Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2009 CUMARTESİ
6 HABERLER
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Acı
Dicle Koğacıoğlu Boğaz köprüsünden
ölüme atlamadan önce yakınlarına bıraktığı
birkaç satırlık veda yazısına “Çok acı var” diye
başlamış.
Dicle’nin intiharı medyada, bu gibi
durumlarda her zaman olduğu gibi, “medyatik”
biçimde yer aldı.
“Akademisyenin gizemli intiharı” vb...
Başka türlü olamazdı, ya da başka nasıl
olabilirdi?
Yaşamakta olduğumuz dünyada “acı”larımız
da medya için meta değerindedir.
İnsan ilişkilerinin günümüzdeki durumunda
başka türlü de olamaz.
Peki neydi Dicle’yi acıtan şey, ona acı veren
şeyler nelerdi, neydi; neler olabilirdi?
Medyanın diliyle konuşacak olursak, bu
“gizem”i nasıl çözümleyeceğiz?
Çünkü genç akademisyenin veda
mektubunda bu konuda bir açıklık yok.
Öyleyse “Cogito”nun “Feminizm” konusuna
ayrılmış Bahar 2009 tarihli 58. sayısında
“Gelenek Söylemleri ve İktidarın Doğallaşması:
Namus Cinayetleri Örneği” başlığı ile
neredeyse küçük bir kitap oylumunda bir
incelemesi yayımlanan Koğacıoğlu’nun aynı
dergide yer alan biyografisine göz atalım:
“1972’de Ankara’da doğdu. Boğaziçi
Üniversitesi sosyoloji bölümünü bitirdi. State
University of New York at Stony Brook’ta
sosyoloji yüksek lisans ve doktorasını
tamamladı. Brown ve Columbia
üniversitelerinin doktora sonrası bursları ile
hukuk sosyolojisi ve hukuk antropolojisi
alanlarındaki incelemelerine devam etti.
Gündelik hayatta hukuk pratikleri, kadınların
hukuk kurumu ile ilişkileri, namus cinayetlerinin
söylemsel olarak kuruluşu ve Anayasa
Mahkemesi üzerine makaleleri Türkiye’de ve
yurtdışında akademik dergi ve kitaplarda
yayımlandı. Halen Sabancı Üniversitesi’nde
öğretim üyesi olarak çalışmalarını
sürdürmektedir.”
Yukarıdaki alıntıyı kısaltmaksızın ve
özetlemeksizin aynen alışımın iki nedeni var.
Bunlardan ilki, medyanın basitleştirici diline
karşıt bir dil oluşturmak.
İkincisi, çok yıllardır görüşmemiş olmamıza
karşın Dicle’nin doğumuna, bebekliğine tanık
oluşum.
O, bizim 1960’lı yıllar kuşağımızın en yiğit
delikanlılarından Murat’ın ve bana bir kız
kardeş yakınlığındaki Nevzat’ın ilk çocukları;
böylece kuşağımızın da ilk çocuklarındandır.
Dicle Koğacıoğlu 1960’lardaki toplumsal
uyanışın, “1968 kuşağı”nın günümüz
koşullarındaki bir devamı, sürdürümcüsüydü...
İntiharının “giz”i yukarıdaki biyografide ve
sözünü ettiğim çalışmasıyla birlikte
kitaplaştırılması gereken yazı ve
araştırmalarındadır.
“Cogito”da yayımlanan incelemede, genel
geçer inanış ve söylemlerin tersine, “namus
merkezli ataerkil rejim”in Cumhuriyet
döneminde de, gerek yazılı kanunlar gerekse
uygulama alanında kurumlaşmış olduklarını
saptıyor.
“Ataerkil namus kavramı”nın “yeni
stratejiler”le kendini nasıl yeniden
yapılandırdığını; buna bir örnek olarak,
yasalarda namus cinayetlerindeki ceza
indiriminin kaldırılmasından sonra kadınların bu
kez nasıl “intihar” ettirilerek öldürüldüklerini
örnekler ve rakamlarla gösteriyor...
İntiharından bir hafta sonra sevgili Dicle’mizin
Ortaköy açıklarında bulunan bedenini
Zincirlikuyu’da uğurlarken, onun “Çok acı var”
sözünü anıştıran bir şiir geçiyordu aklımdan.
1937’de ve henüz 32 yaşında, faşist bir
diktanın yönetimi altındaki ülkesinde yaşamına
bir trenin tekerlekleri altında son veren büyük
Macar şairi Attila Jozsef’in, son kitabına da
adını veren “Çok acıyor...” adlı şiiri...
“Ölüm pusudadır/İçerde ve dışarıda...”
dizeleriyle başlayan şiirde, insanın yalnızlığı ve
bu yalnızlığa karşı bir sevgilide sığınak arayış
anlatılıyor...
Yaşam gizemli olmasa da karmaşıktır...
Toplumsal ve kişisel sorunlar kimi kez
içinden çıkılmaz bir yumak oluşturur ve
“pusudaki ölüm”ün kollarına atılmak tek çözüm
olarak görünebilir...
Dicle Koğacıoğlu’nun intiharında ve bu
intiharın biçiminde, “acı”lardan kaçmak kadar
ve belki ondan çok daha fazla, acı duyma
yeteneğini de yitirmiş olan bir dünyada, derin
biçimde duyumsanan bu acılarla en üst
düzeyde bir hesaplaşma iradesini de
görmeliyiz...
ataolb@cumhuriyet.com.tr
Faks: (0212) 343 72 64
‘Kameralõ görüşme’ye ret
Deniz Feneri soruşturmasõnda savcõlõğõn talimatõyla polis Kanal 7 binasõnõn da aralarõnda bulunduğu 17 adreste arama yaptõ
İstanbul’da Fener baskını
CİHAN ORUÇOĞLU
MELTEM YILMAZ
Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn
yürüttüğü Deniz Feneri e.V soruştur-
masõ kapsamõnda, İstanbul’da aralarõnda
Kanal 7’nin de bulunduğu toplam 17 ad-
rese baskõn düzenlendi. Türkiye’de yü-
rütülen Deniz Feneri e.V. bağlantõlõ so-
ruşturma kapsamõnda, dernek tarafõndan
İstanbul’daki birçok firmadan toplanan
yardõm malzemesinin Kanal 7 televiz-
yonuna teslim edildiği ortaya çõkmõştõ.
Operasyon kapsamõnda eski RTÜK
Başkanõ Zahid Akman ile Kanal 7’nin
dernek bağlantõsõ inceleniyor.
Dün sabah 08.30 sõralarõnda Kanal
7’de başlatõlan aramalarda Ankara Ka-
çakçõlõk Daire Başkanlõğõ’ndan gelen
özel bir ekibe, İstanbul Kaçakçõlõk ve
Organize Suçlarla Mücadele Şube Mü-
dürlüğü’nden polisler de destek verdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn ta-
limatõ doğrultusunda görevlendirilen ve
yaklaşõk 35 kişiden oluşan ekip, avu-
katlar eşliğinde Eyüp Otakçõlar’daki Ka-
nal 7 binasõna giriş yaptõ. Gün boyu sü-
ren aramalarda Kanal 7 yöneticileri ile
bilgi işlem sorumlularõnõn harddiskle-
rinin kopyalandõğõ, şirkete ait evraklar
ile mali kayõtlarõn incelemeye alõndõğõ
ve diğer rutin aramalarõn yapõldõğõ öğ-
renildi. Polislerin Kanal 7 binasõnda yap-
tõklarõ aramalarda 2002’den itibaren
olan belgelere el koyarak, bu belgele-
ri Ankara’ya göndermek üzere kolile-
re yerleştirdikleri öğrenildi. Arama sõ-
rasõnda binadan dõşarõ çõkmak isteyen
çalõşanlarõn çantalarõnõn aranmasõnõn ar-
dõndan çõkõşlarõna izin verildi. Kanal
7’nin 3 avukatõnõn da refakat ettiği öğ-
renilen aramalar gün boyu devam etti.
Savcılığın arama talebi
Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ,
İstanbul’daki savcõlõktan delillerini
ekleyerek, 20’nin üzerinde şirketin
aranmasõnõ, bütün bilgi ve belgelere el
konulmasõnõ, bilgisayar hafõzalarõnõn
kopyalanmasõnõ talep etti.
Bunun üzerine İstanbul mahkeme-
lerinden alõnan kararla, soruşturmada
adõ geçen Kanal 7 Yönetim Kurulu
Başkanõ Zekeriya Karaman ile ka-
nalõn yönetim kurulu üyeleri İsmail
Karahan ve Mustafa Çelik’in de or-
tağõ bulunduğu şirketler arandõ. Le-
tonya’dan “Baltik Kristina” adlõ ge-
miyi alan şirket de aranan adresler ara-
sõnda bulunuyor. Ankara Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ, Adalet Bakanlõğõ aracõ-
lõğõyla, geminin alõnõşõyla ilgili, Letonya
makamlarõndan daha önce adli yardõm
talebinde bulunmuştu.
Aramalarda el konulan belgeler An-
kara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca in-
celenecek. Arama sõrasõnda Kanal 7
tarafõndan bina önünde bekleyen ga-
zetecilere dağõtõlan yazõlõ açõklamada,
“Ankara Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı’nca yürütülmekte olan Deniz Fe-
neri e.V soruşturması kapsamında
mahkeme kararıyla Kanal 7 tel-
evizyonunda emniyet mensupları
tarafından arama yapılmaktadır.
Yayınlarımız ve kurumumuzun di-
ğer faaliyetleri olağan şekilde devam
etmektedir” denildi.
40 koli evraka el konuldu
Kanal 7 Hukuk Müşaviri Ersan
Şen, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başka-
nõ Zekeriya Karaman ile İsmail Kara-
han, Harun Kapıyoldaş ve Mustafa
Çelik’in Eyüp ve Fatih’teki işyerlerinde
aramalar yapõldõğõnõ söyledi. Şen, ara-
malarõn 22.00 sõralarõnda sona erdiği-
ni ve 40 koli evraka el konulduğunu
söyledi. Şen, evraklarõn yanõ sõra hard
disklerin de kopyalandõğõnõ, incelen-
mek üzere emniyete götürüldüğünü ifa-
de etti.
Polis, bir süredir yürütülen tespit ça-
lõşmalarõnõn ardõndan film yapõm şir-
ketleri, muhasebe bürolarõ ile aralarõn-
da derneğe ait olduğu kaydedilen de-
polarõn da bulunduğu toplam 17 adres-
te eşzamanlõ arama yaptõ. Türkiye’de yü-
rütülen Deniz Feneri e.V. bağlantõlõ
soruşturma kapsamõnda, dernek tara-
fõndan İstanbul’daki birçok firmadan
toplanan yardõm malzemesinin Kanal 7
televizyonuna teslim edildiği ortaya
çõkmõştõ. Deniz Feneri Derneği Genel
Başkanõ Mehmet Cengiz, Alman-
ya’daki Deniz Feneri Derneği operas-
yonun Türkiye’ye sõçrayõp Ankara Cum-
huriyet Başsavcõlõğõ’nõn talimatõyla İs-
tanbul’da derneğin depolarõnõn basõldõ-
ğõ yönünde medyada çõkan haberlerin
gerçeği yansõtmadõğõnõ söyledi.
Zeytinburnu’ndaki Deniz Feneri Der-
neği genel merkezi önünde toplanan
medya mensuplarõnõ gören Deniz Feneri
Derneği Genel Başkanõ Cengiz, “Ara-
ma-tarama yok. Hepinizi içeriye da-
vet ediyorum” diyerek medya men-
suplarõna depolarõ gezdirdi. Cengiz bu-
rada yaptõğõ açõklamada: “Haberin
kaynağını soracaksınız ki bu haber-
leri ben üretmedim. Kanal 7’ye bir
baskın düzenlendiği doğru. Ben Ka-
nal 7 değilim” dedi.
Almanya, Deniz Feneri e.V.’ye 2007
yõlõnda yaptõğõ operasyonda son yõlla-
rõn en büyük yardõm yolsuzluğunu or-
taya çõkardõ. Derneğe gelen 41 milyon
Avro bağõşõn, 18 milyon Avro’luk kõs-
mõnõn amaç dõşõ kullanõldõğõ tespit edil-
miş, dernek yöneticisi 3 kişi tutukla-
narak cezaevine gönderilmişti. Alman
hâkim Müller, “Asıl suçlular Türki-
ye’de” diyerek yolsuzluk dosyasõnda
adres göstermişti.
Almanya’daki davanõn dosyasõ, şubat
ayõnda Türkiye’ye gönderilmişti. An-
kara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, dos-
yayla ilgili olarak soruşturma başlatmõş;
ilk aşamada aralarõnda Zekeriya Ka-
raman’õn da bulunduğu 18 kişinin
malvarlõğõna ihtiyati tedbir koymuştu.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan, CHP lideri Deniz Baykal’õn
“kameralı görüşme” teklifini ka-
bul etmedi. Erdoğan, “Sayın Bay-
kal’a gideceğim de yani böyle elim-
de veya elinde kameralarla birile-
rinin oraya gelmesi diye bir dü-
şüncem yok. Böyle bir şey bekle-
miyorum. Böyle bir şeye de bizim
kalkıp da müsaade etmemiz müm-
kün değil” dedi.
Başbakan Erdoğan, Irak’a gerçek-
leştirdiği ziyaretin ardõndan Türki-
ye’ye dönüş yolunda uçakta basõn
mensuplarõnõn sorularõnõ yanõtladõ.
Demokratik açõlõm sürecini, CHP Ge-
nel Başkanõ Deniz Baykal ile görüş-
mesinin ardõndan TBMM’ye getire-
ceklerini kaydeden Erdoğan, “Sayın
Baykal ile telefon görüşmesi olacak
mı, yoksa o olmadan gidecek misi-
niz” sorusu üzerine şunlarõ söyledi:
“Ben tabii Sayın Baykal’a gide-
ceğim de yani böyle elimde veya
elinde kameralarla birilerinin ora-
ya gelmesi diye bir düşüncem yok.
Böyle bir şey beklemiyorum. Böy-
le bir şeye de bizim kalkıp da mü-
saade etmemiz mümkün değil. Ya-
ni ben kendilerine arzu ettiği şekilde
özel kalemimle gerekli cevabı bu-
gün verdiririm. Kendileri eğer bu
şekilde kabul ederlerse, eyvallah.
Kamerasız. Kendilerinin medya
üzerinden maalesef yapılan açık-
lamaları var. Ben bunları yapmak
istemiyorum. Ben medya üzerinden
Sayın Baykal’a cevap vermem, ver-
meyeceğim. Onun için kendim gö-
rüşmeyi arzu ettim, ama kendileri
böyle bir görüşmeyi arzu etmedik-
lerini bir yazılı açıklamayla bil-
dirmişler. Dolayısıyla özel kale-
mim özel kalemlerini arar, durumu
kendilerine bugün vereceğim tali-
mat istikametinde bildirir, onlar da
o şekilde kabul ederlerse biz de gö-
rüşmeyi gerçekleştiririz. İşin usu-
lünü kabul ederse görüşeceğim.
Sadece kamerasız değil, bir şeyler
daha var...”
Üslup tartışmaları
Başbakan Erdoğan, “Siyasetteki
olumsuz üsluptan bir rahatsızlık du-
yuyor musunuz? Bunu çözmek için
bir gayretiniz olacak mı” sorusuna
da, “Biz sadece dinliyoruz, ama siz
benden bugüne kadar böyle bir üs-
lup gördünüz mü? Gördüyseniz
onu söyleyin” yanõtõnõ verdi. Soruyu
soran gazetecinin “Bazen kızıyorsu-
nuz” demesi üzerine de Erdoğan,
şöyle konuştu: “Tabii şimdi kızmak
başka bir şey, ama o şekilde sevi-
yesiz bir üslup kullanmak başka bir
şey. Benden böyle bir şey duydunuz
mu? Böyle bir hakaret duydunuz
mu? Onu söyleyin. Varsa böyle bir
şey ben hemen sözümü geri alırım.
Özür de dilerim böyle bir şey var-
sa. Ama benden böyle bir üslubu
görmeyeceksiniz, duymayacaksı-
nız. Ben cevabı verdiğim zaman sa-
dece ifadelerine, söylediklerine
cevap veririm. Ondan da kaçın-
maya çalışıyorum mümkün oldu-
ğunca, bazen de dayanamadığım
zaman veriyorum. Kalkıp da ki-
şilikleri üzerinde asla ifadeler kul-
lanmam. Açtığım davalar da hep
kişiliklere yönelik hakaretlerden
dolayı.”
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal,
Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “kame-
ralı görüşme olmaz” açõklamasõ üze-
rine “Bizimle görüşmekten kaçınma
kararı almıştır, kendi takdiridir.
Biz şeffaf görüşmeye açığız. O,
işini sisli, dumanlı, kapalı kapılar ar-
dında götürme tercihi içinde. Buna
katkı vermemiz mümkün değil” dedi.
CHP lideri Baykal, dün Esenboğa Ha-
valimanõ’nda gazetecilerin soru-
larõnõ yanõtlarken bir gazete-
cinin “Sayın Başbakan
devlet sırrı niteliği taşı-
yan bilgileri sizinle pay-
laşmak istediğini belirtirse
tavrınız ne olacak? MGK
sonrasına ilişkin bir randevu talebi ge-
lirse yanıtınız ne olacak” sorusu üzeri-
ne “Size gizli bilgiler vereceğim, devle-
tin bu konudaki bilgilerini sizinle pay-
laşacağım, diye randevu istemedi.
Randevuyu niye istediği ortada. O bir
açılım politikası götürüyor. Çok yanlış
yapıyor. Türkiye’yi etnik ayrışmaya
sürüklüyor. Bu konudaki tespitleri-
miz, gözlemlerimiz ortada, bunları an-
latıyoruz. Bunu bizimle müzakere et-
mek isterse, bu, düşündüğümüz çerçe-
ve içinde gerçekleşir. ‘Ben sizinle açõ-
lõm politikasõnõ konuşmak istemiyorum.
Bazõ önemli devlet bilgilerini size ilet-
mek istiyorum’ diyorsa, onun şartları
ayrıdır. Onu o şekilde düşünürüz..
ama bu o değildir. Bunu oraya dön-
dürmeye çalışmak kurtarmaya yet-
mez. Başbakan’ın kapalılık tercihini
haklı göstermek için şimdi yolun yarı-
sında görüşmenin içeriğini değişik
sunmaya kalkmanın inandırıcı bir ta-
rafı yoktur” açõklamasõnõ yaptõ.
‘Başbakan hazırsa görüşürüz’
Baykal, bir gazetecinin “Yani şu ko-
şullarda görüşme olmayacak” sözleri
üzerine de “Biz şeffaf görüşmeye hazı-
rız. Başbakan eğer politikasını bizimle
müzakere etmeyi halkın öğrenebilece-
ği, ‘şimdi’ de demiyorum, günü geldi-
ğinde öğrenebileceği şartlar içinde bi-
zimle bu konuyu görüşmeye hazır ise
bunu her an gerçekleştirebiliriz” dedi.
(Fotoğraf:CİHANORUÇOĞLU)
G E Ç K A L A N O P E R A S Y O N
AYKUT KÜÇÜKKAYA
İstanbul’da dün sabaha karşõ ya-
põlan ve gazetelerin internet sitele-
rine “şok baskın” olarak yansõyan
Deniz Feneri e.V bağlantõlõ operas-
yonunu “geç kalmış bir operas-
yon” olarak nitelendirebiliriz...
Anõmsanacağõ gibi Almanya’da-
ki Deniz Feneri e.V bağlantõlõ so-
ruşturma yaklaşõk iki buçuk yõl ön-
ce başlamõştõ. Soruşturmanõn ar-
dõndan Alman polisi ve yargõsõ
Türk makamlarõna pek çok kez ya-
zõ yazdõ. Türkiye’den hem adli
yardõm hem işbirliği istedi. Anka-
ra’dan Berlin’e verilen yanõt şöy-
leydi: “Bu konuda uluslararası
işbirliğini gerektirecek bir du-
rum yoktur...” Bu cümleyi Alman
mahkemesinde açõklayarak mahke-
me tutanaklarõna kaydettiren isim
Frankfurt Kriminal Polis Şefi Ale-
xander Böhm’dü!..
Almanya’nõn Ankara Büyükelçi-
si Eckar Cuntz, yaklaşõk iki yõl
önce o dönem Adalet Bakanõ olan
Mehmet Ali Şahin’le görüşmüştü.
Cuntz kriptoya yansõyan şekline
göre Şahin’e aynen şunlarõ söylü-
yordu: “Sizden İnterpol aracılı-
ğıyla Deniz Feneri hakkında bil-
gi istedik, cevap vermediniz...”
İki yõllõk bu süreç bize, “2009
yılının 16 Ekim’inde yapılan bu
operasyon acaba 2007 yılının
mayıs ayında yapılabilir miydi”
sorusunu aklõmõza getiriyor. Bu so-
ru dün yapõlan operasyonla ilgili
“can alıcı” birkaç soruyu da sor-
duruyor:
? Acaba iki buçuk yıllık süreç-
te dün basılan yerlerde soruştur-
mayla ilgili bir şey bulunabilir
mi?
? İki yõl sonra hard diskleri kop-
yalanan bilgisayarlardaki bilgiler
ne denli güvenilir?
? Yıllar sonra elde edilen bul-
gular savcı için ne denli delil ni-
teliği taşıyabilir?
Genel sekreterini YÖK’e üye seçti
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül,
Cumhurbaşkanlõğõ Genel Sekreteri Mustafa
İsen’i Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
üyeliğine seçti. Cumhurbaşkanlõğõ Basõn
Merkezi’nden yapõlan açõklamada, Gül’ün,
açõk bulunan YÖK üyeliğine Prof. Dr.
Mustafa İsen’i seçtiği bildirildi.
Kayıp çocuklar için önerge
İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve bazõ CHP’li
vekiller, kayõp çocuklar hakkõnda TBMM’ye
soru önergesi verdi. TBMM Başkanlõğõ’na
verilen önergede son dönemde çocuk
kaçõrma olaylarõnda önemli bir artõş olduğu
belirtildi. Önergede, çocuk kayõplarõnõn
nedenleri ve kayõplarõn önlenmesi için
alõnacak tedbirlerin tespiti amacõyla “Meclis
araştõrmasõ” açõlmasõ talep edildi.
Baykal: Başbakan şeffaf görüşmeden kaçınıyor
Başbakan Erdoğan, Baykal’õn önerisini ‘Böyle bir şeye müsaade etmemiz mümkün değil’ diyerek geri çevirdi
2.ERGENEKON
Reddihâkim
talebikabul
edilmedi
İstanbul Haber
Servisi - İkinci
“Ergenekon”
davasõnõn bazõ tutuklu
sanõklarõnõn,
“tarafsızlıklarına
gölge düştüğü”
iddiasõyla İstanbul 13.
Ağõr Ceza Mahkemesi
heyeti hakkõndaki
“reddi hâkim” talebi
reddedildi.
Tuncay Özkan’õn da
aralarõnda bulunduğu
bazõ tutuklu sanõklarõn
12 Ekim 2009 tarihli
duruşmada yaptõklarõ
“reddi hâkim” talebi,
İstanbul 13. Ağõr Ceza
Mahkemesi’nin
“Ergenekon” davasõna
bakmayan heyetince
değerlendirildi.
Mahkeme heyeti,
“reddi hâkim”
talebinin reddine karar
verdi. İkinci
“Ergenekon”
davasõnõn bazõ tutuklu
sanõklarõ ve avukatlarõ,
“Ergenekon”
soruşturmasõnõ yürüten
savcõlar ile davayõ
yürüten İstanbul 13.
Ağõr Ceza Mahkemesi
Başkanõ Köksal
Şengün ve kõdemli üye
hâkim Hasan Hüseyin
Özese’nin katõldõğõ bir
iftar yemeğindeki
fotoğraflarõn basõna
yansõdõğõna dikkat
çekmişti. Bazõ sanõklar
da hâkimlerin
çekilmesi ve heyetin
reddine ilişkin
taleplerde
bulunmuşlardõ.
Geçtiğimiz günlerde
ise birinci
“Ergenekon”
davasõndan tutuklu
sanõklardan Oktay
Yıldırım’õn avukatõ
Yıldırım Çavuşovalı
aracõlõğõyla yaptõğõ
itiraz reddedilmişti.