanbul Uluslararasõ İstanbul Be-
yoğlu Şiir Festivali’nin dördüncüsü dün başladõ.
Festival nedeniyle düzenlenen basõn toplantõsõ-
na Festival Komitesi Başkanõ Salih Zeki Tom-
bak, Beyoğlu Belediye Başkanõ Ahmet Misbah
Demircan ve şair Cüneyt Ayral katõldõ. Demir-
can, “Dünyanın şiirlerini halka, şairin ve şiirin
kendi sesinden duyuracağız” derken Ayral ise
Arap ve Güney Amerika şiirini, şiir gibi bir kent-
te buluşturmanõn çok önemli olduğunu, şairlerin
yarõnõ kurduğunu ve Beyoğlu’nun bu hafta dün-
yanõn yarõnõna sesleneceğini vurguladõ.
Öte yandan, 31 ülkeden 42 şairin konuk olduğu
festivale davet edilen dört Azerbaycanlõ ve bir
Ermeni edebiyatçõdan yalnõzca Cengiz Elioğ-
lu’nun daveti kabul etmesi akõllara “Altında po-
litik nedenler mi yatıyor?” sorusunu getirdi.
Tombak, “Son anda mazeret bildirip gelmedi-
ler. Azerbaycan grubundan baştan olumlu ya-
nıtlar almıştık, sonra geri çekildiler. Ermeni
konuğumuz Hagop Movses, internet ve telefon
kullanmadığını söyledi, oysaki o eski bir kül-
tür bakanı” dedi. Elioğlu ise “Davet edilen İti-
mat Başgeçit tanıdığımdır, politik neden olsay-
dı kulağıma çalınırdı” diye konuştu.