Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gökte yay gibi uçuşan turnaların
göçünü izlerken ne düşünür insan?
Kendi hayalleriyle çoğalırken
yaşama inadına tutunurken...
Aynı rüzgârı duyarken bulutların
gidişini seyrederken...
Gülerken ağlarken.
Ne düşünür insan?
Bulut ve turnalar!
Aşk ve tutku!
Ölüm ve yaşam!
Açlık ve tokluk!
Yoksulluk ve varsıllık!
İstanbul’un sokaklarında çocukları
biberlerken ne düşünür polis?
Tornadan çıkmış sopaları bir pikabın
arkasına istifleyen esnaf... Biberlenen
çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler...
Ne düşünür olayları televizyonda izleyen
işçi ve memur emeklisi?
İstanbul Avcılar’da geçen hafta polis
dayağıyla komaya sokulan, diz kapağı kırılan
üniversite öğrencisi Güney Tuna’ya “sağlam
raporu” veren doktor.
Bakkal Mehmet, tornacı Yusuf, simitçi
Ali...
Manken Elif, dizi oyuncusu Murat...
Bizim çay ocağındaki Siirtli Sait, garson
Yücel...
Televizyonlardaki sabah programlarının
sürekli konukları bay ve bayanlar...
Sessizliğin sesiyle çoğalmayıp
korkanlar, telefonlarımız dinleniyor diye,
dostlarını arkadaşlarını aramayanlar...
Korku tünelinde yaşamaya tutsak olanlar!
Sanayiciler, işadamları!
Demokratik açılımcılar, özgürlükçüler!
Biberlenen yurttaşlar!
Ezilen, sömürülen, Tuzla tersanelerinde
asgari ücretle ölüme meydan okuyan işçiler!
Küresel kapitalizmin ağababalarını
kucaklayan, emperyalizmin kucağında
yaşam sürmeyi sevenler!
ABD’nin Irak’ı işgaline alkış tutup “oraya
demokrasi gelecek” diye nutuk atanlar...
Ezilenler, horlananlar...
Din eksenli politikaları demokrasi ve
özgürlük sananlar.
Söyleyin, yaşamın neresindesiniz?
Sessizliğin sesi olup çoğalmaktan
korkanlar...
Din bezirgânlarının, tarikat şeyhlerinin elini
öpenler.
Gökte yay gibi uçan turnayı seyrederken
hiç hayal kurdunuz mu yaşama ilişkin?
Düşündünüz mü?
Soygunun, vurgunun, talanın hesabını
sordunuz mu?
Demokratik tepkinizi ortaya koydunuz
mu?
Emekçinin örgütlü gücüne inandınız mı?
Hiçbirini yapmadınız!..
Güneşin ve ayın altında uçan turnaların
geçişini bir yaşam biçimi olarak görmediniz,
göremediniz!..
Kendi hayallerinizi yıkıp attınız!..
Gözlerinizi yumdunuz!..
Darbecilerle hesaplaşmadınız!..
Dincilerin, tarikat şeyhlerinin peşinden
gitmeyi demokrasi ve özgürlük sananlar...
Evet, sizler!
Nohut, fasulye, kömür torbalarına oylarını
satanlar...
İftar çadırları önünde kuyruğa girenler!
Alanlarda yükselen o marşı dinleyince ne
düşündünüz:
“Gün doğdu hep uyandık, siperlere
dayandık... Bağımsızlık uğruna al kanlara
boyandık...”
Biliyorum, hiçbir şey düşünmediniz!
Düşünseydiniz, ülkemin yemyeşil ovaları,
dağları, koyları, bükleri, ormanları
çokuluslu şirketlere satılmazdı.
Satamazlardı!
Binlerce yıllık Hasankeyf ve Allianoi
yok olmaz, Milet ve Miletos
yağmalanmazdı.
Kaz Dağları, Toroslar, Tunceli
Ovacık işgal edilmezdi.
Yoksullar daha yoksul, varsıllar daha
varsıl olmazdı...
Sen sustun!
Sen korktun!
Sen yaşananlara gözünü yumdun!
Sen oyunu mercimek, nohut, kömür
torbaları için sattın!
Oysa sen otuz yıldır İstanbul’da yaşadığın
halde bir kez olsun denizi görmedin,
Beylerbeyi’ne, İstinye’ye gitmedin,
gidemedin!
Sen bu ülkenin aydını, sanatçısı, yazarı,
çizeri!
Gelen tehlikeyi görmedin, tehlikeyi
görenleri “Kemalist”, “yurtsever”,
“komünist” diye suçladın!
Ve sen gazeteci arkadaş, patronuna
dokunulana kadar pısırıktın, din
bezirgânlarını ayakta alkışlıyordun...
Bulutlar ve turnalar geçerken
gökyüzünden başını kaldırıp bakmadın
emekçi arkadaş...
Sen dinsel ve etnik kimlikle siyaset
yapanlara kandın...
Emek-sermaye çelişkisini görmedin!
Sen örgütlenmedin!
O yüzden biberlenen, senin için alanlara
çıkan gençlere diş biledin, tornadan çıkmış
sopalarla onların üzerine yürüdün.
Aç gözlerini artık, aç!
Başını göğe çevir...
Bulutlar gidiyor ama turnalar yok!
Geç kaldın arkadaş geç!
İş işten geçti artık!
Bekle ki, turnalar gelecek...
Gelmeyecek arkadaş, gelmeyecek...
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Bursa’daki ulusal maç sırasında
Ermenistan’la başlayan ilişkileri Sarkisyan’la
değerlendirirken; “Tarih yazmıyoruz, tarihi
yapıyoruz” ifadesini kullandı.
Her iki AKP’linin daha önceki açıklamalarıyla
bugünkü söylemleri bir araya getirildiği zaman,
ulusun belleğiyle bu denli alaya alındığı bir
dönem yaşanmadığı ortaya çıkıyor.
AKP Genel Başkanı, siyasal veya ekonomik
kimi yaptırımlarını sert eleştirilerle karşılayan
muhalefete; genel seçimlerde ulustan aldıkları
yetki gereği görev yaptıklarını öne sürerek yanıt
verir.
Genel seçim sonuçları bu söylemi haklı
çıkarabilir.
Fakat İsrail’in uluslararası askeri tatbikata
katılmasını engellerken “halkın istemediği” gibi
bir gerekçeye dayanması tuhaf olmuyor mu?
RTE; tartışma yaratan kararı almadan önce;
Konya’da askeri tatbikat olacağını, “halka
İsrail’in katılımını isteyip istemediğini ve halkın
İsrail’in katılımına karşı çıkıp çıkmayacağını”
acaba ne zaman sordu?
Başbakan’ın gerekçesi “içerideki
tartışmalarda” uygun, (one minute geriliminden
sonra) ne ki fazla üstün körü, Arap dünyası
dışında alkışlanmayan bir gerekçe.
Şayet RTE halkın istemediği yönde karar
alıyorsa; Ermeni Cumhurbaşkanı’nın Bursa’yı
ziyareti sırasında halkın sokaklarda, caddelerde
kentin hemen her yerinde gösterdiği tepkiyi
neden dikkate almadı acaba?
Oysa Bursa’da stadyumda yasaklanan
Azerbaycan bayrakları hemen her yerde,
toplulukların elinde dalgalandı.
Halk, Azeri bayrağıyla TV kameralarına
söyledikleriyle somut biçimde Erivan’a karşı
kardeş bildiği Bakû’yu desteklediğini gösterdi.
Çankaya’daki AKP’li ise dünü unutmuş;
bugün başta ABD, Batılı ülkeler doğrultusunda
uçuk demeçler veriyor.
Galiba Çankaya’dakinin belleği ulusun
belleğinden de zayıf.
Ermenistan ile ilişkileri bugün “tarih
yazmıyoruz, yapıyoruz” diye tanımlayan
Çankaya’daki, dün Ermenistan’la ilişkiler
üzerine -üstelik TBMM’de- söylediklerini neden
anımsamıyor?
TBMM’deki konuşmasını anımsamak
zahmetine katlansaydı; Bursa’da Ermenistan
Cumhurbaşkanı’na, uluslararası kamuoyuna
kıyak çeken son saptamayı yapmazdı herhalde.
Sözcü gazetesi dün yayımladığı başyazıda
Çankaya’dakinin dün ve bugün Ermenistan ile
ilişkilerde birbirine ters düşen söylemlerini
sergiledi:
Gazete tarih yapmak-yazmak saptamasına
değindi; şöyle yazdı:
“…(Çankaya’daki) Ermenistan açılımına
verdiği önemi anlattı. İyi de… Aynı Abdullah
Gül, bundan 16 yıl önce bunun tam tersini
söylüyordu.
1993 yılında Süleyman Demirel
Hükümeti’nin Ermenistan politikası için verilen
gensoru görüşmeleri sırasında Refah Partisi
adına söz almış ve şunları söylemişti:
‘Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi
gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek
altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı Özal’ın cenaze merasimine
katılma cesaretini göstermiştir.’
Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu,
Türkiye’nin menfaatları söz konusu olduğunda,
sizin şahin gibi davranmayacağınızı bildiği için
cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir.
Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz
savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek
ve onlar katledilirken ‘Bunun müsebbibi
Türkiye’dir’ diye demeç verecek, Kars’ın
Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek,
bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye
gelecek ve siz de elini sıkacaksınız!”
Soruyor gazete:
“Sözlerin hangisi doğru dersiniz? Dünkü mü,
bugünkü mü?”
SAYFA 17 EKİM 2009 CUMARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul Y 20
Edirne Y 16
Kocaeli Y 20
Çanakkale Y 18
İzmir Y 22
Manisa Y 20
Aydın Y 24
Denizli Y 24
Zonguldak Y 20
Sinop Y 21
Samsun PB 26
Trabzon PB 26
Giresun PB 25
Ankara Y 26
Eskişehir Y 24
Konya B 25
Sıvas PB 24
Antalya Y 28
Adana B 33
Mersin PB 31
Diyarbakır B 31
Şanlıurfa B 31
Mardin B 28
Siirt B 30
Hakkâri B 22
Van B 19
Kars PB 20
Oslo Y 8
Helsinki B 8
Stockholm B 7
Londra B 13
Amsterdam Y 13
Brüksel Y 11
Paris Y 13
Bonn Y 12
Münih B 6
Berlin Y 8
Budapeşte Y 11
Madrid PB 25
Viyana Y 8
Belgrad Y 11
Sofya Y 15
Roma Y 18
Atina Y 23
Zürih Y 10
Moskova K 14
Aşkabat B 24
Astana PB 15
Taşkent PB 29
Bakû PB 21
Bişkek B 22
Tiflis PB 26
Kahire B 31
Şam B 34
Ülkemizin kuzey, iç ve
batı kesimleri parçalı çok
bulutlu, Marmara, Ege,
Batı Akdeniz, Batı Kara-
deniz ve İç Anadolu’nun
kuzeybatısı sağanak
yağmurlu, diğer yerler
az bulutlu geçecek. Ya-
ğışlar kıyı Ege ile Edirne
Kırklareli, Tekirdağ, İs-
tanbul, Çanakkale, Balı-
kesir ve Bursa çevrele-
rinde kuvvetli olacak.
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Kavramların Öksüzlüğü
UĞUR MUMCU adına araştırmacı
gazeteciliğin öğretimini amaç edinen “um:ag”,
bugün ilginç bir tanıtım etkinliğine yer veriyor.
Işık Kansu’nun “Kriz” konusunda Profesör
Bilsay Kuruç’la yaptığı “Söyleşiler” kitabı
tanıtılacak.
Kitabın ilginç yanlarından biri, son kriz gibi
son derece güncel bir söyleşiler demetinin
geçen yıl Ankara Üniversitesi’nde verilmiş bir
10 Kasım konferansıyla tamamlanıyor
olmasıdır: “Buhranda Atatürk’ü Anmak”.
“Yine mi Atatürk!” diyenler çıkacaktır elbet.
Evet, yine Atatürk. Şimdi yaşanmakta olan
bu olaydan çıkışı ararken yetmiş-seksen yıl
gerilere gitmek tuhaf gelebilir insanlara. Fakat
1929-30 buhranına Kemalist cumhuriyetin nasıl
bir tanı koyduğunu ve çıkış yolunu nasıl
bulduğunu okudukça anlıyorsunuz ki, o yıllarda
karşılaşılan sorunlar ile bugünküler arasında
çok büyük farklılıklar yoktur; dolayısıyla
çözümler de pek farklı olamaz.
Örneğin siyasal bağımsızlığın tamamlayıcısı
olan ekonomik düşünce bağımsızlığı hâlâ
güncelliğini koruyor: “Başlangıçta genç
Cumhuriyet kendi para otoritesinden henüz
yoksundur. Osmanlı Devleti’nin para otoritesi
yabancı mülkiyetindeki Osmanlı Bankası idi.
Lozan’da işine son verildi. Sonra Cumhuriyetin
Merkez Bankası’nın da kendi kontrollerinde
kurulması için büyük devletler ve finans
sermayesi açık ve örtülü çok uğraştılar. Ama
kapının dışında kaldılar. Cumhuriyet kendi
Merkez Bankası’nı buhran başlarken 1930’un
Haziranı’nda kurabilmiştir. Merkez Bankası yeni
devletin bağımsızlığının önemli simgesidir.
Merkezinin Ankara’da olacağı haklı bir
duyarlılıkla yasasının ilk maddesine yazılmıştır,
daha doğrusu çakılmıştır. Bu genç bir devlet
için ciddi istikrar konusu olan para yönetiminin
piyasa ile paylaşılamayacağının rastlantıya
bırakılamayacağının da güçlü işaretidir.”
Günümüzde para yönetimini piyasa ile
paylaşmak isteyenlerin aynı zamanda Merkez
Bankası’nı İstanbul’a taşımaktan yana oluşları
da ilginç değil mi?
Krizin aşılması için kitap yine 1930’lardan
esinlenerek “planlı sanayi hareketi ve yeni
bir yatırımcılık” öneriyor.
O zamanlar Birinci ve İkinci Sanayi
Programları vardı. Şimdi Devlet Planlama
Teşkilatı var, fakat doğru dürüst plan ve kamu
yatırımcılığı yok.
1933’te basılan Birinci Program’daki sanayi
projelerinin kenarlarına Mustafa Kemal’in tek
tek elyazısıyla koyduğu notlar görülüyormuş.
Mustafa Kemal’siz kalmış bir Türkiye’de hiç
değilse plan ve yatırım gibi kavramlar öksüz
kalmamalıydı.
mumtazsoysal@gmail.com
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Bulutlar ve Turnalar...
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212 343 72 69
PKK, Öcalan’ın
çağrısına uydu
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Terör
örgütü lideri Abdullah Öcalan’õn sorunun çö-
zümü için PKK’den yeni barõş gruplarõnõn ge-
lebileceği yolundaki açõklamasõ, örgütte jet hõ-
zõyla yankõ buldu. PKK, 3 ayrõ barõş grubu-
nun gönderileceğini açõkladõ. DTP ise gele-
cek gruplarõn parti olarak kitlesel karşõlana-
cağõnõ duyurdu. İmralõ’da tutuklu bulunan Ab-
dullah Öcalan, çarşamba günü avukatlarõyla
yaptõğõ görüşmede, sorunun çözümü ve de-
mokratik siyasette ciddi bir tõkanma yaşan-
dõğõnõ belirterek, sürecin önünün açõlmasõ için
1999 yõlõndaki barõş gruplarõ benzeri iki gru-
bun Türkiye’ye gelebileceğini söyledi. Öca-
lan’õn açõklamasõ PKK’de anõnda yankõ bul-
du. Örgütten yapõlan açõklamada önerinin uy-
gun bulunduğu belirtilerek 3 ayrõ barõş gru-
bunun gönderilmesi kararõ alõndõğõ bildirildi.
Bu gruplarõn, Kandil, Mahmur ve Avru-
pa’dan olacağõna dikkat çekilen açõklamada,
“Bu barış gruplarının amacı, Türkiye’de
demokratik barış sürecine yol aldırmak,
yumuşama ortamını geliştirmek, gerçek bir
barışın gelişmesi için psikolojik atmosferi
oluşturmaktır. Önderliğimizin bu amaçla
yapmış olduğu çağrı, aynı zamanda Türk
devletine de, yapılmış bir çağrı ve verilmiş
bir mesajdır” denildi.
DTP karşılama hazırlığında
Bu açõklamalar DTP’de de hareketlenmeye
neden oldu. DTP Grup Başkanvekili Sela-
hattin Demirtaş, gelecek barõş gruplarõnõn,
aralarõnda DTP’li vekillerin ve belediye baş-
kanlarõnõn da olduğu toplulukça karşõlana-
cağõnõ söyledi. PKK’li gruplarõn karşõlan-
masõna yönelik hazõrlõklar da başladõ. Öca-
lan, Kenya’dan Türkiye’ye getirildikten son-
ra 2 Ağustos 1999’da yaptõğõ bir çağrõ ile PKK
güçlerini sõnõr dõşõna çõkarmõş, 22 Eylül
1999’da bir grup PKK’linin Türkiye’ye gel-
mesini istemişti. Bunun üzerine 1 Ekim
1999’da bir grup Hakkâri kõrsalõndan, Tür-
kiye’ye girmişti. İkinci grup da 29 Ekim
1999’da Avusturya’nõn başkenti Viyana’dan
havayoluyla Türkiye’ye gelmişti.
Önkol raporu açõklandõ
MAHMUT ORAL
DİYARBAKIR - Diyarbakõr’õn Lice ilçesine
bağlõ Şenlik köyü Paşaçiya mezrasõnda 28 Eylül gü-
nü meydana gelen patlamada yaşamõnõ yitiren 12 ya-
şõndaki Ceylan Önkol olayõna ilişkin bilirkişi raporu
açõklandõ. Raporda, Ceylan’õn elindeki tahrayla
(büyük ve geniş ağõzlõ, ağaç budama işlerinde kul-
lanõlan bõçak) 40 mm’lik bombaatar mühimmatõna
vurmasõ sonucu patlamanõn meydana geldiği belir-
tildi. Ailenin avukatlarõ ise raporda söz edilen tah-
ranõn incelenmemiş olmasõnõ eleştirdi.
Ceylan’õn ölümüne ilişkin bomba uzmanlarõnca 20
materyal üzerinde yapõlan inceleme ve araştõrma so-
nucu hazõrlanan 6 sayfalõk bilirkişi raporu, dosyadaki
gizlilik kararõnõn kaldõrõlmasõyla avukatlara teslim
edildi. Raporda, patlamanõn olduğu bölgenin terör
bölgesi olmasõ nedeniyle savcõnõn ancak 30 Eylül’de
geniş güvenlik önlemleriyle bölgeye gidebildiği
belirtildi. Olay yerinde yaklaşõk 3 saat süren ince-
lemede detaylõ fotoğraf ve video çekiminin yapõldõğõ,
ölçümlerin alõndõğõ ifade edilirken patlamanõn nasõl
gerçekleştiği ve patlayõcõ maddenin ne olduğunun sap-
tanmasõ için bilirkişilere 20 materyal teslim edildi-
ğine dikkat çekildi. Raporun sonuç bölümünde pat-
lama nedeniyle toprak zeminde çukur oluştuğu
vurgulanarak köylülerin patlamanõn merkezini boz-
duklarõ öne sürüldü. Raporda şu ifadelere yer veril-
di: “Ceylan Önkol’un el, ayak ve diz kapakları-
nın parçalanmadığı patlama esnasında dizleri yer-
de çökük vaziyette durduğu, patlamanını etkisiyle
vücudunun ön tarafının parçalandığı tespit edil-
miştir. Patlama neticesinde vücudunun ön tara-
fının parçalanmış olmasına rağmen her iki dir-
seğinde ve önkollarının iç kısımlarında parça-
lanmaların olması ile özellikle her iki bileğinin iç
kısımlarında patlamanın ilk anında meydana ge-
len flaş alev yanıklarının bulunması sebebiyle pat-
lamanın Ceylan Önkol’un elindeki tahra ile 40
mm’lik bombaatar mühimmatına vurması neti-
cesinde meydana gelmiştir. Şayet, vücuduna ha-
van, roket veya top mühimmatı isabet etmiş ol-
saydı vücut bütünlüğü bozulacak şekilde parça-
lara ayrılmış olması gerekirdi” denildi. Yayla kö-
yü muhtarõ olan Ceylan Önkol’un amcasõ Abdusa-
met Gencioğlu, rapora inanmadõklarõnõ vurguladõ.
Temizöz yargıç karşısında
3 AYRI GRUP TÜRKİYE YOLUNDA
Mahkemede el
bombası tatbikatı
ELAZIĞ (Cumhuriyet) - Elazõğ’õn Karakoçan il-
çesinde bir askerin eline pimi çekilmiş el bom-
basõ vererek patlamasõna ve 4 askerin şehit ol-
masõna yol açmakla suçlanan piyade Teğmen
Mehmet Tümer’in yargõlanmasõna devam edil-
di. Duruşmaya getirilen el bombasõyla piminin
çekilip, yerine takõlmasõ konusunda küçük bir tat-
bikat gerçekleştirildi. 8. Kolordu Komutanlõğõ
Askeri Mahkemesi’ndeki duruşmada tutuklu sa-
nõk Teğmen Tümer ile şehit yakõnlarõ hazõr bu-
lundu. 8. Kolordu Komutanlõğõ’nda görevli
Astsubay Kõdemli Başçavuş Murat Tütüncü,
el bombasõ hakkõnda bilirkişi olarak dinlendi.
Önceki gece
İstanbul’da
Ceylan Önkol
İnsiyatifi Ga-
latasaray’dan
Taksim’e yü-
reyerek Cey-
lan Önkol’un
ölümünde rol
alan faillerin
bulunulması
için çağrı
yaptı. (Fotoğ-
raf: PELİN
ÜNKER)
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Şõrnak ve
çevresindeki faili meçhul cinayetlerle ilgili es-
ki Kayseri Jandarma Alay Komutanõ Albay Ce-
mal Temizöz ile eski Cizre Belediye Başkanõ ko-
rucubaşõ Kamil Atağ’õn da aralarõnda bulunduğu
6 tutuklu sanõğõn yargõlanmasõna devam edildi.
Temizöz, reddi hâkim talebinin kabul edilmesinin
ardõndan yeniden Diyarbakõr 6. Ağõr Ceza Mah-
kemesi’nde yargõlanmaya başlandõ. Duruşma sü-
rerken yakõnlarõnõ faili meçhul cinayetlerde
kaybedenler adliye önünde eylem yaptõ.
Akyürek görevden alındı
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Tartõşmalõ Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Baş-
kanõ Ramazan Akyürek göre-
vinden alõndõ. İstanbul’da görev
yaptõğõ dönemde siciline vali ta-
rafõndan “Fethullahçı” yazõlan,
Trabzon Emniyet Müdürü oldu-
ğu dönemde ise rahip Andrea
Santoro cinayeti nedeniyle eleş-
tiri oklarõnõn çevrildiği Akyü-
rek’in Hrant Dink cinayetini
bilmesine karşõn gerekli önlemleri
almadõğõ iddiasõ da gündeme gel-
mişti. Dink cinayetinin azmetti-
ricilerinden Erhan Tuncel’in de
Akyürek’in muhbiri olduğu ortaya
çõkmõştõ. Akyürek’in yerine Kon-
ya Emniyet Müdürü Hüseyin
Namal atandõ. Son yõllarõn en tar-
tõşmalõ İstihbarat Daire Başkanõ
Ramazan Akyürek, Strateji Ge-
liştirme Dairesi Başkanlõğõ’nda
uzman olarak görevlendirildi.
‘Fethullah’ sicilli müdür
Akyürek’in İstanbul Emniyet
Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nde
görev yaptõğõ dönemde, döne-
min İstanbul Valisi Erol Çakır
ikinci sicil amiri olduğu Akyü-
rek’in sicilinin düşünceler bölü-
müne “Emniyetteki hizipleşme
içinde. İrticai akımlara (Fet-
hullah) yakın. Dikkat edilmeli-
dir” değerlendirmesini yazmõştõ.
Ramazan Akyürek’in Trabzon
Emniyet Müdürü olduğu dö-
nemde, TAYAD’lõlara linç giri-
şimi, Trabzonsporlu futbolcularõn
ev ve araçlarõnõn kurşunlanmasõ,
rahip Andrea Santoro cinayeti
gerçekleşmişti.
8 Mayõs 2006 tarihinde Emni-
yet İstihbarat Daire Başkanõ ol-
duktan sonra ise Akyürek’in ismi
Agos Gazetesi Genel Yayõn Yö-
netmeni Hrant Dink’in öldürül-
mesiyle gündeme gelmişti. Dink
suikastõnõn planlayõcõsõ olarak
yargõlanan Erhan Tuncel’in, Ak-
yürek’in Trabzon’da görev yap-
tõğõ dönemde polis muhbiri ol-
duğu belirlendi. Tuncel ifadele-
rinde Dink’in öldürüleceğini o dö-
nemde Trabzon Emniyet Mü-
dürlüğü görevini yürüten Rama-
zan Akyürek’e bildirdiğini söy-
lemişti. “Büyük abi” takma is-
miyle bilinen ve cinayetin az-
mettiricisi olduğu belirtilen Erhan
Tuncel, “Cinayetin olduğu 19
Ocak günü e-mail’lerime bak-
tım. Ogün Samast’ın (tetikçi)
adresi vardı bende. Ogün ve
Muhittin Zenit de (Tuncel’in
bağlı olduğu polis) online idi.
Ben de ‘cinayet işleyen adamõn
internette ne işi var’ diye dü-
şündüm” demişti. Akyürek’in
ise Dink’in öldürüleceği konu-
sunda yapõlan 11 ihbardan sade-
ce 1’ini İstanbul’a illettiği ortaya
çõkmõştõ. Tuncel’i izleyen polis
memuru Zenit, cinayetten önce
Gümüşhane’ye atanmõştõ. Erhan
Tuncel’in polis muhbiri ola-
rak görevlendirilmesine ara-
cõ olan polis memuru Muhit-
tin Zenit, Bayburt’un ardõn-
dan, cinayetten 8 ay sonra da
2007 yõlõ eylül ayõnda bu kez
Akyürek’in daire başkanõ ol-
duğu Emniyet Genel Müdür-
lüğü İstihbarat Birimi’nde
görevlendirilmişti. Akyürek
ve Zenit, zanlõlar Yasin Ha-
yal ve Erhan Tuncel’in Dink’i
öldürme planlarõndan haber-
dar olmalarõna rağmen gerekli
mercileri uyarmayarak görevi
ihmal etmekle suçlanmõşlar-
dõ.
Başbakanlõk Teftiş Kurulu
da, Akyürek ve İstanbul İs-
tihbarat Şube Müdürü Ali
Fuat Yılmazer hakkõnda gö-
revi ihmalden inceleme baş-
latõlmasõnõ istemişti. Raporda,
şu değerlendirmeler yer al-
mõştõ:
- Tuncel, McDonald’s ey-
leminin ardõndan 17 Ekim
2004’te Trabzon Emniyet
Müdürlüğü’nün talebi ve İs-
tihbarat Dairesi Başkanlõ-
ğõ’nõn 2 Aralõk 2004 tarihli
onayõ ile Yardõmcõ İstihbarat
Elemanõ (YİE) yapõldõ.
- Erhan Tuncel (Başba-
kanlõk müfettişlerine) verdi-
ği 11 Nisan 2008 tarihli ifa-
dede, “Dink’e ait fotoğraf-
ları emniyet (Trabzon) gö-
revlilerine teslim ettim. Zey-
nel Abidin Yavuz’u deşifre
ettim. Samast’ı tanımlayan
bilgileri emniyet görevlile-
rine bildirdim” dedi.
Müfettişlerin değerlendir-
melerine Başbakan Tayyip
Erdoğan da olur vererek,
Akyürek ve Yõlmazer’in gö-
revi ihmalden incelenmeleri-
nin yolunu açmõştõ.
Emniyet’te istihbaratõn başõndaki tartõşmalõ isim merekeze çekildi