26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Açılım Görüşmeleri TBMM’de cuma günü yapılan ve 6.5 saat süren “Demokratik Açılım” görüşmelerinde ilk konuşmayı yapan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, AKP iktidarının konuya ilişkin attığı ve atacağı adımların neler olduğuna ilişkin ilk somut ipuçlarını verdi. Atılan adımlar şöyle: TBMM’ye sunulan, “18 yaş altındaki çocukların Çocuk Mahkemeleri’nde yargılanmalarını sağlamaya yönelik yasa”. Kısa bir süre önce yürürlüğe giren “cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşmelerine olanak sağlayan yönetmelik”, üç gün önce Resmi Gazete’de yayımlanan, “özel televizyonların farklı dil ve lehçelerde yirmi dört saat yayın yapmasına olanak veren yönetmelik değişikliği”. Kısa erimde atılması düşünülen adımlar ise “yurttaşlarımızın kullandığı farklı dil ve lehçelerle ilgili üniversitelerde araştırmalar yapılması, enstitüler kurulması, seçmeli ders konulması” gibi uygulamalar. “Doğu ve Güneydoğu’da günlük yaşamın kolaylaşmasına yönelik olarak, fakat terörle mücadeleyi aksatmayacak şekilde yol kontrollerinin azaltılması, yayla yasaklarının kaldırılması.” “Yurttaşlarımızın toplumsal yaşamlarında farklı dil ve lehçelerin kullanmalarının önündeki engellerin kaldırılması.” Orta erimli önlemlere gelince: “Anayasanın her türlü ayrımcılığı yasaklayan 10. maddesinin etkin duruma getirilmesi için bağımsız bir Ayırımcılıkla Mücadele Komisyonu” kurulacak. “Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı bağımsız ve sivil bir İnsan Hakları Kurumu” oluşturacak. “İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi için İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin ihtiyari protokolü onaylanıp ardından da bir yıl içinde Ulusal Önleme Mekanizması” hayata geçecek. “Başta insan hakları ihlalleri olmak üzere kolluk güçleri hakkındaki şikâyetlerin incelenmesi, izlenmesi ve sonuçlandırılmasına yönelik olarak Bağımsız Kolluk Şikâyet Mekanizması” kurulacak. “Çeşitli nedenlerle adları değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel istem olması durumunda, mevzuat hükümlerine uygun olarak eski adlarının verilebilmesine olanak sağlanacak” ve “siyasal partilerin seçim çalışmalarında yurttaşların kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de kendilerine seslenebilme olanağı verecek çalışmalar yapılacak”. Demokratik açılım önlemleri ya da yol haritası eğer İçişleri Bakanı’nın TBMM Genel Kurulu’nda sıraladığı bu adımlarla sınırlı ise demokrasi, özgürlük, yurttaş eşitliği ve insan haklarından yana olan birisi için bunlara karşı çıkmanın inandırıcı bir gerekçesi olamayacağını düşünüyorum. Öte yandan hem İçişleri Bakanı hem de Başbakan, Genel Kurul’a ve televizyon başında kendilerini izleyen milyonlara “üniter devlet yapısının”, “toprak bütünlüğünün”, “Türkçenin resmi dil olmasının” başlayan süreçte tartışma konusu yapılmayacağına dair güvence vermişlerdir. Kürtçe bağlamında “ana dilde eğitim” ise hiç söz konusu edilmemiştir. Tüm bunlar göz önüne alındığında muhalefetin ileri sürdüğü “bölücülük”, “ayırımcılık” savları ne ölçüde geçerlidir? Estirdiği milliyetçilik rüzgârından beslenen MHP’nin tavrı anlaşılabilir; fakat Kürt sorunu üzerine çok daha önce kafa yormuş, kapsamlı raporlar hazırlamış, çok daha ileri önerilerde bulunmuş CHP’nin aynı savlara sarılmasını anlamak mümkün değildir. Sağ bir partiyi sağcılaşarak sağdan aşmaya çalışmak sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partiye hiçbir kazanım sağlamaz; tam tersine bu yaklaşım TBMM’deki ilk görüşmede olduğu gibi CHP sözcüsünü Dersim isyanı ve kıyımını terörle mücadeleye örnek göstermeye varacak ölçüde yanlışlıklara götürür, dayandığı kitleleri kendinden uzaklaştırır. Başkaları ne der, ne düşünür bilemem.. fakat cuma günkü TBMM görüşmelerinde en derli toplu ve aydınlatıcı konuşmayı Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk yapmıştır. Hamasetten ve kışkırtıcılıktan uzak soğukkanlı konuşmasında Kürt sorununun ortaya çıkışını, çıkış nedenini, hangi koşulların PKK’yi, terörü doğurduğunu örnekleriyle anlattı. Keşke hazır yeri gelmişken bir süre önce Mahmur ve Kandil’den gelenlere düzenlenen o abartılı karşılama törenlerine ilişkin bir özeleştiri yapsaydı, yapabilseydi... dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı”nõn 2002’den bu yana “yanlış yer”de düzenlendiğini her yõl “inat”la yazdõm. Kitabõn, fuarõnõn da “başucu”nda olma- sõ gerektiğini, Beylikdüzü’nün ise kentin kültürel gövdesinde “ayakucu” bile sayõlamayaca- ğõnõ, “ticari fuar”lara uygun “kent dışı”nõn kitaba yakõşma- dõğõnõ, her yõl yineledim; o “zor- lu” yolculuklarõ saatlerce gö- ğüsleyebilen “kahramanlar”õ kutlarken en az bir günlerini da- hi ayõramayanlarõn “kitapsever” olamayacaklarõnõ da… Bu sene ise susacaktõm... 68’li- lerin fuardaki “Küba” paneline yetişebilmek için trafikte çõldõr- mama rağmen, tek kelime etme- dim… çünkü bir bakõma ülkemin en aydõn insanlarõ, böylesi bir ezi- yetin sadece kitaba değil, kendi- lerine de haksõzlõk olduğuna bel- li ki aldõrmõyorlar. Bir yõl değil, beş değil, tam “yedi yıl”dõr, ki- tabõn “kent yaşamı”ndan dõş- lanmasõnõ umursamayanlara ne diyebilirdim ki?.. Bu nedenle “geleneksel ser- zeniş”imden artõk vazgeçmiş- ken, fuarõn genel koordinatörü, dostumuz Deniz Kavukçuoğ- lu’nun “Eleştirilere açığız ama öneri de gelmedi” sözünü oku- mayayõm mõ? (Cumhuriyet-10 Kasõm 2009) ‘Okur’ öncelikliyse Kavukçuoğlu, arkadaşõmõz Elif Bereketli’nin sorularõnõ yanõt- lamõş... uluslararasõ boyutun ye- tersizliği; kültürel etkinliklerde karmaşa vb. eleştirilere “haklı” açõklamalar yapmõş… kaçõranlar mutlaka okumalõlar. Nitekim Frankfurt’taki gibi sadece “yayıncılık sektörü”nün değil, “okur”un da gözettiğini vurgulamasõ, insanõ gururlandõ- rõyor... ancak, tam da bu neden- le, “uzak”lõktan yakõnõldõğõnõ anõmsatan Elif’in, “Yeniden kent merkezine dönme olasılığı var mı” sorusuna “Kesinlikle yok...” demesine ise üzülmemek elde de- ğil.. Bu “kararlı”(!)lõğõn gerekçe- sinde bile, fuarõn “İstanbul kim- liği”ni yitirdiğini onaylarcasõna diyor ki: “Silivri-Bakırköy ara- sında 12 milyon kişi yaşıyor. Şi- kâyetlerin geldiği bölgede (mer- kez semtler) ise 1.2 milyon. Ki- me göre, neye göre uzağız? Ayrıca bu bir İstanbul fuarı de- ğil, Türkiye fuarı”!.. Oysa TÜYAP Kitap Fuarõ, tam 20 yõl Beyoğlu’nda herkes- le kucaklaşarak “geleneksel”leş- ti. Oradayken, yine Kavukçuoğ- lu’nun “ticari açıdan olumsuz” bulduğu “mükerrer ziyaret- çi”lerin fazlalõğõ, “kentle bü- tünleşme”sinden ötürüydü… ki- tap fuarõnda “buluşulur”du... çalõşanlar ve öğrenciler; öğle ta- tilinde ya da akşam oradaydõlar… Beylikdüzü içinse o gün “izin” almak zorundalar. Kaldõ ki hem Bakırköy-Si- livri için “12 milyon” bilgisi yan- lõş hem de ziyaretçilerin acaba yüzde kaçõ oradan? Kavukçoğlu da “Bunca mesafe kitap için kat ediliyor..” dediğine göre, asõl “müşteri”lerinin, üniversitele- rin de en yoğun olduğu 50 km. ötedeki “merkez”lerden geldi- ğini biliyor. Kahramanlara, “Bu eziyeti hep çekeceksiniz” de- mekse o hayran olduğum yazõ- larõna pek yakõşmõyor... ‘Yer’ var, ‘Niyet’ yok! “Öneri yok” serzenişine ge- lince... Yine önceki tüm yazõlarõmda özel- likle şunu vurguladõm: TÜYAP, tarihsel “ay- dınlanma” görevini başarõyla yaptõ; yapõ- yor… ulusça şükran borçluyuz. Ancak, “yer” için sonsuza dek TÜYAP’õn mül- küne tutsaklõk şart mõ- dõr? Kitap fuarõ, Kavuk- çuoğlu yönetiminin çalõşkanlõğõ ve duyar- lõlõğõ sayesinde artõk “kamu- nun”dur; bu nedenle görev sõra- sõ da “kamuda”dõr. Bu fuara “İs- tanbul’da” bir yer yaratõlmasõ, başta belediye, valilik ve özellikle Kültür Bakanlõğõ olmak üzere, tüm “kamu sorumluları”nõn öncelikli görevi değil midir? Ülkenin yayõncõlarõ, yazarlarõ, aydõnlarõ… bunu hep birlikte ve kamuoyu desteğini de alarak õs- rarla talep ettiklerinde, kim “yer yok” diyebilir ki? Üstelik 7 yõl önceye göre “uygun” yerler de var ama galiba hâlâ “niyet” yok. “Neresi” derseniz, onu da söy- leriz ve tartõşõrõz... asõl bunu önemsersek; “kamu”nun yaka- sõna yapõşõp “TÜYAP görevini yaptı, şimdi sıra sizde” diyebi- lirsek, fuarõn da o bulunacak “başucu” mekânda yine “TÜ- YAP tarafından” sürdürülme- sini savunursak… 28 yõllõk İs- tanbul Kitap Fuarõ’nõ “Türkiye Fuarı” gibi parlak ama “içten- liksiz” söylemlerle tarihe gömme vefasõzlõğõnõ da yapmayõz... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İstanbul’un Kitap Fuarõ 15 KASIM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Yargıtay’ı niye dinlediler? Yargı açılımı için! At başı Necati Cebe: “Tayyip, ‘ekonomi ile demokrasi at başı gider’ demiş. Doğru, ikisi de tökezliyor; yıkıldı yıkılacak! Oğlanlar Deniz Tüfekçi: “Dünyadaki genetiği değiştirilmiş organizmaları bırak, Türkiye’deki genetiği değiştirilmiş oğlanlara bak!” Yalaka Soner Önal: “Türk Silahlı Kuvvetleri lağvedilip ordu yeniden kurulduğunda apostroflu er, hamam oğlanı yapılsın!” YağmurDeniz Bergama Vergi Dairesi Müdürü’nün dersleri! İZMİR’İN Bergama ilçesindeki Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Vergi Dairesi Müdürü Zülfikar Altın’la ilgili birkaç soru var: Zülfikar Altın, Bergama’da Mustafa Yazıcı Caddesi Okkaoğlu Apartmanı’nın çatı katını kiraladı mı; evdeki ara duvarları yıktırıp geniş bir salon yarattı mı? Zülfikar Altın, mesai saatlerinde esnaf ziyaretleri yapıyor ve esnafı perşembe akşamları kendisinin vereceği ders için Okkaoğlu Apartmanı’ndaki eve davet ediyor mu? Tesadüf bu ya, Zülfikar Altın öncelikli olarak vergi dairesine borcu olan esnafı ziyaret edip evine çağırdığı doğru mu? Her hafta perşembe akşamları, evdeki “ders” sırasında Zülfikar Altın, kafasına taktığı sarıkla Kürt Sait’in nam-ı diğer Said-i Nursi’nin risalelerini okuyup, açıklayıp esnafa dağıtıyor mu? “Ders”lerin her hafta daha da kalabalıklaşması üzerine öteki cemaatlerden gelen şikâyet üzerine Zülfikar Altın’ın Bergama’dan tayini çıktı mı? Çıkan tayin, tarikat şeyhi tarafından Ankara’da durdurulup, Zülfikar Altın bir hafta içinde görevine iade edildi mi? Zülfikar Altın, Bergama’da “ders”lerine kaldığı yerden devam ediyor mu? Esnaf “ders”lere niye katıldığını soranlara “Vergi Dairesi’ne borcum var, nasıl gitmem” diyor mu? Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” SON yıllarda televizyonların akşam haberlerini anımsayın: Neredeyse her habere “flaş, flaş” anonsuyla giriliyor! Flaş haber mi dejenere oldu, yoksa Türkiye mi? Galiba Türkiye dejenere oldu! Daha doğrusu AKP-FG koalisyonu ülkenin çivisini çıkarttı! İstanbul Cumhuriyet Başsavcısından Yargıtay Başkanlığına kadar telefonların dinlendiğinin ortaya çıkması üzere Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Kadir Özbek, telefon dinleme “işi”nin çığırından çıktığını söylüyor! Artık haberlerde “flaş” durumu da Türkiye’ye az geliyor; çığırından çıkmış bir haldeyiz! Skandal, rezalet, kepazelik, adilik, faşist uygulamalar diz boyu! Türkiye’nin ne zaman çığırından çıkmaya başladığını sorarsanız; Fatih Sultan Recep’in, dönemin Genelkurmay Başkanı hür ve ak general Yaşar Büyükanıt’la Dolmabahçe Sarayı’nda yaptığı sır görüşmeyi milat olarak kabul edebiliriz. Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah’ın önünde esas duruşa geçerek başını öne eğen Büyükanıt’ın boynuna Sayın Recep’in önerisiyle verilen “üstün hizmet madalyası”nın takılması boşuna değildir! Generallerle konuşan gazeteci Fikret Bila’nın yazdığı gibi Büyükanıt’ın sır görüşmesinin içeriğini, görevi devralan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la paylaşması ise çok da boş bir durum değildir! Öldürülen genç kızın donunda isterse ıslak sperm, isterse kuru gül esansı bulan Adli Tıp Kurumu’nca “ıslak imza raporu” verilen ve sultan tarafından onaylanan “darbe planı” ile Genelkurmay karargahından yüksek rütbeli subayların tutuklanması karşısında Başbuğ’un sessizliği, “Dolmabahçe sırrı”nda mı aranmalıdır! Devletin altı da üstü de planlı bir şekilde oyulmaktadır. Bugün Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin lağvedilip yeniden kurulması tartışılmaktadır. Yüksek yargı şiddetli bir kuşatma altındadır. Adalet Bakanlığı müfettişleri çağdaş yargıç ve savcıların, Maliye Bakanlığı müfettişleri hükümete biat etmeyen sermaye gruplarının, Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri çağdaş öğretmenlerin, İçişleri Bakanlığı müfettişleri çağdaş emniyetçilerin peşine düşmüştür. Sanki Hitler’in SS’leri Türkiye’de hortlamış gibidir! Flaş, flaş: Bu gidiş iyi bir gidiş değildir! Flaş, flaş... SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Türkleri sevme- me, Türklerden korkma. 2/ Değerli madenlerin saflõk derecesi... Tanrõ. 3/ Dinsel tören niteliği taşõyan Alevi-Bek- taşi oyunu... Gözde sarõya çalar kesta- nerengi. 4/ Şiddetli belirtilerle başlayõp kõsa sürede ağõrlaşan hastalõklar için kul- lanõlan sözcük... Köpek. 5/ Kuşbaşõ doğranmõş et... “Ben Hakk’õn --- kulu- yum” (Pir Sultan Abdal). 6/ Küçük mağara... Osmanlõ döneminde Avusturya’dan gelen bir cins kumaş. 7/ Budala, saf... Kurutulmuş ringa balõğõ. 8/ Kuran’da bir sure... Bayõndõrlõk. 9/ Türkleri sevme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçine sulu şeyler koymaya yarayan kap... Dünyanõn da- mõ. 2/ Bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri... Is- parta’nõn Eğirdir ilçesinde bir mağara. 3/ Bir şeyin olma- sõna az kaldõğõnõ belirtmekte kullanõlan deyim sözü... Bir meyve. 4/ Küçük tuzlu bisküvi... Makedonya’nõn plaka imi. 5/ Derviş selamõ... Bağõşlama. 6/ Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanõlan deyim sözü... Gelmesiyle bir yeri onurlandõrma. 7/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Sürekli. 8/ Kalõnca ve silindir yastõk biçiminde mobilya öğesi... Ta- but. 9/ Sarma, kuşatma... Nazilerin politikasõnda Germen õrkõndan kimselere yakõştõrõlan ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T I R M A Ş I K O R A R A S A T Y A L M A N S E G A B S A T A L K O V L A T R O L A R A B A D A M L A T A Ş N O K U L A L O A S A A Y V A Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sadece ‘havaalanı’na yakın!.. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear