24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2009 CUMARTESİ 6 HABERLER CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Acı Dicle Koğacıoğlu Boğaz köprüsünden ölüme atlamadan önce yakınlarına bıraktığı birkaç satırlık veda yazısına “Çok acı var” diye başlamış. Dicle’nin intiharı medyada, bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi, “medyatik” biçimde yer aldı. “Akademisyenin gizemli intiharı” vb... Başka türlü olamazdı, ya da başka nasıl olabilirdi? Yaşamakta olduğumuz dünyada “acı”larımız da medya için meta değerindedir. İnsan ilişkilerinin günümüzdeki durumunda başka türlü de olamaz. Peki neydi Dicle’yi acıtan şey, ona acı veren şeyler nelerdi, neydi; neler olabilirdi? Medyanın diliyle konuşacak olursak, bu “gizem”i nasıl çözümleyeceğiz? Çünkü genç akademisyenin veda mektubunda bu konuda bir açıklık yok. Öyleyse “Cogito”nun “Feminizm” konusuna ayrılmış Bahar 2009 tarihli 58. sayısında “Gelenek Söylemleri ve İktidarın Doğallaşması: Namus Cinayetleri Örneği” başlığı ile neredeyse küçük bir kitap oylumunda bir incelemesi yayımlanan Koğacıoğlu’nun aynı dergide yer alan biyografisine göz atalım: “1972’de Ankara’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünü bitirdi. State University of New York at Stony Brook’ta sosyoloji yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Brown ve Columbia üniversitelerinin doktora sonrası bursları ile hukuk sosyolojisi ve hukuk antropolojisi alanlarındaki incelemelerine devam etti. Gündelik hayatta hukuk pratikleri, kadınların hukuk kurumu ile ilişkileri, namus cinayetlerinin söylemsel olarak kuruluşu ve Anayasa Mahkemesi üzerine makaleleri Türkiye’de ve yurtdışında akademik dergi ve kitaplarda yayımlandı. Halen Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir.” Yukarıdaki alıntıyı kısaltmaksızın ve özetlemeksizin aynen alışımın iki nedeni var. Bunlardan ilki, medyanın basitleştirici diline karşıt bir dil oluşturmak. İkincisi, çok yıllardır görüşmemiş olmamıza karşın Dicle’nin doğumuna, bebekliğine tanık oluşum. O, bizim 1960’lı yıllar kuşağımızın en yiğit delikanlılarından Murat’ın ve bana bir kız kardeş yakınlığındaki Nevzat’ın ilk çocukları; böylece kuşağımızın da ilk çocuklarındandır. Dicle Koğacıoğlu 1960’lardaki toplumsal uyanışın, “1968 kuşağı”nın günümüz koşullarındaki bir devamı, sürdürümcüsüydü... İntiharının “giz”i yukarıdaki biyografide ve sözünü ettiğim çalışmasıyla birlikte kitaplaştırılması gereken yazı ve araştırmalarındadır. “Cogito”da yayımlanan incelemede, genel geçer inanış ve söylemlerin tersine, “namus merkezli ataerkil rejim”in Cumhuriyet döneminde de, gerek yazılı kanunlar gerekse uygulama alanında kurumlaşmış olduklarını saptıyor. “Ataerkil namus kavramı”nın “yeni stratejiler”le kendini nasıl yeniden yapılandırdığını; buna bir örnek olarak, yasalarda namus cinayetlerindeki ceza indiriminin kaldırılmasından sonra kadınların bu kez nasıl “intihar” ettirilerek öldürüldüklerini örnekler ve rakamlarla gösteriyor... İntiharından bir hafta sonra sevgili Dicle’mizin Ortaköy açıklarında bulunan bedenini Zincirlikuyu’da uğurlarken, onun “Çok acı var” sözünü anıştıran bir şiir geçiyordu aklımdan. 1937’de ve henüz 32 yaşında, faşist bir diktanın yönetimi altındaki ülkesinde yaşamına bir trenin tekerlekleri altında son veren büyük Macar şairi Attila Jozsef’in, son kitabına da adını veren “Çok acıyor...” adlı şiiri... “Ölüm pusudadır/İçerde ve dışarıda...” dizeleriyle başlayan şiirde, insanın yalnızlığı ve bu yalnızlığa karşı bir sevgilide sığınak arayış anlatılıyor... Yaşam gizemli olmasa da karmaşıktır... Toplumsal ve kişisel sorunlar kimi kez içinden çıkılmaz bir yumak oluşturur ve “pusudaki ölüm”ün kollarına atılmak tek çözüm olarak görünebilir... Dicle Koğacıoğlu’nun intiharında ve bu intiharın biçiminde, “acı”lardan kaçmak kadar ve belki ondan çok daha fazla, acı duyma yeteneğini de yitirmiş olan bir dünyada, derin biçimde duyumsanan bu acılarla en üst düzeyde bir hesaplaşma iradesini de görmeliyiz... ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 ‘Kameralõ görüşme’ye ret Deniz Feneri soruşturmasõnda savcõlõğõn talimatõyla polis Kanal 7 binasõnõn da aralarõnda bulunduğu 17 adreste arama yaptõ İstanbul’da Fener baskını CİHAN ORUÇOĞLU MELTEM YILMAZ Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn yürüttüğü Deniz Feneri e.V soruştur- masõ kapsamõnda, İstanbul’da aralarõnda Kanal 7’nin de bulunduğu toplam 17 ad- rese baskõn düzenlendi. Türkiye’de yü- rütülen Deniz Feneri e.V. bağlantõlõ so- ruşturma kapsamõnda, dernek tarafõndan İstanbul’daki birçok firmadan toplanan yardõm malzemesinin Kanal 7 televiz- yonuna teslim edildiği ortaya çõkmõştõ. Operasyon kapsamõnda eski RTÜK Başkanõ Zahid Akman ile Kanal 7’nin dernek bağlantõsõ inceleniyor. Dün sabah 08.30 sõralarõnda Kanal 7’de başlatõlan aramalarda Ankara Ka- çakçõlõk Daire Başkanlõğõ’ndan gelen özel bir ekibe, İstanbul Kaçakçõlõk ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Mü- dürlüğü’nden polisler de destek verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn ta- limatõ doğrultusunda görevlendirilen ve yaklaşõk 35 kişiden oluşan ekip, avu- katlar eşliğinde Eyüp Otakçõlar’daki Ka- nal 7 binasõna giriş yaptõ. Gün boyu sü- ren aramalarda Kanal 7 yöneticileri ile bilgi işlem sorumlularõnõn harddiskle- rinin kopyalandõğõ, şirkete ait evraklar ile mali kayõtlarõn incelemeye alõndõğõ ve diğer rutin aramalarõn yapõldõğõ öğ- renildi. Polislerin Kanal 7 binasõnda yap- tõklarõ aramalarda 2002’den itibaren olan belgelere el koyarak, bu belgele- ri Ankara’ya göndermek üzere kolile- re yerleştirdikleri öğrenildi. Arama sõ- rasõnda binadan dõşarõ çõkmak isteyen çalõşanlarõn çantalarõnõn aranmasõnõn ar- dõndan çõkõşlarõna izin verildi. Kanal 7’nin 3 avukatõnõn da refakat ettiği öğ- renilen aramalar gün boyu devam etti. Savcılığın arama talebi Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, İstanbul’daki savcõlõktan delillerini ekleyerek, 20’nin üzerinde şirketin aranmasõnõ, bütün bilgi ve belgelere el konulmasõnõ, bilgisayar hafõzalarõnõn kopyalanmasõnõ talep etti. Bunun üzerine İstanbul mahkeme- lerinden alõnan kararla, soruşturmada adõ geçen Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ Zekeriya Karaman ile ka- nalõn yönetim kurulu üyeleri İsmail Karahan ve Mustafa Çelik’in de or- tağõ bulunduğu şirketler arandõ. Le- tonya’dan “Baltik Kristina” adlõ ge- miyi alan şirket de aranan adresler ara- sõnda bulunuyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, Adalet Bakanlõğõ aracõ- lõğõyla, geminin alõnõşõyla ilgili, Letonya makamlarõndan daha önce adli yardõm talebinde bulunmuştu. Aramalarda el konulan belgeler An- kara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca in- celenecek. Arama sõrasõnda Kanal 7 tarafõndan bina önünde bekleyen ga- zetecilere dağõtõlan yazõlõ açõklamada, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılı- ğı’nca yürütülmekte olan Deniz Fe- neri e.V soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla Kanal 7 tel- evizyonunda emniyet mensupları tarafından arama yapılmaktadır. Yayınlarımız ve kurumumuzun di- ğer faaliyetleri olağan şekilde devam etmektedir” denildi. 40 koli evraka el konuldu Kanal 7 Hukuk Müşaviri Ersan Şen, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başka- nõ Zekeriya Karaman ile İsmail Kara- han, Harun Kapıyoldaş ve Mustafa Çelik’in Eyüp ve Fatih’teki işyerlerinde aramalar yapõldõğõnõ söyledi. Şen, ara- malarõn 22.00 sõralarõnda sona erdiği- ni ve 40 koli evraka el konulduğunu söyledi. Şen, evraklarõn yanõ sõra hard disklerin de kopyalandõğõnõ, incelen- mek üzere emniyete götürüldüğünü ifa- de etti. Polis, bir süredir yürütülen tespit ça- lõşmalarõnõn ardõndan film yapõm şir- ketleri, muhasebe bürolarõ ile aralarõn- da derneğe ait olduğu kaydedilen de- polarõn da bulunduğu toplam 17 adres- te eşzamanlõ arama yaptõ. Türkiye’de yü- rütülen Deniz Feneri e.V. bağlantõlõ soruşturma kapsamõnda, dernek tara- fõndan İstanbul’daki birçok firmadan toplanan yardõm malzemesinin Kanal 7 televizyonuna teslim edildiği ortaya çõkmõştõ. Deniz Feneri Derneği Genel Başkanõ Mehmet Cengiz, Alman- ya’daki Deniz Feneri Derneği operas- yonun Türkiye’ye sõçrayõp Ankara Cum- huriyet Başsavcõlõğõ’nõn talimatõyla İs- tanbul’da derneğin depolarõnõn basõldõ- ğõ yönünde medyada çõkan haberlerin gerçeği yansõtmadõğõnõ söyledi. Zeytinburnu’ndaki Deniz Feneri Der- neği genel merkezi önünde toplanan medya mensuplarõnõ gören Deniz Feneri Derneği Genel Başkanõ Cengiz, “Ara- ma-tarama yok. Hepinizi içeriye da- vet ediyorum” diyerek medya men- suplarõna depolarõ gezdirdi. Cengiz bu- rada yaptõğõ açõklamada: “Haberin kaynağını soracaksınız ki bu haber- leri ben üretmedim. Kanal 7’ye bir baskın düzenlendiği doğru. Ben Ka- nal 7 değilim” dedi. Almanya, Deniz Feneri e.V.’ye 2007 yõlõnda yaptõğõ operasyonda son yõlla- rõn en büyük yardõm yolsuzluğunu or- taya çõkardõ. Derneğe gelen 41 milyon Avro bağõşõn, 18 milyon Avro’luk kõs- mõnõn amaç dõşõ kullanõldõğõ tespit edil- miş, dernek yöneticisi 3 kişi tutukla- narak cezaevine gönderilmişti. Alman hâkim Müller, “Asıl suçlular Türki- ye’de” diyerek yolsuzluk dosyasõnda adres göstermişti. Almanya’daki davanõn dosyasõ, şubat ayõnda Türkiye’ye gönderilmişti. An- kara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, dos- yayla ilgili olarak soruşturma başlatmõş; ilk aşamada aralarõnda Zekeriya Ka- raman’õn da bulunduğu 18 kişinin malvarlõğõna ihtiyati tedbir koymuştu. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakan Recep Tayyip Er- doğan, CHP lideri Deniz Baykal’õn “kameralı görüşme” teklifini ka- bul etmedi. Erdoğan, “Sayın Bay- kal’a gideceğim de yani böyle elim- de veya elinde kameralarla birile- rinin oraya gelmesi diye bir dü- şüncem yok. Böyle bir şey bekle- miyorum. Böyle bir şeye de bizim kalkıp da müsaade etmemiz müm- kün değil” dedi. Başbakan Erdoğan, Irak’a gerçek- leştirdiği ziyaretin ardõndan Türki- ye’ye dönüş yolunda uçakta basõn mensuplarõnõn sorularõnõ yanõtladõ. Demokratik açõlõm sürecini, CHP Ge- nel Başkanõ Deniz Baykal ile görüş- mesinin ardõndan TBMM’ye getire- ceklerini kaydeden Erdoğan, “Sayın Baykal ile telefon görüşmesi olacak mı, yoksa o olmadan gidecek misi- niz” sorusu üzerine şunlarõ söyledi: “Ben tabii Sayın Baykal’a gide- ceğim de yani böyle elimde veya elinde kameralarla birilerinin ora- ya gelmesi diye bir düşüncem yok. Böyle bir şey beklemiyorum. Böy- le bir şeye de bizim kalkıp da mü- saade etmemiz mümkün değil. Ya- ni ben kendilerine arzu ettiği şekilde özel kalemimle gerekli cevabı bu- gün verdiririm. Kendileri eğer bu şekilde kabul ederlerse, eyvallah. Kamerasız. Kendilerinin medya üzerinden maalesef yapılan açık- lamaları var. Ben bunları yapmak istemiyorum. Ben medya üzerinden Sayın Baykal’a cevap vermem, ver- meyeceğim. Onun için kendim gö- rüşmeyi arzu ettim, ama kendileri böyle bir görüşmeyi arzu etmedik- lerini bir yazılı açıklamayla bil- dirmişler. Dolayısıyla özel kale- mim özel kalemlerini arar, durumu kendilerine bugün vereceğim tali- mat istikametinde bildirir, onlar da o şekilde kabul ederlerse biz de gö- rüşmeyi gerçekleştiririz. İşin usu- lünü kabul ederse görüşeceğim. Sadece kamerasız değil, bir şeyler daha var...” Üslup tartışmaları Başbakan Erdoğan, “Siyasetteki olumsuz üsluptan bir rahatsızlık du- yuyor musunuz? Bunu çözmek için bir gayretiniz olacak mı” sorusuna da, “Biz sadece dinliyoruz, ama siz benden bugüne kadar böyle bir üs- lup gördünüz mü? Gördüyseniz onu söyleyin” yanõtõnõ verdi. Soruyu soran gazetecinin “Bazen kızıyorsu- nuz” demesi üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu: “Tabii şimdi kızmak başka bir şey, ama o şekilde sevi- yesiz bir üslup kullanmak başka bir şey. Benden böyle bir şey duydunuz mu? Böyle bir hakaret duydunuz mu? Onu söyleyin. Varsa böyle bir şey ben hemen sözümü geri alırım. Özür de dilerim böyle bir şey var- sa. Ama benden böyle bir üslubu görmeyeceksiniz, duymayacaksı- nız. Ben cevabı verdiğim zaman sa- dece ifadelerine, söylediklerine cevap veririm. Ondan da kaçın- maya çalışıyorum mümkün oldu- ğunca, bazen de dayanamadığım zaman veriyorum. Kalkıp da ki- şilikleri üzerinde asla ifadeler kul- lanmam. Açtığım davalar da hep kişiliklere yönelik hakaretlerden dolayı.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “kame- ralı görüşme olmaz” açõklamasõ üze- rine “Bizimle görüşmekten kaçınma kararı almıştır, kendi takdiridir. Biz şeffaf görüşmeye açığız. O, işini sisli, dumanlı, kapalı kapılar ar- dında götürme tercihi içinde. Buna katkı vermemiz mümkün değil” dedi. CHP lideri Baykal, dün Esenboğa Ha- valimanõ’nda gazetecilerin soru- larõnõ yanõtlarken bir gazete- cinin “Sayın Başbakan devlet sırrı niteliği taşı- yan bilgileri sizinle pay- laşmak istediğini belirtirse tavrınız ne olacak? MGK sonrasına ilişkin bir randevu talebi ge- lirse yanıtınız ne olacak” sorusu üzeri- ne “Size gizli bilgiler vereceğim, devle- tin bu konudaki bilgilerini sizinle pay- laşacağım, diye randevu istemedi. Randevuyu niye istediği ortada. O bir açılım politikası götürüyor. Çok yanlış yapıyor. Türkiye’yi etnik ayrışmaya sürüklüyor. Bu konudaki tespitleri- miz, gözlemlerimiz ortada, bunları an- latıyoruz. Bunu bizimle müzakere et- mek isterse, bu, düşündüğümüz çerçe- ve içinde gerçekleşir. ‘Ben sizinle açõ- lõm politikasõnõ konuşmak istemiyorum. Bazõ önemli devlet bilgilerini size ilet- mek istiyorum’ diyorsa, onun şartları ayrıdır. Onu o şekilde düşünürüz.. ama bu o değildir. Bunu oraya dön- dürmeye çalışmak kurtarmaya yet- mez. Başbakan’ın kapalılık tercihini haklı göstermek için şimdi yolun yarı- sında görüşmenin içeriğini değişik sunmaya kalkmanın inandırıcı bir ta- rafı yoktur” açõklamasõnõ yaptõ. ‘Başbakan hazırsa görüşürüz’ Baykal, bir gazetecinin “Yani şu ko- şullarda görüşme olmayacak” sözleri üzerine de “Biz şeffaf görüşmeye hazı- rız. Başbakan eğer politikasını bizimle müzakere etmeyi halkın öğrenebilece- ği, ‘şimdi’ de demiyorum, günü geldi- ğinde öğrenebileceği şartlar içinde bi- zimle bu konuyu görüşmeye hazır ise bunu her an gerçekleştirebiliriz” dedi. (Fotoğraf:CİHANORUÇOĞLU) G E Ç K A L A N O P E R A S Y O N AYKUT KÜÇÜKKAYA İstanbul’da dün sabaha karşõ ya- põlan ve gazetelerin internet sitele- rine “şok baskın” olarak yansõyan Deniz Feneri e.V bağlantõlõ operas- yonunu “geç kalmış bir operas- yon” olarak nitelendirebiliriz... Anõmsanacağõ gibi Almanya’da- ki Deniz Feneri e.V bağlantõlõ so- ruşturma yaklaşõk iki buçuk yõl ön- ce başlamõştõ. Soruşturmanõn ar- dõndan Alman polisi ve yargõsõ Türk makamlarõna pek çok kez ya- zõ yazdõ. Türkiye’den hem adli yardõm hem işbirliği istedi. Anka- ra’dan Berlin’e verilen yanõt şöy- leydi: “Bu konuda uluslararası işbirliğini gerektirecek bir du- rum yoktur...” Bu cümleyi Alman mahkemesinde açõklayarak mahke- me tutanaklarõna kaydettiren isim Frankfurt Kriminal Polis Şefi Ale- xander Böhm’dü!.. Almanya’nõn Ankara Büyükelçi- si Eckar Cuntz, yaklaşõk iki yõl önce o dönem Adalet Bakanõ olan Mehmet Ali Şahin’le görüşmüştü. Cuntz kriptoya yansõyan şekline göre Şahin’e aynen şunlarõ söylü- yordu: “Sizden İnterpol aracılı- ğıyla Deniz Feneri hakkında bil- gi istedik, cevap vermediniz...” İki yõllõk bu süreç bize, “2009 yılının 16 Ekim’inde yapılan bu operasyon acaba 2007 yılının mayıs ayında yapılabilir miydi” sorusunu aklõmõza getiriyor. Bu so- ru dün yapõlan operasyonla ilgili “can alıcı” birkaç soruyu da sor- duruyor: ? Acaba iki buçuk yıllık süreç- te dün basılan yerlerde soruştur- mayla ilgili bir şey bulunabilir mi? ? İki yõl sonra hard diskleri kop- yalanan bilgisayarlardaki bilgiler ne denli güvenilir? ? Yıllar sonra elde edilen bul- gular savcı için ne denli delil ni- teliği taşıyabilir? Genel sekreterini YÖK’e üye seçti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlõğõ Genel Sekreteri Mustafa İsen’i Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyeliğine seçti. Cumhurbaşkanlõğõ Basõn Merkezi’nden yapõlan açõklamada, Gül’ün, açõk bulunan YÖK üyeliğine Prof. Dr. Mustafa İsen’i seçtiği bildirildi. Kayıp çocuklar için önerge İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve bazõ CHP’li vekiller, kayõp çocuklar hakkõnda TBMM’ye soru önergesi verdi. TBMM Başkanlõğõ’na verilen önergede son dönemde çocuk kaçõrma olaylarõnda önemli bir artõş olduğu belirtildi. Önergede, çocuk kayõplarõnõn nedenleri ve kayõplarõn önlenmesi için alõnacak tedbirlerin tespiti amacõyla “Meclis araştõrmasõ” açõlmasõ talep edildi. Baykal: Başbakan şeffaf görüşmeden kaçınıyor Başbakan Erdoğan, Baykal’õn önerisini ‘Böyle bir şeye müsaade etmemiz mümkün değil’ diyerek geri çevirdi 2.ERGENEKON Reddihâkim talebikabul edilmedi İstanbul Haber Servisi - İkinci “Ergenekon” davasõnõn bazõ tutuklu sanõklarõnõn, “tarafsızlıklarına gölge düştüğü” iddiasõyla İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi heyeti hakkõndaki “reddi hâkim” talebi reddedildi. Tuncay Özkan’õn da aralarõnda bulunduğu bazõ tutuklu sanõklarõn 12 Ekim 2009 tarihli duruşmada yaptõklarõ “reddi hâkim” talebi, İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nin “Ergenekon” davasõna bakmayan heyetince değerlendirildi. Mahkeme heyeti, “reddi hâkim” talebinin reddine karar verdi. İkinci “Ergenekon” davasõnõn bazõ tutuklu sanõklarõ ve avukatlarõ, “Ergenekon” soruşturmasõnõ yürüten savcõlar ile davayõ yürüten İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ Köksal Şengün ve kõdemli üye hâkim Hasan Hüseyin Özese’nin katõldõğõ bir iftar yemeğindeki fotoğraflarõn basõna yansõdõğõna dikkat çekmişti. Bazõ sanõklar da hâkimlerin çekilmesi ve heyetin reddine ilişkin taleplerde bulunmuşlardõ. Geçtiğimiz günlerde ise birinci “Ergenekon” davasõndan tutuklu sanõklardan Oktay Yıldırım’õn avukatõ Yıldırım Çavuşovalı aracõlõğõyla yaptõğõ itiraz reddedilmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear