Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
25 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 19
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Emil Ludwig,
Shakespeare
ve Haluk Bilginer…
Günlerdir bir gezintinin izlenimlerini yazmak peşindeyim.
Sanki başı ve sonu belli olmayan, Shakespeare’in
dünyasında yapılan bir gezinti. Üstelik belki de -kulağa ve
göze tuhaf gelmekle birlikte-, onun eşliğinde yapılan bir
gezinti. Zaman olarak başı ve sonu belli aslında. Bir
oyunluk ve iki perdelik bir zaman. Oyun Atölyesi’nin bu
yılki yeni oyunu: “7”, ya da “Şekspir Müzikali - yedi çağ”.
Zaman, bir bakıma da sanki belli değil; ya da insanlığın
bütün durumu kadar uzun.
İşte böyle bir gezintiyi yazıya dökecektim, fakat içimden
bir ses, durmadan uyarıyordu: “Sakın yalnız başına
atılmaya kalkma bu serüvene! Yanına sağlam bir rehber al!
Öyle bir rehber ki, sözü ne uzatsın ne de kısaltsın, sana
Shakespeare’i ne ise o olarak gezdirebilsin!” İyi de, kim
olabilir böyle bir rehber? Aslında biliyorum, bu rehber,
ancak çok iyi bir biyografi yazarı olabilir. Anlatacağı kişinin
bilinenlerinden bütün bilinmeyenlerini de kurgulayabilecek
kadar cesur bir yazar.
Kitap raflarımın arasında dolanırken Emil Ludwig’in
“Deha ve Karakter” (“Genie und Charakter”) başlıklı kitabını
gördüğüm anda aradığımı bulmuştum. Alman edebiyatında
“tarihsel biyografi” türünün yaratıcısı sayılan Emil Ludwig
(1881-1948), bu kitabındaki “Âşık Shakespeare” adlı
denemesine şöyle başlar: “Shakespeare’in hayatı,
alacakaranlıkta yüzer, bugüne kadar araştırmacıların
ellerinden bir söylencenin sınırlarını aşabilen pek az şey
çıkmıştır ve bir düzine tarih, mektuplar, belgeler, portreyi
değil, ancak bir silueti oluşturabilir. (…) Şairin ruhunun
hikâyesini yazabilmek imkânsızdır; insan onun eserlerinin
üstünde kaymaya kalkıştığında, sanki ayaklarının altında
buzdan bir zemin kırılıyormuş gibi olur, ve tıpkı ‘Fırtına’nın
sonsözündeki gibi, buzullardaki bir çatlağın bir uçuruma
açıldığı noktada korkuyla geri çekilip bakışlarımızı kaçırırız.
Önümüzde, görünüşte kişisel olmaktan en uzak bir eserler
bütünü uzanır, bunları Balzac gibi bir Üstün-İnsan
yaratmıştır; bunlar, Rembrandt’ın, Byron’ın ya da
Goethe’nin eserlerinin karşı-kutbudur. Shakespeare, otuz
altı oyunla dünyayı yenilemiştir; sahne mekânının dar
sınırları içersine evrenin tüm dönencesini sığdırır ve
sonunda sanki kendisi de, defalarca kutsanmış bir ana
misali, çok yönlü bir hayatın kullanılmış kabı gibi tükenmiş
ve tamamen boşalmış olarak yitip gider… Bu sınırsız ruhun
iç yaşamı hakkında bilgi verecek neredeyse hiçbir şey
yoktur elimizde… Bu durumda hayal gücü, kurgusunu
oluşturmakta artık özgürdür…”
“Şekspir Müzikali”ne temel olan kolajın oluşturulması
bağlamında Kemal Aydoğan, bu özgürlüğü hiç
korkmadan kullanan bir yönetmen kimliği sergiliyor.
Geliştirdiği söylem ise 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Viyana
Modernizmi’nin dillendirdiği “Zamana sanatını ver!”
buyruğuna koşulsuz uyuyor. Aydoğan: “Shakespeare nasıl
oynanmalı” sorusunun cevabını, seyirciyi geçmişe sürgüne
göndererek değil, fakat Shakespeare’i bizim iklimlerimizin
kültür diline konuk ederek aramış. Sonuç, bu sahnelemeyi
ülkemizde gelecekteki Shakespeare uygulamaları için
örnek kılacak yetkinlikte bir başarı. Tolga Çebi’nin özgün
besteleri, genç “soykarılar”ın ustalığın sınırlarını zorlayan
çabaları ve İrfan Varlı’nın hiçbir detayı ihmal etmeyen ışık
tasarımı, sözü edilen kültür dilinin temellerini oluşturuyor.
Bu arada, Bengi Günay’ın sahne tasarımı için bağımsız bir
yazı yazmak isterdim. Çünkü karşımızda oyunu
“tamamlayan” değil, doğrudan “yorumlayan” bir tasarım
var.
Haluk Bilginer ise, bu oyunda aslında ne Shakespeare’i,
ne de diyelim içimizden birini canlandırıyor. Onunkisi,
düşünülebilecek en zor rol, çünkü tüm varoluşu
bağlamında İNSAN’ı oynamayı seçmiş!
acem20@hotmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
T
am bugünkü yazõmõ bitirmiştim ki, bir
ölüm haberi daha geldi. Tiyatro sanatõ-
mõzõn duayeni, bütün bir yaşamõ tiyat-
roya adamõş Cüneyt Gökçer… Yönetmen,
oyuncu, hoca… Sahnelediği oyunlar, operalar-
la, oynadõğõ rollerle, üstlendiği görevlerle, ye-
tiştirdiği öğrencilerle, tiyatro tarihimize geçmiş
sanatçõ.
Onun Kral Oidipus’unu izlediğimde çocuk-
tum. Ama artõk tiyatrodan uzak duramayacağõ-
mõ biliyordum. Ondan “Vanya Dayı”, “My Fa-
ir Lady”, “Don Juan”, “Damdaki Kemancı”,
“Kral Lear”i izlemiş olanlarõn, yarattõğõ o ka-
rakterleri unutmasõ hiç mümkün mü!..
Devlet Tiyatrolarõ Genel Müdürlüğü döne-
minde, tiyatronun nitelik çõtasõnõ yükseltti. Türk
Tiyatrosu’nu yurtdõşõna taşõdõ; ilk Fransa, Al-
manya, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Polonya tur-
nelerini o gerçekleştirdi.
Cüneyt Gökçer’in yüreği durdu ama Türk ti-
yatro sanatõndaki yeri, adõ, şanõ ve katkõlarõ kay-
bolmayacak. Tüm yakõnlarõna sabõrlar diliyorum.
DÜNÜ YARINLARA TAŞIMAK
Anõmsayacaksõnõz. 1997 yõlõndaydõ… Yalnõz
Türkiye’de değil yurtdõşõnda da opera sahnele-
rini tutuşturan “Müthiş bir Türk kızı” Al-
manya’da sahnelenen “Salome” ve “Fidelio”
temsillerinden sonra bir beyin kanamasõ geçir-
di. Günler süren ölüm kalõm savaşõndan sonra o
altõn yürek durdu.
O Zehra Yıldız’dõ. Onun muhteşem sesi ve
oyunculuğunu omuzlamõş yüreği durdu ama var-
lõğõ, genç sanatçõlara desteği ve yaydõğõ õşõk sü-
rüyor.
Tenor Suha Yıldız’õn öncülüğünde kurulan
Zehra Yõldõz Kültür Sanat Vakfõ, genç yetenek-
lere destek veriyor. Zehra Yõldõz adõna düzen-
ledikleri şan konserinde genç sesler Zehra Yõl-
dõz için söylüyor.
Bu yõlki konser Boğaziçi Üniversitesi Albert
Long Hall’de, yarõn akşam. Bu seferki çooook
çok özel bir konser. Neden mi?
Belki bir daha yan yana gelemeyecek sanat-
çõlarõ bir arada izleyeceğiz! Büyük bir çoğunlu-
ğu 1980’den sonra doğmuş… Çeşitli yarõşma-
larda ödüller kazanmõşlar… Uluslararasõ arena-
da da çalõşõyorlar. …
Örneğin Cenk Karaferya, Türkiye’den 3
yaşõnda ayrõlmõş, İngiltere’de çok ünlenmiş bir
kontrtenor. Onu ilk kez dinleyeceğiz. Bir başka
kontrtenor, Almanya, Avusturya, İsviçre’de
konserler veren Kaan Buldular. 2010 Avrupa
Kültür Başkentleri Festivali kapsamõnda “Song
of Songs”da Frankfurt, Essen ve İstanbul’da baş-
rolü üstlenecek olan sanatçõ… Ortalõk sadece
kontrtenorlara kaldõ sanmayõn. Konserin tenoru
Arda Doğan.
Halen çalõşmalarõnõ La Scala’da sürdüren ve
kõsa bir süre önce onu Mezzo kanalõnda La Sca-
la’dan canlõ yayõnda izleyip hayran kaldõğõm sop-
rano Simge Büyükedes… Sesinin dramatik
renkleri, sahne hâkimiyeti, role kattõğõ kişiliğiyle
dinlemekten hep sonsuz bir tat aldõğõm Mezzo
Soprano Sim Tokyürek… İÜ Devlet Konser-
vatuvarõ’ndan 2007’de mezun olmuş ama şim-
diden yurtiçi ve yurtdõşõ temsilleri kabarõk Co-
loratura Soprano Zerrin Karslı… Haendel’den
Napoliten şarkõlara; Vivaldi’den Verdi’ye ya-
yõlan programda tüm sanatçõlara piyanoda Rai-
na Popova eşlik ediyor.
Dünün yarõnlara taşõnmasõnõ sakõn kaçõrmayõn
derim!
ALİ’NİN YÜREĞİ VE GÖZLERİ...
Ölümler, acõlar, kavgalar, sevinçler ve umut-
lar arasõnda hayat devam ediyor… Onca didiş-
me, onca kavga, onca yarõş neye yarõyor? Ya on-
ca kahõr? Hiç değer mi diye sormayan var mõ ara-
nõzda?
Düşlerin ve umudun asla bitmeyeceğine, ya-
ratõcõlõğõn ve yeteneğin sürekliliğine, dayanõş-
manõn gücüne beni bir kez daha inandõran bir ser-
gi var: Reasürans Sanat Galerisi’ndeki Ali Arif
Ersen Sergisi.
Ali Arif Ersen, ressam, fotoğraf sanatçõsõ, ben-
ce aynõ zamanda bir kâşif. Çok çalõşkan, çok üret-
ken, yaratõcõ bir aydõn kişi. Üç yõl önce LIS de-
nilen (Locked-in Syndrome- yani beyincikteki
enfarktüs yüzünden bedenle ilişkisinin kesilmesi)
çok ender bir hastalõğa yakalanmasõ, düşlerini ve
umutlarõnõ durduramadõ!
Hayatõ yüreğiyle yaşayan, gözleriyle konuşan,
yaşamõnõ dostlarõnõn dayanõşmasõyla ve aşkla sür-
düren Ali, hastalõğõndan önce öyle çok üretti ki,
bugün hâlâ sergi açabiliyor.
Bu kez, önceki fotoğraf sergilerinden (Sarajevo,
Tres Amerikas, Havana, Buenos Aires, “Ma-
sallar” vb.) atmadõğõ prova baskõlardan yola çõ-
karak farklõ zeminlere farklõ yöntemlerle baskõ-
larõ sunuluyor. 8 Ocak’tan önce gidin görün, fark-
lõ dünyalar keşfedin. Dayanõşma deyince, galeri
yöneticisi Amelie Edgü’ye, açõlõşta kemanõyla
müzik ziyafeti veren Tuncay Yılmaz’a sonsuz
teşekkürler.
Şimdi yeniden soruyorum aynõ soruyu… De-
ğer mi? Onca acõ, onca üzüntü, onca kavga?
Evet değer!
Hayat, en çok yaşamaya değer… Aşk için, düş-
lerimiz için, dostluklar için, dayanõşma için, umu-
du sürdürebilmek için değer!
zeynep@zeyneporal.com
faks: 0212.257 16 50
Ölümler, acõlar, kavgalar, sevinçler ve umutlar arasõnda hayat devam ediyor:
Berlin’de Türkiye
Standı Ankara
Sinema Derneği’ne
emanet
Kültür Servisi - Sinema Emekçile-
ri Sendikasõ (SİNE-SEN), geçen
yõl 24 Aralõk’ta trafik kazasõ so-
nucu yitirdiğimiz sinema-TV
emekçileri Zehra Sezgin ve Tü-
lay Ergeldi’yi dün Galatasaray
Lisesi önünde anarak sinema -
TV emekçilerinin ağõr çalõşma
koşullarõna dikkat çekmek için
basõn açõklamasõ yaptõlar. Açõk-
lamada, kazanõn bir trafik kaza-
sõ olmaktan öte, sektörde yaşanan
ve yaşanõlacak olan ağõr trav-
manõn bir habercisi olduğu be-
lirtilerek kaza ağõr çalõşma ko-
şullarõnõn sonucu olan bir “iş ci-
nayeti” olarak nitelendi.
“Setler Tuzla Olmasın”, “Hepimiz
Zehrayız Tülayız”,“Sinema
Emek İşidir! Köle Değiliz”,
“Takım Sözleşmesi İstiyoruz”
yazõlõ klaketleri taşõyan topluluk
“90 Dakikalık Dizi İstemiyo-
ruz” çağrõsõnda bulundu. Çağrõ-
da, “Birçoğumuz hâlâ 90 daki-
kalık dizileri bir haftada yayı-
na yetiştirebilmek için deliler
gibi koşuşturuyoruz ve hâlâ
sigortasız çalışıyoruz” denildi.
Daha sonra topluluk Sinema-
TV işverenlerine seslenerek: “İn-
sanlık dışı çalışma koşulların-
da çalışıyoruz. Artık bu duru-
ma ilgisiz kalmayın! Yoksa biz-
leri daha fazla kaza, daha faz-
la ölüm bekliyor” dedi.
Yüreğindurduğuan...
‘90 dakikalõk
dizi
istemiyoruz’
Kültür Servisi - 60. Uluslararasõ Berlin
Film Festivali’nde açõlacak Türkiye Standõ’nõn
organizasyonu Kültür ve Turizm Bakanlõğõ ta-
rafõndan Ankara Sinema Derneği’ne verildi.
11-21 Şubat 2010 tarihlerinde gerçekleştiri-
lecek festivalde, kõsa film ve belgeseller ile
uzun metrajlõ filmler için İngilizce iki ayrõ ka-
talog hazõrlanacak. 2009 ve 2010 yapõmõ olup
2009 yõlõ Berlin kataloğunda yer almamõş film-
ler seçkiye alõnacak. Ayrõca uzun metrajlõ film-
lerin fragmanlarõndan oluşacak bir DVD ve
kõsa metrajlõ film seçkisinin yer alacağõ bir
DVD hazõrlanacak. Katalogda yer alacak film-
lere dair belgelerin 5 Ocak 2010 tarihine ka-
dar Ankara Sinema Derneği adresine gön-
derilmesi gerekiyor.
SİNEMA EMEKÇİLERİ
SENDİKASI
ZehraYıldız
NESİN VAKFI’NDAN
DUYURU
AZİZ NESİN 94 YAŞINDA
DAYANIŞMA YEMEĞİ
26 Aralık 2009 Cumartesi günü saat 19.00’da
Ataköy Marina Varan’s’ta buluşuyoruz.
Bu etkinlik ayrıca selden zarar gören
Nesin Vakfı’yla dayanışmayı da
içermektedir.
Daha geniş bilgi için
0533 726 21 85’ten
Ayten Targan’ı arayınız.