26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İsviçre’de Minare Yasağı Bilindiği gibi geçen hafta İsviçre’de yapılan halkoylamasıyla ülke genelinde yapımları planlanan yeni minarelerin önü kesildi. İslamcı ve muhafazakâr basın kaç gündür İsviçrelilere ateş püskürüyor, “Nasıl olur da minarelerimizi yasaklarsınız!” diye. Dün de Başbakan TBMM Grubu’nda yaptığı konuşmada İsviçrelilere verdi veriştirdi, “medeniyetler arası çatışmadan” girdi, “minarenin referandumu olur mu”dan çıktı. Olayla hiç ilgisi olmayan biri duysa, İsviçreliler camileri, dolayısıyla inanç özgürlüğünü ve ibadeti yasaklıyorlar sanacak. İsviçre’nin nüfusu 7.5 milyondur; büyük çoğunluğu Katolik ve Protestan olan nüfusta Müslümanların payı yüzde 4.3’tür. Yaklaşık 323 bin Müslüman göçmenin üçte birini Türkiye’den gelen Müslümanlar oluşturmaktadır. Sayıları 100 bin civarında olan bu Türk ya da Kürt kökenli Müslümanlar içinde Sünni mezhebinden olmayanların sayısı ne kadardır, bu bilinmemektedir. İsviçreli çoğunluk farklı dil, din, gelenek, göreneklerden gelen göçmenlerin ülkelerindeki varlıklarından “zil takıp oynayacak” ölçüde hoşnut olmamakla birlikte, onların kendi inançlarının gereklerini yerine getirmelerine, dillerini konuşmalarına, gelenek ve göreneklerine göre yaşamalarına engel olmamıştır. İsviçre’de Müslümanların ibadet edebilecekleri 160’a yakın cami ve mescit bulunmaktadır. Son halkoylamasında belirginleşen itiraz camilere değil, cami olarak kullanılan apartman dairesi, depo vb. çok değişik mekânların herhangi bir yanına dikilmek istenen ve kent estetiğiyle uzak yakın hiçbir ilişkisi bulunmayan uyduruk, aynı zamanda da “provokatif işlevli” minareleredir. Olay, ülkenin doğusundaki Wangen kasabasında bulunan Türk Kültür Merkezi’nin, çatısına 6 metre yüksekliğinde bir minare inşa etmeye başlaması üzerine çevre sakinlerinin karşı kampanya düzenlemesiyle patlak vermiş ve kısa zamanda ülke geneline yayılmıştır. Özetle söylemek gerekirse İsviçre’de Müslümanların inanç ve ibadet özgürlüklerinin kısıtlanması söz konusu değildir. Doğrusu bana bu tür tartışmalar içtenlikli gelmiyor, burnum buram buram yükselen İslami propagandanın kokusunu alıyor. Ne var ki aldığım bu koku Avrupa’nın hemen her yerinde başgösteren İslamofobiyi, İslam korkusunu göz ardı etmem anlamına da gelmiyor. Çıkış noktam bu konudaki deneyimlerim ve gözlemlerim. Bugün, ülkelerinde minare istemiyorlar diye İsviçrelilere ateş püskürenler kendi ülkelerinde cemevlerini niçin aynı kararlılıkla savunmuyorlar? Türkiye’deki milyonlarca Alevi yurttaşımızın ibadet özgürlüğü, İsviçre’de 160 cami ve mescide sahip bir avuç Sünni yurttaşımızın hak ve özgürlüğünden daha mı değerli? Ya Alanya’da sürekli yaşayan, sayıları üç bine varan Ruslarla, sayıları yedi bin civarındaki Almanlar? Onların ibadet özgürlükleri yok mudur? Yıllardır kendilerine ait bir kiliseye sahip olabilmek için başvurmadıkları yer kalmadı. Yıllardır oyalanıyorlar. İnanç ve ibadet özgürlüğü madem evrensel bir haktır, o zaman onların da bir kiliseye sahip olmalarını savunmak insani bir sorumluluk değil midir? İnanç ve ibadet özgürlüğü söz konusu olduğunda Alevileri es geçeceksin, Katolikleri, Protestanları, Ortodoksları es geçeceksin, var mı yok mu Sünni dindaşların hakları! Bu “Rab bana, hep bana!” yaklaşımı evrensel haklar savunuculuğunun neresine sığıyor? Size kendi tanıklığımdan bir fotoğraf karesi sunayım: Hamburg’un Sankt Georg semtinde üç cami vardır ve birbirlerine uzaklıkları 500 metredir. Bu camilerden biri Diyanet’in, biri Milli Görüşçülerin, öbürü de Süleymancılarındır. Birbirleriyle kıyasıya rekabet ederler. Bu Türkiye’de görülenin çok ötesinde bir rekabettir ve yurtdışındaki cami bolluğunun da başlıca nedenidir. Rekabet kimi zaman öyle kızışır ki yurtdışındaki Müslüman müminler Türkiye’de hiçbir zaman göremeyecekleri görüntülere tanık olurlar. Örneğin, Hamburg Merkez Camisi’nin (Milli Görüş) arı peteği desenli minaresi gibi… Ben de bir İsviçreli olsaydım… Bilemiyorum! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “Kentlerimizdeki mimari özeni 700 yıllık cephe denetimi geleneğimize borçluyuz...” Tah- min ettiğiniz gibi bu söz “biz”im değil; “Avrupa kentleri” için... Avrupa Mimarlõk Konseyi’nce yayõmlanan (Architects Council of Europe-ACE) “Beyaz Ki- tap”tan... Geçmiş mimarimizle övünsek bile, kentlerimizin bugünkü ha- li ortadayken; yeni binalardaki “cephe denetimi”miz ise sade- ce tarihi yapõlara “komşu” par- sellerde var. Bu konuda da, “farklı olmalı” diyen koruma ku- rullarõmõz ile “eskiyle uyum”u arayanlar da yõllardõr uzlaşama- dõlar! Türkiye Mimarlar Odasõ’nõn da üye olduğu ACE’nin yöneticile- ri geçenlerde İstanbul’daki “Mi- marlık ve Eğitim Kurultayı”na katõldõlar. Başkan Juhani Ka- tainen, Eğitim Komisyonu’nun Başkanõ Ferenc Makoveny ve Avrupa Mimarlõk Politikalarõ Fo- rumu (EFAP) Başkanõ Rob Doc- ter, özetle dediler ki: “Mimar öncelikle topluma karşı so- rumludur; ancak, bu sadece mimarlara bırakılamaz. Ken- te ve çevreye uyumlu yapılaş- ma için kamusal denetim ge- rekir...” Avrupa kentlerinde hayranlõk uyandõran “tarihsel ve çağdaş” görünümün “sır”rõ da işte bu... Peki, aynõ denetim bizde neden yok? “Uygunsuz” yapõlaşmaya “aldırmayan” imar düzenimizin ardõnda ne var? En kõsa yanõtõ, “emlak ran- tı”na düşkünlük… Kenti umur- samayan her yapõ, yüksek kazanç sağlõyor; siyaset de “imar soy- gunu”yla bütünleşince, cephe denetimi bir yana, ayrõcalõklõ ruhsatlarõ bile önleyecek “ka- mu”yu ara ki bulasõn... İşte bu süreçte “mimarlık ve şehircilik yoksunu” yapõlaşma “yüz kızartıcı” düzeye gelince, kimi kentlerimizde “estetik ku- rul”lar oluşturulmaya başlan- dõ… Herkesi rahatsõz eden “mi- mari karmaşa”ya karşõ “estetik denetim”le çözümler aranõyor. Son yõllarda Manisa, Kayseri, Kocaeli, Bursa, Sakarya, Es- kişehir gibi kentlerde oluşturulan estetik kurullarõn çalõşma tarzla- rõ farklõ olsa bile ortak amaçlarõ, “mimaride özensizliği önle- mek...” Aynõ hedefi 50 yõldõr savunan, hatta üyelerinin tasarõmlarõna benzer amaçla “mimari ÇED” uygulayabilen Mimarlar Oda- sõ’nõn da bu çabalarõ destekle- mesi, öncelikli “kamusal” gö- revleri arasõnda... Eskişehir’deki ‘gerilim’ Ne var ki Eskişehir’de “ter- si”ne bir durum yaşanõyor. Oda yöneticileri, belediyenin estetik kurul uygulamasõna “geliştirici katkılar” yapmak yerine “yasal yetkin yok” diyerek tümden kar- şõ çõkõyorlar! Yerel yönetimin “iyi niyetli” girişiminde “ortak sorumluluk” üstlenmeleri ge- rekirken, “Tasarım özgürlüğü- müz kısıtlanamaz” gibi söy- lemlerle mimarlõktaki “evren- sel denetim kültürü”nü yadsõ- yabiliyorlar... Yerel seçimler öncesinde başla- yan bu gerilimin, kente duyarlõlõğõ- nõ herkesin takdir ettiği bir belediye başkanõyla ya- şanmasõ da “tu- haf” değil mi? Mimarlar Oda- sõ’nõn estetik ku- rullar için “yol gösterici” olmasõ gerekirken, Eskişehir’de tümden “engelle- yici” işlev üstlenmesi, birkaç hafta önceki “Mimarlık ve Eği- tim Kurultayı”yla da çelişiyor... ‘İmar’da denetim... Estetik kurullardaki “ilk” de- neyimlerle açõğa çõkan asõl “ül- ke gerçeği” ise; “uygunsuz”luk- larõn temelinde mimarõn özen- sizliği değil, “kenti ve mimari- yi gözetmeyen imar koşulla- rı”nõn bulunmasõdõr. Özellikle şu “tip” imar kural- larõyla, yapõlarõn tekdüze “şekli” zaten baştan tasarlanõyor. Sade- ce “yap-sat”çõlõğa göre biçim- lenen “parsel” boyutlarõ ve “ya- pı kütlesi” kararlarõyla, en usta mimar bile kentlerimizi tek tip ya- pan “yeknesak apartmanlar” dõşõnda tasarõm yapamaz. Hele şu “H=Serbest” kuralõnõn “şımarık kuleler”i ise “rant siyaseti”nin çirkinlik anõtlarõ değiller mi? Bu nedenle “estetik kurul”lar konusunda asõl tartõşõlmasõ gere- ken “varlık”larõ değil, mimari- deki karmaşayõ “baştan” yaratan “imar kararlarını denetleme işlevleri”nin olup olmayacağõdõr. Hiç kuşkusuz mesleki ve aka- demik kurumlarla “işbirliği” içinde üstlenilmesi gereken böy- lesi bir işlev için, mimarlarõmõzõn, “önleyen” değil, “özendirerek geliştiren” bir tutum sergileme- leri gerekiyor... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Estetik Kurul’lar... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY 2 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Kulak Engin Balım: “Eskiden boynuz kulağı geçerdi; şimdi telekulak demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü ezip geçiyor!” Baygınlık Erol Barutçugil: “Recep’in imam hatipliler için YÖK üzerinden katsayı inadı imambayıldıya benzemeye başladı!” Nal Soner Önal: “Jerusalem Post, Recep’in Usame bin Ladin’den daha tehlikeli olduğunu yazmış. Civanım, Ladin’e nal toplatır valla!” Ciceron, Arınç ve Damat Ferit ANTİK çağda yaşayan Romalı devlet adamı, bilgin ve hatip Marcus Tullius Ciceron’un bir söylevini anımsatıyor Dr. Ömer Gemici. Ciceron, 2 bin küsur yıl öncesinden bugünü anlatıyor: “Bir ulus kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla baş edebilir. Fakat içindeki satılmış ve hainlerle yaşayabilmesi olanaksızdır. Sınırları zorlayan düşman silah ve alemlerini açıkta taşıdığı için daha az tehlikelidir. Fakat bir hain, hain gibi görünmez; kurbanları ile aynı aksanda konuşur, onların çehresine bürünür ve onların argümanlarını kullanarak ulusun politik yapısına nüfuz eder, bütün kapılardan serbestçe geçer, sesi en üst düzey hükümet koridorlarında duyulur, ulusun ruhunu çürütür, politik yapıya her türlü hastalığı bulaştırarak ulusun yaşam gücünü elinden alır.” Cesur yürek civan padişahı Fatih Sultan Recep’in gözü yaşlı serbülendi ve son çağın “Türkiyeli” büyük devlet adamı, uleması, hatibi Bülent Arınç’ın sıkça tekrarladığı “Bize vatan haini diyenler vatan hainidir” sözü Ciceron’un sözleriyle daha büyük bir anlam kazanıyor. Bu arada Necati Cebe tescilli hainlerden Damat Ferit’in bugünkülerin yanında sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylüyor, “Damat, yenilip teslim oldu; bunlar yenilmeden” diyor. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ANADOLU Üniversitesi’ne on öğretim üyesinden ancak birinin oyunu alabilen adamı (Davut Aydın), rektör atayan kafa! Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne iki elin parmakları kadar oy alamamış adamı (Celal Artunç), dekan atayan kafa! Rektör ve dekan atamalarında 12 Eylül cuntasının yasasına sığınıp hukuku, demokrasiyi, ahlakı yok sayan kafa! İslamcı faşist kafa! Liberal faşist kafa! Kafa kafaya verip Türkiye’yi bu hale getiren kafa! İşte bu kafanın üniversitelere ektiği tohumlar ilk mahsullerini vermeye başladı bile. Örnek mi? Sıvas’taki Cumhuriyet Üniversitesi’nin yeni Rektörü İlyas Dökmetaş’ın takdirini kazanan ve Sıvas Valisi Ali Kolat ile Sıvas Emniyet Müdürü Ahmet Kemal Seyhan’ın elini öpen bir grup öğrencinin yönetimindeki ‘Öğrenci Derneği’nin yayın organı Kampüscü’deki yazılardan birkaç alıntı: “Sessizce abdest almalı ve bir cami bulmalıydım. Ağlayarak namaz kılmalıydım. Ve ben inandığım gibi yaşamalıydım. Vakit geç olmadan.” “Haydi kızlar okula deyip kapıya gelince dur bir dakika başörtüsüz olanları kastetmiştik, dedirtmemek için, rabbimize dualarımızı sunalım, bu davanın böyle kapanmayacağını unutmayalım. Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır.” “Gün sınırlı, sözcükler kelepçeli, kalpler mühürlü, vicdanların kılavuzluğu kalmamış, yol uzun, bu dava zor ama kurtuluş... Ve bizler hep aynı sözü söyleyeceğiz. Amenna. Amenna. Sözümüz emirlerle değil toprakta son bulacak bi- izni’l-lah.” “İş işten geçmeden en kısa zamanda hatalarımıza Nasuh Tövbesi (bir daha tekrar yapmamak şartı ile tövbe) edip Allah emir ve buyruklarına tam teslim olmalıyız.” “Ve biz biliyoruz ki zalimlerin bir tuzağı varsa, Allah’ın da zalimlere bir tuzağı vardır.” “İslamın mukaddes sancağının düştüğü yer Anadolu’dur. Mukaddes sancak yine Anadolu’dan kalkacak ve dalgalanacaktır.” Civan padişahının din kardeşi Çankaya’daki AKP’li ve Türkiye’de profesör olamamış YÖK’teki Malezyalı, attıkları imzalarla gurur duyabilir: İslam sancağını düştüğü yerden kaldırıp laik Türkiye’yi yıkacak nesiller Cumhuriyet Üniversitesi’nde rektörün, valinin, emniyet müdürünün gözetiminde yetiştiriliyor! Sıvas’ta SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Porsuk tamam; ya binalar?... Recep, birkaç gün ortadan kaybolmuş. Büyük kayıp değil! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bilecik yöresin- de yetişen ve kali- teli bir şarap ve- ren beyaz üzüm cinsi. 2/ Eski Yu- nan mimarlõğõnda müzik ve tiyatro gösterilerinin su- nulduğu yapõ... “İşitin ey yârenler - -- bir güneşe ben- zer” (Yunus Emre). 3/ Yapõştõ- rõcõ bir madde... İcar. 4/ Utanma duygusu... Ar- goda, uzun süre cinsel ilişkide bulunmadõğõ için aşõrõ istek duyan kimse. 5/ Hastalõklõ, sakat... Bir no- ta. 6/ “Rindler meclisin- de cânâ bir acep nam ey- ledik / Mescidin kandili- ni meyhaneye --- eyledik” (IV. Murat)... Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük. 7/ Bir süs taşõ... Af- rika’da bir ülke. 8/ Güney Amerika’da yaşayan kemir- gen bir hayvan... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse. 9/ Mimarlõk ve dekorasyonda hayvan, insan ve bitki bi- çimlerinin karõşõmõndan oluşan gerçeküstücü duvar süslemeleri ya da heykeller. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kurşuni renkte iri bir kertenkele. 2/ İlgeç... Kiraya ve- rilerek gelir getiren mülk. 3/ Hayvan yiyeceği... Spor kar- şõlaşmalarõnda seyircileri coşturan kimse. 4/ Bir dernek ya da kuruluşun üyelerinin buluşmasõ için ayrõlmõş yer... Uğur, talih, saadet. 5/ Genişlik... Bir müzik yapõtõnõn, din- leyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalõnmasõ... Bir cet- vel türü. 6/ Bir tür misk faresi. 7/ Yapõlmasõnda sakõn- ca olmayan... Uzaklõk işareti. 8/ Bir yerin ileri gelenle- ri... Bir nota. 9/ El işleri için seyrek dokunmuş keten be- zine ve bu bezin üzerine yapõlan işlemeye verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç İ T İ N E K T O R U K Z O M A T O T O L O J İ A N N A G A N A N İ F M E N A T A İ Ç E L R A K İ N L İ Ş E R M A R İ N A A H A L E F P Ö Ç 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear