24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Gökte yay gibi uçuşan turnaların göçünü izlerken ne düşünür insan? Kendi hayalleriyle çoğalırken yaşama inadına tutunurken... Aynı rüzgârı duyarken bulutların gidişini seyrederken... Gülerken ağlarken. Ne düşünür insan? Bulut ve turnalar! Aşk ve tutku! Ölüm ve yaşam! Açlık ve tokluk! Yoksulluk ve varsıllık! İstanbul’un sokaklarında çocukları biberlerken ne düşünür polis? Tornadan çıkmış sopaları bir pikabın arkasına istifleyen esnaf... Biberlenen çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler... Ne düşünür olayları televizyonda izleyen işçi ve memur emeklisi? İstanbul Avcılar’da geçen hafta polis dayağıyla komaya sokulan, diz kapağı kırılan üniversite öğrencisi Güney Tuna’ya “sağlam raporu” veren doktor. Bakkal Mehmet, tornacı Yusuf, simitçi Ali... Manken Elif, dizi oyuncusu Murat... Bizim çay ocağındaki Siirtli Sait, garson Yücel... Televizyonlardaki sabah programlarının sürekli konukları bay ve bayanlar... Sessizliğin sesiyle çoğalmayıp korkanlar, telefonlarımız dinleniyor diye, dostlarını arkadaşlarını aramayanlar... Korku tünelinde yaşamaya tutsak olanlar! Sanayiciler, işadamları! Demokratik açılımcılar, özgürlükçüler! Biberlenen yurttaşlar! Ezilen, sömürülen, Tuzla tersanelerinde asgari ücretle ölüme meydan okuyan işçiler! Küresel kapitalizmin ağababalarını kucaklayan, emperyalizmin kucağında yaşam sürmeyi sevenler! ABD’nin Irak’ı işgaline alkış tutup “oraya demokrasi gelecek” diye nutuk atanlar... Ezilenler, horlananlar... Din eksenli politikaları demokrasi ve özgürlük sananlar. Söyleyin, yaşamın neresindesiniz? Sessizliğin sesi olup çoğalmaktan korkanlar... Din bezirgânlarının, tarikat şeyhlerinin elini öpenler. Gökte yay gibi uçan turnayı seyrederken hiç hayal kurdunuz mu yaşama ilişkin? Düşündünüz mü? Soygunun, vurgunun, talanın hesabını sordunuz mu? Demokratik tepkinizi ortaya koydunuz mu? Emekçinin örgütlü gücüne inandınız mı? Hiçbirini yapmadınız!.. Güneşin ve ayın altında uçan turnaların geçişini bir yaşam biçimi olarak görmediniz, göremediniz!.. Kendi hayallerinizi yıkıp attınız!.. Gözlerinizi yumdunuz!.. Darbecilerle hesaplaşmadınız!.. Dincilerin, tarikat şeyhlerinin peşinden gitmeyi demokrasi ve özgürlük sananlar... Evet, sizler! Nohut, fasulye, kömür torbalarına oylarını satanlar... İftar çadırları önünde kuyruğa girenler! Alanlarda yükselen o marşı dinleyince ne düşündünüz: “Gün doğdu hep uyandık, siperlere dayandık... Bağımsızlık uğruna al kanlara boyandık...” Biliyorum, hiçbir şey düşünmediniz! Düşünseydiniz, ülkemin yemyeşil ovaları, dağları, koyları, bükleri, ormanları çokuluslu şirketlere satılmazdı. Satamazlardı! Binlerce yıllık Hasankeyf ve Allianoi yok olmaz, Milet ve Miletos yağmalanmazdı. Kaz Dağları, Toroslar, Tunceli Ovacık işgal edilmezdi. Yoksullar daha yoksul, varsıllar daha varsıl olmazdı... Sen sustun! Sen korktun! Sen yaşananlara gözünü yumdun! Sen oyunu mercimek, nohut, kömür torbaları için sattın! Oysa sen otuz yıldır İstanbul’da yaşadığın halde bir kez olsun denizi görmedin, Beylerbeyi’ne, İstinye’ye gitmedin, gidemedin! Sen bu ülkenin aydını, sanatçısı, yazarı, çizeri! Gelen tehlikeyi görmedin, tehlikeyi görenleri “Kemalist”, “yurtsever”, “komünist” diye suçladın! Ve sen gazeteci arkadaş, patronuna dokunulana kadar pısırıktın, din bezirgânlarını ayakta alkışlıyordun... Bulutlar ve turnalar geçerken gökyüzünden başını kaldırıp bakmadın emekçi arkadaş... Sen dinsel ve etnik kimlikle siyaset yapanlara kandın... Emek-sermaye çelişkisini görmedin! Sen örgütlenmedin! O yüzden biberlenen, senin için alanlara çıkan gençlere diş biledin, tornadan çıkmış sopalarla onların üzerine yürüdün. Aç gözlerini artık, aç! Başını göğe çevir... Bulutlar gidiyor ama turnalar yok! Geç kaldın arkadaş geç! İş işten geçti artık! Bekle ki, turnalar gelecek... Gelmeyecek arkadaş, gelmeyecek... CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Bursa’daki ulusal maç sırasında Ermenistan’la başlayan ilişkileri Sarkisyan’la değerlendirirken; “Tarih yazmıyoruz, tarihi yapıyoruz” ifadesini kullandı. Her iki AKP’linin daha önceki açıklamalarıyla bugünkü söylemleri bir araya getirildiği zaman, ulusun belleğiyle bu denli alaya alındığı bir dönem yaşanmadığı ortaya çıkıyor. AKP Genel Başkanı, siyasal veya ekonomik kimi yaptırımlarını sert eleştirilerle karşılayan muhalefete; genel seçimlerde ulustan aldıkları yetki gereği görev yaptıklarını öne sürerek yanıt verir. Genel seçim sonuçları bu söylemi haklı çıkarabilir. Fakat İsrail’in uluslararası askeri tatbikata katılmasını engellerken “halkın istemediği” gibi bir gerekçeye dayanması tuhaf olmuyor mu? RTE; tartışma yaratan kararı almadan önce; Konya’da askeri tatbikat olacağını, “halka İsrail’in katılımını isteyip istemediğini ve halkın İsrail’in katılımına karşı çıkıp çıkmayacağını” acaba ne zaman sordu? Başbakan’ın gerekçesi “içerideki tartışmalarda” uygun, (one minute geriliminden sonra) ne ki fazla üstün körü, Arap dünyası dışında alkışlanmayan bir gerekçe. Şayet RTE halkın istemediği yönde karar alıyorsa; Ermeni Cumhurbaşkanı’nın Bursa’yı ziyareti sırasında halkın sokaklarda, caddelerde kentin hemen her yerinde gösterdiği tepkiyi neden dikkate almadı acaba? Oysa Bursa’da stadyumda yasaklanan Azerbaycan bayrakları hemen her yerde, toplulukların elinde dalgalandı. Halk, Azeri bayrağıyla TV kameralarına söyledikleriyle somut biçimde Erivan’a karşı kardeş bildiği Bakû’yu desteklediğini gösterdi. Çankaya’daki AKP’li ise dünü unutmuş; bugün başta ABD, Batılı ülkeler doğrultusunda uçuk demeçler veriyor. Galiba Çankaya’dakinin belleği ulusun belleğinden de zayıf. Ermenistan ile ilişkileri bugün “tarih yazmıyoruz, yapıyoruz” diye tanımlayan Çankaya’daki, dün Ermenistan’la ilişkiler üzerine -üstelik TBMM’de- söylediklerini neden anımsamıyor? TBMM’deki konuşmasını anımsamak zahmetine katlansaydı; Bursa’da Ermenistan Cumhurbaşkanı’na, uluslararası kamuoyuna kıyak çeken son saptamayı yapmazdı herhalde. Sözcü gazetesi dün yayımladığı başyazıda Çankaya’dakinin dün ve bugün Ermenistan ile ilişkilerde birbirine ters düşen söylemlerini sergiledi: Gazete tarih yapmak-yazmak saptamasına değindi; şöyle yazdı: “…(Çankaya’daki) Ermenistan açılımına verdiği önemi anlattı. İyi de… Aynı Abdullah Gül, bundan 16 yıl önce bunun tam tersini söylüyordu. 1993 yılında Süleyman Demirel Hükümeti’nin Ermenistan politikası için verilen gensoru görüşmeleri sırasında Refah Partisi adına söz almış ve şunları söylemişti: ‘Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Özal’ın cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir.’ Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiye’nin menfaatları söz konusu olduğunda, sizin şahin gibi davranmayacağınızı bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeç verecek, Kars’ın Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız!” Soruyor gazete: “Sözlerin hangisi doğru dersiniz? Dünkü mü, bugünkü mü?” SAYFA 17 EKİM 2009 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y 20 Edirne Y 16 Kocaeli Y 20 Çanakkale Y 18 İzmir Y 22 Manisa Y 20 Aydın Y 24 Denizli Y 24 Zonguldak Y 20 Sinop Y 21 Samsun PB 26 Trabzon PB 26 Giresun PB 25 Ankara Y 26 Eskişehir Y 24 Konya B 25 Sıvas PB 24 Antalya Y 28 Adana B 33 Mersin PB 31 Diyarbakır B 31 Şanlıurfa B 31 Mardin B 28 Siirt B 30 Hakkâri B 22 Van B 19 Kars PB 20 Oslo Y 8 Helsinki B 8 Stockholm B 7 Londra B 13 Amsterdam Y 13 Brüksel Y 11 Paris Y 13 Bonn Y 12 Münih B 6 Berlin Y 8 Budapeşte Y 11 Madrid PB 25 Viyana Y 8 Belgrad Y 11 Sofya Y 15 Roma Y 18 Atina Y 23 Zürih Y 10 Moskova K 14 Aşkabat B 24 Astana PB 15 Taşkent PB 29 Bakû PB 21 Bişkek B 22 Tiflis PB 26 Kahire B 31 Şam B 34 Ülkemizin kuzey, iç ve batı kesimleri parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Batı Kara- deniz ve İç Anadolu’nun kuzeybatısı sağanak yağmurlu, diğer yerler az bulutlu geçecek. Ya- ğışlar kıyı Ege ile Edirne Kırklareli, Tekirdağ, İs- tanbul, Çanakkale, Balı- kesir ve Bursa çevrele- rinde kuvvetli olacak. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Kavramların Öksüzlüğü UĞUR MUMCU adına araştırmacı gazeteciliğin öğretimini amaç edinen “um:ag”, bugün ilginç bir tanıtım etkinliğine yer veriyor. Işık Kansu’nun “Kriz” konusunda Profesör Bilsay Kuruç’la yaptığı “Söyleşiler” kitabı tanıtılacak. Kitabın ilginç yanlarından biri, son kriz gibi son derece güncel bir söyleşiler demetinin geçen yıl Ankara Üniversitesi’nde verilmiş bir 10 Kasım konferansıyla tamamlanıyor olmasıdır: “Buhranda Atatürk’ü Anmak”. “Yine mi Atatürk!” diyenler çıkacaktır elbet. Evet, yine Atatürk. Şimdi yaşanmakta olan bu olaydan çıkışı ararken yetmiş-seksen yıl gerilere gitmek tuhaf gelebilir insanlara. Fakat 1929-30 buhranına Kemalist cumhuriyetin nasıl bir tanı koyduğunu ve çıkış yolunu nasıl bulduğunu okudukça anlıyorsunuz ki, o yıllarda karşılaşılan sorunlar ile bugünküler arasında çok büyük farklılıklar yoktur; dolayısıyla çözümler de pek farklı olamaz. Örneğin siyasal bağımsızlığın tamamlayıcısı olan ekonomik düşünce bağımsızlığı hâlâ güncelliğini koruyor: “Başlangıçta genç Cumhuriyet kendi para otoritesinden henüz yoksundur. Osmanlı Devleti’nin para otoritesi yabancı mülkiyetindeki Osmanlı Bankası idi. Lozan’da işine son verildi. Sonra Cumhuriyetin Merkez Bankası’nın da kendi kontrollerinde kurulması için büyük devletler ve finans sermayesi açık ve örtülü çok uğraştılar. Ama kapının dışında kaldılar. Cumhuriyet kendi Merkez Bankası’nı buhran başlarken 1930’un Haziranı’nda kurabilmiştir. Merkez Bankası yeni devletin bağımsızlığının önemli simgesidir. Merkezinin Ankara’da olacağı haklı bir duyarlılıkla yasasının ilk maddesine yazılmıştır, daha doğrusu çakılmıştır. Bu genç bir devlet için ciddi istikrar konusu olan para yönetiminin piyasa ile paylaşılamayacağının rastlantıya bırakılamayacağının da güçlü işaretidir.” Günümüzde para yönetimini piyasa ile paylaşmak isteyenlerin aynı zamanda Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımaktan yana oluşları da ilginç değil mi? Krizin aşılması için kitap yine 1930’lardan esinlenerek “planlı sanayi hareketi ve yeni bir yatırımcılık” öneriyor. O zamanlar Birinci ve İkinci Sanayi Programları vardı. Şimdi Devlet Planlama Teşkilatı var, fakat doğru dürüst plan ve kamu yatırımcılığı yok. 1933’te basılan Birinci Program’daki sanayi projelerinin kenarlarına Mustafa Kemal’in tek tek elyazısıyla koyduğu notlar görülüyormuş. Mustafa Kemal’siz kalmış bir Türkiye’de hiç değilse plan ve yatırım gibi kavramlar öksüz kalmamalıydı. mumtazsoysal@gmail.com POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Bulutlar ve Turnalar... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 PKK, Öcalan’ın çağrısına uydu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’õn sorunun çö- zümü için PKK’den yeni barõş gruplarõnõn ge- lebileceği yolundaki açõklamasõ, örgütte jet hõ- zõyla yankõ buldu. PKK, 3 ayrõ barõş grubu- nun gönderileceğini açõkladõ. DTP ise gele- cek gruplarõn parti olarak kitlesel karşõlana- cağõnõ duyurdu. İmralõ’da tutuklu bulunan Ab- dullah Öcalan, çarşamba günü avukatlarõyla yaptõğõ görüşmede, sorunun çözümü ve de- mokratik siyasette ciddi bir tõkanma yaşan- dõğõnõ belirterek, sürecin önünün açõlmasõ için 1999 yõlõndaki barõş gruplarõ benzeri iki gru- bun Türkiye’ye gelebileceğini söyledi. Öca- lan’õn açõklamasõ PKK’de anõnda yankõ bul- du. Örgütten yapõlan açõklamada önerinin uy- gun bulunduğu belirtilerek 3 ayrõ barõş gru- bunun gönderilmesi kararõ alõndõğõ bildirildi. Bu gruplarõn, Kandil, Mahmur ve Avru- pa’dan olacağõna dikkat çekilen açõklamada, “Bu barış gruplarının amacı, Türkiye’de demokratik barış sürecine yol aldırmak, yumuşama ortamını geliştirmek, gerçek bir barışın gelişmesi için psikolojik atmosferi oluşturmaktır. Önderliğimizin bu amaçla yapmış olduğu çağrı, aynı zamanda Türk devletine de, yapılmış bir çağrı ve verilmiş bir mesajdır” denildi. DTP karşılama hazırlığında Bu açõklamalar DTP’de de hareketlenmeye neden oldu. DTP Grup Başkanvekili Sela- hattin Demirtaş, gelecek barõş gruplarõnõn, aralarõnda DTP’li vekillerin ve belediye baş- kanlarõnõn da olduğu toplulukça karşõlana- cağõnõ söyledi. PKK’li gruplarõn karşõlan- masõna yönelik hazõrlõklar da başladõ. Öca- lan, Kenya’dan Türkiye’ye getirildikten son- ra 2 Ağustos 1999’da yaptõğõ bir çağrõ ile PKK güçlerini sõnõr dõşõna çõkarmõş, 22 Eylül 1999’da bir grup PKK’linin Türkiye’ye gel- mesini istemişti. Bunun üzerine 1 Ekim 1999’da bir grup Hakkâri kõrsalõndan, Tür- kiye’ye girmişti. İkinci grup da 29 Ekim 1999’da Avusturya’nõn başkenti Viyana’dan havayoluyla Türkiye’ye gelmişti. Önkol raporu açõklandõ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR - Diyarbakõr’õn Lice ilçesine bağlõ Şenlik köyü Paşaçiya mezrasõnda 28 Eylül gü- nü meydana gelen patlamada yaşamõnõ yitiren 12 ya- şõndaki Ceylan Önkol olayõna ilişkin bilirkişi raporu açõklandõ. Raporda, Ceylan’õn elindeki tahrayla (büyük ve geniş ağõzlõ, ağaç budama işlerinde kul- lanõlan bõçak) 40 mm’lik bombaatar mühimmatõna vurmasõ sonucu patlamanõn meydana geldiği belir- tildi. Ailenin avukatlarõ ise raporda söz edilen tah- ranõn incelenmemiş olmasõnõ eleştirdi. Ceylan’õn ölümüne ilişkin bomba uzmanlarõnca 20 materyal üzerinde yapõlan inceleme ve araştõrma so- nucu hazõrlanan 6 sayfalõk bilirkişi raporu, dosyadaki gizlilik kararõnõn kaldõrõlmasõyla avukatlara teslim edildi. Raporda, patlamanõn olduğu bölgenin terör bölgesi olmasõ nedeniyle savcõnõn ancak 30 Eylül’de geniş güvenlik önlemleriyle bölgeye gidebildiği belirtildi. Olay yerinde yaklaşõk 3 saat süren ince- lemede detaylõ fotoğraf ve video çekiminin yapõldõğõ, ölçümlerin alõndõğõ ifade edilirken patlamanõn nasõl gerçekleştiği ve patlayõcõ maddenin ne olduğunun sap- tanmasõ için bilirkişilere 20 materyal teslim edildi- ğine dikkat çekildi. Raporun sonuç bölümünde pat- lama nedeniyle toprak zeminde çukur oluştuğu vurgulanarak köylülerin patlamanõn merkezini boz- duklarõ öne sürüldü. Raporda şu ifadelere yer veril- di: “Ceylan Önkol’un el, ayak ve diz kapakları- nın parçalanmadığı patlama esnasında dizleri yer- de çökük vaziyette durduğu, patlamanını etkisiyle vücudunun ön tarafının parçalandığı tespit edil- miştir. Patlama neticesinde vücudunun ön tara- fının parçalanmış olmasına rağmen her iki dir- seğinde ve önkollarının iç kısımlarında parça- lanmaların olması ile özellikle her iki bileğinin iç kısımlarında patlamanın ilk anında meydana ge- len flaş alev yanıklarının bulunması sebebiyle pat- lamanın Ceylan Önkol’un elindeki tahra ile 40 mm’lik bombaatar mühimmatına vurması neti- cesinde meydana gelmiştir. Şayet, vücuduna ha- van, roket veya top mühimmatı isabet etmiş ol- saydı vücut bütünlüğü bozulacak şekilde parça- lara ayrılmış olması gerekirdi” denildi. Yayla kö- yü muhtarõ olan Ceylan Önkol’un amcasõ Abdusa- met Gencioğlu, rapora inanmadõklarõnõ vurguladõ. Temizöz yargıç karşısında 3 AYRI GRUP TÜRKİYE YOLUNDA Mahkemede el bombası tatbikatı ELAZIĞ (Cumhuriyet) - Elazõğ’õn Karakoçan il- çesinde bir askerin eline pimi çekilmiş el bom- basõ vererek patlamasõna ve 4 askerin şehit ol- masõna yol açmakla suçlanan piyade Teğmen Mehmet Tümer’in yargõlanmasõna devam edil- di. Duruşmaya getirilen el bombasõyla piminin çekilip, yerine takõlmasõ konusunda küçük bir tat- bikat gerçekleştirildi. 8. Kolordu Komutanlõğõ Askeri Mahkemesi’ndeki duruşmada tutuklu sa- nõk Teğmen Tümer ile şehit yakõnlarõ hazõr bu- lundu. 8. Kolordu Komutanlõğõ’nda görevli Astsubay Kõdemli Başçavuş Murat Tütüncü, el bombasõ hakkõnda bilirkişi olarak dinlendi. Önceki gece İstanbul’da Ceylan Önkol İnsiyatifi Ga- latasaray’dan Taksim’e yü- reyerek Cey- lan Önkol’un ölümünde rol alan faillerin bulunulması için çağrı yaptı. (Fotoğ- raf: PELİN ÜNKER) DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Şõrnak ve çevresindeki faili meçhul cinayetlerle ilgili es- ki Kayseri Jandarma Alay Komutanõ Albay Ce- mal Temizöz ile eski Cizre Belediye Başkanõ ko- rucubaşõ Kamil Atağ’õn da aralarõnda bulunduğu 6 tutuklu sanõğõn yargõlanmasõna devam edildi. Temizöz, reddi hâkim talebinin kabul edilmesinin ardõndan yeniden Diyarbakõr 6. Ağõr Ceza Mah- kemesi’nde yargõlanmaya başlandõ. Duruşma sü- rerken yakõnlarõnõ faili meçhul cinayetlerde kaybedenler adliye önünde eylem yaptõ. Akyürek görevden alındı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Tartõşmalõ Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Baş- kanõ Ramazan Akyürek göre- vinden alõndõ. İstanbul’da görev yaptõğõ dönemde siciline vali ta- rafõndan “Fethullahçı” yazõlan, Trabzon Emniyet Müdürü oldu- ğu dönemde ise rahip Andrea Santoro cinayeti nedeniyle eleş- tiri oklarõnõn çevrildiği Akyü- rek’in Hrant Dink cinayetini bilmesine karşõn gerekli önlemleri almadõğõ iddiasõ da gündeme gel- mişti. Dink cinayetinin azmetti- ricilerinden Erhan Tuncel’in de Akyürek’in muhbiri olduğu ortaya çõkmõştõ. Akyürek’in yerine Kon- ya Emniyet Müdürü Hüseyin Namal atandõ. Son yõllarõn en tar- tõşmalõ İstihbarat Daire Başkanõ Ramazan Akyürek, Strateji Ge- liştirme Dairesi Başkanlõğõ’nda uzman olarak görevlendirildi. ‘Fethullah’ sicilli müdür Akyürek’in İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’nde görev yaptõğõ dönemde, döne- min İstanbul Valisi Erol Çakır ikinci sicil amiri olduğu Akyü- rek’in sicilinin düşünceler bölü- müne “Emniyetteki hizipleşme içinde. İrticai akımlara (Fet- hullah) yakın. Dikkat edilmeli- dir” değerlendirmesini yazmõştõ. Ramazan Akyürek’in Trabzon Emniyet Müdürü olduğu dö- nemde, TAYAD’lõlara linç giri- şimi, Trabzonsporlu futbolcularõn ev ve araçlarõnõn kurşunlanmasõ, rahip Andrea Santoro cinayeti gerçekleşmişti. 8 Mayõs 2006 tarihinde Emni- yet İstihbarat Daire Başkanõ ol- duktan sonra ise Akyürek’in ismi Agos Gazetesi Genel Yayõn Yö- netmeni Hrant Dink’in öldürül- mesiyle gündeme gelmişti. Dink suikastõnõn planlayõcõsõ olarak yargõlanan Erhan Tuncel’in, Ak- yürek’in Trabzon’da görev yap- tõğõ dönemde polis muhbiri ol- duğu belirlendi. Tuncel ifadele- rinde Dink’in öldürüleceğini o dö- nemde Trabzon Emniyet Mü- dürlüğü görevini yürüten Rama- zan Akyürek’e bildirdiğini söy- lemişti. “Büyük abi” takma is- miyle bilinen ve cinayetin az- mettiricisi olduğu belirtilen Erhan Tuncel, “Cinayetin olduğu 19 Ocak günü e-mail’lerime bak- tım. Ogün Samast’ın (tetikçi) adresi vardı bende. Ogün ve Muhittin Zenit de (Tuncel’in bağlı olduğu polis) online idi. Ben de ‘cinayet işleyen adamõn internette ne işi var’ diye dü- şündüm” demişti. Akyürek’in ise Dink’in öldürüleceği konu- sunda yapõlan 11 ihbardan sade- ce 1’ini İstanbul’a illettiği ortaya çõkmõştõ. Tuncel’i izleyen polis memuru Zenit, cinayetten önce Gümüşhane’ye atanmõştõ. Erhan Tuncel’in polis muhbiri ola- rak görevlendirilmesine ara- cõ olan polis memuru Muhit- tin Zenit, Bayburt’un ardõn- dan, cinayetten 8 ay sonra da 2007 yõlõ eylül ayõnda bu kez Akyürek’in daire başkanõ ol- duğu Emniyet Genel Müdür- lüğü İstihbarat Birimi’nde görevlendirilmişti. Akyürek ve Zenit, zanlõlar Yasin Ha- yal ve Erhan Tuncel’in Dink’i öldürme planlarõndan haber- dar olmalarõna rağmen gerekli mercileri uyarmayarak görevi ihmal etmekle suçlanmõşlar- dõ. Başbakanlõk Teftiş Kurulu da, Akyürek ve İstanbul İs- tihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer hakkõnda gö- revi ihmalden inceleme baş- latõlmasõnõ istemişti. Raporda, şu değerlendirmeler yer al- mõştõ: - Tuncel, McDonald’s ey- leminin ardõndan 17 Ekim 2004’te Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün talebi ve İs- tihbarat Dairesi Başkanlõ- ğõ’nõn 2 Aralõk 2004 tarihli onayõ ile Yardõmcõ İstihbarat Elemanõ (YİE) yapõldõ. - Erhan Tuncel (Başba- kanlõk müfettişlerine) verdi- ği 11 Nisan 2008 tarihli ifa- dede, “Dink’e ait fotoğraf- ları emniyet (Trabzon) gö- revlilerine teslim ettim. Zey- nel Abidin Yavuz’u deşifre ettim. Samast’ı tanımlayan bilgileri emniyet görevlile- rine bildirdim” dedi. Müfettişlerin değerlendir- melerine Başbakan Tayyip Erdoğan da olur vererek, Akyürek ve Yõlmazer’in gö- revi ihmalden incelenmeleri- nin yolunu açmõştõ. Emniyet’te istihbaratõn başõndaki tartõşmalõ isim merekeze çekildi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear