28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İşini Bilememe Durumları Üzerine Bir Not Düşümü Başbakan’ın müthiş olduğu kadar son derece ay- dınlatıcı da olan sözleri hepimize rahat bir soluk al- dırdı. Aylardır düşünüyor, düşünmekten beyin da- marlarımız çatlayacak gibi oluyor, fakat yaşadıkları- mızın, tanık olduklarımızın nedenlerine akla yakın bir yanıt bulamıyorduk. Ben, örneğin, camları buğulu kahvehanelerde masaları dolduran “okey”cilerin sayısındaki olağan- üstü artışın nedenleri üzerine umutsuzca kafa pat- latıyordum. Toplumumuzda ayrı bir yeri olduğu bi- linen bu zamanı sınırsız kesimdeki ani kalabalıklaş- manın mutlaka bir nedeni olmalıydı. Sayıları birden üçe, beşe, ona katlanmıştı ve katlanma sürüyordu. Ani kalabalıklaşma bağlamındaki bu olağanüstü ar- tışın benzer görüntülerine Taksim ile Tünel alanları- nı birbirine bağlayan ünlü Cadde-i Kebir’de de (ye- ni adıyla İstiklal Caddesi) tanık olunuyordu. Normal koşullarda hafta sonları 3 milyon kişiyi ağırlayan 1.7 km. uzunluğundaki cadde, bir anda sayısı ikiye katlanan insan kalabalığını taşıyamaz olmuştu. Kısacası, ilginç şeyler yaşanıyordu ve bizler bu ya- şananlara tanık oldukça düşünmekten başka bir şey yapamıyorduk. Tam anlamıyla bir “Düşün, taşın, b..tur işin” sorunsalının sarmalına düşmüş, çıkıp kurtula- mıyorduk. Bu arada bizim Cumhuriyet’teki arkadaşların muhaliflikleri de katlanarak derinleşiyordu. Onlara kal- sa yaşadığımız, gördüğümüz, tanık olduğumuz her şeyin, her olayın, her durumun tek “müsebbibi” ik- tidar ve onun uyguladığı ekonomi politikalarıydı. Dil- lerine bir “küresel kriz” lafı dolamışlar, uzattıkça uza- tıyorlardı. Kriz sözde bizi de vurmuşmuş da, fabrikalar kapanıyormuş da, işsizlik artıyormuş da… Buna ben- zer can sıkıcı, iç karartıcı müzmin muhaliflikler yani. Oysa Başbakan bambaşka şeyler söylüyordu; ar- tık dünyanın 17., Avrupa’nın da 8. büyük ekonomi- sine sahip olduğumuzu, ülkemizin artık bir gül bah- çesine döndüğünü (O, “Güllük Gülistan” diyor), kendi iktidarlarının kurduğu bu sağlam yapıyı en deh- şetengiz gibi görünen krizin dahi sarsamayacağını an- latıyordu. Bunlar iç açıcı, gönül ferahlatıcı güzel söz- lerdi. Bizimkiler ise hiç mi hiç inanmıyorlardı bu hoş sözlere. Dünya kapitalizmini temelinden sarsan küresel bir felaket yaşandığı doğruydu, ne var ki bu felaket (ya da başka bir deyişle kriz) bizi “teğet” geçecekti. Bu da çok doğaldı, çünkü bu iktidar 6.5 yılda öyle bir Tür- kiye görüntüsü yaratmıştı ki krizin kralı olsa, “Aman burayla işim olmasın” deyip korkudan sıvışırdı. Baş- bakan’ın kastettiği de buydu. Kriz korkutan bir ülkenin evlatları olmuştuk ve biz ondan korkacağımıza o biz- den korkmalıydı. Nitekim krizi fena halde korkut- muştuk, tam yaklaşacak gibi olmuştu ki burada olup bitenleri görünce korkudan dili tutulmuş, çareyi tüymekte bulmuştu. Bizim muhalif arkadaşların göremediği buydu iş- te. Krizin kaçıp gittiğini bir türlü görmek istemiyorlardı. Onlar hâlâ aynı yerdeydiler, “kriz” diyorlar başka bir şey demiyorlardı. Hele içlerinde biri vardı ki (ad ver- mek istemiyorum burada, diyelim H. Ç. olsun) fab- rikaların, işyerlerinin birbiri ardınca kapanmalarını bi- le korkusundan bizi teğet geçen o sanal krize bağ- lıyordu. Ona kalsa yukarıda sözünü ettiğim o ola- ğanüstü kalabalıklaşmanın bile nedeni krizdi. Oysa üç beş iş bilmez sanayicinin fabrikalarının, bir avuç yeteneksiz esnafın atölyelerinin, dükkânla- rının kapanması çok doğaldı. Öyle ya, önce işi öğ- reneceksin, sonra işyerini açacaksın! Bunlar tam ter- sini yapmışlar ve batmışlardı. Sayıları birazcık fazlaydı; doğal ki bunların sayıları fazla olunca kapıya koydukları mavi tulumlu ve beyaz yakalı çalışanlarının da sayı- ları fazla olacaktı. Kısacası bu ülkede her şey kendi doğallığı içinde yaşanıyordu. Kapıya konan çalışan- ların ise mutluluklarına diyecek yoktu doğrusu, kah- vede taşlama, İstiklal Caddesi’nde avarelik… Oh, gel keyfim gel! İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’na, İstanbul-Ka- dıköy’de Selami Öztürk’e, Ankara’da Murat Kara- yalçın’a, İzmir’de Aziz Kocaoğlu’na, İzmir-Ko- nak’ta Hakan Tartan’a, İzmir-Dikili’de Osman Öz- güven’e, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’e, An- talya’da Mustafa Akaydın’a yerel seçimlerde yü- rekten başarılar diliyorum. Büyükşehirlere 16, il merkez- lerine 65, ilçelere 892 ve belde- lere de 1974 olmak üzere tam 2 bin 947 belediye başkanõnõ; 32 bin 563 belediye meclisi ve 3 bin 284 il genel meclisi üyesi ile 50 bini aşkõn muhtarõ; yani yaklaşõk 90 bin yerel yönetim görevlisini be- lirlemek için oy kullanacağõmõz bu yerel seçimlerde “mimar aday rekoru” kõrõlõyor... Değişik yönetim kademeleri için 500’ü aşkõn mimardan, 77’si belediye başkanlõğõna; 5’i il genel meclisi ve diğerleri de belediye meclis üyeliklerine adaylar... Bugüne kadar görülmemiş dü- zeydeki bu “mimari ilgi”nin ne- denini görevdeki mimar başkan- lara sorarsanõz, yanõtlarõ hazõr; “başarılarımızla meslektaşlarımızı heveslendirdik”… Adaylara sorarsa- nõz, kentlerimizin “içler acısı imar görüntüsü” karşõ- sõnda “artık mü- dahale zamanı...” Nitekim kimi mi- mar belediye baş- kanlarõnõn 5 yõllõk h i z m e t l e r i n d e “mesleki fark”larõ pek anlaşõlamadõğõ için, aday meslektaşlarõ da “mimar bele- diyecinin nasıl olması gerekti- ğini kanıtlayacağız...” diyorlar. Görünen o ki bu ‘mimari il- gi’nin gerçek nedeni, “seçile- ceklerin çalışmaları”na bakõ- larak anlaşõlacak... ‘Meclis’cilerde AKP ilerde Mimar adaylardan “belediye başkanlığı” isteyenlerin çoğun- luğu CHP’de iken AKP’lilerin “Meclis’i üyeliği”ni hedefleme- leri ise dikkat çekiyor. Meclisle- re girmek isteyen mimarlarõn ilk hedefleri “imar komisyonu”nda çalõşmak. Başkanlõk gibi genel “kentsel sorumluluk” yerine, “sadece imar”da etkili olma öz- lemindeki “muhafazakâr mi- mar” çoğunluk ne anlama geli- yor? Bu görevin “kentin, tarihin, doğanın muhafaza (korunma) edildiği” bir “mesleki duruş”la yapõlabilmesi, öncelikle AKP’de- ki “tam tersi politikalar”a kar- şõ da mücadele etmeyi gerektir- diğinden, muhafazakâr mimarla- rõn, örneğin “imar değişikliği” ta- lepleri karşõsõndaki tutumlarõ me- rakla bekleniyor. Başkanlık yarışındakiler Belediye başkanlõklarõna aday mimarlarõn 21’i CHP’li, 19’u AKP’li, 13’ü DP’li, 10’u MHP’li, 5’i DSP’li, 2’si SP’li, 2’si ANAP’lõ ve 1’er kişi de BBP, DTP, ÖDP ile BTP’den seçime giriyor. Ayrõca bir mimar da Mu- danya’daki yarõşa bağõmsõz ola- rak katõlõyor... Büyükşehir başkanlõklarõna adaylar İstanbul’da Kadir Top- baş AKP’li, DSP’li Ahmet Ve- fik Alp, MHP’li Ahmet Turgut ile DP’li Mehmet Dülger; Ada- na’da ANAP’lõ Nurgül Çölke- sen, Diyarbakõr’da AKP’li Kud- bettin Aksu ve Kayseri’de CHP’li Ali Genç... İl merkezlerindeki başkan aday- larõ ise Ağrõ’da Necmettin Erin- cik (SP), Amasya’da Süleyman Taşdemir (CHP), Aydõn’da Mustafa Ancın (AKP), Balõke- sir’de Erkan Ağabeyoğlu (DP), Bartõn’da Selim Karakaş (CHP), Bolu’da Mustafa Ramazan (MHP), Denizli’de Hüsamettin A t a m a n (CHP), Ela- zõğ’da Bayram Kavak (BTP), Isparta’da Yu- suf Ziya Gü- naydın (MHP), Kastamonu’da Hakan Çetin (MHP), Kütah- ya’da Fikret Erguz (DP), M a l a t y a ’ d a Ömer Şarap- nal (CHP), Ma- nisa’da Atilla Efendioğlu (DP), Muğla’da Ertuğrul Aladağ (DSP), Osmaniye’de Haydar Aktürk (CHP), Sõvas’ta Sami Aydın (AKP), Uşak’ta Ali Er- doğan (MHP)... İlçelerdeki başkanlõklar içinse en çok mimar aday İstan- bul’da… Kadõköy’de Sinan Ge- nim (AKP), Nurseli Aparı (MHP) ile Arif Atılgan (DSP), Beşiktaş’ta CHP’den “devam” etmek isteyen İsmail Ünal, Bey- koz’da Alaattin Köseler (CHP), Ataşehir’de Ömer Abamor (AKP), Bahçelievler’e CHP’den yeniden başkan olmak isteyen Saffet Bulut, Kartal’da Hüseyin Karakaya (SP), Şile’de Can Tabakoğlu (AKP), Eyüp’te Ali Galip Mamal (CHP), Sultanga- zi’de Adnan Kınalı (DP), Kü- çükçekmece’de de Emin Şahin Şen (DP)... İstanbul’dan sonra ilçe beledi- ye başkanlõklarõna en çok mimar aday bulunan il Bursa… Os- mangazi’de Basri Sönmez (MHP), Nilüfer’de Işıl Maydaer, Gemlik’te AKP’den Aydın Ay- bey (AKP), Mudanya’da bağõm- sõz aday Mehmet Aydın, İne- göl’de Dursun Öztürkoğlu (DP), Mustafakemalpaşa’da DP’den Ufuk Tokgöz… Bakalõm seçimden sonraki “ka- zanan mimarlar” yazõmõzda bu listeden kimler yer alacak? Tüm mimar adaylara başarõ dileklerimle… ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ 500 Mimar Oy Peşinde... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 25 Mart 25 MART 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Newsweek: “AKP, derin devlet kuruyor.” Turşu kuracak değil ya! Asfalt Avni Kurtuldu: “AKP’nin asfalt danışmanı Serdar Kepenek’le Kaldırım Mühendisliği Asfalt Bölümü ÖSS puan sıralamasında tavan yaptı!” Şeker Gülfatma Carlık: “Recep, ‘Eskiden şeker karneyle satılıyordu’ diyor. Bugün ise şeker fabrikaları yandaşlarına satılıyor!” Parsel Servet Türkmen: “Bu dünyadaki rantları yetmiyormuş gibi öteki dünyayı da parsellediler!” YağmurDeniz Kürt devletine ebelik yapmak! AKP’NİN sayın cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül, Bağdat’a gitti ve Irak’ın kuzeyinden “Kürdistan” diye söz etti. Kulaklarına inanamayıp “Kürdistan mı dediniz” diye soran gazetecilere de şu yanıtı verdi: “Ne diyeceğim? Yunanistan, Makedonya’ya Makedonya demiyor diye biz de demiyor değiliz. Irak Anayasası’nda ne yazıyorsa o. Kendi anayasalarında yazıyor.” İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in kardeşi Abdullah Gül’ün, Irak’ın kuzeyine “Kürdistan” demesinin gerekçesi olarak Yunanistan Makedonya’ya Makedonya demediği halde Türkiye’nin Makedonya’ya Makedonya demesini örnek göstermesi gerçekten bir mantık şaheseri ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir diplomasi harikası olmalı! Ayrılıkçı terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı İmralı’da sorgulayan subayların gözaltına alınıp sorgulandığı bir süreçte Kürt devletinin kuruluşuna ebelik yapanlar umarız terörü siyasallaştırarak çözmeye de kalkışmazlar! Öte yandan malum mantık silsilesi ile Abdullah Gül’den beklenen yeni diplomatik açılım, anayasasında yazdığı için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak söz etmesi ve hatta adanın kuzeyini işgal eden Türk askerini kınamasıdır. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SURATINA demokrasi maskesi geçirmiş şeriatçılar, liboşlar, işbirlikçiler, mandacılar, dönek solcular, fırdöndü yobazlar, sümüklünün hizmetkârları özetle faşizme öpücük dağıtan sahte demokratlar, iktidar yalakaları, güce tapanlar ne diyecek, doğrusu çok merak ediyorum. Mustafa Balbay’ı yargısız infazları ile mahkûm edenlerin yüzleri acaba biraz olsun kızaracak mı? Hiç sanmıyorum! Onlar yine kendilerine belletilenleri okuyacaklar ve “kanıt” diye özel olarak servis edilenleri yorumlamakla yetinecekler! Mustafa Balbay’a “gazetecilik dersi” vermeye kalkışanlar, ellerine tutuşturulan “belge”lerle ahkam kesenler özetle “Mustafa Balbay, hakkında yazılanları yalanlamadı. Öyleyse iddialar doğru” diyorlardı. Mustafa Balbay’ın tutukluluğuna yapılan itirazın reddedilmesinden sadece bir saat sonra bir “kamu hizmeti” olarak servise konan “Mustafa Balbay’ın Darbe Günlükleri”ni Mustafa Balbay’ın cezaevinden yalanlamamış olmasını “günlükler”in doğruluğunun kanıtı olarak gösteriyorlardı. Balbay’ı sadece “darbe girişimi”nden değil mesleki bakımdan da yargılayanlar “artık gazetecilik yapamaz” hükmünü verirken “sükut ikrardan gelir” diyorlardı. Oysa Balbay, avazı çıktığı kadar bağırdığı halde, parmakları sızlayıncaya kadar yazdığı halde demir parmaklıkların arkasından sesini duyuramıyor, kendini savunamıyordu. Ve ancak tutuklanışının 19. gününde avukatları aracılığıyla kamuoyuna sesini duyurabildiğinde özetle şöyle diyordu: “Tek kişilik hücrede kalıyorum. Hücre cezasına çarptırılmışım gibi cezaevinde bana tecrit uygulanıyor. Avukatlarımın cezaevi idaresine verdiği, basında bana ait günlükler olduğu iddiasıyla yayımlanan notlar, cezaevi idaresi tarafından tutukluluğumun 18. gününde bana verildi. Medyada tartışılan şekilde benim bir günlüğüm yoktur. Eğer gazeteye yayımlanmak üzere hazırladığım dizi yazıyı, bana yönelik sansürü aşabilip yayınlatma olanağı bulursam, gerçekleri herkes öğrenecek.” Mustafa Balbay’a yargısız infaz yapanlar, Mustafa Balbay’ın arkasından konuşanlar ve yazanlar şimdi ne diyecek hem çok merak ediyorum hem de hiç merak etmiyorum! Çünkü onların, suratlarına tükürülse “Yarabbi şükür” dediğini biliyorum. Şükür SESSİZ SEDASIZ (!) “Megaron” seçimlerde... dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/Trabzon ken- tinin antik dö- nemlerdeki adõ. 2/ Melih Cev- det Anday’õn bir romanõ... İl- kel bir silah. 3/ Küçük mağara... Güzel kokulu bir kavun cinsi. 4/ Argoda “pa- ra” anlamõnda kullanõ- lan sözcük... Tavuğun istenilen yere yumurt- lamasõnõ sağlamak için kullanõlan beyaz taş. 5/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatõ. 6/ Osmanlõ devletinde Bulgarlardan oluşturu- lan “Voynuk” örgü- tündeki subaylara ve- rilen ad. 7/ Parola... Kalõn kabuklu ve çekirdekli bir por- takal cinsi. 8/ Dizi, sõra... Somali’nin plaka imi... Ter- biyesiz kimse. 9/ Su masajõ küveti ya da havuzu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Denizli’nin Buldan ilçesinde antik bir kent. 2/ Gü- zel, hoş, latif... Bir kimse ya da topluluğun başkalarõnda bõraktõğõ izlenim. 3/ Ender, seyrek... İskambildeki ma- ça rengine verilen bir başka ad... Bir nota. 4/ Ortao- yununun iki baş kişisinden biri. 5/ Bir tür bağõmsõzlõ- ğõ olan büyük il... Kenar süsü. 6/ Bir kimseyi kötüle- me, yerme... İzmir yöresinde, daha çok sabah kahval- tõsõnda yenen bir cins börek. 7/ Harman yerindeki ta- hõlõn taş ve toprakla karõşõk kalõntõsõ. 8/ Pembemsi tu- runcu renk... Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmak- ta kullanõlan deyim sözü. 9/ İri taneli bir zeytin cinsi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B A R A N K O E Ü M E R A L A F S A M A M A N İ T B A T A Ğ A N İ V E Z Z A T Y A T V O N O Z E T İ K E T M İ R O K E T F İ L Z O L O T A İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear