26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 12 EKİM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL İç Savaşõn ‘İçyüzü’ İspanya Diktatörü General Franco’nun ölürken “Ölmek, ne kadar da zormuş” dediği söylenir. Franco döneminde İspanya’da, “aydın olarak” yaşamanõn, ölmekten zor olduğu ise, söylenti değil, bir gerçektir. General Franco, “İspanya İç Savaşının” mimarõdõr. Üstelik de, başka iç savaşlarda örnek alõnan usta bir “baş mimar”. İç savaş, ölüm getirir. Zulüm getirir. Gözyaşõ ve kan geti- rir. Çoğu kez kazananõ da belli değildir. Kaybedeni ise, her zaman, “kendi halinde yaşayan” halklardõr. İç savaşõn “içyüzü” ancak savaş bittiğinde kendisini gös- terir. Kazanan ve kaybeden taraflarõn, “savaş oyunu aktörleri”, önce makyajlarõnõ yapar, özel giysilerini giyip bir araya ge- lirler. El sõkõştõktan sonra, hep birlikte “güleç yüzle” resim- ler çektirilir. İşte, o “güleç yüzlü insanların” resimleri, iç savaşõn “iç- yüzünün” resimleridir. İç savaş senaryosu yazarlarõ ise o resimlerde görünmez. Böylece, “Amerikan filmlerinde” olduğu, gibi “iş tatlı- ya bağlanır”. İspanya Diktatörü General Franco, 1936 ile 1939 yõllarõ ara- sõnda İspanya iç savaşõnda “milliyetçi ve faşizan” güçleri yö- netmiştir. İç savaşõn ardõndan 36 yõl boyunca İspanya, general ve dev- let adamõ Franco tarafõndan, tam bir diktatörlükle yönetilir. İspanyadaki karõşõklõklarõ ve grevleri (özellikle maden iş- çilerinin grevi) bastõrmakta başarõlõ olan General Franco, 1935 yõlõnda İspanya’nõn Genelkurmay Başkanlõğõ’na getirilir. İspanya’da iktidarda olan “merkez sağ” yönetimi hiç de ba- şarõlõ değildir. Özellikle de hükümet “kırsal kesimleri” de- netleyemez durumdadõr. 1935 yõlõnda İspanya parlamentosu dağõtõlõr ve 1936 yõlõn- da seçimlerin yenileneceği açõklanõr. Yapõlan seçimlerde, sol eğilimli partilerden oluşan, “Halk Cephesi”, zafer kazanarak “Milliyetçi Cephe” iktidarõna son verir. General Franco, ülkenin giderek karõştõğõnõ öne sürüp, Halk Cephesi hükümetinin “olağanüstü hal” ilan etmesini önerir. Öneri kabul edilmez ve Franco Genelkurmay Başkanlõ- ğõ’ndan alõnarak, önemsiz bir göreve atanõr. Franco bu arada boş durmaz ve “Halk Cephesi” hüküme- tine karşõ çõkar ve böylece 1936 yõlõnõn temmuz ayõnda, “İs- panya iç savaşı” başlar. Bu, faşizan güçlerin başlattõğõ bir sa- vaştõr ve Franco faşist hareketin başõna geçer. İç savaş sürerken, Franco başkomutan yapõlõr. Nazi Al- manyasõ ile faşist İtalya’nõn yardõmõnõ sağlamasõ için, Fran- co, hükümet başkanlõğõna da getirilir. Franco iç savaş boyunca, ülkenin bütünlüğünü ve denetimini de tam olarak sağlayamaz. Franco yönetimindeki iç savaş özellikle “aydınlara kar- şı” açõlmõştõr. Bu savaşta aydõnlara “yoğun işkence ve kıyım” uygulanõr ve bu savaşta topluma çok acõ veren olaylar yaşa- nõr. Franco yönetimindeki İspanya’da aydõnlara uygulanan baskõlar ve işkenceler sürerken, 1939’da Almanya’nõn Po- lonya’ya saldõrmasõ da 2. Dünya Savaşõ’nõ başlatõr. Savaş boyunca, İspanya “tarafsız” kalmaya özen gösterir. 1945’te 2. Dünya Savaşõ sona ermiştir. Franco, 1947’de İs- panya’yõ yeniden krallõğa dönüştürür ve kendisini de ömür bo- yu “kral naibi” olarak atar. 2. Dünya Savaşõ sonrasõnda, Franco’yu zor günler bekle- mektedir. Yeni kurulan Birleşmiş Milletler, İspanya ile olan ilişkilerini tümüyle keser. Bütün Avrupa ülkeleri, Franco’yu “faşist diktatör” olarak nitelendirir, dünyanõn nefretini üstüne çekmiştir. O, artõk dün- yanõn nefret ettiği bir devlet başkanõdõr. 20 Kasõm 1975’te Franco, son nefesini verir ve “insanlık tarihinin” karanlõk sayfalarõna gömülür. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 12 Ekim Kalın Çizgi Çağrı, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emrullah Güney’den: “Köşe yazılarında okuyorum: Yazar, kendisine gelen kitapları, yayınları Ankara’daki, İstanbul’daki üniversitelere bağışlamış. Bunu övünerek anlatıyor. Denemesi kolay. Sayfaları açılmamış bir kitabı belirlesin. 2-4 yıl sonra gidip baksın. Kimse merak edip almamış, okumamıştır o kitabı. Kitaplar kadar belgesel filmler de değerli. Kitaplığını rahatlatmak isteyen, boşluk açmak isteyen aydınlarımız bizi düşünebilirler. Coğrafya eğitiminde belgesel filmler büyük önem taşıyor. Ertuğrul Karslıoğlu, Süha Arın, Güner Sarıoğlu, Fatih Orbay, Güneş-Barbara Karabuda, Muammer- Sünnöve Özer gibi film ustalarının belgesellerine de gereksinim duyuyoruz. VHS video kasede kaydedilmiş de olabilir bunlar. CD, DVD’ye de ... Şimdiden teşekkür ediyoruz.” Kitap ve Belgesel Bağışı Abdullah Gül, dedi ki: “Devlet ve millet hayatının temel meselelerinde gerçek uzlaşma kültürünün hâkim ol- ması, geleceğe yön vermenin tek yoludur. Herkesi ilgilen- diren siyasi meselelerde ‘par- tili’ olmakla ‘partizan’ olmak arasındaki çizgi kalın bir şe- kilde çizilmelidir. Devletin ve milletin bekasını ilgilendiren bütün milli sorunlarda aynı he- defe kilitlenmenin yolları aran- malıdır.” Hedefte bir de kilit soru var: Tarafsız olması gereken bir üst makama, hem “partili”, hem de “partizan” biri seçil- diğinde ne yapacağız? Restorasyon Sam Amca’nın hazırlattığı, Çankaya’nın çıtlattığı, AKP’nin sahiplendiği, ordunun komuta kademesinin de karşı çıkarmış gibi yaparken onayladığı “açılım”ın adı döndü dolaştı, “restorasyon” oldu. Onarılmıyor aslında, yıkılıyor... Yıkılan ne? 1923 devrimi üzerinde yükselen devlet... Doğası Gereği Kendi halkını “soykırımcılık” gibi uyduruk savlarla suçlayan yazarı onurlandıranlar, savaş makinesi bir ülkenin başkanına da “barış” ödülü verirler. Dünya sömürgenlerinin doğası gereğidir. Torba Kanun Kamer Genç, Meclis kürsüsünde, çıkarılan kimi “torba kanun”ları anlatıyor: “Bir gün bir torba kanun geldi, son anda bir önerge verdiler: ‘Mücevherat, ona benzer şeyler vergiden muaf.’ Bir de araştırdık ki, Tayyip Bey’in oğlu ile bir vatandaş müşterek mücevherat mağazası açmış... Bir gün bir başka torba kanun geldi, denildi ki: ‘RTÜK Başkan ve üyeleri hakkında soruşturma yapma iznini Başbakan verir.’ Araştırdık ki, RTÜK Başkanı olan kişinin Deniz Feneri’nde adı geçiyor. Deniz Feneri olayında Frankfurt’taki Vakıflar Bankası’ndan 1 milyon 700 bin Avro çekiliyor. Bunun 400 bin Avro’su İstanbul’da Haliç Denizcilik Limited Şirketi’ne geliyor. Bu Haliç Limited Şirketi’nin ortağı kim biliyor musunuz? Tayyip Bey’in oğlunun bacanağı!” Vatandaş, Kamer Genç’in söylediklerinin ayrımında, izliyor, konuşuyor. Ağızlar torba değil ki, büzesin. DİSK küçüldü, Türk-İş işlevsiz kılındı. Küresel senaryolara en uygun iktidara, uysal ve boyun eğici bir emek hareketi ge- rekiyordu, bulundu: Hak-İş... Hak-İş, hazır IMF’ciler Türkiye’deyken “Emek Yönünden Küreselleşen Ekono- minin, IMF ve Dünya Bankası Politikaları- nın Değerlendirilmesi Uluslararası Sem- pozyumu” düzenledi. Hak-İş Başkanı Sa- lim Uslu, sempozyumdaki konuşmasın- da “küresel krizin de öğretisiyle, IMF ve DB’nin yenilenmesi ve politikalarının de- ğiştirilmesi için şimdi daha uygun bir mo- mentte” olunduğunu vurgulayıp “yeni sendikacılık hareketi”nin kimi özelliklerin- den söz açtı: “Sendikaların yerel mücadelelerle, di- rençlerle baş etmesi mümkün değildir. Kü- reselleşmenin boyutları, etkileri, süreci, hı- zı ve sonuçlarına ilişkin sendikalar yeni po- zisyonlar almalıdırlar. Uluslararası kuruluşlar karar süreçlerini etkileyecek etkin yöntemler geliştirmeli, küresel ölçekte kurallı ve dü- zenli iş mevzuatının oluşturulması talep edil- melidir. Uluslararası işçi federasyonları küresel sözleşmeler yapabilmeli, dünya iş- çi hareketi sadece üretimden değil, tüke- timden gelen gücünü de etkin ve caydırı- cı şekilde kullanabilmelidir. Küreselleşmeyi reddetmek ya da yok saymak yerine sen- dikalar küreselleşmeyi sürekli ajandaların- da tutmalıdır. Dünya Bankası’na bağlı beş kurumdan birisi olan ve çoğunlukla özel sektöre kre- di veren Uluslararası Finans Kurumu-IFC Mayıs 2006’da kendisinden kredi talebin- de bulunan bütün şirketlerin ILO’nun Te- mel Çalışma Standartları’na saygı duy- masını gerektiren yeni performans stan- dartları kabul etmiştir. Dünya Bankası kendisinden kredi isteyen şirketlerden iş- çi haklarına saygı beklediğini ifade ediyor, standartlar belirleyip kendi bünyesinde se- miner ve eğitimler düzenliyor. ILO ise saygın iş çerçevesinde temel çalışma şartları belirleyerek; zorla çalıştırmanın ve çocuk işçiliğinin yasaklanması, ayrımcılığın ortadan kaldırılması, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı, iş sağlığı ve güvenliği, ça- lışma süreleri ve ücret konularını düzenli- yor. Uluslararası sendikal hareket de bu gi- rişimleri olumlu bir adım olarak değerlen- diriyor. Hak-İş olarak biz de memnuniyet- le karşılıyoruz.” Bağımsız sendikal hareketi unutun ar- tık. Bağımsızlığı, birliği ve dayanışmayı unu- tun! Türkiye, bütünüyle yeniden yapılandırı- lıyor. Açılım, bir değil, her alanda geçerli artık... Yeni Sendikal Hareket PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Cumhuriyet Halk Partisi Muhalefeti İçeride ve dışarıda Türkiye’nin uzun yıllardır başı- nı ağrıtan üç büyük sorun var: Kürt sorunu (buna Gü- neydoğu ya da terör sorunu da diyebilirsiniz), Ermeni sorunu ve Kıbrıs sorunu. AKP Hükümeti bu sorun- lardan birine ilişkin olarak taşları yerinden oynatmaya kalkışınca dikkatler doğal olarak ana muhalefet partisinde yoğunlaşıyor. CHP ne söyleyecek diye me- rak ediliyor. Ne var ki her üç sorunda da CHP’nin söy- ledikleri değişmiyor; ülkenin bu en köklü partisinden somut öneriler bekleyenler düş kırıklığına uğruyorlar. Parlamenter demokraside muhalefet partilerinin ik- tidarın attığı ve atacağı adımları mercek altına alarak eleştirilerde bulunması kuşkusuz ki çok doğal, fakat yukarıda saydığımız türden sorunlarda toplum mu- halefet partilerinden alternatif öneriler bekliyor. CHP bu beklentiyi karşılamıyor. Yaptığı eleşti- riler somut önerilerle desteklenmediği sürece ha- vada kalıyor, toplum tarafından benimsenmiyor, içselleştirilmiyor. CHP, büyük ölçüde bu nedenle izlediği siyasal çiz- gi toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmeyen bir parti konumunda; 12 Kasım 1979 yılında son bu- lan Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki hükümet dö- neminden sonra iktidar olamamış. 1991-1996 yılla- rı arasındaki küçük koalisyon ortağı olmak dışında devlet yönetme sorumluluğundan uzak kalmış. Her- halde bu nedenle giderek daha da belirginleşen bir “muhalefet refleksi” geliştirmiş. Öyle ki artık CHP sözcüleri herhangi bir konu- da ağızlarını açtıklarında ne söyleyeceklerini aşa- ğı yukarı bilebiliyoruz. Her konuda karşı kutbun en ucunda yer alarak muhalefet yapmak, eleştirileri her defasında ulus- lararası kamuoyunda devletimizin saygınlığını yi- tireceği, küçük düşeceğimiz, ulusal bağımsızlı- ğımızın elden gideceği, ülkemizin bölünüp par- çalanacağı zeminine oturtmak birçok insana inandırıcı gelmiyor. Sosyal demokrat olma savındaki bir partinin, en azından bu noktada siyasetini bu zemin üzerin- den sürdüren Milliyetçi Hareket Partisi’nden bir farkı olmalı. Cumartesi günü Zürih’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti Arasın- da İlişkilerin Geliştirilmesine Dair Protokol” met- nini bir süre önce internetten edinmiştim. Dikkatlice okudum, okuduktan sonra da devletler hukukunda uzman ve siyasal bilimci dostlarıma danıştım. Pro- tokolde “1915 Olayları” Türkiye’nin bugüne kadar ileri sürdüğü öneri doğrultusunda kurulacak bir ta- rih komisyonunun araştırmasına bırakılıyor, “Kars Sınır Antlaşması” protokolde yer alan “İki ülke ara- sındaki mevcut sınırın uluslararası hukukun ilgili ant- laşmalarında tarif edildiği şekliyle karşılıklı olarak tanındığı” belirtilerek teyit ediliyor. Protokoldeki en kritik nokta Ermenistan’ın Azer- baycan topraklarını işgali sorunu bir çözüme ka- vuşmadan “Türkiye-Ermenistan sınırının açılıp açıl- mayacağı” konusu ki burada Türkiye’nin Cumhur- başkanı ve Başbakanı tarafından Türkiye Cumhuri- yeti adına Azerbaycan’a verilmiş taahhütler var. Karşımızdaki tablo, CHP sözcülerinin çizdiği tab- lonun karanlık renkleriyle örtüşmüyor. Bu protokol iki ay sonra TBMM’de milletvekilleri- nin oyuna sunulacak. Dolayısıyla bünyesinde çok de- ğerli diplomatlar bulunduran CHP’nin gerek oylama öncesinde gerekse parlamentoda bugüne kadar olan- dan daha farklı bir üslupla bu sorunun çözümüne kat- kıda bulunacağını ummak gerekiyor. CHP, attığı her adımda bu ülkenin kendisine ihtiyacı olduğunu ak- lından çıkarmamalı. Son söz: Yüzyıllar boyunca birbirini boğazlamış Fransa ile Almanya bile “iyi dost” olabildikten son- ra biz Ermenistan’la niçin dost olmayalım. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sacda pişi- rilen yuvarlak pide. 2/ Ateş... Tuna Irma- ğõ’nda kullanõ- lan bir çeşit yolcu kayõğõ. 3/ Heykel... Kuşaktan ku- şağa geçen ka- lõtõmsal öğe. 4/ İspanyolla- rõn sevinç ünlemi... Polonya’nõn para bi- rimi. 5/ İnsanõn akõl yürütme yetenekle- rinin tümü... Mezo- potamya’da kurul- muş en büyük site- lerden biri. 6/ Yoz- gat’õn bir ilçesi. 7/ Artvin ilinde, 1994’te “ulusal park” kapsamõna alõnan ünlü yayla... Satrançta bir taş. 8/ Argoda çok çalõşan öğrenciye verilen ad... Kökleri yukarõda, dallarõ aşağõda olduğuna inanõ- lan cennet ağacõ. 9/ Alacak ya da borç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahval- tõsõnda yenen bir tür börek... Gümüş. 2/ Tõp di- linde “ergenlik, buluğ” anlamõnda kullanõlan sözcük. 3/ “His var mõ bu âlemde --- gibi tat- lõ” (Yahya Kemal). 4/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kullanõlan işlem bi- rimi... İri taneli bezelye. 5/ Divan şiirinin ölçü- sü... Şarkõ, türkü. 6/ Fas’õn plaka imi... Sokakta bulunan ve sahibi bilinmeyen eşya. 7/ Ankara keçisinin çok yumuşak ve ince tüylerinden ya- põlan dokuma... Öğütülmüş tahõl. 8/ Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü... Harman savur- makta kullanõlan, çatal biçiminde tarõm aracõ. 9/ Hiçbir tehlike olmamasõna karşõn, kişiyi sa- ran ani dehşet duygusu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D İ K K U Y R U K A B E S A İ L E L A L A L Y A N I R F A V A Z E K İ A L U S İ L İ Ç H O B A R E T K U L E Ğ İ N A U R A K I L K U Y R U K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Duyurulur Zürih’te, mafya önünde borç senedi imzalandı. Ülke için ha- yırlara vesile olsun. Muzaffer İzgü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear