28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Devlet kurumları birbirini tamamlayan halkalar gibidir. Eğer bu halkalardan biri zayıflarsa, zincir tümüyle zayıflamış demektir. Diyalektik söylemle vurgulamak gerekirse, bir zincirin gücü en zayıf halkası kadardır. Türkiye’de sistem üç önemli ayak üzerinde yürüyor: Yasama, yargı, yürütme. Bu güçlere bağlı kurumlarla birlikte parlamenter yapı bir “kurallar ve kurumlar sistemi” olarak rayına oturuyor. Bu güçlerden biri raydan çıkarsa ya da çökerse sistem ayakta kalabilir mi? Kalamaz! Bu güçlerden biri, “ötekilere gerek yok, tek güç benim” derse sistem ayakta kalabilir mi? Kalamaz! Silivri davaları üzerinden yürütülmeye çalışılan bu güç dayatması başta da vurguladığımız gibi tüm yapıyı güçsüzleştiriyor. Davanın hukuki boyutu, siyasi boyutu, kamuoyunda algılanış biçimleri bir yana.. salt duruşma salonunda, bekleme odalarında, mahkemeye gidiş gelişlerde yaşananlar bile ortada anlatılması zor bir tablonun olduğunu göstermeye yetiyor. Çok basit bir konuda bile aynı düşünen 3 kişiyi bir araya getirmek olanaksız. Çünkü herkes birbirinden çok farklı çevrelerden, meslek ve eğitim ortamlarından gelmiş. Asker ve polis kökenli olanlar, kurumlarının en alt ve en uç birimlerinde görev yaparken böyle bir durumla karşı karşıya geldikleri için “amirlerinin emirlerine uyma suçunu” mantıklı bir yere oturtmakta zorlanıyorlar. Herkes kendisini iddia edilen bütünün dışında gördüğü için, bütünün ne olduğu konusunda da ne görüş birliği var ne yaklaşım birliği... Bunca birbirine benzemezin yan yana getirilmesinin bir sonucu olarak, pek çok kişi yanındakine bakıp “Bununla ne işim var” diye düşünüyor. Sözlerde olmasa bile tutum ve davranışlarda bunu görmek mümkün. Hiç kimse kendisine “terörist” tanımını konduramadığı için kendi durumunu “davanın en zayıf halkası” olarak görüyor. Böylece ortada davanın güçlü bir tarafı kalmıyor! Örgüt davalarında genellikle ortak tavır olur. Örgüt bellidir; amacı, hedefleri bilindiği için üyelerinin de birbirine yakın portresi vardır. Burada böyle bir durum olmadığından diyalog kurabilenler birbirlerine kendi öykülerini anlatıyor. Birinin öyküsü ötekine çok ilginç geliyor. Yine örgüt davalarında yaş kuşağı da birbirine yakındır. O yüzden davranışlar, heyecanlar toplulaşır. Burada gördüğüm kadarıyla alt sınır 23, üst sınır 70. İlgi alanlarının dağınıklığı da bir başka geniş yelpaze. Kimileri okunacak kitap listeleri yapıyor, kimisi de övünçle şöyle diyor: “Abi bende hiç suç unsuru bulamadılar. Çünkü kitap falan yoktur bizim evde!” Dava kulisi bitmez, şimdilik noktayı koyalım... Başa dönersek... Ne olursa olsun, bu ülkeden başka hiçbir yerde yaşamayı düşünmeyen bir gazeteci olarak, içinde bulunduğum koşullar bir yana, başlıca kaygım şu: Bütün kurumlarımız kan kaybediyor! Bu kan kaybından kazançlı çıkan olmaz. Ciğerleri çok sağlam bir kişinin ayakları kırılsa koşabilir mi? Kalbi çok sağlam bir kişinin, midesi devre dışı kalırsa o beden güçlü durabilir mi? Eğer birileri Silivri davaları nedeniyle çok güçlendiğini düşünüyorsa, ona bir sözümüz var: Bir kişinin en zayıf anı, kendisini en güçlü hissettiği andır! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada bir içerikte başladı ve sona erdi. Hükümet açılımın hangi önlemleri ve önerileri kapsadığını TBMM’de yapılacak görüşmelerde açıklayacağını ilan etmişti. Hemen her çevre, günlerdir şapkadan tavşan çıkmasını bekliyor. Beklenen oldu: İçişleri Bakanı Beşir Atalay demokratik açılımın ilk adımlarını açıkladı. Yerleşim birimlerinin adları değişecek... siyasi partiler Kürtçe propaganda yapabilecekler... ayrımcılıkla mücadele komisyonları kurulacak... üniversitelerde Kürtçe bölümler açılacak vs, vs... İçişleri Bakanı kürsüde söyledi, anlattı ve bir ara “Türkiye yarın yeni bir Türkiye olarak uyanacak” dedi. Dün sabah uyandım; kara bulutlar sarmış kenti. TV haberlerine baktım. Bakan Atalay açılımla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi RTE verecek demiş. Ne ek bilgi ne birlik, kardeşlik, ne de barış! Başbakan’da değişiklik yok! Açılımı savunurken yine bağırıyor, muhalefete saldırıyor. RTE, yine o RTE! CHP lideri Deniz Baykal, hükümetin, açılımı PKK ile işbirliğiyle götürdüğünü, bu projede hedefin Türk milletinin içinden yeni bir millet çıkarmak olduğunu vurguladıktan sonra bir temennide bulundu: “...Başbakan’ın şöyle yüreğini doldura doldura Türk milleti demesini bekliyorum” dedi. RTE yanıtladı: Türk, Kürt, Çerkez, Arap... etnik grupları yine sıraladı. Kökeninin Gürcü, eşinin Arap olduğunu sürekli yineleyen Başbakan; ne çare yüreğini doldura doldura Türk milleti diyemedi! Yandaş gazete Yeni Şafak dün, RTE’nin “açılımın can alıcı sorusunu” manşete taşıdı: “...Sizin hiç oğlunuz öldü mü?..” Tabii bu soruyu öncelikle bizzat RTE’nin yanıtlaması gerekiyor. Zira iki oğlundan biri sağlık nedeniyle askerlikten “muaf!” Diğerinin askerliği iki hafta. Binlerce ailenin oğulları Güneydoğu’da yaz kış dağlarda teröriste karşı savaş vermiş, şehit olmuş, gazi olmuş. Başbakanımızın böyle bir ıstırabı yok. Yok ama şehit ailelerin yüreklerini yakan duygularını Meclis kürsüsünden pekâlâ, pek güzel kullanıyor. RTE’nin muhalefete, muhalefet edenlere tahammül edemediğini bilmeyen yok. Ama bir başka kuralı daha var; kürsüde kendi gibi düşünmeyenlere dilediği gibi saldıracak, ne söylerse söylesin muhalefet laf atmayacak! Kulağına çarpan kimi sözleri duyunca sinirleri boşalıyor. Gözyaşı edebiyatı yapıyor. Atılan laflara dayanamadı, sonunda; “Şehitler gelsin ve daha fazla bağıralım diyorsunuz” deyince beklemediği tepkiyle karşılaştı. CHP, oturumu terk etti. RTE de bir rahatladı, bir rahatladı ki... Oh be! Dünya varmış dercesine, “CHP’ye güle güle. Siz olmadan daha rahat konuşuruz” dedi. Ana muhalefet olmadan daha rahat konuşmak! Bu cümle ister istemez insana Demokrat Parti’nin ünlü bakanlarından Tevfik İleri’nin ülkeyi (muhalefetsiz) dikensiz gül bahçesine çevireceklerini içeren sözünü anımsatıyor. “Demokrasinin bu ülkeyi bozmayacağını, tam tersine birleştirip bütünleştireceğini” söylüyor. Doğru olmasına doğru bu saptama ama ülkemiz söz konusu olunca “hangi demokrasi” diye düşünmek, sormak gerekiyor. Yargıyı, medyayı, siyaseti denetim altına almaya çalışan RTE demokrasisi mi? ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 15 KASIM 2009 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Kasım Oslo K 8 Helsinki K 5 Stockholm Y 9 Londra B 15 AmsterdamY 14 Brüksel B 12 Paris Y 12 Bonn B 12 Münih B 13 Berlin B 12 Budapeşte Y 13 Madrid B 21 Viyana B 14 Belgrad B 15 Sofya PB 15 Roma B 19 Atina PB 20 Zürih B 12 Moskova K 4 Aşkabat B 16 Taşkent B 12 Bakû B 15 Bişkek B 6 Tiflis Y 13 Kahire B 22 Şam B 22 İstanbul PB 16 Edirne PB 17 Kocaeli PB 17 Çanakkale PB 16 İzmir B 18 Manisa B 18 Denizli B 18 Zonguldak PB 17 Sinop PB 14 Samsun PB 15 Trabzon Y 12 Giresun Y 12 Ankara PB 12 Eskişehir PB 12 Konya PB 12 Sıvas Y 7 Antalya B 22 Adana B 21 Mersin B 21 Diyarbakır Y 14 Şanlıurfa PB 16 Mardin Y 12 Siirt Y 14 Hakkâri Y 8 Van Y 10 Kars K 6 Ülkemizin kuzey ve do- ğu bölgeleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Ka- radeniz, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Sıvas, Tokat, Düzce, Zonguldak çevreleri, ge- ce saatlerinde Kırklare- li ve Istanbul çevreleri yağışlı, diğer yerler par- çalı ve az bulutlu geçe- cek. Yağışlar; genellik- le yağmur ve sağanak, yükseklerinde olmak üzere, Doğu Anado- lu’nun kuzey ve doğusu ile Sıvas çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yediğimiz içtiğimiz her şey gerçek değilmiş, sahteymiş!.. Uygarlık, öyle ilerlemiş ki, doğanın bize sunduklarını bambaşka bir biçime sokuyorlarmış!.. Alıyor patlıcanı, fasulye ile birleştiriyor, alıyor koyunu balık yapıyor, alıyor elmayı, alıyor üzümü, tanınmaz hale getiriyor. Bunun adı da var: GDO!.. Genetiği bozulmuş organizma!.. Genetik, Türkçesiyle yapısı, özü, niteliği, anlamı değiştirilmiş doğanın ürünleri... İyi mi oluyor, kötü mü? Derler ki, bu yoldan elde edilen gıda kolaylıkla kullanılacak, açlık çeken milyonların doyum sağlaması sağlanacak. Açlık denen felaketi önlemek için bozuk gıda! Hiç değilse açlıktan iyi ya!.. GDO’yu insanoğluna uygulasak bilmem nasıl olur? Şiddetten yana, acımasız, zalim, kötü yaradılışlı bir insanın yapısını değiştirme olanağı gerçekleştirilse, dünya için mutlu bir kurtuluş olmaz mı? Al, durmaksızın yanlışlıklara düşen, ülkesine iyilik diye yapmadığı kötülüğü bırakmayan bir politikacıyı değiştirir.. Bu, tüm dünya için bir kurtuluş yolu olmaz mı? Bence insanın yapısı, öyle okumakla yazmakla, üniversiteler bitirmekle değişmiyor, iyileşmiyor; maya neyse öyle kalıyor... Elde ettiği bilgiler etki yapmıyor, adamın yapısı bozuksa genç de yaşlı da olsa hep aynı kalıyor... Şimdi GDO yönteminin özellikle bizim politikacıları daha iyi, daha dürüst, daha çalışkan, daha yararlı kılmanın en güzel çaresi olacağını düşünüyorum! Yalnız bizim mi, bütün politika, sanat, edebiyat, bilim dünyasının da!.. Bu uygulama birkaç yıl uygulandı mı aydınlık bir dünyada yaşayabileceğiz... Oturup bütün bunları düşündüm. Olmayacak şey mi? Fareyi alıp kuzu yapan, ekmeği alıp pastırma biçimine sokan, çikolatayı leblebi diye yutturan, kısacası ne var ne yok her şeyi, temel değerlerini, anlamını, niteliğini başka kılığa döndüren bu yeni keşif, belki de bir kurtuluştur, ne bileyim? Hayal dediklerimiz zamanla nasıl gerçekleşti? Bilim yerinde durmuyor, durmaksızın yeni araştırmalar, buluşlar birbirini izliyor... Çocukluk yıllarımda nasıl gaz lambası, mum, havagazı gibi ilkellikten elektrik aydınlığına geçiverdiysek; nasıl oturduğumuz yerden karşımızdaki araçla dünyayı seyredebiliyorsak; taşıtlarda hız çizgileri sürekli aşılıyorsa, nasıl ilaçlarla en ağır hastalıklar alt edilebiliyorsa, nasıl insanı hayvanı birbirine benzer yaratık yapabiliyorlarsa; GDO’lar açılımı ile akla hayale gelmez durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Bozuk gıdalar zaten öteden beri bildiğimiz bir çirkin durumdur. Şimdi bu, bilimsel bir nitelik kazanmış!.. “Ne bulursan ye” diyen atasözünü düşünüp fazla sızlanmayalım... Nelere nelere katlandı, uygarlık diye, bu insanlık? Ağlar sızlar, yine her şeyi sineye çeker. Hep çekeriz söylene söylene, yaza yaza!.. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Şimdi de ‘GDO’ Açılımı? Tahliye istemlerine ret İstanbul Haber Servisi - Birinci Erge- nekon davasõna bakan mahkeme, Danõş- tay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gazetesi- ne bombalõ saldõrõ dosyasõ üzerinde yoğun- laştõ. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Baş- kanõ Köksal Şengün’ün üçüncü kez kabul yö- nündeki oyuna karşõn İşçi Partisi (İP) Genel Sekreteri Nusret Senem’in de aralarõnda bu- lunduğu 10 tutuklu sanõğõn tahliye istemleri oyçokluğuyla reddedildi. Birinci Ergenekon davasõnõn önceki gün- kü duruşmasõnda mahkeme heyeti, Doğu Pe- rinçek’in 26 Mayõs 2006 tarihindeki basõn açõklamasõnda öne sürdüğü “Danıştay bas- kınını gerçekleştiren Alparslan Arslan ve ekibinin Bulgaristan’da MOSSAD tara- fından eğitim gördükleri, Arslan ve eki- binin Türkiye’de Gonca Bahar kimliğini ta- şıyan bir kadın ile ilişkili oldukları ve he- saplarına 4 trilyon lira yatırıldığı” iddia- larõnõ araştõrmaya karar verdi. Mahkeme he- yeti, Gonca Bahar adlõ kadõn ile sanõklar Al- parslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Ti- muroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi’nin he- saplarõna 2006 yõlõnda para yatõrõlõp yatõrõl- madõğõnõ MASAK’a soracak. Şengün talebi kabul etti Mahkeme, Ankara emniyetinden Danõştay baskõnõnõn gerçekleştirildiği 17 Mayõs 2006 ve önceki iki güne ilişkin olarak tüm otellerle ilgili kayõtlarõn taranmasõnõn istenmesini ka- rarlaştõrdõ. Mahkeme ayrõca Danõştay baskõ- nõndan sonra iki devlet kuruluşuna önemli ey- lemlerin planlandõğõna ve hedef alõndõğõna da- ir istihbari bilgi olup olmadõğõnõn araştõrõlmasõ için Genelkurmay Başkanlõğõ, Jandarma Ge- nel Komutanlõğõ, MİT ve Emniyet Genel Mü- dürlüğü’ne yazõ yazõlarak varsa bilgi ve bel- gelerin suretlerini istemeyi kararlaştõrdõ. Mahkeme heyeti, Ümraniye’de bir gece- konduda bulunan el bombalarõnõn, polis ta- rafõndan çekilen görüntülerinde küfürlü ko- nuşmalar yapõldõğõ ve Ergenekon sözünün kul- lanõldõğõ iddialarõ üzerine, görüntülerin in- celenmesi için TÜBİTAK’a daha önce yazõ- lan yazõnõn akibetini soracak. Mahkeme Başkanõ Şengün, İP Genel Sekreteri Nusret Senem, İP Basõn Bürosu Sözcüsü Hikmet Çi- çek, Doç. Dr. Emin Gürses, avukat Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Muzaffer Şenocak, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce, Selim Akkurt’un tahli- ye taleplerinin kabulü yönünde oy kullandõ. Şengün ayrõca Senem ve Çiçek’in tutuklan- dõklarõ yasa maddesinin iddianameye ko- nulmadõğõna dikkat çekti. Diğer üyeler tah- liye istemini reddetti. Mahkeme, tutuklu sa- nõk emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün kõzõ ve avukatõ Zeynep Küçük’ün talebi doğrul- tusunda Almanya’nõn Nazi yanlõsõ partisi DVU lideri Dr. Gerhard Frey hakkõnda MİT’ten bilgi istemeye karar verdi. Kayıp HADEP’liler hakkında yeni iddia DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Şõr- nak’õn Silopi ilçesinde 2001’de gözaltõna alõndõktan sonra kendilerinden bir daha haber alõnamayan HADEP’li Ebubekir Deniz ile Serdar Tanış’õn cenazelerinin Mardin’in Dargeçit ilçesi mezarlõğõna gömüldüğü, an- cak daha sonra cesetlerden birinin mezarlõk- tan çõkarõlarak başka bir yere götürüldüğü id- dia edildi. PKK’ye yakõnlõğõyla bilinen Fõrat Haber Ajansõ’nda yer alan bir habere göre, adõnõ vermeyen bir kaynak, Tanõş ve De- niz’in Dargeçit mezarlõğõna gömüldüğünü ileri sürerek “Bir gece bunlardan birinin naaşı oradan çıkarılıp götürülmüştü. Me- zarı kim açtı, niye açtı, nereye götürdü, ce- nazelerden hangisini çıkardılar, bunları bilmiyorum” dedi. Albay Cemal Temizöz ve korucubaşõ Kamil Atağ’õn yargõlandõğõ davada ifade veren Mehmet Nuri Binzet, 25 Ocak 2001’de Silopi Jandarma İlçe Merke- zi’ne götürüldükten sonra kendilerinden ha- ber alõnamayan HADEP yöneticileri Ebube- kir Deniz ile Serdar Danõş’õn, öldürüldükten sonra Cudi Dağõ eteklerindeki Süryani köyü yakõnlarõnda gömüldüğünü iddia etmişti. İstanbul Haber Servisi - İzmir Çiğli Bele- diye Başkanõ CHP’li Ensari Bulut (53), du- rumunun ağõrlaşmasõ üzerine kaldõrõldõğõ İs- tanbul Florence Nightingale Hastanesi’nde ya- şamõnõ yitirdi. Tedavi gördüğü akciğer kanserini yenen, ar- dõndan karaciğer ve ko- lon kanseriyle mücade- le ederek sağlõğõna ka- vuşan Çiğli Belediye Başkanõ Bulut, son se- çimlerde 2’nci kez Çiğ- li’de başkanlõğa seçildi. Bulut, geçen hafta sağ- lõk kontrolü için geldi- ği İstanbul’da, iki gün önce fenalaştõ. Karaci- ğer kanseri rahatsõzlõ- ğõyla Florence Nightingale Hastanesi’ne kal- dõrõlan Bulut, dün akşam saatlerinde yaşamõnõ yitirdi. Yaşamõ mücadele içinde geçen ve tam 5 kez ölümle burun buruna gelen Ensari Bulut, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden üç gün ön- ce siyanürlü kurşunla vurulmuştu. Anne-bebek gözaltõnda Haber Merkezi - Kamu Emekçileri Sendikalarõ (KESK) mayõs ayõnda ger- çekleştirilen operasyon sonucu tutuklanan 22 üyesinin serbest bõrakõlmasõ amacõyla Ankara, İstanbul, İzmir ve Kars’ta eylem yaptõ. Kars’taki eyleme izin vermeyen polis aralarõnda bebeğiyle birlikte bir ka- dõn olmak üzere 30 kişiyi gözaltõna aldõ. KESK üyeleri, Ankara’da Kõzõlay Mil- li Müdafaa Caddesi’nde bir araya geldi. KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek, 22 arkadaşõnõn 170 gündür cezaevinde bu- lunduğunu, tutuklamalarõn demokratik bir ülkede izahõnõn mümkün olmadõğõnõ, ope- rasyonun amacõnõn konfederasyonun yõp- ratõlmasõ amacõyla yapõldõğõnõ söyledi. Şimşek, hükümetin demokratik açõlõm fo- toğrafõ içinde tutuklamalarõ nereye yer- leştirdiğini sordu. KESK üyeleri İzmir Konak’ta da basõn açõklamasõ yaparak tutuklanan arkadaşla- rõnõn serbest bõrakõlmasõnõ istedi. İstanbul’da Taksim Tramvay Durağõ’nda toplanan KESK’liler, “Tutuklu KESK üyeleri ser- best bırakılsın” yazõlõ pankart açarak Ga- latasaray Meydanõ’na kadar yürüdü. Grup, burada basõn açõklamasõ yaptõ. Kars’ta da Faik Bey Caddesi’nde topla- nan KESK’liler, basõn açõklamasõ yapmak istedi. Açõklamaya izin vermeyen polis, ara- larõnda bebeğiyle birlikte bir kadõn üye de olan 30 kişiyi gözaltõna aldõ. Parti kurma çalışmalarını sürdüren Mustafa Sarıgül, liderliğini yaptığı Türkiye Değişim Hareketi’nin (TDH) Batman il merkezinin açılışına katıldı. Batman Ha- vaalanı’nda coşkulu bir kalabalık tarafından karşılanan Sarıgül, “Türkiye’nin ge- leceği için tek çare, Türkiye Değişim Hareketi’dir” dedi. Sarıgül, konuşmasının ardından TDH Batman İl Merkezi binasının açılışını yaptı. Sarõgül TDH Batman İl Merkezi’ni açtõ ÜCRETLİ VE İŞSİZ KURULTAYI ‘İstihdamsõz büyüme olmaz’ İstanbul Haber Servisi - KESK Genel Baş- kanõ Sami Evren, AKP hükümetinin 2010 yõlõ için hazõrladõğõ bütçede IMF ve Dünya Bankasõ politikalarõnõn egemen olduğunu ve devletin tüm kaynaklarõnõn faiz ve açõklarõn kapatõlma- sõna aktarõldõğõnõ belirterek, “Bir ülkede çalış- ma koşulları demokratik değilse, siyasi ikti- darların başka siyasi açılımlar yapması mümkün değildir” dedi. Evren, yurttaşlara 25 Kasõm Çarşamba günü Türkiye genelinde gerçekleştirecekleri bir günlük iş bõrakma eyle- mine “katılın” çağõrõsõnda bulundu. TMMOB’ce düzenlenen “Mühendis, Mi- mar ve Şehir Plancıları Ücretli ve İşsiz Ku- rultayı” dün İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka Kampusu’nda başladõ. Bugün so- na erecek olan kurultayõn açõlõşõnda konuşan KESK Genel Başkanõ Evren, AKP hükümeti- nin Türkiye’de giderek IMF ve Dünya Bankasõ politikalarõnõn yerleştirilmek istendiğini belirt- ti. Evren, “Hükümet, AKP’yi kapatma dava- sında uluslararası sözleşmeleri dikkate alır- ken, söz konusu sendikal haklar olunca an- laşmaları görmezden geliyor. Kamu perso- neline grev ve toplusözleşme hakkı tanımı- yor. Milyonlarca emekçi sigortasız çalıştırı- lıyor” dedi. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ise AKP hükümetinin ILO normlarõnõ dikkate alarak Nisan 2008’de hazõrladõğõ yeni çalõşma yasalarõnõn halen Meclis gündemine alõnmadõğõna dikkat çekti. TMMOB Genel Başkanõ Mehmet Soğancı ise mimar, mühen- dis ve şehir plancõlarõnõn giderek daha kötü ko- şullarda, sigortasõz çalõştõrõlmaya başlandõğõnõ, özelleştirme adõ altõnda kapatõlan kurumlar ne- deniyle meslek mensuplarõnõn işsiz kaldõğõnõ söyledi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanõ Prof. Dr. Gençay Gürsoy mimar, mühendis ve şehir plancõlarõnõn karşõ karşõya olduğu “işsiz- lik” sorununun yakõn bir gelecekte sağlõk per- sonelinin de başõna geleceğini belirtti. CHP’li Ensari Bulut kansere yenildi Birinci Ergenekon davasõnda mahkeme heyeti, Genelkurmay, Emniyet, MASAK, MİT ile TÜBİTAK’tan bilgi, görüş ve belge istemeye karar verdi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear