26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Ecevit’i Soldan Anmak Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yılı kutlanırken Bülent Ecevit başkanlığındaki CHP iktidar olmuştu. Parti liderliğini yaşı 85’i aşmış İsmet Paşa’dan devralan Ecevit bu ülkenin en genç şansıydı. Ama halkımızın yarısı bile 40 küsur yıl boyunca bu şansı değerlendirmeye bir türlü yanaşmadı... Adını dağa-taşa yazdılar. Konuştuğu kürsüyle birlikte omuzlarda taşıdılar. Meydanları ‘Karaoğlan’ diye inlettiler. Ama iş oy vermeye gelince... 47 yıllık siyasi hayatında, bir defa olsun ona, tek başına hükümet kuracak bir çoğunluk sağlamadılar. En büyük desteğin verildiği zaman bile en fazla 450 kişilik Meclis’te sadece 217 milletvekiline sahip oldu. Hayatta görüp göreceği de zaten bu sınırlı çoğunluktu. Oysa siyaset ne yazık ki bir büyük sayı oyunu... Kasımpaşalı Başbakan bile bugün 338 milletvekili ile bu oyunda zorlanıyor. Çareyi açılım - maçılım diye DTP oylarına el atmakta görüyor. Ecevit’e seçmenin desteği hep eksik, hep sınırlı kaldı. 1. parti oldu. Ama sadece 136 milletvekili ile oldu. Siyasette eksik sayılarla 1. parti olmak yetmiyordu. Eksik “sayılarla” ne umutlar tam yeşerebiliyor, ne toprak işleyenin, ne de su kullananın olabiliyordu… Araya iki askeri darbe dönemi girdi. Hapishaneler ve yasaklar da cabası. Ama o hiçbir zaman küllerinden yeniden doğma mücadelesinden vazgeçmedi. Dünyada misli görülmemiş bir başarıyı gerçekleştirdi. Yaşı 65’i geçmiş iken, baba evini satarak, bir uçtan öteki uca ülkeyi boydan boya dolaşarak kurduğu partiyi ülkenin 1. partisi yapmayı başardı. Ama seçmenin yine de yüzde 80’e yakını kendisine oy vermeye yanaşmadı. Acaba büyük kitle ‘sol’u meşrulaştırdığı için.. Sol’u ‘umut’ ile eşanlamlı kıldığı için… Sol’u yücelttiği için ona için için kızıyor muydu? Ve tam destek vermeye yanaşmak istemiyor muydu? Ecevit’e kadar ‘sol’, çoğunluğun gözünde hep ‘şer’ idi. Kötülüğün, günahın öteki adıydı. Sol el taharete, sol omuz başı kötülük meleğine, sol taraf kısaca hayırdan uzak işlere ayrılmıştı. Ama o önce ‘ortanın solu’yla sonra da, CHP liderliği sırasında demeçlerinin nutuklarının arasına serpiştirdiği “demokratik sol” kavramı ile “sol” sözcüğünün yazgısını değiştirdi. Yani aşağı yukarı değiştirdi. ‘Sol’a artık, halkın yarısının yarısından daha azı karşıydı. ‘Sol’ Ecevit sayesinde, belki beş kez iktidarın birinci ortağı oldu. Ama iktidarın tek sahibi olamadı... Bunda tek kusur Ecevit’in midir acaba?.... Dün 5 Kasım’dı. Ecevit üçüncü 5 Kasım’dır yok.. Ama sol var. Ve var olmaya da devam edecek. Var olması da yeniden ve büyük sayı ile iktidar olmasına bağlı. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Dünkü perşembe günü, Cumhuriyet Vakfı’nın Kurucu Başkanı Berin Nadi Abalıoğlu’nun aramızdan gidişinin sekizinci yılıydı. 2001’den bu yana “5 Kasım” günlerinde, Şükran Soner bizleri toplar, Berin Nadi’ye gideriz. Edirnekapı Şehitliği’nde Abalıoğlu ailesi hep bir aradadırlar. Demek isterim ki, Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi başta olmak üzere hepsini de ziyaret fırsatı doğar. Nadi’lerle Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun yıllarla derinleşen dostlukları, 1940 yılında Yunus Nadi ile başlamıştı. Daha sonraları bu dostluk Berin ve Nadir Nadi ile yol alıp, pekişecekti. Yılda dört beş kez bir araya gelirlermiş; 1976’da ben de onlara katılacaktım. İlk buluşmalarda sanırım biraz şaşırmıştım. Çünkü Berin Hanım, Hıfzı Veldet ile Nadir Nadi’nin oldukça ısınmış söyleşilerinin ortasında: “Durun Beyler! Durun!” diye seslenir, “muzip” bakışlarla önce Velidedeoğlu’na döner, konuşulan olayın bir başka yönünü de -biraz da onlara dokundura dokundura- belirtir, sonra da eşine bakıp: “Öyle değil mi Nadir?” diye sorardı. Hıfzı Veldet’in, gözlerinin içiyle gülümseyerek çoğu kez: “Evet Hanımefendi, bu da dikkate alınmalı” dediğini anımsıyorum da, Nadir Nadi’nin ne yanıt verdiğini, doğrusu pek anımsamıyorum. Berin Hanım bir bakıma, ikimizin de orada olduğunu anımsatıp, bir ölçüde “eşit”liği kurduktan sonra, çoğunlukla bana: “Hadi, biz üstadlarımızı bırakalım istediklerini yapsınlar!” der, ardından da kalkıp onlardan ayrılırdık. Ev dışındaki, yine böyle bir buluşmada ikimiz baş başa konuşurken, genç bir hanım bize yaklaşarak: “Berin Hanım, bugünkü Cumhuriyet’i okudunuz mu?” diye soruverdi. “Hayır okumadım!” diye yanıtladı. Genç hanım: “Eğer okusaydınız, çok üzülürdünüz. Bir spor yazarınız iki yakışıksız kelime kullanmış yazısında” der demez, Berin Hanım olabildiğince kendini tutmaya çalışarak: “Siz bir de öteki gazeteleri okuyun lütfen!” dedi. Ve bana dönüp konuşmasını sürdürdü. Evet, Sevgili Berin Hanım, bilmem ki bunları hiç anımsar mısınız? Ama bu konuyla ilgili söyleyeceklerim var size. Günümüzün gazeteleri yanında, o günküler -80’li yıllardakiler- zemzemle yıkanmış gibidirler. Çünkü: “Rezil”, “zavallı”, “tiksinti veren”, “alçakça haddini bilmez”, “sahtekâr”, “ahlaksız”, “zırva”, “mafyatik”, “lekeli”, “kepaze”, “pespaye” gibi sözler bugünün gazetelerinin büyük bir bölümünün keyifle kullandığı dili durumunda. Öyle ki, inanılmaz bir tutkuyla bunlara yenilerini ekleyip çoğaltmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Şaşmayın lütfen. Çünkü bunları kime, kimlere söylediklerini duyunca gerçekten çok, pek çok şaşıracaksınız. Bütün bu sözcükler, üstelik tümceler içinde kullanılırken daha da ağırlaştırılıp Türk ordusu, Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, öteki komutanlar için yazılıp çiziliyor, TV’lerde görüntü eşliğinde söyleniyor hiç utanmadan, duyunçları (vicdan) hiç mi hiç titremeden, sızlamadan... Biliyorum; diyeceksiniz ki: “85 yıl önceki ‘Mütareke Basını’ bile bunları söylemedi, yazmadı. Nasıl oluyor bu?” Yerden göğe haklısınız. O “Mütareke Basını”nın en saldırganı olan Tanin, “Kurtuluş Savaşı”nı kazanan ordumuza “isyancılar ordusu”; generallerine de “haydut elebaşıları” demişti 4 Kasım 1924’te. Ama kalemlerini günümüzdekiler gibi, bu denli insanlık dışı bir çizgide kullanmayacaklardı. Belki anımsarsınız Berin Hanım, 1946’dan sonra iyice belirginleşen bu “tür” basına Hıfzı Veldet: “Mütareke Basını’nın tohumları” derdi. Ama öyle anlaşılıyor ki, bugünkü tohumların “gen”leriyle çok oynanmış; değiştirilmiş; “vurmaya başla!” buyruğu verildiğinde, “dış ve iç” buyurganlarına, patronlarına daha da çok yaranmak için bunlar “öldürüyorlar!” Evet, şimdi ne soracağınızı kestirebiliyorum. Hiç kuşkunuz olmasın. Tıpkı genleri değiştirilmiş organizmalar “GDO”lar gibi, genleri değiştirilmiş bu basın “GDB” de bitmez tükenmez bir “hınç”la gazetemize saldırmayı sürdürüyor. Dahası yeni bir yöntem ürettiler, Cumhuriyet’i “bomba”lattırıyorlar!.. Ama kesinlikle üzülmeyin; gazetemiz Cumhuriyet dipdiri, dimdik ayakta; üstelik de onların korkulu rüyası olmayı sürdürüyor. Yine görüşmek üzere saygılarımı sunarım. Berin Nadi’ye Mektup m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Kasım OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com 6 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ En makbul pastõrma tür- lerinden biri. 2/ Bir işi yeri- ne getirme... Bir mekânõ örten kemerli yapõ. 3/ İnter- nette, aynõ amaçlõ web sitelerini tek bir adreste toplayan si- te... Kenar süsü. 4/ Yapağõdan elde edi- lerek eczacõlõkta ve parfümeride kulla- nõlan, sarõmtõrak renkte yağ. 5/ Kalõn ve kaba bir kumaş... Paylama. 6/ Bir sa- yõ... Siirt ilinde bir kaplõca. 7/ Üç Si- lahşorlar’dan biri... Asker. 8/ Sõğõrõn altõ aylõktan bir yaşõna kadar olan yavrusu... Bütün kutsal Hint metinlerinin başõnda ve sonunda yinelenen mistik hece. 9/ İki tarla arasõndaki sõnõr... İnceltilmiş, saflaştõrõlmõş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dindar Yahudilerin başlarõnõ örttükleri tak- ke... Süreyya Duru’nun bir filmi. 2/ Kimliği be- lirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad... Yel, şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çõkan sağa- nak yağmurlu hava olayõ. 3/ Ağõz kalabalõğõ ya- parak karşõsõndakini dolandõrmaya çalõşan kim- se. 4/ Uzaklõk işareti... Çõkar yol, çare. 5/ Öle- ceği kesinlikle bilinen bir hastanõn, acõsõnõ din- dirmek için doktor tarafõndan öldürülmesi. 6/ Toprak ve kireçle karõşõk taş kõrõntõlarõ... Ham ipekten yapõlmõş astarlõk kumaş. 7/ Şöhret... “Benim --- olmuş dilim / Ne desem yâr incinir” (Türkü)... Bir nota. 8/ Eski Mõsõr’da ölülerin ko- ruyucusu olan tanrõ. 9/ “Fani ömür biter bir --- sonbahar olur” (Y. K. Beyatlõ)... Duman rengi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K O C A B A Ş S O C A K L İ V A C A M A D A N R A K A B E A K I B D E A N A Ç A L A A F A K İ Ş İ N A N A Y Ç V K A K T E S A R I Ç İ Ç E K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Albay Çiçek suskunluğunu yakõn çevresine ve arkadaşlarõna gönderdiği e-posta ile bozdu ‘Ne cuntacı ne darbeciyim’Haber Merkezi - “İrtica ile Mü- cadele Eylem Planı” hazõrladõğõ iddiasõyla tutuklanõp aradan bir gün geçmeden serbest bõrakõlan ve bir ih- bar mektubuyla başlayan “ıslak im- za” tartõşmasõyla yeniden gündeme gelen Kurmay Albay Dursun Çiçek, suskunluğunu yakõn çevresine ve mesai arkadaşlarõna gönderdiği e- posta ile bozdu. “Gerçekler” başlõklõ mektupta, “İrtica ile Mücadele Ey- lem Planı”nõ Genelkurmay Başka- nõ İlker Başbuğ gibi “kâğıt parça- sı” olarak nitelendiren Albay Çiçek, söz konusu planõnõn askeri yazõm tek- niklerine ve çalõşma usullerine uygun olmadõğõnõ savundu. Söz konusu belgenin kesinlikle Albay Çiçek, tarafõndan hazõrlanmadõğõ belirtilen e-posta’da “Kurmaylık ve doktora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde verilen gö- revleri başarıyla tamamlamış bir subayın böylesi açık hatalar içeren bir planı yazıp, altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır” denildi. E-posta’da, “ıslak imzalı” olduğu iddia edilen belgenin Genelkurmay Askeri Savcõlõğõ’na gönderilmesi, belgeyi Ergenekon savcõlarõna gönderen muhbirin de bu- lunmasõ istendi. Gazeteci Uğur Dündar’õn yöne- timindeki Star Haber, dün akşamki ana haber bülteninde Çiçek’in yakõn çevresine ve arkadaşlarõna gönderdiği e-postanõn bir bölümünü yayõmladõ. 10 sayfadan oluşuyor Çiçek’in 3 Kasõm 2009 günü gön- derdiği 10 sayfalõk “Gerçekler” başlõklõ mesaj, “Hazırlanmamış bir planı ve atılmamış bir imzayı maksatlı olarak gündeme taşı- yanlar ve yargısız infaz yapanlar her iki cihandada bu kirli eylem- lerinin hesabını vermekten kur- tulamaz. Bir kâğıt parçası gerek- çe gösterilerek gerçek emellerini gizleyen ve bilgi kirliliği yaratan- lar asimetrik piskolojik harekât yapanlar ve onların komploları hakkında hazırlanan bazı gerçek- leri dile getiren yazılar ektedir. Sağlık ve başarı dilekleriyle sevgi ve saygılar” cümleleriyle başlõyor. Ekteki dosya ise “Gerçeklerin üstü örtülemez ve kamuoyundan gizlenemez” ana başlõğõnõn altõnda iki ana bölümden oluşuyor. Bu bö- lümlerden ilki “Gerçeklerin Peşin- de Olalım” diğeriyse “İftiralar ve Gerçekler” başlõğõnõ taşõyor. Çi- çek’in gönderdiği e-posta ekindeki 10 sayfada dikkat çekici olan metnin doğrudan Çiçek’in ağzõndan yazõl- mamõş olmasõ. Çiçek’in devam eden yargõ süreci nedeniyle böyle bir yo- la başvurduğu kaydedildi. ‘Muhbir bulunmalı’ TSK’de görev alan subaylarõn ça- lõşma prensiplerine ilişkin bilgilere yer verilen e-postada, söz konusu pla- nõn askeri yazõm tekniklerine ve ça- lõşma usullerine kesinlikle uygun olmadõğõ belirtildi. Mesajda şu gö- rüşlere yer verildi: “Kurumsal ola- rak verilen görevleri yasalar ve emirler çerçevesinde başarıyla yapmak bir Türk subayı için esas- tır. Gücünü yasalardan alan, mil- letin gözbebeği bir kurumun üye- si bir kurmay subayın hukuken suç olan eylemleri planlara yan- sıtması düşünülemez. Kurumda yapılan çalışmaların, yasalara uy- gunluğu, her seviyedeki amirler ta- rafından kontrol edilir ve düzelti- lir. 12 Haziran 2009 tarihinde ka- muoyunu yönlendirme kampan- yalarının odak noktası olan bir ga- zetede yayımlanan plan, Genel- kurmay Askeri Savcılığı tarafın- dan yürütülen soruşturma kapsa- mında bilirkişi raporlarıyla tescil edildiği gibi askeri yazım teknik- lerine ve çalışma usullerine ke- sinlikle uygun değildir.” “Cuntacılık” ve ”darbecilik” id- dialarõnõn da sert bir dille reddedil- diği mesajda “Kurmaylık ve dok- tora seviyesinde eğitim görmüş, uzun yıllar TSK bünyesinde ve- rilen görevleri başarıyla tamam- lamış bir subayın böylesi açık ha- talar içeren bir planı yazıp, altına imzasını atacağını ve bu belgeyi amirlerine sunacağını düşünmek en büyük hatadır. Onaylanmamış ve kurumsal yaptırım gücünü ar- kasına almamış bir kâğıt parça- sının gündeme taşınması ve tartı- şılması iyi niyetle açıklanamaz. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışını yapmış ol- duğu tüm eylemlerine yansıtan Al- bay Çiçek ne bir cuntacı ne de bir darbecidir. Türkiye Cumhuriye- ti’nin onurlu bir vatandaşı ve TSK’nin şerefli bir üyesi olmak- tan her zaman gurur duymakta- dır” denildi. Son raporunda “ıslak imzanın” Dursun Çiçek’e ait olduğuna dair rapor hazõrlayan Adli Tõp Kurumu görevlileri hakkõnda dava açacağõ- nõ da kaydeden Çiçek, söz konusu belgenin Genelkurmay Askeri Sav- cõlõğõ’na gönderilerek belgeyi sav- cõlara gönderen muhbirin de bu- lunmasõnõ istedi. İddialar için 16 dava Albay Çiçek’in açtõğõ davalarõn, kendine duyduğu güvenin ve ma- sumiyetinin kanõtõ olduğu belirtilen e-postada şöyle denildi: “Bu ko- nuda 4 suç duyurusu olmak üze- re toplam 16 ayrı davada başla- tılan hukuk mücadelesi devam et- mektir. Bu hukuk mücadelesine yeni davalar eklenecektir. Albay Çiçek şekil ve içerik olarak ku- rumsal kriterlere uygun olma- yan bir planın altına imzasını at- mış olsaydı, kaybedeceği bu da- vaları açarak o kadar büyük hu- kuki sorumluluğa ve maddi riske girer miydi sorusuna verilecek ce- vap gerçeği ortaya koyan en önemli delildir” denildi. “İrtica ile Mücadele Eylem Planõ”nõ Genelkurmay Başkanõ Başbuğ gibi “kâğõt parçasõ” olarak nitelendiren Çiçek, söz konusu belgenin askeri yazõm tekniklerine ve çalõşma usullerine uygun olmadõğõnõ savundu. Mektupta “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti anlayõşõnõ yapmõş olduğu tüm eylemlerine yansõtan Albay Çiçek ne bir cuntacõ ne de bir darbecidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu bir vatandaşõ ve TSK’nin şerefli bir üyesi olmaktan gurur duymaktadõr” denildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear