26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M erkeze metroyla gidi- yorsanõz, metrodan merkeze ulaşan yol ku- ru havada toz toprak, yağmurda karda võcõk võcõk çamur... Mer- kezin önünden içine uzanan yol de- lik deşik; merdivenleri çökmüş, kopmuş, parçalanmõş; merdiven- lerin iki yanõndaki çimler çim ol- maktan çõkmõş, çamur içinde... Yapõnõn dõş yüzünden büyük par- çalar düşmüş, kimi yerlerinin sõvasõ dökülmüş... Merkezin kapõsõndan girmeden önce sarõ metalden kocaman yazõyõ okuyorsunuz: Atatürk Kültür Mer- kezi... Hiç değilse bu yazõ düzgün... Burasõ, Cumhuriyetimizin temel özelliğinin kültür olduğunu bizle- re devrimleriyle öğreten ulu önder Atatürk’ün soyadõnõ taşõyor; üs- telik “kültür” etkinlikleri için ya- põlmõş “merkez”... Bu yapõ Kenan Evren’li yõl- larda büyük savla, yarõşma açõla- rak kocaman bir alanõn ortasõna konduruldu. Yapanlar çatanlar hiç gücenmesin; biz Ankaralõlar ya- põldõğõ günden başlayarak hiç sev- medik; katõldõğõmõz fuarlarda, ki- mi kültürel etkinliklerde türlü zor- luklarõnõ, işlevsizliğini yaşayarak da gördük; hava sõcaksa bunaldõk; serinse titredik. Fuarlarda kitapla- rõmõzõ sõrtta taşõdõk; insancõl ge- reksinimlerimizi karşõlamak için sularõ ya boşuna akan ya hiç ak- mayan, hiç temizlenmemiş izleni- mi veren bu sözde merkezde tür- lü zorluklarla baş etmeye baktõk. Yapõnõn içi yõllardõr perişan du- rumda; dõş kapõdan merkezin içi- ne uzanan merdivenlerin üzerine bir tahta yatõrõlmõş, tahta kõrmõzõ halõyla kaplanmõş; ama bu eğik yolda yürümeye yürek gerek... Ankara Atatürk Kültür Merke- zi, Hipodrom alanõ içinde, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn kullanõ- mõnda bulunuyor. DYP-SHP koa- lisyonu sõrasõnda Kültür Bakanõ Fikri Sağlar ve ekibi, bu alanda birçok kitle örgütüne yer vermiş- ti; ancak bu geniş alanda şunlar bunlar yapõlacak denilerek kitle ör- gütleri bu alandan atõldõ. Kitle ör- gütlerinin çoğu buranõn renkli ve yaşayan bir kültür parkõ olmasõ için tasarõlar yapõyor, hatta hastalanan ağaçlarõ kurtarmak için çaba har- cõyordu; Çağdaş Gazeteciler Lo- kali’nin bulunduğu köşeye yeni CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Bir Örnek SEÇİMLERE birkaç gün kala belediye başkan adayla- rı konusundaki kamuoyu yoklamaları bazı yerlerde hâlâ dal- galı sonuçlar verirken başka yerlerde tam aksine bir tek aday üzerinde yoğunlaşmaktaysa, bu durumu biraz yakından in- celemek çok öğretici olabilir. Özellikle, belediyecilik denen bir politika yönetim türü- nün başarı sırrını bulup bu sırdan bazı dersler çıkarmak için. Böyle bir arayışa girmenin en pratik yöntemi, beş yıl başkanlık ettikten sonra yeniden aday olma cesaretini gös- teren ve belediye halkının da yine ona oy vereceği söyle- nen kişilere yakından bakmak olabilir belki. Örneğin, İstanbul’un Beşiktaş’ındaki İsmail Ünal’a. Oilçede neredeyse herkes niçin “Oyumuz İsmail’e” demekteymiş? Üstelik, yalnız ülkeyi değil, ilçenin bağlı olduğu büyükşehir belediyesini de bir başka parti yönettiği halde? Üstüne üstlük, hükümeti yönetenlerin, hiç sıkılmadan, “Bizimkilere oy vermezseniz, iktidar nimetlerinden yarar- lanamazsınız” dedikleri bir dönemde? Beşiktaş’ın, padişah saraylarıyla dolu olduğu halde cum- huriyetçi felsefeyi en çabuk benimseyen bir semt oluşu ya da Levent, Etiler, Ulus gibi en yaldızlı çağdaşlığı sürdüren mahalleleri de içermesi böyle bir durumu açıklamaya yet- mez. Çünkü Beşiktaş, aynı zamanda, köklü aileleriyle ve ayakta kalmış gelenekleriyle, Osmanlı yaşam tarzının da izlerini taşır hâlâ. Hepsinden öteye, her türlü işte çalışan ve ekmeğini taştan çıkaran halkıyla, ülkedeki ekonomik sıkıntıları en yakından hisseden bir semttir Beşiktaş. Ayrıca, iskelelerinde ve doğudan batıya, güneyden kuzeye yol damarlarında bü- yük kentin nabzının attığı bir yer. Peki, nasıl oluyor da İsmail Ünal ülkedekinden farklı bir sonuç alabiliyor orada? Bu soruyu, en bozuk yolları bile düzeltilen, en kenar köşele- rine bile düzgün belediye hizmetleri götürülen semtle- rin sakinleri yanında, Bebek ve Arnavutköy gibi semtlerin gö- nüllü yönetim kurullarına, çeşitli mahallelerin kültür ve da- yanışma derneklerine, Sualtı Bilinçlendirme Hareketi’ne, Ka- bataş Lisesi mezunlarına, Beşiktaş Kulübü’nün çeşitli dal- larındaki sporculara, kısacası her bakımdan canlı bir ilçenin insanlarına sormak gerekir. Kişilerin enerjisini örgütlü bir top- lum dinamizmine dönüştürebilmek, yorgunluk bilmeyen bir genç başkan adayının başarı sırrı olsa gerek. Klasik hizmetlere eklenen bir çağdaşlık. Bu sır son yıllarda ülkeyi yöneten siyasal kadrolarca da benimsenseydi, insanlarımızın emeği geriye dönük kısır ça- baların başıbozukluğunda harcanıp Cumhuriyetin atılım- ları bugünün çıkmazlarına saplanmış olur muydu? mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Değişimin Anlamı... Aşağıda okuyacağınız yazı, 12 Ekim 1968 gü- nü bu köşede yayımlandı... Noktasına virgülüne dokunmadan günahıyla se- vabıyla yayımlıyorum... “1- DEĞİŞİM İnsan toplumları devamlı değişim içindedirler. Bu değişimi hiçbir güç durduramaz. Evrenin ka- nunları evrenin bir parçası olan insan toplumun- da da geçerlidir. Madenler ısıtılınca genişlerler; su belirli bir sıcaklıkta kaynar. Toplum işte bu soy- dan kanunlara bağlıdır. Ne var ki biz toplumun ka- nunlarını ancak tarihin laboratuvarında açık-seçik görebiliyoruz. Çünkü madenlerin ısınması için na- sıl bir zaman parçası gerekiyorsa, insan toplu- mundaki değişiklik için bir süre gereklidir. Bu sü- re gereklidir. Bu sürenin bazen çok uzun oluşu in- sanları aldatabilir; ‘Hiçbir şey değişmiyor’ duy- gusu yaratabilir. Tarihin derinliklerine bakınız: İnsan toplumları- nın ilkel yaşayıştan kölelik düzenine geçtiğini, kö- lelikten sonra feodalitenin başladığını göreceksi- niz. Feodaliteden sonra gelen burjuvazi, uygarlık tarihinde kapitalizm aşamasına damgasını bas- mıştır. Kapitalizmin ardından sosyalizm gelmek- tedir. Her bir değişimde, insan toplumlarındaki im- tiyazlar biraz daha tasfiye edilmiş, özgürlük biraz daha kazanılmıştır. 2- DEVRİM İşte yukarıdaki değişimi insan iradesiyle ileriye doğru hızlandırmak devrimi yaratır. Demek ki kölelikten sosyalizme doğru yürüyen evrensel değişimde ileriye doğru her bir hızlı adım, bir devrim sayılır. Türkiye’de Atatürk devrimleri- nin değeri işte buradadır. Kapitalizmin emperya- lizmini Anadolu’da kan ve ateşle yenmek bir dev- rimdir; Cumhuriyeti ilân etmek bir devrimdir; Lâikliği devlet yönetiminde geçerli kılmak bir devrimdir. Geleceğin toplumu, Cumhuriyet biçi- minde antiemperyalist ve lâik olacaktır. Gelece- ğin toplumuna giden yolun temel taşlarını büyük iradesiyle yerli yerine koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türk tarihinin yetiştirdiği en büyük dev- rimcidir. Eğer Atatürk olmasa idi, uzun bir tarih sü- reci içinde Türkiye gene Cumhuriyete kavuşacak, lâikliği gerçekleştirecekti. Çünkü yakın bir tarih- te, dünyada ne şah, ne padişah, ne kral kalacaktır; yakın bir tarihte bütün insan toplumları lâik ola- caktır. Ama Türkiyemizin bu gidişte şerefle öncelik al- ması Atatürk sayesindedir. 3- KARŞI-DEVRİM Yazımıza başlarken toplumun devamlı ve kaçı- nılmaz değişim içinde bulunduğunu söylemiştik. Bu değişim ileriye doğrudur. Bu değişimi sosya- lizme doğru hızlandırmak insan iradesiyle nasıl mümkünse, ve bunu sağlamak nasıl devrimi ya- ratıyorsa; toplumun kaçınılmaz değişimini bir süre için geciktirmek veya geriye çevirmek de in- san iradesiyle mümkündür. İşte toplumun ileriye doğru değişimini bir süre için geciktirebilen ve- ya geriye çevirebilenler karşı-devrimci’lerdir. Toplumun tabiî değişim kanunları içinde bu ira- de çatışma halindedir. Nitekim Yunanistan’da kar- şı-devrimciler bir darbe yaparak toplumun ileri- ye gidişini bir süre için durdurmuşlardır. Ama nafile bir çırpınıştır bu... Yunanistan’da bir süre sonra ister-istemez en- geller kırılacak, barajlar yıkılacak ve Yunan toplumu insanlığın tarihî gidişine uymak zorunda kalacaktır. Türkiye’de bugün ileriye gidişi durdurmak is- teyen güçler dışardaki karşı-devrimci çevrelerle işbirliği halindedirler. Bunların husumeti, Türk ta- rihinin en büyük devrimcisi Atatürk üstüne yo- ğunlaşmaktadır. 4- EMPERYALİZM İnsanın insanı sömürmesi yanında bir yabancı devletin bir başka milleti sömürmesi vardır. Bu- gün Türkiyede emperyalizm -basit bir tarifle- ya- bancıların Türk milletini sömürmesidir, diye ta- nımlanabilir. Emperyalizm millî bilincin ve devrimci şuurun uyanmasını istemez. Çünkü bir toplumun millî bilinci keskinleşir, ve bir millette devrimci şu- ur uyanırsa, sömürücü güçleri tasfiye etmek im- kânları kuvvetlenir. Bunun içindir ki, emperyalistler Türkiyede karşı-devrimcilerle ittifak halinde şu programı uyguluyorlar: a) Millî bilinci köreltmek için ümmetçiliği ve şe- riatçılığı körüklüyorlar. b) Devrimci şuuru uyutmak için devrimci güç- leri çürütmeye çalışıyorlar veya satın almaya uğ- raşıyorlar. Eğer milliyetçi güçler yabancı bir devletin nü- fuzunu kabullenecek kadar yozlaşırsa Türk milleti emperyalizme tam anlamıyla teslim olacak ve uy- garlık yarışında ileriye gidiş bir süre için karşı- devrimciler ve yabancı ortakları eliyle durdurula- caktır. İşte bu açık seçik tablo içinde ‘Atatürkçüyüm’ diyen kişinin, devrimcinin iradesini hangi yönde kullanacağı bilimsel bir gerçek olarak ortaya çı- kar. ‘Atatürkçülük’ lâf ü güzaf değil, evrenin bi- lim kanunları içinde değeri, yeri ve anlamı olan bir tarihî olgudur.” 12 Ekim 1968 CUMHURİYET Değişim evrenin değişmez yasasıdır. Kişiler için de geçerlidir... Peki, döneklik?.. O başka... S on günlerde, hükümetin yerel seçim ba- hanesiyle kamu kaynaklarõnõ AKP’nin emrine özgüleyerek fütursuzca kul- landõğõ, tõpkõ 1950-1960 arasõ DP gibi, iktidar-hükümet-devlet-parti kavramlarõnõn iç içeliğinden yararlanarak diğer partiler aleyhi- ne haksõz kazanõmlar elde ettiği görülmektedir. Örneğin Başbakan’õn, devletin kendisine özgülediği uçağõ seçim seyahatlerinde partisi- nin yararõna kullandõğõ gibi, devlet fonlarõnõ da seçim yatõrõmõ amacõyla harcadõğõ ibretle göz- lenmektedir. Daha da tehlikelisi, seçimlerden sorumlu yargõ organõ YSK’nin, AKP’nin Tun- celi’de eşya dağõtmasõnõ yasaya aykõrõ bulma- sõna karşõn Başbakan’õn bunu sürdürmesi için valiye emir vermesi ve YSK’ye kafa tutmasõ, partinin Anayasa Mahkemesi nezdindeki bozuk siciline yeni eklemeler yapõlmasõna neden ol- muştur. AKP’liler, Başbakan’õn seyahatlerinin parti propagandasõ sayõlmayacağõnõ, hükümet ic- raatõnõ duyurmak amacõyla düzenlendiğini, ni- tekim birçok tesisin açõlõşõnõ yapõp bu arada da seçim konuşmasõ yaptõğõnõ(!) öne sürmekte- dirler. Öncelikle bu törenlerin çoğunlukla da- ha önce açõlmõş veya henüz tamamlanmamõş te- sisler için yapõldõğõ, bu nedenle savunmanõn ger- çeği yansõtmadõğõ kolayca görülmektedir. Bu konu, DP iktidarõ dönemiyle ilgili olarak Yassõada’da, devlet radyosunun partizan amaç- larla kullanõlmasõ nedeniyle açõlan davalarda tar- tõşõlmõştõr. Menderes de tõpkõ Erdoğan gibi, ana tema aynõ kalmak üzere (orada radyo, burada devlet uçağõ ve dağõtõlan eşya) bu faaliyetlerin iktidar partisi için değil, devlet için yapõldõğõ- nõ öne sürmüştür. Nitekim Erdoğan da, eşya da- ğõtõmõnõn “sosyal devletin” gereği yapõldõğõnõ ve bunun seçim zamanõna rastlamasõnõn bir te- sadüf olduğunu gözümüzün içine baka baka id- dia edebilmektedir. Halbuki bir erdem rejimi olan demokrasilerde, siyaset adamlarõnõn eylem ve söylemlerinde, gerçekleri yanõltmamalarõ, dü- rüstlük kurallarõndan hiçbir zaman ayrõlmamalarõ beklenir. Nitekim tüm başkentlilerin sahip ol- makla iftihar ettikleri(!) belediye başkanlarõ Me- lih Gökçek, sürekli olarak “inançlı insanların yalan söylemelerinin olanaksız olduğunu; bu yüzden herkesin kendilerine inanmaları ge- rektiğini” tekrarlamaktadõr. Başbakan’õn neredeyse 80 ilin tamamõnõ yerel seçimlerden kõsa bir süre önce tantanalõ şekilde ziyaret edip, nutuklar irat etmesi ve eş- ya dağõtmasõnõn bu döneme rastlamasõ, bizim gibi münafõklarda elde olmadan bazõ kuşkular yaratmaktadõr. Çünkü tüm saflõğõmõzda, AKP’nin neden bu bağõşlarõ ve seyahat giderlerini partilerinin sonsuz kaynaklarõndan ve kendilerine yakõn Anadolu ve metropol kaplanlardan karşõlama- dõğõnõ düşünmekteyiz. Bu yeni kaplanlar, sürekli AKP’nin kendilerine sunduğu kamu kaynaklarõ ile beslendiklerinden vicdanen ve dinen bu ha- yõrlara (!) vesile olmalarõ gerekmektedir. Bel- ki de oluyorlar ama çoğunluk bütçeden karşõ- lanõyor. Nihayet AKP’nin, DP gibi, devlet radyosu- nu ve ayrõca TV’sini partizan amaçlarla kul- landõğõnõ da gözlemekteyiz. Anayasanõn de- ğiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilkeleri olan Atatürk devrimleri, laiklik konusunda, Cum- huriyet düşmanõ birtakõm besleme basõn men- suplarõ ve akademisyenlerin TRT’de sõk sõk boy gösterip AKP propagandasõ yapmak suretiyle anayasayõ ihlal ettikleri görülmektedir. Yassõada davalarõnda devlet radyosunun ik- tidar partisi tarafõndan partizan amaçlarla kul- lanõlmasõ anayasayõ ihlal suçunun maddi ol- gularõndan sayõlmõştõr. Üstelik o tarihte bugün AKP yandaşlarõnõn laiklik ve cumhuriyet düş- manlõğõnda vardõklarõ düzeye DP’liler yakla- şamamõşlardõ bile. Şu halde AKP’lilerin göz yumduğu ihlaller, DP dönemine göre daha ağõr suçlar teşkil etmektedir. AKP’lilerin olasõ ka- patma davalarõnõ düşünerek tez elden önlem al- malarõ, kendilerine bir çekidüzen vermeleri ha- yõrlõ olacaktõr. AKP İktidarõ ve Yerel Seçimler... Şevket ÇİZMELİ Hukukçu Ankara Atatürk Kültür Merkezi ağaçlar da dikilmişti; daha- sõ bu alan, biz Ankaralõlarõn ağaçlarõyla, yeşilliğiyle ta- nõdõğõ bir yerdi. Şimdi aza- lan, kuruyan ağaçlarõ ve kirlenmiş görüntüsüyle içler acõsõ bir durumda. Bir başõ- nõza korkmadan yürüye- mezsiniz. Bu merkezde 21 Mart 2009’da bir kitap fua- rõ açõldõ; Cumhuriyet ya- zarlarõyla gittik; geçen yõla göre daha da kötülemiş mer- kezi görünce içimiz sõzladõ. Edebiyata, bilime, başka sanatlara yaşamõnõ adamõş insanlara; binlerce bilim- sel, sanatsal ürüne hiç ya- kõşmayan merkezin önyü- zündeki Atatürk yazõsõndan utandõk, üzüldük, doğallõk- la öfkeye kapõldõk. Bizler eleştiri hakkõmõzõ koruyarak, ilkin çözümü arayan insan- larõz. Aramõzda konuştuk; bu merkez Kültür ve Tu- rizm Bakanlõğõ’nõn koru- masõ altõndaysa, bu durumu bakanlõğa duyurmalõydõk. Ne ki aynõ gün, Kültür ve Turizm Bakanõ Sayõn Er- tuğrul Günay’õn da aynõ yerde, merkezin önünde “yenigün”ü (nevruzu) kar- şõladõğõnõ görünce, durumu kamuoyuyla paylaşmaya karar verdik. Sayõn bakan yanõnda ABD Büyükelçisi, başka yerli ve yabancõ konukla- rõyla yumurta tokuşturdu, ateş yaktõ, ateş üstünden at- ladõ. Dökülen basamaklar, çökmüş yol, sayõn bakan ve konuklarõ için tehlike olmaz diye düşündük; belli ki ba- kanla konuklarõnõn oturdu- ğu koltuklar, ateş yakõlacak yer, merkezin önünde sağ- lam kalan yerlere kondu- rulmuştu. Çoktandõr; adõnda Ata- türk olan kurumlarõn, Ata- türk’ün, devrimlerinin ve Atatürkçü düşüncenin, “be- raber” yürüyen, yağan yağ- murda “beraber” õslanan anlayõş tarafõndan sevgi ve saygõyla karşõlandõğõndan kuşkuluyuz. Sayõn Kültür ve Turizm Bakanõ, bu yürüyü- şe katõlalõ çok olmadõ; bu nedenle “yağan yağ- mur”da da daha yeterince õslanmadõ, diye düşünüyo- ruz. Bu nedenle iyi niyeti- mizi ve yurttaşlõk hakkõmõ- zõ kullanarak sayõn bakanõn, “Atatürk Kültür Merke- zi”nin bu içler acõsõ duru- munu ele alacağõna inanõ- yoruz. Yeni durumdayken bile kültürel etkinlikler için hiç elverişli olmadõğõnõ bil- diğimiz bu yapõ, onarõla- rak başka bir amaçla kulla- nõlabilir; ilk yapõlmasõ ge- reken, adõnda Atatürk olan, kültüre hizmet için ayrõlan bir yerin, bu kirli, bu dö- küntü görüntüden kurtarõl- masõdõr. Bekleyip görece- ğiz! Sevgi ÖZEL Dilbilimci İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarõna sahip, London School of Business Administration’da master yapmõş, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardõmcõ, sõnavlara hazõrlõk ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazõrlõk Acıbadem /İstanbul 05327018041
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear