28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 2 EKİM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Kuyunun Dibindeki Taş Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Hammerberg’in yayımladığı azınlık raporunda, okullarımızda her sabah ilkokul öğrencilerinin söy- lediği “Ne mutlu Türküm diyene” sözü ile etnik ay- rımcılık yapıldığı suçlaması, AB yolculuğumuzun önünü kocaman bir kaya gibi tıkamış. Komiser Thomas Hammerberg, “azınlıklara na- sıl davranıldığı”nı soruşturmak amacı ile 28 Ha- ziran’da ülkemize gelmiş. 3 Temmuz’a kadar bi- rileri ile görüşmeler yapmış. Ve o “birileri”nden edindiği izlenimlerle 39 sayfa tutan raporunu yazmış. Dünkü Hürriyet’te Zeynel Lüle’nin yazdığı ha- bere göre, AB Komiseri’nin önceki gün Brüksel’de yayımladığı rapor, AKP iktidarının karnesinin kı- rık notlarla dolu olduğunu gösterecek nitelikte. Ülkemizdeki 12-15 milyon Kürt’ün yanı sıra 3 milyona yakın Roman, bir o kadar Kafkas,1 mil- yon kadar da Laz kökenli vatandaşın yaşadığını saptayan sayın komiser, bu zenginliğin Lozan An- tlaşması’na yansımamasına değinmiş. Hükümete ev ödevi Anayasamızdaki, azınlık tanımının Lozan Antlaş- ması’na dayanarak sadece Rum, Ermeni ve Yahu- di vatandaşlarımız için yapılmış olmasının Avru- pa’daki uygulamalarla bağdaşmadığını söylemiş. Hükümete bir anayasa değişikliği yaparak, AB mev- zuatı ile uyum sağlanması için “ödev” vermiş. YÖK’ün üniversitelerde Kürtçe eğitmen yetiş- tirilmesi için özel bölümler açılması için gösterdiği çabanın, Alevi çalıştayı toplanması çabalarının, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması çalış- malarının ve Vakıflar Yasası’ndaki değişikliklerin, bu ev ödevi gereğince yürütüldüğünü, öylelikle öğ- renmiş oluyoruz. Erdoğan hükümeti, ev ödevinin bu yönleri için başını öne eğip dersini çalışmak gereğine ses çı- kartmazken o 39 sayfa içinde, “Türkiye’deki okullarda her sabah öğrencilerin ‘Türküm ve Türk olmaktan gurur duyuyorum’ gibi sözler söy- lemek amacıyla ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sö- zünün yer aldığı bir ant tekrarlıyorlar” denilmesi- ne nasıl olmuşsa itiraz etmiş. Onlar yazıp söylerken suskun kalan kimdi? “Ne mutlu Türküm diyene” deyiminin bir etnik grubu yüceltmek yerine Türkiye Cumhuriyeti va- tandaşı olarak, ülkelerine bağlılıkları anlatmaktan başka bir amaç taşımadığını birliğin İnsan Hak- ları Komiseri’ne anlatabilmek için on bir sayfalık bir savunma yazmak zorunda kalınmış. Bizim dilimizin inceliklerini bizler kadar bilme- si mümkün olmayan bir yabancıdan önce, Ata- türk’ün Cumhuriyetin Onuncu Yıl Söylevi’nin bi- timinde yer alan bu “Ne mutlu Türküm diyene” sö- zünü, ısrarla bir tür ırkçılık öykünmesi sayan malum aydınlarımızın aylardır yazıp söyledikleri- ni adeta onaylayarak izleyen Başbakan ve yan- daşları, sanırım bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkarmakta zorlanacağını söyleyen o öz- deyişimizi hatırlamışlardır. AB İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammer- berg, teftiş ya da denetim amacıyla geldiği zaman AB’den Sorumlu Bakan Egemen Bağış’tan baş- layarak görüştüğü öteki önemli kişiler hiç mi ağız- larını açmadan dinlediler saygıdeğer konuklarını? Başbakan, daha önceki gün İzmir’de bir üni- versitenin yeni öğretim yılı töreninde yaptığı ko- nuşmada, açılım için Kürt ve öteki etnik gruplar- dan söz ederken kendi düşündüklerini dile geti- riyor diye dinlemiştim televizyonun canlı yayının- da kendisini. Meğer iyice sindirmek için, AB Komise- ri’nin raporunu tekrarlıyormuş! Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Türkiye’de her yõl 7 bin kişi organ beklerken ölüyor, 55 bin kişi de kalitesiz bir yaşam sürüyor Yaşama bir şans verinŞULE KÖKTÜRK Türkiye’de her yõl yaklaşõk 7 bin kişi organ beklerken yaşamõnõ yitiriyor. Ciddi organ hasarõ olduğu ve yeni or- gan bulamadõğõ için ise yaklaşõk 55 bin bin kişi kalitesiz ve üretken olmayan bir yaşam sürüyor. Türkiye’nin genel sağlõk sistemindeki eksikliklerin bağõşõ olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar, organ kaçakçõlõğõna ilişkin haberlerin olumsuz etkisine de işaret ediyorlar. Türkiye’de yaklaşõk 40 bin böbrek has- tasõ diyalize bağlõ olarak yaşamõnõ sürdü- rüyor, bunlardan 15 bini ulusal bekleme listesinde böbrek bekliyor. Yaklaşõk 4 bin kişi de kalp, karaciğer ve akciğerleri çalõşamaz durumda olduğu için yaşamla- rõnõ organ bekleyerek sürdürmeye çalõşõ- yor. Bu sayõya her yõl yaklaşõk 4 bin kişi ekleniyor. Bu rakamlarõn büyüklüğüne karşõn 2009 yõlõnda 1400 böbrek, 350 karaciğer ve 20 kalp nakli yapõldõ. Antalya Medical Park Hastanesi Tõbbi Di- rektörü ve Organ Nakli Bölüm Başkanõ Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türki- ye için kronik organ has- talarõ ve organ naklinin giderek büyüyen devasa bir sorun haline geldiğini vurgu- layarak, organ naklinin siyaset üstü bir devlet politikasõ olmasõ gerektiğine işaret etti. Demirbaş, “Çünkü diyalize kor- kunç derecede para harcanıyor. En büyük sosyal güvenlik açıklarından bi- ri” dedi. Demirbaş, bağõş yapanlarõn bü- yük çoğunluğunun sosyo-ekonomik dü- zeyi düşük kişiler olduğunu da ifade etti. Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Koordinas- yon Birimi Sorumlusu Uzm. Nilgün Keçeci- oğlu da, Afyon, Kars, Artvin’in de aralarõnda bulunduğu illerde bugü- ne kadar hiç organ bağõ- şõ yapõlmadõğõnõ belirte- rek şunlarõ söyledi: “Bu- güne kadar ülkemizde adli tıp kayıt- larında herhangi birinin kaçırılıp or- ganlarının alındığına dair bir kayıta rastlanmadığı bilinmektedir. Organ nakli yasasının uygun gördüğü canlı vericili organ nakillerinde alıcı ve ve- rici arasındaki çıkar ilişkisi tüm dün- yada var olan bir sorundur. Organ bağışının artırılması bu sorunun çö- zümünü sağlar.” Sağlıkta Beklenen Çıkmazlar Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Sağlõkta dönüşümün halk sağlõğõna hizmet ede- meyeceği, bu alanda bir reform oluşturmayacağõ ve birçok sakõncalarõ beraberinde getireceği yõllardõr ilgililer, yetkililer ve tabip odalarõ ta- rafõndan belirtildi. Ne var ki AKP hükümeti bu konuda kararlõ idi ve sağlõkta özelleştirmeyi adõm adõm gerçekleştirecekti. Özel hastaneler halka ve sosyal güvencesi olanlara açõldõ. Bu nedenle çok sayõda özel hastane kuruluşuna tanõk olduk. AKP’nin birinci basamak hekimliğini göz ardõ eden ve hastaneciliği öne çõkaran politikalarõ ile özel hastane, özel sağlõk kurumlarõnõn sayõsõ gi- derek arttõ. Ancak hastalar özel hastanelerde bir ek ücret, bir fark ödemek durumunda idiler. Bu katkõ payõ yakõn bir tarihte arttõrõldõ. Sağlõkta dönüşüm devlet hastanelerinin kan ve moral kaybõna yol açtõ. Son zamanlarda kaygõ ve- rici gelişmeler yaşanmaya başladõ. Bir ara dev- let hastanelerinden 2400’e varan doktor ve uz- man hekim özel hastanelere transfer oldu. Üni- versiteler ve tõp fakülteleri de çok yönlü kayõp- lara uğradõlar. Serbest piyasa kendi yasasõnõ ve kurallarõnõ işletiyordu. Özel hastaneler hekim- lere daha yüksek ödemeler yapma olanağõna sa- hip hale geldi. Liberal ekonominin şampiyon- luğunu yapan AKP iktidarõnõn ve onun Sağlõk Ba- kanlõğõ’nõn bu gelişmeden hiç memnun kalma- dõğõ ve ciddi şekilde kaygõlandõğõ anlaşõlõyordu. SAĞLIKTA ADALETSİZLİK O günlerde, bir TV programõnda TTB Başka- nõ Prof. Gürsoy’la karşõlaşan Sağlõk Bakanlõğõ Müsteşarõ, devletin 840 hastanesi ve 24 bin dok- toru ile hizmet vermeye devam ettiğini ve 210 milyon hasta bakõmõ gerçekleştirerek ağõr bir yü- kü taşõmakta olduğunu, oysa özel hastane ve ku- ruluşlarõn 18 bin doktorla ancak 30 milyon has- taya sağlõk hizmeti verdiğini, buna karşõlõk fa- turalarõn yüzde 40’õnõn özele gittiğini vurgula- yarak bu adaletsizliğe işaret etmişti. Ama sayõn müsteşar bütün bunlarõn serbest piyasa düzeni- nin doğal sonucu olduğunu itiraf etmekten ka- çõndõ. Çare ve çözüm olarak, özel hastanelerde has- talardan alõnacak katkõ payõna sõnõrlama getire- ceklerini bildirdi. Ama şu çelişkilere bakar mõ- sõnõz? Şimdi ne oldu tam tersi yapõldõ ve katkõ payõ yükseltildi. Hükümetin nasõl bir ikilem ve bocalama içinde olduğunu görüyor musunuz? Sağlõğõn özelleştirilmesi zengin ülkelerde bi- le başarõlõ olamamõştõr. Çok ibret vericidir, şu sõ- ralarda ABD’de Obama sağlõkta bazõ reform- lar gerçekleştirmek istiyor ve onu komünistlik- le suçluyorlar Şimdi yakõnda kabul edilecek Tam Gün Yasasõ ile özellikle üniversitelerde büyük kayõplar, karõşõklõklar olacaktõr. Çünkü bu sis- temi verimli kõlacak ortam hazõrlanmõş değildir. Üniversite öğretim üyesini sağladõğõ gelire bağ- layan performans sistemi akõl almaz bir uygu- lama olacaktõr. Güzelim sağlõk ocaklarõnõ ge- liştirmek yerine onlarõ ihmal etmek... Böylece ilk basamak hekimliğinden vazgeçmenin nasõl bir yanlõşlõk olduğunu durmaksõzõn yineleyeceğim. SİBEL BAHÇETEPE İstanbul’da kamu hastanelerinden diş hizmeti alabilmek için yurttaşla- ra aylar, hatta yõllar sonrasõna ran- devular veriliyor. Bir diş çekimi, dolgusu ya da protezi için 2010’la- rõn sonlarõna verilen randevu sõralarõ yurttaşlarõ adeta çõldõrtõyor. Yurttaş- lar, “Dişi ağrıyan bir hasta 6 ay; dişlerine tel takılması gereken ço- cuk da yıllarca bekleyebilir mi?” dediler. Diş hekimleri ise ağõz ve diş sağlõğõ politikalarõnõn yeniden ele alõnmasõ gerektiğini söylediler. Ağõz ve diş sağlõğõ sorunu yüzde 85’lere varan ülkemizde, kamudan diş hizmeti alabilmek için aylarca sõrada beklemek zorunda kalan yurttaşlarõn sorunlarõ bu süre içinde daha da ilerliyor. Okmeydanõ Eği- tim ve Araştõrma Hastanesi Ağõz ve Diş Sağlõğõ Merkezi’ndeki bir hasta, “Diş yapımı için 2010 yılı- nın kasım ayına randevu verildi, önce şaka yapıldığını zannettim. Oralarda çalışan hekimlerde bu yoğunluktan şikâ- yetçi” derken, Ça- pa Diş Hekimliği Fakültesi’ndeki bir başka hasta ise “Protezimin yapı- labilmesi için 8 ay sonrasına gün ve- rildi. Böyle bir mantık olabilir mi?” dedi. İstanbul Dişhekimleri Odasõ Baş- kanõ Mustafa Düğencioğlu, 12 milyon nüfusu olan İstanbul’da ka- muda çalõşan hekim sayõsõnõn 680, özeldeki sayõnõn ise 3 bin 500’lerde olduğunu belirterek “Durum böyle olunca kamuda hizmetler aksa- yabiliyor. Tel takmak için bir hastanın 6 yıl beklediğini biliyo- rum. Ya da dişi ağrıyan birine 6 ay sonrasına randevu veriliyor. Bunun anlamı ‘gidin cebinizden para harcayarak tedavinizi yaptõ- rõn’ demektir” diye konuştu. Dü- ğencioğlu, özetle şunlarõ söyledi: “Bir diş hekiminin günde orta- lama 12-15 hastaya bakması ge- rekir. Oysa bir hastanenin baş- hekimi günde yaklaşık 30-35 hasta baktıklarını söyledi. Yaşa- nan bu sorunlar nedeniyle hü- kümetten, özel sağlık kuruluşla- rından hizmet satın alınması için temaslarda bulunduk ancak bu karar kriz bahane edilerek red- dedildi. Diş hizmetleri iyice çık- maza girdi. ” Anne sütüyle beslenmenin teşvik edilmesi ve gündemde tutulması amacıyla, her yıl, dünya- da 120 ülkeyle birlikte Türkiye’de de 1-7 Ekim arasında kutlanan “Emzirme Haftası” başla- dı. Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Has- talıkları Uzmanı Dr. Hilda Çerçi Özkan, “Em- ziren annelerde doğum sonrası kanamaları daha az görülür. Meme ve yumurtalık kanseri, kemik erimesi gibi hastalıkların görülme oranı da düşer. Sütün gelmesini beklemeden bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içerisinde emzir- meye başlanmalıdır” diye konuştu. DÜNYA EMZİRME HAFTASI DOMUZ GRİBİ AŞISI GELİYOR Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 35-40 milyon doz domuz gribi aşısı almayı planladıklarını, aşının ilk partisinin de ekim ayının üçüncü haftasında Türkiye’ye getirileceğini söyledi. Akdağ, 3 aşı firmasıyla görüşme yaptıklarını, aşının ülkemi- ze getirilmesiyle birlikte sağlık çalışanları başta olmak üzere bütün risk gruplarına, stratejik ça- lışma alanlarında görev yapanlara, çocuk ve gençlere aşı yapılacağını söyledi. Akdağ, “Aşıyı hacı adaylarına yetişirse yaparak göndereceğiz, değilse risk gruplarını tutacağız, aşıyı orada gö- türdüğümüz zaman yapacağız” dedi. coskunoz@superonline.com Randevu tarihi çıldırtıyor Kamu hastanelerinde diş tedavisi için 2010’un sonuna gün veriliyor İstanbul Diş Hekimleri Odasõ Genel Sekre- teri Aret Karabulut ise “Ağız ve diş sağlığı politikaları yeniden ele alınmalıdır” diye- rek şunlarõ söyledi: “Sağlık Uy- gulama Tebliği’nde yapılan ba- zı değişikliklerle 30 gün olan diş çekimi süresi 90, 45 gün olan genel tedavi süresi 120, 90 olan protez yapım süresi de 180 güne çıkardı. Yurttaşlar bilinçli olmalı, eğer bu sürele- rin dışında tedavi hizmetleri alamazlarsa özele sevklerini istemelidirler. Yapılmazsa yasal haklarını kullanmalıdır- lar. Ayrıca 6-12 yaş çocukların da bugün- leri beklemeden özele sevk edilmesi duru- mu da yeni düzenlemeyle kaldırıldı.” ‘YURTTAŞLAR YASAL HAKLARINI KULLANMALI’ Demirbaş Keçecioğlu İstanbul Haber Servisi - Türkiye’de, her yõl 1.9 milyon gebelik gerçekleşirken bunlarõn 550 bi- nini istenmeyen gebelikler oluşturuyor, 350 bin gebelik kürtajla sonuçlanõyor. Dünyaya gelip bakõmõ sağlanamayan 6 bin çocuk sokakta yaşõ- yor. Her yõl 500 bebek sokağa bõrakõlõyor. Kim- sesiz çocuk sayõsõ ise 800 bin civarõnda iken toplam 14 bin 398 çocuk Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalõyor. Dünyada ise her yõl yaklaşõk 40 milyon gebelikten 4 mil- yon 800’ü kürtajla sonuçlanõyor. Uzmanlar ise “26 Eylül Dünya Korunma Günü”nde, kadõn- lara uygun doğum kontrol yöntemleri seçmeleri için doktora başvurma çağrõsõnda bulunuyorlar. Bu yõl 3.’sü düzenlenen Dünya Korunma Gü- nü’nde uzmanlar “Senin Hayatın, Senin Sesin: Korunma Hakkında Çekinmeden Konuş” sloganõyla kadõnlarõ bilinçlendirmeye çalõşõyor. ‘Korunma hakkında çekinmeden konuş’ Düğencioğlu ON YEDİ YIL ÖNCE BUGÜN TCG Muavenet Muhribimiz, suyun öte yanındaki şeytan tarafından kalleşçe vurulmuştu. Soysuzlar, kansızlar, satılmışlar susacaktır, doğaldır. Ya biz susacak mıyız? Unutmayacağım. Unutturmayacağım. Müjdat KILIÇKIRAN 2 Ekim Cuma saat 17.00 Sarızeybek Tesisleri Armutçuk Çay Bahçesi’nde “EĞİTİM SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” Ayvalık Eğitim-İş temsilcisi öğretmen Nail Filiz ile birlikte değerlendireceğiz Cumhuriyet okurları davetlidir. İrtibat: 0532 266 89 68 AYVALIK CUMOK ÇAĞRISI www.cumok.org 27/09/2009 tarihinden itibaren nüfus cüzdanõmõ, Anadolu Üniversitesi’nden almõş olduğum öğrenci kimliğimi ve pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. Fercan SERİN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear