Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
25 MART 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Krize, Erdoğan’dan
Tuhaf Açıklama
Başbakan, seçimlere altı gün kala, fabrikala-
rın kapanarak, on binlerce işçinin kahve köşe-
lerinde oturmasına yol açan krizin nedenini de,
sorumlularını da bulmuş.
O bulguları Bolulu seçmenleri ile paylaşırken
“Abarttıkları gibi bir şey yok ortada... Bunu
da söyleyeyim. Yani, işini bilmeyen başarı-
sızlar varsa, kapanmış da olabilir” diyor.
Öylelikle, yakın döneme kadar övdüğü “Ana-
dolu Kaplanları”nı, beceriksiz, işlerini bilmeyen
kimseler olarak kamuoyunun önüne çıkartarak
kabahati onların omuzlarına yüklemek istiyor...
Tezgâhlarını durdurmak zorunda kaldıkları için,
işçilerini ya ücretsiz izinli sayan ya da tamamen
yol veren fabrika sayısını, tam olarak ben de bil-
miyorum. Çoğunluğu Kahramanmaraş, Denizli,
Kayseri ve Gaziantep’te olan bu fabrikalar için
sadece google’da arşivlenmiş haber ve yorum
sayısının 170 bini bulduğunu öğrenmek için in-
ternette bir tık yapmak yeterli.
O tür haberler arasında dolaşırken, mesela Ga-
ziantep’te 1975 yılında plastik ayakkabı üretimi
ile piyasaya girmiş olan Nuri Tekerekoğlu ve
üç çocuğunun kurdukları tekstil fabrikasının şal-
ter indirdiğini ve işçilerini ücretsiz izine gön-
derdiğini okuyorsunuz.
Her biri en az 25 yıldır yüz ağartan bir tempo
ile üretim yapan tekstil devleri arasında, Bursa’da
Poylen, Kahramanmaraş’ta Matesa, Denizli’de
Denizli Basma, Günak ve Dempa fabrikalarının
bulunduğunu öğreniyorsunuz.
Yine aynı rasgele metodu ile Kayseri’de Ka-
tartaş ve Mimtaş’ın sahiplerinin işini bilmeyen-
ler olarak suçlanamayacaklarına Cumhurbaş-
kanı’nın da, bir hemşeri olarak tanıklık edebile-
ceğini düşünüyorsunuz.
Krizin ilk aşamada vurduğu otomotiv sanayi,
zorunlu olarak ya işçilerini ücretsiz tatile çıkar-
tarak, ya da yarım ücret ödeyerek tehlikeyi ge-
ciktirmek için çabalarken diyelim ki işini bilme-
yen yöneticilerin elindeydiler.
Bugün bile krizin bizi teğet geçeceğinde
inatla direnen Erdoğan, yaklaşan yerel seçim-
leri bir referandum ortamına sokmak amacıyla
kent kent dolaşırken otomotivde çalışan binlerce
işçinin sorunlarını duymak bile istemiyordu.
Krizin etkilerini en aza indirmenin çarelerini
arayan ABD ve Avrupa’daki bazı ülkelerin
yönetimlerinin uyguladığı yeni reçetelerden
sadece ÖTV’nin bir süre için uygulamasını
durdurmasının yararlarını geç de olsa fark
eden bizim siyasi iktidarımızın yakın günlerde
aldığı benzer önlemler, hem otomobil hem de
beyaz eşya alanında göreceli de olsa bir can-
lanma getirmedi mi?
Demek ki kabahat, işverenlerde değil, önlem
almakta geciken o iktidardaymış.
Suçlanan ikinci kesim
Başbakan’ın aynı yönde sık sık yinelediği eleş-
tirilerin ilk sırasında gelen “kredi kartları mağ-
durları” da, o kartları taşımaları için pazarlama
fırtınasının mağdurları olarak, öncelikle o furya
kampanyasını sessizce izleyen hükümeti suç-
lamaktadırlar.
Tüketicinin beyinleri yıkanırken
Banka şubelerinin önlerine masa koyarak,
gelip geçenlerin illa ki kendi kredi kartlarını
kullanmaları için ağızlarından girilip burun-
larından çıkılırken iktidar sabit gelirli tüketi-
cileri hedef alan tehlikeyi fark etmiyor muy-
du?
Cep telefonlarımıza gelen sms mesajları ve TV
reklamları ile beyinleri yıkanan yüz binlerce dar
gelirli tüketici Batı’da hiçbir ülkede olmadığı ka-
dar kredi kartlarının sağlayacağı söylenilen “toz
pembe avantaj”ları, çoluk çocuklarının ihtiyaç-
ları için bir cankurtaran olarak görürken, Sayın
Başbakan mutlu bir seyirci gibiydi.
Çünkü iktidar sözcüleri çarşılardaki tüketici ka-
labalığını, AKP’nin onlara sağladığı avantajların
sonucu olarak görüyor ve gösteriyorlardı.
Ne zaman ki, alacaklı bankalar, ödenmeyen
kart borçlarının üstüne bir de sınırlarını hükümetin
belirlediği faizleri bindirdiler... Haciz memurla-
rı da, ödeme güçlüğü çeken o tüketim çılgınla-
rının iş ve evlerinin kapılarına dayandılar...
O zaman; Başbakan bütün suçu tüketim ya-
rışında nefesi kesilmiş kart mağdurlarının omuz-
larına yükleyerek, kendi ekonomi politikasını ak-
lamaya çalıştı.
Bu büyük bir haksızlık değil midir? Parla-
mentoda aynı zamanda ekonomi hocası olan,
bir CHP milletvekilinin, Esfender Korkmaz’ın
verdiği bir kanun teklifini bekletmek yerine, o uy-
gulama karşısında sessiz kalan devlet, bir kez
olsun kart kurbanlarının elinden tutamaz mıydı?
Tam aksine onları kendi çaresizlikleri ile baş
başa bırakmaktan adeta hoşlandığını sergileyen
suçlamalar yapıyor.
Sorumluluğun büyük bir kesimini işverenlere,
geride kalanını da dar gelirli tüketicilere yüklü-
yor.
Ak iktidarına, sütten çıkmış ak kaşık rolü-
nü oynatıyor.
Ama politik nedenlerle bunları yaparken de
vicdanını gerçekten akladığını mı sanıyor?
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Irak’a uzanan seçim sandõğõ!..
DİYARBAKIR - Yerel seçimler yaklaşõr-
ken Diyarbakõr ve Kuzey Irak’taki gelişmeler
Güneydoğu’da dikkat ve şaşkõnlõkla izleniyor.
Yöre halkõ Diyarbakõr’da 2.5 yõl önce yaşanan
bombalõ saldõrõnõn faillerinin yakalandõğõ id-
dialarõnõ ve PKK’ye yönelik silah bõrak çağ-
rõlarõnõn yoğunlaşmasõnõ sorguluyor. Hem
PKK hem de DTP, gelişmeleri 29 Mart’a yö-
nelik manevralar olarak yorumluyor.
Diyarbakõr’daki yerel seçim sessizliği, ye-
rini “termos bomba” ve “Kürdistan” tartõş-
malarõna bõraktõ. Koşuyolu Parkõ’nda 12 Ey-
lül 2006’da bir termosa yerleştirilen bomba-
nõn 10 kişinin ölümüne yol açmasõyla ilgili so-
ruşturmada 2.5 yõldõr bir ilerleme sağlanamõ-
yordu. DTP tabanõ bombalõ eyleme kitsel
tepki gösterince Diyarbakõr Belediyesi, pat-
lamada ölen 10 kişi için Koşuyolu Parkõ’na
“Yaşam Anıtı” dikmişti. Tuhaf olan, “Erge-
nekon”la bile ilişkilendirilen bu eylemin zan-
lõlarõna yönelik operasyonun seçimlere 5 gü-
ne kala yapõlmõş olmasõ! Diyarbakõr Valiliği
yakalanan 10 kişiden üçünün PKK’nin dağ
kadrosundan olduğuna ilişkin iddialara açõk-
lõk da getirmeyince, bu karanlõk saldõrõ, seçim
sürecinin en çok konuşulan olayõ haline gel-
di. Yöre insanõ, saldõrõnõn PKK’den mi yok-
sa karanlõk gruplardan mõ kaynaklandõğõ ko-
nusunun aydõnlatõlmasõnõ bekliyor.
‘Çabalar sonuç vermez’
Salt bombacõlara yönelik operasyon değil,
Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Irak gezi-
sinde ilk kez “Kürdistan” demesi, Talaba-
ni’nin PKK’ye yönelik “Ya silah bırakın ya
da burayı terk edin” çağrõsõ da Diyarbakõr si-
yasetinin en çok konuşulan konusu haline gel-
di. Hem yurttaşlar hem de bölgenin ileri ge-
lenleri Türkiye ile Irak arasõnda PKK’nin si-
lahsõzlandõrõlmasõna yönelik çabalarõn sonuç
vermeyeceğini düşünüyor.
Örneğin Barzani yanlõsõ Hak ve Özgürlükler
Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanõ Bayram
Bozyel, “Kürdistan” ismini kullanan Ab-
dullah Gül’ü kutladõğõnõ belirtirken PKK’nin
silahsõzlanmasõ konusuna temkinli yaklaştõ.
Bozyel şunlarõ söyledi:
“Sayın Talabani’nin yapmış olduğu çağ-
rı yeni olmamakla beraber biraz uçtur. An-
cak PKK’nin silahsızlandırılması sırasında
şiddete başvurulmasını, zor yöntemlerin
kullanılmasını, ne biz ne de Iraklı Kürt li-
derler istemez.”
Bir süre öncesine kadar Demokrat Parti il
başkanlõğõnõ yapan Diyarbakõr Ticaret ve Sa-
nayi Odasõ (DTSO) Başkanõ Galip Ensarioğlu
ise Gül’ün “Kürdistan” kavramõnõ kullan-
masõnõ Türkiye’nin Ermenistan açõlõmõ gibi
doğru bir politika olarak değerlendirdi. Ensa-
rioğlu, nisan ayõnda PKK’ye silah bõrak çağ-
rõsõnõn yapõlacağõ Erbil’deki konferansõ önem-
sediklerini belirtirken de “PKK silahsızlan-
malıdır ama Türkiye soruna yalnızca tas-
fiye biçiminde bakmamalıdır. Eşzamanlı
olarak demokratikleşme, diyalog ve genel
af da paralel olarak uygulanmalıdır. Türk
kamuoyu buna hazırlanmalıdır. Sorunun
çözümünde muhatap herkestir; bunun için-
de PKK de vardır” diye konuştu.
Başta Diyarbakõr olmak üzere Güneydoğu
kentlerinde PKK’nin Talabani’nin çõkõşõna ve-
receği yanõt da merak ediliyordu. Associated
Press’e konuşan PKK sözcülerinden Ahmet
Deniz, “Celal Talabani’nin bu tür sözleri
sarf etmeye ne otoritesi ne de isteği var ve
biz ondan talimat almayız” dedi.
PKK’nin üst yapõlanmalarõndan Koma Ci-
vaken Kurdistan (KCK) ise Talabani’nin çõ-
kõşõnõn yerel seçimleri AKP’ye kazandõrma-
ya yönelik bir hamle olarak değerlendirdi.
Hem Gül’ün gezisi hem Talabani ve Ne-
çirvan Barzani’nin PKK’ye yöneik çõkõşõ Gü-
neydoğu’da siyasi manevra olarak görülüyor.
Belki de Güneydoğu tarihinde ilk kez yerel se-
çimler, Kürt sorununda sõnõr aşan diplomasi-
nin gölgesinde yapõlõyor. Gerçek olan şu ki,
tüm çabalardan DTP nemalanõyor!
Yaşanan ekonomik krizin 2002 krizinden daha yõkõcõ olduğunu, vurup geçmeyeceğini söyleyen Kesici
‘Bu kriz Türkiye’nin krizi’
MUSTAFA PAMUKOĞLU
Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ham-
dolsun teğet geçti” dediği ekonomik
krizin, henüz yeni yeni etkilerinin his-
sedildiği bugünlerde krizin ne za-
man biteceğini konuşmaya başladõ.
Oysa İlhan Kesici, global krizin yan-
sõmalarõnõn henüz Türkiye’ye ulaş-
madõğõnõ ve yaşanan ekonomik krizin
Türkiye’nin kendi krizi olduğunu öne
sürüyor. Dünyadaki krizin yansõma-
larõnõn ancak önümüzdeki yõl Türki-
ye’yi etkisi altõna alacağõnõ belirten
Kesici, “Bu kriz 2002 krizinden
daha yıkıcı, vurup geçmeyecek ve
uzun sürecek” diyor.
-Dünya ekonomik krizi her tara-
fı kasıp kavuruyor. Duracağı da
yok. Sizce bu kriz Türkiye’ye gel-
miş durumda mı?
Kesici: Türkiye’de şu an yaşadõğõ-
mõz kriz “çifte kavrulmuş” bir kriz
olacak. Bu krizin iç ve dõş dinamik-
leri var. Dõş dinamik dediğimiz küresel
kriz, henüz Türkiye’de etkisini gös-
termedi. Birinci sebep bu küresel kri-
zin esas nedeni olarak gösterilen tok-
sik (zehirli) kâğõtlar Türkiye bankacõlõk
sisteminde yoktur. Bizim bankacõlõk
sistemimiz son zamanlarda yabancõ-
laşsa da hâlâ geleneksel. Kurallarla ça-
lõşõyor. İkincisi, mortgage kredilen-
dirme sisteminin sonuçlarõ henüz
Türkiye’ye yansõmadõ. Öte yandan do-
larõn ne yen, ne Avro ne de İngiliz Po-
und’u karşõsõnda değer kazanmõşlõğõ
yok; çünkü krizin doğduğu yer bu de-
ğerlemeye manidir. Oysa Türk Lira-
sõ’na karşõ ciddi bir değer kazanmõşlõ-
ğõ var. Buradaki terslik neyi gösteri-
yor? “Azrail Amerika’da ölüler Türki-
ye’de.”
-Azrail bulunduğu ülkede niye can
almıyor da Türkiye’de alıyor?
Kesici: ABD’de alõyor ama onun eli bu-
raya ulaşmadan buradaki Azrailler bizi öl-
dürüyor. General Motors, General Electric
gibi çokuluslu dev şirketlerin toplam de-
ğerini gösteren en önemli gösterge Dow Jo-
nes Endeksi’dir. Dow Jones’un 2008 ba-
şõndaki değeri 13.300, en kötü olduğu ta-
rihteki değeri yaklaşõk 8 bindir. 8.000/13.300
dersek yüzde 66 oranõnõ buluruz. Bu rakam
bütün Amerika’daki firmalarõn krizdeki
değer kaybõnõ gösterir. Türkiye’de ise 2007
Ekim ayõnda IMKB endeksi 58.800; şim-
dilerde 23.000 civarõnda. Bu du-
rumda Türkiye’deki şirketlerin de-
ğer kaybõ yüzde 155. Bu nasõl bir
krizdir ki çõktõğõ ülkede şirketler yüz-
de 66 değer kaybederken Türkiye’de
bunun iki katõ kayõp yaşanõyor. Oy-
sa tersi olmasõ lazõm, hatta Ameri-
ka’da yüzde 155 kayõp olurken biz-
de yüzde 5-10 civarõnda bir kayõp
yaşanmalõydõ.
-Yani bu karşılaştırmayı ya-
parak siz krizin rüzgârının henüz
Türkiye’ye doğru esmediğini mi
söylüyorsunuz?
Kesici: Evet. Bakõn size bir baş-
ka örnek de vereyim. Amerika’da
otomotiv sektörü hariç perakende
sektörünün -ki bu sektör Ameri-
ka’nõn canõdõr - Şubat 2009’da bü-
yümesi yüzde 0.17’dir. Beklenti
eksi yüzde 0.2 idi. Türkiye’ye bak-
tõğõmõzda imalat sektöründeki bü-
yüme eksi yüzde 24’tür. Bu nedenle
Türkiye’de tüm siyasetçiler ve ikti-
satçõlarõn iman derecesinde inan-
malarõ gereken husus, Türkiye’de-
ki krizin küresel krizden bağõmsõz
çõktõğõdõr. Küresel kriz dinamikleri
ile irtibatõmõz yok. Ama ülkemiz so-
nuçlarõndan etkilenecek; daha henüz
etkilenmedi. Eğer buna inanmazsak
algõlama sorunu ile karşõ karşõya ka-
lõrõz. Bu da tedbir sorunu yaratõr ve
yanlõş tedbirler alõrõz.
-Bu durumda kriz henüz Tür-
kiye’ye gelmediyse geldiğinde vay
halimize
Kesici: Evet. Küresel kriz henüz
Türkiye’ye gelmedi. Dolayõsõyla
ne teğet geçti, ne şükürler olsun ne
de az etkilendik, bitti bitecek diye-
biliriz. Geldiği zaman bugünümüz ekono-
mimiz için en iyi vakitler olacak. 2000 Ka-
sõm ayõnda 2001 krizi ile ilgili bir konfe-
ransta verdiğim bildiride söylediğim gibi,
“her kışın sonunda bahar gelmez, kara-
kış da gelir.” Ülkemizde bu krizde 2009 ve
2010 kõş aylarõndan sonra bahar gözük-
müyor. Karakõşa hazõrlõklõ olmamõz lazõm.
‘IMF
AKP’yi
uyardõ’
-Borçlanma harcamaların finansmanı için
gerekli idi. Ayrıca harcama talep, talep de arz
yaratır. Bu kötü bir şey mi? Nasıl büyüye-
cektik?
Kesici: Zaten sorun da burada. Türkiye önün-
deki 10 yõlõn gelirlerini bu borçlanma ile harca-
dõ. Hükümet bu harcamalarõn yapõlmasõ olanağõnõ
sağladõ. Şimdi Başbakan kalkmõş kredi kart bor-
cu olanlara “Bana ne kardeşim, harcamasay-
dınız” diyerek çelişkiye düşüyor. Burada sorun
harcamak değil, önünüzdeki uzun yõllarõn gelir-
lerini ipotek altõna alarak harcamamõzdõr. Bu da
aşõrõ borçlanma ile oldu.
-IMF ülkemizin gidişatı ile ilgili hükümeti
neden uyarmadı?
Kesici: Uyarmaz olur mu!16 Kasõm 2007 ta-
rihinde IMF hükümete bir resmi rapor verdi. Ulus-
lararasõ mali kuruluş raporlarõnda da diplomatik
dil kullanõlõr. Bu raporda çok kötüsünüz, battõnõz
falan demedi, “yüksek kırılganlığı olan ülkeler”
içinde en kõrõlgan ülkenin Türkiye olduğunu be-
lirtti ve şu parametreleri ortaya koydu:
- Rezervlerin kõsa dönemli borçlara oranõ ba-
kõmõndan Türkiye en düşük yani en kötü.
- Cari işlemler açõğõnõn milli gelire oranõ ba-
kõmõndan Türkiye en büyük yani en kötü.
- Toplam kamu borçlarõnõn milli gelire oranõ
bakõmõndan Türkiye en büyük yani en kötü.
- Özel sektöre açõlan kredilerin milli gelir ora-
nõndaki değişim hõzõna oranõ bakõmõndan Türki-
ye en büyük yani en kötü.
Bu rakamlar hepimizin uykularõnõ kaçõrmasõ ge-
reken rakamlar.
‘TÜSİAD’ın büyük sorumluluğu var’
-Türk iş dünyasının özellikle büyük sana-
yicilerin tepkisine baktığımızda bu rakamla-
rın sanki farkında değiller gibi. Ne dersiniz?
Kesici: Maalesef Türk işadamlarõ bu durumu
bilmiyorlarsa çok ayõp, biliyor da söylemiyorlarsa
daha da ayõp. Özellikle TÜSİAD’õn burada bü-
yük sorumluluğu var.
-İşadamı hükümetten korkuyor. Vergi silahı
özel sektörün üstünde büyük baskı yaratıyor.
Kesici: Evet. Bu hükümet çok gaddar. Ekonomi
yönünden eleştirilmeyi sevmiyor. Oysa türban
mürban değil, ekonomi yönünden hükümete
eleştiri yapmak lazõm. Özel sektör ne kadar kor-
karsa korksun, korkunun ecele faydasõ yok. Ak-
si halde varlõklarõ gidecek.
-Krizden çıkış için Türkiye ne yapmalı?
Kesici: Ciddi ve periyodik olarak toplanabi-
lecek ve muhalefet partileri, toplumun her ke-
siminden temsilcilerin de katõldõğõ “Ekonomik
ve Sosyal Konsey” oluşturulmalõ. Çok iyi for-
müle edilmiş bir “Bütüncül Harcama Prog-
ramı” hazõrlanmalõ ve halka çok iyi anlatõlabi-
lir olmalõdõr. Bir “Kriz Önleme Fonu” kurul-
malõdõr. Bankalardaki ticari ve tasarruf mev-
duatõnõn tamamõna garanti getirilmelidir.
Yanlış beyana suç duyurusu
İSTANBUL (AA) - Bakõrköy
Kaymakamlõğõ, “Adrese Dayalõ Nüfus Kayõt
Bürosu”na yanlõş adres beyanõ verdikleri
tespit edilen 750 kişi hakkõnda savcõlõğa suç
duyurusunda bulundu. Bakõrköy
Kaymakamlõğõ’nõn yazõlõ açõklamasõnda,
2008 ve 2009 yõllarõnda nüfus kayõt bürosuna
yapõlan adres beyanlarõndaki incelemede
birbirini tanõmayan kişilerin aynõ adreste
oturduğunun tespit edildiği kaydedildi.
Açõklamada görüşlerine yer verilen Bakõrköy
Kaymakamõ Dursun Ali Şahin, beyanda
bulananlarõn adres kayõtlarõnõ sistem
üzerinden kapatõldõğõnõ ifade etti.
DİYARBAKIR
NOTLARI/
MEHMET FARAÇ
‘Kaynak kıtlığı ile
bomba patlayacak’
-Bu durumda Türkiye’de
ki ekonomik krizin iç dina-
miklerini konuşmak gere-
kir.
Kesici: Türkiye’deki krizin
en önemli sebeplerinden biri
borçlarõdõr. 2002 yõlõnda özel
sektörün borcu 44 milyar do-
lar iken 2008 yõlõ sonunda bu
tutar 196 milyar dolar ol-
muştur. Yani 4.5 kat artmõş-
tõr. Kamu sektörünün borcu
148 milyar dolardan 295 mil-
yar dolara çõkmõştõr. Hane
halkõnõn borcu ise tam 20 kat
artmõş, 4 milyar dolardan 80
milyar dolara çõkmõştõr.
1995=100’e göre reel kur en-
deksi 2008 başlarõnda TÜFE
ve ÜFE ortalamasõna göre
178’dir. Yani aşağõ yukarõ
bugünkü durumun aynõsõ. Bu
rakamlarõn küresel krizle bir
ilgisi yok. Bu durumu 6 Mart
2009’da dõş ticaretten so-
rumlu Devlet Bakanõ Kürşad
Tüzmen’de konuşmalarõnda
teyit ediyor.
-Hane halkı borcunun 20
kat artmasının da küresel
krizle ilgisi yok o zaman.
Kesici: Elbette yok. Bu
kredi kartõ ve taksitli satõşlar
borcu olmasaydõ Başbakan’õn
övündüğü büyüme resmi ol-
mayacaktõ.
-Küresel kriz henüz gel-
mediyse ne zaman gelecek?
Kesici: Kamu ve özel sek-
törün borcunun finansmanõ
için uluslararasõ piyasalara
çõkacağõz. Yükselen piyasa-
lara daha önce ayrõlan 230
milyar dolarlõk kaynak 39
milyar dolara inmiş durumda.
Dolayõsõyla borcumuzun şid-
deti nedeniyle piyasalarda
“kaynak kıtlığı” ile karşõla-
şacağõz. İşte bomba burada
patlayacak.
‘Borçla ülkenin iliği
kemiği emiliyor’
-Türkiye yıllardır büyü-
me gösterdi. Ne oldu da
2008’de büyüme durdu? Kü-
resel krizin bu duruma hiç mi
etkisi yok?
Kesici: 2000-2007 arasõ dün-
yada bir “lale devri” yaşan-
mõştõr. Bu dönemde, ortalama
ve her yõl üst üste büyüme
hõzlarõ gelişmiş ülkelerde yüz-
de 5’in üstünde gerçekleşmiş-
tir. Oysa bu ülkelerde büyüme
ancak yüzde 1’ler civarõnda
olur. Orta gelirli ülkelerin bü-
yüme hõzlarõ yüzde 6’larõn üs-
tünde, bizim de içinde oldu-
ğumuz alt-orta gelirli ülkelerin
büyüme hõzlarõ yüzde 7’lerin
üstünde gerçekleşmiştir.
Ülkemizde 2008 yõlõnda
yüzde sõfõr veya yarõm puan bü-
yüme bekleniyor. Bu büyüme
rakamlarõ hormonludur. Çün-
kü milli gelir, bir gecede yüz-
de 31 arttõrõlmõştõr. Hormonlu
rakamõ da alsak Türkiye’nin
büyümesi ortalama yüzde 5.5
olmuştur. 2008’de kur 1.2 ve
büyüme rakamlarõ böyle iken
2008’de beklenen büyüme ra-
kamõnõn küresel krizle hiçbir
ilgisinin olmadõğõnõ görürüz.
-Bu açıklamalarınızla
2003-2008 arasında düşük
kur-yüksek faiz politikası-
nın iflas ettiğini söyleyebilir
miyiz?
Kesici: Elbette. Son 6 sene
zarfõnda verdiğimiz dõş ticaret
açõğõ 235 milyar dolardõr. Bu
açõk gittikçe artan bir tempo ile
2008’de 78 milyar dolara çõk-
mõştõr. Cari işlemler açõğõmõz
bu dönemde 165 milyar do-
lardõr. 2008’de 51 milyar do-
lar olmuştur. Bu dönemde
borçlarõmõz için ödediğimiz
faiz 225 milyar dolardõr. Bu da
ülkenin iliğinin kemiğinin
emilmesi demektir.
İlhan Kesici, global krizin yansımalarının henüz Tür-
kiye’ye ulaşmadığını belirterek “Geldiği zaman bugü-
nümüz ekonomimiz için en iyi vakitler olacak” diyor.