13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 EKİM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B A B’yle “kültürel yakınlaşma”mõzõ amaçlayan “Benim Kentim” (My City) projesi için Mardin, Çanakkale, Trabzon, Konya ve İstanbul belirlendi. Projeyi yürü- ten British Council, İngiltere’nin diğer ülkelerle kültürel ilişki- lerini kurmakla görevli kuruluşu. Türkiye’de de 1940’tan bu ya- na faaliyet gösteriyormuş... Geçen mayõsta Ankara’daki İngiltere Büyükelçiliği’nde dü- zenlenen törenle 5 kentimiz, Avrupa Komisyonu’nca destekle- nen “Benim Kentim” projesine kabul edildiler. Medyamõz ise projenin içeriği yerine, Başmüzakereci Egemen Bağış’õn törendeki konuşmasõnõ duyurmuştu. “Türkiye artık 10 yıl önceki gibi belediye başkanlarının şiir okuduğu için hapsedildiği bir ülke değil” diyen Bağõş şunlarõ da eklemişti, “Bugün aynı şehir, (İstanbul) Avrupa’nın ifade özgürlüğü- nün en önemli platformu kabul edilen kültür ve sanat ala- nında başkenti, aynı belediye başkanı da bugün Türkiye’nin lideri”... Böylece AB’nin “Benim Kentim” projesi kamuoyuna sadece “siyasi övünme”lerle tanõtõlõrken 5 ilin vali ve belediye baş- kanlarõnõn da bulunduğu törene katõlan İngiltere Dõşişleri Bakanõ David Miliband ise şunlarõ söylemişti; “Bu proje Türkiye’nin AB’de çok iyi tanınmayan bazı şehirlerini tanıtmak için önemli bir adım. Halklar ve kültürler arasında temas sağ- lanamazsa siyasette de başarılı olunamaz”. Peki, AB’yle “kültürel temas” nasõl sağlanacak? Projeye göre 5 Avrupalõ sanatçõ, anõlan kentlerde 2 yõl kala- rak kamusal alanlarda sanatsal çalõşmalar yapacaklar; böylece halkõmõzla “Avrupa kültürü”nü buluşturmuş olacaklar!.. HAZMETME HAZIRLIĞI! Avrupalõlarõn, “belirsiz bir gelecek”te bile olsa bizimle “bir- likte yaşama”ya şimdiden hazõrlanmak için icat ettikleri anla- şõlan bu proje, gerçekten, o hedeflenen “kültürel yakınlaşma”yõ sağlayabilir mi? Yakõnlaşmayõ “tek taraflı” gören, yani sadece bizim onlara alõşmamõzõ, onlarõn da “bizi hazmetme”lerini temel alan bir “uyum süreci” ne kadar başarõlõ olabilirse, aynõ bakõşla tasar- lanmõş “Benim Kentim” de ancak o kadar işe yarayabilir.. Avrupalõlarõn da “bizle yakınlaşma”larõnõ öngörecek kişilikli bir politikadan yoksun siyasetçilerimiz, onlarõn da bizden ala- bilecekleri “erdem”ler olduğunu anõmsatabilselerdi, öncelikle projenin adõnõ “Bizim Kentimiz” olarak değiştirmeyi önerirlerdi... Çünkü ne Anadolu’da, ne de Trakya’da, hiçbir belediye başkanõ, hiçbir vali, hiçbir sivil toplum önderi, hiçbir ay- dõn, hiçbir esnaf ve hiç kimse, “hemşeri”si olduğu kenti için “ben”im demez! Avrupalõ sanatçõlara evsahipliği yapõlõrken de onlara kentle- rini anlatacak herkes, eminim ki “Mardinimiz...”, “Çanak- kalemiz...”, “Trabzonumuz...”, “Konyamız...”, “İstanbulu- muz...” diyecekler... Bunlarõ duyan ressamlar, acaba AB’ye su- nacaklarõ raporlarõnda “bizim gibi ‘birey’ci değiller, projenin adını değiştirin...” diye yazacaklar mõ? Bu kadarõ bile Avrupa kültüründeki “benmerkezci”likle Ana- dolu kültürlerindeki “toplumcu”luğun farkõnõ göstermeye yet- miyor mu?... ÖZ DEĞERLERİMİZ Yarõm yüzyõlõ aşkõndõr Türkiye’de çalõşmalar yapan British Council, Avrupa kültürünü “öğretme”leri için göndereceği sa- natçõlara, “Avrupa’da olmayan” kimi kültürel erdemleri de ay- nõ kentlerimizdeki “öz değerlerimiz”den öğrenmelerini tavsi- ye etmeli... Örneğin farklõ kültür ve inançtan Mardinliler, kent nüfusu- na oranlarõ ne olursa olsun “azınlık” kavramõnõ tanõmadõkla- rõnõ, Süryani, Türk, Arap, Kürt ya da Yezidilerin ‘hep birlik- te Mardinli’ olduklarõnõ konuklarõna öğretebilirler... Çanakkaleliler, Fatih’in yaptõrdõğõ kalelerin inşaatõnda çalõ- şarak kentin kurucularõ olan Roman hemşerileriyle tanõştõrabi- lirler; aynõ insanlarõn kuşaktan kuşağa yaşadõklarõ 500 yõllõk Çay Mahallesi’nin de “kültür mirası” olarak “kentsel sit” ilanõy- la korunduğunu gösterebilirler... Trabzonlular, Tabakhane ve Zağnos vadileri arasõnda “ma- sa”yõ andõran düzlükte kurulduğu için kente verilen “dört kö- şeli yamuk” anlamõndaki “trapezus” adõnõn, 4 bin yõldõr onca farklõ uygarlõklarca nasõl “değiştirilmedi”ğini söyleyebilirler... Avrupa ortaçağda karanlõklar içindeyken Anadolu’nun nasõl aydõnlõk olduğunu; Batõ’da düşüncenin işkencelerle zincirlen- diği dönemde Mevlana’nõn ve Selçuklu dönemindeki diğer tüm ortaçağ düşünürlerimizin en insanca fikirlerle insanlõğõ nasõl ay- dõnlattõğõnõ, Konyalõlar kim bilir ne güzel anlatõrlar... İstanbullular ise “Batı”nõn aslõnda “Doğu”ya bakarak ve Do- ğu’dan esinlenerek uygarlaştõğõnõ; çünkü Batõ’nõn batõsõnda sa- dece okyanusun bulunduğunu, doğusunda ise İstanbul’da doruğa çõkan Asya-Avrupa buluşmasõnõn bin yõllarca “kesintisiz” ya- şandõğõnõ anlattõklarõnda, Ayasofya ile Sultanahmet arasõndaki parkta tuvalini kuran Avrupalõ ressam, “öğretme”yi bõrakõp “öğ- renme”ye başlamaz mõ? Bakalõm “Benim Kentim”ci sanatçõlarõ ağõrlayacak “bizim kentlerimiz”, işte bu erdemleriyle öğrencilik değil öğretmen- lik yaparak ev sahibi olabilecekler mi? Bunun için ilk koşul ise “öz değerlerimizin kıymetini bilmek”... Umarõm bunu, konuk ressamlar hatõrlatmazlar... AB’li sanatçõlarõ ağõrlayacak kentlerimizden “kimlikli ev sahibi” olmalarõnõ bekliyoruz... ‘Benim’ değil ‘bizim’ kentlerimiz... 1-Mardin’in Süryani şarapları... 2-Çanakkale’nin Roman Mahallesi... 3-Trabzon’da mucizevi Sümela... 4-Konyalı Mevlana... 5-İstanbul’da caminin komşusu kilise... SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA - Adana Devlet Tiyatrosu (ADT), perdelerini bugün Ender Çak- mak’õn yazdõğõ, Abdullah Ceran’õn yö- nettiği, “Düşmanla Sevişenler” adlõ oyunla açacak. ADT Müdürü Ahenk De- mir, “2. Dünya Savaşı’nda, Hitler’in ya- rattığı korku ve baskı döneminde ya- şananları yeniden canlandıran bir oyunla tiyatroseverlerle buluşmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi. Geçen yõl kendilerinin sahnelediği oyunlarõn yanõ sõra “10. Devlet Tiyat- roları Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali” boyunca sergilenen oyunlara Adanalõ tiyatroseverlerin gösterdiği ilgi- yi yeni dönemde de beklediklerini vur- gulayan Demir, “Düşmanla Sevişenler” ile ilgili de şunlarõ söyledi: “Oyun, Nazi işgali altındaki Nor- veç’te şiddet ve acı karşısında direnme, ulusal onurunu koruma ve kadın eme- ğinin her damlasının ne denli önemli ol- duğunu, savaş ortamında patates tar- lasında çalışan kadınların gözünden sorguluyor.” Müziği Cem İdiz, dekor tasarõmõ Su- ar Şeylan, kostümleri Gülümser Erigür, õşõk tasarõmõ Burhanettin Yazar’a ait oyunda Burçin Börü, Derya Keyf, Es- ra Ülger, Nimet Eyigün, Sema Öner Kelav, Sevinç Gediktaş, Evren Çağrı Turan, Murat Özben, Mazlum Taş- kıran, Hülya Yıldırım, Özlem Özkan, Dilek Denizdelen, Nuray Çokol, Sim- ge Konrat, Özlem Buluttekin, Berfin Su Yıldız, Özgür Onur Damar, Serkan Çil, Ahmet Yapar, Hülya Kaya, Buse Gül Yılmaz, Sami Şen, Vahit Yöney, Ali Al- tıkülçe, Tülay Korkmaz, Berat Dün- dar’dan oluşan geniş bir kadro rol alõyor. KadınlarıngözündenNaziişgali AB Edebiyat Ödülleri verildi Kültür Servisi - Avrupa Birliği’nin her yõl 10’u aşkõn ül- keden yazara vererek üç aşamada tamamlayacağõ Edebiyat Ödülleri’nin ilk ayağõ sahiplerini buldu. Tür- kiye’nin de içinde bulunduğu üçüncü aşamanõn so- nunda üye ve aday ülkelerin her birinden bir kişinin değer görüleceği ödülün bu yõlki kazananlarõ şöyle: Paulus Hochgatterer (Avusturya), Mila Pavicevic (Hõrvatistan), Emmanuelle Pagano (Fransa), Széc- si Noémi (Macaristan), Karen Gillece (İrlanda), Da- niele Del Giudice (İtalya), Laura Sintija Cerniauskaite (Litvanya), Jacek Dukaj (Polonya), Os Meus Senti- mentos (Dilce Maria Cardoso), Pavol Rankov (Slo- vakya) ve Helena Henschen (İsveç).
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear