26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 MART 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Krize, Erdoğan’dan Tuhaf Açıklama Başbakan, seçimlere altı gün kala, fabrikala- rın kapanarak, on binlerce işçinin kahve köşe- lerinde oturmasına yol açan krizin nedenini de, sorumlularını da bulmuş. O bulguları Bolulu seçmenleri ile paylaşırken “Abarttıkları gibi bir şey yok ortada... Bunu da söyleyeyim. Yani, işini bilmeyen başarı- sızlar varsa, kapanmış da olabilir” diyor. Öylelikle, yakın döneme kadar övdüğü “Ana- dolu Kaplanları”nı, beceriksiz, işlerini bilmeyen kimseler olarak kamuoyunun önüne çıkartarak kabahati onların omuzlarına yüklemek istiyor... Tezgâhlarını durdurmak zorunda kaldıkları için, işçilerini ya ücretsiz izinli sayan ya da tamamen yol veren fabrika sayısını, tam olarak ben de bil- miyorum. Çoğunluğu Kahramanmaraş, Denizli, Kayseri ve Gaziantep’te olan bu fabrikalar için sadece google’da arşivlenmiş haber ve yorum sayısının 170 bini bulduğunu öğrenmek için in- ternette bir tık yapmak yeterli. O tür haberler arasında dolaşırken, mesela Ga- ziantep’te 1975 yılında plastik ayakkabı üretimi ile piyasaya girmiş olan Nuri Tekerekoğlu ve üç çocuğunun kurdukları tekstil fabrikasının şal- ter indirdiğini ve işçilerini ücretsiz izine gön- derdiğini okuyorsunuz. Her biri en az 25 yıldır yüz ağartan bir tempo ile üretim yapan tekstil devleri arasında, Bursa’da Poylen, Kahramanmaraş’ta Matesa, Denizli’de Denizli Basma, Günak ve Dempa fabrikalarının bulunduğunu öğreniyorsunuz. Yine aynı rasgele metodu ile Kayseri’de Ka- tartaş ve Mimtaş’ın sahiplerinin işini bilmeyen- ler olarak suçlanamayacaklarına Cumhurbaş- kanı’nın da, bir hemşeri olarak tanıklık edebile- ceğini düşünüyorsunuz. Krizin ilk aşamada vurduğu otomotiv sanayi, zorunlu olarak ya işçilerini ücretsiz tatile çıkar- tarak, ya da yarım ücret ödeyerek tehlikeyi ge- ciktirmek için çabalarken diyelim ki işini bilme- yen yöneticilerin elindeydiler. Bugün bile krizin bizi teğet geçeceğinde inatla direnen Erdoğan, yaklaşan yerel seçim- leri bir referandum ortamına sokmak amacıyla kent kent dolaşırken otomotivde çalışan binlerce işçinin sorunlarını duymak bile istemiyordu. Krizin etkilerini en aza indirmenin çarelerini arayan ABD ve Avrupa’daki bazı ülkelerin yönetimlerinin uyguladığı yeni reçetelerden sadece ÖTV’nin bir süre için uygulamasını durdurmasının yararlarını geç de olsa fark eden bizim siyasi iktidarımızın yakın günlerde aldığı benzer önlemler, hem otomobil hem de beyaz eşya alanında göreceli de olsa bir can- lanma getirmedi mi? Demek ki kabahat, işverenlerde değil, önlem almakta geciken o iktidardaymış. Suçlanan ikinci kesim Başbakan’ın aynı yönde sık sık yinelediği eleş- tirilerin ilk sırasında gelen “kredi kartları mağ- durları” da, o kartları taşımaları için pazarlama fırtınasının mağdurları olarak, öncelikle o furya kampanyasını sessizce izleyen hükümeti suç- lamaktadırlar. Tüketicinin beyinleri yıkanırken Banka şubelerinin önlerine masa koyarak, gelip geçenlerin illa ki kendi kredi kartlarını kullanmaları için ağızlarından girilip burun- larından çıkılırken iktidar sabit gelirli tüketi- cileri hedef alan tehlikeyi fark etmiyor muy- du? Cep telefonlarımıza gelen sms mesajları ve TV reklamları ile beyinleri yıkanan yüz binlerce dar gelirli tüketici Batı’da hiçbir ülkede olmadığı ka- dar kredi kartlarının sağlayacağı söylenilen “toz pembe avantaj”ları, çoluk çocuklarının ihtiyaç- ları için bir cankurtaran olarak görürken, Sayın Başbakan mutlu bir seyirci gibiydi. Çünkü iktidar sözcüleri çarşılardaki tüketici ka- labalığını, AKP’nin onlara sağladığı avantajların sonucu olarak görüyor ve gösteriyorlardı. Ne zaman ki, alacaklı bankalar, ödenmeyen kart borçlarının üstüne bir de sınırlarını hükümetin belirlediği faizleri bindirdiler... Haciz memurla- rı da, ödeme güçlüğü çeken o tüketim çılgınla- rının iş ve evlerinin kapılarına dayandılar... O zaman; Başbakan bütün suçu tüketim ya- rışında nefesi kesilmiş kart mağdurlarının omuz- larına yükleyerek, kendi ekonomi politikasını ak- lamaya çalıştı. Bu büyük bir haksızlık değil midir? Parla- mentoda aynı zamanda ekonomi hocası olan, bir CHP milletvekilinin, Esfender Korkmaz’ın verdiği bir kanun teklifini bekletmek yerine, o uy- gulama karşısında sessiz kalan devlet, bir kez olsun kart kurbanlarının elinden tutamaz mıydı? Tam aksine onları kendi çaresizlikleri ile baş başa bırakmaktan adeta hoşlandığını sergileyen suçlamalar yapıyor. Sorumluluğun büyük bir kesimini işverenlere, geride kalanını da dar gelirli tüketicilere yüklü- yor. Ak iktidarına, sütten çıkmış ak kaşık rolü- nü oynatıyor. Ama politik nedenlerle bunları yaparken de vicdanını gerçekten akladığını mı sanıyor? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Irak’a uzanan seçim sandõğõ!.. DİYARBAKIR - Yerel seçimler yaklaşõr- ken Diyarbakõr ve Kuzey Irak’taki gelişmeler Güneydoğu’da dikkat ve şaşkõnlõkla izleniyor. Yöre halkõ Diyarbakõr’da 2.5 yõl önce yaşanan bombalõ saldõrõnõn faillerinin yakalandõğõ id- dialarõnõ ve PKK’ye yönelik silah bõrak çağ- rõlarõnõn yoğunlaşmasõnõ sorguluyor. Hem PKK hem de DTP, gelişmeleri 29 Mart’a yö- nelik manevralar olarak yorumluyor. Diyarbakõr’daki yerel seçim sessizliği, ye- rini “termos bomba” ve “Kürdistan” tartõş- malarõna bõraktõ. Koşuyolu Parkõ’nda 12 Ey- lül 2006’da bir termosa yerleştirilen bomba- nõn 10 kişinin ölümüne yol açmasõyla ilgili so- ruşturmada 2.5 yõldõr bir ilerleme sağlanamõ- yordu. DTP tabanõ bombalõ eyleme kitsel tepki gösterince Diyarbakõr Belediyesi, pat- lamada ölen 10 kişi için Koşuyolu Parkõ’na “Yaşam Anıtı” dikmişti. Tuhaf olan, “Erge- nekon”la bile ilişkilendirilen bu eylemin zan- lõlarõna yönelik operasyonun seçimlere 5 gü- ne kala yapõlmõş olmasõ! Diyarbakõr Valiliği yakalanan 10 kişiden üçünün PKK’nin dağ kadrosundan olduğuna ilişkin iddialara açõk- lõk da getirmeyince, bu karanlõk saldõrõ, seçim sürecinin en çok konuşulan olayõ haline gel- di. Yöre insanõ, saldõrõnõn PKK’den mi yok- sa karanlõk gruplardan mõ kaynaklandõğõ ko- nusunun aydõnlatõlmasõnõ bekliyor. ‘Çabalar sonuç vermez’ Salt bombacõlara yönelik operasyon değil, Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Irak gezi- sinde ilk kez “Kürdistan” demesi, Talaba- ni’nin PKK’ye yönelik “Ya silah bırakın ya da burayı terk edin” çağrõsõ da Diyarbakõr si- yasetinin en çok konuşulan konusu haline gel- di. Hem yurttaşlar hem de bölgenin ileri ge- lenleri Türkiye ile Irak arasõnda PKK’nin si- lahsõzlandõrõlmasõna yönelik çabalarõn sonuç vermeyeceğini düşünüyor. Örneğin Barzani yanlõsõ Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanõ Bayram Bozyel, “Kürdistan” ismini kullanan Ab- dullah Gül’ü kutladõğõnõ belirtirken PKK’nin silahsõzlanmasõ konusuna temkinli yaklaştõ. Bozyel şunlarõ söyledi: “Sayın Talabani’nin yapmış olduğu çağ- rı yeni olmamakla beraber biraz uçtur. An- cak PKK’nin silahsızlandırılması sırasında şiddete başvurulmasını, zor yöntemlerin kullanılmasını, ne biz ne de Iraklı Kürt li- derler istemez.” Bir süre öncesine kadar Demokrat Parti il başkanlõğõnõ yapan Diyarbakõr Ticaret ve Sa- nayi Odasõ (DTSO) Başkanõ Galip Ensarioğlu ise Gül’ün “Kürdistan” kavramõnõ kullan- masõnõ Türkiye’nin Ermenistan açõlõmõ gibi doğru bir politika olarak değerlendirdi. Ensa- rioğlu, nisan ayõnda PKK’ye silah bõrak çağ- rõsõnõn yapõlacağõ Erbil’deki konferansõ önem- sediklerini belirtirken de “PKK silahsızlan- malıdır ama Türkiye soruna yalnızca tas- fiye biçiminde bakmamalıdır. Eşzamanlı olarak demokratikleşme, diyalog ve genel af da paralel olarak uygulanmalıdır. Türk kamuoyu buna hazırlanmalıdır. Sorunun çözümünde muhatap herkestir; bunun için- de PKK de vardır” diye konuştu. Başta Diyarbakõr olmak üzere Güneydoğu kentlerinde PKK’nin Talabani’nin çõkõşõna ve- receği yanõt da merak ediliyordu. Associated Press’e konuşan PKK sözcülerinden Ahmet Deniz, “Celal Talabani’nin bu tür sözleri sarf etmeye ne otoritesi ne de isteği var ve biz ondan talimat almayız” dedi. PKK’nin üst yapõlanmalarõndan Koma Ci- vaken Kurdistan (KCK) ise Talabani’nin çõ- kõşõnõn yerel seçimleri AKP’ye kazandõrma- ya yönelik bir hamle olarak değerlendirdi. Hem Gül’ün gezisi hem Talabani ve Ne- çirvan Barzani’nin PKK’ye yöneik çõkõşõ Gü- neydoğu’da siyasi manevra olarak görülüyor. Belki de Güneydoğu tarihinde ilk kez yerel se- çimler, Kürt sorununda sõnõr aşan diplomasi- nin gölgesinde yapõlõyor. Gerçek olan şu ki, tüm çabalardan DTP nemalanõyor! Yaşanan ekonomik krizin 2002 krizinden daha yõkõcõ olduğunu, vurup geçmeyeceğini söyleyen Kesici ‘Bu kriz Türkiye’nin krizi’ MUSTAFA PAMUKOĞLU Başbakan Tayyip Erdoğan, “Ham- dolsun teğet geçti” dediği ekonomik krizin, henüz yeni yeni etkilerinin his- sedildiği bugünlerde krizin ne za- man biteceğini konuşmaya başladõ. Oysa İlhan Kesici, global krizin yan- sõmalarõnõn henüz Türkiye’ye ulaş- madõğõnõ ve yaşanan ekonomik krizin Türkiye’nin kendi krizi olduğunu öne sürüyor. Dünyadaki krizin yansõma- larõnõn ancak önümüzdeki yõl Türki- ye’yi etkisi altõna alacağõnõ belirten Kesici, “Bu kriz 2002 krizinden daha yıkıcı, vurup geçmeyecek ve uzun sürecek” diyor. -Dünya ekonomik krizi her tara- fı kasıp kavuruyor. Duracağı da yok. Sizce bu kriz Türkiye’ye gel- miş durumda mı? Kesici: Türkiye’de şu an yaşadõğõ- mõz kriz “çifte kavrulmuş” bir kriz olacak. Bu krizin iç ve dõş dinamik- leri var. Dõş dinamik dediğimiz küresel kriz, henüz Türkiye’de etkisini gös- termedi. Birinci sebep bu küresel kri- zin esas nedeni olarak gösterilen tok- sik (zehirli) kâğõtlar Türkiye bankacõlõk sisteminde yoktur. Bizim bankacõlõk sistemimiz son zamanlarda yabancõ- laşsa da hâlâ geleneksel. Kurallarla ça- lõşõyor. İkincisi, mortgage kredilen- dirme sisteminin sonuçlarõ henüz Türkiye’ye yansõmadõ. Öte yandan do- larõn ne yen, ne Avro ne de İngiliz Po- und’u karşõsõnda değer kazanmõşlõğõ yok; çünkü krizin doğduğu yer bu de- ğerlemeye manidir. Oysa Türk Lira- sõ’na karşõ ciddi bir değer kazanmõşlõ- ğõ var. Buradaki terslik neyi gösteri- yor? “Azrail Amerika’da ölüler Türki- ye’de.” -Azrail bulunduğu ülkede niye can almıyor da Türkiye’de alıyor? Kesici: ABD’de alõyor ama onun eli bu- raya ulaşmadan buradaki Azrailler bizi öl- dürüyor. General Motors, General Electric gibi çokuluslu dev şirketlerin toplam de- ğerini gösteren en önemli gösterge Dow Jo- nes Endeksi’dir. Dow Jones’un 2008 ba- şõndaki değeri 13.300, en kötü olduğu ta- rihteki değeri yaklaşõk 8 bindir. 8.000/13.300 dersek yüzde 66 oranõnõ buluruz. Bu rakam bütün Amerika’daki firmalarõn krizdeki değer kaybõnõ gösterir. Türkiye’de ise 2007 Ekim ayõnda IMKB endeksi 58.800; şim- dilerde 23.000 civarõnda. Bu du- rumda Türkiye’deki şirketlerin de- ğer kaybõ yüzde 155. Bu nasõl bir krizdir ki çõktõğõ ülkede şirketler yüz- de 66 değer kaybederken Türkiye’de bunun iki katõ kayõp yaşanõyor. Oy- sa tersi olmasõ lazõm, hatta Ameri- ka’da yüzde 155 kayõp olurken biz- de yüzde 5-10 civarõnda bir kayõp yaşanmalõydõ. -Yani bu karşılaştırmayı ya- parak siz krizin rüzgârının henüz Türkiye’ye doğru esmediğini mi söylüyorsunuz? Kesici: Evet. Bakõn size bir baş- ka örnek de vereyim. Amerika’da otomotiv sektörü hariç perakende sektörünün -ki bu sektör Ameri- ka’nõn canõdõr - Şubat 2009’da bü- yümesi yüzde 0.17’dir. Beklenti eksi yüzde 0.2 idi. Türkiye’ye bak- tõğõmõzda imalat sektöründeki bü- yüme eksi yüzde 24’tür. Bu nedenle Türkiye’de tüm siyasetçiler ve ikti- satçõlarõn iman derecesinde inan- malarõ gereken husus, Türkiye’de- ki krizin küresel krizden bağõmsõz çõktõğõdõr. Küresel kriz dinamikleri ile irtibatõmõz yok. Ama ülkemiz so- nuçlarõndan etkilenecek; daha henüz etkilenmedi. Eğer buna inanmazsak algõlama sorunu ile karşõ karşõya ka- lõrõz. Bu da tedbir sorunu yaratõr ve yanlõş tedbirler alõrõz. -Bu durumda kriz henüz Tür- kiye’ye gelmediyse geldiğinde vay halimize Kesici: Evet. Küresel kriz henüz Türkiye’ye gelmedi. Dolayõsõyla ne teğet geçti, ne şükürler olsun ne de az etkilendik, bitti bitecek diye- biliriz. Geldiği zaman bugünümüz ekono- mimiz için en iyi vakitler olacak. 2000 Ka- sõm ayõnda 2001 krizi ile ilgili bir konfe- ransta verdiğim bildiride söylediğim gibi, “her kışın sonunda bahar gelmez, kara- kış da gelir.” Ülkemizde bu krizde 2009 ve 2010 kõş aylarõndan sonra bahar gözük- müyor. Karakõşa hazõrlõklõ olmamõz lazõm. ‘IMF AKP’yi uyardõ’ -Borçlanma harcamaların finansmanı için gerekli idi. Ayrıca harcama talep, talep de arz yaratır. Bu kötü bir şey mi? Nasıl büyüye- cektik? Kesici: Zaten sorun da burada. Türkiye önün- deki 10 yõlõn gelirlerini bu borçlanma ile harca- dõ. Hükümet bu harcamalarõn yapõlmasõ olanağõnõ sağladõ. Şimdi Başbakan kalkmõş kredi kart bor- cu olanlara “Bana ne kardeşim, harcamasay- dınız” diyerek çelişkiye düşüyor. Burada sorun harcamak değil, önünüzdeki uzun yõllarõn gelir- lerini ipotek altõna alarak harcamamõzdõr. Bu da aşõrõ borçlanma ile oldu. -IMF ülkemizin gidişatı ile ilgili hükümeti neden uyarmadı? Kesici: Uyarmaz olur mu!16 Kasõm 2007 ta- rihinde IMF hükümete bir resmi rapor verdi. Ulus- lararasõ mali kuruluş raporlarõnda da diplomatik dil kullanõlõr. Bu raporda çok kötüsünüz, battõnõz falan demedi, “yüksek kırılganlığı olan ülkeler” içinde en kõrõlgan ülkenin Türkiye olduğunu be- lirtti ve şu parametreleri ortaya koydu: - Rezervlerin kõsa dönemli borçlara oranõ ba- kõmõndan Türkiye en düşük yani en kötü. - Cari işlemler açõğõnõn milli gelire oranõ ba- kõmõndan Türkiye en büyük yani en kötü. - Toplam kamu borçlarõnõn milli gelire oranõ bakõmõndan Türkiye en büyük yani en kötü. - Özel sektöre açõlan kredilerin milli gelir ora- nõndaki değişim hõzõna oranõ bakõmõndan Türki- ye en büyük yani en kötü. Bu rakamlar hepimizin uykularõnõ kaçõrmasõ ge- reken rakamlar. ‘TÜSİAD’ın büyük sorumluluğu var’ -Türk iş dünyasının özellikle büyük sana- yicilerin tepkisine baktığımızda bu rakamla- rın sanki farkında değiller gibi. Ne dersiniz? Kesici: Maalesef Türk işadamlarõ bu durumu bilmiyorlarsa çok ayõp, biliyor da söylemiyorlarsa daha da ayõp. Özellikle TÜSİAD’õn burada bü- yük sorumluluğu var. -İşadamı hükümetten korkuyor. Vergi silahı özel sektörün üstünde büyük baskı yaratıyor. Kesici: Evet. Bu hükümet çok gaddar. Ekonomi yönünden eleştirilmeyi sevmiyor. Oysa türban mürban değil, ekonomi yönünden hükümete eleştiri yapmak lazõm. Özel sektör ne kadar kor- karsa korksun, korkunun ecele faydasõ yok. Ak- si halde varlõklarõ gidecek. -Krizden çıkış için Türkiye ne yapmalı? Kesici: Ciddi ve periyodik olarak toplanabi- lecek ve muhalefet partileri, toplumun her ke- siminden temsilcilerin de katõldõğõ “Ekonomik ve Sosyal Konsey” oluşturulmalõ. Çok iyi for- müle edilmiş bir “Bütüncül Harcama Prog- ramı” hazõrlanmalõ ve halka çok iyi anlatõlabi- lir olmalõdõr. Bir “Kriz Önleme Fonu” kurul- malõdõr. Bankalardaki ticari ve tasarruf mev- duatõnõn tamamõna garanti getirilmelidir. Yanlış beyana suç duyurusu İSTANBUL (AA) - Bakõrköy Kaymakamlõğõ, “Adrese Dayalõ Nüfus Kayõt Bürosu”na yanlõş adres beyanõ verdikleri tespit edilen 750 kişi hakkõnda savcõlõğa suç duyurusunda bulundu. Bakõrköy Kaymakamlõğõ’nõn yazõlõ açõklamasõnda, 2008 ve 2009 yõllarõnda nüfus kayõt bürosuna yapõlan adres beyanlarõndaki incelemede birbirini tanõmayan kişilerin aynõ adreste oturduğunun tespit edildiği kaydedildi. Açõklamada görüşlerine yer verilen Bakõrköy Kaymakamõ Dursun Ali Şahin, beyanda bulananlarõn adres kayõtlarõnõ sistem üzerinden kapatõldõğõnõ ifade etti. DİYARBAKIR NOTLARI/ MEHMET FARAÇ ‘Kaynak kıtlığı ile bomba patlayacak’ -Bu durumda Türkiye’de ki ekonomik krizin iç dina- miklerini konuşmak gere- kir. Kesici: Türkiye’deki krizin en önemli sebeplerinden biri borçlarõdõr. 2002 yõlõnda özel sektörün borcu 44 milyar do- lar iken 2008 yõlõ sonunda bu tutar 196 milyar dolar ol- muştur. Yani 4.5 kat artmõş- tõr. Kamu sektörünün borcu 148 milyar dolardan 295 mil- yar dolara çõkmõştõr. Hane halkõnõn borcu ise tam 20 kat artmõş, 4 milyar dolardan 80 milyar dolara çõkmõştõr. 1995=100’e göre reel kur en- deksi 2008 başlarõnda TÜFE ve ÜFE ortalamasõna göre 178’dir. Yani aşağõ yukarõ bugünkü durumun aynõsõ. Bu rakamlarõn küresel krizle bir ilgisi yok. Bu durumu 6 Mart 2009’da dõş ticaretten so- rumlu Devlet Bakanõ Kürşad Tüzmen’de konuşmalarõnda teyit ediyor. -Hane halkı borcunun 20 kat artmasının da küresel krizle ilgisi yok o zaman. Kesici: Elbette yok. Bu kredi kartõ ve taksitli satõşlar borcu olmasaydõ Başbakan’õn övündüğü büyüme resmi ol- mayacaktõ. -Küresel kriz henüz gel- mediyse ne zaman gelecek? Kesici: Kamu ve özel sek- törün borcunun finansmanõ için uluslararasõ piyasalara çõkacağõz. Yükselen piyasa- lara daha önce ayrõlan 230 milyar dolarlõk kaynak 39 milyar dolara inmiş durumda. Dolayõsõyla borcumuzun şid- deti nedeniyle piyasalarda “kaynak kıtlığı” ile karşõla- şacağõz. İşte bomba burada patlayacak. ‘Borçla ülkenin iliği kemiği emiliyor’ -Türkiye yıllardır büyü- me gösterdi. Ne oldu da 2008’de büyüme durdu? Kü- resel krizin bu duruma hiç mi etkisi yok? Kesici: 2000-2007 arasõ dün- yada bir “lale devri” yaşan- mõştõr. Bu dönemde, ortalama ve her yõl üst üste büyüme hõzlarõ gelişmiş ülkelerde yüz- de 5’in üstünde gerçekleşmiş- tir. Oysa bu ülkelerde büyüme ancak yüzde 1’ler civarõnda olur. Orta gelirli ülkelerin bü- yüme hõzlarõ yüzde 6’larõn üs- tünde, bizim de içinde oldu- ğumuz alt-orta gelirli ülkelerin büyüme hõzlarõ yüzde 7’lerin üstünde gerçekleşmiştir. Ülkemizde 2008 yõlõnda yüzde sõfõr veya yarõm puan bü- yüme bekleniyor. Bu büyüme rakamlarõ hormonludur. Çün- kü milli gelir, bir gecede yüz- de 31 arttõrõlmõştõr. Hormonlu rakamõ da alsak Türkiye’nin büyümesi ortalama yüzde 5.5 olmuştur. 2008’de kur 1.2 ve büyüme rakamlarõ böyle iken 2008’de beklenen büyüme ra- kamõnõn küresel krizle hiçbir ilgisinin olmadõğõnõ görürüz. -Bu açıklamalarınızla 2003-2008 arasında düşük kur-yüksek faiz politikası- nın iflas ettiğini söyleyebilir miyiz? Kesici: Elbette. Son 6 sene zarfõnda verdiğimiz dõş ticaret açõğõ 235 milyar dolardõr. Bu açõk gittikçe artan bir tempo ile 2008’de 78 milyar dolara çõk- mõştõr. Cari işlemler açõğõmõz bu dönemde 165 milyar do- lardõr. 2008’de 51 milyar do- lar olmuştur. Bu dönemde borçlarõmõz için ödediğimiz faiz 225 milyar dolardõr. Bu da ülkenin iliğinin kemiğinin emilmesi demektir. İlhan Kesici, global krizin yansımalarının henüz Tür- kiye’ye ulaşmadığını belirterek “Geldiği zaman bugü- nümüz ekonomimiz için en iyi vakitler olacak” diyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear