01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Açılır Parantez - Kapanır Parantez... Her ölüm erken ölümdür diyorlar. İnanın kimileri daha da erken... Antalya Altın Portakal Film Festivali’ndeyim. Açılış törenine hazırlanıyorken geldi gazeteden haber: Gerçek, sahici bir gazeteci, canımız ciğerimiz dirençli arkadaşımız Mehmet Sucu... Kendini değil yaptığı işi önemseyen; her “yeni gelene” kol kanat geren (ah bilmez miyim, ben de Cumhuriyet’e yeni gelenlerdendim birkaç yıl önce), karşısındakini ilgiyle dinleyen ve “haber”i değerlendirmeyi bilen, “haber“in heyecanını yaşayan ve yaşatan gerçek bir gazeteci! (Dünyanın öteki ucundan sizi çok heyecanlandıran bir şey yakalamışsınızdır, ararsınız gazeteyi, karşınıza çıkan ses, ya tüm hevesinizi kaçırıp yazacağınız yazıyı berbat etmenize ya da sizi yüreklendirip yazıyı kanatlandırmanızı sağlayacaktır! ) Teşekkürler Mehmet Sucu, heyecanı yaşadığın ve yaşattığın için... (Antalya’da bir gazeteci ordusu var. Jüri üyeliği görevinden fırsat buldukça onları gözlemliyorum. İçimden keşke karşılarında Mehmet Sucu gibi yazıişleri müdürleri olsa diyorum...) İyiyim diyordu son zamana dek, sanki beni yüreklendirmeye çalışıyordu... Sanki biz onu değil, o bizi teselli eder gibiydi... Ve yine son ana dek mizah duygusundan, dayanışma duygusundan, azminden ve çalışkanlığından hiçbir şey yitirmeden... Onu çok, hem de çok özleyeceğim... Ulusal sinemanın efendisi Ölüm sanki pusuda bekliyordu... Ertesi gün Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne Halit Refiğ‘i yitirdiğimiz haberi ulaştı. Tüm sinema ve sanat dünyası önünde saygıyla eğildi. Antalya onu, o Altın Portakal Ödülü’nü iyi bilirdi. Birkaç kez kucaklaşmışlıkları vardı. Benim için Halit Refiğ sadece usta bir sinema yönetmeni değil, aynı zamanda bir yazar, bir edebiyatçı, tarihçi ve düşünce insanıydı. Tüm sanatlar üzerine düşünen, düşünce üreten, sinema alanında kuramlar geliştiren, bir bilim adamı titizliğiyle çalışan bir insandı. Onun sineması üzerine birçok görüş okudunuz, okuyacaksınız... Benim söylemek istediğim şu: Onun düşüncelerine, görüşlerine katılmasanız da, onun savunduklarına karşı çıksanız da Halit Refiğ‘i sever ve saygı duyardınız! Halit Refiğ‘i 70’li yılların en başında tanıdım. Kemal Tahir’in yakınıydı. Adı hep onunla anılıyordu. “Ulusal Sinema Kavgası“ adlı kitabı yeni çıkmıştı. Kitap üzerine röportaja gittiğimde tanıdım onu. O gün hiç unutmuyorum, içimden “Galiba Türkiye’deki en bilgili sinema yönetmeni o” diye geçirdim. Ve o günden sonra ona hep saygı duydum. Halit Refiğ, hep daha iyisini yapmaya çalışan, kendisiyle yarışan, mükemmelliyetçi tutumuyla, kültürü, bilgi birikimi ve en çok, en çok da “efendiliği” ile sonsuz saygı uyandıran bir insan oldu benim için. Sanat dergisinin sıkı destekçilerindendi. Ancak bol bol da tartışırdık... Ancak bütün bu tartışmalar, hep ama hep gülümseyerek olurdu. Gülümseyerek tartışabilmek ülkemizde öyle ender rastlanan bir şey ki! Kariyer hesaplarına, çıkar ilişkilerine, oportünizme, fırsatçılığa hiç ama hiç yüz vermemesi kendine duyduğu güvenden diye düşündüm hep. 12 Eylül vahşetini, binbir emekle, çabayla çektiği “Yorgun Savaşçı“ filminin yakılmasında yaşadı Halit Refiğ. O zorlu günlerini, filmini emeğini kurtarma çabasını da hiç unutmadım. Burada genç yaşlı tüm sinemacılarla ondan konuşuyoruz, onu konuşuyoruz. Her ölüm erken ölüm, kimileri daha da erken... Halit Refiğ ve Mehmet Sucu’nun tüm yakınlarına, Cumhuriyet ailesine, sinema ve kültür dünyasına başsağlığı diliyorum. Işık içinde yatsınlar. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212.257 16 50 G eçen yõl 10 Ekim’de yitirdiğimiz Nail Çakırhan için Akyaka Kül- tür ve Sanat Derneği’nin, Akya- ka Belediyesi, Mimarlar Odasõ Muğla Şu- besi ve Yücelen Otel desteğiyle düzenle- diği “anma etkinlikleri”ndeydik... Muğla Sanat Severler Derneği’nin, Nâ- zım Hikmet, Can Yücel, İbrahim Ergin ve İsmet Ünal Türker’in şiirleri ve Ke- mal Öngüç’ün müziğiyle Çakõrhan’õn ya- şamõnõ anlatan “Doludizgin” adlõ oyunu, 25 yõl önce kopartõlan kõyametle başladõ: ‘Mimar olmayana mimarlık ödülü verilir mi?’!!! Çakõrhan 70’lerde Akyaka’da yaptõğõ evinde “yöresel”liği gözettiği için 1983’te Ağa Han Mimarlõk Ödülü’nü alõnca, kimi “diplomalı”lar şunu bile söylemişlerdi: “Bu ödül mimarlığımıza hakarettir...” Selçuk İnaç’õn yazdõğõ, Sadettin Özbek, Hulusi Kalaycı, Soner Çakı’nõn oyna- dõklarõ, Mert Çakır’õn görüntülediği ve Duvar Sahnesi Tiyatro Topluluğu’yla bir- likte sahneye konan “Doludizgin” ise “98 yıllık devrimci yaşamın, sivil mi- marideki tarihsel yaratıcılığa saygıyla doruğa çıktığını” anõmsatõyordu. Çünkü o, edebiyatõmõzõn “Nail V.”si; Nâzım’ın şiir arkadaşı; arkeolojimizin onuru Ha- let Çambel’in hayat yoldaşõydõ... Yapõlarõnõn nasõl bir “Gökova”yla bü- tünleştiği de İbrahim Ergin’in dizeleriy- le anlatõlõyordu: “Kim bestelemiş bu ses- sizliği / Bu ressam bildiğiniz değil / Bu sizsiniz, bu benim, bu doğa / Mavi bir gül açmış egede eşi görülmüş değil..” (1) ‘AND’A KATILMAYANLAR! İşte bu eşsiz sessizlikte, yakõn geçmişe dek “köy” bile sayõlmazken bugün tüm kõ- yõlarõmõzdaki en “değerli” yerleşmeye dönüşmüş Akyaka’da 2. kez seçilen genç Belediye Başkanõ Ahmet Çalca da dedi ki: “O bize sadece yöresel mimari zengin- liği değil, betonlaşmamış bir sahil bel- desinin bugünkü paha biçilemeyen far- kını da armağan etti. Doğaya ve kimli- ğimize saygılı yapılaşmadan asla ödün vermeyeceğiz...” Bu sözleri herkes “ant” içercesine al- kõşlarken iki “kesim” ise “katılmama”yõ yeğlemişti. AKP belde teşkilatõnõn, aynõ günlerde 3 otobüsle “bedava Buldan gezisi” düzen- lemesi; yani “götürebildikleri kadar Ak- yakalı”yõ Çakõrhan’dan uzaklaştõrmalarõ ne anlama geliyordu? “Gelenekler”e bağlõ- lõğõyla övünen bir siyasetin, ömrünü “ge- leneksel yaşam çevreleri”ni korumaya adamõş bir yerel kültür sevdalõsõna karşõ bu saygõsõzlõğõ, acaba aynõ sevdanõn “imar rantını kısıtlaması”ndan ötürü müydü? Etkinliklere katõlmayan diğer kesimse ne yazõk ki “mimarlar”dõ! Muğla’daki 700’e yakõn mimardan Ça- kõrhan’õ ananlar, saymacasõna “12 ki- şi”ydiler… Sanatlarõna ve yurt değerleri- ne bağlõlõklarõnõ kanõtladõlar. Peki ya gelmeyen yüzlerce mimar; hat- ta kimi “oda yöneticileri” için ne söyle- nebilir? Elbette ki “haklı mazeretler”i olanlarõn dõşõnda... Nitekim Mimarlar Odasõ’nda MYK üye- si Cengiz Bektaş, 1983’teki tepkilerin ne denli “mimarlık yoksunu” olduğunu şimdi bakõn nasõl yazõyor: “...ustalara istediğini anlatarak yaptırdığın evinle ne söylemek istediğin açıktı: Bugün mi- marlık alanında yapılanlar insanın yin- tin sağlığına, doğal kaynakların sürdü- rülebilirliğine uygun değil! Çağdaşımı- zı, kendi geleneğimizin çizgisinde ara- malı, bulmalıyız demek istiyordun. Uya- rıyordun mimarları... Yaptığın gerçek bir eleştiriydi her şeyden önce...” (Cum- huriyet-11 Ekim 2009) Bunlarõ okuyunca kim bilir kaçõncõ kez düşündüm: “UIA’nın 2005’teki altın ma- dalyası mimarlık eğitimi almayan Tadao Ando’ya verilirken, Japon mimarı al- kışlayanlar arasında Çakırhan’ı üzen- ler de yok muydu?” Ando, “alaylı mi- mar”lõğõnõn birikimlerini ülkesinin üni- versitelerinde “hoca”lõk yaparak mimar- lõk öğrencileriyle paylaşmõştõ. Çakõrhan’a ise onca mimarlõk okulumuzdan, bir kon- ferans daveti bile gelmemesi, hazin değil miydi? Özellikle Muğla Üniversitesi’nin “fahri doktora” vermesi ne kadar anlamlõ olurdu... O gün mimar Ertuğrul Aladağ ile tu- rizmci Hamdi Yücel Gürsoy, “Çakır- han’la anılar”õnõ da paylaştõlar... Mimar Ebru Soydaş Çakır, Ula’daki tarihi Mu- ammer Ağa Konağõ’nõ anlattõ.. Karma re- sim sergisinin sanatçõlarõ Tülay Kıntak Kozak, Gülnur Efendioğlu, Ayten Taş- pınar, Yıldız Dinçer Yalçıner, Swetlana İnaç ve Özlem Gezgin’di.. Cahit Belkõs Güneymen İlköğretim Okulu yöresel ye- meklerle katkõda bulundu. Akyaka’daki “en bakımlı ev” ile “en bakımlı bahçe”ye ödüller verilmesi ise “en titiz mimar” Çakõrhan’õ anmaya çok ya- kõşmõştõ... ÖZVERİLİ GAZETECİLİK Paneli yöneten araştõrmacõ-yazar Ünal Türkeş dedi ki: “Geçmişin aydınlatıcı de- ğerlerini yeni kuşaklara kazandıran hemşerimiz Nail V.’nin izlediği yol, ta- rihten geleceğe ulusal güvencemizdir...” Bu özlü değerlendirmesinde, sahibi ve başyazarõ olduğu “Devrim” gazetesinin “yarım yüzyıl”lõk birikimlerinin de payõ olmalõydõ… Anadolu basõnõnda “Cum- huriyet devrimi”ne bağlõlõğõn önderleri arasõndaki Devrim, 19 Ekim’de 50. yaşõ- nõ kutlamaya hazõrlanõyor… Emektar ga- zete, hem adõyla üstlendiği tarihsel görevin hem de yöre aydõnlarõnõn “devrimci sesi” olarak, nice özverili yõllarõ hep “kararlı bir çalışkanlık”la geride bõrakarak tarihsel saygõnlõğõnõ kazandõ... Akyaka’da, Çakõrhan’õn 99. yaşõyla, Devrim’in 50. yõlõnõ kutlamanõn anlamlõ birlikteliğini yaşadõk... Nail V. fikirleriy- le ve insancõl, alçakgönüllü yapõlarõyla; Devrim de Cumhuriyete sevdalõ gazeteci- liğiyle kuşaktan kuşağa aydõnlatmaya de- vam edecekler... (1) İbrahim Ergin-Karda Leke Var-Et- ki Yayõnlarõ/İzmir-2005) Çakõrhan, ölüm yõldönümünde Akyaka’da, şiirler, sergiler ve söyleşilerle kucaklandõ AKLIN TARİHSEL YARATICILIĞINI SAVUNDU Devrimci Nail Çakırhan’ın geleneksel mimariye bağlılığı da “aklın ve yaratıcılığın” devrimci kazanımlarını sürdürmek içindi. (yukarda) Muğla’daki Devrim gazetesinin 50 yıl önceki ilk sayısı ve logosu... (altta) MURAT BEŞER Y az elveda demeye yeltendiğinde, sonbahar yüzleri okşayan tatlõ serinliğini hissettirir- ken İstanbul’da da “Şehrin caz hali” slo- ganõyla caz festivali kapõyõ çalõyor. Kriz koşul- larõnda müzik festivali yapmak alengirli iş. Bu yõl 15-25 Ekim tarihleri arasõnda 19’uncusu ger- çekleşecek olan Akbank Caz Festivali, ekono- mik kriz nedeniyle güç koşullarda hayata geçi- riliyor, ancak içerik konusundaki popülizmden uzak tutumundan pek geri basmõş gibi görün- müyor. Bu açõdan ele alõndõğõnda, Akbank Caz Festivali’nin ileri derecede caz dinleyenlerin gön- lünde özel bir yeri var. Bu festivalin programõ her zaman için özel bir keyif. Tartõşmasõz, takõntõlõ caz sevdalõlarõnõ mutlu eden bir festival. Bu yõlõn programõna kõsaca göz atmak ve bazõ tav- siyelerde bulunmak gerekirse, buna Cecil Tay- lor ile başlamak gerekir. Piyanist Taylor, 1950 sonrasõnõn caz müziğine baktõğõmõzda, özgür do- ğaçlama konusunda en ge- lişkin isimlerden biri olarak göze çarpõyor. Bugün 80 ya- şõnda olan bu kavramsal ön- cüyü, kendi gibi bir dahi per- küsyoncu Tony Oxley ile birlikte vereceği konserde kaçõrmamalõ. İkilinin per- formansõ büyük bir şans. Yine bir ikili, bu kez kuzey- den; gitarcõ Terje Rypdal ve piyanist Ketil Björnstad. iki emektarõn vereceği konserin, atmosfer ve de- rinlik konusundaki gücüyle, dinleyici memnu- niyeti açõsõndan kusursuz olacağõna şüphemiz yok. Bir başka emektar, yine kuzeyden; per- küsyoncu Marilyn Mazur. Otantik çalgõlarõ, eg- zotik melodileri ve enerjik gösterileriyle sahne- de yedi kişi olacaklar. Kadroda saksofoncu Hans Ulrik’in varlõğõ sevindirici. Bu yõl festivalde iki yõldõzõ, daha önce ülkemize gel- miş olsalar bile yine karşõmõzda görmekten zevk alõyoruz. Biri Kamerunlu basçõ Richard Bo- na, diğeri saksofonun büyük ustasõ Joe Lovano. Bona’yõ ilk kez kanlõ canlõ bir biçimde Mike Stern ile birlikte Babylon konserinde görmüş; hem sempatisine, hem sahne performansõna hayran kalmõştõk. Bona, kusursuz basçõlõğõnõn ya- nõ sõra iyi bir şarkõcõ ve kompozitör. Çalõşmala- rõnda memleket havalarõnõ falsettolu sesi ve ba- sõyla caza tercüme ediyor. Lovano’yu anlatma- ya hacet yok. Yaşayan en yaratõcõ müzisyenler- den, gerçek bir proje uzmanõ. Akbank 19. Caz Festivali programõ, aritmetik top- lamda başarõlõ, ruhen rahmani. En azõndan kri- ze rağmen, bir kriz programõ değil. Yola devam… (muratbeser@muratbeser.com) Nail V. ‘99’, devrim ‘50’ yaşõnda... Krize rağmen yola devam Festival bugün Vassilis Tsabropoulos’un konseriyle açılıyor. 19.AKBANKCAZFESTİVALİ 691 0096 358 Vergi Sicil No’lu Mecidiyeköy Vergi Dairesi mükellefiyim. 24274-24300 arasındaki faturalarımı kaybettim. Hükümsüzdür. Sarp Özgen İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu’ndan almış olduğum öğrenci pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. Hatice Yıldız
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear