26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Asım Bezirci Unutulmazdır... Kimi anılar vardır, hatırladığınızda sevinirsiniz; kimi vardır, bağrınızda küllenmiş bir ateş olarak kalmıştır, ufak bir dokunma ile harlanıp yeniden yakar ve ağlatır. Şimdi anlatacağımız bu ikinci türden. 1993 yılında, Strasbourg Türk Etüdler Enstitüsü olarak, Nâzım Hikmet’i ölümünün 30. yılında anmayı programımıza almıştık: Uluslararası kollog, büyük şairin ölüm tarihi olan 3 Haziran 1963’e yakın günlerde, 17-18 Mayıs’a rastlıyordu. Türkiye’den ve dışardan saygın kişileri çağırmıştık: Şairin sanatı üstüne konuşacak uzmanlar vardı listemizde; onu bizzat tanıyan, dostluğunu kazanmış, Paris’ten ünlü ressam Avni Arbaş’la Rusya’dan arkadaşı Radi Fiş’i de çağırıyorduk. Türkiye’den çağrılı olanlar arasında Asım Bezirci olmaz olur muydu? Bir iki eksiğiyle, bütün çağrılılar geldiler; Bezirci de geldi. Asım, tarifsiz bir sevinç içindeydi. Ben 1981’den beri ülkeden uzakta yaşadığım için, uzun bir zamandır görüşmemiştik. Bol bol hasret gidermeye başladık... Kollog da güzel başladı; büyük şaire layık bir düzey içinde sürdü; çok verimli tartışmalar yapıldı ve en yakın bir tarihte yine birlikte olmak vaadiyle ayrıldık. Asım Bezirci de gitti... Bir ay kadar sonra, Türkiye’de 3 Temmuz 1993’te olan bitenlerin haberi geldi: Sıvas’ta, bir Pir Sultan Abdal Şenliği’nin ertesinde, Madımak Oteli’nde İslamcılarca yakılan 34 aydın arasında o da vardı: Liste Asım Bezirci, Hasret Gültekin, Behçet Aysan... olarak başlıyor ve sürüyordu. Beynimizden vurulmuştuk! Bitmedi, her yıl, yine o tarihte vuruluruz... Asım Bezirci, bir edebiyat emekçisiydi. Daha doğrusu, ağır işçisi oldu edebiyatın. Bütün ömrünce ortaya koyduğu dev çalışma, bir görüşten yola çıkarak yapıldı; altını çizerek söyleyelim, Asım Bezirci, temelinde Marksist dünya görüşünün yattığı, belli bir tarih ve toplum anlayışının ışığında, onunla bağlantılı bir edebiyat ve sanat görüşüyle baktı gerçekliğe. Hem, böyle bir anlayışa sırt çevirerek, “edebiyat olayı”nı anlamak da mümkün müdür? Bezirci, bu görüşe bağlananların, bizde ne ilki ne de sonuncusu oldu elbette, ama onun yorulmak bilmez izleyicisi oldu. Özetle, bir kuram ve yöntemi oldu Bezirci’nin. Böylesi bir kuram ve yöntemden yola çıkan bir kalemin vardığı nokta, işçi sınıfını da kavrayarak “halkla bütünleşmek”tir. Asım Bezirci, bunu yaptı, tattı ve tattırdı. Onun yaşamı ve düşünceleriyle verdiği mücadeleyi, şimdi kitapları sürdürüyor... Evrensel Yayınlar’ın -Adnan Özyalçıner’in örnek çabalarıyla- ortaya koyduğu, Edebiyatın Kırk Ayaklı Karıncası Asım Bezirci adlı kitap, onu bütün olarak ortaya koyuyor. - “Asım Bezirci kimdir?” bölümünde verilen döküm pek çarpıcıdır. - Eşi Refika Bezirci’nin kaleminden, “Bir Anadolu’nun fakir çocuğu” portresi nasıl da anlamlıdır! - Onu, bir de “kendi kaleminden” okumalısınız; “hakkındaki suçlamalar”ı da bilmelisiniz. - “Eşi Refika Bezirci’nin kaleminden anılar”, karı-kocanın nasıl da çetin bir yaşamın içinde yürüdüklerini gösteriyor. - Asım Bezirci için yazılanlar; yazılarından örnekler; gençlik yazıları, ölümünden sonra yazılanlar, hakkında yazılan şiirler, mektuplaşmaları, onun ne tür bir ilgi odağı olduğunu da gösteriyor. Özetle, Evrensel Yayınlar’dan çıkan bu kitap pek önemlidir ve okurlar, ilgilerini esirgemeyeceklerdir. Asım Bezirci unutulmazdır, unutulmayacak... Hatırlatma: Gazetemiz, yazıişleri müdürlerinden ve saygın bir kalemlerinden birini, Mehmet Sucu’yu kaybetti. Cumhuriyet camiasına başsağlığı diliyoruz. Müteveffaya rahmetler dilerken, ailesinin acısını da bölüşüyoruz... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com BAĞDAT - Uçak sabah 05.30’da Bağdat’ın üzerine geldiğinde, kentin üstünü kaplayan buhranlı havanın salt uzak çöllerden yükselen toz bulutundan kaynaklanmadığı anlaşılabiliyor. Yoğun sis, tarlaların ortasında eski zaman elmasları gibi parlayan tek katlı evlerin gizemini arttırıyor. Oysa aşağıya indiğinizde, cehennemin bir kentin kimliğine büründüğü ve burasının aslında siluetsiz bir coğrafyanın yarı açık cezaevi olduğu görülüyor. İşte o zaman “Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz” sözü de ne yazık ki havada kalıyor!.. Bağdat adının Farsçadaki “Bag” (Tanrı) ve “Dad” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğu söyleniyor. Yani Bağdat “Tanrı’nın verdiği” anlamına geliyor. Oysa uçaktan yere adım atar atmaz savaş tanrılarının iki yüzlü egemenliğinin eskilerden çok şey götürdüğü görülebiliyor! Kaynaklar, Yukarı Mezopotamya’nın bu uygarlıklar kentinin tarihindeki ilk büyük felaketi 1258’de Moğol İlhanlı hükümdarlığının istilasıyla yaşadığını ve Moğolların kenti yıkarken buradaki halifeyi de öldürdüğünü yazıyor. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in idamıyla sonuçlanan ikinci felaketin 2004’teki ABD işgali olduğunu ise tüm dünya zaten biliyor! Irak günümüzde işte bu ikinci felaketin acılarını yaşıyor! 1534’te Kanuni Sultan Süleyman’ın seferiyle Osmanlı topraklarına katılan Irak’ın emperyalizmin hedefine oturtulması ise II. Dünya Savaşı sonrasında, petrol gelirlerindeki büyük artışa dayanıyor. Zenginliğin kucağına atılmasının, Bağdat için sonun başlangıcı olduğunu herkes kabul ediyor!.. Bu saptama, Irak’ın işgalinin öyle sanıldığı gibi son 10 yılın planı olmadığını da kanıtlıyor! Günümüzde her adımda bir bombanın patladığı, her sokakta bir intihar eylemcisinin infilak ettiği ve ölümün hiçbir adresi sormaya tenezzül etmediği bu kanlı kentte, insanların yalnızca fiziki olarak yaşadığını gösteren derin bir paradoks öne çıkıyor. Bu gerçek adeta kaderine terk edilmiş bir manzara yansıtan Bağdat Uluslararası Havaalanı’na girdiğinizde yüzünüze bir şamar gibi çarpıyor. Vize ofisinde önceliğin Araplara, ardından Amerikalılara, sonra da nihayet Türklere gelmesi ne yazık ki şaşkın yüzünüzü iyice kızartıyor! “Bu ülkeyi biz mi işgal ettik kardeşimmm!..” sorusu dilinizin ucunda inceden bir parende atıyor, sonra da öfkenin anaryasına takılı kalıyor! Cepteki el bombası!.. Alandan çıktığınızda ise savaş rantının soyguncuları sizi karşılıyor. Örneğin taksiciler 3 kilometrelik yol için sizden 60 dolar alıyor. Havaalanında uygulanan giriş yasağı, ev sahiplerinizin gelip sizi karşılamasını engellerken koyun bile taşınamayacak kadar pislik içindeki araçları kullanan taksici şebekesine dolar akıtıyor. Aslında Bağdat Havaalanı devasa bir cezaevine dönüştürülmüş bir kentin yönetim binasını andırıyor! Bir Türk yolcu mümkün olduğunca cep telefonunu kullanmamamız gerektiği konusunda bizi uyarıyor! Çünkü bombalı saldırıların genellikle cep telefonuyla gerçekleştirilmesi nedeniyle bu ülkede en önemli iletişim aracına ne yazık ki el bombası muamelesi yapılıyor!.. Bu yüzden konuklar otellerine gitmek için 8 kontrol noktasından geçmek zorunda kalırken elektronik aletlerin pillerini de çıkartmak gerekiyor!.. Bağdat’a ilk gelenler havaalanından itibaren yoğunlaşan ve bıktırıcı hale gelen arama tarama faaliyetlerini anlamakta çok güçlük çekiyor. Çünkü yüksek duvarlar ve tel örgülerle çevrili, üstelik asker kaynayan güzergâhlarda aynı aracın neden 50 metrede bir arandığına kimse akıl sır erdiremiyor! Bu yüzden dünyada çıkışın eziyet, girişin rezalet olduğu tek havaalanının Bağdat’ta olduğunu söylemek kimse için abartılı gelmiyor! Biriket ya da betonarme evlerin geniş arazilere yayıldığı, toz bulutunun gri ve ürkütücü konutlar üzerinde esrar perdesi oluşturduğu Bağdat’ta, bir kentin fotoğrafını yansıtacak silueti bulmak için çok dolaşmak gerekiyor. Ve belki de burada siluetin, üzerinde makineli tüfekler bulunan Amerikan askeri araçlarının gölgesinden ibaret olduğunu söylemek yeterli kalıyor! Güvende misin ey insanlık?.. Tüm bunlar korkunun insan bedeninde çift kişilik yarattığı bu kentte, ahlaklı bir savaş manzarası oluşamayacağını gösteriyor! O kadar belli ve o kadar gerçek ki, burada birileri rant uğruna kirli bir savaşı dayatıyor ve bunu insan psikolojisi üzerinde dramatik bir tiyatral gösteriye dönüştürmekten utanmıyor! Bağdat salt yaralı değil, ezik ve mazlum bir kent görüntüsü de veriyor. Başları yere eğik insanlar, korkudan adeta modellerini eskitmiş araçlar ve çaresizliğin yüzlerinde şark çıbanı kadar derin izler bıraktığı çocuklar bir kentin üzerindeki kahpe kuşatılmışlığı anlatmaya yetiyor!.. Yinelemek gerekir ki, Bağdat’ta insanlar gerçekte yaşamıyor!.. Fiziki olarak ademoğulları caddelerde yürüyor ve belli ki hepsi bir canlı bombanın, sokağın birinde uygulamak istediği ölüm randevusuyla karşılaşmamak için her an dua ederek yaşamak zorunda kalıyor!.. Trafik keşmekeşi içinde önünden geçtiğimiz Bağdat Üniversitesi’ne giren öğrenci akınında tek bir şey dikkat çekiyor. Neredeyse tamamına yakını tesettürlü olan kız öğrenciler, sanki bir eğitim kurumuna değil, bir çalışma kampına gidiyorcasına hüzün ve efkâr yansıtıyor. Belli ki bilinç altlarında çokuluslu köleciliğin travmalarına yönelik bir isyan da yatıyor! Bağdat’ta birilerine lüks bir semt sorarsanız o size kesinlikle canınızın kıymeti konusunda kuşkunuz olduğunu ima etmekten çekinmiyor! Çünkü burada kimse lüks ya da şatafattan söz edemiyor! Yaşadığınız yerin intihar saldırıları gerçekleştiren El Kaideciler, eski Baas militanları ya da direnişçilerin menzilinin dışında olması lüks sayılıyor. Yani bu kentte herkes sırtını rahatlığa değil güvene yaslayarak yaşamak zorunda olduğunu çok iyi biliyor!.. Babil’in Asma Bahçeleri, devasa hurmalıklar, bir coğrafyanın üzerinde gerdanlığın parçalarını andıran palmiyeler, rakkasselerin ince bel üzerinde gerdan kırdığı gizemli eğlence gecelerinin Bağdat’ını artık kimse anımsamıyor! Kirli ve işgalci bir savaşın salt sahipsiz bırakılmış insanları değil, bir ülkeyi de kuşattığını anlamak için ise Bağdat’ın karmaşık haritası üzerinde dolaşmak gerekmiyor. Zira burada yoksullukla zenginliğin utanç verici çelişkisini yaşamak ve vatanseverliğin, emperyalizmin tekerlekleri arasında ezildiğini görmek için korkunun ve endişenin derin gırtlağında yuvarlanan bir nefesi içeri çekmek yetiyor!.. O zaman da ciğerlerinize salt barut kokusu ya da korkunun esansı gitmiyor. Damarlarınız ve hücreleriniz ihaneti, korkuyu, acıyı, terk edilmişliği, ıstırabı da hissediyor!.. Bağdat, dümdüz arazilerinde pusuya yatmış dürbünlerle, kaygıları toprağa gömecek bir özgürlüğü gözlüyor! İşgal Şehrinde Sabah!.. Uzmanlar, ABD’nin PKK’nin lider kadrosuyla ilgili kararõnõ umut verici olarak değerlendirdi ‘Tasfiyesürecininbaşlangõcõ’ BAKAN ERGİN’E DENİZ FENERİ SORUSU Öztürk:Davahâlâ neden açılmadı TERÖR ÖRGÜTÜNE ÇAĞRI YAPTI Öcalan: Barış elçisi gönderin Haber Merkezi - Başbakan Tayyip Erdo- ğan’õn Irak ziyareti öncesi ABD’nin terör örgütü- nün 3 yöneticisini uyuşturucu kaçakçõsõ ilan etme- si terör örgütü için tasfiye sürecinin başladõğõ yo- rumlarõna yol açtõ. Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, PKK’den bir grubun “barış elçisi” olarak Türkiye’ye gönderilmesi çağrõsõnda bulundu. Erdoğan’õn dün Irak’la terörle mücadeleye yö- nelik anlaşmalara imza atmasõ, Irak’õn PKK ile mücadeleyi arttõrabileceği mesajõ vermesi, ABD’nin örgütün liderlerini, “uyuşturucu kaçak- çısı” ilan etmesi ve Öcalan’õn örgütün Türkiye’ye “barış elçisi” göndermesi çağrõsõnda bulunmasõ, örgütün tasfiyesine yönelik adõmlar olarak değer- lendirildi. TRT Türk’te Kuzey Irak kaynaklõ yer alan bir haberde önümüzdeki günlerde terör örgü- tünden iki büyük grubun Türkiye’ye giriş yapaca- ğõ ileri sürüldü. Haberde, ABD’nin son kararõnõn da Kuzey Irak’taki İnterpolün etkisiyle alõnmõş olabileceği ileri sürüldü. Haberde, son dönemde Mesud Barzani’nin partisi KDP üyesi peşmerge- lerin terör örgütü üyelerinin kent merkezlerine in- mesini engellediğine de dikkat çekildi. Öcalan, demokratik açõlõm sürecinin tõkandõğõnõ bunun PKK’den Türkiye’ye gönderilecek barõş grubu ile aşõlabileceğini ileri sürdü. Öcalan, Ken- ya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildikten sonra yaptõğõ çağrõda da PKK’dan “iyi niyet adımı” ola- rak bir grubun Türkiye’ye gönderilmesini istemiş- ti. Çağrõ üzerine örgütten bir grup teslim olmuştu. Eski MİT Müsteşar Yardõmcõsõ Cevat Öneş de Taraf’a verdiği röportajda PKK’nin 6 ay içinde si- lah bõrakacağõnõ, örgütün tasfiyesi için iç ve dõş di- namiklerin uygun olduğunu vurgulamõştõ. Silopi’de 8 terörist teslim oldu Terör örgütünün Kuzey Irak’taki kamplarõn- dan kaçan 8 terörist Şõrnak’õn Silopi ilçesinde güvenlik güçlerine teslim oldu. Teslim olan ör- güt üyelerinden en küçüğünün yaşõnõn 17, en büyüğününse 36 olduğu bildirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP’li Ali Rıza Öztürk, Adalet Bakanõ Sadullah Ergin ta- rafõndan yanõtlanmasõ istemiyle verdiği soru öner- gesinde, “Deniz Feneri davası ile ilgili soruştur- maların hangi aşamada olduğunu ve davanın hâlâ neden açılmadığını” sordu. Öz- türk, “Deniz Feneri e.V. davası so- nunda Alman mahkemesi, ‘...Yüzyõ- lõn en büyük bağõş yolsuzluğu..’ dediği yolsuzluk davası için Türkiye’den bulunduğu adli yardım talebiyle ilgili Adalet Bakanı’na sorduğu soruların yanıtını alamadığına” dikkat çekti. Öztürk, “Adli yardım talebinde adı geçen kişilerin korunması güdüsünün gecikme- de etkisi var mıdır? Adı geçen kişilerin ifadesi alınmış mıdır? Adı geçen kişiler ve şirketler aranmış mıdır?” sorularõna da yanõt istedi. MURAT KIŞLALI ANKARA - Kuzey Irak’ta- ki bölgesel Kürt yönetiminin, petrol ihracatõnõ, merkezi Bağdat yönetimi ödeme ya- põncaya kadar durdurmasõ, Türkiye’ye yõlda 120 milyon liraya mal olacak. Türkiye, 39.8 milyon varil taşõma yap- tõğõ Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattõ’ndan (HPBH) 2007 yõlõnda taşõma ücreti olarak 34.8 milyon lira ka- zanmõştõ. Türkiye’nin 2008’de taşõdõğõ ham petrol 135.5 milyon varile, 2009’un ilk 8 ayõnda ise 116.4 milyon varile çõktõ. Kuzey Irak’õn petrol ihracatõnõ dünya piyasa- larõna Türkiye üzerin- den ulaştõran Irak- Türkiye Ham Petrol Boru Hattõ (HPBH) Sistemi, Irak’õn Kerkük ve diğer üretim sahalarõndan elde edilen ham petrolü Cey- han (Yumurtalõk) Deniz Ter- minali’ne ulaştõrõyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafõndan Irak’a verilen izin- ler doğrultusunda Irak-Tür- kiye Ham Petrol Boru Hattõ (HPBH) ile taşõnan ham pet- rol miktarõ 2007 yõlõnda 39 milyon 833 bin varil, 2008 yõlõn- da da 135 milyon 522 bin varil ol- muştu. Ağustos 2009 itibarõyla da bu hat üzerinden taşõnan toplam petrol mikta- rõ 116 milyon 357 bin varil ol- du. Irak-Türkiye HPBH’den ağustos ve temmuz aylarõnda ayda ortalama 15.8 milyon varil petrol taşõndõ. Başbakanlõk Yüksek De- netleme Kurulu’na (YDK) göre Irak-Türkiye ham petrol taşõma ücretlerinin tarifesi 8 Mart 1986 yõlõnda yapõlan milletlerarasõ anlaşma ile 35 milyon tona kadar varil başõ- na 75 ABD centi, 46.5 milyon tona kadar 60, 50 milyon to- na kadar 56, 60 milyon tona kadar 50, 70.9 milyon tona kadar ise 43 cent olarak be- lirlendi. Bu tarife üzerinden Türkiye’nin 2007 yõlõnda ta- şõnan 39.8 milyon varillik hammadde üzerinden elde ettiği gelir 34 milyon 795 bin lira oldu. Miktara göre he- saplandõğõnda Türkiye’nin taşõnan bu petrol üzerinden kazancõ 2008 döneminde yõl- lõk 118 milyon 381 bin lira se- viyesine yükseldi. İstanbul Haber Servisi - Uludağ Üni- versitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa- kültesi Uluslararasõ İlişkiler Bölümü öğ- retim üyesi Prof. Dr. Tayyar Arı, terör ör- gütü PKK’nin lider kadrosunun ABD ta- rafõndan uyuşturucu kaçakçõsõ olarak ilan edilmelerini ve mal varlõklarõnõn dondurulmasõnõ “PKK’nin tasfi- ye sürecinin başlangıcı” olarak değerlendirdi. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğ- retim Üyesi Prof. Dr. Faruk Sön- mezoğlu da söz konusu durumun ABD ile Türkiye ilişkilerini olum- lu etkileyeceğini belirtti. ABD’nin terör örgütü liderlerinin mal varlõklarõnõ dondurmasõ terör ve uluslar- arasõ ilişkiler konusunda; uzman isimler tarafõndan umut verici olarak değerlen- dirildi. Prof. Arõ, ABD’nin kararõnõn, ABD ile AKP arasõndaki bir tür “barış” olarak değerlendirilmesi gerektiğini söy- ledi. ABD’nin lider kadroya yönelik bu net tavrõnõn, Kuzey Irak’taki yapõnõn ko- runmasõ karşõlõğõnda alõndõğõnõ anlatan Prof. Arõ, “ABD, Irak’ın bütünlüğünü sağlamak istiyor. ABD’de ‘Biz Kürtle- re yeteri kadar kazõk attõk. 3. defa yap- mayalõm bunu’ diye bir anlayış var. ABD’nin tavrı PKK’nin tasfiyesi ile so- nuçlanabilir. Bu geniş kap- samlı olarak ele alınıyor. Kürt sorunu çözümü ve Irak’ta istikrarın çözül- mesi konusunda Türkiye ve ABD ortak paydada buluştu. PKK ama hızlı ama yavaş, bir şekilde tas- fiye edilecek. Ancak silah- ların ve lider kadronun Türkiye’ye tes- lim edilmeyeceği yönünde genel bir ka- naat var” diye konuştu. ‘ABD, PKK’Yİ KUZEY IRAK’TA ETKİSİZLEŞTİRMEK İSTİYOR’ Prof. Dr. Sönmezoğlu, Washington’un kararõnõn Türkiye ile ABD ilişkilerini ra- hatlatacağõnõ söyledi. ABD’nin günü- müzdeki ihtiyaçlarõ doğrultusunda bu du- rumun “ilginç olmadığını” söyleyen Prof. Dr. Sönmezoğlu, “ABD artık Irak’ta is- tikrar istiyor. Irak’ın durumunu hepi- miz biliyoruz. Gerek Türkiye’nin söz konusu bölge ile olan ilişkilerini belir- leme konusunda gerekse bölgede diğer Kürt gruplarıyla zaman zaman yaşadıkları sıkıntılar açı- sından PKK istikrarsızlık kay- nağı olarak görülüyor. Dolayı- sıyla PKK, ABD bölgeden çık- tıktan sonra sıkıntı yaşanmasına neden olabilir. PKK’nin Kuzey Irak’ta etkisiz hale getirilmesinin ABD’nin Kuzey Irak’ta önümüzdeki 4- 5 yıllık politikası olduğu kanaatindeyim. ABD’nin bu tavrı onun Irak’ta nasıl bir ortam istediğinin de göstergesidir. ABD bölgeden çıkarken tüm istikrarsız du- rumları ortadan kaldırmak isteyecek- tir. PKK de bu istikrarsızlaştırıcı grup- lar arasında yer alıyor olabilir” ifade- lerini kullandõ. Petrolde taşõma geliri kaybõ Kuzey Irak bölgesel yönetiminin, petrol ihracatõnõ merkezi Bağdat yönetimi ödeme yapõlõncaya kadar durdurmasõ, Türkiye’ye yõlda 120 milyon liraya mal olacak DTP’DEN OTURMA EYLEMİ DTP, Diyarbakır başta olmak üzere Kars, Manisa, Iğdır, Mardin, Muş, Ağrı, Şırnak, Siirt, Hakkâri, Bitlis ve Van kent merkezleri ile ilçelerinde, Abdullah Öcalan’ın Kürt so- rununda çözüm için hazırladığı yol haritası- nın açıklanması için gün boyu süren otur- ma eylemi gerçekleştirdi. Diyarbakır Dağ- kapı Meydanı’nda saat 09.00’da başlayan eyleme; olası bir taşkınlıkta zarar verilme- mesi için Atatürk heykelinin çevresine de bariyer çekildi. Meydanı çevreleyen tarihi surlara Kürtçe ve Türkçe “Özgür önderlik”, “Özgür kimlik”, “Demokratik özerklik” yazılı büyük bir afiş asıldığı görüldü. Ayrıca “Yol haritası barışın teminatıdır”, “Onurlu bir barış için operasyonları durdurun” yazıları da dikkat çekti. (MAHMUT ORAL) Tayyar Arı. Sönmezoğlu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear