24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2009 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Barışın da Suyu Çıktı Bütün değerler, bütün kavramlar aynı hızla kir- leniyordu, bu kez ikramiye barışa çıktı. Baskının adı demokrasi oldu, irticayı çağdaşlık, yalakalığı beceriklilik diye nitelediler, satılmış ih- barcılığa, ilerici liberal yazar adını verdiler, büyüklere masallar programları, “haberler” oldu, laikliğe, öz- gürlük karşısında kendi pasifliğinin etekliğini giy- diren kişi hukuk âlimi diye tanıtıldı, oylar kara kö- müre satıldı, vicdanlar tehditlerle kuşatıldı. Her kavram aynı hızla kirleniyordu, son olarak talih kuşu barışın başına konuyordu. Geçen hafta ABD Başkanı Obama’ya Nobel Ba- rış Ödülü verildi ya da barış kavramı Nobel Komitesi tarafından küresel sermayeye satıldı. Doğrusu ya, bu satışa Obama’nın kendisi bile şaşırdı. ABD’nin şu ana kadar barış alanında hiç- bir katkısı olmayan başkanına Nobel Ödülü veril- mesini şaşkınlıkla karşılayan gazetelerimizden biri tepkisel bir başlık atmıştı: “Edebiyata Barış Nobeli” Ne gariptir ki, Henry Kissinger’e bile barış ödü- lü vermiş olan Nobel komitesi, 1953 yılında da, başka bir politikacıya, 2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı olan ve Naziler’e karşı zafe- re katkısı olduğu için Batı kamuoyunun barışçı bir kişi olarak bildiği, Winston Churchill’e ödül ver- mişti. Ama bu Nobel Barış Ödülü değil, Nobel Edebiyat Ödülü idi. Güya anılarındaki üslubunun seçkinli- ğinden hak etmişti bunu Churchill. Aynı yıl, Nobel Barış Ödülünü kim almıştı der- siniz? George C. Marshall. George C. Marshall 2. Dünya Savaşı’nın ABD için zaferle noktalandığı dönemde, Amerikan Genel- kurmay Başkanı’ydı. Aynı zamanda ünlü Amerikan yardım projesi Marshall Planı’nın da isim babasıydı. Zaten 1953 yılında Barış Ödülü’nü almasında Mars- hall Planı’nın da etkisi olmuştu. Hem Marshall, hem de tarihimizin ünlü Çanak- kale Savaşı’nın İngiliz mimarı Churchill aslen ba- rış değil, savaş adamlarıydılar. Ama çarpık zihniyet liberal kapitalizmin taraf ol- duğu (yüzyıldan fazladır taraf olmadığı savaş sa- yısı iki elin parmakları kadar az) ve kazandığı sa- vaşları barış sayar. Bu kez Nobel Barış Ödülü düpedüz Pax Ame- ricana’nın (Amerikan Barışı) simgesi ve yeni bekçisi Obama’ya verilmiştir. Tabii ki, Pax Americana gerçek barış değildir. Çünkü. - Barış bütün tarafların çıkarlarına yanıt getirme kaygısını taşır. - Pax Americana ise yalnızca ABD çıkarlarını tat- min etmeye yöneliktir. - Barış uzlaşmanın ürünüdür. - Pax Americana dayatmanın sonucu güçle ege- men kılınmıştır. - Barış taraflarının her birinin çıkarına yanıt ver- meyi öngördüğünden adaleti amaçlar. - Adalete yönelik olmaya çalıştığı için güç kul- lanımı ortadan kalkınca da sürer barış. - Pax Americana, adaleti, tarafların her birinin çı- karlarını değil Amerikan çıkarını hedefler. - Bu yüzden de Pax Amerinaca gerçekte bir ba- rış değil, savaşmama halidir, onu zorla kabul et- tiren güç ortadan kalkınca savaşmama hali de so- na erer. Amerikan Barışı kapitalizmin ve onun son aşa- ması olan küreselleşmenin bütün özelliklerini, saldırganlığını, yıkıcılığını taşır bağrında: - Uluslararası arenayı, ulus birimini ortadan kal- dırıp, onu büyük şirketlerin hegemonyasına sokarak yok etmeye çalışır. - İnsanı kendine, yazgısına yabancılaştırır. - Kâr için bütün insanı değerleri ve kavramları ayaklar altına alır. - Kâr düzeni sürsün diye paylaşımı ortadan kal- dırır, güçlünün hegemonyasını kurar. - Kâr düzeninin vahşi saldırganlığıyla doğaya sal- dırır ve insanın yaşam olanaklarını sonsuza dek or- tadan kaldıracak bir doğa yağmasının önünü açar. İşte bütün bu niteliklere uygun görüldü, Nobel Barış Ödülü geçen hafta. Evet bütün değerler, bütün kavramlar aynı hızla kirleniyordu, bu kez ikramiye barışa çıktı, ABD Baş- kanı Barack Obama Nobel Barış Ödülü’nü aldı. asirmen@cumhuriyet.com.tr 13 yaşõndaki Önkol’un ölümüyle ilgili raporda, minik kõzõn patlamamõş bombaya tõrpanõyla vurduğu belirtildi BombaatarmühimmatõöldürdüDİYARBAKIR/ANKARA (Cumhuriyet) - Diyarbakõr Lice’de 28 Eylül günü bir patlama sonucunda yaşamõnõ yitiren 13 yaşõndaki çoban Ceylan Önkol’un cesedi ile olay yerinden toplanan metal parçalarõna ilişkin ilk kriminal inceleme tamamlandõ. İnceleme sonucuna gö- re, patlamaya havan mermisi neden olmadõ. Di- yarbakõr Cumhuriyet Başsavcõ Vekili Eyüp Mutlu, bilirkişi raporu doğrultusunda, Ön- kol’un “Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bombaatar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldığını” açõkladõ. İHD ise pat- lamaya neden olan nesne havan değilse bile as- keri birlikten atõldõğõ kuşkusunun ortadan kalk- madõğõnõ belirtti. 13 yaşõndaki Ceylan Önkol’un Lice’ye bağ- lõ Şenlik köyü Paşaçiya mezrasõnda ölümüyle ilgili hazõrlanan kriminal rapor, olayõ soruştu- ran Lice Cumhuriyet Savcõlõğõ’na ulaşmadan ba- sõna sõzdõrõldõ. Diyarbakõr Emniyet Müdürlüğü kriminal laboratuvarõnda hazõrlanan raporda, Ceylan’õn ölümüne neden olan patlayõcõnõn ha- van topu olmadõğõ kesinleşti. Diyarbakõr Cum- huriyet Başsavcõlõğõ kaynaklarõ, “Ancak, pat- layıcının askeri bir malzeme olup olmadığı- nı konusunda araştırma ve inceleme devam ediyor. 120, 80 ve 60’lık havanlar var. Eğer havan atışı olsa ve bu 120’lik havan ile ger- çekleşseydi karşıdaki kişinin parçası bu- lunmazdı. Bu nedenle incelemeyi hassasiyet içinde sürdürüyoruz” diye konuştu. İHD Doğu ve Güneydoğu Bölge Temsilcisi Ali Akıncı, raporun patlayan nesnenin askeri bir- likten atõldõğõ kuşkularõnõ gidermediğini söyledi. Olay yeri ile Ceylan’õn cesedinden alõnan par- çalarõn, patlamaya neden olan her ne ise kesin olarak ortaya koyabileceğini vurgulayan Akõn- cõ “Laboratuvarda yapılacak kapsamlı bir araştırma patlamaya neden olan şeyi tam ola- rak ortaya koyabilir. O zaman fail de orta- ya çıkacaktır” dedi. Hafta sonunda basõna değerlendirmelerde bulunan Genelkurmay İletişim Daire Başkanõ Tuğgeneral Metin Gürak, olayõn meydana geldiği bölgede iki karakol bulunduğunu, bun- larõn Ceylan’õn öldüğü yere 8 ve 9 kilometre uzaklõkta olduğunu, bu mesafenin karakollarda bulunan havanlarõn menzili dõşõnda olduğunu be- lirtmişti. Bu arada Zafer Çarşõsõ’nda, cezaev- lerindeki iş yurtlarõnda bulunan hükümlü ve tu- tuklularca üretilen el sanatõ ürünlerinden oluşan serginin açõlõşõnõ yapan Adalet Bakanõ Ergin, ga- zetecilerin konuyla ilgili sorularõnõ yanõtladõ. Er- gin, şöyle konuştu: “Sağlıklı soruşturma ya- pılmadan varacağımız hükümler doğru ol- mayabilir. Kimseyi zan altında bırakmaya- lım. Biraz sabredelim. Soruşturma bugün (dün) sonuçlanır demem mümkün değil. Ancak savcılığımız çalışmayı ciddi bir şekilde yürütüyor. Hiçbir adli vaka örtülmek du- rumunda değil. Bir hadise yaşanmışsa, bu- nun sebebi mutlaka ortaya çıkartılmalı. Bi- raz sabredip bekleyeceğiz. Gerçekler ortaya çıkacaktır.” Ergin, terör örgütü başõ Abdullah Öca- lan’õn kaldõğõ İmralõ Cezaevi’ne gönderilecek mahkûmlarla ilgili olarak da çalõşmalarõn devam ettiğini söyledi. YÖK BAŞKANI PROF. DR. ÖZCAN: Kürt dili için Türk, FarsveArapdillerişart İstanbul Haber Servisi - YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatõ enstitüsü veya bölümü- nün açõlabilmesi için güçlü Türkçe, Farsça ve Arapça dil-edebiyat bölümlerinin olmasõ gerektiğini belirterek, “Çünkü Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre yüzde 60-70 Farsçadan ödünç al- dığını, yine yüzde 20- 25 arasında Arapça- dan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türk- çeden de kelimeler ol- duğunu biliyoruz” de- di. Prof. Özcan, İstan- bul Teknik Üniversite- si (İTÜ) Ayazağa yer- leşkesinde “Yüksek- öğretimde Kurumsal Yönetimle İlgili OECD Programı” ta- rafõndan dün düzenle- nen “Yükseköğretim- de Kalite” konferansõ- nõn açõlõşõnda konuştu. Konuşmasõnõn ardõn- dan gazetecilerin soru- larõnõ yanõtlayan Öz- can, YÖK’te konuyu tartõştõktan sonra, tek tek dillerdense bütün Anadolu’da konuşulan dilleri içine alan “Tür- kiye’de Yaşayan Dil- ler Enstitüsü” adõ al- tõnda bir yapõ kurmak istediklerini de belirtti. Özcan, Türkiye’deki yükseköğretimin kali- tesiyle ilgili bir soru üzerine ise Özcan, bu konunun YÖK’te ele alõndõğõnõ ve Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ ile de mesle- ki yeterlilik konusunda çalõşõldõğõnõ söyledi. Denetim özelleştirilemez ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Danõştay, Elektrik Mühend- isleri Odasõ’nõn (EMO) yaptõğõ baş- vuru üzerine, elektrik dağõtõm hiz- metinde denetim görevinin özel şirketlere devrini düzenleyen yö- netmelik hükümlerini iptal etti. EMO tarafõndan 6 Mart 2007’de yargõya yapõlan başvuruda, 7 Ocak 2007 tarihinde Resmi Gazete’de ya- yõmlanan “Elektrik Piyasasında Dağıtım Sistemi Yatırımlarının Düzenlenmesi, Planlardaki Ger- çekleşmelerin Denetlenmesi Hak- kında Yönetmelik” ile anayasa ve 4628 sayõlõ Elektrik Piyasasõ Yasasõ’na aykõrõ olarak denetim görevinin özel şirketlere devrini düzenleyen hükümlerin iptali is- tenmişti. Danõştay 13. Dairesi ta- rafõndan oybirliğiyle alõnan karar- da, “Asli ve sürekli kamu hizme- ti niteliği taşıyan denetim yetki- sinin düzenleyici işlemlerle özel hukuk tüzel kişilerine devredil- mesi söz konusu olamayacağın- dan, elektrik piyasasında dağıtım şirketlerinin yatırımlarının ger- çekleşmelerinin denetlenmesi yet- kisinin bağımsız yatırım denetim şirketlerine devrini öngören dü- zenlemede hukuka uygunluk bu- lunmamaktadır” denildi. Danõştay kararõnda, anayasanõn 128. maddesinde yer alan “Devle- tin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmek- le yükümlü oldukları kamu hiz- metlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yü- rütüleceği kurala bağlanmıştır” hükmü anõmsatõlarak 4628 sayõlõ Elektrik Piyasasõ Yasasõ’nda yer alan “Özelleştirilen elektrik da- ğıtım tesis ve varlıklarına ilişkin her türlü işletme ile yatırım plan- laması ve uygulamasında onay, değişiklik ve denetim Kurul’a aittir” hükmüyle Enerji Piyasasõ Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) yetkili kõlõndõğõna vurgu yapõldõ. Ayrõca Danõştay, kanunda bu de- netim yetkisinin devredilebileceği- ne ilişkin herhangi bir kuralõn da ön- görülmediğinin altõnõ çizdi. Danõştay, Elektrik Mühendisleri Odasõ tarafõndan elektrik dağõtõm hizmetlerinde denetim görevinin özel şirketlere devredilmesine ilişkin iptal başvurusunu kabul etti Yaşam duracak KESK ve KAMU-SEN’in 25 Kasõm’daki eyleminde uçak, tren ve vapurlar çalõşmayacak, okullar eğitim vermeyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu Emekçileri Sendikalarõ Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanõ Sami Evren, 25 Kasõm Çarşamba günü işyerlerinde “Üretimi durdu- rup, uyarı grevi yapacaklarını” bildirdi. Ev- ren, uçaklarõn uçmayacağõnõ, trenler ve vapurla- rõn çalõşmayacağõnõ, okullarõn eğitim vermeye- ceğini, vergi toplanmayacağõnõ söyledi. KESK Genel Başkanõ Evren, Kamu-Sen Ge- nel Başkanõ Bircan Akyıldız ile Mülkiyeliler Birliği’nde düzenledikleri basõn toplantõsõnda, yapacaklarõ ortak iş bõrakma eylemine ilişkin bilgi verdi. Hükümetle mücadelede iç hukuk yollarõnõn tüketildiğini ve Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne başvurulduğunu anlatan Evren, mahkemenin konfederasyonlarõn toplu pazarlõk hakkõ bulunduğuna hükmettiğini söyledi. “Hak- lıyız. Çünkü milyonlara yakın kamu çalışanı- nın vicdanını temsil ediyoruz. İnsanca yaşa- yabilecek bir ücret istiyoruz” diyen Evren, “Sayın Başbakan, IMF toplantıları sırasında, ‘IMF ve Dünya Bankasõ’nõ protesto edenlere kulak verilmesini’ istemişti. Ama kendi hükü- meti yıllardır kamu çalışanlarının taleplerine kulak vermiyor” dedi. Bircan Akyõldõz da 8 yõldõr devam eden toplu görüşme sürecine tüm samimiyetleriyle katõlma- larõna rağmen sonuç alamadõklarõnõ söyledi. Grev sürecine, başvurulabilecek tüm çözüm yollarõnõn tükenmesi sonucu ulaşõldõğõnõ belirten Akyõldõz, “Grev, sadece Kamu-Sen ve KESK adına değil, tüm kamu emekçilerinin hakları- nın savunulması adına yapılacak” dedi. Rekabet olması normal Evren ve Akyõldõz, açõklamalarõn ardõndan gazetecilerin sorularõnõ yanõtladõlar. Bir gazete- cinin, “Memur-Sen, grevi desteklemiyor. Aranızdaki sorun nedir, rekabet mi var” so- rusu üzerine Akyõldõz, sendikalar arasõnda reka- bet olmasõ kadar doğal bir şey olamayacağõnõ söyledi. Akyõldõz, “Memur-Sen, toplu pazar- lık sürecinden öncelikli olarak bir sivil ana- yasa önerisini öne çıkarmıştır. Raporun içe- risinde devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili her şey var ama kamu çalışanı yok. Bu konuda söyleme baktığınız takdirde bizim gibi düşü- nülmekte ama iş rapora, belgeye geldiğinde düşündüğümüz ölçülerde bir kamu çalışanı tarifi yapılmamaktadır. Bunlar ciddi ayrılık- lardır. Bizim Memur-Sen ile bu konuyu bü- tünleştirmemiz mümkün değildir” dedi. KESK Genel Başkanı Evren ve Kamu-Sen Genel Başkanı Akyıldız, düzenledikleri ortak basın toplantısında kamu sendikalarının uyarı grevi yapacaklarını açıkladı. (Fotoğraf: AA) 8yıllık eğitime AKP darbesi Yaz Kuran kurslarõna katõlmak için ilköğretim 5. sõnõfõ bitirme şartõnõn kaldõrõlmasõna yönelik yasa tasarõsõ hazõrlayan AKP hükümeti, 8 yõllõk kesintisiz eğitim modelini de tartõşmaya açtõ. MAHMUT LICALI ANKARA - AKP, yaz Kuran kurslarõna katõlmak için “ilköğre- tim 5. sınıfı bitirme” şartõnõn kaldõrõlmasõna yönelik yasal düzenle- me yapmaya hazõrlanõr- ken, TBMM Milli Eği- tim Komisyonu’nun AKP’li Başkanõ Meh- met Sağlam, “8 yıllık kesintisiz eğitim” mo- delinin çağdõşõ olduğu- nu ileri sürerek, imam hatip liselerinde 6, 7 ve 8. sõnõflarõn açõlmasõnõ sağlayacak “5+3 yıl ka- demeli eğitim” modeli- ni gündeme getirdi. Oy- sa, 8 yõllõk kesintisiz eğitimle birlikte Türki- ye’de 12 yõl içinde ilk- öğretimden sonra orta- öğretime devam eden öğrenci sayõsõ, okullaş- ma oranõ, kõz öğrencile- rin okula gitme oranõ artmõştõ. Kesintisiz eğitimin çağdõşõ olduğunu savu- nan Sağlam, “Dünya- da kesintisiz eğitim yok. Eğitim kesintisiz olmaz, her adım bir diğerine götürür” de- di. Sağlam, kesintisiz eğitimin kaldõrõlõp ka- demeli eğitimin getiril- mesi konusunda “Bu- nun olmaması için hiçbir sebep yoktur. Bilimsel olan budur” diye konuşarak “5+3 kademeli eğitim” mo- delini gündeme getirdi. Okullaşma oranı arttı 8 yõllõk kesintisiz eği- timle birlikte Türkiye genelinde okullaşma oranlarõ arttõ. Milli Eği- tim Bakanlõğõ’nõn (MEB) verilerine göre 1997 yõlõnda ilköğretime giden öğrenci oranõ yüzde 89.4 iken, 2009 yõlõnda bu rakam yüzde 97’ye çõktõ. 8 yõllõk ke- sintisiz eğitimle birlikte ortaöğretime yönelim de arttõ. 1997 yõlõnda yüzde 52.82 olan ortaöğretime giden öğrenci sayõsõ 2009 yõlõnda yüzde 85’i buldu. 12 yõl içinde özellikle çocuklarõnõn okula devam oranõ da arttõ. 1997 yõlõnda 782 bin olan okula devam etmeyen çocuk sayõsõ 2008 yõlõnda 270 bine düştü. 1997 yõlõnda 400 bin olan okula gitmeyen kõz öğrenci sayõsõ, 2009 yõlõna gelindiğinde 190 bine geriledi. İlkokuldan sonra okul dõşõna itilen yaklaşõk 1 milyon 700 bin çocuk okula kavuş- tu. Erken yaşta evlilik oranlarõnda da büyük oranda azalma yaşandõ. 8 yõllõk kesintisiz temel eğitimle imam hatip li- seleri dahil tüm orta- okullar 3 yõl içinde ka- demeli olarak tasfiye edildi. Küçük yaştaki çocuklarõn imam hatip- lerde 6, 7, ve 8. sõnõfta ağõr bir din eğitimi al- masõnõn önüne geçildi. ‘Eğitimde geriye gidiş var’ Eğitim-Sen Genel Başkanõ Zübeyde Kılıç, eğitimin dinselleştiğini belirterek, “Kesintisiz temel eğitim tartışma- larının temel sebebinin imam hatiplerin orta- okul kısmı olduğu bili- niyor. Temel eğitimin 8 yıla çıkarılması imam hatiplerin orta- okul kısmının kapatıl- masıyla sonuçlanmıştı. Bir yandan katsayı ile imam hatip liseleri ye- niden güçlendiriler- ken, bir yandan 5+3 tartışmasıyla yeniden imam hatip ortaokul- ları gündeme getiril- mek istenmektedir” dedi. Eğitim-İş Genel Başkanõ Yüksel Adı- belli 8 yõllõk kesintisiz eğitimin tarikat, cema- at ve kaçak Kuran kurslarõnõn çõkarlarõnõ engellediğini belirtti. Eski TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve eski CHP De- nizli Milletvekili Mus- tafa Gazalcı da “Milli Eğitim Komisyo- nu’nun başında olma- sına karşın Sağlam, kesintisiz pozitif eğiti- mi çocuklara çok gö- rüyor. Tam tersi çağ- dışı olan, Osmanlı ka- fası olan ikili eğitim anlayışıdır” dedi. Ana- yasa Mahkemesi’nin yaz Kuran kurslarõna vize veren kararõndan cesaret alan iktidarõn bu konuda açõklamalar yaptõğõnõ dile getiren Gazalcõ, “Bu, 12 yıl sonra bile 8 yıllık ke- sintisiz eğitimi içine sindiremeyenlerin ezikliğinin dışavuru- mudur” dedi. KESİNTİSİZ EĞİTİM TARTIŞILIYORÇALIŞTAY ‘BOMBANIN NEREDEN GELDİĞİ BELİRSİZ’ İçişleri Bakanı Beşir Atalay da Önkol’un ölüm nedeniyle ilgili açıkla- malarda bulundu. Atalay, “Yapılan tespitlerin sonunda Önkol’un arazide bulduğu 40 milimetrelik lancer bombasına elindeki nacar ile vurması neticesinde patlamanın olduğu tespit ediliyor” dedi. Atalay, bombanın nereden gelmiş olabileceğine ilişkin soru üzeri- ne, parçalardan bombanın cinsinin belirlendiğini ifade ederek, “Bu bombanın üretim yeri, markası tespit edilemiyor. Onu da sor- duk ama her yerde bulunabilecek, hem poliste hem silahlı kuvvet- lerde hem terör örgütünde bulunabilecek bir bomba türü” dedi. Alevilerden sendikanın önerilerine sert tepki Haber Merkezi - Memur-Sen Genel Baş- kanõ Ahmet Gündoğ- du’nun 4. Alevi Çalõş- tayõ’na sunduğu rapor- da, Alevi çocuklarõnõ imam hatip liselerine çekecek projeler gelişti- rilmesi, Alevi dedeleri- nin hacca gönderilmesi için kolaylõklar sağlan- masõ önerileri, Alevi temsilcilerinin sert tep- kisine neden oldu. Öne- rileri Alevilerin Sünni- leştirilmesi projelerinin bir parçasõ olduğunu kaydeden Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanõ Ali Bal- kız, “Alevilerin talep- leri üzerinden, gerici şeriatçı kesimlerin is- temleri çalıştaya su- nuluyor” dedi. Gündoğdu’nun öne- rilerinin Memur-Sen üyesi olan Alevilerin talepleri olduğunu öne sürdüğünü belirten Balkõz, “Bu baştan sona çarpıtmadır. Bi- le bile yalan söylü- yor” dedi. ABF Genel Başkan Yardõmcõsõ Ali Kenanoğlu ise, çalõş- tay sayesinde Alevile- rin nasõl asimile edile- ceğini ortaya koyan projeleri öğrendikleri- ni kaydederek, “Bu öneriler Alevilerin inancına, öğretisine aykırıdır. ‘Benim Kâ- bem insandõr, her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, hacda da değildir’ di- yen Alevi pirlerinin yolunda böyle bir şey yoktur” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear