26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Bu Kaçıncı Aldanış? PENCERE Düşmansız Yaşayamayan İnsan... İnsan düşmansız yaşayabilir mi?.. Peygamberlere düşman gerekti, şeytan insanı ağına düşürmek için aleste bekleyen düşmandı... Haçlı Seferleri’ne çıkan Hıristiyan için düşman, kutsal toprakları eline geçirmiş Müslümandı... Sanayi kapitalizminin tohumladığı Avrupa’da ulus devletler birbirine düşmandı... 20’nci yüzyılda tekelleşen kapitalizmde en büyük düşmanın adı neydi: - Komünizm!.. Gorbaçov Sovyetler’in ipini çekerken Batı’ya dönerek ne demişti: - Hepinize kötü bir haber vereceğim, sizi bir düşmandan kurtarıyoruz... Büyük düşman komünizm yıkılınca, küçük düşmanlıklar fişteklendi, etnik çatışmalar kışkırtıldı... Anadolu da bundan payını aldı... Amerika Türkiye’den başlayarak Güneydoğu Asya’ya dek “komünizm düşmanlığı” üzerine şartlandırdığı bir “Yeşil Kuşak” oluşturmuştu... “Kızıl komünizm”e karşı türbe yeşiline boyanan koskoca İslam coğrafyası şimdi ne yapacaktı?.. Humeyni ne demişti: “- En büyük şeytan Amerika’dır!..” Sakın doğru olmasındı?.. New York’taki “İkiz Kuleler”i yıkmak, İslamın yeni düşmanına ilan-ı harp etmek demektir... Ancak bütün bunlar tarihin lunaparkındaki boy aynalarında seyredilen görüntüler... Bugün dünyadaki gerçek düşman kim?.. ABD neden çeliğine yüzde 30 koruma duvarı getiriyor?.. Neden mağaraların derinliğine işleyecek nükleer bomba yapmaya yöneliyor?.. Yeryüzünde neden silah üretimi körükleniyor?.. Gerilim niçin yoksullar dünyasından çok zenginler coğrafyasında tırmanıyor?.. ABD yoksullar coğrafyasından toplayıp getirdiği teröristler için neden askeri mahkemeler kuruyor; Başkan Bush ne sayıklıyor: “- Dünyada şer odakları var!..” Öyle bir dünya ki 20’nci yüzyılı 21’inci yüzyıla bağlayan son 10 yıl zengin daha zenginleşmiş, yoksul daha yoksullaşmış... Tedirginliğin nedeni bu!.. Gerilimin niçini bu!.. ABD “şer odakları”nı tepelemek için Türkiye’ye açıkça bastırıyor: - Sen de savaşa gireceksin!.. Sözümona uygar dünya keçileri kaçırmış!.. Musevi ile Müslüman düşman.. Müslüman ile Hıristiyan düşman.. Yeni dinler savaşı mı?.. Ulus devletin bittiği yerde tarih karşı dinden olanların savaşlarını mı yazacak?.. Küreselleşme’yi yalnız ‘neoliberalizm’ ya da ‘serbest piyasa’ diye allayıp pullayarak ‘insan’ı hiçe sayanlar, yeryüzündeki servet-sefalet uçurumunun son 10 yılda neden bu kadar derinleştiğine ilişkin soruları yanıtsız bırakıyorlar; oysa paylaşımın adil olmadığı bir dünyada barış ve huzuru aramak nafiledir. Uygar insan tüm insanlığın mutluluğunu düşünür, yalnız kendisininkini değil... (26 Mart 2002 tarihli yazısı) İ slam toplumlarõnda geri kalmõşlõğõn nedenlerini sorgulayabilmek, araş- tõrabilmek, özeleştiri yapabilmek ve değişim sağlayabilmek için İslam toplumlarõnõn önünde önemli en- geller var. Bu engellerden biri kanõmca, İslam toplumlarõndaki yaygõn inanç ka- tõlõğõ ve din konusundaki hoşgörüsüz- lüktür. İslam toplumlarõnda başka din- lere karşõ hoşgörünün yaygõn olduğunu doğrulayan birçok tarihsel veri var. An- cak, kendi içindeki katõ inanç ve hoşgö- rüsüzlük yüzünden çoğu kişi her türlü sorgulamayõ, eleştiriyi İslamiyetin ken- disini sorgulamak, eleştirmek, kötülemek olarak algõlõyorlar. İnsanlar hemen din- sel kimliklerinin bir tehdit altõnda oldu- ğu kaygõsõna kapõlõyorlar, savunmaya ya da saldõrõya geçiyorlar. Bugün, bõrakalõm başka İslam ülkelerini, laik devlet yö- netimini az çok benimsemiş Türkiye’nin üniversitelerinde bile, din konusu öz- gürce, hoşgörüyle sorgulanabilir, tartõ- şõlabilir mi? İslam ülkelerinin yüzlerce yõldõr ge- ri kalõşõndaki, Batõ’ya hep yenik düşü- şündeki nedenleri en başta din bilginle- ri sorgulamalõ, araştõrmalõdõr. Bu konu- larõn dokunulmazlõğõnõ kaldõrabilecek kişiler ancak onlar olabilir. Olabilir mi? Ahlaki çözülme Diyanet İşleri Başkan Yardõmcõsõ Prof. Dr. Şevki Aydın’õn bir yazõsõndan Hürriyet gazetesindeki (14 Ağustos 2009) alõntõ şöyle: “Günümüz Müslüman toplumla- rında yine açlık, sefalet, gözyaşı, ıstı- rap, kan, çatışma, güvensizlik, eği- timsizlik, ahlakça çözülmüşlük, şiddet, insan hakkı ihlalleri ve benzeri insa- nın içini sızlatan olumsuzluklar dikkati çekmektedir. İslam dünyasındaki bu olumsuz tablonun İslamla ilişkisinin kurulamayacağı çok açık bir gerçek, ama Müslümanlarla doğrudan ilgili ol- duğu da o kadar ayan beyan. Müs- lüman ülkeler, kapalı toplum şartla- rından çıkarak açık toplum olma özellikleri arttıkça toplumsal sarsın- tılara maruz kalıyorlar. Müslüman toplumların dünyayla etkileşim içine girmesi, küresel ölçekli etkileşimin ürünü olan değişimi hızlandırmakta- dır. Bu değişim, bir ahlaki çözülme, de- ğerler erozyonu, sosyal karmaşa şek- linde kendini göstermektedir.” Çağdaş dünya ile etkilemiş Bu saptamaya göre yozlaşmaya uğ- ramamalarõ için İslam toplumlarõnõn çağdaş dünyayla etkileşim içine girme- meleri mi gerekiyor? Laikliği temel alan bir rejim ile Batõ’ya açõlmõş olan Cum- huriyet Türkiyesi, diğer İslam ülkele- rinden daha geride, daha yoksul, daha yozlaşmõş, daha çökmüş bir toplum mu olmuştur? İslam toplumlarõnõn yukarõda Sayõn Şevki Aydõn’ca çok da doğru olarak tanõmlanan durumu yüzlerce yõl- dõr böyle değil miydi? Ziya Paşa’nõn 19. yüzyõlda yazdõğõ şu dizeler Sayõn Prof. Aydõn’dan çok farklõ bir durum açõkla- mõyor. “Diyarı küfrü gezdim beldeler, kâ- şaneler gördüm Dolaştım mülkü İslamı bütün virâ- neler gördüm” O zamanlarda çağdaş dünyaya açõlma, küreselleşme etkileri bu denli yaygõn mõy- dõ? Örneğin Sudan, Afganistan, Ban- gladeş, Pakistan, Endonezya ve Os- manlõ İmparatorluğu sõnõrlarõ içindeki Müslüman toplumlarõn durumu yüz yõl, üç yüzyõl, beş yüzyõl önce nasõldõ? Av- rupa’da Yeniden Doğuş (Rönesans), aydõnlanma ve bilim devrimi sürerken İs- lam dünyasõna büyük oranda egemen olan Osmanlõlar Avrupa’ya birazcõk fü- tuhat dõşõ açõlarak aydõnlanma, bilim dev- rimi ile ilgilenselerdi çok yanlõş mõ olur- du? Kimliklerini, dinlerini mi yitirirlerdi? Acaba, dinin uygulanõşõnõn, değişmeyen katõ kurallarõnõn, toplum ve devlet dü- zenine egemen oluşunun bu çizilen tab- loda yeri yok mudur? Cehaletin karanlığından kurtulmak İslam bilginlerince İslamiyetin kadõna ve bilime değer veren bir din olduğu vur- gulanõr. Bunu destekleyen ayetlere ve ha- dislere sõklõkla gönderme yapõlõr. Prof. Aydõn’õn bir bilgisunar ağõnda (internet) bulduğum ve tümden katõldõğõm şu sa- tõrlarõnõ aktarmak isterim: “... Kadın gibi çok önemli bir eğiti- ciyi varlığından habersiz olacak kadar cehaletin karanlığına gömdük. Bugün toplumdaki sorunların temelinde ya- tan en önemli nedenlerden birisi bu. Kadınını, annesini, yani en önemli eğitimcisini ihmal eden bir toplum iyi erkek de yetiştiremez. Nitekim bu toplum iyi erkek de yetiştiremiyor. Ka- dınını ihmal ederek, iyi erkek yetişti- receğini düşünmek savunulacak hiç- bir yönü olmayan bir kanaattir. Biz, bu ülkede iyi insan yetiştirmek isti- yorsak kadın-erkek ayırmadan her- kesin beynini, kafasını, kalbini geliş- tirmesini sağlayacak bir ortamı ha- zırlamalıyız.” Ne kadar güzel ve doğru! Ama şu so- rularõm var: Kadõnõn beyninin, kalbinin gelişmesini, cehaletin karanlõğõndan kur- tulmasõnõ sağlayan eğitim ortamõnõ ne- rede, nasõl bulacağõz? Kadõn üzerindeki egemenliğini dine dayandõran erkek Kadõna ve Bilime Verilen Değer Prof. Dr. M. Orhan ÖZTÜRK Asõl sorunun, biri ötekine bağlõ iki noktada açõklanabileceğini düşünüyorum. Bunlardan birincisi İslam toplumlarõnda kadõna, ikincisi de bilime verilen düşük değerle ilgilidir. İslam bilginleri bu iki büyük sorunun nasõl aşõlabileceği konusunda bugün için etkili yollar önerebiliyorlar mõ? egemen bir toplumda an- lamadan ezberlemeyi, sor- gulamadan öğrenmeyi te- mel almõş bir eğitim düze- ninde bu nasõl başarõla- cak? Kadõnõ özgürce dü- şünebilen eğitimli bir insan yapabilmek kadõnõ kapalõ tutarak sağlanabilir mi? Soru sorma, bilinmeyeni araştõrma, öğrenme gibi yetilerimizi ve aklõmõzõ yönlendiren benliğimizi kul yaparak bunu başara- bilir miyiz? İslam ülkele- rinde kadõnõn özgürce eği- tim görmesini, gelişmesi- ni sağlayan bir toplum var mõ? Kadõnõn eğitime, öğ- renmeye açõlmasõ aynõ za- manda başka dünyalara da açõlmak olmuyor mu? Özgüven ve özerklik duygusundan yoksun, dün- yaya kapalõ, bağõmlõ bir an- nenin özgüvenli, öğren- meye meraklõ, dünyaya açõk, özerk benlik duygu- su olan, özgürce düşüne- bilen, araştõrõcõ, girişken çocuklarõ nasõl yetiştire- bileceğini sormamõz ge- rekir. Anne-çocuk ilişkisi ve çocuk gelişimiyle ilgi- li bilimsel çalõşmalar bu- nun olamayacağõnõ göste- riyor. Prof. Aydõn da bunu vurguluyor. İslam inancõ- nõn ve yaşam kurallarõnõn egemen olduğu bir top- lumda din, hem kadõna değer verecek, hem o top- lumda nüfusun yarõsõnõ oluşturan kadõnlar özgür- lük, eşitlik haklarõndan yoksun, eğitimsiz kalacak ve cinsel nesne olarak gö- rünmemek için kendini ör- tecek. Gene, hem bilime değer verecek hem de bilimsel açõdan tümden geri kal- mayõ sürdürecek. Bu çe- lişkinin açõklamasõnõ yap- mak gerekir. İslamiyetin çok eskiden ulaşmõş ol- duğu uygarlõk ve bilim dü- zeyi kuşkusuz övünülecek tarihsel olgudur. Ancak, bu övünme bugünkü İs- lam dünyasõndaki geri kal- mõşlõğõ, Batõ’ya yenik düş- müşlüğü silmiyor, açõkla- mõyor. Tersine bu övünme belki de geri kalmõşlõğõn sürmesindeki etkenlerden biri oluyor. Asõl sorunun, biri öteki- ne bağlõ iki noktada açõk- lanabileceğini düşünüyo- rum. Bunlardan birincisi İs- lam toplumlarõnda kadõ- na, ikincisi de bilime veri- len düşük değerle ilgilidir. İslam bilginleri bu iki bü- yük sorunun nasõl aşõlabi- leceği konusunda bugün için etkili yollar önerebili- yorlar mõ? BİR büyük gazete, üç televizyon kanalı, iki telekomünikasyon kuruluşu ve bir tanıtım şirketi, Çukurova Elektrik, Berke Barajı, iki banka, on çimento fabrikası. Cem Uzan’ın yurtdışına gidişi vesilesiyle, züğürt çeneler zenginin geçmişteki mallarını sayarak yeniden yoruldular. Fatura yine politikaya kesildi. Genç Uzan politikaya soyunduğu için batmışmış büyük servet imparatorluğu. Düşene vurulmaz elbet. Üzerine çullanmaktansa, ders alıp susmanın daha iyi olduğu söylenir. Zaten, en acı dersi o almıştır; bu acı ona yeter. Vaktiyle peşine takılan ve konuştuğu meydanları dolduran kalabalıklara gelince, onların böyle durumlardan ders aldığı pek söylenemez. Daha önceki örneklerden ders almayı bilselerdi, yaşananlar yaşanır mıydı? Ama yine de, üzerinde düşünülmeye değer bir olay var ortada: Siyasal deneyimi olmayan genç bir insanın kısa bir kampanyayla yüzde yedi oy alabilmesi ve partisinin böylece küçümsenmeyecek miktarda devlet yardımına hak kazanması incelenmeye değer ilginç bir olay değil midir? Bu başarıyı Uzan’ın elindeki maddi olanakların büyüklüğüyle açıklamak işin kolayına kaçmak olur. Yerel örgütlenmeye para akıtmanın, mitinglere insan yığmak için bol para harcamanın, sınırsız kumanya dağıtımının, sayısız bayrak zenginliğinin etkisi olmuştur elbet. Dinamizm ve tazelik görüntüsü yaratabilmiş olmanın da. Liderliğe soyunanın ve partisinin açısından bakınca, bütün bunlar hiç kuşkusuz aşikâr başarı nedenleridir. Ama, peşinden gidenler ve seçimlerde oy verenler açısından bakıldığında, başka bir şey daha var ki, onu anlatmak ve etkisini hesaplamak çok zor. Örneğin, zenginliğin, sonuçları somut olarak ortaya konmadan da, sadece kavram olarak dar gelirli insanlar üzerindeki büyüleyici yanını sosyal sınıf analizleriyle açıklamak kolay değil. Tuhaf ve son derece şaşırtıcı olan şu: Gelir düzeyi azalıp muhtaçlık arttıkça, varlıklıların gücü, ağırlığı ve ülke yönetimindeki etkisi konusunda sinmeler ve çaresizlikler de artmakta, insanlar kendilerini büsbütün önemsiz saymaya başlayıp tek kişinin peşinden kolayca sürüklenir duruma düşebiliyorlar. Sömürü konusundaki klasik tanımlamaların dışına çıkan, insanların aldatılması ve istenen yönlere sürüklenmeleri için ille baskı ya da şiddet gerekmiyor. İnsanlar kendiliklerinden teslim oluyorlar aldatışlara. Genellikle sanılanın aksine, faşizmi besleyip aldanışları asıl sürdüren, galiba varlıklıların çıkarları değil, yoksulların muhtaçlığı oluyor. mumtazsoysal@gmail.com Değiştirme kampanyası 01-31 Ekim 2009 tarihleri arasında tek kapılı, çift kapılı, No-Frost ve gardırop tipi buzdolapları, çamaşır, kurutma, bulaşık makineleri ve solo fırınlar için geçerlidir. 600 TL gardırop tipi buzdolaplarının, 300 TL D 9122 E, D1 9122 E kodlu çamaşır makinelerinin değiştirme indirim tutar d r. World kampanyası 01 Ekim-31 Aralık 2009 tarihleri arasında geçerlidir. +10 taksit; kampanyaya dahil olan üye işyerlerinde ve joker vadaa menüsü üzerinden 2 taksitli işlemler için geçerlidir. En fazla 12 taksit yapılabilecektir. +10 taksit, peşin ve vade farklı satış işlemlerini, ayrıca puanla yapılan işlemleri kapsamaz. Business Club Worldcard'lar +10 taksit uygulamasına dahil değildir. World’e özel +10 taksit f›rsat›worldcard.com.tr Vergi indirimi bitti Beko’da indirimler bitmedi. Şimdi eski beyaz eşyasını getirene Beko buzdolapları 600TL, çamaşır makineleri 300TL’ye varan indirimlerle.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear