21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 15 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] [email protected] Ankaralılar Ulus’taki tarihi Atatürk anıtına sürülmüş yaldızlı sarı boyanın sırıtan çirkinliği karşısında, kendilerine uzatılan mikrofonlara tepkilerini koyuyorlar. Kameralar karşısında Gökçek bile olaya tepki gösteriyor, en kısa zamanda anıtın eski haline çevrileceği sözü veriyor. Sonradan akıl edilip getirilen uzman, anıtın sarı yaldızlı boyadan arındırılmasının sanıldığı kadar kolay olmayacağını anlatıyor. Oysa altın yaldızlı boya tarihi Ulus Atatürk anıtına ne kadar yakışmıyorsa bir o kadar AKP iktidarının kimliğinin görünür kılınmasına uygun düşüyor.. Televizyon kanallarında yakın plan görüntü verildiğinde, “Bu işin kara mizahı, karikatürü ancak bu kadar gerçekçi yapılabilirdi” diyerek içten gülümsedim... Ankaralıların aslında yıllardır gözlerine gözlerine sokulan birbirinden çirkin üst geçitler, sözde Osmanlı’ya, öze, İslami kültüre dönüş adına, Arap mimarisinin özentisi, birbirinden çirkin kötü kopyaları, görgüsüz bina süslemeleri, mimari örneklemelerine göz yumula yumula bugünlere gelindi. Birkaç ay önce havalanı yolu bir nedenle trafiğe kapanmış, iki yanında yıkılmış gecekonduların arka planında kalan yeni İslami yaşama uydurulmuş yerleşim merkezlerinin sokak aralarına düşmüştük. Yurtdışından arada Türkiye’ye dönen züppe kimlikli kişilerin eleştirilerine hep kızsam da, arkamda oturan iki yolcunun alaycı, şaşkın söylediklerini hafife alamıyordum. Görgüsüz zenginlik ile akıl almaz yoksullaşmanın karmaşasında gerçek bir karmaşa... Hepsi yeni binalar, sözde kentleşmede, kulakları çınlasın Doğan Kuban Hoca’nın köy-kent gerçeğine ilişkin öngörülerini bile aşmış, dudak uçurtacak çirkinlikler, karmaşa yumağı oluşturmuştu. Sokaklarında dolaşan kadınlar, erkekler giyimleri ile ve yansıttıkları yaşam görüntüleri ile yapılaşmanın gerisinde bir yaşam biçimini, değerler, her türden kültürler kırılmasını yansıtıyorlardı.. Dün haberlerde elbette Bursa’da oynanacak sözde futbol, dünya siyaset şovunda, çok yaşamsal, çok anlamlı, çok önemli kavramlar Kafkaslar Barışı, Ermeni-Türk-Azerbaycan halkları kardeşliği üzerine, en az Ulus’taki tarihi Atatürk anıtınınki kadar çirkin, sarı yaldızlı bir boya sürülmüş, sırıtacak biçimde parlıyordu.. İki cumhurbaşkanı için hazırlanmış taşlı lüks koltukların görüntüsü sarı yaldızlı boya kadar sırıtıyordu. Aylardır hazırlanmış bir diğerinden daha yapay slogan süslemelerle gösterilen afiş pankartlar, ışıklı süslemeler de öyle. Sabahtan akşam saatlerine kadar stada Azerbaycan bayraklarının sokulması izninin verilip verilmeyeceği, tartışması, polemiği, futbol kuralları üzerinden tartışılıp duruldu. Sanki ortada futbol ve kuralları sporun korunması gereken değerleri kalmış gibi... Akşam parlak ışıklar arasından, televizyon kameralarına en görkemli barış şov gösterisi, umulduğu gibi sunulabilse de ne yazar? Sabahtan akşama yinelenen haberlerde, futbolseverlerin maç seyretmek üzere bilet alamadıklarını, tribünlerin seyirci kılığına sokulmuş polisler, kamu görevlileri ile doldurulmuş olacağını öğrendik. Bilet satışı yapılmamış sınırlı sayıda bilet takımın taraftarlarına isimleri, kimlikleri kaydedilerek verilmişti. Günlerce bu sarı yaldızlı parlak şov için izinli atılacak, duruma uygun düşen sloganlar ezberletilmişti... Futbol üzerinden yaldızlı şova dönüşen Ermeni açılımına katkı biraz daha anlamlı, gerçekçi yapılmak istense; yılların kiri, doğal rengi içinde, çok daha güzel, anlamlı olan Ulus Atatürk anıtının görüntüsünde; bu ülkeyi gerçekten sevmiş, inatla bu ülkenin vatandaşı olmayı sürdürmüş Türkiyeli Ermeniler ile kardeşlik, barış dayanışması özlemi, sorumluluğu içindeki vatandaşlarımızdan bir stadı doldurabilecek gerçek sempatizanlar bulunamaz mıydı? Hrant Dink’in cenazesinde kendiliğinden buluşabilmiş yüz binlerden gerçek barışçı, kardeşlik özlemi içinde bir kesiti oluşturmak o kadar mı zordu? Aslında o da bir tür şov sayılır. Bursa’nın, maçın oynandığı stadının seyircisinin görüntüsü, hem gerçek, hem çok daha güzel, anlamlı, toplumsal değerleri, özlemleri içtenlikle yansıtıcı olmaz mıydı?.. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Sarı Yaldız Boyası OECD ülkelerinde 2008 Ağustos ayõnda yüzde 6.3 olan işsizlik oranõ, krizle birlikte bu yõlõn aynõ ayõnda 2.3 puan artarak yüzde 8.6’ya yükseldi. Ekonomi Servisi - Küresel krizin olumsuz etkilerinden tüm ülkeler payõnõ alõrken ülkelerin mücadele vererek düşürmeye çalõştõğõ işsizlik oranlarõ da bundan fazlasõyla payõnõ aldõ. AA’nõn Ekonomik İşbirliği ve Kalkõnma Teşkilatõ (OECD) verilerinden derlediği bilgilere göre, OECD ülkelerinde küresel krizin baş gösterdiği eylül ayõnõn hemen öncesi 2008 Ağustos ayõnda yüzde 6.3 olan işsizlik oranõ, krizle birlikte bu yõlõn aynõ ayõnda 2.3 puan artarak yüzde 8.6’ya yükseldi. İşsizlik oranlarõ ağustosta İspanya’da yüzde 18.9 oranõ ile zirve yaparken bunu yüzde 12.5 ile İrlanda, yüzde 11.6 ile Slovakya, yüzde 12.5 ile İrlanda, yüzde 9.9 ile Fransa takip etti. Türkiye’nin temmuz ve ağustos aylarõna dönük işsizlik rakamlarõnõn henüz belirlenmemiş olmasõ nedeniyle OECD verilerinde ağustos rakamõ yer almazken TÜİK verilerine göre Türkiye’de geçen yõlõn ağustos ayõnda yüzde 9.8 olan işsizlik oranõ, bu yõlõn haziran ayõnda yüzde 13 olarak belirlendi. Bu rakamla Türkiye de OECD ülkeleri arasõndaki işsizlik oranõyla zirvede yer aldõ. ABD’de geçen yõlõn ağustos ayõnda yüzde 6.2 olan işsizlik oranõ 3.5 puan artõş ile bu yõl 9.7’ye çõkarken AB’de 2.1 puan artõşla yüzde 7’den yüzde 9.1’e yükseldi. Avro bölgesinde ise işsizlik oranõ geçen yõlõn aynõ ayõna göre 2 puan artarak yüzde 7.6’dan yüzde 9.6’ya çõktõ. Öte yandan ağustos ayõnda en düşük işsizlik rakamlarõ ise yüzde 3.5 ile Hollanda’da, yüzde 3.8 ile de Güney Kore’de kaydedildi. İşsizlik oranlarõnda çok küçük değişimler görülen ülkeler ise Belçika ile Almanya oldu. Buna göre Belçika’nõn işsizlik oranõ yüzde 7.5’ten yüzde 7.9’a, Almanya’da ise yüzde 7.2’den yüzde 7.7’ye yükseldi. Bölgenin sorunu işsizlik Son bir haftada Diyarbakõr’dan Irak’a gitmek isteyen 2 bin işsiz pasaport için başvurdu Doğu’nun iş kapısı Irak DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - İstihdam alanlarõnõn yok denilecek kadar az olduğu ve işsizliğin yüzde 60’lara vardõğõ Diyarbakõr’da, işsizler göçü yeniden başladõ. Geçmiş yõllarda iş umudunu daha çok Almanya ve Hollanda gibi yurtdõşõ ülkelerinde arayan Diyarbakõrlõ işsiz gençler, çalõşmak için komşu ülke Irak’a gitmeye başladõ. Irak’ta inşaat işlerinde aylõk 1500 dolar karşõlõğõnda çalõşmaya giden gençler, rehin alma ve saldõrõ olaylarõna bile aldõrõş etmiyorlar. Türkiye’den Irak’a çalõşmak için giden Türk işçilerinin sayõsõ rekor düzeye ulaşõrken, bu sayõnõn büyük bir bölümünün Güneydoğu’daki işsizlerden oluştuğu öğrenildi. Diyarbakõr’da son bir hafta içerisinde Irak’a çalõşmak için gitmek isteyen 2 bin kişinin pasaport için başvurduğu öğrenildi. Irak’a çalõşmaya gitmek isteyen gençler Emniyet Müdürlüğü’ne bağlõ Pasaport Şube Müdürlüğü’ne adeta akõn ediyor. Günlük 130 kişinin başvurusunu alan pasaport şube müdürlüğü ekipleri, yoğun başvuru karşõsõnda zor anlar yaşõyor. Irak’a çalõşmak için giden, ancak isminin açõklanmasõnõ istemeyen 37 yaşõndaki Diyarbakõrlõ işsiz yurttaş, evli ve 3 çocuk babasõ olduğunu, 3 yõldan bu yana işsiz olduğunu, mecburen çalõşmak için Irak’a gitmek zorunda kaldõğõnõ söyledi. Bir arkadaşõnõn önerisi üzerine çalõşmak için Irak’a gitmeye karar verdiğini belirten işsiz yurttaş, “Bir arkadaşım Irak’ta inşaat işinde çalışıyor. İzne geldi, benim halen işsiz olduğumu görünce, onunla birlikte Irak’a gidip çalışmamı istedi. Ben de çalışmaya mecbur olduğum için gitmeye karar verdim. Aylık 1500 dolar maaş veriyorlarmış. Bizim için caziptir. Gitmek için pasaport çıkarmaya geldik” dedi. Son 20 yıldır Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devam eden çatışma ortamı nedeniyle işsizlik hat safhaya ulaştı. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde sokaklar işsiz gençlerle doluyken bölgedeki işsizler iş bulma amacıyla, can güvenliğinin yeterince sağlanmadığı Irak’a gidiyor. Türkiye’den Irak’a çalışmak için giden Türk işçilerinin sayısı rekor düzeye ulaşırken bu sayının büyük bir bölümünün Güneydoğu’daki işsizlerden oluştuğu öğrenildi. (Fotoğraf: ZEKİ DARA) Dizayn Grup mobil üretim tesisleriyle maliyetleri azaltarak HES projelerinin yüzde 80’ini almayı hedefliyor. Dizayn’dan taşınabilir fabrika PELİN ÜNKER SİNOP - Türkiye’nin en önemli boru üreticile- rinden Dizayn Grup, Si- nop’ta kurduğu mobil üre- tim tesisi ile hidro-elektrik santrallarõn (HES) lojistik maliyetlerini yüzde 1-2’le- re kadar azalttõ. Grup bu sistemle HES pazarõndan 50-60 milyon TL gelir el- de etmeyi planlõyor. Sinop Erfelek HES pro- jesinde ilk örneği kurulan mobil tesisin tanõtõmõ top- lantõsõnda konuşan Dizayn Grup Yönetim Kurulu Başkanõ İbrahim Mir- mahmutoğulları, 7 yõllõk Ar-Ge çalõşmasõnõ sonun- da hayata geçirdikleri tesis için, “Bu sistemde boru- lar yerinde üretiliyor. Böylece nakliye maliyet- lerini yüzde 1-2’lere çek- tik. 400 metrekarelik alan üzerinde kurulan bu tesisle yıllık 10 milyon Avro’luk boru üretimi yapılabilir. Eski sistemde böyle bir üretim için en az 2 bin 500 metrekare- lik alan ve 10 milyon Av- ro’luk yatırım gerekiyor. Taşınabilir sistem ile 2 milyon Avro’ya bunu ya- pabiliyoruz” dedi. Sinop’taki Erfelek pro- jesinde gerekli olan boru- larõn taşõnmasõ için 1200 kamyon gerektiğini anlatan Mirmahmutoğullarõ, ye- rinde üretim yaparak bu sa- yõyõ 40’lara kadar düşür- düklerini belirterek “Bü- yükçekmece’den 1200 kamyonun maliyeti 1.4 milyon TL, halbuki biz 2 milyon Avro gibi bir ma- liyetle anahtar teslim bo- ru üretiyoruz” dedi. MUHAMMAD YUNUS: HASTA BİR FİNANSAL SİSTEMİN İÇİNDEYİZ Ekonomi Servisi - Nobel Barõş Ödüllü Ekonomi Profesörü Muhammad Yunus, verdikleri mikro kredilerle Bangladeş’te 4.5 yõlda 18 bin dilencinin dilenciliği tamamen bõraktõğõnõ ve kapõdan kapõya satõcõlõk yapmaya başladõğõnõ söyledi. Yunus, HSBC Bank’õn ‘HSBC Mikro Kredi ve Topluma Destek’ projesi kapsamõnda düzenlediği konferansta yaptõğõ konuşmada, 1976’da başladõğõ mikro kredi projesini bugüne kadar sürdürmesinin nedeninin inatçõlõğõ olduğunu kaydetti. Yunus, “Yoksulluk, yoksul insanların oluşturduğu bir durum değildir. Yoksulluk, bizim oluşturduğumuz sistemin ve finansal kurumların oluşturduğu bir durumdur” diye konuştu. Kendisine, okullarda ve ders kitaplarõnda iş dünyasõnõn en önemli hedefinin para kazanmak olduğunun öğretildiğini dile getiren Yunus, şöyle devam etti: “Dünyanın her yerinde yüksek faizli kredilerin ilanları veriliyor. Şu anda içinde bulunduğumuz sistem, hasta bir finansal sistem. Biz, kimsenin çek bozdurma şirketlerine, rehincilere, tefecilere gitmesini istemiyoruz. İnsanları yüreklendirmeyi hedefliyoruz. Bize, işyerlerinin tek amacının para kazanmak olduğu öğretildi, ama insanlar yalnızca para kazanmak için çalışan makineler değil. Biz robot değiliz, çok boyutlu varlıklarız. Başka şeylerden de keyif alıyoruz. Amacımız sadece para kazanmak değil.” Yunus, Türkiye’de mikro kredi faaliyetlerine 2003’te başladõklarõnõ ve 27 bin kadõna destek olduklarõnõ aktardõ. Kriz bitinceye kadar mücadeleye devam Güneydoğu’da başta Diyarbakõr olmak üzere, birçok ilde iş bulma umudunu yitiren işsizler canlarõ pahasõna ayda 1500 dolar kazanmak için Irak’a gidiyor. Türkiye haziran ayõndaki yüzde 13’lük işsizlik oranõyla OECD ülkeleri arasõnda zirvede yer aldõ Kriz işsizliği körükledi Yunus, insanlarõn yalnõzca para kazanmak için çalõşan makineler olmadõğõnõ belirterek küresel ekonomik sistemi eleştirdi. ‘Yoksulluğubizyaratmadõk’ Ekonomi Servisi - Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugman, merkez bankalarõnõn, küresel ekonomi güçlü düzelme işaretleri gösterinceye ve işsizlik düşünceye kadar faiz oranlarõnõn yükseltilmesi konusundaki baskõlarla mücadele etmesi gerektiğini söyledi. Princeton Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Krugman, Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlenen ‘Dünya Bilgi Forumu’nda yaptõğõ konuşmada, “en iyi koşullar altında, gelişmiş ekonomilerde istihdamda makul seviyelere ulaşmadan önce yıllara ihtiyacımız var. Bu, uzun süre standart dışı politikalarla olacağımız ve çok uzun süre faiz oranlarının sıfıra yakın olması anlamına geliyor” dedi. Alõşõlmadõk para ve mali karşõlõklarõn sona erdirilmesi yönündeki çağrõlarõn artmasõndan kaygõ duyduğunu dile getiren Krugman, “ABD Merkez Bankası’nın bazı üyelerinin, işsizlik düşmeye başlamadan önce bile faiz oranlarını arttırmaya başlamamız gerektiği yönünde hayret verici açıklamaları var. Bu, ‘Büyük Buhran’ın yankılarını göstereceği için endişe verici” diye konuştu. Krugman, kendi hesaplamalarõna göre, ABD’nin, işsizlik oranõ ‘en az iki yıl ya da muhtemelen daha uzun bir süre yüzde 7 seviyelerine’ ininceye kadar aldõğõ önlemlerden vazgeçmekten kaçõnmasõ gerektiğine işaret etti. Paul Krugman “en iyi koşullar altõnda, gelişmiş ekonomilerde istihdamda makul seviyelere ulaşmadan önce yõllara ihtiyacõmõz var” dedi. Muhammad Yunus Paul Krugman
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear